Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkey/Denizli
ZAMAN ALGISI
Genel kanıya göre mutlak bir varlık zannedilen
maddenin, aslında bir algılar bütünü olduğu, her insanın beyninde
izlediği bir görüntü olduğu açıklandı. Bir çok kişinin, madde
gibi ezeli ve mutlak sandıkları bir başka kavram ise, zamandır.
Ancak, madde gibi zaman da bir algıdır ve ezeli değildir,
yaratıldığı bir an vardır. Günümüzde, bilimsel delilleri ile ortaya
konan bu gerçek, dinsel ve mistik metinler içerisinde ve
kuantum fiziğinin ön görüleri içerisinde de kendine yer
bulmuştur.
Zaman,
Bir Anı Diğer An İle Kıyasladığımızda Ortaya Çıkan Bir
Kavramdır
Telefon
çaldığı an ile, telefonda bir dostun sesinin duyulduğu an arasında
bir süre olduğu düşünür ve buna "zaman" deriz. Zaman, "o an"
yaşananlar ile, geçmiş arasında yapılan kıyas ile ortaya çıkan bir
algıdır.
Zaman, tamamen
bizim algılarımıza ve algılarımız arasında yaptığımız kıyasa dayalı
bir kavramdır. Örneğin, siz şu anda bu kitabı okuyorsunuz.
Varsayalım ki, kitabı okumadan önce mutfakta yemek yiyordunuz. İşte
mutfakta yemek yediğiniz "an" ile "şu an" arasında bir süre olduğunu
düşünür ve buna "zaman" dersiniz. Gerçekte ise, mutfakta yemek
yediğiniz "an" sizin hafızanızdaki bir bilgidir. Ve siz içinde
bulunduğunuz "şu an" ile, hafızanızdaki bilgi arasında bir kıyas
yapar ve bunu "zaman" olarak nitelendirirsiniz. Bu kıyası
yapmadığınız takdirde zaman kavramı da kalmayacak, insan için sadece
içinde bulunduğu an mevcut olacaktır.
Zaman bizim yaşadığımız olaylar arasında
yaptığımız kıyasa dayalı bir kavramdır. Örneğin, bir kişi
odaya girer. Sonra yerde duran kalemi görür ve eğilip onu
alır. Bundan sonra bu kalemi masaya götürür ve oraya bırakır.
Kişi, tüm bu eylemler arasında kıyas yapar. Her biri arasında
bir süre geçtiğini düşünür ve böylece zaman algısını elde
eder. |
Örneğin, bir insanın
lise mezuniyet töreni hafızasındaki bir bilgidir. İnsan, o lise
töreninden itibaren hafızasındaki diğer bilgileri de içinde
yaşamakta olduğu an ile kıyaslayınca, zaman algısını elde eder ve
hafızasındaki bilgiler doğrultusunda bu zamanın uzunluğunu veya
kısalığını tayin eder. Oysa bu "uzunluk" ve "kısalık"da tamamen
beyninde oluşan ve bu kıyastan kaynaklanan bir
histir.
Aynı şekilde bir kişi,
yere düşen kalemi eğilip alan ve masanın üzerine bırakan birini
gördüğünde kıyas yapar. Gördüğü insan kalemi masaya bıraktığı anda,
o kişinin kalemi eğilip alması ve masaya doğru yürümesi, seyreden
kişinin beyninde yer alan bilgilerdir. Zaman algısı, kalemi masaya
bırakan insan ile bu bilgiler arasında kıyas yapılarak ortaya
çıkar.
Ünlü fizikçi Julian Barbour, zamanın tarifini şöyle
yapmaktadır:
Zaman eşyaların pozisyonlarını
değiştirme ölçüsünden başka birşey değil. Bir sarkaç
sallanır, saatin kolları ilerler.
(41)
Kısacası zaman, beyinde
anı olarak saklanan birtakım bilgiler, daha doğrusu görüntüler
arasında kıyas yapılmasıyla var olmaktadır. Eğer bir insanın
hafızası olmasaydı, o insan sadece içinde bulunduğu anı yaşayacak,
beyni bu tür yorumlar yapamayacak ve dolayısıyla zaman algısı da
oluşmayacaktı.
