Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90  05366063183 -Turkey / Denizli 

         ZAMANDA YOLCULUK

EİNSTEİN görelilik  kuramlarını  ortaya atıncaya kadar, zaman, fiziki koşulları  ne olursa olsun herkes için aynı olan, mutlak ve evrensel bir olgu biçiminde tanımlanırdı.Özel görelilik kuramındaysa  Einsteinın, iki olay arasında  ölçülen aralığın, gözlemcinin nasıl hareket edeceğine bağlı olduğunu gösterdi.Özetle, ayrı yönde ve hızda hareket eden  aynı iki olay arasında farklı uzunlukta aralıklar algılayacaktır.Bu etki genel olarak  ‘ikizler paradoksu’ ile açıklanır.Diyelim, Sally ve Sem ikiz kardeş.Sally bir uzay gemisine biniyor, yakınlarda bir yerlerde yıldızın çevresinden dolanıp tekrar dünyaya dönüyor.Gerçi bize en yakın yıldız 4 ışık yılı uzaklıkta; ama hesap kolay olsun diye yıldızı yerinden alıp burnumuzun dibine, yarım ışık yılı uzaklığa koyalım.Misal bu ya, Sally’nin gemisi de ışık hızına yakın bir hızda gitsin.Sonuçta Sally’in gemisi  gidiş geliş yolculuğu 1 yılın hemen üzerinde tamamlayacaktır..Ama uzay gemisinden indiğinde birde bakacak, Dünya’da  10 yıl geçmiş.Yani aynı gün  doğdukları  halde, kardeşi şimdi kendisinden 9 yıl daha yaşlı. Bu örnek, zamanda yolculuğun sınırlı bir biçimini gösteriyor.Sally, geleceğe  dokuz yıllık bir sıçrama yapmış oluyor.

Ağırlaşan zaman

İki gözlemci birbirlerine göre  hareket halinde olduklarında zamanın yayılması ya da genişlemesi denen etki ortaya çıkar.Gündelik yaşamımızda, bilim kurgunun standart malzemesi olan ‘zaman bükülmesi’ gibi olaylar göremeyiz.Çünkü etki ancak ışık hızına yakın hareketler söz konusu olduğunda  kendini belli eder.Günümüzün uçak yolculuklarında bile ancak birkaç nano saniye ( saniyenin milyarda biri) ölçeğinde bir zaman genişlemesi olur.Gerçekten dramatik zaman genişlemelerini izleyebilmek için günlük deneyimlerimizin çok ötelerine bakmamız gerekir.Büyük parçacık hızlandırıcı makinalarda elektrik yüklü atomaltı  parçacıklar, dev süperiletken mıknatısların yardımıyla ışık hızına yakın hızlara kadar çıkarılabilir.Bazı parçacıkların örneğin elektronun daha ağır bir türü olan müonun bir iç saati olduğu söylenebilir.Çünkü bunlar çok kesin bir yarılanma ömrü çerçevesinde bozulurlar..Ama  hızlandırıcılar  içinde ışık hızına yakın giden müonların bozunmasının, filimlerdeki çok yavaş çekilmiş sahneler gibi ağırlaştığı gözleniyor.İşte Einstein’ın kuramının doğruluğuna  yeni bir kanıt.Bazı kozmik ışınlar da olağan  üstü zaman kaymaları yaşıyor.Yüksek enerjili bu parçacıkların hızı, ışığın hızına öylesine yaklaşıyor ki, bunların açısından bakıldığında gök adamızı boydan boya geçmeleri birkaç dakika alıyor.Oysa Dünya’nın referans çerçevesinde bu süre onbinlerce yıl gibi görünüyor.Eğer zaman genişlemesi olmasaydı, bu parçacıklar Dünya’ya ulaşamazdı.

 

Hız zamanda ileriye atlamanın bir yolu.Ötekiyse kütle çekimi.Genel görelilik kuramında Einstein, kütle çekiminin zamanı yavaşlatacağını öngörmüştü.Bu durumda, eğer yeterince duyarlı gözlem yapabilecek donanımda olsaydık, evimizin çatısındaki bir saatin, Dünya’nın merkezine daha yakın olan  (dolayısıyla kütle çekimini  daha güçlü duyan) bodrumdaki bir saate göre daha hızlı çalıştığını  farkedecektik.Bu durumda saatlerin uzayda, yere göre daha da  hızlı gideceği kesin. Tabii bunu bizim kendi duyularımızla algılamamız olanaksız.Ancak duyarlı saatler kullanılarak yapılan deneylerde  bu etki ölçülmüş bulunuyor.

