ZAMAN YOLCULUĞU ARAŞTIRMACILARININ DİKKATİNE !!
Sevgili
zaman yolculuğu araştırmacıları uzun yıllardır sürdürdüğüm zaman
yolculuğu araştırmalarımı bir takım sebeblerden ötürü ilerede
bırakabilirim.Ağır ekonomik yetersizlikler çevresel ve psikolojik
baskılardan ötürü bu araştırmaların ileriye dönük olarak amacına
ulaşıp ulaşmayacağı konusunda şüpheliyim. Araştırmalarımı sonuna kadar
sürdürmek isterdim. Fakat Türkiyede akademik kariyeri olmayan insanlar
çok yoğun baskılar altında kalıyor.Türkiyede akademik ödülleri olan
ve birkaç üniversite bitirmiş bilim adamları bile farklı ve
alışılmadık bir konuda fikir beyan ettiklerinde ağır eleştiri ve
ithamlar altında kaldığına göre benim gibi amatör bir araştırmacının
artık bu toplumsal baskılara tahammül etmesi çok güç bir hale
gelmektedir.Her türlü imkansızlıklara, maddi ve manevi engellere ve
baskılara karşın 15 seneye yakın bir zaman boyunca zaman yolculuğu
araştırmalarıma devam ettim.Fakat bu konuda insanlardan hiçbir maddi
manevi destek gelmeyince artık bu araştırmaları daha ne kadar
sürdürebilirim bilmiyorum!. İmkanlarım ve ömrüm olsaydı 100 yıl
boyunca binlerce kitap dolu bir laboratuvara kapanmak ve istediğim
konularda araştırma yapmak isterdim. İleriye doğru baktığımda daha
araştırılacak bulunacak çok şey olduğunu görüyorum. Fakat gelecekte
yeteri kadar imkanları olan genç arkadaşların benim araştırmalarıma
bıraktığım yerden devam ettirmelerini rica ediyorum.Aslında yanlış
bir zamanda ve yanlış bir mekanda doğdum diyebilirim.İsterdimki ruhsal
olarak daha gelişmiş bir toplumda hiç bir ekonomik kaygının olmadığı
bir dünyada özgürce araştırmalar yapmak ve yaşadığımız dünyayı
incelemek hem iç dünyamızın derinliklerine hemde dış dünyaya ait her
türlü varoluşu incelemek ve anlamak isterdim.Malesef en yakın
çevrem bile beni hayal perestlikle, delilikle ve saçma sapan fikirler
üretmekle tenkit ediyor.
Çevremdeki çoğu insan daha yazdıklarımı
düşündüklerimi bile okumadan düşünmeye bile gerek duymadan sen
Avrupadaki Amerikadaki onca profösörden daha mı akıllı olduğunu
sanıyorsun diyerek abuk sabuk eleştiriler
yapıyorlar.Üniversitelerdeki onca profösörler Zaman Makinesini
yapamadı da senmi yapacaksın! gibisine hamasi nutuklar çekmekten
başka bir şey yapmıyorlar.Daha insanların destek olacakları yerde
düşünceleri engellemeleri bastırmaları alaya almaları doğrusu
anlaşılır şey değil! Maalesef üniversitelerimizde aynı.Bir kere Lise
mezunuyum dedikten sonra karşıdaki adam hemen duruşunu değiştirip haa
öylemi ilginç fikirler..diyip seni başından savuyorlar.Yani adam
seni gayle bile almıyor.Bir keresinde Denizli de ki Pamukkale
üniversitesinde kuantum fiziği derslerine dışarıdan girmek
istemiştim.Bir çok hocanın diğer derslere dışarıdan girmeme izin
vermemesi beni çok üzdü. Bunların arasında kuantum fiziği derslerine
beni alan ve dinlememe izin veren sayın Nuri Kolsuz beye
teşekürlerimi iletmek istiyorum.
Bizler maalesef toplum olarak üretici, yaratıcı, geliştirici,
destekleyici ilerletici bir zihin yapısına sahip değiliz.
Pamukkale üniversitesi yetkililerinden yanlış
hatırlamıyorsam 98-99 yıllarında üniversitenin internet
salonunda bir hafta kadarlık bir süreliğine internette bilimsel
araştırma yapmak için izin istemiştim fakat UFO sayfalarını ve
antigravitasyon konulu sayfalara girdiğimi gördüklerinde üçüncü gün
nezaket kuralları içerisinde internet salonundan resmen
kovdular.Sonuçta sözde bu yer bilimsel konuların araştırıldığı bir
üniversite ortamı olacak.Daha sonra böyle bir internet kullanımı için
ODTÜ üniversitesinin yetkililerinden üzerinde çalıştığım
konulardan bahsedip izin istedim ODTÜ deki yetkililerden izin aldım
fakat gitme fırsatım olmadı.Bunun için burda ODTÜ deki
yetkililere geniş düşünceli olmalarından ötürü teşekürlerimi iletmek
istiyorum.
Böyle bir
toplumda ne bilim gelişir ne düşünce gelişir.Yani coğrafi olarak nasıl
verimsiz çöllerden bahsediyorsak aynı bu şekilde Türkiye de zihinsel entellektüellik açısından tam bir çöldür.Bizim gibi amatör
bilimcilerin böyle bir çölde maddi manevi destek olmadan zaman
yolculuğu gibi yüksek bilgi ve teknik gerektiren araştırmalara
girişmesi bir çok zorluğuda beraberinde getirmektedir.Ben inanıyorumki
eğer Atatürk yaşasaydı onu Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi
kurmaya ikna edebilirdim.Çünkü o da eminimki benim gördüğüm şeyi
görecekti.Ve bana hak verecekti.
Bugün için ciddiye alınmasamda en azından ileride bu konuyu araştıranlara belki bir ilham
verebilir diye amatör çalışmalarımı internet yoluyla kamu
oyunun ilgisine sunmaya karar verdim.Eğer üniversitelerden teklif
gelirse zamanda yolculuk ve teknolojisi konularında konferans
verebilirim.Eğer üniversitelerde zamanda yolculuk araştırmaları
konusunda bir araştırma bölümü kurmak isteyen hocalarımız olursa
kendilerine bu konuda elimden geldiğince yardım etmek isterim.Yani
ışıktan hızlı yıldızlar arası yolculuk teknolojisini içeren
zaman yolculuğunu araştırmak için ve böyle bir bölüm kurmak için
illede milyonlarca dolarlık laboratuvarlar ve dev araştırma
merkezleri kurmaya gerek yok.Önce zihniyet olarak araştırma
disiplini olarak böyle bir araştırma örgütlenmesini sağlamak
lazım.Bugün NASA gibi büyük bütçeli araştırma kurumlarının
temelinde evinin bodrum katında bir kağıt ve bir kalemle
kimileri için küçük ama gelecek adına büyük düşünceler
üreten imkanları sınırlı insanların hayelleri vardır.NASA gökten
zembille inmedi! Amerikalılar bir sabah kalkıp hey bugün AYA
gidelim diyip gitmediler.Tüm bu gelişmeler önce hayellerle,
düşüncelerle küçük kurgularla ve küçük adımlarla başladı.İşte o küçük
adımlar bir araya gelip AYA kadar uzandı!!! NASA önce
küçük araştırma guruplarının, ve bir kaç meraklının güçlü azimleri ve
o zamanlar için küçük hayalleri üstünde yükselmiştir.Jull Vern'nin AYA
seyahat hikayesinden üniversitelerdeki meraklı
araştırmacılara ve Amerikanın ve Almanyanın..vb gibi arka
sokaklarındaki meraklı amatörlerin çalışmalarına kadar uzanan bir
skala içerisinde insan oğlunun gelişiminde her birinin bir
ölçüde de olsa katkısı vardır.Sonuçta bir yerlere varmak için azda
olsa çokta olsa bir şeyler yapmak lazım.Ben Zaman Yolculuğunu
Araştırma Merkezi kurmaktan bahsediyorum.En azından böyle bir
şeyin düşüncesini oluşturmak bu yönde ilk adımı atmak bile hiç yoktan
bir şeydir.Yani belkide bu konuda potansiyeli olan yada ön
fikirleri olan meraklı gençler bu sayede kendilerine manevi boyutta
bir destek bulacaklardır.İnsanların ilgisi bu konuya çekilerek ortaya
daha orijinal fikirlerin çıkması sağlanabilir.Ben isterim ki böyle bir
çaba benim gibi bir Lise mezunundan değil akademisyenlerden gelsin
ve bizlerde onlara destek olalım.Ama maalesef öyle olmuyor.Benim Türkiye de ve
Dünya'nın herhangi bir yanındaki konuyla ilgili insanlardan
ricam mümkünse böyle bir araştırma merkezi için en azından bir
araştırma mekanı ve kırtasiye düzeyinde maddi destek
sağlamalarıdır.Maalesef Türkiye de bu konuda maddi destek
sağlayabilecek geniş düşünceli insanlar bulmak zor!Eğer Türkiye
dışındaki üniversitelerden zaman yolculuğu konusunda bir kürsü
bir bölüm kurmak isteyen insanlar bana teklifte bulunurlarsa tüm bilgi
birikimimi gelecek kuşaklar adına paylaşmaktan mutlu olurum.Elbette
üstad Einstein kadar yada Hawking kadar güçlü formel bir bilimci
olmasamda insanları zaman yolculuğu araştırmalarında izlenecek yol ve
yöntemler konusunda aydınlatarak bu araştırmalarda öncü fikir ve
deneysel düzenekler ortaya koyabiliriz.
15 seneye yakın bir zamandır sürdürdüğüm zaman
yolculuğu araştırmalarında elde ettiğim sonuçları nerden anlatmaya
başlayacağıma bir türlü karar veremedim.Hani hiç anlatılmamış uzun ve
karmaşık bir hikaye vardır ya... hikayeye bir türlü nerden
başlayacağınızı bilemezsiniz.İşte böyle duygular içinde
araştırmalarımı olduğu gibi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Anlatacaklarım kimine göre uzun kimine göre kısa gelebilir.Önemli olan
kelimelerin ne kadar az yada çok olduğu değil! Önemli olan
kelimelerin ne kadar çok şeyi ifade ettikleridir.Kelimeleri değerli
kılan içlerinde taşıdıkları 15 yıllık bir sürecin birikimleridir.
