Time Travel Research Center © 2005 Cetin BAL - GSM:+90  05366063183 - Turkey / Denizli 

[ Paralel Evrenler| Zaman Nedir? |Philadelphia Deneyi | UFO Motoru |Gravitik Sevk ]

  ZAMANDA YOLCULUK MÜMKÜN MÜ ?

Bir Zaman Makinesi Modeli

Bugün için gerçek anlamda yakın yıldızlar ve galaksiler arasında bir şehirden diğerine yol almak kadar hızlı yolculukları düşlüyorsak ışık hızı bariyerini dolayısıyla bizi ve hız limitlerimizi sınırlayan/belirleyen zaman ve boyut faktörünü aşacak uzay araçlarına ihtiyacımız olacaktır. Bu anlayış içerisinde derin uzay yolculukları ve zamanda yolculuk konusunda ciddi adımlar atmaktan söz edeceksek bir üstuzay yolculuğunu düşünmüş olmamız gerekir..Üst uzay bizim toplumumuz için hala büyük bir sırdır.Ve henüz Albert Einstein üstadın genel görecelik ve yüzyılın kuantum fiziği ufkunda beliren kurt delikleri kuramları çerçevesinde anlaşılmaya çalışılan bu gerçek henüz tam olarak kabül görmüş ve anlaşılmış değildir.

               

Amerika birleşik devletlerinde sadece spekülasyondan ibaret sözde bilimsel bir çok olay dünya medyasına yansımaktadır. Bunlar kısaca ''free energy, time travel, antigravity, ufo'' olayları olarak özetlenebilir. Ben uzun yıllardır UFO  teknolojisi konularında  araştırma yapan ve bu konuda teoriler geliştiren bir kişi olarak kendi açımdan 51.bölge hikayesini ortaya atan Bob Lazar'ın hikayesi ve philadelphia deneyi ile ilgili spekülasyonlardaki ifadelerin benim yıdızlar arası yolculuk ve zaman yolculuğu fikirlerimle birebir örtüştüğünü belirtmek isterim.  

Image510.gif (34680 bytes)        poster.jpg (41615 bytes)

BOB LAZAR 'IN HİKAYESİ: Anlatılanlara göre Bob Lazar Nevada'daki ünlü 51.Bölge'de bulunmuştu. Aslında bir fizik uzmanı olan Lazar, ABD hükümeti tarafından resmen görevlendirilmişti. Lazar hiç çekinmeden birkaç ayrı UFO tipini tarif etti. Lazar'ın ifadelerine göre bu gizli üs'deki hangarların içinde UFO benzeri uçan disklerin deneyleri yapılıyor ve uçuş prensipleri deneniyordu. Lazar; disklerin uçabilmesi için adına ''yerçekimi Amplifikatörü'' denen bir aygıt geliştirilmişti. 

MaglevUFO2.jpg (5754 bytes)     MaglevUFO1.jpg (6648 bytes)  

Aygıtın planları dünya dışı canlılar tarafından hazırlanmıştı. İki tür UFO vardı, birisi ''omicron'' adı verilen bir gezegen veya bir yıldız çevresinde kısa yolculuklar yapabilen diskti. ''Delta'' adlı diğer tip ise, uzay-zaman alanı içinde hareket edebilen ve bu şekilde yıldızlar ve galaksiler arası yolculuk yapabilen olağan üstü bir araçtı.Bu diskler ve araçlarla ilgili bilgi vardı ve uygulanıyordu.                                                                           

   distortion3.jpg (11133 bytes)          

1989 yılında Bob Lazar adında bir fizik mühendisi, Las Vegas televizyon istasyonlarından biri olan KLAS’da bir basın açıklaması yapmış ve S4 Bölgesi’nde UFO’ları yeniden oluşturmayla ilgili mühendislik projesinde görev almış olduğunu iddia etmişti. UFOların ''yerçekimini itici güç sistemi'' ne dayalı motorları üzerinde çalışmalar yaptığını söyledi.İki mıknatısın birbirini itmesi yada çekmesi gibi yerçekimi dalgalarının tersi bir dalgada yerçekimine karşı kullanılabilmekteydi. Bunların güç kaynakları bir anti-madde reaktörüydü.

Lazar orada kendisine gösterilen uzay aracın bizim medeniyetimizden binlerce yıl daha gelişmiş seviyede bir teknolojiye sahip olduğunu ancak görünüşe göre bizlerden daha kısa varlıklar için yapıldığını vurgulamıştır. Lazar açıklamalarına ayrıca adı geçen bölgede dünya dışı varlıklara ait 9 adet disk şeklinde uzay aracı olduğunu da eklemişti:

“Bu disklerden bir tanesi İsviçreli Eduard Billy Maier adındaki temasçının 1970 yılı ortalarında fotoğraflarını çekmiş olduğu ve Pleiades takım yıldızından geldiği iddia edilen araca benziyordu.”  

 

Lazar, takip eden aylarda kendisiyle yapılan röportajlarda, hikayesini daha ayrıntılı bir şekilde anlatmış, 51. bölgede bulunan birbirlerinden tamamen farklı disk şeklindeki 9 araç için yakıt olarak  223 gramlık –o  zamanlarda henüz keşfedilmemiş bir element olan– element 115’in kullanıldığını açıklamıştı:

“Bu element daha çok yanık turuncu renginde olup çok yumuşaktır. Öyle ki tırnağınızla üstüne çentik bile atabilirsiniz. Ancak çok ağırdır. Elementin bir parçasını kaldırdığınızda onun kurşun olmadığını hemen söyleyebilirsiniz. Şaşırtıcı derecede ağırdır.”

