ZAMANSIZLIK İÇİNDE ZAMAN
Zaman ve mekan mutlak olmayan, bir başlangıç noktaları olan,
yoktan var edilmiş kavramlarmıdır? Zamanı ve mekanı yaratan bir güç var
mı?Eğer öyleyse bunlara tabi olamayan bu güç zamanın her anını zamansızlıkta
belirlemiş, tespit etmiş ve yaratmıştır. İşte sınırlı bakış açısında
farkedilmeyen "kader" gerçeğinin özü de buradadır
Zaman;
duyu organlarımız tarafından ardı ardına gelen birtakım olaylar neticesinde
hissedilen bir tür algıdır. Zamanın akışını, etrafımızdaki, hareket
değişikliklerini birbirlerine kıyaslayarak anlarız. Örneğin güneş doğar, batar ve
ertesi gün tekrar doğduğunda "bir gün geçti" deriz. Bu olay 30-31 kez
tekrarlandığında bu kez "1 ay geçti" deriz; ama sorulduğunda bu bir ayla
ilgili fazla bir detay hatırlamadığımızı, geçen zamanın sanki sadece bir an gibi
olduğunu düşündüğümüzü itiraf ederiz. Yine de gözlemlediğimiz tüm bu
hareketlilik ve sebep-sonuç ilişkileri bize zamanın geçtiğine dair ipuçları verir.
Eğer gündüz geceyi, gece gündüzü takip etmese ve elimizde zamanın geçtiğini
gösterir bir saatimiz olmasa, belki de geçen zamanın ne kadar olduğuna, bir günün ne
zaman başlayıp ne zaman biteceğine dair doğru bir tahminde bulunmamız mümkün
olmayacaktı. Bu açıdan, bizim için böyle belirli dayanak noktaları olmaksızın,
zamanın ne hızla aktığı konusunda kesin bir yargıya varamayız. Zamanı ölçmek
için kullandığımız kavramlar, çok değişkendir. Örneğin, "bir saat"
dediğimiz süre, eğer sıkıcı bir bekleme içindeysek, saatler kadar uzun gelebilir.
Aynı saati, çok eğlenceli ve bitmesini istemediğimiz bir durumda, üç-beş dakika
kadar kısa bir süre gibi algılarız. Yani aslında zaman algısı, bizim için farklı
"hız"larda akabilmektedir. İşte bizim kendi içimizde hissettiğimiz zamanın
bu değişken yapısı fiziksel olarak da ispatlanmış bir gerçektir.
Oysa bu konu, "madde"ye bağımlı kalarak düşünen insanların ısrarla
kavrayamadığı çok önemli bir gerçektir. Bunun nedeni, zamanın sabit, mutlak ve
değişmez olduğunu ve herkes için zamanın eşit geçtiğini zannetmeleridir. Oysa ki,
zaman sabit ve değişmez değildir. Her cismin hızına ve konumuna (çekim merkezine
olan uzaklığına) göre, zaman hızlı veya yavaş geçmektedir.
Herşeyden önce bir cisim hızlandıkça o cismin üzerinde zaman
yavaşlamaktadır. Bu gerçek, ünlü fizikçi Albert Einstein tarafından Genel
Görelilik Kuramı'nda ortaya konmuştur. Buna göre, ikiz kardeşlerden birini bir rokete
koyup ışık hızına yakın bir hızla uzaya göndermeyi başarabilseydik uzaydaki kişi
döndüğünde, dünyadaki ikiz kardeşini yaşlanmış olarak bulacaktı. Aynı deney bir
baba ile oğula uygulandığında ise baba dünyaya döndüğünde oğlu kendinden daha
yaşlı olacaktı. (Einstein ve Görelilik Kuramı, sf.57)
Bu örnekten açıkça anlaşılacağı üzere, bir sistem
hızlandıkça o sistem üzerinde zaman yavaşlamaktadır.
Ayrıca bir cismin sadece hızı değil, konumu da zamanı etkilemektedir. Genel
Görelilik Kuramı, çekim merkezlerinin yakınında zamanın daha yavaş geçtiğini
ispatlamıştır. Ünlü fizikçi Stephen Hawking, bu gerçeği yukarıdaki ikiz
örneğini kullanarak şöyle anlatmaktadır:
"Görelilik Kuramı mutlak zamanı çöpe attı. Bir çift
ikizi düşünelim. Diyelim ki ikizlerden biri dağın tepesinde yaşasın, ötekisi deniz
düzeyinde. İlk ikiz (yani dağın tepesinde yaşayan) ikincisinden daha çabuk
yaşlanacaktır. Yani yeniden karşılaştıklarında öbüründen daha yaşlı
olacaktır." (Stephen Hawking, Zamanın Kısa Tarihi, sf.54)
Materyalistler zamansızlığı kavrayamamasına rağmen zamansızlık kavramı fizik
formüllerine girmiş bilimsel bir gerçektir.
Sonuçta izafiyet teorisi, hıza ve konuma göre uzayda farklı
zaman dilimleri olduğunu göstermiştir. Karadelikler ise zamanın durduğu zamansızlık
ve sonsuzluk boyutunun meydana geldiği fiziksel mekanlar olarak karşımızda
durmaktadır. Tüm bunlar, efsanelerde, mitolojilerde ve dinsel metinlerde bahsedilen
zamanın izafiliğinin bilimsel açıklamalarıdır.