Kelimeleri uzun yapan şey de onları ne kadar çok anlayabildiğinizdir!!
Zaman yolculuğu kavramını gündeme getirebilmek
için öncelikle madde, enerji, uzay geometrisi ve zaman akımı
arasındaki ilişkinin anlaşılması lazım.Kuantum fiziği bağlamında madde
ve enerjiyi tanımlarken PARÇACIK, ALAN, DALGA ve ENERJİ
kavramlarınının birbiriyle olan bağlantısının anlaşılması lazım.Zaman
yolculuğu sistemini kurabilmek için enerji dalgaları düzeyinde olan
frekans değişmelerini kontrol edebileceğimiz düzeneklere ihtiyacımız
olacaktır.Bu anlamda atom altından atomlara moleküllere ve
kristaller düzeyine dek yükselen (katı hal fiziği) bir çerçevede
moleküler örgüler hakkında da yeterli bilgilere sahip olmalıyız.Çünkü
mikroskopik düzeyden makroskopik düzeye yada tersi yönde bir etkileşim modeli sayesinde kuantum vakumu üstünde
istediğimiz o alışılmadık etkileri oluşturabiliriz( zaman ve uzayda
delikler, boyutlar arası çatlaklar gibi).Zaman yolculuğunu öncelikle
dalgalar ve parçacıklar düzeyindeki etkileşimler ağı içerisinde ele
alıp değerlendirmeliyiz.Bir fotonu bir elektronu bir protonu zaman
içerisinde nasıl hareket ettirebiliriz? Zaman yolculuğunu öncelikle
kuantum vakumu düzeyinde gerçekleştirecek sistemler ve düzenekler
yapmaya yönelmeliyiz.Yada zaman yolculuğu hadisesini önce kuramsal
çerçevede de olsa kuantum düzeyinde anlamaya ve tasarlamaya
çalışmalıyız.
Bir foton düzeyinde zaman yolculuğunu tasarlamak
pek gerçekçi olmaz çünkü hiçbir zaman için bir fotonu tek başına
değerlendiremezsiniz.Tek bir foton kuramsal olarak vardır.Ve kitle
olarak kuramsal bir enerji miktarıyla yani planck sabitesi dediğimiz
değerle bu enerji niceliği ölçülür ve tartılır.Zaten kuant yada bir
foton bir nicelik bir çokluk yada bir miktar bildirir.Zaten bir foton
benim ön gördüğüm şekilde bir parçacık değildir.Bir foton dan ziyade
fotonlardan bahsedilebilir.Çünkü ışıma dediğimiz şey bir alan
yapısında olan bölünemez bir güç hacmidir.Bir dalga formudur.Işık
dediğimiz bu dalga formu yada kuramsal tek bir foton yada ışık noktası
elektrik ve manyetik alan vektörlerinin birbirini kestiği bir
bileşkesel noktadır.Bu nokta uzay /zaman’ın kesişim noktasıdır.Bu
nokta uzay ve zaman boyutlarının birbirini kestiği ŞİMDİ’sel bir
zaman noktasını ifade eder.Uzay ve zaman hacmi elektromanyetik bir
örgüdür.Elektromanyetik bir dokudur.Bu alan bölünemez bir güç haçmidir.Uzay
hologramı ŞİMDİsel zaman noktalarından örülmüş elektromanyetik bir
kumaştır.Olgusal bazda doğal kuantum vakumunda sıfır düzlükte bir
uzay/zaman levhası yada kumaşı mümkün olamaz.Zamanın geçişi ve akışı
elektromanyetik uzayı adeta vakum düzeyinde köpürterek bir çeşit
elektromanyetik köpük meydana getirir.Bunun anlamı vakum düzeyinde
biribiri ile kesişen milyarlarca dalgalar yada bir biriyle çatışan
ve çarpışan milyarlarca kuramsal foton taneciği tam bu çarpışma yada
dalgasal kesişim noktasında uzay/zamanın düz çizgilerininde
eğrileşerek bozulmasına neden olur.İşte bu dalgaların birbirine
girdiği bu noktalarda enerji girdapları meydana gelir.Biz bu birbirine
düğümlenen uzay/zaman çizğilerini yada elektromanyetik enerji
girdaplarını vakumda beliren yada salt uzay alanında beliren kararsız
parçacıklar olarak algılarız.Zamanın geçişi
ışınımsal salınım ve ışınıma katılan kinetizmal değer olarak karşımıza
çıkar.Işığın yayılması ve titreşimsel dalgalanımı ‘zamanın dalgalı
akımıyla ve geçişiyle’ doğrudan bir paralel bağlılaşım ve uyum
içerisindedir.Bu bağlamda enerji ve hareket kavramlarının
birleşik anlayışına ulaşırız. En derin kuantum enerji süreçleri
içerisinde zaman akımı, enerji, titreşim, dalgasal salınım, kütle,
uzaysal hacim kavramı, kinetizma(hareket enerjisi) hatta boyutsal
çatıyı belirleyen etmenler ve daha genel anlamda uzay /zamanın kafes
çizğileri birbiri içinde eriyerek tek bir yapısal sürece
indirgenmektedir. Bu süreç radyo aktif yada elektromanyetik bir
süreçtir.Bir yerde bir süreçten bahsedebilmek için o noktada ‘uzay/zamansal
bir nokta ’ olmak zorundadır..Demek ki zamanın geçişi ve
değişimi uzaya bağlı parametrik bir değişimdir.Burada karşımıza
ZAMAN ve
ENERJİ bağlantısı çıkmaktadır.Burada hologramik boyutsal
çatıyı, mesafeleri ve ışığın hızını belirleyen şeyde bu zaman
ve enerji bağlantısı çerçevesinde gündeme gelen zamanın akış
hızıdır.
Uzay/zaman'daki her bir nokta sıfır noktası enerjisi denen bir enerji
değerliliğinde salınım gösterme eğilimi içerisinde olsada gerçekte
uzay ve zamanın her bir kesişim noktası ışık hızına tekabül eden
kinetizmal bir enerji değerine sahiptir.Bu enerji düzeyi boyutlar
arası farklı uzay/zaman sürekliliklerine sahip boyutsal spektrumdaki
bizim boyutumuza ait enerji değerliliğidir.Biz bu enerjiyi normal
şartlar altında ölçemiyoruz.Nasıl ki dünya atmosferi içerisinde bize
uygulanan yüzlerce tonluk atmosfer basıncını sıfır dengesinden ötürü
algılayamıyorsak bu gibi her bir uzay/zaman noktamıza ait boyutlar
arası spektrumdaki temel enerji değerliliğimizi
algılayamıyoruz.Tüm uzay alanı tek bir zaman dalgası kalıbıdır.Bu
dalganın enerji ya da bu enerjiye karşılık gelen frekans değerliliğini
ancak belli özel koşullar altında test edebiliriz.Biz bu enerjiyi
kinetizmal bir değer olarak ''ışığın hızı'' şeklinde algılıyoruz.Bu
bağlamda tekrar ifade edecek olursak tüm evreni, tek bir boyutsal
çerçeveyi ifade eden tek bir dalga boyu kalıbı olarak ele
alırsak bu dalganın enerji değerliliği ışık hızına ulaşan bir
elektronun sahip olduğu kinetik enerji düzeyine karşılık gelir.Kuantum
elektrodinamiğine göre uzayda ivmeli hareket eden bir yük kendi
kinetizmal enerjisi oranında çevresinde elektromanyetik bir
frekans alanı oluşturacaktır.Elektronun ileri - geri olan hareketi
yada bir daire boyunca dolanarak yaptığı ivme içeren hareketi ışık
hızına ulaştığında elektronun çevresinde f = 12,3 x10* (22) Hz 'lik
bir frekansa tekabül eden bir enerji alanı meydana gelecektir.İşte
alan gücü Manyetik Rezonans dediğimiz bir etkiyle uzaya bağlı zaman
dalgası kalıbına bağlanacaktır.İşte bu alanların senkronizasyonu
noktasında bu enerji alanını oluşturan sistemde bu alanın bir parçası
olduğundan bu alan frekanslarının ışık hızının üstünde bir hız
değerine yükseltilmesi sonucunda bu enerjiyi üreten tüm sistem
bir üst boyuta geçiş yapacaktır.İşte bu sistem
Zaman Makinesi dediğimiz yada Üst Uzay
Aracı dediğimiz şeyi temsil eder.Bazı akademisyenler
hemen geriye doğru gerilip gülümseyerek Çetin Bal arkadaşım
sen elektronları ışık hızına çıkaramazsın'ki diyecekler.Çünkü
Einstein'ın Rölativite Kuramına göre:
Yanda görmüş
olduğunuz formül ünlü E=mc2'den başka bir şey değildir.
Sadece durgun kütle yerine izafi kütle yazıldı. Çünkü ışık hızına
yaklaştıkça cisimlerin kütleleri artar. Artma oranı ise 1/sqrt(1-v2/c2)
formülü ile hesaplanır. İşte bu formül de açıkça bize şöyle
demektedir: Bir cismin hızını artırmak için vereceğiniz enerji ışık
hızına yaklaştıkça parabolik olarak büyür ve ışık hızında sonsuz olur!
Ben Einstein' ın
rölativistik hızlarda belirttiği kütle artışı kuramına katılmıyorum.
