Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90  05366063183 -Turkey/Denizli 

 

 

Zamanda yolculuk filimlerine eleştirel bir bakış açısı

Zamanda Yolculuk ve Filmleri
Bu yazı geçmiş dönemlerde sinemalarda ve televizyonda gösterilmiş olan birçok zamanda yolculuk filminin  eleştirisini içeriyor. Ben burada çeşitli kitaplardan, yayınlardan, filmlerden izlediklerimi ve kendi düşüncelerimi derlemeye çalışacağım. Bu konuyla ilgili olarak, şimdiye kadar gördüğüm filmlerden bir derleme yaptım.Bunları yorumlarıyla birlikte aktarmaya çalışacağım. Bana göre bu filmlerde, hem olabilecek hem de olamayacak şeyler var.

Nimitz Film 1979 yılında çevrilmiş. Nimitz, filmde ve gerçek yaşantıda bir amerikan uçak gemisinin ve ikinci dünya savaşı sırasında görev yapmış bir amerikan amiralinin adı. Kirk Douglas bu geminin kaptanını, Martin Sheen sivil bir gözlemciyi oynuyor. Zamanda yolculuğu sağlayan şey, bilinmeyen bir doğa olayı. Fim özetle şöyle: Uçak gemisi Nimitz, bir limandan ayrılıp Pasifik okyanusunda, Hawai adası ve Pearl Harbour yakınlarında yol alırken, bilmedikleri ve anlayamadıkları girdap şeklinde bir hava olayına yakalanıyorlar. Gündüz vakti her yer kararıyor; fırtına gibi bir şey oluyor. Ortalık yeniden aydınlandığında ve herşey normale döndüğünde, kendilerini gene Pasifik okyanusunda fakat, Japonların Pearl Harbour baskınının bir gün öncesinde buluyorlar. Bunu radyo yayınlarından ve geminin iletişim araçlarından anlıyorlar. Bir takım olaylar olduktan sonra, radarda yaklaşan japon donanmasını görüyorlar ve kaptan savaşmaya karar veriyor. Jetler havalanıyor fakat, buna fırsat bulamadan girdaplı hava olayı yeniden oluyor ve kendi günlerine geri dönüyorlar; havada uçan jetleriyle birlikte.

Uçak gemisi geçmişe gitmesine karşın, geçmişte olan, hiçbir olayı değiştiremeden geri dönüyor. Fakat oradayken yalnız onların bilebildiği, dış dünyanın haberdar olamadığı bazı şeyler yapabiliyorlar. 1979 un iki süper jet uçağı, iki japon pırpır uçağı ile karşılaşıyor ve onları düşürüyor. Japon pilotlar UFO görmüş gibi oluyorlar. Onlara göre en gelişmiş teknolojiyle yapılmış pervaneli uçakların içinde düz uçuştayken, yanlarından bir dakikada beş kez geçebilen, pervaneleri olmayan, kanatları hızına göre katlanıp şekil değiştiren roket atabilen bu şey başka ne olabilir ki?

Tarihi değiştirmemek gerekir düşüncesi ile, japonlar tarafından teknesi parçalanan bir amerikan senatörü ve sekreterini bir adaya bırakmak istiyorlar. Ama aksilikler bitmiyor; birkaç gemi personeli ölüyor; bir helikopter parçalanıyor; gemiyle gelen bir asker senatörün sekreteri ile bir adada kalıyor ve gemiye dönemiyor. Sekreter bayanın köpeği ise gemide kalıyor.Uçak gemisi ikinci kez girdap içine girip gününe ve çıktığı limana geri döndüğü zaman, limanda zengin ve yaşlı bir karı koca çiftin gemiyi beklediğini görüyoruz. Kadın gemiden inen köpeği kucaklıyor. Bu karı koca, Pasifik adasında kalan kadın ve erkek değil miymiş? Kadın köpeğinin gemiyle geleceğini bildiği için limanda bekliyormuş.

Yorum: Zamanda yolculuk yapılabileceği varsayımına rağmen, böyle bir köpek bulma olayının gerçekleşmesi ilk seferde olanaksızdır. Çünkü ilk sefer için, geminin gitmiş olduğu geçmiş, kendilerinin yaşamış oldukları geçmiş değildir. Onların o değişikliklerden hiçbir şekilde haberleri olamaz. O zaman, yaşanmış ve kayıt edilmiş olan zaman bandının veya ırmağının gerilerde kalmış bir aralığıdır. O aralığın değişmesiyle kendi yaşamış oldukları geçmiş değişmez. Fakat değişiklik olduktan sonra, ırmak 1979 yılına kadar aktıysa, işte o zaman bu olay olabilir. Geminin ikinci bir sefer yapabilmesi için aradan 37 yıl geçmesi gerekirdi. Yaşlı karı koca limanda bekliyor durumda olduklarına göre bu 37 yıl geçmiştir. Ayrıca birinci seferi ve köpeklerinin gemide olacağını biliyorlar. Gemidekilerin tarihi değiştirmemiş olma iddiasına rağmen, bal gibi tarihi değiştirmişlerdir. Çünkü 1979 yılında, gemi limandan ayrılmadan önce, adada sekreterle kalan askerden, biri yaşlı olmak üzere iki tane vardı. Aynı zaman dilimi içinde bir kişiden iki tane olması, zaman yolculuğu yaşayan biri için olasıdır. İki aynı kişiden yaşlı olanı, genç olanın bütün yaşamını, ne iş yaptığını, nerede oturduğunu, biliyordu. Onunla hiç temas kurmadıysa ve onu yolculuk konusunda uyarmadıysa, kendi kendine büyük ayıp etmiş demektir.