Las Vegaslı bir araştırmacı-gazeteci olan George Knapp Lazar’ın geçmiş iş yaşamı araştırmış ve önceden gerçekten de Los Alamos’ta yaşadığını ve oradaki Las Alamos Ulusal Laboratuarı’nda fizikçi olarak çalıştığını doğrulamıştır. Ayrıca Lazar’ın iddia ettiği dönemlerde 51. Bölge/S4’de çalıştığını yasal olarak da onaylanan çalışma kayıtları, Donanma İstihbarat Departmanı’ndan sağlanmıştır.

       

Lazar’ın fizik, elektrik mühendisliği ve itici güç sistemleri alanlarındaki sağlam ve güvenilir geçmişi nedeniyle kendisiyle pek çok görüşmede bulunulmuştur. Bugüne kadar işi, üssü, çalışma arkadaşları ve yapımı oldukça zor olan uzaylı araçları hakkında çok detaylı tarifler ve bilimsel bilgiler sunmuştur.  

     

HAVA İSTİHBARAT MERKEZİ ÜYESİ ANLATIYOR:

51. Bölgede görülen disk şekilli cisimlerle ilgili diğer bir olay,  bir Hava Kuvvetleri emeklisi olan gazeteci Robert Dorr tarafından bildirilmiştir.

Dorr, 1953 yılı Nisan ayında Nellis test üssünde görev yapan Hava Teknik İstihbarat Merkezi takımının bir üyesinin, kendisine, yeniden düzenlemesi yapılmış bir uçan dairenin görgü şahidi olduğunu ihbar ettiğini belirtmişti. Cismin tanzimi, söylendiğine göre, Doğu Kıyısında gerçekleştirilmişti.

 

 

                                   

 

 

“O, 8,5 m. çapında kusursuz bir diskti. Kalınlığı çemberin çevresinde 30 cm.den başlarken ortaya doğru 3,5 metreye ulaşıyordu. Savaş uçaklarınkine benzer yükseltilmiş bir kokpiti, hemen altında da onu çevreleyen 150’ye 150 cm. uzunluğunda ve 2 metre yüksekliğinde bir alan vardı. İtici güç sistemi tamamen mahvolmuştu, aygıtlar ve elektrik tertibatı tanıdık materyalleri içermesine rağmen neredeyse anlaşılmaz görünüyordu. Cisim, dünyanın yörüngesindeki bir ana gemi tarafından yönetilmek üzere dizayn edilmiş küçük bir araç olduğu kanısını uyandırıyordu. Boyutlarından ve hasar görmüş oturma yerlerinden anlaşılabileceği üzere, içinde görünüşe göre insan benzeri uzuvlara sahip 2 mürettebatı taşıyabilecek şekilde tasarlanmıştı, ancak bunlar çok daha kısa boylu varlıklar olmalıydı. Bu aracı bir insan pilotun sığabileceği şekilde tekrar dizayn etmek aylar sürmüştü.”

  boblazarres.jpg (8284 bytes)     

                        

   

BOB LAZAR 'A GÖRE UFO 'LAR NASIL ÇALIŞIYOR: Lazar uçan disklerin bir anti-madde reaktörüne sahip olduğunu ve bu reaktörün yakıt olarak atom sayısı 115 olan bir elementi kullandığını ifade ediyor.Lazar element 115 in dünyadaki elementler gibi tek yönlü değil, iki ayrı amaçla kullanılabilen bir element olduğunu belirtiyor ve açıklıyor; ''dünya biliminin henüz bilmediği ve özelliğini tanımlayamadığı yerçekimi enerjisi'' ni element 115 sağlıyor ki bunun adı A Enerjisi, bu enerji element 115'in çekirdeğinden kaynaklanıyor ve yayılıyor, ikinci olarak da, element 115 anti-madde radyasyonunun kaynağı, bu da gereken hareket gücünü oluşturuyor.Lazar'ın anlatımına göre adı geçen çekim veya uçuş Amplifikatörü'nün sistemi A enerjisini bir yere odaklayarak, uzay- zamanın bükülmesini sağlıyor, uzay-zaman bükülümü ise,bir astro-fizik deyimi,basit bir anlatımla ışık hızından çok daha fazla bir süratle zamanın ve üç boyutlu uzayın dışında mekan değişimi olarak düşünülebilir. uzay-zaman bükülmesi yine bir astro-fizik tanımıyla bir kara Delik' in çekim alanı kadar bir güç alanını oluşturuyor. Böylece elde edilen dev enerji , ışık yılı gibi çok büyük uzaklıkların aşılmasını sağlıyor.

