|
Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005
Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkey/Denizli
...::UFO Teknolojisi::..
ABD
iLE UZAYLILAR ANLAŞMA iMZALADI !
Burada bilgileri veren kaynaklara göre, tüm
anlatılanlar ABD Hükümeti tarafından "Çok Gizli" olarak tanımlanıyor. Ve
yine aynı kaynaklara göre, ABD'de geçerli olan "Bilgi Özgürlügü Kanununun"
kapsamına alınmadığı gibi, ABD Hükümeti aşağıda anlatılan olayların
hiçbirisinin doğruluğunu kabul etmemekte. Fakat, anlatılanların tümünün
gerçek olduğu iddia edilirken, sadece ABD'nin değil daha birçok hükümetin
benzeri gerçekleri sakladıklarını ve daha da ötede bu konularda konuşanların
susturuldukları da belirtiliyor.
Anlatılanlar ve kimliği saklanan tanıklarla yapılan görüşmeler büyük bir
gizlilik içinde gerçekleştirilmiş, ses ve video bantlarından isimler
özellikle silinirken, konuşanların kimlikleri titizlikle saklanmış.
Öyleyse, bu durumda anlatılanların doğruluğundan nasıl emin olunabilir? Buna
verilen cevap ise söyle; "Bu tanıklar, Amerikan Hükümeti'nin 'Çok Gizli'
düzeyi ile olan ilişkileri, verdikleri isimler ve kaynaklar bakımından
inanılır ve güvenilirdir. Tanıklar, görev yaptıkları dönemin istihbarat
servislerindeki personelin adlarını ve rütbelerini doğru olarak biliyor ve
anlatıyorlardı ve bunlar en ciddi düzeyde araştırılarak doğrulandı."
Gizemli bir grup
Birkaç yıl öncesine dönelim, UFO Araştırmacısı William Moore "Dünyadışı
Canlıların Biyolojik Varlıkları" adlı bir radyo programı yapıyordu, ikinci
programın sonrasında, bir telefon aldı. Arayan eski bir istihbarat
görevlisiydi, 9 arkadaşı adına konuşurken, "Dünyadaki Yabanci Varlıklarla
ilgili dokümanları Moore'a verebileceğini söylüyordu. Moore, ikna olarak
konuşmayı kabul etti ve konuşmalara ve konuşmacılara "Falcon" kod adı
verildi. Bu arada Moore, Jamie Sanders adlı bir TV yapımcısı ve
yönetmeninden yardım isteyerek, görüşmelerin videoya kaydedilmesini planladı.
Bu aşamanın ardından, Falcon kod adlı ama gerçek adi "MJ 12" olan grupla
çalışmalara geçildi. Peki, "MJ 12" neydi? Bu özel grup, ABD içindeki UFO
faaliyetlerini araştırırken, "Dünyadaki Yabancı Varlıklar"la da ilişkileri
yönlendirmekle görevliydi.
Yani resmen, insanlık ile "Dünyadaki Yabancı Varlıklar' arasındaki
politikayı belirliyorlardı. Çalışmalar sürdürülüyor, kararlar veriliyor, Başkan'ın onayına sunuluyor ve politika uygulanıyordu. Yani ABD Başkanı'nın
"Dünyadaki Yabancı Varlıklardan haberi vardı... Falcon'a göre, "MJ 12"
1950'lerde bizzat Başkan Truman'un emriyle kurulmuştu ve bu emrin belgesi
de vardı. Falcon bu belgeyi gösteriyordu. Ek olarak da, 1947'de, New
Mexico Rosvvell'e düsen UFO'nun ve içindeki dünyadışı canlıların cesetleri
hakkından bilgi veren "MJ 12" dokümanları bulunuyordu. Bu dokümanlarda
dönemin Başkan'i Eisenhovver'in imzası bulunuyordu. Aşağıdaki satırlar teyp
kasetinden aynen alınan bir bölümdür.
Bu incil başka bir incil
Falcon'un sesi: "MJ 12, 1950'lerde, hükümetin içinden seçilen bir grup
insanla oluşturuldu. Görevleri, UFO'larla ilgili araştırmalar yaparak, elde
edilen bilgileri derlemekti. En önemli amaçları, UFO'larla ilgili bilgileri,
bilimsel olarak geliştirmek ve teknolojimize yardım sağlayacak şekilde
analiz etmekti. "MJ 12 'nin üyeleri arasında, ABD Başkanı, Başkan Yardımcısı,
Merkezi istihbarat Örgütü "CIA" Başkanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı da
dahildiler. "MJ 12"nin yönetim merkezi ise. Washington DC'deki Deniz
Kuvvetleri Gözlemevi'ydi ve ABD Deniz Kuvvetleri "MJ 12" politikalarıyla
ilgili faaliyetlerin tümünde öncelikli sorumluluğa sahipti. Deniz Kuvvetleri
personeli tarafından derlenen tüm bilgiler, analiz edilmek üzere "Aquarius"
kod adıyla komutanlık merkezine aktarılıyordu."