Bir nötron yıldızının yüzeyinde kütle çekimi öylesine güçlüdür ki, zaman, Dünya’da ölçülen zamana göre % 30 yavaşlar.Eğer nötron yıldızından Dünya’ya bakılabilecek olsa, Dünya’daki olayların akışı, bir video filminin hızla ileriye sarılışında olduğu gibi görünürdü.Bir karadelik ise zamanın bükülmesinin son noktası.Karadeliğin olay ufkunun yüzeyinde zaman, Dünya’ya göre durmuş olarak görünür.Anlamı şu: Karadeliğin yakınlarındasınız ve içine düşmek üzeresiniz.Siz olay ufkunun yüzeyine varıncaya kadar evrenin sonsuza kadar olan geleceği gözlerinizin önünden geçecektir.Bu durumda, olay ufkunun içindeki bölge, dışarıdaki evren açısından zamanın sonun da ötesinde olacaktır.Hadi olmazı, olur yapalım ve bir astronotu (muazzam kütle çekimiyle paramparça olmadan) karadeliğin hemen yakınına kadar götürüp sağ salim getirelim.Pardon, nereye getirelim dedik? Astronot geriye gelmezki.O şimdi geleceğin çok uzak bir yerlerinde.

 

Başım Dönüyor!

Zamanda ileri gittik; peki geriye gitmeye ne dersiniz? Bu iş biraz daha sorunlu.1948 yılında Princeton Üniversitesi İleri Araştırmalar Enstitüsü’nden matematikçi  Kurt Gödel, Einstein’ın kütle çekimi alanı denklemlerine, ekseni etrafında dönen bir evreni tanımlayan bir çözüm getirdi. Evrenin dönüşü ışığı ( ve dolayısıyla cisimler arsındaki nedensellik bağlarını da ) birlikte sürükleyecekti. Dolayısıyla maddi cisimde, ışık hızını aşmaya gerek kalmaksızın uzayda ( dolayısıyla zamanda) kapalı bir halka çizecekti.Tabii Gödel’in çözümü, bir matematiksel acaiplik olarak bir kenara atıldı.Zaten evrenin bir bütün olarak döndüğünü gösteren herhangi bir gözlemde yok. Gene de Gödel’ in modeli, zamanda geriye gitmenin görelilik kuramınca yasaklanmadığını  ortaya koydu. Aslında  Einstein da kuramının bazı durumlarda geçmişe yolculuğa izin verdiği düşüncesinden rahatsızlık duyduğunu ifade etmiştir.

 

Daha sonra geçmişe yolculuğa izin veren başka kuramlar da ortaya çıktı.Örneğin, 1974 yılında Tulane Üniversitesi’nden Frank Tipler, kendi ekseni etrafında ışık hızına yakın hızda dönen ağır ve sonsuz uzunlukta bir silindirin, gene ışığı silindir çevresinde bir halka oluşturacak biçimde döndürerek astronotların kendi geçmişlerini ziyaret etmelerine  olanak sağlayacağını hesapladı. 1991 yılında da Princeton Üniversitesi’nden Richart Gott, büyük patlamanın  ilk anlarında ortaya çıktığı düşünülen  yapılar olan kozmik sicimlerinde geçmişe yolculuk için benzer sonuçlar sağlayacağını hesapladı.

 

Ancak bir zaman makinesi için, ‘Kurtdeliği’ kavramına     dayanan en gerçekçi  senaryo, 1980’li yılların ortalarında oluşturuldu.

Bilimkurgunun klişe malzemesi kurtdelikleri, uzayda çok uzak iki noktayı birbirine bağlayan  kestirme yollar olarak kavramlaştırılıyor. Olası bir kurtdeliğinin içine atladınız mı, gökadanın öteki ucundan çıkmanız  an meselesi!

Genel göreliğe göre kütleçekimi yalnızca zamanı değil, uzayı da büktüğünden  kurtdeliği kavramı Einstein’ın kuramıyla da çelişmiyor. Kuram, uzaydaki iki noktanın alternatif olarak biri yola, biri de tünele benzetilebilecek alternatif geçitlerle birleştirilmesine izin veriyor.Matematikçilerin dilinde bu, ‘çoklu bağlanmış’ bir uzay. Nasıl bir tepenin altından geçen tünel, üzerinden geçen  yoldan daha kısa olabiliyorsa, bir kurtdeliği de bildiğimiz uzaydan geçen tanıdık yoldan daha  kısa olabilir.Kurtdeliği, Carl Sagan tarfından 1985 yılında yazdığı Contact  adlı romanda ( Türkçeye Mesaj adıyla çevrildi) bir bilimkurgu aracı olarak kullanılmıştı.Sagan’ ın isteği üzerine kuramsal fizikçi Kip Thorne ve arkadaşları kurtdeliklerinin bilinen fizik yasalarıyla tutarlı olup olmadığını incelediler.Thorne ve ekibinin çıkış noktası, kurtdeliğinin muazzam bir kütleye sahip olması, dolayısıyla  da bir karadeliği andırması gerektiğiydi. Ancak karadeliğin içine giren her şeyin kaybolduğu tek bir kapısı varken, kurtdeliğinin bir girişi, bir de çıkışı olacaktı.

