Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005
Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 - Turkey / Denizli
Fotonlar
Bilim adamları, ışığın bir tür elektromanyetik
dalga olduğunu düşünüyorlardı ve içleri rahattı; ta ki Max Planck bazı
deneylerinde ışığın tanecikmiş gibi davrandığını farkedinceye dek. Işık
sanki devamlı dalgalar değil de, enerji paketcikleri gibi geliyordu.
Einstein ve Planck bu enerji paketlerini ışık quantumu veya foton olarak
adlandırdılar. Fotonlar sanki birer parçacıklarmış gibi davranıyordu.
Relativite teorisine göre, bir parçacığın ışık hızında gidebilmesi için
kütlesinin sıfıra eşit olması gerekiyordu! Demek ki ışığın enerjisi sadece
kinetik enerjiydi; kütlesinden kaynaklanan hiçbir enerjisi yoktu. Einstein o
güne dek açıklanamamış olan fotoelektrik olayını bu kavramla açıkladıktan
sonra, bilim adamlarının ağızında yeniden 'ışık nedir?' sorusu gündeme
gelmişti.
Eğer ışık dediğimiz olgu parçacıklardan oluşuyorsa, frekans veya
dalgaboyunun ne anlamı var acaba? Aslında sorulması gereken en iyi soru:
"ışık gerçekten nedir?"
Cevap: 'Hem dalga, hem parçacık!'
Z
Işığın bazı özellikleri sadece dalga konsepti ile açıklanırken (girişim veya
kırınım gibi), bazı özellikleri ise sadece foton konsepti ile
açıklanabiliyor (Fotoelektrik olay veya atomların enerji soğurması ve
salması gibi).Z
Foton nedir?Z
"Foton nedir?" sorusuna cevap ararken bir çok değişik perspektiften bakan
cevaba gerek vardır. En bariz özelliklerini şöyle sayabiliriz: Durgun
kütlesi sıfırdır; ışık hızıyla gider; etkileşimlere parçacık olarak
girebilir ancak dalga olarak yayılır; E=h x f, p=h/l ve E=pc bağıntılarına
uyar; kütlesi sıfır olduğu halde diğer parçacıklar gibi kütle çekiminden
bile etkilenir.
Farklı bir açıdan, fotonların nasıl ortaya çıktıklarını (bremsstrahlung
proseslerinde olduğu gibi) veya bir yerden başka bir yere giderken nasıl
hareket ettiklerini anlatabiliriz.
Temel fizikteki yerlerini bile belirtebiliriz: Fotonlar elektromagnetik
kuvveti iletirler. Bu açıdan bakılınca, iki elektrik yükü fotonları "takas
ederek" etkileşir (fotonlar bir yükten yayınlanır, öteki yük tarafından
soğurulur). Bu fotonlar genellikle hayali veya "virtüel" (sezilgen)
fotonlardır, adları sadece teorik fiziğin matematiksel formalizminde anılır,
fakat gerçek fotonların sahip oldukları bütün özellikleri taşırlar.
Bilinen hiç bir cevabı olmayan bir soru, fotonun iç yapısının ne olduğudur.