Belirtmek istediğim temel bir düşünceye göre cismin artan hızı
Einstein'ın belirttiği gibi cismin kütlesini değil içerisine girdiği
boyutunu arttırır.Ve cismin zaman çerçevesini genişletir.Genel bir
tarifle ışık hızını aşmakta olan bir cisim üç boyutlu bir uzaydan dört
boyutlu bir uzay çerçevesine doğru kendi zamanını genişleterek üç
boyutlu uzayı terk eder.Buna göre ışık hızının ötesindeki hız ve
uzay/zaman sürekliliğini yansıtan enerji ortamı imajiner bir kütle
yapısını ifade etmez.Enerji daima pozitif bir kütle içerir.Şunu
bilinki sonsuzlukta negatif kütle diye bir şey yoktur.Işık hızının
üstündeki hızlarda titreşen enerji bandı da kendi içerisinde
yoğunlaşarak normal kütleli maddeleri meydana getirir.Hız ve enerji
arasında bağlantı yanlış formüle edilirse bu, hızı artan cismin
'kinetik enerjisinin' cismin kütlesine katılacağı ve cismin kütlesini
büyüteceği gibi yanlış bir matematiksel ve kuramsal sonuç doğurur.Bu
bağlamda 'kütle, hız yerçekimi ve zaman' arasında da derin bağlantı
vardır. Buna göre bir cismin yeteri ölçüde değişen zaman çerçevesi
sonucunda cisim yerçekimi tesirini kendi çevresinde etkisiz hale
getirir.Cismin zaman çerçevesini değiştirmek için cismi oluşturan
enerji spektrumunun iç frekanslarını ışık hızı ve üstü hızlara doğru
yükseltmeliyiz.Belli bir frekans yükselmesi cismin farklı bir
uzay/zaman sürekliliği içersine girmesine ve fiziksel(kütlesel) bir
yok oluşa neden olur.Dikkat edilirse Einstein'ın ön gördüğü gibi
hızlanan cisimlerin kütlesinin artması gibi hızlanan ışık
frekanslarınında mor ötesine doğru kaymasıyla ışığa ait foton
kütlelerin sonsuza yaklaşması gerekirdi ama böyle olmuyor.Öyleyse
kinetik enerji, hız ve kütle arasındaki ilginç bağlantı yeniden
formalize edilmelidir.Aynı şey hızlanan bir cisim içinde
geçerlidir.Öyleyse hızlanan bir cisim ya da enerjinin hızlanan
frekansları sonucunda madde ve enerji sahip olduğu hız nispetinde
varoluşun boyutsal spektrumunda yükselerek bir uzay/zaman
sürekliliğinden diğerine doğru geçer.Sonuçta hızlanan bir cisim yada
enerji frekansları sonucunda ne fotonların kütlesi artar ne de cismin
kütlesi büyür.İzafiyet kuramının hızlanan cisimler için öngördüğü
kütle artışı formülü yanlıştır.Bu varsayım 20. ve 21. yüzyılın en
büyük bilimsel gaflarından biridir.Kinetik enerji ve bilinen fiziksel
enerji kriteri arasındaki bağlantı tam olarak anlaşılmış
değildir.Zaman ve uzay içerisinde rölativistik hızlarda hareket eden
cisimlerin durumlarını yansıtan Einstein'ın özel rölativite kuramında
kinetik enerji, maddenin yada fiziksel enerjinin(ışık frekansları)
zaman ve uzay içerindeki boyutsal yansıyışına etki edebilen bir etken
faktör olarak ele alınmalıdır.
Zamanın geçiş hızı ve mesafeler arasında ilginç
bir bağlantı vardır.Kuramsal bir foton taneciğinin hologramik çapı en
küçük uzay aralığına karşılık gelir.Ve geçen zaman içindeki en küçük
dalga adımı hızı (ışığın sonlu bir hızı olduğuna göre buna bağlı
olarak en küçük dalga adımı en yüksek hıza ve en küçük zaman değişim
aralığına tekabül edecektir.).
Işığın hızı zamanın akış hızıyla özdeştir. Hız, birim zamanda kat
edilen birim mesafe olduğundan ve ışığın hızı zamanın akış hızıyla
eşdeş dediğimize göre 300.000Km/Sn ‘lik bir hıza sahip bu ışığın bu
en yüksek tavan değerinden yola çıkarak en küçük ışık hızı adımı olan
ve bu adıma karşılık gelen en küçük zaman değişim aralığını da
hesaplıyabiliriz.Bunu hesaplayabilmek için öncelikle kendi uzay/zaman
sürekliliğimizin yada zaman uzaydaki yerdeğiştirmenin hızını diğer bir
ifadeyle zamanın geçiş hızının ışık frekansları cinsinden kaç 'Hz'
gibi bir frekans aralığına tekabül ettiğini hesaplamalıyız.Bu
hesaplama kendi boyutumuzun temel titreşim frekansınıda ortaya
çıkaracaktır.Bu ortaya çıkan temel titreşim düzeyi kendi içinde
birim zamanda (saniyede)kaç dalga vuruşu içeriyorsa bu bağlamda bizim
1Sn (bir saniye) dediğimiz zaman dilimi içerisinde kaç tane AN 'ın
ardarda dizilerek 1Sn dediğimiz süreci meydana getirdiğini
hesaplayabiliriz.Bu hesaplamaya göre '1Sn'
dediğimiz zaman uzunluğunun( zaman çizğisinin ) oluşabilmesi için 12,3
x10*(22) tane AN'sal zaman kuantumlarının bir dördüncü
boyutta bir araya gelmesi lazım.Bir zaman çizğisinden bahsedebilmek
için en az iki AN'sal zaman noktasının bir araya gelmesi
lazım.
Bilinmelidir ki geçmiş, gelecek ve şimdi, ardardına gelen, devreler
halinde birbirini takip eden titreşimler serisidir.Şimdi'ki zaman'ı
belirleyen titreşim dalgasının genliği-dalga boyu ve vuruş genişliği
üstünde bir sapma yaratarak zaman frekansları arasında karışıklık
yaratarak bir zaman diliminden diğerine sıçrayabiliriz.
Zaman
çizğisinin kendisi üst- üste binen üç boyutlu elektromanyetik
frekanslardan kurulu bir hologramlar bütününü temsil eder. Her bir AN
bir uzay/zaman hologramı'nı ifade eder.
Bu hologramın fiziksel yapısı 'üç boyutlu elektromanyetik bir ışık
havuzu' olarak görülmeli. Matematiksel olarak nokta hareketle çizğiyi,
çizği hareketle yüzeyi meydana getirdiği gibi AN'sal noktalar(
biribirine devreden titreşimsel atmalar)da hareketle zaman çizğisini
meydana getirir. Ve böylece üstüste binerek, yanyana gelerek birbirini
tamamlayan boyutlar silsilesi ortaya çıkar.
C
(ışıkhızı) zamanın akış hızı ya da zaman fazını temsil
eder.Öyleyse ışık dalgasının temel genliğini, temel dalga boyunu,
temel frekans denen enerji ve hız düzeyini belli bir eşik değerinin
üstüne çıkararak değiştirerek /farklılaştırarak C değerinde bir
sapma meydana getirebiliriz. Sonuç olarak zaman enerjiye bağlı bir
hız fenomenidir.C yi esnetebildiğimiz yerde zaman akım hızı üstünde
de kontrol sahibi olabiliriz.
Tüm evreni içerisine alan
bir ana zaman tensöründen bir ana zaman dalgasından bahsettik.Bu bir
çeşit evrensel dalga fonksiyonu olarakta görülebilir.Geçmiş, Şimdi ve
Gelecek olmak üzere üç zaman dalgasından bahsettik.Zamanın akışı ve
geçişi durgun bir göl yüzeyine atılan bir taşın kendi çevresinde
yarattığı birbirine devreden birbirini takip eden dalgaların
yayılmasına benzetilebilir.Zaman dalgaları göl yüzeyinde oluşan
dalgalar gibi birbirini yaratatak birbirine devrederek göl boyunca
nasıl yol alıyorsa bizim evrensel zaman dalgamızda bir dördüncü
boyutta birbiri ardına gelerek birbirine devrederek sonsuz geçmişten
sonsuz geleceğe doğru yayılma gösterir.Aslında Şimdi, Geçmiş ya da
Gelecek denen bir zamansal farklılaşma yoktur. Ortada olan sadece
sonsuz sayıda birbiri ardına gelen zaman dalgalarıdır.Zamanı Geçmiş,
Şimdi ve Gelecek diye ayırmamızın nedeni kendi bilincimizdir.''Şimdi''
yi yaratan şey kendi bilincimizdir.Bilinç dalgalarının sonsuz zaman
dalgalarıyla senkronize hale geçtiği noktada bilinç kendi Şimdi' sini
yaşar.
Burdaki ifade edilen bilgilerden yola çıkarak
zaten kendi
evrenimizin boyutları içerisinde zaman fenomeninide içerisine alacak
bir Birleşik Alan Kuramı sonucunda üst boyutlara geçebilmek ve başka
zaman yada uzay noktalarına geçit verebilecek fizik dinamiklerinde de
değişmeler yaratabilecek bilgiye sahip olmuş oluruz.
Zaman yolculuğunun
mümkün olması
için klasik anlamda lineer olarak düşündüğümüz sürekli /kesintisiz
bir zaman çizğisi anlayışı yerine, zaman çizğisini oluşturan her bir
noktasal AN ' ın
birbiri ardına sıralanmasından oluşmuş
kesikli bir zaman çizğisi anlayışını kabül etmeliyiz. Yani zaman
akışı sürekli bir akış değil kesikli /titreşimli bir akıştır. Her bir
AN bir dalga vuruşunu ifade eder. Aslında zaman ' ın fizik yapısıyla
ışık enerjisinin fizik yapısı arasında doğrudan benzer bir ilişki
vardır.
Bu
gibi zaman akımının kendiside hem dört boyutlu bir bakış açısında
kendi içinde kesiksiz bir bütünlüktür. Hem de üçboyutlu bir bakış
açısı içerisinde parçacıklı / kesikli bir akıştır. Bu durum ışığın bir
parçacık akımımı yoksa sürekli bir dalga akımımı olduğu sorusuyla
benzer bir tartışma sorusudur. Hatta aynı meselenin bir diğer şeklidir
desekte yanlış olmaz. Çünkü zaman akımı ışık enerjisiyle fiziksel ve
matematiksel bir bağa sahiptir.