Filmin yaklaşımlarını düşününce, benim anladığım zaman modeline çok iyi uyduğunu görüyorum. Filmin kuruluşundaki tek yanlışlık, bu zaman yolculuğunun normal yaşamımızdaki olaylarda olduğu gibi, yalnız bir kez, bir anda olabileceği, bir daha da değişmeyeceği varsayımını kabul etmesi. Halbuki, böyle bir görüşe girişince, bakış açısının da daha geniş olması gerekirdi.

Bu olay, senaryoyu yazan kişinin dediği gibi olsaydı neler olurdu? Diyelim ki Savaşı önlemek ya da kazanmak için japon baskınına müdahale ettiler ve o an için Pearl Harbour baskını olmadı. Zamanlarına 37 yıl geçmeden kendi zamanlarına dönebilmiş olsalardı, hiçbir şeyin değişmemiş olduğunu göreceklerdi. Yani kendi zamanlarında baskın yapılmış olarak bilinecek, adada bıraktıkları asker ve sekreter de limanda onları bekliyor olmayacaktı.

(Üçüncü türle) Yakın İlişkiler (Close Encounters with the third kind) Sinema ustası Stephen Spielberg'in bir filmi. Oyuncu Richard Dreyfuss. Zamanda yolculuğu sağlayan şey bir uçan daire. Film özetle şöyle: Dünya dışından gelen canlılar, insanlarla bağlantı kurmak istiyorlar. Daha önce (?) geçmişe gitmişler oradan bazı amerikan pilotlarını uçan daireye almışlar. Bunun gibi insan aklının alamayacağı bir takım işler yaptıktan sonra, bazı insanlara telepati yoluyla nerede bulunacaklarını bildiriyorlar. İlişki kurulanlardan biri olan kahramanımız da, ailesiyle bozuşmak pahasına ve binbir güçlükle buluşma yerine gidiyor. Amerikan ordusunun da bu işten haberi var; orada müzikle anlaşılacak bir düzen kuruluyor.

Uzaylılar orada birçok insan içinden kahramanımızı seçiyorlar; alıp götürüyorlar. Filmi zamanda yolculuk bakımından incelersek, bakalım neler olmuş. Uzaylılar kahramanımızı götürürken, daha önceki zamanlarda topladıkları insanları da indiriyorlar. Bunların içinde, ikinci dünya savaşından pilotlar var. Uçan daireden inerken, yetkili birine künyelerini okuyorlar. Şaşkın ve ne olup bittiğini anlamamış durumdalar. Bu pilotlar, uçakları ile birlikte savaş sırasında kaybolmuşlar. Zamanında kayıtlara öyle geçmiş. Böyle bir durum olabilir. Önceki filmde köpeğin başına gelenler, pilotların ve uçaklarının başına gelmiş. Zaman yolculuğu yapmasını bilen akıllı canlılar onları almışlar; zamanlarının ilerisine taşımışlar. Ama onları kendi zamanlarına bırakmamakla biraz ayıp etmişler; çünkü bu durumda pilotlar yakınlarını ya bir daha göremeyecekler veya ihtiyarlamış olarak görecekler. Yakınları da bu yüzden üzülmüşlerdir; çünkü filmin başında uçakları bulunmuştu ve pilot kabinlerinde eş ve çocuklarının fotoğrafları vardı. Nedense uzaylılar pilotları zamanlarına bırakmıyorlar; bize göstermek için herhalde.

Yorum: Bu film de öncekinde olduğu gibi, bu olayların yaşanabilmesi için, pilotların uçan daireye bindikten sonra dünyada 50 yılın geçmiş olması gerekir. Yoksa pilotların kaybolduğu kayıtlara geçemezdi. Kozmos Bu bir film değil; bilimsel bir dizi. Bu dizinin konusu zamanda yolculuk ve görelilik kuramı. Yıllar önce Ankara'da Kavaklıderede ki Türk  Amerikan Kültür Derneğinde izlemiştim. Üzerinden çok zaman geçti. O günden bugüne yeni buluşlar yapıldı; yeni kuramlar üretildi ama, bence bilimde, bilinenlerin tanıtılmasında bir kilometre taşı olarak yerini koruyor. Bu dizinin değindiği en önemli konu, yaşadığımız geçmişimizin her anı için bir ben olduğu idi. Diyelim ki dün bir film izledim. Bu filmi izlemiş olan ben, dünkü zaman dilim içinde filmi izlemeğe devam ediyor. Yani, şu anda, dün bir film izlemiş (veya izlemekte olan) olan bir ben var. Yıllar önce öğrenci olan bir ben, hala okulu bitirmeye çalışıyor. Zamanda yolculuk yapar da geçmişe dönersem, orada başka bir işle meşgul olan kendimi bulacağım. Bu dizinin değindiği bir başka konu, uzayda üç boyutun ötesinde, algılayamadığımız başka boyutların olduğu idi. Biz üç boyutlu olduğumuz için ve başka da bir boyut bilmediğimiz için, üçten fazla olan diğer boyutları algılayamıyormuşuz. Bunun içinde şöyle bir örnek verdi: İki boyutlular dünyası olsaydı, iki boyutlu olanlar üçüncü boyutu algılayamazlardı. Üç boyutlu maddelerle ilişkisi ise, üç boyutlu maddenin ancak iki boyuta giren bölümü ile olabilirdi.