Foton nelerden yapılmadır? Mahiyetlerinin, gerçek matematiksel anlamda,
"nokta" olduğuna inandığımız foton ve elektron gibi bazı elemanter (en basit
yapıtaşı) parçacıklar bulunuyor: Fiziksel hiç bir büyükleri yoktur ve
parçalardan oluşan iç yapıları olmadığından parçalarına ayrılamazlar.Z
Fotonla ilgili olarak cevaplanması en zor soru, onun bir parçacık mı yoksa
dalga mı olduğu sorusudur. Yukarda sayılan özelliklere sahip bu fiziksel
parçacık, onunkinden çok farklı özellikler listesine sahip elektromagnetik
dalgadan daha mı gerçektir?Z
Burada bir paradoksun varlığı aşikar. Girişim ve kırınım içeren bazı
deneyler elektromagnetik radyasyonun (ışımanın) deney düzeneğiyle dalgalar
olarak etkileştiklerini gösteriyor; fotoelektrik etki ve Compton saçılması
gibi başka deneyler de elektromagnetik radyasyonun foton olarak bilinen
parçacık-gibi quantumlar şeklinde etkileştiğini gösteriyor. Şurası kesin ki
dalga ve parçacık yorumları uyumlu değildir: Parçacıklar enerjilerini
konsantre paketler halinde verirken bir dalganın enerjisi bütün dalga
cephesi üzerinde düzgün olarak yayılır. Örneğin ışığı sadece parçacıklar
olarak ele alırsak çift-yarık deneyinde gözlenen girişim desenini açıklamak
zor olur. Bir parçacık ya bir yarıktan ya da diğerinden gitmelidir; sadece
bir dalga cephesi ikiye ayrılarak her iki yarıktan geçer ve sonra birleşir.
Dalga ve parçacık yorumlarını geçerli fakat birbirini dışlayan alternatifler
olarak kabul edersek, bir kaynaktan çıkan ışığın ya dalga ya da parçacık
olarak yayılması gerektiğini de kabul etmemiz gerekir. Kaynak ne tür ışık
(dalga veya parçacık) üretmesi gerektiğini nasıl bilebilir? Farz edelim ki
kaynağın bir tarafına çift-yarık düzeneği diğer tarafına da fotoelektrik
düzeneği koyduk. Çift-yarık düzeneği tarafına yayılan ışık dalga gibi
davranır, fotosel tarafına yayılan ışık parçacık gibi davranır. Kaynak hangi
yöne dalga ve hangi yöne parçacık yayınlayacağını nasıl bildi?
Belki de tabiatta, hangi deneyi yaptığımızı geriye, kaynağa, haber veren bir
tür "gizli kod" var ve kaynak dalga veya parçacık üretmesi gerektiğini geri
gelen sinyale göre anlıyor. Yukarıdaki ikili deneyi uzaklardaki bir
galaksiden gelen ışıkla tekrarlayalım. Işık bize, kabaca, evrenin yaşı
(15.109 sene) kadar uzaktan geliyor olsun. Böyle bir deneyde, bizim
laboratuardaki çift-yarık deney düzeneğini alıp yerine fotoelektrik deney
düzeneğini koymamız için geçen zaman zarfında, ışığın bu değişikliği kaynağa
haber vermesi mümkün olamazdı; ancak yıldız ışığının hem çift-yarık
girişimini hem de fotoelektrik etkiyi oluşturduğunu yine gözlerdik.Zamanda
y
O halde rahatsız edici bir sonucun kapanına kısıldık: Işık ne parçacık ne de
dalga; her nasılsa hem parçacık hem de dalga ve yapmakta olduğumuz deneyin
türüne göre bize her defasında sadece bir yüzünü gösteriyor: Parçacık-tipi
bir deneyde parçacık yüzünü ve dalga-tipi bir deneyde dalga yüzünü. Bizim
ışığı ya dalga ya da parçacık olarak sınıflandırmakta başarısız oluşumuzun
nedeni, ışığın tabiatını anlamaktaki başarısızlığımızdan ziyade, sınırlı
kelime hazinemizin, basit bir dalga veya parçacıktan daha zarif ve daha
esrarengiz bir olguyu tanımlamaktaki yetersizliğidir.Z
Çift-yarık desenini gözlemek için gözümüzü veya bir fotoğrafik filmi
kullanırsak durum daha da zorlaşır. Hem gözümüz hem de film bireysel
fotonlara tepki verir. Bir tek foton bir retina hücresi tarafından
soğurulduğunda, beyne kadar giden bir elektrik impulsu meydana gelir (tabi,
görme böyle bir çok impulstan oluşur). Bir tek foton film tarafından
soğurulduğunda fotoğrafik emülsiyonun minik bir bölgesi kararır; tam bir
resim için çok fazla sayıda minik bölgenin kararması gerekir.Z
Bir an için, fotonları soğurur ve kararırken filmin tek tek minik
bölgelerini görebildiğimizi farz edelim ve bu deneyi, fotonlar arasında
nisbeten uzun zaman aralıklarının bulunduğu, çok zayıf bir ışık kaynağıyla
yapalım. Önce bir bölgeciğin, ardından diğerinin, sonra bir başkasının ...
