Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkey / Denizli
Çünkü evrendeki her fiziksel oluşum, önce
meydana geldiği yer ve yakın çevresini etkilemektedir. Tıpkı bir
fırtınanın, önce bulunduğu yeri etkileyip etki alanı dışındaki
yerlerde hiçbir etki oluşturmaması ya da güneşin şu anda yok
olduğunu düşündüğümüz takdirde, bize olan etkisini sekiz dakika
sonra burada göstermesi gibi...
Fakat bu durum da Einstein'ın yerel
nedensellik ilkesine aykırı idi. Çünkü evrendeki her fiziksel
oluşum, önce meydana geldiği yer ve yakın çevresini etkilemektedir.
Tıpkı bir fırtınanın, önce bulunduğu yeri etkileyip etki alanı
dışındaki yerlerde hiçbir etki oluşturmaması ya da güneşin şu anda
yok olduğunu düşündüğümüz takdirde, bize olan etkisini sekiz
dakika sonra burada göstermesi gibi...
Fakat Bohr, Einstein in kendisine
saldıracağını bildiği için buna karşılık olarak, ışıktan hızlı bir
iletişimin varlığı yerine, atomaltı
parçacıkları gözlemlenmedikleri takdirde var olmuyorlarsa, bunların
birbirlerinden bağımsız nesneler olarak
değil, bölünmez bir sistemin parçalan
şeklinde var oldukları biçiminde bir açıklama getirdi. Fakat Bohr,
kuantum altı sistemin ne olduğunu bilemiyor ve bu yüzden de açıklık
getiremiyordu. Bhor'un, atomaltı sistemin bölünmez olduğu görüşü,
her şeyin birbirleriyle karşılıklı etkileşmesini göstermesine
rağmen, maalesef hem Bohr hem de takipçileri tarafından görmezden
gelinmiştir.
Bununla birlikte Einstein'in, kuantum
fiziğindeki ölçüm sonucunun
rastlantı kavramını ön plana çıkartması, ölçüm öncesinde tanecikler
hakkında herşey bilinse dahi, ölçümün hangi sonucu vereceğinin ve
ölçümden sonra parçacağın hangi durumda bulunacağının bilinmemesi
(ki ölçüm sonucu, tam ölçme anında doğal olarak takip edilmeyecek
bir süreç sonunda çıkıyordu) sistemin Newton'un determinist
düşüncesini yıkarak indeterminist bir çizgiye oturmasını ve yerel
nedensellik ilkesinin ihlali (ya da tam açıklanamaması) onu, kendi
çalışmalarının nedeni olduğu kuantum kuramını reddetmeye götürdü.
Çünkü, evrende şans faktörüne yer yoktu. Dolayısıyla, kuantum
fiziğini, doğanın kendisinde değil, ölçümü yapan gözlemcinin bir
yanılgısı ya da yetersizliğinden kaynaklandığını düşünüyor, bu
yüzden de tamamlanmamış eksik bir teori olarak görüyordu. Bunun
çözümü olarak da, Kuantum altı boyutta yer alan ayrı bir gerçekliğin
(yani, determinist, nedensel bir yapının) mevcut olduğunu ve bunun
da kuantum düzeylerinde fiziksel olayları açıklayabileceğini, başka
bir deyişle dalga paketinin çöküşünü meydana getiren sahnenin
arkasındaki belirlenebilir etkenlerin gizli değişkenlerle
betimlenerek, ,kuantum olaylarının
aslında salt rastlantısal olmayan
olaylar
olduğunu
düşünüyordu. Böylece ikiz parçacıklar
arasındaki haberleşmelerde, yerel nedensellik ilkesini bozarak (ya
da ışıktan hızlı iletişimin) telapati kurmaları değil, daha temel
düzeyde parçacıkların
birbirlerinin
davranışlarını bilmelerine
karşın, kuantum düzeylerinde
bilmiyormuş gibi davranış hile
yaptıkları şeklinde açıklıyordu.
David Bhom da Einstein'la uzun
görüşmeler
sonucunda çalışmalarını bu boyutta
yoğunlaştırıp atom altı parçacıklarının bir gözlemci olmadığı zaman
da mevcut olduklarını varsayarak çalışmalarına başladı ve sonunda
kuantum potansiyeli adını verdiği kuramla Kuantum düzeyindeki tüm
oluşumlara açıklık getirdi. Buna göre, algıladığımız evrende tüm
nesnelerin belirgin bir yeri olmasına karşın, Q.P.A. düzeyinde yer
kaplama özelliği yoktur. Böylece uzaydaki herhangi
bir nokta diğer noktaların tümüyle
eşitlenerek bir şeyin diğer bir şeyden ayrılığını ortadan
kaldırmaktadır. Başka bir özelliği de bu alanın, gravitasyonel alana
benzer tüm uzaya egemen olmasına karşın, diğer dört temel kuvvetinde
olduğu gibi uzaklıklara bağlı olarak azalıp ya da artmamasıdır.
Aksine karmaşık ve fark edilmez bir düzeyde uzayın her yerinde aynı
güce, etkiye sahip olmaktadır ki, bu da bu alanın mekansızlık
özelliği yanında bütünsellik özelliğini de göstermektedir.
