Hava, su, dağlar, hayvanlar, bitkiler,
vücudunuz, oturduğunuz koltuk, kısacası en ağırından en
hafifine kadar gördüğünüz, dokunduğunuz, hissettiğiniz
her şey atomlardan meydana gelmiştir. Seyrettiğiniz bu
bilgisayar ekranını milyarlarca atomdan oluşmaktadır.
Atomlar öyle küçük parçacıklardır ki, en güçlü
mikroskoplarla dahi bir tanesini görmek mümkün değildir.
Bir atomun çapı ancak milimetrenin milyonda biri
kadardır.
Bu küçüklüğü bir insanın gözünde
canlandırması pek mümkün değildir. O yüzden bunu bir
örnekle açıklamaya çalışalım:
Elinizde bir anahtar olduğunu düşünün. Kuşkusuz bu
anahtarın içindeki atomları görebilmeniz mümkün
değildir. Atomları mutlaka görmek istiyorum
diyorsanız, elinizdeki anahtarı dünyanın boyutlarına
getirmeniz gerekecektir. Elinizdeki anahtar dünya
boyutunda büyürse, işte o zaman anahtarın içindeki her
bir atom bir kiraz büyüklüğüne ulaşır ve siz de onları
görebilirsiniz.
Yine bu küçüklüğü kavrayabilmek
ve her yerin nasıl atomlarla dolu olduğunu görebilmek
için bir örnek daha verelim:
Tek bir tuz tanesinin tüm atomlarını saymak
istediğimizi düşünelim. Saniyede bir milyar
(1.000.000.000) tane sayacak kadar hızlı olduğumuzu da
varsayalım. Bu dikkate değer beceriye karşın, bu
ufacık tuz tanesi içindeki atom sayısını tam olarak
tesbit edebilmek için beşyüz yıldan fazla bir zamana
ihtiyacımız olacaktır.
Peki bu kadar küçük bir yapının
içinde ne vardır?
Bu derece küçük olmasına rağmen
atomun içinde evrende gördüğümüz sistemle
kıyaslanabilecek kadar kusursuz, eşsiz ve kompleks bir
sistem bulunmaktadır.
Her atom, bir çekirdek ve çekirdeğin
çok uzağındaki yörüngelerde dönüp-dolaşan elektronlardan
oluşmuştur. Çekirdeğin içinde ise proton ve nötron ismi
verilen başka parçacıklar vardır.
Çekirdek, atomun tam merkezinde
bulunmaktadır ve atomun niteliğine göre belirli
sayılarda proton ve nötrondan oluşmuştur. Çekirdeğin
yarıçapı, atomun yarıçapının onbinde biri kadardır.
Rakam olarak verirsek; atomun yarıçapı 10-8
(0,00000001) cm, çekirdeğin yarıçapı ise 10-12
(0,000000000001) cm kadardır. Dolayısıyla çekirdeğin
hacmi, atomun hacminin 10 milyarda biri eder.
|
Çekirdek, proton ve elektronlardan oluşan
atomun her parçasını üçlü bir kuark grubu
meydana getirir.
|
Üçlü kuark grubu ve merkezinde bulunan
iplikçikler.
|
|
Bu büyüklüğü (daha doğrusu
küçüklüğü) yine gözümüzde canlandıramayacağımıza göre,
kiraz örneğimizden devam edebiliriz. Biraz önce
bahsettiğimiz gibi elinizdeki anahtarı dünya
boyutlarına getirdiğinizde ortaya çıkan kiraz
büyüklüğündeki atomların içinde çekirdeği arayalım.
Ama bu arayış boşunadır, çünkü böyle bir ölçekte bile
çok daha küçük olan çekirdeği gözlemleme olanağımız
kesinlikle yoktur. Gerçekten bir şey görebilmek
istiyorsak yeniden ölçü değiştirmek gerekecektir.
Atomumuzu temsil eden kiraz yeniden büyüyüp iki yüz
metre yüksekliğinde kocaman bir top olmalıdır. Bu akıl
almaz boyuta karşın atomumuzun çekirdeği yine de çok
küçük bir toz tanesinden daha iri bir duruma
gelmeyecektir.