Falcon devam ediyor; "MJ 12'nin kendi arasında 'incil' adıyla tanınan bir
kitap veya basılı bir dosya vardı. Bu kitapta, Truman döneminde, ABD'nin
misafiri olan üç dünyadışı yabancı anlatılıyor ve tüm ayrıntılar
veriliyordu. Ayrıca kitapta, dünyadışı canlılardan alınan teknolojik ve
tıbbi bilgiler, onların kendi gezegenlerindeki sosyal yaşamlar, Roswell'de
bulunan cesetlere yapılan otopsilerin sonuçları ve evren ile ilgili bilgiler
de yer alıyordu. Ama bu kadar değildi, devamı da vardı, 1988 yılında gelen
ve yine ABD'nin konuğu olan ve dev bir gizlilik perdesi altında saklanan
ikinci bir dünyadışı canlı grup daha anlatılıyor."
"Dünyaya bugüne kadar üç ayrı dünyadışı
canlı türü geldi.."
Falcon sürdürüyor; " Bir diğer kitap daha var, adı "Yellow Book". Bu ise son
olarak gelen iki dünyadışı canlı tarafından yazılmış. Kitapta, geldikleri
gezegeni, Güneş Sistemi'ni, diğer güneşleri, kültürlerini, kendi
toplumlarını ve dünyada nasıl yaşamlarını sürdürdüklerini anlatıyorlar." Bu
noktada Falcon'a önemli bir soru soruluyor, dünyadışı canlıların
kökenlerinin neresi olduğu soruluyor: Falcon açıklıyor; " Zeta Reticuli
takımyıldızından geliyorlar. Bu takımyıldız onların ilk evi değil." Bu
noktada hemen akla gelen biri var, bir dönem hükümet adına çalışan hipnoz
uzmanı ve fizikçi Bob Lazar dünyadışı canlılar tarafından kaçırıldığıni
iddia eden ünlü Betty Hill'i hipnoz etmişti ve Hili 1961 yılında yapılan bir
seansta hipnoz altındayken Zeta Reticuli yıldız sistemini tıpatıp tarif
etmişti. Ama dünyalı astronomlar bu takımyıldızı ancak 1969 yılında ilk kez
gözlemleyebildiler ve buldular. Öyleyse, arada kesin ama garip ilişkiler
vardı ama bu ilişkilerin arasındaki bağ açıkça görülemiyordu.
Bob Lazar
|
Bob
Lazar'in tarif ettigi ufo'nun temsili bir resmi
|
Şimdi Falcon grubundan bir başka kişiye geçelim, onun kod adı "Condor".
Condor, ABD Hükümeti ile dünyadışı canlılar arasında yapılan anlaşmalardan
söz ediyor; "ABD Hükümeti ile dünyadışı canlılar arasında imzalanan
anlaşmaya göre, ABD Hükümeti dünyadışı canlıların varlığını açıklamamayı
kabul ederken, onlar da insan toplumuna yani dünyaya karışmamaya söz
veriyorlar. Ayrıca ABD, dünyadışı canlılara özel bir bölgede, çok gizli
tutulmak kaydıyla bir üs de veriyor. Söz konusu yer Nevada'daki 51.Bölge ya
da öteki adıyla "Dreamland / Rüya Ülkesi" olabilir." Şimdi
söz yine Falcon'da;
"Dünyadışı canlılar bu bölgede üslendiler yani Nevada'da. Benim bildiğime
göre 1948 veya 1949'dan günümüze kadar üç ayrı dünyadışı canlı türü
dünyamızı ziyaret etti veya konakladı, dünyada ilk dünyadışı bir canlı New
Mexico Çölü'ndeki kazadan sonra ele geçirildi. Dünyadışı canlının adi
EBE'idi. Hükümet tarafından üç yıl konuk edildi ve bakıldı. Ondan
kültürleri, ırkı ve araçları hakkında çok şey öğrenildi. Diğer bir dünyadışı
canlı ise, bir değişim programının parçası olarak, ABD Hükümeti'nin 1982
yılından bu yana konuğu oldu."