Hareket,
zaman ve mekan içinde tanımlanır. Zaman ise mekanı (uzayda bir
noktayı) temsil eden enerji dalgasının dördüncü boyut çizğisi boyunca
yer alan önceki ve sonraki salınım değerlerinin bir toplamıdır.Geçmiş
- gelecek ve şimdi olmak üzere üç zaman dalgası vardır.Bu üç zaman
dalgası bir dördüncü boyut uzayında yanyana gelirler.
Üç boyutlu uzayda ise farklı zaman boyutları iç-içe geçmiş yada
üs-üste binmiş frekanslar manzumesi olarak algılanır.
Kuantum
kuramsal bakış açısında kabaca uzayın her noktasında bir kuantum
harmonik osilatörü bulunur. Ve bu ''nokta'' zaman ' la
özdeşleştirilebilecek bir parametredir. Zamanın akım hızı ve bu
harmonik osilatörün temel ışık hızıyla özdeş hız frekansı birbirine
senkronizedir.
Enerji ile zaman ilişkisine dair zamanın, enerjinin üretilme ''ritmi''
ne daha doğrusu enerjinin kendi değerini aynen-tekrarlama (yani
kendini aynen-yeniden- üretme) frekansına bağlı olduğunu bilmeliyiz.
Alan, her yere dağılmış fiziksel bir sistem olduğu için, her
noktada aynı dalga frekansı ''f '' geçerlidir; böylece her noktada
(uzay-zaman noktası) enerjileri h
x
f ' nin tam sayı katları olan ''alan tanecikleri '' yani fotonlar
üretilebilir.Ve alanı yaratanda yada düz uzay/zaman levhasına neden
olan şeyde bu her bir nokta arasındaki eşzamanlılık uyumudur.
Evrendeki herşey bu ışık titreşimlerinden bu foton noktalarından
oluşur. Titreşim frekanslarında milyonlarca değişmeler vardır. Ancak,
bilindiği gibi hiç bir şey ışık hızından daha hızlı titreşmez. Işığa
ait her bir renk bandı yada frekansı farklı bir hızda titreşir. Bilim
adamları ışığı yada evren denen bu elektromanyetik ışık havuzunu
birbirinden ayrı bant ve dalga boylarındaki ışıma gamlarından ve hız
frekanslarından oluşmuş bir frekans havuzu gibi görüyorlar. Biz bu
alana sıfır nokta enerjisi yada kuantum boşluğu adını veriyoruz.
Eğer evreni ışık hızı frekansında titreşen tek bir ışık frekansı ve
dalga boyu bandı gibi görebilirsek ( tek bir evrensel dalga fonksiyonu
=
ZAMAN DALGASI = Bir AN = 1Asn )
ve evreni tek bir bütünsel yapı olarak görebilirsek Einstein' ın salt
uzay -zaman alanına ulaşabiliriz.
Böylece zaman ' ın akış hızı zaman/uzay salt alanının temel
titreşim oranına (frekansına) ve devir adedine bağlı olmuş olur. İşte
zaman/uzay salt alanının bu temel titreşim devrindeki harmonik
sapmalar salt uzay/zaman geometrisinde boyutsal bir faz değişimi
olan uzay/zaman eğriliği olarak karşımıza çıkar bu bağlamda
yerçekiminide uzay/zamanla birlikte varolabilen bir fenomen olarak
ortaya koymuş oluruz. Bir bakıma yerçekimi zaman içerisinde meydana
gelen hafif bir zaman kaymasıdır. Yani yerçekimi denen uzay eğriliği,
uzay alanı içerisindeki kuantum vakumuna ait her bir noktanın diğer
bir noktayla olan eşzamanlılık uyumunun yitirilerek zamansal bir faz
farkınının meydana gelmesi olayıdır.Ve bu da kütleçekiminin kuantum
harmonik osilatöründeki titreşimsel bir sapma olarak ortaya çıktığını
göstermiş olur. Böylece ''uzay/zaman çizğilerine bağlı bir maddeyi''
oluşturan atom-altı zerrelerin elektromanyetik enerjisini
hızlandırarak bir tür zaman kayması etkisi denebilecek boyutsal bir
faz değişimi yaratabiliriz. Ve böylelikle Philadelphia deneyinde sözü
edilen geminin, ''alansal enerjilerin karşılıklı rezonansı ve
çatıştırılması ilkesiyle'' maddenin (geminin) zaman fazında da bir
değişme yaratabilmemiz ve geminin ortadan kaybolması olanaklı hale
gelmektedir.
Zamanın zaman yolculuğuna ilişkin niteliğini açıklarken şu iki soru
vardır: Birincisi zaman nelerden oluşur sorusu -birbirine kopmaz
zincirlerle bağlı tarih örgüsünden mi ya da üstüste veya yanyana
konmuş "AN" lardan mı?
Bir dördüncü boyutta
üst-üste binen ya da yanyana gelen iki ayrı zaman dilimindeki- iki
ayrı olayı -üç boyutlu zihnimizle hayal edebilmek oldukça
güçtür.Zaman'ı fiziksel bir uzunluk olarak görebilmeyi başardığımızda
onu eğip-bükerek geçmişin ve geleceğin fiziksel noktalarıyla
bitiştirebileceğimiz gerçeği ortaya çıkar. Zaman, çok plastiksi
bükülüp-katlanılabilen bir akıştır, bir boyuttur ya da bir uzamdır
derken 'zaman fenomeninin' enerji alanlarına bağlı bir titreşimsel
ritmin yansıması olduğunu bilmeliyiz.Uzaya bağlı bu farklı zaman
frekanslarının -birbirine devreden zaman titreşimlerinin- uzayda
yaratılacak güçlü elektromanyetik uyaranlar karşısında birbirleriyle
senkron hale gelebileceğini ve bu frekansların üstüste binip
çatışabileceğini ifade etmek istiyorum.Dev elektromanyetik
düzeneklerce 'uzay-zamanın enerji vakumu' içerisinde yaratılan çatışma
alanlarının ortasına düşen insanlar ve cisimler, gemiler ve uçaklarda
uzay-zamanın makroskopik ölçeklerde kendi üstüne bükülüp- eğrilen
çizğilerince zamanda ya da mekanda kaymalara uğrayabilirler.
Aslında
zaman boyutlarının dördüncü boyutta asılı duran elektromanyetik bir
frekanslar bütünü olduğunu kavradığımızda, katı sandığımız, gerçek
dediğimiz tüm yaşamımızı paylaştığımız herşey tüm binalar, bu gezegen,
yıldızlar, hatta uzay boşluğunun kendisi bile ve hatta tüm bunları
yansıtan-içine alan 'Geçmiş-Şimdi-Gelecek' dediğimiz zaman
kalıplarının bile dev bir elektromanyetik seraptan başka bir şey
olmadığını idrak ederiz.Bu bilgi bize kendi zaman boyutumuzu nasıl
etkileyerek değiştirebileceğimize dair derin bir öngörü sunar! Sonuçta
basit bir anlamda zaman makinesi modeli
yüksek güç ve frekanslarda elektromanyetik alanlar üreten bir araç
olarak karşımıza çıkar. Bu araç kendi alansal enerjisiyle ''bir alan
frekansı yapısında olan zaman'a'' doğrudan etki ederek bir tür frekans
bandı yapısında olan zaman dalgaları(boyutu) içerisinde ileri ve geri yerdeğiştirebilir.
Zaman'ın, maddeyi oluşturan enerjinin titreşimsel bir ritmi oluşu,
zaman'ın maddeden ayrılmaz olması anlamına gelir.Zaman burada,
maddesel oluşumun yapısına karışan bir öğe durumundadır.Öyleyse enerji
denetimi ile zaman'ın akışıda(ritmi) denetlenebilir
Zamanın bir çok tanımı vardır. Peki ZAMAN 'ın bir alt sınırı, yani
elemanter bir zaman varmı dır? Enerjiyi kuantlaştırabildiğimize göre
evrendeki sinyallerin maksimum bir hızı olduğuna göre bu gayet
mantıklı bir sorudur. En kısa zaman var mıdır? sorusu, sinyallerin
yayılma hızının sınırlı oluşu yüzünden, en kısa mesafenin var olup
olmadığı sorusuyla aynı şeydir. En kısa zamana en yüksek frekans
tekabül ettiğinden, en kısa zaman sorusu, aynı zamanda enerji kuantumu
için bir tavan değeri olası gerekir. Ve bu en yüksek frekans değeri
ışık hızında titreşen bir foton noktasını temsil eder.Ve foton
lineer hız olarak(ışık hızı) zamanın akış hızıyla eşdeş bir hıza
sahiptir. Eğer bir foton hız frekansı olarak yaklaşık 12,3 x 10 * üzeri
22 Hz / sn 'lik bir titreşim hızına erişir ve bu frekansın ötesine
geçerse bizim boyutumuzu terk eder. Yani bir üst boyuta bir üst hız
frekansı denen başka bir zaman akış hızı içerisine girer. Işığa ait
dalga boyunun kısalmasıyla ışığın frekansıyla doğru orantılı olan
enerji değeri de büyür.Kısaca dalga uzunluğunun giderek kısalması ile
enerji değeride giderek yükselir. Ve ışığın en yüksek titreşim hızı
olan ışık hızına karşılık gelen yüksek frekans düzeyinde ışık
vibrasyonları en yüksek hızda titreşirler ve en yüksek enerji değerine
ulaşırlar. Ve bu enerji düzeyi bizim boyutumuzun kuantum enerji
düzeyini simgeler. Bizim boyutumuzun en yüksek frekans
enerjisinin dalga boyu en kısa dalga boyudur.İşte bu dalga boyu bizim
uzay boyutumuza ait en kısa bir AN' lık zaman dalgası atmasının
dalga boyuna karşılık gelir.Eğer en yüksek frekans duvarını aşmaya
çalışırsak en yüksek frekans enerjisinin en kısa dalga boyu 2'nin
katları oranında artarak bizi bir üst boyutun zaman dalgasıyla
senkronize hale geçirir.