Öyle ki, çekirdeğin 10-13
cm olan çapı ile, atomun 10-8 cm olan
çapını kıyasladığımızda şöyle bir sonuç ortaya çıkar:
Atomu bir küre şeklinde kabul ederek bu küreyi tamamen
çekirdekle doldurmak istediğimiz takdirde bu iş için
1015 (1.000.000.000.000.000) atom çekirdeği
gerekecektir.
Ancak bundan daha şaşırtıcı bir durum
vardır: Boyutları atomun 10 milyarda biri olmasına
rağmen, çekirdeğin kütlesi atomun kütlesinin % 99.95'ini
oluşturmaktadır. Peki bir şey nasıl olur da bir yandan
kütlenin yaklaşık tamamını oluştururken, diğer yandan da
hemen hemen hiç yer kaplamaz?
Bunun sebebi şudur: Atomun kütlesini
oluşturan yoğunluk tüm atoma eşit olarak dağılmamıştır,
yani atomun bütün kütlesi atomun çekirdeğinde
birikmiştir. Diyelim ki, sizin 10 milyar metrekarelik
bir eviniz var ve bu evin tüm eşyasını 1 metrekarelik
bir odada toplamanız gerekiyor. Bunu yapabilir misiniz?
Tabii ki yapamazsınız. Ancak atom çekirdeği dünyada
eşi-benzeri olmayan çok büyük bir güçle bunu
yapabilmektedir. Bu gücün kaynağı evrendeki dört temel
kuvvetten biri olan "Güçlü Nükleer Kuvvet"dir.
Bu kuvvetin doğadaki kuvvetlerin en
güçlüsü olarak, bir atomun çekirdeğini bir arada
tuttuğundan, onu dağılmaktan kurtardığından
bahsetmiştik. Çekirdekteki protonların hepsi pozitif
yüklüdür ve elektromanyetik kuvvet nedeniyle
birbirlerini iterler. Fakat güçlü nükleer kuvvet onların
itme gücünden 100 kat daha büyük olduğundan,
elektromanyetik kuvvet etkisiz hale gelir. Böylece
protonlar bir arada tutunabilirler.
Kısacası gözle göremeyeceğimiz kadar
küçük bir atomun içinde, birbiriyle etkileşim halinde
iki büyük kuvvet bulunur. Bu kuvvetlerin hassas
değerleri sayesinde çekirdek bir bütün olarak kalabilir.
Atomun boyutlarını ve evrendeki atom
sayısını dikkate aldığımızda, ortada muazzam bir denge
ve tasarım olduğunu görmemek mümkün değildir. Öyle ki,
evrendeki temel kuvvetlerin çok özel bir biçimde, büyük
bir ilimle ve kudretle yaratıldığı çok açıktır.
İnkarcıların bu yaratılışı gözardı edebilmek için
sığındıkları tek yol, tüm bunların "tesadüfler" sonucu
oluştuğunu iddia etmekten öteye gidememektedir. Oysa
olasılık hesapları evrendeki dengelerin "tesadüfen"
oluşma ihtimalinin "sıfır" olduğunu bilimsel olarak
kanıtlamaktadır. Tüm bunlar, bizi ve tüm evreni içine
alan daha büyük bir zekanın bir ifadesi olarak karşımıza
çıkmaktadır.
EVRENDEKİ TEMEL KUVVETLER
|
Evrendeki fizik kurallarının
Büyük Patlama'nın ardından ortaya çıktığından
bahsetmiştik. Bu kurallar bugün modern fiziğin kabul
ettiği "dört temel kuvvet" çevresinde toplanır. Bu
kuvvetler evrendeki bütün düzeni ve sistemi oluşturmak
için Büyük Patlama'dan hemen sonra, ilk atom altı
parçacıkların oluşumuyla birlikte ve özel olarak
belirlenmiş zamanlarda ortaya çıkmışlardır. Atomlar,
yani madde evreni, ancak bu kuvvetlerin etkisiyle var
olabilmiş ve evrene çok düzenli bir tasarımla
dağılmışlardır. Bu kuvvetler yerçekimi kuvveti olarak
bildiğimiz kütle çekim kuvveti, elektromanyetik
kuvvet, güçlü nükleer kuvvet ve zayıf nükleer
kuvvettir. Bunların hepsi birbirinden farklı şiddete
ve etki alanına sahiptir. Güçlü ve zayıf nükleer
kuvvetler sadece atomun yapısını belirlerler. Diğer
iki kuvvet, yani yerçekimi ve elektromanyetizma ise,
atomların arasındaki ilişkiyi ve dolayısıyla tüm
maddesel objeler arasındaki dengeyi belirlerler.