Bir elma üç boyutludur. Üç boyutlu olan elmayı kesip iki boyutlu olan bir kağıt üzerine bastırırsanız, elmanın kağıt üzerinde bir izi çıkar. Dünya bir kağıt ise eğer, orada yalnızca elmanın kağıda çıkan izi algılanabilir.

Terminator I Arnold Schwarzenegger başrolde. Güzel bilim  kurgu filmlerinden biri. Zamanda yolculuğu sağlayan şey, canlı olmayan hiçbir şeyi geçirmeyen ve geri dönüşü olmayan bir zaman kapısı. Film özetle şöyle: Dünyanın yaşanmış geleceğinden üzeri canlı dokuyla kaplı bir robot ve bir insan gelir. Duygusuz robot (Arnold Schwarzenegger) bir kadının peşindedir. İnsan da o kadını kurtarma çabası içindedir. Film kadını öldürme ve hayatta tutma mücadelesi ile geçer. Bu insanla robotun geldiği zamanda, yani gelecekte, robotlar insanlara başkaldırmış, insan soyunu yok etmek için savaşmaya başlamışlar. İnsanlar da ilk şoku üzerlerinden attıktan sonra kendilerini savunmaya başlamışlar. İnsanların lideri çok iyi bir savaşçı olduğu için, zamanla insanlar robotlara karşı başarı sağlamaya başlamışlar. Henüz doğmamış olan liderin annesi işte bu kadındır. Robotun amacı, kadını öldürmek, böylece liderin doğuşunu engellemek. Kadın ölürse lider doğmayacak ve insanlar robotlara karşı büyük bir darbe yiyeceklerdir.

Kovalamaca başlar. Bir ara kadın gelecekten gelen adamla bir gece geçirir ve kadın hamile kalır. Kovalamacanın sonunda adam ölür ama robot da yok olur. Filmin sonunda kadın doğacak olan çocuğuna, yani geleceğin liderine zamanı geldiğinde babasını göndermesini, aksi takdirde doğamayacağını bildiren bir mektup yazar.

Yorum: Üzerinde canlı dokular bulunan robotun (cyborg, sibernetik organizma) gelip kadının ve dünyanın geleceğini değiştirme çabası ve adamın karşı koyması çok normal. Burada gelecek bilerek değiştirilmeye çalışılıyor. Çünkü bu mümkündür. Fakat burada gerçekleşmesi mümkün olmayan bir kısır döngü var. Liderin babası, onun kendi zamanından bir kişi. Bu olamaz; çünkü gelecekten geçmişe gitmek ve yaşananları değiştirebilmek için, olayların en az bir kez yaşanmış olması gerekir. Gelecek, birinci yaşanışında henüz bir geleceği olmadığı için oradan kimse gelemez. Liderin babası onun kendi zamanından biri olamaz. Çünkü o zamana gelindiğinde henüz geriye kimse gitmemişken kendisi oradadır. Yani babası annesinin zamanından biri olmuştur bile.

Gelecekten birinin geçmişe dönüp bir kadını hamile bırakması mümkündür. Fakat doğacak olan çocuk yeni bir çocuktur annesi geleceği yaşamış olduğu halde, kendisi yaşamamıştır. Yani bu çocuk kadının ileride lider olacak olan çocuğu olamaz. Ancak kadının başka bir çocuğu olabilir. Lider belki de o çocuk olur. Kadının başka çocuğu olmazsa, lider gene hiç doğmayabilir. Bu noktada kadın ölmese de zaman ırmağında su bulandırılmıştır ve gelecek değişmiştir artık.

Zaman önceden yaşandığı gibi, zaman bandına kaydedildiği gibi olamaz. Yani robot amacına ulaşmış olur. Fakat bu durum gelecekte yaşamakta olanları etkilemez. Onlar bunu bilmezler. Gelecekteki olayların değişmesi için yaşandığı kadar sürenin geçmesi gerekir. Burada da zaman düşünülürken hatta onu değiştirmeyi planlarken bir aynı anlılık olacağı yanılgısına düşülüyor. Sanki iki zaman aynı anda, farklı boyutlarda yaşanıyormuş gibi düşünülüyor. İnsanların zamanda yolculuğu da bu iki boyut arasında, sanki Ankara'dan İstanbul'a yolculuk yapıyormuş gibi ele alınıyor. [Çetin BAL: Tüm zamanlar tek bir sonsuz genişlikteki AN 'dalık içerisinde iç-içe zaman frekansları şeklinde aynı AN'da farklı boyutlarda yaşanır.Bu benim araştırmalarıma uygun bir zaman görüntüsüdür. Bu durum boşlukta aynı anda iç-içe olan milyonlarca radyo frekanslarının durumuna benzer. Hepsi üs-üste binsede aynı boşlukta iç-içe geçsede asla karışmazlar bir frekans perdesiyle birbirlerinden ayrılırlar hiç biri diğerine karışmaz.Dördüncü boyut doğrultusunda uzanan ''üç boyutlu holografik enerji frekansları(her bir zaman dilimi /her birAN'sal kalıp)'' elektromanyetik enerjinin dörtboyutlu görüntüsü içerisinde bir boyutsal frekans skalası şeklinde açılım gösterirler.]

Terminator II Arnold Schwarzenegger gene başrolde, gene aynı yapıda bir cyborg, ancak bu kez insanların hizmetinde. Zamanda yolculuğu sağlayan şey de aynı özelliklerde. Bu kez bir robot daha gelişmiş bir robota karşı.