        

Lazar ekliyor; ''bir uzay-zaman bükülümü içinde yolculuk yapılırken, element 115, element 116 denen bir başka elemente dönüşerek bir anti-madde alanını da yaratıyor.Anti-madde alanında oluşan zıt alan ise, element 116 sayesinde %100 enerjiye dönüşebiliyor.Reaksiyonun ısısı sonucunda, ortaya çıkan elektiriksel enerji yeterli olduğu gibi, bir tür termo elektrik jenaratörü oluşturuyor. Sözünü ettiğim A Enerjisi, böyle sağlanırken, delta durumuna geçildiğinde A Enerjisi, uzay-zaman bükülümünü sağlayınca bir tür kara Delik ortaya çıkınca, ışık yılları aşılabiliyor...'' 

 plans8.jpg (14907 bytes)     reactor3.jpg (13673 bytes)       

Bob Lazar: Bu araçlar kendi çekim alanlarını yaratıyorlar.Nasıl dünya herşeyi kendine doğru çekiyor ve yerde tutuyorsa, onlar bu yerçekimsel alanın bir benzerini  kendilerine göre araç çevresinde yaratıp bu gücü bir hareket kaynağı olarak kullanmaktadırlar.Bu araçlar kendi yerçekimsel atmosferlerini yaratabiliyorlar.Dünya tüm maddeleri aşağı çektiği için onlarda aynı ortamı yaratıp aşama aşama kendilerini iten bir oluşuma geçebiliyorlar.Disk şeklindeki uzay araçları bir tür atom reaktörüne sahiptirler.Bir tür termoelektrik jenaratörü olan bu reaktör elektrik enerjisi üretiminde kullanılıyor.Bu reaktörü çalıştırmak için element 115 denen yüksek oktanlı bir sıvı, element 116 denen bir başka elemente dönüşerek çekirdek parçalanması ile anti nükleeer tepkime meydana getirmektedir.Bu işlem sonucu  % 100 enerji dnüşümü gerçekleşerek reaktörde muazzam bir ısı oluşturulmaktadır.Bu antimadde reaktörü bir tür anti nükleer enerjiyle işletilen  mini bir termoelektrik santralidir.Burdan elde edilen elektrik enerjisi dalga klavuzuna ve yerçekimi amplifikatörlerine sürülmektedir....

Çetin BAL: Böylece disk biçimli uzay aracı çevresinde belli bir frekans ve yoğunlukta elektromanyetik bir güç alanı meydana gelmektedir.Buna A enerjisi denmektedir. A enerjisi disk biçimli aracın içerisine girdiği üç boyutlu uzay zaman geometrik çizgilerini bir dördüncü boyuta doğru esneterek bükebilen elektromanyetik bir güç alanıdır. Düz uzay/zaman alanı çizgileri  ''disk biçimli uzay aracının güç alanı tarafından''  hareket edilecek uzay/zaman koordinat noktalarına doğru bükülerek asimetrikleştirilir.Böylece uzay/zaman çizgilerinin asimetrikleştiği yöne doğru araç ışık hızında hareket kazanır. Kendi boyutumuz içinde - kendi uzay/zaman sürekliliğimiz  içinde - uzay gemimizin yerçekimsel asılım potansiyeli altında kazanabileceği en son hız limiti ışık hızıdır. Işık hızının üstü hızlara çıkabilmek için mutlaka üst uzay/zaman denen farklı zaman/uzay süreklilikleri içerisine girmemiz ve o boyutlarda hareket etmiş olmayı düşünmemiz gerekir.

                                

                                       

Çetin BAL: Bob Lazar' ın ifadelerine göre bu disk biçimli araçlar dört boyutlu uzay/zamanın çerçevesi içerisinde hareket edebilmektedirler.Bunun anlamı sadece üç boyutlu evrensel hologram içerisinde değil, zaman boyutunuda içerisine alan dört boyutlu bir hologram içerisinde bu gemiler geçmişe ve geleceğe de yolculuk yapabilmektedirler.Disk biçimli bu uzay aracına ait güç ve itme sisteminin çalışmasıyla gemiyi ve içerisindeki yolcuları tümüyle içerisine alan elektromanyetik bir güç alanı meydana gelir.Bu güç alanı( yukarıdaki ve yandaki animasyonlarda görülen disk biçimli aracı saran ''eflatun renkli enerji alanı'' ) uzay/zaman ve yerçekimi alanlarına elektromanyetik rezonan ilkelerince bağlanarak yönlendirilebilir birleşik bir alan meydana getirir.Bu meydana gelen birleşik alanın genişliği oranında, araç, yerçekimi yokmuşcasına yerden    belli bir yükseklikte havada asılı kalır.Zaten disk biçimli aracın güç ve itme sistemi aynı zamanda bir antigravitasyon jenaratörü gibi iş görür.Bu güç ve itme sistemi sanki bir  wormhole(uzay/zaman eğrilikleri) yaratan bir jenaratör gibide algılanabilir.Bob Lazar'ın uçan disklerinde yerçekimi amplifikatörleri, dalga klavuzları, anti madde reaktörleri görülürken başka uzaylı gruplarda aynı A enerjisini üreten, uzay araçlarının tabanına oturtulmuş içi gaz dolu  helozonik iyon tüpleri ve Kristal enerji kaynaklarından bahsedilmektedir.Yine benim kendi araştırmalarımda benzer bir sevk sistemini ortaya koymaktadır. Benim Zaman Makinesi  modelimdeki güç ve itme sistemide bu araçların çalışmasına benzer biçimde içerisinde elektron plazması dolanan helezonik manyetik tüpler denen alan enerjisi üreteçleriyle donatılmış bir sistemdir.Zaman yolculuğu için Zaman Makinesinin içerisindeki bu dairesel manyetik vakum tüpleri boyunca dolanan elektron plazmasının hızı ışık hızına eriştiğinde bu tüplerden yayılarak zaman makinesini(disk biçimli ya da küre biçimli uzay gemisini) içerisine alan bir güç alanı oluşur.Bu güç alanı etkisi yerçekimini kendi çevresinde nötralize ederek aracı güç alanları üstünde yükselterek havada asılı kalmasını sağlar.