"400 yıl yaşıyorlar ve çok zekiler..."
Birçok görgü tanığının çizdikleri resimlerin yanı sıra, Falcon dünyadışı
canlıları söyle tanımlıyor; "Boyları yaklaşık bir metre ile bir metre on
santim arasında değişiyor. Böcek gözüne benzer çok büyük gözleri var ayrıca
birer iç gözkapakları bulunuyor. Yaşadıkları gezegende, gündüzleri güneş
ışığı bizimkinden iki veya üç kez daha fazla. Onlar da dışı ve erkek olarak
iki cinsiyetteler. Bizim burnumuzun olduğu yerde iki küçük delik var ve
küçük bir ağıza sahipler. Bildiğimiz türde dişten yok, dişlerin yerinde çok
sert kauçuk benzen bir alan bulunuyor, iç organları çok basit, kalbin ve
ciğerlerin görevini tek bir organ yapıyor. Yine çok basit bir sindirim
sistemleri ve büyük olasılıkla gezegenlerindeki çok güçlü güneş ısısı
nedeniyle sertleşmiş ama son derece elastiki bir deriye sahipler. Beyinleri
ise, bizimkinden çok daha karmaşık ve çok daha fazla kıvrım görülüyor.
Bizim görme sistemimiz beynimizin arka tarafından yönetilirken, onlarınki
beyinlerinin önündeki bir merkezden yönleniyor. Duyma yetileri bizlerden
hatta köpeklerden bile çok ötede. Böbrek ve mesane sistemi de tek bir organ
halinde, onlar da atıkları vücutlarından atıyorlar ama katı atıkları sıvıya
dönüştüren ve bilimcilerimizin bir türlü tam olarak çözümleyemedikleri
ekstra bir organları daha var. Ellerinde baş parmak yok, dört parmakları
bulunuyor, ayakları küçük ve parmak araları perdeli. Yaşamları ortalama
olarak bizim zaman ölçümüze göre 350-400 yıl arasında. Aslında genel olarak
sürüngenlere benziyorlar. Bilindiği gibi dünyada bazı sürüngen türleri 500
yıl yaşayabiliyorlar. Bir timsahın 850 yaşında olduğu resmen açıklanmıştı.
Ve tabii çok zekiler, eğer IQ ölçüsünü alacak olursak, IQ dereceleri 200'ün
üzerinde." Falcon dünya dışı canlıların sosyal yaşamları hakkında da bilgi
vererek konuşmasına devam ediyor;
"Onların da bir dini var, evrensel bir dine sahipler. Evreni Tanrı olarak
kabul ediyorlar. Sevdikleri müzik türü eski Tibet müziğine çok benziyor.
Genelde sebzeleri severek yiyorlar, dünyada en çok dondurmayı sevmişler, en
çok da çilekli dondurmayı..." Şimdi Falcon'u bırakıp, adını saklamayan birine geçiyoruz;
Çok gizli bir üs...
Robert veya Bob Lazar yukarda adı geçen Nevada'daki ünlü 51.Bölge'de bulunmuştu. Aslında bir fizik
uzmanı olan Lazar, ABD Hükümeti tarafından
resmen görevlendirilmişti. Lazar, hiç çekinmeden birkaç ayrı UFO tipini
tarif etti. Lazar, ayrıca Las Vegas'ın 15 mil kuzeyindeki Pagose Gölü
yakınında gizli bir araştırma merkezi bulunuyordu. Burada U2, SR71, F-117A
ve SR75 gibi çeşitli uçaklar geliştirildi. Üste çok ciddi ve inanılmaz
derecede bir gizlilik uygulanıyordu. Ölüm cezası bile vardı. Pagose Dağı'nın
içine 9 hangar inşa edilmişti. Hangar kapıları öylesine doğaya uydurulmuştu
ki, birkaç yüz metre yakından bile fark edilemiyordu. Lazar'a göre, bu
hangarların içinde UFO benzeri uçan disklerin deneyleri yapılıyor ve uçus
prensipleri deneniyordu. Lazar, disklerin uçabilmesi için adına "Yerçekimi
Amplifikatörü" denen bir aygıt geliştirilmişti. Aygıtın planları dünyadışı
canlılar tarafından hazırlanmıştı. iki tür UFO vardı, birisi "Omicron" adı
verilen bir gezegen veya bir yıldız çevresinde kısa yolculuklar yapabilen
diskti. "Delta" adlı diğer tip ise, uzay-zaman alanı içinde hareket
edebilen, ve bu şekilde yıldızlar ve galaksiler arası yolculuk yapabilen
olağanüstü bir araçtı. Araçların üçüncü ve bir başka tipi ise, hem Omicron,
hem de Delta konumuna geçebilen bir modeldi. Bu diskler veya araçlarla
ilgili tüm bilgi vardı ve uygulanıyordu.