karardığını ve ancak çok sayıda foton filme düştükten sonra girişim
deseninin ortaya çıkmaya başladığını görecektik. Alternatif olarak,
çift-yarık deneyinin dalga yorumu, ekrana çarpan dalga cephelerinin net
elektrik alanını, iki yarıktan geçmek üzere gelen dalga cephelerinin kısmi
elektrik alanlarını üst üste bindirme yoluyla hesaplayabileceğimizi
düşündürüyor. Bu durumda birleşik dalganın şiddetini veya gücünü ilgili
denklemlerle bulabilirdik. Bileşke şiddetin de çift-yarık deneyindeki gibi
minimum ve maksimumlar göstermesini beklerdik.
Özetle, girişim deseninin kaynağının ve ortaya çıkışının doğru açıklaması
dalga yorumunda, film üzerindeki desenin oluşumunun doğru açıklaması da
parçacık yorumundadır. Bizim sınırlı kelime hazinemiz ve her günkü
deneyimlerimize göre bu iki açıklama aynı anda doğru olamaz, elektromagnetik
ışımanın tam bir açıklamasını vermek üzere ikisi bir şekilde
birleştirilmelidir.
Bu dalga-parçacık ikili tabiat bilmecesi basit bir açıklamayla çözülemez.
Quantum teorisi ortaya atıldığından beri fizikçiler ve filozoflar bu sorun
üzerinde kafa patlattılar. Diyebileceğimizin en iyisi, ne dalga ne de
parçacık yorumunun aynı anda tamamen doğru olmadığı, fiziksel olguları tam
olarak açıklamak için ikisine de gerek duyduğumuz ve bunların birbirlerini
tamamladıklarıdır. Çift-yarık deneyinde şu şekilde akıl yürütebiliriz: Bir
ışıma "kaynağı" ile elektromagnetik alan arasındaki etkileşim quantizedir
(sürekli değil, kesik kesiktir) ve atomları bireysel fotonlar yayan
kaynaklar olarak düşünebiliriz. Deneyin diğer tarafındaki, fotoğrafik film
tarafındaki, etkileşim de quantizedir ve atomların bireysel fotonları
soğurduklarını tasavvur edebiliriz. İkisinin arasında, elektromagnetik
enerji düzgün ve sürekli olarak bir dalga gibi ilerler ve dalga-gibi
davranış sergiler (girişim veya kırınım). Çift-yarığın etkisi dalganın
ilerleyişini değiştirmektir (örneğin, düzlem dalgadan karakteristik
çift-yarık desenine). Dalga şiddetinin büyük olduğu yerlerde, fotoğraf filmi
çok sayıda fotonun varlığını haber verir; şiddetin küçük olduğu yerlerde az
sayıda foton gözlenir. Bir dalganın şiddeti genliğinin karesiyle orantılı
olduğundan şu bağıntı yazılır:
fotonları gözleme olasılığı µ (elektrik alan genliği)2
İşte bu ifade dalga davranışı ile parçacık davranışı arasındaki nihai
ilişkiyi sağlar. Önceleri klasik parçacıklar olarak düşünülen elektron gibi
nesnelerin dalga ve parçacık davranışlarını da benzer bir ifade birbirine
bağlar.
Hiçbir
yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca
bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden
alıntı yapılabilir.
The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli
Ana Sayfa /İndex /Roket bilimi /
E-Mail /CetinBAL /Quantum Teleportation-2
Time Travel Technology /Ziyaretçi
Defteri / UFO Technology
Kuantum Teleportation /
Kuantum Fiziği
/
Duyuru
New World Order(Macro Philosophy)/Astronomy
|