Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkey/Denizli
ZAMAN TÜNELİMichael Crichton, İnkilap Kitapevi
Hazırlayan Hülya Xxanadu
Bu harika kitaptan pek çok zorlu kavramı açıklayan en sevdiğim bölümü seçtim; Arka sırada oturan Stern. “ daha önce bize başka evrenlerle bağlantı kurabileceğimizi söylemiştiniz.” “Evet.” “Kuantum köpüğüyle.” “Bu doğru.” “Ama bu anlamsız,” dedi Stern. “Neden? Kuantum köpüğü nedir?” dedi Kate, esnemesini bastırarak. “Evrenin doğumundan kalan şey o”, dedi Stern. Evrenin bir tek çok yoğun madde noktası olarak başladığını anlattı. Ardından, onsekizmilyon yıl önce, o nokta da dışarı doğru patladı-big bang diye bilinen şekilde. “Patlamadan sonra, evren bir küre şeklinde genişledi. Ama mükemmel bir küre değildi. Kürenin içinde, evren tam olarak homejen değildi – bu yüzden bugün evrende galaksiler tek biçimli olarak yayılmak yerine yığınlar ve demetler halinde düzensizce duruyorlar. Herneyse, mesele şudur ki, büyüyen kürede ufacık, minicik kusurlar var. Ve bu kusurlar hiç bir zaman düzleştirilemedi. Bunlar hala evrenin bir parçası.” “Öyle mi? Nerede?” “ Atomaltı boyutlarda. Kuantum köpüğü çok küçük boyutlarda, zaman-mekanın dalgacıklara ve kabarcıklara sahip olduğunu söylemenin bir yolu sadece. Ama köpük tek bir atomik parçacıktan küçük. Bu küçük köpük içinde solucan delikleri olabilir de, olmayabilir de.” “Varlar,” dedi Gordon. “Ama onları seyahat için nasıl kullanabilirsiniz? O küçüklükte bir deliğe insanı yerleştiremezsiniz. Onun içine hiçbir şey koyamazsınız.” “Doğru,” dedi Gordon. “Bir kağıt parçasını bir telefon hattına yerleştirmek de mümkün değildir ama faks gönderebilirsin.” Stern kaşlarını çattı. “Bu tümüyle farklı” “Neden?” dedi Gordon, “Sıkıştırıp, kodlamanın yolunu bulduğun sürece herşeyi iletebilirsin. Öyle değil mi?” “Teoride evet.” Dedi Stern. “Ama tüm bir insan varlığının bilgisini sıkıştırıp, kodlamaktan sözediyorsunuz.” “Doğru.” “Bu yapılamaz.” “Gordon gülümsüyordu, şimdi keyifliydi. “Neden olmasın?” “Çünkü bir insan varlığının tam tanımı – milyarlarca hücre, nasıl birbirlerine bağlandıkları, içerdikleri tüm kimyasallar ve moleküller, biokimyasal durumları- herhangi bir bilgisayayarın başedebileceğinden çok fazla enformasyondan oluşur. " “Sadece enformasyon ama,” Gordon, omuz silkerek. “Evet çok fazla enformasyon.” “Kayıpsız fraktal algoritma kullanarak sıkıştırıyoruz.” “Öyle de olsa, hala çok fazla….” “Afedersiniz,” dedi Chris. “Bir insanı sıkıştırdığınızı mı söylüyorsunuz?” “Hayır. Bir insana denk enformasyonu sıkıştırıyoruz.” “Peki bu nasıl yapılıyor?” dedi Chris. “Sıkıştırma algoritmaları ile - bir bilgisayara veri toplama yöntemleri ki, böylece daha az yer kaplarlar. Görsel materyaller deki JPEG veya MPEG gibi? Bunları biliyormusunuz? “Bunları kullanan yazılımım var, ama hepsi bu.” “Pekala,” dedi Gordon. “Tüm sıkıştırma programları aynı biçimde çalışırlar. Verideki benzerlikleri ararlar. Bir milyon pikselden oluşan bir gül resminiz olduğunu düşünelim. Her pikselin bir yeri ve rengi var. Bu üçmilyon enformasyon parçası eder – çok fazla veri yani. Ama piksellerin çoğu başka kırmızı piksellerle sarılmış kırmızı pikseller olacaktır. Dolayısı ile program resmi satır satır tarar ve bitişik piksellerin aynı renkde olup olmadıklarına bakar. Eğer öyleyseler, bilgisayara şu pikseli ve onunla aynı sıradaki elli pikseli kırmızı yap, diyen bir yönerge yazar. Ardından griye geç ve on pikseli gri yap. Ve böyle gider. Her bir nokta için enformasyon depolamaz. Resmi yeniden yaratmak için gerekli yönergeleri depolar. Ve veri, olduğunun onda biri kadar küçültülür. “Öyle olsa da,” dedi Stern, “iki boyutlu bir resimden söz etmiyorsunuz, üç boyutlu canlı bir nesneden söz ediyorsunuz ve onun tanımlaması o denli çok veri gerektirir ki…..” “Büyük paralel işlemciye ihtiyaç duyulur,” dedi Gordon, başını sallayarak. “Bu doğru.” Chris kaşlarını çattı. “Paralel işlemci nedir?” “Çok sayıda bilgisayarı birbirine bağlarsın ve işi onların aralarında bölüştürürsün, böylece daha çabuk yaparlar. Bir büyük paralel işlemci bilgisayarında birbirine bağlanmış on altı bin işlemci olur. Gerçekten büyük bir tanede yirmi iki bin işlemci. Bizim birbirine bağnamış otuz iki milyar işlemcimiz var.” “Milyar mı?” dedi Chris. Stern öne eğildi. “Bu olanaksız. Bir tane yapmayı deneseniz bile…” Arabanının tavanına bakarak kafasından hesapladı. “Diyelim ki, anakartlar arasına iki buçuk santim bıraktınız…bu yarım mil yüksekliğinde dev bir yığın yapar. Bir küp biçimi verilse bile dev bir bina gerekir. Onu asla inşa edemezsiniz. Onu asla soğutamazsınız. Ve hiç bir zaman çalışmayacaktır çünkü işlemciler birbirlerinden çok uzakta kalacaklardır.” Gordon oturdu ve gülümsedi. Stern’e bakıyor, bekliyordu. “Tek tek elektronların kuantum karakterlerini kullamak olacaktır. Ama o zaman da bir kuantum bilgisayardan söz ediyor olursunuz. Ve kimse bu güne dek böyle bir şey yapmadı?” Gordon sadece gülümsedi. “Yapıldı mı yoksa?” dedi Stern. Devamı ve buraya nasıl geldiğimizi anlamanız için, kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Hülya Xxanadu 07.09.2001 Hiçbir yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden alıntı yapılabilir. The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli Ana Sayfa /index /Roket bilimi / E-Mail /CetinBAL/Quantum Teleportation-2 Time Travel Technology /Ziyaretçi Defteri /UFO Technology/Duyuru |