Lazar, üsten ayrıldıktan sonraki yıllarda çalışmaların bitirilmiş olacağını
ve dünyada 80'li yıllardan sonra görülen UFO'ların hemen hemen tamamının
dünya yapısı olduklarını iddia ediyordu. Ve bu araçlar gizli tutuluyordular.
Lazar, dünyadışı canlıların sadece güney yarım küreden gözlemlenebilen Zeta
Reticuli yıldız sisteminden geldiklerini vurgularken, Falcon grubunun
söylediklerini onaylıyor. Bu yıldız sistemi dünyaya 38 ışık yılı uzaklıkta
ve bir ve iki diye numaralandırılan ikili bir yıldız sisteminden oluşuyor,
dünyadışı canlılar Reticulum 4 planetinden, yani Zeta 2 Reticuli yıldızının
dördüncü planetinden geliyorlar. Galaksimizi ve yıldız sistemlerimizi doğal
olarak kendilerine göre isimlendirmişler. Örneğin bizim güneşimize "Sol",
dünyamıza ise. güneşin üçüncü gezegeni olduğu için "Sol 3" diyorlar.
Yaşadıkları gezegende yani Reticulum 4'te bir gün, dünya zamanıyla 90 saat
sürüyor. Lazar ın dünyadışı canlıları tarifi, Falcon'dan çok farklı değil,
hatta aynı gibi. Boyları bir birbuçuk metre arasında, ağırlıkları 15 ile 30
kg arasında, hemen hemen yeni yürümeye başlayan bir çocuk görünümündeler,
başları büyük, her yönü görebilen badem şeklinde kocaman gözleri var ve
genelde saçsızlar. Daha çok mavi gri renkte tek parça tayf benzeri bir giysi
ile görülmüşler.
UFO'lar nasıl çalışıyor (!)
Sonuç olarak gerek Falcon'un gerekse de Lazar'ın anlattıkları gerçekten
ilginç; Örneğin Lazar, disklerin reaktörlerinin benzinle çalıştıklarını
söylerken önce şaşırtıyor ama sonra bu benzinin bizimkinden çok farklı
olduğunu anlıyorsunuz. Çok yüksek oktanlı ve petrolden değil, atom sayısı
115 olan bir elementten üretiliyor. Bu element ise bizim elementler için
kullandığımız periyodik kartımızda bulunmuyor. Lazar Element 115'in
dünyadaki elementler gibi tek yönlü değil, iki ayrı amaçla kullanılabilen
bir element olduğunu belirtiyor ve açıklıyor; "Dünya biliminin henüz
bilmediği ve özelliğini tanımlayamadığı Yerçekimi Enerjisi'ni Element 115 sağlıyor ki bunun adi A E-nerjisi, bu enerji Element 115'in çekirdeğinden
kaynaklanıyor ve yayılıyor, ikinci olarak da, Element 115 antimadde
radyasyonunun kaynağı, bu da gereken hareket gücünü oluşturuyor." Lazar'ın bu
sözcüklerinden şu anlam çıkıyor; Her disk, kendi içinde birer minik gezegen
olarak kabul edilebilirler.
Lazar'ın anlatımına göre, yukarda adı geçen Çekim veya Uçus
Amplifikatörü'nün sistemi A enerjisini bir yere odaklayarak, uzay-zamanın
bükülmesini sağlıyor, uzay-zaman bükülümü ise, bir astrofizik deyimi, basit
bir anlatımla ışık hızından çok daha fazla bir süratle zamanın ve üç boyutlu
uzayın dışında mekan değişimi olarak düşünülebilir. Uzay-zaman bükülmesi
yine bir astrofizik tanımıyla bir Kara Delik'in çekim alanı kadar bir güç
alanını .oluşturuyor. Böylece elde edilen dev enerji, ışık yılı gibi çok
büyük uzaklıkların aşılmasını sağlıyor. Lazar ekliyor;
"Bir uzay-zaman bükülümü içinde yolculuk yapılırken, Element 115, Element
116 denen bir başka elemente dönüşerek bir antimadde alanını da yaratıyor.