Yeryüzündeki bu kusursuz düzen, bu kuvvetlerin çok
hassas değerlerinin bir sonucudur. İlginç olan ise bu
kuvvetlerin birbirleri ile karşılaştırıldıklarında
ortaya çıkan tablodur. Çünkü Big Bang sonrasında
ortaya çıkan ve evrene dağılan maddeler, aralarında
uçurumlar olan bu kuvvetlere göre belirlenmiştir. Bu
kuvvetlerin farklı değerlerini birbirlerine oranla
şöyle gösterebiliriz:
Güçlü nükleer kuvvet |
15 |
Zayıf nükleer kuvvet |
7,03X10-3 |
Yer çekimi kuvveti |
5,90X10-39 |
Elektromanyetik
kuvvet |
3,05X10-12 |
|
|
Bu temel kuvvetler, mükemmel bir güç dağılımı ile
madde evreninin oluşmasına imkan verirler. Kuvvetler
arasındaki bu oran o kadar hassas bir denge üzerine
kuruludur ki, ancak ve ancak bu oranlarla parçacıklar
üzerinde gereken etkiyi yapabilirler.
1. Çekirdekteki Dev Güç:
Güçlü Nükleer Kuvvet
Sitenin ilk konularından
itibaren atomun an an nasıl yaratıldığını ve bu
yaratılıştaki hassas dengeleri inceledik. Çevremizde
gördüğümüz her şeyin, kendimiz de dahil olmak üzere
atomlardan oluştuğunu ve bu atomların da pek çok
parçacıktan meydana geldiğini gördük. Peki bir atomun
çekirdeğini oluşturan tüm bu parçacıkları bir arada
tutan güç nedir? İşte çekirdeği bir arada tutan ve
fizik kurallarının tanımlayabildiği en şiddetli kuvvet
olan bu kuvvet, "güçlü nükleer kuvvet"tir.
Bu kuvvet atomun çekirdeğindeki
protonların ve nötronların dağılmadan bir arada
durmalarını sağlar. Atomun çekirdeği bu şekilde
oluşur. Bu kuvvetin şiddeti o kadar fazladır ki,
çekirdeğin içindeki protonların ve nötronların adeta
birbirine yapışmasını sağlar. Bu yüzden bu kuvveti
taşıyan çok küçük parçacıklara Latince'de
"yapıştırıcı" anlamına gelen "gluon" denilmektedir. Bu
yapışmanın şiddeti çok hassas ayarlanmıştır. Bu
yapıştırıcının kuvveti protonların ve nötronların
birbirlerine istenilen mesafede bulunmalarını sağlamak
için özel olarak tespit edilmiştir. Söz konusu kuvvet
biraz daha yapıştırıcı olsa protonlar ve nötronlar
birbirlerinin içine geçecek, biraz daha az olsa
dağılıp gideceklerdi. İşte bu kuvvet Büyük Patlama'nın
ilk saniyelerinden beri atomun çekirdeğinin oluşması
için gerekli olan yegane değere sahiptir.
Güçlü nükleer kuvvetin açığa
çıktığı zaman ne kadar büyük tahrip gücü olduğunu bize
Hiroşima ve Nagazaki'deki tecrübeler göstermiştir.
Atom bombalarının bu denli etkili olmasının tek sebebi
atom çekirdeğinde saklanan gücün açığa çıkmasıdır.