Konusu özetle şöyle: Kadın (Sarah Connors) çocuğunu doğurur. Kadını öldüremediklerini - nasıl anladılarsa - anlayan robotlar, daha ileri bir zamandan daha gelişmiş bir robotu (sıvı metal) geçmişe gönderirler. Peşinden de iyi robot gelir. (Nasılsa yolculuklar tam dengi dengine geliyor. Gelmese film olmazdı) Lider olacak çocuk 10 - 11 yaşlarına gelmiş, devlet tarafından bir aileye evlatlık olarak verilmiştir. Çünkü annesi de deli diye akıl hastanesine konmuş, azılı hasta muamelesi görmektedir. Kötü robot bu kez kadının yerine çocuğun peşine düşer ama başarılı olamaz. Bu arada önceki robottan arta kalan bir kol ve bir chip özel bir yerde korunmakta, bunlar örnek alınarak bir robot yapılmaya çalışılmaktadır. Lider olacak çocuğun annesi, akıl hastanesinden iyi robotun yardımıyla kurtulur ve bu kez kendisi geleceği değiştirmek ister. Kol ve chip üzerinde çalışan araştırmacıyı öldürmeye kalkar ancak adama kıyamaz. Sonra herkes hep birlikte gidip kol ve chip'i yok ederler. İyi robot, insanlara kol ve chip üzerine yeni bir ipucu bırakmamak için, kendi kendini de yok eder.

Yorum: Burada da birinci filmde olduğu gibi bir kısır döngü yaşanıyor. Bir robot kolunun taklit edilebilmesi için önce yapılabilmesi gerekir. Burada kısır döngü, öncekine göre daha belirgin bir şekilde görünüyor. İnsanlar bu kol ve chip'i örnek olarak kullanacaklarsa, gelecek gene değiştirilmiş demektir. Çünkü bu kol ve chip bulunduğu (icat anlamında) zamana değil, biraz daha önceki zamana dönmüş oluyor. O sırada henüz bilinmediği için üzerinde çalışan kişiler için bir örnek oluşturuyor. Kol ve chip'in gelmesiyle, uzak gelecek, yani robot savaşlarının yapıldığı gelecek değil, (çünkü nasıl olsa robotlar icat edilecek) yakın gelecek, yani robotların icat edildiği gelecek, biraz öne alınmış oluyor. Uzak geleceği değiştirmek için kol ve chip'in ortadan kalkması yetmiyordu. Nitekim bunu bilen araştırmacı bütün çalışmalarını yok etti. Daha sonra da öldü. Böylece gelecek iyice değişmiş oldu. İyi robotun kendini yok etmesi robotların icat edilmesini değil, zamanından önce icat edilmesini engelledi, o kadar. Fakat bu durum gelecek zamanda yapılacak olan savaşları durdurmadı. Üstelik o zamanda yaşayanların bu olaylardan hiç haberleri olmadı.

Filmin akışı içinde, kahramanlarımız bir gece yolculuğu yaparlarken, Sarah Connors (kadın kahraman), yola bakıp kendi kendine mırıldandı: Zaman, gece aldığımız yol gibidir. Onu kat ettikçe, tarih olur. Bu iki filmde, gelecekten gelen varlıklara sanki başka bir ülkeden gelmiş kişiler gibi davranılıyor. Örneğin, birinci filmde robot telefon fihristine bakarak kadının yerini buluyor. Birinci filmle ikincisi arasında, çocuğun yaşı kadar, yani 11 - 12 yıllık bir süre farkı var. Çocuk doğuyor ve büyüyor. Gelecek ve bugün öyle eşzamanlı gidiyor ki, bu süre gelecekte de geçmiş; yeni robotlar yapılmış, yeni teknolojiler kullanılmış, savaşın biçimi değişmiş, insanlar yeniden robotları kullanmaya başlamışlar. Halbuki kişiler, robotlar yer değil zaman değiştiriyorlar. Tam olarak geçen zamana denk gelen zamana dönmek gibi bir zorunluluk yok ki. Aynı robotlar bir önceki filmdeki zamana dönebilirlerdi. İkişer ikişer saf tutup savaşabilirlerdi.

Ayrıca iyi robotu gönderen insanların haber alma teşkilatı çok iyi gibi görünüyor. Çünkü makinaların kötü robotu hangi yıl, gün ve saate gönderileceğini öğrenip kendi adamlarını ve robotlarını o yıl, gün ve saate gönderiyorlar. Burada gene bir çelişki var. İnsanların bu kadar iyi haber alabilme olanakları varsa, iyi robotu 10 gün, 1 ay öncesine gönderebilir, ve daha iyi tedbir alabilirlerdi. Aynı güne göndermeleri gerekmezdi. Gerçekte olsaydı böyle olurdu.

Zaman Çizgisi; Oyuncu: Kris Kristofferson. Çok ilginç bir film. Tamamını izleyemedim ama yeterli mesajı aldım. Zaman yolculuğunu sağlayan şey bir kapı. Dünyanın geleceğinden gelip zaman değiştirmek isteyen insanlar, bir kontrol kulesinden telsizle zaman kapısının açılmasını istiyorlar. Kapı belirince onlar da zaman değiştiriyorlar. Zaman yolcuları dünyanın geleceğinden geliyor.