Bu
enerji duvarının bir frekans sıçraması ile aşılması ile bir başka
kuantum enerji düzeyini ifade eden bir üst boyutun kuantum enerji
havuzuna yani üst evrene geçmiş oluruz. Nasıl 'ki enerjinin kendi
içerisinde frekanslar şeklinde kuantum enerji fazları şeklinde
geçişler varsa boyutsal düzlemler arasında da enerji yasalarına dayalı
bir geçişten bahsedebiliriz. Ve bu yeni boyutta en kısa zamanın
genişliği bizim boyutumuzun iki katıdır.Bir foton yada ışık dalgası
ışığın hız duvarını üç boyutlu uzayda lineer bir yayılma hızıyla
geçemez. Ama bir dördüncü boyut doğrultusunda açılım gösteren
ışığın iç titreşim hızı sayesinde yerinde titreşimler şeklinde bir
hızlanmayla ışık titreşimleri kendi yayılma hızını(ışık hızını)
aşarak bir üst uzaya sıçrayabilir.Ve o boyutta ki hızı bir önceki
boyuta göre ikinin katı oranında artar.Böylece üçboyutlu küresel bir
enerji havuzu oluştururcasına yayılan ışık dalgası bir dördüncü
boyuta doğru saparak ortadan kaybolur. Ve bir foton( yada bir ışık
demeti desek daha doğru olur) ya da fotonik bir enerjiyle kaplanan bir
uzay gemisi bu hızı aşarsa kendini geçmiş ve
geleceğe doğru yayarak zamanda sıçramalar yapar.
Bu fikirlere göre Kip Thorne'un kuantum boşluğunda uzay-zamanın
farklı noktalarını birbirine bağlayan ''kurtdelikleri'' kuramıyla ve
RicharFeynman'ın zaman tersinirliğine sahip karşıt parçacık
kuramlarıyla ve hatta Feinberg'in ışıktan hızlı hareket eden takyon
parçacıkları kuramıyla ve EPR (Einstein-Podolsky-Rosen) etkisi denen
ışık hızını aşan anlık iletişimin mümkün olduğu kuramlar bağlamında ve
yine paralel evrenler bağlamında ifade edilen ''zaman yolculuğu''
kavramı bu kuramlarla bilimsel alanda tartışılır bir zemine otursada
ben kendi adıma tüm bu kuramlara karşıyım. Zaman yolculuğu gerçekten
çok daha basit ve derin bir bilginin uygulanmasıyla mümkündür.Zaman
yolculuğunu yapabilmek için odaklanılması gereken temel bilgi
''maddenin bir enerji yoğunluğu olduğu ve bu enerjinin belirli bir
titreşim yapısına sahip olduğu''
bilgisidir.Görünmezliğin, antigravitasyonun, boyut değiştirmenin,
zaman yolculuğunun hatta teleportasyonun bile anahtarı
''bahsedilen enerjinin titreşim hızını kontrol edebilmek ve bu
titreşimleri yönlendirebilmek''
te gizlidir.Gerçi kuantum denklemlerinin sunduğu enerjinin titreşimsel
yapısıyla açıklanabilecek düz uzaydan eğri uzaya geçiş formülü
geometrik bir tasvire çevrildiğinde kısmende olsa Einstein'ın genel
görecelik denklemleriyle uyuşan bir motife sahiptir.Bu açıdan
ışıktan hızlı takyon parçacıkları kuramı ve uzay-zamanda kestirme
yollar kuramı olan ''kurt delikleri'' kuramları benim zaman yolculuğu
düşünceme daha yakın olan kuramlardır. Max Planck'tan beridir
frekansla enerjilerin orantılı olduğunu biliyoruz, buna göre kesikli
bir enerji spektrumu karşımıza çıkmaktadır.Aslında benim kuramımda
burda ortaya çıkıyor.Frekansa sahip bir enerji dediğimizde ve 'zamanı'
da enerjiye bağlı titreşimsel bir ritim olarak ele alırsak zaman'ında
kesikli bir yapıya sahip bir tür enerji ya da 4.boyutta asılı bir
frekans bandı olduğunu söyleyebiliriz.Peki
zaman hangi titreşim düzeyi ve modunda enerjiye nasıl bağlanır.Elektomanyetik
alan denklemleri ile serbest enerji alanlarına ait dalga atmalarını
zaman'ın ışık hızıyla paralel olan akışına nasıl bağlayabiliriz...?
Bir zaman kayması enerji'ye bağlı nasıl bir kuantum faz
değişimidir.? Enerjinin kendi içerisindeki ışıması, enerjinin
kendisini bir zaman yapısı olarak bir süreklilik olarak ortaya
koymasından dolayıdır. Elektromanyetik enerji zaman fenomenini de
yansıtan yapısı itibariyle bir zaman kayması etkisiyle bizi paralel
boyutlara ve başka zamanlara nasıl bir kuantum faz değişimi yaratarak
taşıyabilir.Enerji
ve
Zaman
ilintisi uzayda iki yıldızın ya da evimizin içerisindeki iki eşya
arasındaki uzaklığı yaratan ve mesafeyi yansıtan şeyin ne olduğunuda
kendi içerisinde saklayan birbirine bağlı iki kavramdır.Enerji, Zaman
ve
Mesafe!
Maddenin çok küçük enerji kuantumlarından(foton) meydana geldiğini ve
bu kuantların belli vektörel açılarda salınma ve dönme hareketleri
yaptıklarını ve bu hareketlerin(salınım hızı ve biçimlerinin) onlara
kütle, polarite, ve boyutsal bir yapı kazandırdığını
söyleyebiliriz.Kuantum mekanik bir ifadeyle bu parçacık hareketleri ya
da bu atom-altı kuantların salınım hareketleri bir nesnenin
yoğunluğunu ve o nesnenin zaman çerçevesini yaratır.Kütle denen şey
aslında elektriksel bir titreşimdir.Titreşimleri istenen sonucu
verecek ölçüde değiştirdiğinizde kütlenin bağlı olduğu zaman ve uzay
sürekliliğinide değiştirmiş olursunuz.Bir maddenin enerji yoğunluğuna
ait titreşim yapısını değiştirmek ve maddenin içinde yer aldığı
uzay-zaman sürekliliğini çarpıtmak için anahtar teknoloji ''Manyetik
Rezonans Alanları'' tekniğidir.
Zaman yolculuğunun sırrı ise
zaman makinesinin motoru
denebilecek(UFO motoru) bir tür minyatürleştirilmiş parçacık
hızlandırıcı akselatörde saklıdır.Manyetik bir vakum tüpü içerisinde
iyonize bir akışkan ışık hızı ve daha üstü hızlarda
hızlandırılabilir.(Albert
Einstein ustanın kulakları çınlasın ama böyle bir dehanın
''ışık hızına yaklaşan cisimlerin kütlesi artar''
demesi ve özel izafiyet kuramında buna yer vermesi doğrusu ilgiçtir.Her
ne kadar parçacık hızlandırıcı akselatörler bu kurama bağlı olarak
inşa edilselerde bu kuram yanlıştır.Ben yinede Albert Einstein'ın
denklemin bu noktasını pek derin düşünmediğini sanıyorum.)Bu
süreçte dairesel manyetik helozonlar içinde ışık hızında ve üstü
hızlarda dönen elektronların saldıkları ısıl nitelikli olmayan yüksek
enerji fotonlarının maddeyi(zaman aracının) oluşturan enerji
fotonlarıyla reaksiyona girmesiyle bizim maddesel yapımızı bu boyutta
gösteren kendi enerji yoğunluğumuza ait kuantların vektörel salınma
hareketlerini değiştirebiliriz.Böylece
ışık hızını aşan bir titreşim hızıyla kendimizi uzay/zaman
sürekliliğinin daha üst açılımları içerisine doğru kaydırarak kendi
zaman boyutu frekanslarımızın farklı frekans dilimleri arasında
yerdeğiştirebiliriz.Gördüğünüz
gibi zaman yolculuğu yaparken ne karadelikleri, ne solucan
deliklerini, ne takyonları ne de korkunç güçte enerji yıldırımlarını
kullandık.Sadece bir enerji yoğunluğu olan maddenin titreşim hızını
değiştirdik.Bilim adamlarının bunu bugüne kadar düşünmemiş olması
belkide görünürde çok basit olduğu içindir!Basit görünen ama içine
girildiğinde çok zor olan bir sistem bu.Aslında bilim
akademisyenlerinin sandığı gibi zaman yolculuğu tüm dünyanın ortak
olacağı yıldızlar arası medeniyetlerin yapabileceği korkunç büyüklükte
sistemler gerektiren bir yapı değildir.Tam aksine evinizin bodrum
katında yapabileceğiniz bir sistem.Bu sistemle evinizin bodrum
katından yola çıkıp milyonlarca ışık yılı uzaktaki VEGA yıldızının
çevresinde dolanan bir gezegene bir anda kayıp gitmek olasıdır.Çünkü
mesafe denen uzaysal aralığı yaratan şey zamanın sonsuza uzanan
frekanslarıdır(Şimdi ben ne demek istedim gelde anlayın! tabi bunu
anlayabilirseniz?).Zaman kayması denen şey bizim, uzayın sonsuz
mesafelerini bir anda atlamamıza olanak sağlar.