Gemi  yada zaman makinesi  bu durumda  başka yıldız sistemlerine başka zamanlara ve boyutlara geçişe hazır durumdadır.Bu noktadan sonra araç içindeki dairesel döşenmiş manyetik tüpler boyunca ışık hızında devreden plazmik enerji akımının hızı ışık hızının üstünde bir hıza doğru yükseltildiğinde oluşan enerji alanının yüksek frekanslı radyasyon alanı geminin maddesini oluşturan fotonlarla reaksiyona girer bu reaksiyon sonucu maddenin titreşimleri ışık hızının üstünde bir hızla titreşmeye zorlanır. Ve bunun sonucunda zaman makinesi tümüyle ortadan kaybolarak bir üst uzayın ''zaman -mekan sürekliliği'' içerisine girmiş olur.Böylelikle kendi uzay -zaman boyutumuzu aşarak bir önceki  ve bir sonraki za man dalgalarımızla eşzamanlı olduğumuz bir boyuta yükselmiş oluruz.Dolayısıyla üst uzaya çıkmak demek, yine kendiside bir zaman dalgası olan kendi uzay/zaman hologramımızın bir önceki ve bir sonraki zaman dalgalarına ait geçmiş ve gelecekteki uzay noktalarından birine hareket edebilme olanğını elde edebilmek demektir.[ zaman yolculuğunun şematik ifadesi ]

                       zamancizgisiresmi.jpg (16534 bytes)

Sözde bazı kişiler dünya dışından geldikleri varsayılan UFO 'ların içlerindeki dış uzaylılarla iletişim kurduklarını iddia etmektedirler.Bu iletişimler sonucu alınan üst uzay yolculuğuna ait sözde bilgiler bilimsel anlayışın ufukları içerisinde ne kadarda asılsız iddialar olarak görülselerde ana fikir olarak bu anlatımların gerçeğin çokta dışında fikirler olmadığını kendi adıma söyleyebilirim. Bu UFO temascılarından biri olan Edvart Billy Meier' ın Semjase adında bir dünya dışı varlıktan aldığını iddia ettiği bilgiler ve Türkiye'de yaşayan ve kendisiylede bizzat tanışıp görüştüğüm sayın Ömer Sami Ayçiçek beyin Agarta uygarlığı denen bir uzay uygarlıgıyla medyumsal bir ilişki sonucu semiyun isimli varlıktan aldığı bilgiler son derece ilginç!

Billy Meier'in  uzaylılarla görüşmesi:

...Ya da cevap bizim çok uzak geçmişimizde saklı. Nasıl mı? 1975 yılının Ocak ayında İsviçreli bir çiftçi olan Eduard Billy Meier´ın başından garip bir olay geçti. Ve bu olay yaklaşık bir yıl sürecek olan bir öykünün ilk adımıydı. Bir sabah evinde otururken, kafasının içinde çınlayan bir ses, çevredeki belli bir yere gitmesini istedi, rahatsız olan Meier aldırmamaya çalıştıysa da, olay tekrarlanınca denilen yere gitme arzusunu yenemedi. Belli yere geldikten sonra bir saat kadar bekledi, tam dönmeye hazırlanırken, gökten gelen garip sesle duydu, başını kaldırıp baktığında tipik disk biçiminde bir UFO´nun yere doğru indiğini gördü. Yanında aracından hiç ayırmadığı kamerası vardı, ilk olarak cismin inişini görüntüledi, sonra yanına doğru gitmeye çalıştı ama yapamadı, engelleyen bir güç vardı. Sonra aracın ardında bir kadın belirdi, sarışın, uzun boylu, güzel bir kadındı, kulak memelerinin uzunluğu dikkat çekiyordu. Garip aksanlı bir Almanca ile konuşan kadın İsminin Sam Jase olduğunu ve Erra adlı bir gezegenden geldiğini söylüyordu. Erra gezegeni Boğa Burcu´ndaki Pleidas Takımyıldızı´nda bulunuyordu. Sam Jase´nin söylediğine göre Erra uygarlığı, bizden 13.000 yıl ilerdeydi, Erralılar anlaşmazlıkları saf düşünceye ulaşma yöntemiyle ortadan kaldırmışlardı. Teknolojileri çok ileriydi, 430 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunan Pleiades Takımyıldızı´ndan dünyaya 7 saat gibi akılalmaz bir sürede geliyorlardı. Sam Jase, beş tip uzay araçları olduğunu anlatıyordu, üç tipi yıldızlar arası yolculuklar için, birisi gezegenler arasında, beşincisi ise zaman yolculuğu amacıyla kullanılıyordu. Sam Jase, Pleidas ilişkisinin ilk adımıydı, daha sonra ziyaretler sürdü.

                        
Ptaah ve Asket adlarında iki Pleidaslı daha geldiler, anlattıklarına bakılırsa asıl anavatanları Erra değildi, daha önce Lyra Takımyıldızı´nda yaşıyorlardı. Toplum yoldan çıkmış ve sonunda nükleer bir yıkım herşeyi yok etmişti. Kıyımdan kurtulan bir grup, Erra´ya yerleşerek yeni bir uygarlık kurmuşlar, binlerce yıl sonra da uzaya açılarak Güneş Sistemimize ve bize ulaşmışlardı. Meier, neden sorusunu sorduğunda en çarpıcı cevabı aldı; "Biz sizlere karşı sorumluluk duyuyoruz çünkü sizin atalarınız bizim atalarımızdır."

   

Billy Meier' in '' aşağıda resmi görülen ve uzay aracından indiğini ve pleiades takım yıldızından geldiğini ifade ettiği''  uzaylı   Semjase 'ye ait olan resim.