Konusu şöyle: Gelecekte, canlılığın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan insanlar, bu durumdan kurtulmaya çalışıyorlar. Bunun için geçmişten insan ithal etmeyi düşünüyorlar. Fakat bunu yaparken geçmişi ve yaşananları değiştirmemek zorundalar. Çünkü geçmişin değiştirilmesi bulundukları zamanda paradoksa yol açıyor. Bu da yok olma sürecini hızlandırıyor. Gelecekte yaşayan insanlar bu sorunu çözmek için ilginç bir yöntem buluyorlar. İthal edecekleri insanları  müdahale etmezlerse  kazalarda ölecek olan insanlardan seçiyorlar. Kazalar içinde de en elverişli olanı uçak kazaları olarak görüyorlar. Kaza olmadan önce insanları geleceğe götürüp, kendi zamanlarında onlara ikinci bir yaşam şansı tanıyorlar. Yerlerine de manken bırakıyorlar. (Kendilerinin zamanın ucunda olduklarını sanıyorlar. Olmasalar aynı mantıkla, ondan sonraki zaman için paradoks olacak.) Fakat olaylar istedikleri gibi gelişmiyor. Hostes kılığına girmiş bir ileri zaman dünyalı, bayıltıcı ve   ne yazık ki  patlayıcı özelliği olan silahını, bir kurtarma eylemi sırasında uçağın içinde düşürüyor. Bu silah, önce kazadan sağ kurtulması gereken bir çocuğun, sonra da başkalarının eline geçiyor. Silah kazayla patlıyor ve ölmemesi gereken insanlar ölüyor. Böylece doğması gerekenler doğmayacağı için ve onlarla ilgili bir sürü nedenle, gelecek değişmiş oluyor. Gelecek paradoks depremlerine kurban gidiyor ve dünyanın sonu geliyor.

Yorum: Film ilginç ama zamanda yolculuk olayının iyice suyu çıkmış durumda. Bu filmde de önceki filmlerde olduğu gibi eş zamanlılık sürüyor. Hostes cep telefonuyla (bu film gösterildiğinde cep telefonları yoktu) zaman kapısı istiyor. Bunu bir tarafa bırakalım. Benim düşünceme göre filmdeki gibi geçmiş değiştirildiği için gelecekte bir paradoks depremi denen şey olmaz. Çünkü akan ırmak görüşüne göre, geçmişin değiştirilmesinden gelecekte yaşayanların hiç haberi olmaz. Onlar geçmişin her zaman bildikleri gibi olduğunu düşünürler ve geçmişte olacak olan değişiklikler onların yaşantısını . Ayrıca hostes silahını düşürdüğü zaman onu bırakıp gitmek zorunda değildi. Geçmişte biraz daha geriye dönüp silahı alabilir ve hatasını düzeltebilirdi. Tabi o zaman da film olmazdı. Bu film de geçmişin değiştirilemeyeceğini, fırsat kaçınca bir daha yakalanamayacağını düşünen kişilerin çevirdiği bir film.

Burada hoş olan şey, ölecek olan insanlara başka bir zamanda yeni bir yaşam şansı vermek. Zamanda yolculuk mümkünse, bu da mümkündür. 

Maymunlar Cehennemi Oyuncu: Charlton Haeston ve konuşabilen akıllı maymunlar. Zaman yolculuğunu sağlayan şey, bir uzay gemisi. İnsanlar bu kez, bilmeden dünyanın geleceğine gidiyorlar. Film özetle şöyle: Bir uzay gemisi, bir gezegene mecburi iniş yapıyor. Gezegende, akıllı maymunlar birkaç gruba ayrılmışlar; ilkel uygarlıklar kurmuşlar. Burada konuşmasını bilmeyen insanlar var ve bunlar maymunlara köle olmuşlar; kilit altında tutuluyorlar. Sağ kalan kahramanımız astronot, birçok badire atlattıktan sonra, bir deniz kıyısında, şu anda New York'ta bulunan hürriyet heykelinin parçalanmış kalıntılarıyla karşılaşıyor. İndiği gezegenin dünya olduğunu, insanların uygarlığı yok ettiklerini anlıyor; insanlara lanetler yağdırıyor, sövüp sayıyor. Daha sonra maymunların biraz daha medeni ve akıllı olanları ile işbirliği yapıyor.

Yorum: Zamanda yolculuk bakımından, doğru bir yaklaşımı var. Fakat uzayda nasıl kaybolmuşlarsa, indikleri gezegenin dünya olduğunu anlamıyorlar. Yaklaşırken kara biçimlerini de mi göremediler? Demek ki dünya tanınmayacak kadar değişmiş. Evrimin bu kadar ilerleyebilmesi için dünyanın bu hale gelmesi için ne kadar bir süre geçmiş olabilir? Binlerce ve binlerce yıl mı? Yüzbinlerce yıl mı? Milyonlarca yıl mı? İnsanın 1,8 milyon yıldır dünya üzerinde göründüğünü ve bugün ilk insanların izlerini alabildiğimizi düşünecek olursak, daha az bir süre geçmiş olmaması gerekir. Çünkü bu durumda eski (yani şimdiki) uygarlıktan daha fazla iz kalırdı. Kala kala parçalanmış bir hürriyet heykeli kalmış. Diğer taraftan, bu heykel tamamiyle ortadan kaybolmadan kalabilmiş. Öyle ise milyar yıl kadar uzun bir süre de geçmemiş. Hatta bu süreyi daha da indirebilirim. Dinozor fosilleri 65 milyon yıl öncesinden kaldığına göre, geçen süre bundan daha kısa olmalı. Yoksa en azından bozulurdu. Bu heykelin yüzü, ayan beyan sağlam bir şekilde duruyordu. Binlerce yıl öncesinden kalma kral mezar taşları, toprağa gömülü ise, bozulmadan durabiliyorlar. Değilse, hızlı sayılabilecek bir bozulmaya uğruyorlar. Bu durumu düşünürsek sürenin daha da kısa olması gerekir. Fakat bu durumda, bu kadar kısa sürede, insanların ve maymunların nasıl böyle evrim geçirebildiklerini ve dünyanın nasıl tanınmayacak kadar değiştiğini açıklamak çok zor. Sonuç olarak bu da yalnızca bir film olmuş. Böyle bir şeyin gerçekten olması olanaksız.