2. Atomun Emniyet
Kemeri: Zayıf Nükleer Kuvvet
Şu an yeryüzündeki düzeni
sağlayan en önemli etkenlerden biri de atomun kendi
içinde dengeli bir yapıya sahip olmasıdır. Bu denge
sayesinde maddeler bir anda bozulmaya uğramaz ve
insanlara zarar verebilecek ışınları yaymaz. Atom bu
dengesini çekirdeğindeki protonlarla nötronlar
arasında var olan "zayıf nükleer kuvvet" sayesinde
elde eder. Bu kuvvet özellikle içinde fazla nötron ve
proton bulunduran çekirdeklerin dengesini sağlamada
önemli bir rol oynar. Bu dengeyi sağlarken gerekirse
bir nötron protona dönüşebilir.
Bu işlem sonucunda çekirdekteki
proton sayısı değiştiği için, artık atom da değişmiş,
farklı bir atom olmuştur. Burada sonuç çok önemlidir.
Bir atom parçalanmadan, başka bir atoma dönüşmüş ve
varlığını korumaya devam etmiştir. İşte bu şekilde de
canlılar kontrolsüz bir şekilde çevreye dağılıp
insanlara zarar verecek parçacıklardan gelebilecek
tehlikelere karşı adeta bir emniyet kemeri gibi
korunmuş olur.
3. Elektronları
Yörüngede Tutan Kuvvet: Elektromanyetik Kuvvet
Bu kuvvetin keşfedilmesi
fizik dünyasında bir çığır açtı. Her cismin kendi
yapısal özelliğine göre bir "elektrik yükü" taşıdığı
ve bu elektrik yükleri arasında bir kuvvet olduğu
öğrenilmiş oldu. Bu kuvvet zıt elektrik yüklü
parçacıkların birbirini çekmesini, aynı yüklü
parçacıkların da birbirlerini itmelerini sağlar. Bu
sayede bu kuvvet atomun çekirdeğindeki protonlarla
çevresindeki yörüngelerde dolaşan elektronların
birbirlerini çekmelerini sağlar. İşte bu şekilde atomu
oluşturacak iki ana unsur olan "çekirdek" ve
"elektronlar" bir araya gelme fırsatı bulurlar.
Bu kuvvetin şiddetindeki en ufak
bir farklılık elektronların çekirdek etrafından
dağılmasına ya da çekirdeğe yapışmasına neden olur.
Her iki durumda da atomun, dolayısıyla madde evreninin
oluşması imkansız hale gelir. Oysa bu kuvvet ilk
ortaya çıktığı andan itibaren sahip olduğu değer
sayesinde çekirdekteki protonlar elektronları atomun
oluşması için gereken en uygun şiddette çeker.
4. Evreni Yörüngelerde
Tutan Kuvvet: Yerçekimi Kuvveti
Bu kuvvet algılayabildiğimiz
tek kuvvet olmasına rağmen, aynı zamanda da hakkında
en az bilgi sahibi olduğumuz kuvvettir. Yerçekimi
olarak bildiğimiz bu kuvvetin gerçek adı "kütle çekim
kuvveti"dir. Şiddeti diğer kuvvetlere göre en düşük
kuvvet olmasına rağmen, çok büyük kütlelerin birbirini
çekmelerini sağlar. Evrendeki galaksilerin,
yıldızların birbirlerinin yörüngelerinde kalmalarının
nedeni bu kuvvettir. Dünyanın ve diğer gezegenlerin
Güneş'in etrafında belirli bir yörüngede
kalabilmelerinin nedeni de yine yerçekimi kuvvetidir.
Bizler bu kuvvet sayesinde yeryüzünde yürüyebiliriz.
Bu kuvvetin değerlerinde bir azalma olursa yıldızlar
yerinden kayar, dünya yörüngesinden kopar, bizler
dünya üzerinden uzay boşluğuna dağılırız. En ufak bir
artma olursa da yıldızlar birbirine çarpar, dünya
güneşe yapışır ve bizler de yer kabuğunun içine
gireriz. Tüm bunlar çok uzak ihtimaller olarak
görülebilir, ama bu kuvvetin şu an sahip olduğu
şiddetinin dışına çok kısa bir süre dahi çıkması, bu
sonlarla karşılaşmak için yeterlidir.