Benim teorime göre eğer bir üst boyutun imkanlarından yararlanmak
durumunu elde etmiş iseniz uzay aracınızın vibrasyonel seviyesini
yükselterek o boyuta geçer ve o boyut üzerinde çok kısa bir zaman
süresi içerisinde yolculuk yaparak tekrar vibrasyonel seviyenizi
düşürdüğünüzde mevcut kainatın içindeki çok uzak bir gezegene çok kısa
sürede seyahat etme imkanına sahip olursunuz. Aslında ben günümüz
biliminin varsaydığı karadelikler ya da kurtdeliklerinden yani
uzay-zamanın eğrilerek bir tüp geçit gibi başka zamanlara - mekanlara
ya da boyutlara geçit verecek şekilde bağlandığını düşünmüyorum. Bu
farklı boyutlar nerdeler? Onlar her yerdeler ve farklı frekanslarda ve
farklı hızlarda ama aynı AN'da titreşiyorlar.Aynı AN'da..! Buna göre
farklı boyutlar ayrı frekanslarda ama aynı boşlukta yayın yapan radyo
istasyonlarına benzetilebilir.Ve tıpkı her radyo istasyonunun ayrı bir
proğrama sahip olması gibi her boyutta kendi zaman ve mekanına sahip
ayrı bir dünyadır. Öyleyse üstuzay yolculuklarının yada paralel
evrenlere (hyperuzay'a) geçişin sırrı evrenimize ait maddeyi bu
boyutta gösteren temel titreşimlerdeki değişimde gizlidir.Daha öte
realite boyutları demek fizikselliğin yokluğu demek değildir.Bu sadece
temelde bir frekans yapısında olan maddenin vibrasyonel hal
değişimidir.Termodinamiğin ''hiçbir şey yoktan var olmaz, varken de
yok olmaz'' diye bilinen kanununu doğru yorumlamak gerek. Hiçbir şey,
yok olmaz; ama hal değiştirir.Hal değiştirme bazen yok olma gibi
alğılanır.Boyut değiştirme yani görünmezlik fenomeni yok olma değil
hal değiştirmedir.Bu sanki buzun katı halden sıvı hale ve sıvıdan da
gaz haline geçişi gibi bir faz değiştirmedir.Sonuçta boyutsal bir faz
değişimi geçiçi bir görünmezlikle sonuçlanır.
Zamanı bükmek demek maddeye ait titreşimlerin sayısal ritmine
karşılık gelen zaman akış hızını değiştirmek demektir.Her
alemin kendine ait bir zamanı vardır.Akışı, diğer alemlerinkinden
farklıdır.Bu nedenle her alem sadece kendi zamanı içinde
algılanabilir. Onun zamanı aşıldımı artık o alem yoktur; geçilen,
içine girilen zamanın alemi vardır.Zamanın akış hızı, aktığı alemin
madde yoğunluğu ile bağlantılı olarak hızlanır ve yavaşlar.Bu zaman
formülüne göre diyebilirizki ''zaman çerçevesi = kütlenin yoğunluğu + kütleye ait enerjinin titreşim
hızı''.
Zamanın, evrendeki her yoğunluk ortamında farklı hızı vardır.Bu akışın
bizim boyutumuzdaki hızı yaklaşık 300.000 km/sn'dir.Işık olarak
algıladığımız foton yapıları bu zaman enerji akımı ile
taşındıklarından bu hız dünyada ışık hızı olarak bilinmektedir.
Sonuç olarak tüm evreni
tek bir zaman dalgası kalıbı olarak ele alırsak daha öncede
ifade ettiğimiz gibi bu dalganın enerji değerliliği ışık hızına ulaşan
bir elektronun sahip olduğu kinetik enerji düzeyine karşılık gelir.Bu
evrensel dalga fonksiyonunun dalga boyu yükseldikçe zaman ve uzayın
boyutlarıda genişlemiş olur..Uzay ve zaman alanındaki her bir nokta
aynı dalga aralığında ( zaman diliminde ) birleşerek tek bir
evrensel dalga fonksiyonu ile gösterdiğimiz ana zaman dalgasını
meydana getirmiş olurlar.Uzay/zamandaki her bir noktanın diğer
noktayla olan bu zamansal uyumu evrende eş zamanlılık etkisi dediğimiz
aynı boyutu ve uzay/zaman sürekliliğini paylaşma şeklinde ifade
edilen boyutsal çerçeveyi meydana getirmiş olur.
Uzay ve zaman sabit, birbirinden ayrı, mutlak değillerdir. Ether
isimli bir çeşit sabit uzay dokusu diye bir şey yoktur.Uzayı kaplayan
böyle bir dokudan bahsedilemez.
Evren elektromanyetik bir
denizdir.Zaman ve uzay bu elektromanyetik denizin bir
yansımasıdır.Sabit,
durağan bir referans noktası evrende mevcut değildir. Evren'deki her
şey hareket, titreşim ve değişim halindedir. Bu bakış açısında
evrensel olarak sabit ve tanımlanabilecek ''şu an'' yoktur. Fakat
benim kendi araştırmalarıma göre ''zaman'' evrende farklı
noktalarda farklı hızlarda aksada bu farklılık 'ana zaman tensörünün'
belli bir orandaki genişleme ve daralma harmoniğine bağlı bir
durumdur. Zaman kendi evrenimiz içerisinde esnesede, hafifçe kaymalara
uğrasada evrende şimdi denen bir eşzamanlılık uyumunu inkar etmek
büyük bir hata olur .Fakat şimdiki zamanın kendi içerisinde bir
plastik gibi gerilip -esnemesi yada belli oranlarda eğrilip-
bükülmesi evrendeki eşzamanlılık gerçeğini bozmaz. Çünkü esneyip
gerilen zaman faktörü yine tekrar eski halini alacaktır.Gerilen bir
yayın bırakılınca tekrar eski haline dönmesi gibi.Zamanda olağan üstü
belli manyetik karışıklıklar altında esneyip bükülsede yine eski
dengesine geri döner.
Zaman dalgaları yapı
olarak elektromanyetik bir dalga kalıbı olarak mevcut
olsalarda bu zaman dalgaları bilinen ışık dalgaları ve su dalgaları
yada ses dalgaları gibi değildirler.Nasıl ki ışık frekanslarının dalga
boyu küçüldükçe ışığın enerji düzeyi yükseliyorsa bu gibi
boyutlar arası zaman frekans bandında uzay boyutları yükseldikçe zaman
dalgalarıda genişlemektedir.Boyutsal spektrumdaki her bir farklı
boyuta ait zaman dalgasının dalga boyu birbirinden farklıdır.Zaten
boyutları birbirinden ayıran zaman perdesi dediğimiz şey o boyuta ait
zaman dalgalarının dalga boyu farklarından kaynaklanır.Boyutsal
spektrumdaki zaman dalgasının dalga boyu genişledikçe o boyuta ait
birim ışık hızı adımlarıda doğru orantılı olarak
genişler.Ve dalga boyu büyüdükçe o zaman dalgasının enerji değerliliği
de büyür.İşte üst boyutlara doğru yükselirken vibrasyonların
hızlanması dediğimiz hadisede bu zaman dalgasına ait kinetizmal enerji
değerliliğinin yükselmesi olayıdır.
Normal ışık dalgalarında ya da ses dalgalarında dalga boyu küçüldükçe
dalganın kinetizmal enerji değeri büyürken, zaman dalgalarında tam
tersi olarak dalga boyu büyüdükçe dalganın enerji değerliliği ( yani
en küçük ışık hızı adımı) büyümektedir.Yani zaman dalgasında
yükselen enerji değerliliği ile dalganın boyu arasında doğru orantı
vardır.Zaman dalgasının boyu kuramsal olarak sonsuz oranda
daralıp genişleyebilir.Bu daralma ve genişlemeler 2 nin katsal
oranları biçiminde yükselip alçalır.
Evrensel dalga fonksiyonunu ifade eden
Şimdi' ki Zaman Dalgası 'nın dalga boyu yükseldikçe bu zaman
dalgasının dalga boyuyla doğru orantılı olan elemanter zaman kuantumu
adını verdiğimiz bir AN ( 1ASn ) 'da bir öncekine göre daha da
genişler.Bu bir 'AN' ışık dalgasının en kısa uzay aralığını kat etmesi
için geçen en kısa zamansal süreyi ( 1ASn) ifade eder.Yani
300.000 Km/Sn olan ışık hızı belli bir zamanda belli bir mesafenin kat
edilmesini ifade eder.Zamanın ve zamanla orantılı mesafenin bölünerek
ulaşılabileceği en küçük ZAMAN, MESAFE ve HIZ aralığı C =
[300.000Km /Sn] =
[25x10*(-16) metre / 82x10* 10(-25)Saniye] 'dir.Üst uzay boyutlarına
doğru yükseldikçe içine girilen her yeni boyutun elementer zaman
kuantumu bir önceki boyutun elemanter zaman kuantumuna göre iki kat
daha geniştir.Boyutlar
bize ait C (ışık hızı) değerinin katları oranında yükselir. C , 2C ,
4C , 8C, 16C , ..... gibi boyutsal katlar yükselir.
Semiyun isimli bir kişinin hem fikir olduğum benzer tabiriyle
Zaman Makinesinin üç boyutlu aleme uygun vibrasyonel seviyesini
yükselterek onu bir anda ortadan kaldırıp bir başka boyutun içine
sokmak gerekir ki, ona 4. boyut demek nispeten daha uygun olur. Çünkü
doğrudan doğruya üç ile dört arasında bir geçiş yoktur. O da nüanslar
halinde kendini ortaya koyar. İşte vibrasyonel seviyeyi yükselterek bu
nüanslar halindeki gittikçe yükselen boyutlar, alemler içine girerek
kainatta mesafe gibi gözüken ya da sonsuz uzaklıkları ihtiva eden
halleri çok kısa sürede almak mümkündür.
Eğer
Zaman Makinesi yapmak istiyorsak bir üst boyutun imkanlarından
yararlanmak durumundayız.Zaman Makinesinin vibrasyonel
seviyesini yükselterek o boyuta geçer ve o boyut üzerinde çok kısa bir
zaman süreci içinde yolculuk yaparak tekrar vibrasyonel seviyenizi
düşürdüğünüzde kainatın Şimdi 'ki Gelecek'teki yada Geçmiş'teki zamanı
içindeki çok uzak bir noktaya çok kısa sürede seyahat etme
imkanına sahip olmuş olursunuz.