Bu filmin devamı niteliğinde birkaç film daha çevrildi ve gösterildi. Maymunlar Cehenneminden Kaçış, Maymunlar Cehennemine Dönüş vs. Bunların bir tanesinde maymunların nasıl akıllı maymun oldukları anlatılıyor. Bu filmde akıllı maymunlar geçmişe dönüyorlar. Yavruları orada büyüyor ve akıllı maymun oluyor. Burada da aynı terminator I - II de olduğu gibi bir kısır döngü var. Akıllı maymun geçmişe dönüyor ve kendi kendisini yaratıyor. Böyle bir şey mümkün olamaz. Maymunun geleceği yaşayabilmesi için önce bir geçmişinin olması gerekir. Yani kendini yaratmadan önce evrimle, mutasyonla bir şekilde ortaya çıkmış olması gerekir. Yoksa bu şekilde olursa, aynı mantıktan giderek İnsanlık çok ilerledi; zamanda yolculuk yaptı; kendi kendini yarattı ve bugünkü uygarlığı kurdu diyebiliriz. Ama bu olmaz.

Peggy Sue Evleniyor; Oyuncu: Kathlene Turner. Zamanda yolculuk aracı, bir yatak! Konusu şöyle: Kocasından, yaşamından hoşnut olmayan ve boşanmayı düşünen bir kadın, (Peggy Sue) yatağında yatarken birdenbire kendisini evlenmeden önceki zamanda buluyor. Öğrenci olduğu ve naylon çorabın olmadığı bir zaman. Birkaç hoş olaydan sonra, Peggy evlendiğini bildiği kişiyle, herşeye rağmen ve bile bile  ona göre   yeniden evleniyor. Sonra kendisini gerçek zamanında buluyor ve eskisine göre daha mutlu hissediyor; sıkıntıları diniyor.

Yorum: Zamanda bedenin değil de bilincin yolculuk yapması tamamı ile fantezi. Çünkü çevresindekiler ona eski Peggy olarak davranıyorlar ve yadırgamıyorlar. Yani yalnız bilinci zaman değiştiriyor ve geçmiş zamandaki bedenine giriyor. Peki o zamanki bedeninin bilincine ne oluyor? Belli değil. Bilinç daha sonra gerçek zamanına dönüyor. Herhangi bir kesinti yok. Umarım eski zamandaki bilinci de bedenine geri gelmiştir. Fakat öyle olsa bile bu bilinçte bir kesinti söz konusu. Çünkü, gelecekteki bilincinin bir süre için bedenine hakim olması nedeniyle, kendisi o sürede tatil yapmış durumda bulunuyor.

Bedenine hakim olduktan sonra, Nerdeyim diyerek korkuyla uyanmış, dahası kendisini bir adamla evli olarak bulmuştur. Kimbilir, belki hoşuna gitmiştir.

J Yarın Dündür Oyuncular: William Shatner (Kaptan Kirk), Leonard Nimoy (Mr. Spock) ve Atılgan mürettebatı. Bir uzay yolu macerası. Zaman yolculuğu nedeni, bir şok dalgası.

Konusu şöyle: Uzayda oluşan bir şok dalgası nedeniyle, Atılgan uzay gemisi bütün mürettebatıyla birlikte, bu uzay yolu filmlerinin çevrildiği zamana gidiyor. Dünyanın tam tepesinde, amerikan semalarında şok dalgasını atlatıp gözlerini açıyorlar. Araç arızalandığı için hemen dünyadan uzaklaşamıyorlar. Bu sırada bir amerikan jet pilotu Atılganı görüyor. Merkezine rapor ediyor ve tam onlara ateş edecekken, pilotu öldürmemek için Atılgana ışınlamak zorunda kalıyorlar. Sonra pilotun rapor ettiği kayıtları silmek istiyorlar. Ama gene işler istedikleri gibi gitmiyor. Dünyaya inip kayıtları silerken, onları gören güvenlik görevlisini de almak zorunda kalıyorlar. Pilot ve güvenlik görevlisi atılganda kalsa, gelecek değişmiş olacak. Onlardan doğacak olan çocuklar doğmayacak. Bunu yapmak istemiyorlar. Bıraksalar görülmüş oldukları bilinecek. Bu sırada Mr. Spock imdada yetişiyor. Uzayda uğradıkları şokun nasıl olduğunu anlıyor ve aynısını kontrollü olarak kendisi yaptırabiliyor. Önce görüldükleri zamanın öncesine dönüyorlar. Pilotu jet kabinine, güvenlikçiyi de görülmeden önceki zamana, üstelik eski bedenlerinin içine bırakıyorlar. Zaman o zaman olduğu için hiçbiri gördüklerine dair bir şey hatırlamıyor. (?) Bütün kayıtlar siliniyor. Atılgan da yaptıkları zaman yolculuğu keşfi sayesinde, ilerideki kendi zamanına dönebiliyor. (Back to the future; geleceğe dönüş) Yorum: Bu filmde üç kez zaman yolculuğu yapılıyor. Önce yanlışlıkla zamanda yolculuk yapıyorlar. Sonra Atılgana aldıkları iki kişi için zamanda yolculuk yapıp onları kendi bedenlerine ışınlıyorlar.