Bir insanın geçmişi hafızasına verilen
bilgilerden oluşur. Hafıza silindiğinde insanın geçmişi de
silinir. Geleceği ise düşüncelerinden ibarettir. Bu düşünceler
olmadığında ise insanın sadece yaşadığı "an"
kalır. |
Zamanın
Bir Algı Olduğu Konusunda Bilim Adamlarının
Görüşleri
Zamanın, hareket eden
cisimler ve meydana gelen değişimler arasında yaptığımız belirli bir
sıralamadan doğan bir kavram olduğu gerçeği, bugün bilimsel olarak
da kabul edilmiştir. Bu konuda görüş belirten düşünür ve bilim
adamlarından örnekler vererek konuyu daha iyi açıklamaya çalışalım.
The End of Time (Zamanın
Sonu) isimli kitabında zamansızlık ve sonsuzluk hakkındaki
açıklamaları ile bilim dünyasında büyük yankı uyandıran fizikçi
Julian Barbour, zamanın bir algı olmasının, birçok insan için
kabullenilmesi zor bir gerçek olduğunu belirtmektedir. Discover
dergisinde, Barbour ile yapılan bir röportajda zaman algısı için şu
yorumlar yapılmaktadır:
Ben hala kabullenmekte
zorlanıyorum" diyor (Barbour). Ancak, sağ duyu evreni anlamak için
hiçbir zaman güvenilir bir yol gösterici olmadı-Copernicus
Güneş'in Dünya çevresinde dönmediğini ilk söylediğinden beri
fizikçiler algılarımızı şaşırttılar. Herşeye rağmen, Dünya 67,000
mil/saat hız ile boşlukta dönerken en ufak bir hareket bile
hissetmiyoruz. Barbour zamanın geçtiğine dair hissimizin,
"Düz Dünya Cemiyeti"nin (Flat Earth Society) batıl inancı
kadar yanlış olduğunu iddia ediyor."(42)
Yukarıda da görüldüğü gibi, ünlü fizikçi
Barbour, zamanın mutlak olduğuna dair sahip olduğumuz inancın batıl
olduğunu belirtmektedir. Ve günümüzde fizik alanındaki araştırmalar
bu gerçeği açıkça göstermektedir. Zaman mutlak değildir, meydana
gelen olaylara göre farklı algılanan göreceli bir kavramdır.
Nobel ödüllü ünlü genetik
profesörü ve düşünür François Jacob ise, Mümkünlerin Oyunu adlı
kitabında zamanın geriye akışı ile ilgili şunları
anlatır:
Tersinden gösterilen filmler,
zamanın tersine doğru akacağı bir dünyanın neye benzeyeceğini
tasarlamamıza imkan vermektedir. Sütün fincandaki kahveden
ayrılacağı ve süt kabına ulaşmak için havaya fırlayacağı bir
dünya; ışık demetlerinin bir kaynaktan fışkıracak yerde bir
tuzağın (çekim merkezinin) içinde toplanmak üzere duvarlardan
çıkacağı bir dünya; sayısız damlacıkların hayret verici
işbirliğiyle suyun dışına doğru fırlatılan bir taşın bir insanın
avucuna konmak için bir eğri boyunca zıplayacağı bir dünya.
Ama zamanın tersine çevrildiği böyle bir dünyada, beynimizin
süreçleri ve belleğimizin oluşması da aynı şekilde tersine
çevrilmiş olacaktır. Geçmiş ve gelecek için de aynı şey olacaktır
ve dünya tastamam bize göründüğü gibi görünecektir.(43)
Tüm
olaylar bize belli bir sıralama yöntemi ile gösterildiği için,
zamanın hep ileri doğru aktığını düşünürüz. Örneğin bir
kayakçı hep dağdan aşağı doğru kayar, yukarı doğru kaymaz veya
bir su damlası su birikintisinden yukarı doğru
çıkmaz, hep aşağı doğru düşer. Bu durumda bir kayakçının
tepedeki hali geçmiş iken, aşağıya ulaştığı hali
gelecektir. Oysa eğer hafızamızdaki bilgiler, bir filmin başa
sarılması gibi tersine doğru gösterilmeye başlarsa
bizim için gelecek, yani aşağı inmiş hali geçmiş olur, geçmiş
ise yani tepedeki hali ise gelecek olur.