Antimadde alanında oluşan zıt alan ise, Element 116'nin sayesinde
% 100 enerjiye dönüşebiliyor. Reaksiyonun ISISI sonucunda, ortaya çıkan
elektriksel enerji yeterli olduğu gibi, bir tür termo elektrik jeneratörü
oluşturuyor. Sözünü ettiğim A Enerjisi, böyle sağlanırken, Delta durumuna
geçildiğinde A Enerjisi, uzay-zaman bükülümünü sağlayınca bir tür Kara Delik
ortaya çıkınca, ışıkyılları aşılabiliyor..."
Bütün bunlar saçmalık mı yoksa?..
Lazar'ın anlattıklarını anlamak çok zor, sadece örneklemek istedik. Çok daha
uzun anlatımları var ama aslında konu sadece bilim çevrelerini
ilgilendiriyor.
Sorular ve kuskular sonsuz, tüm bu bilimsel ama amatörce gözüken iddiaların
resmen kanıtlanması gerek ama öte yandan da Robert Lazar'ın da bir fizikçi
olduğu biliniyor. Bilimsel çevreler ilginçtir, susuyorlar hatta Lazar'ı
yalanlayan veya karşı çıkan kimseye de rastlanmıyor, iki şey olabilir Ya
Lazar veya Falcon öylesine saçmalıyorlar ki, yetkililerin hiçbirisi onlara
cevap vermeye tenezzül dahi etmiyor, kısacası ilgilenmiyorlar ya da Lazar
veya Falcon doğru söylüyorlar ve konunun daha fazla karıştırılmaması için
yetkililer seslerini çıkartmayı, yorumsuz kalmayı tercih ediyorlar. En iyi
çözüm, dünyadışı canlıların ortaya çıkması, o zaman tartışacak bir şey
kalmayacak.. Ama onlar da resmen ortada yoklar. Bu arada akla yukarda geçen
bir söz de ister istemez geliyor; dünya dışı canlıların IQ dereceleri
gerçekten 200'ün üzerindeyse, o zaman onları anlamamız hiç de kolay değil,
hatta imkansız gibi...
Her şeyi bir yana bırakıp, bir an düşünelim. Eğer Falcon ve Lazar doğru
söylüyorlarsa ve ABD ile dünya dışı canlılar arasında böylesine gizli tutulan
bir ilişki varsa, hatta ABD dünya dışı bir zekanin temsilcileriyle özel bir
anlaşma imzaladıysa ve bunu dünya insanlarından saklıyorlarsa çok iyi
düşünmemiz gerekiyor. Böyle bir olasılık, tüm siyasi, etnik, dinsel ve hatta
ekonomik sorunlardan daha önemlidir çünkü göründüğü kadarıyla çok uzakta
değil, kısa bir dönem içinde dünyada ciddi bir değişimin, belki bir
bölünmenin ama en önemlisi insanlığin bir bölümü için bir tehdidin ortaya
çıkması olasıdır. Neden mi? Eğer anlatılanlar gerçekse, ABD neyin
karşılığında dünya dışı canlıları saklamak ve hatta korumak için milyarlar
harcıyor? Bunun bedeli nedir? Fakat önemli bir soru daha var, dünya dışı
canlılar bu işbirliğinden ne elde ediyorlar ve neden saklanmak istiyorlar? ihtiyatli
olmak isteyen çevrelere göre, eğer bizlerden çok ötede bir zekaya sahipseler korkmamız gerekir çünkü onların gerçek amacını anlamamız asla
mümkün olamayacaktır, Çünkü bizler onların yanında resmen geri zekalı
sayılabiliriz...Ya öyleyse..?
UFO olayları...Genel İncelenim
Dünya UFO'ları, "Uçan
Fincan Tabakları" deyimiyle ilk kez 1947 yılında tanıdı. Resmi olarak
ABD'nin Idaho Eyaleti'nde orman servisi için kurtarış pilotluğu yapan
Kenneth Arnold, 25 Haziran'da bir kayıp uçağı Washington'daki Cascade
Dağları üzerinde aramaya çıkmış ve tahminlere göre, 4000 m. yükseklikte
saatte 1200 mil hızla giden dokuz tane disk şeklinde uçan daireler gördüğünü
iddia etmişti. Arnold, onların hareketlerini "Suyun üstünde kayan fincan
tabağı"na benzetince bir gazete manşeti onlara "uçan fincan tabakları" adını
vermişti. İki hafta sonra, 8 Temmuz 1947'de Yeni Meksiko Çölü'nde Roswell
isimli bir kasabanın yakınlarında bir " fincan tabağının" ele geçirildiği
duyuldu. Ertesi gün ABD Savunma Bakanlığı Pentagon bunu düzelterek "Fincan
Tabağı"nın yanlış teşhis edilen bir hava balonu olduğunu açıkladı.
|
|
|
|
Olayın üstünden neredeyse
yarım yüzyıl geçtikten sonra New Meksico Eyaleti Kongre Üyesi Stephen H.