Sonunda da kendi zamanlarına gidiyorlar. Bu kez, yolculuğun bir yerine kadar bedenler var. Ama bir yerden sonra bedenler değil, yalnız bilinç yolculuk yapıyor. Hatta bilinç de yolculuk yapmıyor; bir şey hatırlamayacağı için yok oluyor. Yani adamlar tamamen yok oluyorlar. Böyle bir yolculuk gerçekten olabilseydi, - mantıklı olanı - adamları Atılgana aldıktan sonraki bir zamana geri göndermek olurdu. Yoksa pilot kabininde, birinci pilot atılgana ışınlanana kadar iki pilot üst üste binerlerdi.

Güvenlikçi de ışınlanacağı zamana kadar geçen süre içinde kendisinin bir kopyasını görüp ikinci bir şok yaşardı. Bu adamlar öncekilerin ilerideki zamanda devamı oldukları için, öncekiler atılgana ışınlanınca kendilerinden gene birer tane kalırdı. Böylece sorun kalmazdı. Yaşadıklarını hatırlamamalarını sağlamak ise olanaksızdı. Ancak bir şey söylememeleri konusunda onları ikna edebilirlerdi. Yaşanan ve değişen zaman parçasını ise hiçbir zaman silemezlerdi.

Geleceğe Dönüş I - III Oyuncular: Michael J. Fox ve deli profesör rolünde Christopher Lloyd. Yönetmen: Stephen Spielberg. Zamanda yolculuk aracı, değiştirilmiş bir otomobil. Zamanda yolculuk filmlerinin en eğlenceli, kapsamlı ve bir o kadar da uçuk olanı. Üç filmlik bir dizi. Birinci filmin özeti: Bir deli profesör, zamanda yolculuk yapabilen bir makine icat ediyor. Bununla kahramanlarımız 1955 yılına yolculuk yapıyorlar ve istemeden zamanın akışını değiştiriyorlar. Bu durumda genç kahramanımızın doğmaması ve varlığının yok olması olasılığı beliriyor. Birçok karışıklıktan sonra hatalarını düzeltiyorlar ve herşey yerli yerine oturuyor.                

İkinci filmin özeti: Bu kez geçmişe değil geleceğe gidiyorlar. O zaman olacak olan bir karışıklığı ve olmasını istemedikleri bir şeyi önlüyorlar. Burada kahramanımız ve sevgilisi geleceklerini görüyorlar. Yaşlanmış olarak kendilerini de görüyorlar. Fakat diğer filmlerde olduğu gibi, işler gene istedikleri gibi gitmiyor. Kötü bir adam, onlara sezdirmeden zaman makinesine girip onlarla birlikte geçmişe gidiyor. 50 yıllık spor yarışmalarının sonuçlarını bildiren bir kitabı, (Almanak) geçmişte kendi gençliğine veriyor. Genç kötü adam böylece zengin oluyor. Bütün gelecek değişiyor. Bunun üzerine tekrar geçmişe, 1955 yılına dönüyorlar. Orada birinci filmde geçmişe gitmiş olan kendileriyle karşılaşıyorlar. Deli profesörün en eskisi de orada. Bunlar birbirlerine yardım ediyorlar. Tam herşey düzelecekken araç gene bozuluyor. Profesörlerden bir tanesi (en sonuncusu), yanlışlıkla 1800 lü yıllara gidiyor. Gittiği anda, postaneden bir adam gelip kahramanımıza, 90 yıldır postanede duran bir mektup veriyor. Mektup profesörden. Gelip onu kurtarmasını istiyor.

                                                  

Üçüncü filmin özeti: Kahramanımız profesörün bir mağaraya sakladığı bozuk zaman makinesi ile 1800 lü yıllara gidiyor. Profesörü tam kurtaracakken bu kez profesör kurtulmak istemiyor; çünkü birine aşık oluyor ve o zamanda kalıyor. Filmin sonunda kahramanımız zamanına döndükten sonra makine parçalanıyor; artık zamanda yolculuk yapma olasılığı kalmıyor. Orada kız arkadaşını buluyor. Tam bu sırada profesör kendi yaptığı trene benzer yeni zaman makinesi ile gelip kahramanımızı ziyaret ediyor. Bakıyoruz, evlenmiş, çocukları olmuş. Mutlu son.

Yorum: Bu filmlerde de geçmişin değiştirilmesiyle geleceğin anında değişeceği teması işleniyor. Böyle bir şeyin olamayacağını söylemiştim. Ama bu filmde bir konu doğru olarak işleniyor. İnsanlar zaman değiştirdiklerinde, değiştirdikleri zamanda kendileri ile karşılaşıyorlar. Hem geçmişte hem de gelecek zamanda. Bir ara, profesörden aynı anda üç tane birden oluyor. Zaman yolculuğu gerçek olursa böyle bir olay da olabilir. Fakat hiçbir zaman, geçmiş değişti diye aynı anda bugün değişmez. Bu günün değişmesi için, değişen zaman aralığı ne kadarsa o kadar sürenin geçmesi gerekir. Yani profesör 1800 lü yıllara gider gitmez ondan mektup gelemez. Filmdeki kötü adam eline almanak geçti ve bütün yarışları bildi diye gelecek hemen değişemez. Ancak yavaş yavaş değişir; zaman geçtikçe. [ÇetinBAL:Geçmiş değiştirilince gelecekte aynı anda değişir. Bunun yavaş yavaş olacağı düşüncesi   benim araştırma sonuçlarımla uyuşmayan bir öngörüdür.Bir zamandaki küçük bir değişim eşanlı olarak tüm zamanı etkiler.Ve geleceğe yolculuk yapanlar gelecekteki kendileriyle karşılaşmazlar.Çünkü zaman yolcuları  zaman makinesine binerek kendilerinin dahil olmadığı bir zaman boyutuna doğru yolculuk yapmaktalar.]