Semjase : ['' Uzay yolculuklarımız sizin düşündüğünüz gibi değil. Örneğin bizler uzay aracında aynen gezegenimizdeki zaman kavramını muhafaza edebiliyoruz. pleiades yıldızını terk ettikten tam yedi saat sonra dünyaya ulaştık. (pleiades takım yıldızı dünyadan 430 milyon ışık yılı uzaklıktadır) Yolculuğumuzun uzun sürmesi ise ,önce normal hızla uçmamız gerektiği içindir. Ancak sistemimizden çıktıktan sonra , süper hızla harekete geçebiliyoruz. Güneş sistemine yaklaşmadan önce yeniden normal hıza geçiyoruz. Bu konuda daha fazla bilgi vermem imkansız . Çünkü o zaman sizin bilim adamlarınız ''sıfır zaman propulsyon sistemi '' ni ortaya çıkarabilirler. Ama insanoğlu henüz uzayın derinliklerine gitmek için hazır değil. Herşey zamanında olacaktır. Ama uzaya açılmak istiyorsanız yeni bir yol bulmalısınız. Bügünkü araçlarınızı geliştirmekle bu iş imkansız. Sizler sınırları zorlayıp aya gittiniz. Ancak bugünkü yöntemlerle hiçbir zaman hiçbir şekilde uzayın derinliklerine ulaşmanız mümkün olmayacak. Bunun için çok özel propulsyon sistemleri (sevk- itici güç sistemleri ) olan , uzay araçlarına ihtiyacınız var. En önemliside zaman ve yer kavramlarını yok edecek ve '' sıfır zaman'a ulaşacak '' bir propulsyon sistemi bulmanız gerek. Bu şekilde saniyede trilyonlarca ışık yılı seyahat etmek mümkün olur. '']   Aşağıda Billy Meier' le görüştüğü iddia edilen Pleiades takım yıldızından gelen uzaylıların uzay araçlarının temsili görüntüsü yer almaktadır.

     

Semiyun: [Üst uzay yolculuğu denen bu kavram elde edilmeden, bu yolculuğa olanak tanıyan bu teknolojik seviyeye ulaşılmadan kainatların keşfi konusu ciddi bir konu olmaktan uzaklaşır, yani hayal olarak kalır, pratiğe, gerçeğe hiç bir zaman ( uygarlıklar için söylüyorum) dönüşemez. Kainatların ( derin uzayın) gerçekten keşfi, tanımlaması arzu ediliyorsa uygarlıkların bir üstboyut içinde ilerleyebilecek, çalışabilecek uzay gemileri yapmaya ihtiyaçları vardır. Daha önce de bahsettiğimiz gibi uygarlıkların büyük bölümü fiziki kainat içinde belirli sürate ulaşabilirler ama ondan öteye, daha öteye gitmek, daha yüksek bir sürate ulaşmak (ışık hızının üstünde bir hıza erişmek) gerekirse mutlaka bir üst boyuttan (4. ,5. ve bunu daha da arttırabiliriz ama o çok farklı bir hali ihtiva eder) yararlanmak zorundadırlar ki, burada da büyük bir medeni sıçrama yapmak zarureti vardır.Bizim asıl sürat kavramına karşı yaklaşımımız gemilerimizin vibrasyonel seviyesini yükseltmekle elde edilen bir haldir. Geminin üç boyutlu aleme uygun vibrasyonel seviyesini yükselterek onu bir anda ortadan kaldırıp bir başka boyutun içine sokmak gerekir ki, ona 4. boyut demek nispeten daha uygun olur. Çünkü doğrudan doğruya üç ile dört arasında bir geçiş yoktur. O da nüanslar halinde kendini ortaya koyar. İşte vibrasyonel seviyeyi yükselterek bu nüanslar halindeki gittikçe yükselen boyutlar, alemler içine girerek kainatta mesafe gibi gözüken ya da sonsuz uzaklıkları ihtiva eden halleri çok kısa sürede almak mümkündür.

     

Eğer uygarlık olarak bir üst boyutun imkanlarından yararlanmak durumunu elde etmiş iseniz, uzay aracınızın vibrasyonel seviyesini yükselterek o boyuta geçer ve o boyut üzerinde çok kısa bir zaman süreci içinde yolculuk yaparak tekrar vibrasyonel seviyenizi düşürdüğünüzde mevcut kainatın içindeki çok uzak bir gezegene çok kısa sürede seyahat etme imkanına sahip olursunuz.Yalnız bu çok ileri bir aşamayı gerektirmektedir. Bizler yolculuklarımızı çok uzun bir zamandan beri bu yöntem ile yapmaktayız.]    

Semiyun: ...uzak   gibi görülen mesafeler gemilerimizle nasıl çok daha kısa mesafelere indirilebilmektedir. Sonsuz mesafeler bir anda nasıl küçülebilir.İşte bu hadisede insanın dahil olduğu zaman ve mekan kavramını  farklı bir hale getirmesi söz konusudur.Bizim elbetteki fiziki kainatı değiştirecek halimiz yoktur.Hatta onun zaman akışına dahi direkt müdahalemiz mümkün değildir. O halde biz ancak gemilerimizin vibrasyonel seviyesini yükselterek kendimizi bilinen zaman ve mekan kavramından daha farklı bir kavram içine sokabilirsek o uzaklığı ortadan kaldırmış oluruz [yani uzay/zamanda kestirme yollar' la iki ayrı bölgenin birbirine bağlanması]. Çünkü boyutlar yükseldikçe bir önceki boyuta göre mesafeler, zaman ve mekan ölçüleride inanılmaz derecede farlılaşmaktadır.İşte anlık uzay yolculuklarıda birbirine göre değişen zaman, mekan ve mesafe ölçülerini kullanarak gerçekleştirilen yolculuklardır.