Schiff, Kongre'nin araştırma bölümü olan "General Accointing Office"e olayı
araştırmaları için görev verdi. İddialara göre askerler, o zamanlar bilgi
saklamaları için Roswell sakinlerini susturmak istemişlerdi. Çünkü bir kaç
Roswell'li, Temmuz 1947'de ortaya çıkan bu ilginç olayla ilgili bir şey
açıklamamaları için ölüm tehdidi aldıklarını iddia ediyorlardı.
Kısa süre sonra ABD Hava
Kuvvetleri Komutanlığı özel (Eylül 1994) Roswell Raporu'nu yayınlayarak o
günkü hava balonunu yıllar önce yürütülen çok gizli bir deney programının
bir parçası olarak tanımladı. Rapora göre, "Mogul Projesi" adını taşıyan
program, Rusya'nın nükleer bombalarla yaptıkları deneyleri görmeyi
amaçlıyordu. 18 Eylül 1994 tarihli "New York Times" gazetesi, bunun Roswell
olayının uzun zamandır beklenen sonucu olduğunu yazdı. Ama, fincancılar ve
gizleme iddiaları taraftarları, Hava Kuvvetleri'nin hesap vermesine rağmen
hala ikna edilmiş değillerdi. Konuyla ilgili altı kitap yazıldı. Bununla
birlikte konuyla ilgili çok yönlü raporlar hazırlandı. Bu arada Roswell
olayı ile ilgili onlarca tanık, saatlerce süren video bantlar ve internet
dosyalarıyla olayın gerçekliğini kanıtlamak için hala büyük bir mücadele
sürdürüyor.
Ancak olayı daha da ilginç
ve bir o kadar da anlaşılmaz kılan, 5 Mayıs 1995 Cuma günü İngiliz TV
yapımcısı Ray Santili'nin, Londra Müzesi'nde bir basın toplantısı yapması
oldu. Santili, dramatik ama kısa bir girişin ardından elinde 16 mm'lik 14
bobinden oluşan filmlerin, ABD Ordu istihbarat birimlerine ait olduğunu
açıkladı. Film, ordu deyimiyle kaza geçirip düşen bir UFO'yu ele geçirme
olarak sınıflandırılmıştı. Kaza sonrasıyla ilgili görüntüleri ve bazı dünya
dışı ya da insan olmayan canlılara yapılan otopsi sahnelerini içeriyordu.
Santili, filmi 82 yaşındaki ordu fotoğrafçısı Jack Barnett'en almıştı. Film
Barnatt'tin özel arşivine aitti. Temmuz 1947'deki Roswell UFO kazası
sırasında çekilmişti ve Barnett bir kopyasını da kendisine saklamıştı. İşte
bu beklenmedik olay konunun önemini daha da artırdı.
13 Nisan 1995'te Dr.Jesse
Marcel JR, Montana Eyaleti'nde Helena'da bir açıklamada bulundu. Dr. Marcel,
Hava Kuvvetleri'nden bir haberalma subayının oğlunun 1947 Roswell UFO
kazasıyla ilgili açıklamalarda bulunduğunu iddia ediyordu. 1991 yılında Dr.
Marcel Washington'a bir davet almıştı. Daveti yapan Ulusal Güvenlik
Konseyi'nin üyesi Senatör Robert Byrd adına çalışan, Dick D'amato'duydu.
D'Amato, Dr. Marcel ile özel bir güvenlik odasında görüşmeyi ısrar etmişti.
Dr. Marcel, buna karşı çıkmış ve "bir şey söylememe ve konuşmama" sözü
vermişti, ama D'Aamato ısrarını sürdürüyor ve güvenlikle ilgili konuların
tartışılamayacağını söylüyordu. Buna rağmen buluşma gerçekleşti. D'Amato ilk
olarak, Dr. Marcel'i, Roswell olayıyla ilgili olarak bilgilendirdi. Dr.
Marcel, ilk defa Hükümetin UFO kazasını kabul ettiğini ve gerçeği
sakladığını itiraf ettiğini duyuyordu.