Şüphesiz, Bhom buna elektronların bir
plazma (yüksek yoğunluklu elektron, pozitif iyon ve atomlar tabyan
bir gazdır) içine girer girmez bağımsız
davranıs biçimlerini terk ederek daha
geniş bir bütünün karşılıklı bağlantı
içinde bulunan
parçalarıymış gibi davrandıklarını
gözlemleyerek ulaşmıştı. Bu elektronların gelişigüzel bireysel
hareket eder gibi görünmelerine
karşın, sayısız elektronlar bir arada
çok
mükemmel
biçimde örgütlenmekteydi.
Böylece plazma,
sanki
bir amip
gibi sürekli
olarak kendisini
yenileyerek, tüm aksi eylemlere yol açan
tanecikleri de, biyolojik bir
organizmanın yabancı bir varlığı kist
içinde toplamasına benzer biçimde, bur
duvar içine alıyordu.
Bhom, plazmalar üzerinde yaptığı
çalışmalar sonucunda gördüğü canlı elektron denizini, metallerde de
gözlemledi. Sonucunda da elektronların neden ortalığa
saçılmadıklarını, kuantum düzeyi altındaki kuantum potansiyeli
yoluyla tüm sistemin, tıpkı askerlerinki gibi, eş güdümsel
hareketlerinden kaynaklanmakta olduğunu anladı. Yalnız elektronların
böylesi bir bütünselliğin içinde
olmasının Newton fiziğinin
öngördüğü, bir makinenin parçalarının bir araya getirilmesiyle
sağlanan (ya da makinenin içinde yer alan bir hayaletin meydana
getirdiği) birlikteliğin değil, canlı bir varlığın parçaları
arasındaki örgütlü bir Tekliğin varlığını göstermekteydi.
Bu konuda araştırmalarını
derinleştirdikçe, kuantum altı düzeyin tıpkı bir hologram
plakasındaki girişim desenlerine benzer olduğunu keşfetti. Böylece,
bu iki düzen arasında var olan sürekli ve akıcı alış verişi,
pozitronyum atomu örneğindeki, taneciklerin bir tür parçacıktan
diğer bir parçacığa dönüşerek nasıl biçim değiştirdiklerine
uyguladı. Mesela, bir tanecik (elektron), gizli düzene geri dönüp
saklanırken, bir başka parçacık
(bir foton) ortaya çıkarak onun yerini almaktadır. Bu aynı zamanda
dalga (parçacık dualitesinin nasıl oluştuğuna da açıklama
getiriyordu. Dolayısıyla, her iki görünüm de, daima bir kuantum
topluluğu içinde gizlenmiş durumda iken, hangi görünümün ortaya
çıkıp hangisinin saklanacağını gözlemcinin, bu kuantum topluluğu ile
olan karşılıklı etkileşim şekli belirleyecektir. Fakat burada dikkat
edilecek bir husus da, kophenag yorumunun öne sürdüğü gibi, bir
gözlemlenen olay, bir de onu gözlemleyerek etkileyen, var kılan
gözlemcinin mevcut olmayıp (ki kophenag yorumu bunu ikiye ayırır)
ikisinin de aslında aynı şey olduğu gerçeğidir.
Dolayısıyla bu bizim bir avizeden çıkan
ışınla, bir masa. gezegen, yıldız ya da galaksilerle aynı yapıdan
meydana gelmiş bir bütünsel yapı olduğumuzu değil, aynı tek şey
olduğumuzu söyler. Burada dikkat edilecek
nokta; ister Neils Bhor'un
Kophenag
yorumu, ister Wheleer-Everett'in çoklu
evrenler modeli, isterse de David Bhom'un saklı düzen kavramı olsun,
her üçü de, zihne başvurmadan kuantum sisteminin asla
çözümlenemeyeceğini, görünenin gözlemci tarafından yaratılmakta ve
evrenin de bir fiziksel gerçekliğe sahip olmaksızın bir düşünceden
yanılsamadan ibaret olduğunu belirtir.
Bhom, her ne kadar Einstein'ın ekolüne
bağlı olsa da, kuantum altı düzeyinde, farklı görüşleri vardır.
Çünkü Einsten'ın gizli değişkenleri, yerel nedensellik ilkesini
çiğnememesine karşın, Bell'in deneysel olarak da ispatlanan teorisi,
uzay-zamanla etkileşmeyeçek şekilde ayrı bölgeler arasında
etkileşmeye izin veren, yerel olmayan (non-local)
etkileşimlerin varlığını göstermekteydi
ki, bu da anlık bilgi aktarımına neden olmaktaydı. Dolayısıyla bu
gizli değişkenler, Bhom tarafından saklı düzenin bir
örneği, Sarfatti ve arkadaşları
tarafından da ışıktan hızlı hareket eden Takyonlarm örneği olarak görülür. Böylece Bhom'a göre, ikiz parçacıklar hem hile yapmakta, hem de hilesiz telepati. Çünkü gizli değişkenlerin, deneyle ispatlanmış kuantum gerçekliğini de ifade etmesi gerekmektedir.
Popüler Bilim Alıntı: Kenan Keskin
(İstanbul
- 11.06.2002
Kaynakça Hiçbir yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden alıntı yapılabilir. The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli Ana Sayfa / İndex / Ziyaretçi Defteri / E-Mail / Kuantum Fiziği / Quantum Teleportation-2 Time Travel Technology / Kuantum Teleportation / Duyuru / UFO Technology |