|
Beynimiz belirli bir
sıralama yöntemine göre işlediği için şu anda dünya üstte
anlatıldığı gibi işlememekte ve zamanın hep ileri aktığını
düşünmekteyiz. Oysa bu, beynimizin içinde verilen bir karardır ve
dolayısıyla tamamen izafidir. Eğer hafızamızdaki bilgiler geriye
doğru oynatılan filmlerdeki gibi dizilse, zamanın akışı da bizim
için geriye doğru oynatılan filmlerdeki gibi olacaktır. Böyle bir
durumda, geçmişi gelecek, geleceği de geçmiş olarak algılamaya
başlar, hayatı şimdiki düzeninin tam tersi bir düzende yaşarız.
Gerçekte ise zamanın nasıl aktığını,
ya da akıp akmadığını asla bilemeyiz. Bu da zamanın mutlak bir
gerçek olmadığını, sadece bir algı biçimi olduğunu gösterir.
Zamanın bir algı olduğu,
20. yüzyılın en büyük fizikçisi sayılan Einstein'ın ortaya koyduğu
Genel Görecelik Kuramı ile de doğrulanmıştır. Lincoln Barnett, Evren
ve Einstein adlı kitabında bu konuda şunları yazar:
Salt uzayla birlikte Einstein,
sonsuz geçmişten sonsuz geleceğe akan şaşmaz ve değişmez bir
evrensel zaman kavramını da bir yana bıraktı. Görecelik Kuramı'nı
çevreleyen anlaşılmazlığın büyük bölümü, insanların zaman
duygusunun da renk duygusu gibi bir algı biçimi olduğunu kabul
etmek istemeyişinden doğuyor... Nasıl uzay maddi varlıkların
muhtemel bir sırası ise, zaman da olayların muhtemel bir
sırasıdır. Zamanın öznelliğini en iyi Einstein'in sözleri
açıklar: "Bireyin yaşantıları bize bir olaylar dizisi içinde
düzenlenmiş görünür. Bu diziden hatırladığımız olaylar 'daha
önce' ve 'daha sonra' ölçüsüne göre sıralanmış gibidir. Bu
nedenle birey için bir ben-zamanı, ya da öznel zaman
vardır. Bu zaman kendi içinde ölçülemez. Olaylarla sayılar
arasında öyle bir ilgi kurabilirim ki, büyük bir sayı önceki bir
olayla değil de, sonraki bir olayla ilgili olur.(44)
Einstein'ın bu sözlerinden,
zamanın ileriye doğru aktığı fikrinin tamamen bir şartlanma olduğu
anlaşılmaktadır.
Einstein, Barnett'in
ifadeleriyle, "uzay ve zamanın da sezgi biçimleri olduğunu, renk,
biçim ve büyüklük kavramları gibi bunların da bilinçten
ayrılamayacağını göstermiş"tir.(45)
Genel Görecelik
Kuramı'na göre "zaman mutlak değildir, onu ölçtüğümüz olaylar
dizisinden ayrı, bağımsız bir varlığı
yoktur."
Rüyalarımız, zamanın
göreceliğinin anlaşılması açısından oldukça önemlidir. Biz uykumuzda
günlerce sürdüğünü düşündüğümüz olaylar yaşarken, aslında sadece
birkaç dakika hatta birkaç saniye süren bir rüya
görmüşüzdür.
Konuyu biraz daha
açıklamak için bir örnek üzerinde düşünelim. Özel olarak dizayn
edilmiş tek pencereli bir odaya konup, burada belirli bir süre
geçirdiğimizi düşünelim. Odada, geçen zamanı görebileceğimiz bir de
saat bulunsun. Aynı zamanda odanın penceresinden güneşin belirli
aralıklarla doğup-battığını görelim. Aradan birkaç gün geçtikten
sonra, o odada ne kadar kaldığımız sorulduğunda vereceğimiz cevap;
hem zaman zaman saate bakarak edindiğimiz bilgi, hem de güneşin kaç
kere doğup battığına bağlı olarak yaptığımız hesaptır. Örneğin,
odada üç gün kaldığımızı hesaplarız. Ama eğer bizi bu odaya koyan
kişi bize gelir de, "aslında sen bu odada iki gün kaldın" derse ve
pencerede gördüğümüz güneşin aslında suni olarak oluşturulduğunu,
odadaki saatin de özellikle hızlı işletildiğini söylerse, bu durumda
yaptığımız hesabın hiçbir anlamı kalmaz.