2 Temmuz 1995'te Londra'nın
önemli gazetelerinden The Mail'de İngiltere Savunma Bakanlığı Havacılık
Bürosu Özel Araştırma ve Raporlar eski sekreteri Nick Pope ile yapılan bir
söyleşi yayınlandı. Pope, bir UFO inanırı olduğunu belirtiyor ve UFO'ların
resmen açıklanmasından vazgeçildiğini, kendisinin de işinden bu yüzden
istifa ettiğini ve Savunma Bakanlığı'nda üzerinde çalışılan sayısız resmi
UFO raporu gördüğünü söylüyordu.
27-29 Mayıs 1995'te,
Washington'da "Sharton Otel'de üç günlük bir uluslararası toplantı yapıldı.
Saygın isimlerin katıldığı toplantının konusu, dünyadışı bir yerden gelecek
olan ziyaretçilere karşı verilecek en uygun yanıtın araştırılmasıydı.
"Kozmik Kültürler Buluşunca" adlı konferansa bilim adamları, akademisyenler,
hükümet görevlileri, profesyonel araştırmacılar, askeri yetkililer,
gazeteciler ve dini konuşmacılar katıldı. Dünya çapındaki konferansta
görüldü ki, politik, akademik, bilimsel ve medyatik çevrelerde net ve geniş
bir kabul bulunuyordu. Dünya dışı ilişkiye hazır olma gerçeğine ulaşmışlardı
ve bir dizi zorlayıcı önlemin hatta bir devrimin gereğini düşünüyorlardı.
Arlington Enstitüsü'nden Ulusal Güvenlik Uzmanı John L. Peterson,
"karşılaşmanın" sonucunda geçerli değişim için toplumsal ve kültürel
düzeydeki karışımın dramatik sonuçlar oluşturacağını, özellikle de enerji
kaynaklarında sorunlar çıkaracağını belirtiyordu. Antropolog ve gazeteci
Michael Hesemann ise, "İlişki"yi ikinci bir Kopernik Devrimi'ne
benzetiyordu.
Washington Post'tan
gazeteci Ruth Montgomery, bugüne kadar eline geçen sayısız ve karmaşık
gözlem raporlarından söz ederken: "Ama en önemlisi bir çok askerin ve
subayın bu konuda benimle konuşmak istemeleridir" diyordu. Mexico'daki "Sixty
Minutes" adlı Tv programının yapımcısı Jaime Maussen, konferans
katılımcılarına Meksika'da nüfusun yoğun olduğu merkezlerde gözlemlenen
UFO'ları görüntüleyen video-filmleri gösterdi.
UFO iddialarına kaynaklık
eden bir başka önemli olay ise ABD'deki 51. Bölgeydi. İddialara göre,
bölgedeki UFO gözlemleri oldukça yoğundu ve bir çok insan bölgede uzay
teknolojisinin ve çalışır uçan dairelerin saklandığına inanıyordu.
İddiaların çoğunun ardından, bir uçan daire için sistem mühendisi olarak
kiralandığını söyleyen, üssün eski çalışanı Robert Lazar çıkıyordu. Lazar'ın
iddialarına göre üsse izinsiz girmenin cezası ölümdü.
Groom Gölü Hava Kuvvetleri
Üssü, diğer adıyla Dreamland, Nevada'nın sıra dağları ile çöl arasında
gizliydi. Kırk yıldır varolan ve yerini halktan saklamak için milyonlarca
dolar harcanan üs, şu anda resmi bilgilere göre eskimiş SR71 Blackbird casus
uçakları ve "hayalet uçak" olarak bilinen F117 Stealth savaş uçaklarının
üssü olarak biliniyor. Lazar, söz konusu üste, 1988-90 yılları arasında
Galileo adıyla bilinen gizli bir projede sistem mühendisi olarak çalışmıştı
ve dünya dışı dokuz yuvarlak uzay aracının, üssün S4 adıyla bilinen bir
bölümünde saklanarak incelendiğini iddia ediyordu. Lazar'ın anlattıklarına
göre, uzay gemileri dağ duvarlarına inşa edilmiş büyük çengellere
yerleştirilmişti ve sadece kapıları hariç her yeri, ana renge uysun diye
boyanmıştı. Lazar dünya dışı mühendisliğin bilgisini keşfetmek için
nesneleri ayırmaktan sorumlu anlamına gelen arka mühendislik araştırmacısı
olarak orada çalıştığını söylüyordu. Anlattığına göre, üste çalışmaya
başladığı günden ayrılana kadar silahlı güvenlik görevlileri tarafından
izlenmişti. Fakat yine de, bir ara fırsat bulup 4.5 m. yüksekliğinde ve 18
m. çapında uzay araçlarından birine girdiğini iddia diyordu. Lazar'a göre,
uzay aracı görünüşte metalik olmasına rağmen kaynak yerleri gözle
gürülmüyordu ve bu objenin elektrik düzeni bilimsel düzenimizden ve
havacılık teknolojimizden çok ileriydi. Lazar'a göre dev hangarlarda UFO
benzeri uçan disklerin deneyleri yapılıyor ve uçuş prensipleri deneniyordu.