Uzaylılardan bilgi aldığını iddia eden Elizabeth Klarer: [...Işık varoluşu sağlayan inanılmaz bir enerjidir. Tüm evrenin sürekliliğinin anahtarı ışığın  uyumlu hareketlerine bağlıdır.Bütün matemetiksel formüller, anti yerçekimi dalgaları, zaman dalgaları ve ışık dalgaları arasındaki uyuma bağlıdır. Bütün bu dalgalar arasındaki uyum kontrol edilebilirse bir uzay gemisi  boyut ve zaman değiştirebilir.]Yine aynı çevirinin bir başka versiyonunda daha farklı bir tanım vardır;  [ Transportasyonun( ışınlamanın) matematiksel  formülü, ışık spiralinin her bir çarpıntısı arasındaki frekans şiddeti olan yerçekimi karşıtı dalgalar ve zaman dalgalarıyla uyumlu olan ışığın titreşim frekansında gizlidir.]

                                    Image473.gif (39751 bytes)

Bir diğer uzaylı grup şöyle ifade etmektedir: [Uzay gemileri tersine çevrilebilir elektromanyetizm sayesinde çalışmaktadır. Geminin merkezinde bulunan ve kristale benzeyen  bir rotor, reaktör dedikleri iki büyük sütunla irtibatlıdır.Manyetik ve elektrik enerjiyi tersine çevirerek bu sayede maddeyi kontrol etmekte ve yerçekimi güçlerinin üstesinden gelmektedirler.]

Uçak yapımcısı Louis Breguel: ''Uçan Daireler, tanımadığımız bir güçle hareket ediyor.Geçerli başka bir açıklama düşünülemez.Uçan Daireler başka bir dünyadan gelmedir''

Uzaylıların uzay gemilerini (UFO) bizim uymak zorunda olduğumuz aero-dinamik yasalara uygun olarak biçimlendirmeleri söz konusu değildir.Onların araçları mekanik olarak çalışmaz.İvmenin (Akselerasyon) ve süratli manevraların yan tesirlerini nötralize edecek sevk itim sistemlerine sahipler.Bu yüzden uçan daireler havada akıl almaz manevralar yapabilmektedirler.Aşağıda bir uçan dairenin çalışma prensipleri ve iç yapısı anlatılmıştır.Bu bilgiler uzaylılarla yakın temas kurduğunu iddia eden George Adamski tarafından alınmıştır.

adamskiufo.jpg (2648 bytes)Adamski 'nin ifadelerine göre bu uçan daireler 12 ile 15 m. çapında olup 5 ile 6 metre yüksekliğinde ters çevrilmiş bir tencere kapağı yada fincan tabağı biçimindeydi.Bu araç, ortada silindirik tek odası bulunan, üstü ve altı iki yarım küre ile kapatılmış, bu yarım küreleri silindirik gövdeye bağlayan ve gayet kalın cam mercekler ile metal kubbe kısımlarından izole edilmiş, tepeden aşağıya kadar uzanan 60 santim çapında bağlayıcı bir kolon ile, silindirik gövdenin dış kısmına çan yahut ters çevrilmiş fincan tabağı biçimini veren konik bir flanştan (dış kalıptan) meydana gelmiştir.Flanşın altında ve silindirik gövdenin alt yan kısımlarında üç tane, yaklaşık olarak 180 santim çapında içleri boş, yarım küre biçimli elektrik kondansatörleri bulunmaktadır.Bu kondasatörler aynı zamanda uçan dairenin iniş takımları görevini de görmektedirler.Silindirik kompartman ortaya yakın kısmından ikiye bölünmüştür.Alt kısım, uçan dairenin makine dairesidir.Üst kısım ise kumanda ve yolcu kabini vazifesini görmektedir.Yapı, makine mühendisliği açısından olsun elektrik mühendisliği açısından olsun cidden çok ilğinçtir.Uçan daire veya ana gemi anti-gravitasyonel (zıt-çekim alanı) diyebileceğimiz birkuvvet şeklini kullanmaktadır.Yine uzaylıların kendi araçları hakkında verdikleri bilgiye göre, bu sistem kabaca şöyle anlatılabilir: Uçan dairenin silindirik gövdesinin üst kısmı toroit bir sargı şekliyle yüksek pozitif kutbu teşkil etmektedir. Ve  sanmaktayız ki, bu toroit sargının iç kısmında daire şeklinde bir iyon tüpü bulunmaktadır.Uzaylılar gemilerini dairesel olarak kuşatan bu sisteme güç bobinleri demektedirler.Zira gerek Adamski gerekse bu araçların içine girebilmiş diğer gözlemciler yüksek pozitif kutbun turuncudan viyole rengine kadar değişen tonlarda ışıma yaptığını ancak bu ışımadan termik(ısısal) bir tesir meydana gelmediğini bildirmişlerdir.Bu ışıma  ısıl nitelikli olamayan sinkrotron ışımayı akla getirmektedir.Aracın silindirik gövdesinin alt kısmında ise yüksek negatif kutup bulunmaktadır.Bu da bir toroit sarımdır.Yani bu sargı şekilleriyle manyetik alanlar sargıların içinde tutulmaktadır.