Ne kadar yüksek teknolojiyle yapılırsa yapılsın tüm uzay gemileri
bizim boyutumuz içerisinde en fazla ışık hızında bir hızla
hareket edebilir.Zaten bu hız bu boyutta gösterimde olmanın bir
şartı.Bu hız aşılınca boyutsal çerçevede kendiliğinden değişmiş ve
aşılmış oluyor.Zaten bizim boyutumuzda algılanan IŞIK HIZININ aşılması
demek bir üst boyuta geçmek demektir. Madde özü itibarıyla kinetizmal
bir enerjidir yada devam ede giden titreşimsel bir süreçtir bir dalga
formudur.Maddeyi aşmak diyince bu bahsi gecen kinetiksel enerjinin
üstünde bir enerji bandına geçmeyi yada kuantumsal bir sıçramayı
kastediyoruz.Zaten dördüncü boyut dediğimiz şey de üç boyutlu maddeye
ait yükselen titreşim hızının içerisine girmekte olduğu bir sonraki
boyuttur. Zaten boyutlar içerisinde yükseldikçe her boyutun
kendine göre bir ışık hızı sınırlaması var.Ama bu ışık hızı değerleri
o boyutların zaman ve uzay sürekliliklerine göre tamamen farklı
değerler alır.Bu açıdan bizim boyutumuzda ışık hızıyla giden bir uzay
gemisi bir kuantum sıçramasıyla bir üst boyuta yükseltilmiş olursa
aynı uzay gemisinin o boyuttaki hızı yine o boyuta ait ışık hızı
limitinde ama bizim boyutumuza göre kıyaslandığında 2 nin tam
katları oranında artacaktır.Yani bu yolculuğu deftere çizersek şöyle
bir grafik ortaya çıkıyor.
Bizim boyutumuzda A noktasından B noktasına gitmek 100 milyon ışık
yılı gibi bir mesafe ve zaman aralığına karşılık gelmesine rağmen bir
üst boyutta bu aralık dahada kısalmaktadır.Yani uzay gemimizle daha
üst boyutlara yükseldikçe bizim için sonsuz olan mesafeler dakikalar
ve kilometreler seviyesine dek küçülebilmektedir.Bizim boyutumuzdaki A
ve B arası bir uzay aralığı bir üst boyutta C ve D kadarlık bir
mesafeye karşılı gelmektedir.
1.Titreşim oktavı =Bizim boyutumuzda ışık hızı 300.000Km /Sn
(1ASn)
2.Titreşim oktavı =Bir üst boyutta ışık hızı 600.000 Km/Sn (2
ASn)
3.Titreşim oktavı = ışık hızı 1.200.000 Km/Sn ( 4ASn )
4.Titreşim oktavı = ışık hızı 2.400.000Km/Sn (8 ASn )
Bir zaman makinesi
kendi içeriğindeki ''iyon plazması'' motorunun ürettiği yüksek
frekanslı elektromanyetik alanların Manyetik Rezonans ilkesi
yardımıyla kendi uzay alanına bağlı zaman alanı çizgileriyle
bağlantıya geçerek bu çizgileri büküp eğrilterek hafif bir zaman
kayması etkisi yaratır.Böylece bu zaman kayması etkisi
yerçekimsel bir asılım potansiyeline dönüştürülecek şekilde
ayarlanarak yönlendirilir.Böylelikle zaman makinesi bir tür zaman
eğrisi içerisinde kendi uzayını bir uçtan diğerine doğru ışık hızında
yol alarak kat eder.Zaman makinesinin kendisi bir kurt deliği
sistemidir.Kendi gravitik tünelini beraberinde taşır.Bir zaman
makinesi aynı zamanda bir antigravitasyon makinesidir.Çekimsizlik ve
çekim uzay/zamanın düz çizgilerinin eğriliğiyle bağlantılı olduğundan
zaman aracı kendi yüksek frekanslı alansal güçlerinin uzay/zaman
levhasına doğrudan etkisiyle kendi uzay/zaman çercevesini
hafifçe değiştirerek yerçekimini(uzay/zamanın doğal eğriliğini) kendi
çevresinde nötralize edebilir.Zaman makinesindeki ''manyetik
iyon plazması tüpü'' bir antigravitasyon motorudur.Yada buna
''Yerçekimi Rezonansı Bobini'' de diyebiliriz.Bilimkurgu buna ''Warp
Motoru'' diyor.Bazıları buna boyutsal geometriyi biçimleyen
''yerçekimsel motor'' demektedir.Bir zaman gemisi (zaman makinesi)
kendi güç alanları üstünde yükselerek, alan gücü frekanslarını
değiştirerek farklı boyutların uzay/zaman levhaları arasında
özgürce yerdeğiştirebilir.Tüm mesele güç alanları sayesinde
zaman ve yerçekimi
ve kütle yoğunluğu kontrolü yada
boyut kontrolü hadisesidir.
Sevgili zaman yolculuğu araştırmacıları öncelikle bizi uzay/zaman
ilintisinde ışık dalgaları yada gravitasyonel dalgalar hızında
bir dalga gibi ışık hızında hareket ettirebilecek yada kaydırabilecek
sevk yöntemlerini araştırmalıyız.
Yerçekiminin
elektroçekimsel ( electro-gravitational) yoldan ortadan kaldırılmasını
ve kendi zaman ve uzay levhamızı eğip bükerek bir çeşit solucan deliği
yaratımı altında ışık hızının üstünde bir hızla hiper uzayda yol
almamızı temin eden şey bir tür
''elekro-gravitasyonel sevk motoru''
dur. Bu yönteme
-Kuvvet Alanıyla İtici Güç-
yöntemi denir. Temelde '' Alan vasıtasıyla itici güç projeleri
elektriksel veya manyetik tesirle çevreye doğrudan doğruya etki
etmeyi, iyonize olmuş bir akışkanı bir manyetik tüp içerisinde
dairesel olarak hızlandırmayı öngörmektedir.Ve bu tüp içerisinden
yayılan plazmatik enerji akımları zaman enerji akımına rezonans
prensipleri uyarınca bağlanarak uzay-zaman levhasını kontrol edebilme
fırsatını verir.Zaten bir zaman makinesi motoru bir karşıt çekim
motorudur.Yerçekimini kontrol altına almak ve boyutlar arasında yer
değiştirmek için uzay gemimiz (yada zaman gemisi demek daha
doğru olur) içerisinde dairesel olarak döşenmiş helezonik tüpler denen
bir sisteme ihtiyacamız vardır.Bu tenik donanım çalışmaya başladığında
yer çekiminin tüm etkileri oluşan güç alanları sayesinde nötralize
edilir.Aslında bu son derece basit bir ilkedir.Bu teknik donanım simit
şeklinde içi elektron plazması dolu manyetik bir tüp esasına dayanır.
Kuramsal olarak bu tüp içerisinde iyonize olmuş bir akışkanı
hızlandırmak suretiyle yüksek frekanslı döner alanlar elde edilir.Bu
alan frekansları ışık hızının üstünde bir hız frekansı enerjisine
sahip
''takyon enerjisi''
seviyesinde bir hız ve enerji düzeyine dek yükseltilir.Bu yüksek
boyutun enerji alanıyla kaplanan uzay aracı artık bir üst boyutun
frekansları içerisine girerek ortadan kaybolur.Böylece zaman ve uzay
sürekliliğinde sapmalar yaratarak bir üst boyuta geçeriz ve aynı
kanaldan hareketle zaman içerisinde ileri ve geri hareket edebilme
olanağına kavuşuruz.
Solucandeliği
modelleri kendi içinde kısmen doğrudur. Bu model bizi daha gerçekçi
bir modele götürecek olan ön bir model olarak algılanmalıdır. Ve belki
bu konuyu araştıran ve görüşme imkanı bulamayacağımız arkadaşlara
çalışmalarımda ulaştığım nihai bir sonuçtan bahsetmek istiyorum; bakın
bu zaman aracı tipik bir küresel bilya gibi düşünülebilir. Bu küresel
araç kendi içinde ki plazmatik enerji akımlarını ayarlayarak kendisini
küresel bir alan gücü şeklinde saran manyetik bir güç alanı
üretecektir. Bu araç kendi ürettiği enerji alanları içerisinde kendi
uzay/zaman düzlüğünü 'çukurlaştırıp -eğerek' kendisini bu eğrilik
içerisine gizler. Bunun daha açık ifadesi; araç kendi doğal zaman
akışını kendi çevresinde hafifçe değiştirir. Aracın ürettiği alan gücü
uzay/zaman geometrisini hafifçe çarpıtarak bozar. Burda dikkat
edilmesi gereken nokta kendi uzay-zaman çizğilerimizi bükerek bizi
uzay çizgilerimiz boyunca yer - zaman ilintisinde kaydıran bu
yönlendirilmiş yerçekimsel potansiyel etkisi
altında ışık hızını asla
aşamayacağımız gerçeğidir. Eğer zaman yolculuğundan ve ışık hızını
aşmaktan söz edeceksek bu uzay/zaman eğriligini yaratan alansal
enerjinin E = h . f değerindeki f = dalgaboyu x ışıkhızı (C )
bağıntısında gizlenen C sabitesini
''Işık Frekanlarını 12,3 x 10* (22)
değerinin üstüne çıkararak''
aşmalısınız. Bu, UFO içindeki dairesel olarak döşenmiş helezonik
tüpler ( manyetik tüp ) içerisinde yer alan elektron plazmasının
yüksek güçteki döner alanlar altında ışık hızı ve daha üstü hızlara
çıkarılıp sinkrotron ışıma denen ısıl nitelikte olmayan bir soğuk
ışıma alanının üretilmesi sayesinde mümkündür. Boyutlar bize ait C
(ışık hızı) değerinin katları oranında yükselir. C , 2C , 4C , 8C, 16C
, ..... gibi boyutsal katlar yükselir. Ve boyutları aşmanın sırrı
manyetik bir tüp içerisinde
dairesel olarak dolanan rölativistik hızlardaki elektron dinamiğinde
saklıdır.Bir kere zaman yolculuğunu yapmayı kafaya koymuş
arkadaşlar hangi zaman dilimine nasıl bir ayarlamayla gittiğimizi bunu
nasıl ayarladığımızı anlamak zorundadırlar.Zaman aracının güç ve
itme sistemine bağlı bilgisayarı proglamak için ve aracı
istenilen zaman dilimi içerisine transfer edebilmek için az çok
dört boyutlu hareketi anlamak zorundasınız.Bu hareketi bir kez daha
anlatacak olursak şöyle diyebiliriz:
Küresel cam balona benzeyen zaman makinesini uzay ve zamanın herhangi
bir koordinat noktasına doğru hareket ettirebilmek için aracın içinde
yer aldığı yerel uzay/zamanın düz çizğilerini o yönde huni şeklinde
büküp odaklayarak yerçekimsel bir asılım potansiyeli elde etmeliyiz.