Kurtdeliğinden geçilebilmesi için, delikte Thorne’ un egzotik olarak tanımladığı maddeden bulunması gerekiyor.Bu büyük kütleli bir sitemin kendi ağırlığı altında çökerek bir karadelik oluşturma yolundaki doğal eğilimi dengelemek için gerekli. ‘kütleçekimsel itim’ negatif enerji ya da negatif basınçla  oluşturulabilir.Belli kuantum sistemlerinde negatif enerji durumları var olabiliyor ve bu da  Thorne’un istediği  egzotik maddenin fizik yasalarınca dışlanmadığını gösteriyor.Ancak sorun, bir kurtdeliğini kararlı hale getirmeye yetebilecek miktarda itici maddeyi  bir araya toplayabilmek.

Thorne ve arkadaşları, bir kurtdeliğinin oluşturulabilmesi halinde bunun kısa sürede bir zaman makinesine dönüştürülebileceğini de anladılar.Bir kurtdeliğinden geçen bir astronot evrenin başka bir yerinden çıkmakla kalmıyor, isterse zaman içinde de farklı bir yere, geleceğe yada geçmişe ulaşabiliyordu.Kurtdeliğini zamanda yolculuğa göre ayarlamak isteyince yapılacak şey, ağızlardan birini bir uzay gemisiyle çekerek bir nötron yıldızının yüzeyinin yakınlarına  kadar getirmek.Nötron yıldızının güçlü kütle çekimi kurtdeliğinin girişi yakınlarında zamanı yavaşlatacak ve böylece giriş ve çıkış arasındaki zaman farkı giderek artacaktır.Bundan sonra her iki ağız da uzayda uygun bir yere sabitlendiğinde bu zaman farkı da  sabitlenmiş olacak.

 

Diyelim, kurtdeliğinin iki ağzı arasındaki  zaman farkı 10 yıl olsun.Kurtdeliğinden bir yönde geçen astronot, geleceğe 10 yıllık bir sıçrama yapmış olacak; buna karşılık öteki uçtan giren astronot da geriye doğru 10 yıl atlayacak.Böylece ikinci astronot eğer başladığı yere bildik uzaydan hızlı bir şekilde dönerse,  daha yolculuğuna çıkmadan önce evine geri dönmüş olacak.Özetlenecek olursa, uzayda kapalı bir çember, zamanda da bir çember haline gelebilir.Tek sınırlama, astronotun ilk yapıldığı tarihten daha geride bir zamana gidememesi.

                                 

Tabii kurtdelikli bir zaman makinesi yapma projesinin en çetrefil sorunu, kurtdeliğinin kendisini yapmak. Ancak bir olasılık, uzayda Büyük Patlama(Bing-Bang) ürünü olan  bu gibi yapıların bir örüntü oluşturması.Eğer bunlar varsa, çok ileri bir uygarlık da bunlardan birini elegeçirilebilir.Ya da kurtdelikleri, Planck uzunluğu denen çok küçük ölçeklerde bir atom çekirdeğinin 10*(-20) si  boyutlarında var olabilir.İlke olarak da böylesine bir mini kurtdeliği bir enerji atlamasıyla karalı hale getirilebilir ve daha sonra da ‘bir biçimde’ kullanılabilir boyutlara çıkarılabilir.

Hadi, mühendislik problemlerinin üstesinden geldik diyelim.Peki, karşı karşıya kalabileceğimiz., bir nedensel paradokslar dizisini ne yapacağız? Örneğin, gene bir bilimkurgu filminden bir anektod. Zaman   yolcusu, geçmişe ulaşıp annesini, henüz genç bir kızken öldürüyor.Eğer kız ölürse, bu zaman yolcusunun annesi olmayacak.Bu durumda zaman yolcusu da hiç doğmamış olduğundan nasıl geri gidip annesini öldürecek?