Üçüncü ve son film deli profesörün iki sevgiliye bir mesajıyla bitiyor: Gelecek henüz yazılmadı. Onu yazmak ve iyi yaşamak, tamamiyle sizin elinizde.

Oniki Maymun; Oyuncu: Bruce Willis. Zaman yolculuğu aracı, yer altında bir laboratuarda bir bölüm. Biraz terminatördeki aracın işleyişine benziyor. Ancak çıplak yolculuk yapılıyor ve geleceğe dönüşteki gibi yanlış zamanlara gidilebiliyor. Filmin konusu şöyle: 1997 yılında, laboratuarda üretilen bir virüs türü, deli bir adam yüzünden dünyaya yayılıyor ve beş milyar insan ölüyor. Sağ kalanlar yaşamlarını sürdürebilmek için yer altına giriyorlar. Zaman geçiyor; teknoloji ilerliyor; zamanda yolculuk makinesini icat ediyorlar ama virüsle başa çıkamıyorlar. Virüsün nasıl yayıldığını öğrenmek ve mümkünse yayılmasını önlemek için geçmişe, bir mahkum olan kahramanımızı gönderiyorlar. Ancak hiçbir şey yapamıyorlar. O sırada 12 maymun denen bir terör örgütü var.

Çözümü orada arıyorlar ama çok büyük hata yapıyorlar. Filmin son sahnesinde kahramanımızın çocukluk hali, bilmeden kendi vuruluşunu ve ölüşünü izliyor. Kahramanımızın ilkinde 1996 yılına gitmesi gerekirken, yanlışlıkla 1990 ve 1917 yıllarına, birinci dünya savaşının ortasına gidiyor; orada vuruluyor Çıplak halde fotoğrafları 1996 da, gazetelerde çıkıyor. Tekrar zamanına dönüyor. Hatayı düzeltiyorlar; yeniden gönderiyorlar. Orada, daha önce gönderilenler ve geri dönmek istemeyenler var. Bizimki geri geliyor, gidiyor geliyor; bayağı yoğun bir trafik var.

Yorum: Bu filmde de aynı yanlışlıklar yineleniyor. Kısır döngü bu filmde de var. Kahramanın küçüklüğü gelecekten gelmiş olan kendi büyüklüğünün ölümünü görebilir. Fakat kahramanımız daha o ana gitmeden önce, zaman zaman küçük çocuğun gözlerinden kendi ölümünü anımsıyor. Bunun olabilmesi için, çocukluğundan itibaren geleceğin kahramanın geçmişe dönüş süresine kadar iki kez yaşanmış olması gerekir ki kendini anımsayabilsin. Çocuğun o anı gördükten sonra o yaşa kadar büyümesi ve o kadar sürenin geçmesi gerekir. Belki de öyle olmuştur ama filmde buna ilişkin bir mesaj yok. O güne göre (1996) gelecekte yaşayan kişiler, geçmişte olan herşeyi bilebilecekleri halde bir şey yapamıyorlar. Geçmiş ve gelecek değiştirilemiyor. Terminator II de, ahşap bir masaya kazınmış (kader değil) diye bir söz vardı ve bu söz doğruydu. Yani gelecek ve geçmiş her zaman aynı şekilde yaşanmak zorunda değildir.

Geçmişe gönderilen kişiler, artık yeni zamanda yaşamaya başlarlar. Bu kişinin yaşadığı ve edindiği bütün deneyimin, o zamana göre gelecekte yaşamakta olan kişilerin bilgisi içine girebilmesi için, ya o kadar sürenin geçmesi, ya da gönderdikleri kişiyi kendi zamanlarına geri almaları gerekir. Onun ne yaptığını başka türlü bilemezler. Eğer gönderdikleri kişi ölüp de geri gelemezse veya ölüsü gelirse, bir aksilik var demektir. Bu bilgiye göre de önlemlerini alabilirler. Gelecek zamanın da gelecek zamanı var. Bu deneyim bir kez yaşandıktan sonra, deneyimi yaşayanlar yaşamayanlara yardım edebilirler. Hataları değiştirebilir, düzeltebilirler. Çünkü, yani kader değil. Eski ve kötü olan kayıt silinir, yerine yenisi ve iyisi kaydedilir.

Bu filmde Kassandra  denen bir hastalıktan söz ediliyor. Bu hastalık, olacak kötü şeyleri anlayıp, bir şey yapamamanın çaresizliği içinde kıvranmak olarak tanımlanabilir. Bu, kanser olan bir kişinin öleceğini bilmesi, arızalanıp düşmek üzere olan bir uçağın içine olmak gibi bir şey. Ben gelecek hakkında o kadar karamsar değilim.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------

 Alıntı:     İz Edebiyat>Zamanda yolculuk ve Filimleri- Mehmet Sinan Gür

           Ana Sayfa ·  İndex·  Ziyaretçi Defteri    E-Mail       Roket bilimi

           Time Travel Technology   UFO Technology   Kuantum Fiziği    Kuantum Teleportation