Böylece küresel araç kendi yarattığı kendi uzay/zaman eğriliği
içerisinde diğer zaman yada uzay noktalarına doğru ışık hızında yol
alır.Fakat boyut değiştirmeden ışıkhızında bir yerçekimsel potansiyel
etkisiyle hareket eden araç, kendi uzay ve zaman boyutu içerisinde
ŞİMDİ ki zamana ait bir uzay noktasına hareket edebilir.Bununla
beraber küresel araç ŞİMDİ ‘ki zaman içerisinde çok kısa sürede
diğer uzay noktasına doğru binlerce ışık yılını sıfır zamanda aşmak
ve atlamak istiyorsa yada ŞİMDİ ‘ki zamandan çıkıp uzay
atlamasının yanında birde zaman atlaması gerçekleştirmek istiyorsa
(GEÇMİŞ yada GELECEK zamanda bir uzay noktasına gitmek istiyorsa
).Küresel araç bir üstuzay/zaman sürekliliği içerisine kendisini
transfer etmelidir.Bu üstuzaya geçiş işlemi için küresel araca ait
küresel manyetik alan gücü frekanslarınının f =12x 10* (22) Hz
değerinin üstünde bir değere çıkması lazım.Böyle
bir zamansal atlama ve koordinat belirleme işlemi için dört boyutlu
hologramik bir uzay/zaman haritalama sistemine sahip olan ve bu
hologramik haritayı okuyup yorumlayabilen ve astronomik hesaplar
yapabilen bilgisayar belleklerine ihtiyacımız olacaktır.Küresel aracın
güç ve itme sistemi bu bilgisayarlarca idare edildiğinden dolayı
bilgisayar zekası, aracı çevreleyen alan matriksini bizim hayal
edemiyeceğimiz şekilde asimetrikleştirerek farklı zaman ve uzay
noktaları arasında metriksel bir yönelim ayarlaması gerçekleştirir.Normal
insan belleğinin böyle bir hareketi anlaması zordur.Bu yüzden üç
boyutlu alan matriksi içerisinde hareket etmeye alışmış sıradan insan
zekası bir zaman/uzay noktasından diğer bir zaman/uzay noktasına doğru
olan zamansal geçişi hayal etmekte zorlanır.Oysaki matematiksel
olarak dörtboyutlu bir geometriyi tasavvur edebilen bilgisayar
bellekleri, aracın güç ve itime sistemini bu belleklerindeki
koordinat noktasına doğru aracı hareket ettirecek şekilde
yönlendirir.Küresel aracı çevreleyen elektrogravitasyonik alan
matriksi dört boyutlu bir küresel açılım şablonu göz önüne alınarak
bilgisayarlarca biçimlendirilir.Nasıl ki havada uçan uçaklar otomatik
pilota bağlandığında uçak içindeki cihazlardaki matematiksel
koordinat ve rota ayarına göre ''otomatik yönlendirme sistemi o rotayı
takip edecek şekilde'' uçağı sevk eden hava akımlarını yan
kanatçıklarla dengeleyip kontrol ediyorsa aynen bu gibi Küresel Araçta
uzay/zaman çizgilerinin bükülme açısına göre yerçekimsel potansiyel
etkisini o doğrultuta yaratıp o yönde aracı hareket
ettiriyor.Einstein' ın genel görelilik kuramı nasıl' ki sadece
uzaydaki noktalar arası geometrik ölçümü değil uzay/zaman'daki
noktalar arasındaki geometrik ölçümlemeyi hedefliyorsa Küresel
Aracın uzay/zaman'da yön ve rota belirleyen bilgisayar belleğide bu
uzay/zamansal yada zaman /uzaysal noktalar arasındaki eğriliği ve
boyutsal faz farklarını hesaplayarak aracı bir zaman diliminden
diğerine doğru kaydırabilmektedir.
Yukarıdaki diyağramda üst boyutlara geçen bir zaman makinesinin üst
titreşim oktavlarına çıktıkça zamanın daha ileri ve geri boyutlarına
doğru sıçrayabildiği ifade edilmiştir.[ Çizim birebir bir
orantıyla çizilmemiştir.] Aslında hemen bizim bir üst titreşim
oktavımız( 2.Titreşim oktavımız) olan '2C' kadarlık( 2ASn) ŞİMDİ'sel birim zaman genişliğine
sahip bir üst uzay/zaman levhası içerisinden istediğimiz uzak zaman
dilimlerine doğru geçiş yapamayız.Bir üst titreşim oktavımız
içerisinden hareketle sadece kendi boyutumuza ait en küçük
zaman kuantumu dilimi(1Asn) kadarlık bir geçmişe ve geleceğe
geçiş yapabiliriz.Sonuçta 12,3x10*(22) tane 1ASn'nin toplamı olan
BİR SANİYE (1Sn) kadarlık geçmişe ve geleceğe doğru bir
zaman sürecini atlamak istiyorsak ''?'' titreşim oktavına
dek zaman aracının alansal enerji değerini yükseltmeliyiz.
4Asn ( 3.Titreşim
oktavı) kadarlık bir üst zaman genişliği içerisine geçen
bir zaman makinesi kendi evrenimizin 2Asn kadarlık yani iki
zaman kuantumu kadarlık geçmiş ve gelecek zaman dilimleri içerisine
geçebilir.
8 Asn ( 4.Titreşim
oktavı) kadarlık bir üst zaman genişliği içerisine geçen bir
zaman makinesi kendi evrenimizin 4Asn kadarlık yani dört zaman
kuantumu kadarlık bir geçmiş ve gelecek zaman dilimleri içerisine
geçebiliriz.
16Asn ( 5.Titreşim
oktavı) kadarlık bir üst zaman genişliği içerisine geçen bir
zaman makinesi kendi evrenimizin 8Asn kadarlık yani sekiz zaman
kuantumu kadarlık bir geçmiş ve gelecek zaman dilimleri içerisine
geçebiliriz.
Bu zaman geçişleri ve
zaman atlamaları oranları, yükselen boyutsal katlar ve titreşim
oktavlarına bağlı olarak 2 nin katsal oranları biçiminde
sonsuza dek yükselerek devam eder.Eğer kendi boyutumuzda yarım
saniyelik zaman dilimi kadar geçmişe yada geleceğe sıçramak istiyorsak
BİR SANİYE [12,3X10*(22) tane 1Asn] kadarlık bir üst zaman genişliği
içerisine geçmek ve o boyuttan kendi zamanımızın ileri ve geri
evreleri içerisine geçmiş olmayı düşünmüş olmamız lazım.
Zaman, enerjinin iç hız frekansları şeklinde
kendini gizleyen bir çeşit akım yada ritmik bir sarkaç hareketini
andıran bir 'titreşimsel sayım' dır.(Bu titreşim dalgaları bir
dördüncü boyutta asılı duran dalgalar şeklinde birbiri ardına
dizilerek bir zaman frekans bandını oluştururlar.) Ve hafif bir zaman
sapması kendi boyutumuzu ifade eden temel titreşim modunda bir
harmonik sapmadır. Bu ise uzay/zaman çerçevesinin bir parçası olan
maddenin hafifçe silinerek transparan bir saydamlığa dönüşmesi
demektir. Ve sonuçta uzay/zamanın geometrik çerçevesinin çizğilerinde
bir eğrileşmeyi yaratan enerji alanları etkisi bizi kendi uzayımız
içinde ışık hızında yerçekimsel bir sevkle nakledebilse de bu sevk
kendi zaman akış hızımızla paralel bir hıza sahip ışık hızı limitinde
bir hız sağlar.Yani kendi zaman
akımlarımız bizi ışık hızında yürütürken kendimizi üst uzayın üstzaman
akımlarına bağlarsak ışıktan daha hızlı bir biçimde yol alırız.
Ve kendimizi üst uzayın 'zaman enerji akımlarına' bağlayıp üst ışık
hızıyla üst uzayda yol almakla kendi uzayımızda daha kısa sürede daha
büyük mesafeleri kat edebiliriz. Dikkat edin şimdi zaten uzay içinde
uzay gemimizi yerçekimsel bir hızla gravitik bir dalga peşine
takarak kendimizi bir ışık dalgası hızında sevk etmek olasıdır.
Buraya kadarlık olan
anlatımlarımda GRAVİTASYONEL SEVK yöntemini kavramış olmanız
lazım.Daha sonra ZAMANIN DALGA YAPISI 'nı kavramış olmanız
lazım.BOYUTLAR DEDİĞİMİZ HADİSENİN FARKLI AÇILARDAKİ ZAMAN
DALGALARI SPEKTRUMLARININ(TAYFLARININ) BİR GÖSTERGESİ OLDUĞUNU
KAVRAMANIZ LAZIM.Geçmiş yada gelecek zaman boyutları, üst yada alt
zaman boyutları dediğimiz hadiseyi ve bu boyutların
birbirleriyle olan bağlantılarını ve yine bu boyutlar arası geçişleri
anlamanız ve kavrayabilmeniz lazım bunun içinde soyut düşünebilme
yeteneğinizin gelişmiş olması lazım.
Zaman yolculuğunun
kuramsal içeriğini ve bu zamandaki hareketin nasıl bir hareket
olduğunu anlayıp kavradıktan sonra en son aşama olan zaman yolculuğunu
sağlayacak bir zaman makinesinin teknik düzeydeki tasarım bilgisi
karşımıza çıkar.Bir zaman makinesi nasıl olmalıdır?Bir zaman makinesi
nasıl yapılır?
Arka
sayfaya geçiniz
Hiçbir
yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca
bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden
alıntı yapılabilir.
The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli
Ana Sayfa /index /Roket bilimi /
E-Mail /CetinBAL/Quantum Teleportation-2
Time Travel Technology /Ziyaretçi
Defteri /UFO Technology/Duyuru
Kuantum Teleportation /Kuantum Fizigi
/Uçaklar(Aeroplane)
New World Order(Macro Philosophy)
/Astronomy
|