|
|
|
Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkey/Denizli
EİNSTEİN VE ATOM BOMBASI
Evet. Einstein ve Atom Bombası... Çok az buluşun insanlık üzerindeki etkisi;
Einstein'in, daha sonra bize barışçıl nükleer enerjinin kapısını açtığı gibi
atom bombası ile hidrojen bombasının kapılarını da açan Özel Görelilik
Kuramınınki kadar büyük olmuştur.
Bu, atom bombasının doğuşunun öyküsüdür. İşin tamamlanması, Einstein'in
1905'te Berne parklarında dolaşırken kuramın ilk ışıklarını görmesinden
1945'teki New Mexico şafağını paramparça eden patlamaya dek 40 yılı
bulmuştur. Özel Görelilik Kuramının bir çok yönü vardır, fakat bizi burada
ilgilendiren Einstein'in, Güneşin çekirdeğinde bulunabilecek kadar yüksek
ısılarda maddenin nasıl enerjiye dönüşeceğini gösteren ünlü E=mc²
denklemidir. Burada, denklemde geçen c saniyede 186.282 mil (yaklaşık
300.000 km) gibi inanılmaz bir hız olan ışığı göstermektedir. Dolayısıyla,
çok küçük miktardaki bir maddenin (Uranyumun ya da Plütonyumun) dev miktarda
bir enerji açığa çıkaracağı görülecektir.1905'te Einstein'in kendisi bile,
insanlığın bunu patlatabileceğine hiç inanmıyordu, ama bu, atom enerjisinin
ilkesidir.
Einstein'in en çok okunan biyografi yazarı Peter Michaelmore,1905'te,
kuramlarını patronunun kendisine bakmadığı zamanlarda küçük kağıt parçaları
üzerinde geliştiren hayalperest bir bilim adamının İsviçre Patent Bürosunda
memur olarak çalıştığı Berne'deki havayı çok iyi yakalar;
Einstein'in 'Annalen de Physik'teki yazısı Berne'deki akademisyenlerin
dikkatini çekmişti ama genç bir patent memurunun sözlerini böyle ciddi
konularda mutlak doğrular olarak kabul etmek için daha hazır değillerdi.
Çalışma sonrası kahvehane tartışmalarında bütün ötekilere karşı Einstein tek
başınaydı. Özellikle onun E=mc² biçimindeki basit önermesi üzerinde
tartışırlardı.
'Sen bir yığın kömürde bütün Prusya süvarilerinde olduğundan daha fazla
beygir gücü olduğunu söylüyorsun' diyerek kızgınlıklarını belli ederlerdi.
'Madem öyle, bu neden şimdiye dek gözlerden kaçtı? '
'İnanılmayacak denli zengin bir insan' diye karşılık verirdi Einstein, 'tek
kuruş bile harcamaz ya da birine vermezse, hiç kimse onun nasıl zengin
olduğunu, hatta hiç parası olup olmadığını bile söyleyemez. Bu konuda da
durum aynı. Enerji hiç dışa verilmiyorsa, gözlemlenemez'.
'Peki, bütün bu saklı enerjinin nasıl serbest kalacağını düşünüyorsun? '
'Bu enerjinin elde edilebileceği konusunda en küçük bir belirti bile yok'
derdi Einstein. 'Bu atomun istendiği zaman parçalanabileceği anlamına
gelirdi. Bunun olanaklı olacağı konusunda hemen hiçbir işaret yok. Atom
parçalanmasını, Radyum örneğinde olduğu gibi, yalnız doğada görüyoruz.
Radyumun aktivitesi atomun durmadan devam eden patlamalı bozulmasına
dayanır.'
Diğerleri enerji denklemini radyum deneylerinden nasıl geliştirdiğini
öğrenmek istiyordu. Einstein yıllardır bir laboratuvarda bulunmadığını
söyleyerek onları dehşete düşürüyordu.