Bu örnek de göstermektedir ki,
zamanın akış hızıyla ilgili bilgimiz, sadece algılayana göre değişen
referanslara dayanmaktadır.
Farklı koşullarda,
insanların aynı zaman dilimini, daha uzun veya daha kısa
algılamaları da bunun bir örneğidir. Örneğin, ameliyattaki
kardeşinin çıkmasını bekleyen bir insan için, bir saatlik süre
aradan saatler geçmiş kadar uzun gelir. Ancak aynı kişi çok zevk
aldığı bir işi yaparken, bir saatin nasıl geçtiğini anlamaz.
Einstein'ın Genel Görecelik
Kuramı'nın bilimsel olarak ortaya koyduğu bir gerçek şudur: Zamanın
hızı, bir cismin hızına ve çekim merkezine olan uzaklığına göre
değişmektedir. Hız arttıkça zaman kısalmakta, sıkışmakta; daha ağır
daha yavaş işleyerek sanki "durma" noktasına yaklaşmaktadır.
Işık hızına yakın bir hızla uzay yolculuğuna
çıkan ikiz kardeşlerden biri, 30 yıl sonra geri döndüğünde,
dünyada kalan kardeş diğerine göre çok daha yaşlı olacaktır.
|
Bunu Einstein'ın bir örneği ile
açıklayalım. Bu örneğe göre ikiz kardeşlerden biri Dünya'da
kalırken, diğeri ışık hızına yakın bir hızda uzay yolcuğuna çıkar.
Uzaya çıkan kişi, geri döndüğünde ikiz kardeşini kendisinden çok
daha yaşlı bulacaktır. Bunun nedeni uzayda seyahat eden kardeş için
zamanın daha yavaş akmasıdır. Aynı örnek, ışık hızının yüzde doksan
dokuzuna yakın bir süratle hareket eden roketle uzayda yolculuk
yapan bir baba ve Dünya'da kalan oğlu için de düşünülebilir.
Einstein'e göre, "Eğer babanın yaşı 27, oğlunun
yaşı 3 olsa, 30 dünya senesi sonra baba dünyaya döndüğünde oğul 33
yaşında, baba ise 30 yaşında olacaktır." (46)
Zamanın izafi oluşu,
saatlerin yavaşlaması veya hızlanmasından değil; tüm maddesel
sistemin atomaltı seviyesindeki parçacıklara kadar farklı hızlarda
çalışmasından ileri gelir. Zamanın kısaldığı böyle bir ortamda insan
vücudundaki kalp atışları, hücre bölünmesi, beyin faaliyetleri gibi
işlemler daha ağır işlemektedir. Böylelikle kişi zamanın
yavaşlamasını hiç fark etmeden günlük yaşamını sürdürür.
41- Tim Folger, "Buradan
Sonsuzluğa", Discover, Aralık 2000, s.54 42-
Tim Folger, "Buradan Sonsuzluğa", Discover, Aralık 2000, s.54 43- François Jacob,
Mümkünlerin Oyunu, Kesit Yayınları, 1996, s. 111 44- Lincoln Barnett, Evren
ve Einstein, Varlık Yayınları, 1980, s. 52-53 45- Lincoln Barnett, Evren
ve Einstein, s. 17 46- Paul Strathern,
Einstein ve Görelilik Kuramı, Gendaş Yayınları, 1997, s. 57
Alıntı:
İnternet kaynağı
Hiçbir
yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca
bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden
alıntı yapılabilir.
The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli
Ana Sayfa /index /Roket bilimi /
E-Mail /CetinBAL/Quantum Teleportation-2
Time Travel Technology /Ziyaretçi
Defteri /UFO Technology/Duyuru
Kuantum Teleportation /Kuantum Fizigi
/Uçaklar(Aeroplane)
New World Order(Macro Philosophy)
/Astronomy
|