Zamana ve mekana bağımlı olan bizler, sadece yaşadığımız
anı biliriz. Zamansız ve mekansız olan yani zamana ve mekana bağlı olmayan Zamandan
bağımsız bir gözlemci "zaman"ı her şekliyle bilir. 50.000 yıl olarak,
1.000 yıl olarak veya yıl, ay, gün, saat, dakika, saniye, salise olarak bilir. Gelecek
bizim için gelecektir. Zamandan münezzeh olan bir varlık için ise, geçmiş ve
gelecek, hepsi birdir; çünkü o varlığın bakış açısında tüm zamanlar birdir ve
aynı anda yaşanır.
Bilim adamları, zaman ve mekanın
maddeyle birlikte yaratıldığını ispatladılar
Evrenin nasıl oluştuğu ve şu anki konumu, astronomlar ve
fizikçiler tarafından uzun bir süredir araştırılıyor. Bugün bilim evrenin
"Büyük Patlama" denen başlangıca sahip olduğunu, büyük bir ivme ile
genişlediğini ve kesinlikle bir gün yok olacağını saptamış bulunuyor.
Gün geçtikçe daha fazla bulguyla varlığı kesinleşen
"Büyük Patlama" hakkında bilim adamlarının aktardıkları gerçekler çok
şaşırtıcı. Evrenimizin varoluşunu açıklayan "Büyük Patlama" modeline
göre, kainattaki galaksileri, yıldızları ve gezegenleri oluşturan maddenin hepsi,
bundan 15 milyar yıl önce tek bir atomun çekirdeği boyutunda küçük bir hacme
sıkışmış olarak duruyordu. Bu an, zaman ve mekanın oluşmasından önceydi. Hemen
sonraki anda, tarifi imkansız bir patlama ile sonsuz yoğunlukta trilyonlarca derecelik
bir sıcaklık oluştu. Bu sırada maddeyi meydana getiren atom parçacıkları ve enerji,
kainatı ortaya çıkardı. Bu ortaya çıkan parçacıklar da hareketle birlikte zamanı
oluşturdu.
Nature dergisinin 12 Temmuz 2001 tarihli sayısında yer alan
habere göre, maddenin çok yüksek bir enerji halinde sıkışmış olarak durduğu bu
ortamda, zaman ve mekan gibi boyutlardan asla bahsedilemiyor. (Nature, 12 Temmuz 2001, sf.
130) Harvard Üniversitesi ile Illinois'deki Ferni Ulusal Hızlandırıcı
Laboratuvarı'ndan nükleer fizikçi araştırmacılar, daha hiçbir şeyin olmadığı bu
başlangıcı "boyutların ortadan kalkması" olarak tanımladılar. Boyutların
ortadan kalktığı "büyük patlama" ortamında yerçekimi gibi bilinen fizik
kanunları işlemiyor. Bu yüzden nükleer fizikçiler, maddeyi ilgilendiren fizik
kanunlarının çok yüksek enerji koşullarında bir anlam ifade etmeyeceği yönünde
ortak bir kanaate sahipler. Bu patlama öncesi ortamı, "boyutsuzluk" ya da
"sıfır boyut" olarak tanımlıyorlar. (Harun Yahya, Zamansızlık ve Kader
Gerçeği)
Bu keşif, sıkıştırılmış haldeki maddenin bilinen klasik
fizik kanunlarına göre değil, kuantum fiziği kanunlarına göre değerlendirilmesi
esasına dayanıyor. Buna göre, elektromanyetik güçler yüksek enerji seviyelerinde
kuvvetlenirken, atom çekirdeğindeki nükleer çekim gücü zayıflıyor ve maddenin
elektron alışverişi de duruyor. Bu durum boyut sayısının azalması anlamına
geliyor. Çünkü elektronlar herhangi bir yöne hareket edemediği için, hareketle
oluşan 3 boyut ve 4. boyut olan zaman ortadan kalkmış oluyor.
Nature dergisinde yayınlanan, nükleer fizik alanındaki bu
keşif, evrenin oluşmaya başlaması öncesinde hiçbir boyuttan bahsedilemeyeceği
gerçeğini ortaya koyuyor. Boyutlar düşük enerji koşullarının bir sonucu olduğu
için, uzayda zaman ve diğer boyutların daha sonra yani evren soğumaya başladıkça
ortaya çıktığı böylece anlaşılmış oldu. Bilimsel alanda yapılan bu keşif
Büyük Patlamayı bir kez daha kanıtlarken, yaratıcı bir gücün evreni bütün
boyutlarıyla yokluktan yarattığı gerçeğini gözler önüne seriyor.
Alıntı: Mercek Aylık Bilim ve Kültür Dergisi' nden alıntı yapılmıştır.
Hiçbir
yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca
bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden
alıntı yapılabilir.
The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli
Ana Sayfa /İndex /Roket bilimi /
E-Mail /CetinBAL /Quantum Teleportation-2
Time Travel Technology /Ziyaretçi
Defteri /
Duyuru
/ UFO Technology
Kuantum Teleportation /
Kuantum Fiziği
/Astronomy