'Öyleyse, senin Görelelik Kuramın bütünüyle bir kurgu' diyorlardı. 'Snin
kafanda kurduğun bir şey. İyi fizikçi, buluşlarını, yeni yeni deneylerle
sonuçlarını denetleyerek yapar. Tek yol budur.'
'Bunlar boş sözler' derdi 26 yaşındaki devlet memuru Einstein. 'Fizik
gelişmekte olan mantıksal bir düşünce dizgesidir. Onun gelişmesi özgürce
yapılan buluşlara bağlıdır.'
Ancak, ardından da Görecelik Kuramının tam anlamıyla kabul edilmeden önce
insan tecrübesinin sınamasından geçmesi gerektiğini eklerdi. Gülümserdi.
'Haklı olduğum konusunda en küçük bir kuşkum bile yok.'
Atomdan, insanın dizgin altına alabileceği bir güç üretebileceği konusundaki
kuşkuları uzun sürmedi.1920'ler ile 1930'larda atomla ilgili buluşlarda
muazzam bir gelişme oldu. Maddenin içinde hapsolmuş enerjinin açığa çıkması
için çok büyük sıcaklıklara gerek olmadığı hemen keşfedildi. Bu, atomları
başka atomlarla bombardıman ederek de yapılabilirdi. Lord Rutherford,
atomların merkezdeki ağır bir nüvenin, yani çekirdeğin etrafını kuşatan
elektronlardan oluşan gevşek bir yapısı olduğunu ortaya koyarak, atom
kuramının temellerini atmıştı.1919'da hidrojen atomunu ayırmayı başarıp
1932'de Sir James Chadwick atomları nötron parçacıklarıyla bombardıman
ederek bu gelişmeyi daha da ileri götürdü.1938'e gelene dek Otto Hahn ile
Lise Meitner nükleer parçalanmanın ya da 'yarılmanın' bütün ilkelerini
bulmuştu - ne var ki bu,1942'de Enrica Fermi Chicago'da bir duvar tenisi
sahasında ilk sürekli parçalanma tepkimesini elde edene dek yapılamadı.
Fakat bütün bu gelişmeler olurken Hitler'İn gücü de giderek artan bir tehdit
oluşturmaya başlamıştı. Atom bombası yapmanın olanaklı olduğunu bilen (bir
çoğu Nazi Almanya'sından kaçmış) atom fiziği uzmanları, Almanların bu
bombayı herkesten önce yapıp büyük bir olasılıkla da kullanmalarından
korkmaya başladılar. Savaş başladığı sırada, artık bir Amerikan yurttaşı
olan Einstein, gazetecilerden kaçmak için Dr. Moore takma adıyla yarı
emeklilik yaşamı sürmekteydi. Meslektaşları özgür ulusların Almanlardan önce
bombayı yapması gerektiğini biliyorlardı. Ama yine biliyorlardı ki, bir tek
Einstein Amerikan yönetimini gerekli çalışmalara başlama konusunda ikna
edecek saygınlığı vardı. İkisi Einstein'ı ziyaret etmek için yola çıktı. Dr.
Moore adında birini aradıkları için tabii ki bulamadılar. Fakat yoldan geçen
7 yaşlarında bir çocuğa profesör Einstein'ı tanıyıp tanımadığını sorunca
çocuk 'Elbette tanıyorum' dedi. Böylece işler yoluna girdi ve iki Macar
mülteci fizikçi Eugene Wigner ile Leo Slizard sonunda II. Dünya Savaşı
başlamadan iki ay önce bir öğleden sonra Einstein ile buluşup onu başkan
Roosvelt'e, Nazii'lerin atom bombası yapma yolunda attıkları olası adımları
yakalamak için hemen harekete geçilmesi gerektiğini dikkat çeken bir mektup
yazması konusunda ikna ettiler. Nitekim mektup yazıldı ve başkana verildi.