 

Pozitif ve negatif kutupların meydana getirdiği manyetik alanların bileşkesi aracın kendi gravitasyonel çekim merkezini tesis eder.( Bu ifade BobLazar 'ın bahsettiği uçan disklerin kendi yerçekimsel atmosferlerini oluşturup bu çekimsel alanı kendilerini sevk eden bir etkinlik dalgası olarak kullanmalarına benzemektedir.) Aracın gravitik merkezi, kendi gravitik merkezinin altında ise, bu gravitik merkez aracın kendi yarattığı gravite merkezine(ki buna anti gravitik merkez diyebiliriz) ulaşmaya çalışacaktır.İşte bu anti-gravite merkezini yakalama çabası aracın sevk ve hareket mekanizmasının kaynağıdır. Araç kendi yarattığı ''anti-gravitik merkezi ile kendi  kütle çekimsel ağırlık merkezi uyumunu ve örtüşümünü'' alan asimetrikleşmesi yaratarak bozduğu yöne doğru yerçekimsel bir potansiyel altında çekilerek hareket ettirilecektir.Araç kendi kütleçekimsel ağırlık merkezi ile içerisinde yer aldığı uzay/zaman geometrik kumaşının birbirini örter nitelikteki merkezi uyuşumundan doğan bir güçle havaya doğru yükselerek kendi güç alanlarının genişliği oranında bir yükseklikte  yerçekimine meydan okurcasına havada asılı kalır, bu noktada anti-gravitik alan merkezini temsil eden aracın kütlesel ağırlık merkeziyle uyumlu ''uzay/zamanın eğrilen geometrik çerçevesi merkezini'' ağırlık merkezinden biraz yukarı olacak şekilde alan asimetrikleşmesi yarattığımız sürece araç yukarı doğru yükselmeye devam edecektir.Ama bu merkezi biraz sağa ve yukarıya doğru kaydıracak olursak, araç sağa doğru yükselerek havada bir yaprak gibi kayarcasına yol alacaktır.

       

  Adamski: [ ...bir zaman sonra UFO' ya girdik ve doğruca geminin tek odadan ibaret olan kontrol kabinine yöneldik içeri girdiğimizde transformatör sesine yada arı vızlamasına benzer hafif bir vınlama duydum.Bu hem altımızdan hemde yuvarlak / silindirik duvarlı kabinin üst kısmında, duvar içine gömülmüş büyük bobinden geliyordu.Vınlamanın başlamasıyla bobin, parlak kırmızı renge doğru gittikçe kuvvetlenen bir ışık ile parlamaya başladı. Fakat ısı ve hararet yaymıyordu.İlk   yakın temasta UFO  içinde böyle bir bobin gördüğümü hatırlıyorum.Fakat geçen seferki olayda bobin prizmadan geçen güneş ışınları gibi kırmızı, mavi, yeşil renkler saçıyordu.Gördüklerime inanmakta güçlük çekiyordum... Geminin, içinde bulunduğumuz kabin kısmının çapı tahminime göre 5.5 metre kadardı.Yaklaşık 60 cm. çapında bir kolon, zeminin ortasından tavanın kubbesine kadar yükseliyordu.Yanımdaki uzaylı sonradan bana, bu sütunun, geminin hareketi için gerekli doğal güçleri toplamaya yaradığını ve geminin manyetik eksenini(manyetik kolon) oluşturduğunu açıkladı.Fakat bu doğal güçlerin nasıl toplandığı hakkında bir şey söylemediler.]

George Adamski'nin yakın temas sonucunda  uzaylıların ANAGEMİ' lerine ait çektiği resimler:

puroufo.jpg (4661 bytes)   puroufo2.jpg (5785 bytes)  

Adamski’nin çektiği, puro biçimindeki “ana gemi”nin fotoğrafları ve disk şeklindeki keşif araçlarına ait fotoğraflar bir çok tartışmaya yol açmıştır (Üstte). Fakat, Adamski’nin savunması sırasındaki içtenliği şüpheci kesimi bile etkilemiştir ve fotoğraflara yapılan analizler bunların gerçek olduklarını kanıtlamıştır. Bilim muhabiri Robert Chapman ‘UFO-İngiltere Üzerindeki Uçan Daireler’ i yazarken Adamski’den şöyle bahsetmiştir: “Adamski o kadar normaldi ki, onun hakkındaki tüm izlenimim bu oldu. O Venüs’ten gelen bir adamla temasa geçtiğine inanıyor, ve ona insanların neden kendisine inanmadıklarını anlayamıyor. Eğer bizleri aldatıyorsa bunu hayatımda gördüğüm en mantıklı ve zekice yoldan yapıyor”.

   

        

Dünyada Adamski adını hiç duymamış birtakım diğer kişiler de, Adamski’nin keşif gemisine oldukça benzeyen cisimler gördüklerini rapor etmişlerdir. Bunlardan Stephen Darbishire adlı ilkokul öğrencisi, Şubat 1954’de kuzeniyle birlikte Coniston’da gördükleri bu cismin iki fotoğrafını çekmiştir. Fotoğrafları ortografik projeksiyon sistemi kullanarak inceleyen havacılık mühendisi Leonard Cramp, Adamski ve Darbishire’ın fotoğraflarında görülen cisimlerin oransal olarak aynı olduğunu belirtmiştir.


ABD'de NBC Televizyon Kanalı, Adamski'nin deneyimi ve çektiği olağanüstü fotoğraflarla ilgili TV Programı gerçekleştirmişti.. 
 