                  

Bu türden parodokslar, zaman yolcusu geçmişi  değiştirmek gibi aslında  olanaksız bir işe kalktıkça her zaman ortaya çıkacak.Ancak bu, bir kimsenin  geçmişin bir parçası olmasına engel değil. Diyelim yolcumuz geçmişe gitti ve bir kızı öldürülmekten kurtardı; bu kızda büyüyüp evlenir ve yolcumuzun annesi olur.Bu durumda ilinti silsilesi artık kendi içinde tutarlı ve herhangi bir çelişki yok.Demek ki, sebeb – sonuç ilişkilerinde tutarlılık gereği, bir zaman yolcusunun  ne yapıp ne yapmayacağına sınırlar getirilebilir, ancak, zaman yolculuğunu olanaksız  kılmaz.

Zamanda yolculuk, çelişkiden kaçınsa bile, gene  de gariplikleri tümüyle ortadan kaldırıyor değil.Zamanda yolculuk yapan birinin geleceğe  doğru bir yıl sıçrayarak, bir derginin o tarihteki sayısında bir matematik proplemini okuduğunu, ayrıntıları  not ettiğini, sonra da kendi zamanına dönerek teoremi bir öğrenciye öğrettiğini, öğrencinin de bunu  derginin o tarihteki sayısında  yazdığını düşünün.

Bu durumda şu soru ortaya çıkıyor: Teorem konusundaki bilgi nerden geldi?Açık ki, zaman yolcusundan gelmedi.Çünkü kendisi yazılmış teoremi yalnızca okuyup not etti.Öğrenciden de gelmedi; çünkü o da yolcudan öğrendi.Bilgi mantığa aykırı olarak hiçbir yerden gelmemiş görünüyor.Zamanda yolculuğun garip sonuçları, bazı bilim adamlarının bu düşünceyi baştan reddetmelerine yol açıyor.Cambridge Üniversitesi’nden Stephan W.Hawking, neden sonuç çemberlerini yasaklayan bir ‘kronoloji koruma varsayımı’ önermiş bulunuyor.Ancak görelilik kuramı bu tür çemberlere izin verdiğinden, kronolojinin korunması, işe müdahale ederek geçmişe yolculuğu önleyecek bir başka faktörün varlığını gerektiriyor.Bu faktör ne olabilir? Önerilen çözümlerden bir tanesi, kuantum süreçlerinin imdada yetişmesi.Bir zaman makinesinin varlığı, parçacıkların kendi geçmişlerine  dönmesine izin verir.Yapılan hesaplar, ortaya çıkan çalkantının giderek kendini güçlendireceğini ve sonunda kurtdeliğini yok edecek, kontrolden çıkmış  büyük bir enerji çıkışına yol açacağını ortaya koyuyor.Kronolojinin korunması, hala bir varsayım; dolayısıyla da, zamanda yolculuk hala  bir olasılık.Olasılıkların ortadan kalkıp kesin bir yanıt verilebilmesi için , kuantum mekaniğiyle genel göreliğin, bir başka deyişle atomaltı ölçekte etki eden üç kuvvetle, kozmolojik ölçüde etkili kütleçekim kuramının, süpersicim   ya da uzantısı olan M-kuramı gibi bütüncül bir kuram altında birleşmesiyle ortaya çıkabilir. Belki de  inşasına başlanmış olan yeni kuşak parçacık hızlandırıcıları, atomaltı düzeyde kurtdelikleri oluşturulabilecek ve bunlar  da parçacıklara zaman içinde bir tur attırabilecek.Bu, herhalde H.G Wells’in düş ürünü zaman makinesinden bir hayli farklı olacak. Ancak, fiziki gerçeklik konusunda zihnimizdeki  resmi olağan üstü değiştireceği kesin.

Paul Davies ‘How To Build A Time Machine’      Scientific American, Eylül 2002  Çeviri: Raşit Gürdilek (Bilim ve Teknik –Eylül 2002)  Düzenleme :Çetin Bal /

Hiçbir yazı/ resim  izinsiz olarak kullanılamaz!!  Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla  siteden alıntı yapılabilir.

The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90  05366063183 -Turkiye/Denizli 

Ana Sayfa /index /Roket bilimi / E-Mail /CetinBAL/Quantum Teleportation-2   

Time Travel Technology /Ziyaretçi Defteri /UFO Technology/Duyuru

Kuantum Teleportation /Kuantum Fizigi /Uçaklar(Aeroplane)

New World Order(Macro Philosophy) /Astronomy

 

 

Sayfalar: 1. 2.  3. 4.  5. 6. 7. 8. 9. 10.