Başkan Roosvelt ilk başta ikna olmadı. Danışman Sachs her türlü yolu denedi
fakat bir türlü başarılı olamadı. En sonunda Sachs içinde Einstein'ın
mektubunda yer aldığı evrak destesini önüne attı ve 'gereği yapılsın' dedi.
Bu, Manhattan Projesi adı verilecek iki milyar dolarlık atom bombası yapma
projesinin başlangıcı oldu.
Manhattan Projesi 1943'te kararlı bir biçimde başladı. J. Robert
Oppenheimer'ın denetiminde çalışan düzinelerce atom fizikçisi,16 Temmuz
1945'te New Mexico Alamadordo'da şafaktan hemen önce patlatılacak bombayı
yapmak için çalışmaya başladı.
Lancig Lamant 'The Day of Trinity' adlı kitabında dünyayı ebediyen
değiştiren patlamayı şöyle anlatır:
'Alev alev yanan bir jetin içinde yukarı doğru fırlayan iğne başı
büyüklüğünde parlak bir ışık karanlığı deldi, ardından korkunç bir beyaz
ışık çölü ağarttı. Saatler 05: 24: 45'i gösteriyordu.'
O gözleri karanlık eden anda, Oppenheimer'in aklından kutsal Hindu destanı
Bhagavad-Gıta'dan bölümler geçti:
Bin güneşin ışığı
Doldursaydı bir anda bütün göğü,
O Görkemli'nin ihtişamına benzerdi tıpkı...
Dünyaları yıkan
Azrail'im artık ben.
O çan biçimli alevin bir saniyeden daha az bir süre boyunca verdiği ışığın
şiddeti yer yüzünde o ana kadar elde edilmiş her hangi bir ışığın
şiddetinden daha büyüktü. Başka gezegenlerden de görülmüş olabilirdi.
Merkezindeki sıcaklık güneşin çekirdeğindeki sıcaklığın dört katı,
yüzeyindeki sıcaklığın ise on katından fazlaydı. Altındaki toprağı göçerten
basınç 100 milyar atmosferin üzerindeydi. Yaydığı radyasyon dünyadaki bütün
radyumun verdiği radyasyonun bir milyon katına eşitti.
Evet, atom bombası böyle ihtişamlı bir şekilde patlatıldı.
Sonuç olarak; Nazi'ler, bilim adamlarının korktuklarının tersine, asla
bombayı yapma aşamasına gelemediler. Savaşın sonucunu etkilemesinin çok
zaman alacağına inanan Hitler, projeye başlangıçta duyduğu ilgiyi yitirdi.
Hitler'de Alman atom fizikçilerini, ya devlete ihanet ettiklerinden
kuşkulandığı ya da onların üzerinde çalışmalarını istediği için tutuklama
alışkanlığıyla projeyi etkili bir biçimde baltaladı.
Alamagorda' daki patlamadan bir ay sonra, yüz bin insanı öldürüp İkinci
Dünya Savaşının sonunu getiren iki Amerikan atom bombası Japon kentlerine
atıldı. Nükleer silahların neler yapabileceğini gösteren bu korkunç örnekten
beri dünyanın güvenli bir yer olduğu tartışılır oldu kibir daha atom
bombasını yapabilecek kapasiteyle sahip bir bilim adamının dünyaya gelmesi
olanaksız gibi bir şey.
Daha sonra Jacob Bronowski'nin işaret ettiği gibi, bu olanlardan sonra
'Bilimin Nagazaki'nin kalıntılarından duyacağı şey utançtan başka bir şey
değildir'
...
Yazan: Rabia ÖZKAYA
Kaynak: www.ada.com.tr
Hiçbir
yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca
bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden
alıntı yapılabilir.
The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli
Ana Sayfa /index /Roket bilimi /
E-Mail /CetinBAL/Quantum Teleportation-2
Time Travel Technology /Ziyaretçi
Defteri /UFO Technology/Duyuru
Kuantum Teleportation /Kuantum Fizigi
/Uçaklar(Aeroplane)
New World Order(Macro Philosophy)
/Astronomy
|
|