Lazar'a göre iki tür UFO bulunuyordu, birisi "Omicron" adı verilen bir
gezegen veya bir yıldız çevresinde kısa yolculuklar yapabilen diskti.
"Delta" adlı diğer tip ise, uzay-zaman alanı içinde hareket edebilen ve bu
şekilde yıldızlar ve galaksiler arası yolculuk yapabilen olağanüstü bir
araçtı. Araçların üçüncü ve bir başka tipi ise hem Omicron, hem de Delta
konumuna geçebilen bir modeldi. Bu diskler veya araçlarla ilgili tüm bilgi
vardı ve de uygulanıyordu.
Lazar'ın anlattıkları
gerçekten ilginçti. Lazar'ın iddiasına göre, bu diskler çok yüksek oktanlı
ve petrolden olmayan, atom sayısı 115 olan bir elementle çalışıyordu. Bu
element ise, bizim kullandığımız periyodik cetvelde yer almıyordu. Lazar'a
göre bu element, uzay seyahati esnasında 116 denen bir başka elemente
dönüşerek % 100 enerji sağlıyordu.
Lazar, dünya dışı
canlıların ikili bir yıldız sistemi olan Zeta 2 Reticu yıldızının dördüncü
gezegeninden geldiklerini iddia ediyordu. Dünya dışı canlılar, Lazar'a göre
boyları bir buçuk metre, ağırlıkları 15 ila 30 kg arasında, hemen hemen
yürümeye yeni başlayan bir çocuk görünümündeydiler. Başları büyük, her yönü
görebilen badem şeklinde kocaman gözleri vardı ve genelde saçsızdılar. Daha
çok mavi renkte tek parça tayf benzeri bir giysi ile görülmüştüler.
İddialar birbiri ardısıra
gelirken, bundan tam iki yıl önce ABD Hava Kuvvetleri, Groom Gölü'nü halkın
görüşünden uzak tutmak için çevredeki 4500 hektarlık yeri de satın aldı.
Üssü gözlemek için gelenler artık 25 ila 30 mil uzaklıkta kalıyordu. ABD
basınına göre, Groom Gölü çevresinde Hava Kuvvetleri'nin sahip olduğu alan
94.000 hektardı. Üssün isminin hala haritalarda yer almayışı ise, buraya
gizli bir üs ya da dünya dışı bir sırrı saklamak için ideal bir yer olma
özelliği kazandırıyordu.
51'inci Bölge ile ilgili
olarak geçen yıllarda çekilen Rus uydu fotoğrafları da, 9500 m. uzunluğuyla
dünyanın neredeyse en uzun uçuş pistinin burada olduğunu gösteriyordu.
Ayrıca resimlerde uçakların askılarla hangara alınmalarındaki büyük
teknolojik ilerlemenin ipuçları, su kuleleri, soğuk yakıt tankları, radar
merkezleri, kontrol kulesi ve geniş bir sahada yer alan yapılar da vardı.
Kanıtlar ayrıca komplekste yeraltı girişlerinin büyük bir yer kapladığını
gösteriyordu. Yetkililer bu fotoğrafları da umursamadılar, yorumsuz kalmayı
tercih ettiler. Bugüne kadar üssün varlığı hakkındaki kanıtlar veya kanıt
olarak ileri sürülenler kapalı bir sır olarak kalmaya devam ediyor. Yazar
Whitley Strieber de, yeni kitabı "Breakthrough"da konuyla ilgili oldukça
ilginç yaklaşımlarda bulunuyor ve 51. Bölge'de dünya dışı bir saldırıya
yönelik savunma silahlarının geliştirildiğini yazıyordu. Bu olaylara benzer
yüzlerce olayı anlatmak mümkün.
''UFO olayları...Genel
İncelenim'' : Aydoğan Vatandaş'ın yazısından alınmıştır.
Hiçbir
yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca bu
bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL'
a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden alıntı yapılabilir.
The Time Machine Project © 2005
Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli
|
|