Bu konuda araştırma yapan bütün bilim adamları
bahsettiğimiz temel kuvvetlerin büyük bir özenle
tespit edilmiş olmasının, evrenin varlığı için
vazgeçilmez olduğunu kabul etmektedir.
Ünlü moleküler biyolog Michael
Denton, Nature's Destiny: How the Laws of Biology
Reveal Purpose in the Universe (Doğanın Kaderi:
Biyoloji Kanunları Evrendeki Amacı Nasıl Gösteriyor)
adlı kitabında bu gerçeği şöyle vurgular:
Eğer yerçekimi kuvveti bir
trilyon kat daha güçlü olsaydı, o zaman evren çok daha
küçük bir yer olurdu ve ömrü de çok daha kısa sürerdi.
Ortalama bir yıldızın kütlesi, şu anki Güneşimiz'den
bir trilyon kat daha küçük olurdu ve yaşama süresi de
bir yıl kadar olabilirdi. Öte yandan, eğer yerçekimi
kuvveti birazcık bile daha güçsüz olsaydı, hiçbir
yıldız ya da galaksi asla oluşamazdı. Diğer kuvvetler
arasındaki dengeler de son derece hassastır. Eğer
güçlü nükleer kuvvet birazcık bile daha zayıf olsaydı,
o zaman evrendeki tek kararlı element hidrojen olurdu.
Başka hiçbir atom oluşamazdı. Eğer güçlü nükleer
kuvvet, elektromanyetik kuvvete göre birazcık bile
daha güçlü olsaydı, o zaman da evrendeki tek kararlı
element, çekirdeğinde iki proton bulunduran bir atom
olurdu. Bu durumda evrende hiç hidrojen olmayacak,
yıldızlar ve galaksiler oluşsalar bile, şu anki
yapılarından çok farklı olacaklardı. Açıkçası, eğer bu
temel güçler ve değişkenler şu anda sahip oldukları
değerlere tamı tamına sahip olmasalar, hiçbir yıldız,
süpernova, gezegen ve atom olmayacaktı. Hayat da
olmayacaktı.
Ünlü fizikçi Paul Davies ise, evrendeki fizik
yasalarının bu tespit edilmiş ölçüleri karşısındaki
hayranlığını şöyle ifade eder:
Ve insan kozmolojiyi araştırdıkça, inanılmazlık
giderek daha belirgin hale gelir. Evrenin başlangıcı
hakkındaki son bulgular, genişlemekte olan evrenin,
hayranlık uyandırıcı bir hassasiyetle düzenlenmiş
olduğunu ortaya koymaktadır.
Tüm evrende bu temel
kuvvetlerin üzerine kurulmuş üstün bir tasarım ve
kusursuz bir düzen hüküm sürmektedir. Bu düzenin
ardındaki kozmik irade elbette her şeyi kusursuzca
düzenleyen evrensel bir zekadır.En küçük kuvvetle yıldızları yörüngelerinde
tutan, en şiddetli kuvvetle küçücük atomun çekirdeğini
kaynaştıran evrensel zeka alanını temsil eden sıfır
nokta enerjisi alanıdır. Bütün kuvvetler bu sıfır
nokta enerjisinin koyduğu "ölçü"lere göre hareket
eder.
Dipnotlar |
Evrendeki temel kuvvetler |
Michael Denton,
Nature’s Destiny:How The Laws of Biology Reveal
Purpose in the Universe, The New York: The Free
Press,1998, s.12-13
Paul Davies, The
Accidental Universe, Cambridge: Cambridge
University Press, 1982, Önsöz.
|
Dipnotlar |
Çekirdekte saklı güç: |
Jean Guitton, Tanrı ve
Bilim, Simavi Yayınları, 1993, s. 62
Jean Guitton, Tanrı
ve Bilim, Simavi Yayınları, 1993, s. 62
Jean Guitton, Tanrı ve Bilim,
Simavi Yayınları, 1993, s. 62
Ümit Şimşek, Atom, Yeni Asya Yayınları,
s.7 |