  
-Başka bir açıdan çekilen UFO-     Adamski'nin çektiği UFO 'nun  alttan görünüşü

13 Aralık 1952'de, Adamski' nin keşif gemisi olarak adlandırdığı çan şeklindeki uzay aracı Palomar Bahçeleri üstünde uçuyordu.Adamski ve arkadaşı Madeliene Rodeffer ağaçların üzerinde, havada asılı duran bir şey gördüler.Tam bu sırada yanlarından bir araba geçti ve içindeki üç kişi Adamski'ye, ''Kameralarınızı alın, Buradalar!'' diye bağırdı.Adamski, cisim tekrar hareket etmeye başlamadan önce teleskobuyla cismin 4 fotoğrafını çekmeyi başardı.Evlerin çatısı üzerinde süzülen araç, Adamski'nin evinin üzerine geldiğinde bir filim kartuşunu bitimişti ve sonra ağaçların ardına doğru ilerleyerek gözden kayboldu.Adamski'nin komşularından Hava Kuvvetleri Çavuşu Jerold Baker da, uçarak uzaklaşan cismin bir fotoğrafını çekmeyi başarmıştı.

Adamski UFO Temsili Resimleri-1     Adamski UFO Maketleri-2

 

Dr.Daniel Fry 'ın anlattığı bir yakın temas öyküsü: [...Gökyüzünde ziğzaglar çizen çok hızlı ve hareketli ışıklar saçan bir cisim gördüm.Cisim hızını bir müddet sonra gittikçe azaltarak bulunduğum  yere doğru alçalmaya başladı.Bulunduğum yerden bu cismi izlerken, yaklaştıkça kulağıma ıslık sesine benzer derinden bir vınlama da gelmeye başladı.20 metre kadar ötede toprağa indi Herhangi bir çarpma ya da sürtünme olmamıştı.Bu inişte sağa sola uçuşan kum taneciklerinin çıkardığı ses hariç, cisimden hiç bir gürültü duyulmamıştı.Karşımda duran uzay gemisinin dıştan, sakin bir görünüşü vardı.Pervaneleri yoktu.Herhangi bir tarafından püsküren gaz ya da emilen hava görülmüyordu.Gökyüzünden yere doğru salına salına düşen bir tüy gibi gayet sakin, hafif bir şekilde dünyamıza inmişti.Yerle temas etmeden önce hızı saatte bir kaç mile kadar düşmüş olmasına rağmen, düşmeye benzer hiç bir harekette bulunmamıştı.Onu daha yakından inceledim, etrafında bir kaç tur attım.Taban-tavan yüksekliği yaklaşık 4.75, çapı ise 9 metre kadardı.En geniş kenarları yerden 2 metre kadar yükseklikteydi. Bu aracın öyle bir eğriliği vardı ki, yerden 45 derecelik açıyla bakıldığı zaman fincan tabağı şeklinde görülüyordu.Tersine çevrilmiş bir çorba kasesinin altına bir tencere kapağı geçirilmiş gibiydi.Yere indiği zamanki koyu mavi rengi şimdi kaybolmuştu.Daha yakından bakınca anladım ki, üzeri adeta cilalanmış gibi pırıl pırıl gümüş rengi bir metal ile kaplıydı.Etrafında tam bir tur atmama rağmen üzerinde, kapıya benzer bir şey göremedim.Elimi metal yüzey üstünde gezdirirken yüzeyin çok kaygan yapıda olduğunu fark ettim.Elimde sanki  bir statik elektriklenme ve karıncalanma hissettim. Çetin Bal:...daha sonra araç içinden çıkan uzaylı Dr. Fry' a araç  metali etrafında bir manyetik alan bulunduğunu bu  alanın bir kaç milimetrede olsa  kendisinden başka cisimleri şiddetle geriye doğru iten bir güç olduğunu ifade etmiştir. Bu manyetik bir metal olmalı.Hava ve dış uzaydaki sürtünmelere karşı bir koruyucu kılıf görevini görmektedir.Fakat uzaylının diğer ifadelerine bakılırsa bu manyetik etkinin aracın asıl güç ve itme sistemiyle bir ilgisi yok! bu sadece metal deformasyonunu engellemek için üretilen özel bir metal alaşım.

Adamski ile  uzaylıların karşılaşması:

     

Uzaylı:  Araçlarımızın ilginç bulduğunuz hareketleri sizin sürtünme dediğiniz gücün üstesinden gelmiş olmamıza bağlı ve bu araçlar hiç bir aksi yük yada ivmesel bir deformasyon etkisi hissetmeden çok ani bir şekilde istedikleri yöne doğru uçabilirler.Araçlarımızın güç ve itme sistemi, yerçekiminin hiçbir anlam ifade etmediği elektromanyetik ilkelere göre çalışır.Bazen araçlarımızın altında görülen üç küre  bizim araç idare sistemidir.Fakat bunlar istendiğinde ayrılıp diğer araçlarımıza nezaret edebilirler.Araçlarımızın ortasındaki manyetik direğin bir fonksiyonuda şarj için gerekli olan statik enerjiyi emmeye yardımcı olmasıdır.

     Ana Sayfa ·  İndex·  Ziyaretçi Defteri    E-Mail   Arka sayfaya geçiniz

 

  Hiçbir yazı/ resim  izinsiz olarak kullanılamaz! Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla  siteden alıntı yapılabilir.

The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90  05366063183 -Turkiye/Denizli