Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90  05366063183 -Turkey / Denizli 

 

              John R.R.Searl’ ın Prototip UFO’ları

          

İngiltere’de, John R. R. Searl adındaki bir kişi, bir karşıt-çekim aracı  geliştirdiğini ileri sürmektedir.Kendisi, şimdi de bu bulgusunu, uçan daire biçimindeki ticari bir hava aracına dönüştürme atılımı içindedir.

         

 Belirtildiğine göre, bu aracın işleyiş biçimi şöyledir: Metal bir halkayı  yeterli bir hızda döndürdüğümüz zaman, kondüksiyon elektronları merkez kaç kuvveti vasıtasıyla dışarı doğru itilerek, halkanın dış çevresinde son derece yoğun bir negatif şarj ve iç kısmında da pozitif bir şarj oluşturmaktadır.Bu şekilde elde edilen ‘dönen elektrik alanı’,  halkanın çevresinde yer alan endüksiyon bobinleri vasıtasıyla ‘dışarıya akıtabilecek’, halkayı sevketmek üzere halkanın çevresindeki bir elektrik motoru düzenlemesine yerleştirilen elektromıknatıslar için akım sağlar.Böylece, son derece yoğun elektriki ve manyetik alanlara yol açan bir ‘feedback’ (geri  besleme- geri dönüşüm) etkisi   oluşturur. Elektriki potansiyel 10* (44) volt civarına ulaştığında, bu, halkanın  çevresindeki bir metal gövdeye iletilir ve hem çekim’ e hem de atalet’e  karşı bir tecrit elde  edilmiş olur. Rotor’ un biçiminden ve gövde üzerindeki  şarjı maksimuma ulaştırma gerekliliğinden ötürü, gövdeye verilecebilecek en iyi biçim, çok keskin bir kenar oluşturacak tarzda üst üste kapatılmış olan iki tabak gibidir.Yön verici kontrol, güç alanına asimetri oluşturmak üzere uçuş bobinleri kullanılarak sağlanır.

   

  Bay J.R. R. Searl, 1949 yılında, Midlands Elektrik idaresi’nde bir elektronik ve elektrik teknisyeni olarak görev almıştı.Elektrik konusunda, işinin gerektirdiği kadarından fazla bir eğitim görmemiş olmasına rağmen, bu konu kendisini çok ilgilendiriyordu.Elektrikle ilgili klasik fikirlerin dar çerçevesinin dışında kalan Searl, böylece, elektrik konusunu kendi başına araştırmaya başladı.Elektrik motorları ile üreteçleri üzerinde çalışırken, (- negatif dışarıya ve pozitif de dönme eksenine doğru olmak üzere-) eksenleri çevresinde  dönen metal parçaların küçük bir EMF ( Elektro-Manyetik Alan ) oluşturduğunu fark etti.1950 yılında, dönen ‘toplayıcı kontak bilezikleri’ ( slip rings ) ile deneyler yapan Searl, klasik bir sayaç ile küçük bir EMF kaydetti.Ayrıca, bilezikler eksenleri çevresinde serbestçe döndüklerinde ve herhangi bir akım alınmadığında, saçlarının dikildiğini de fark etmişti.Searl’ın varlığı sonuçlarına göre, metaldeki serbest elektronlar merkezkaç kuvveti tarafından dışarıya doğru fırlatılırken, metaldeki statik alan da bir merkezcil kuvvet oluşturuyordu.Bu prensibe dayalı bir üreteç inaş etmeye karar verdi.Bu üretecin, çevrsinde yer alan elektromıknatısların arasından geçen, segmanlı bir rotor diski vardı.Rotor tarafından harekete geçirilen bu elektromıknatıslarla EMF’yi arttırmayı amaçlıyordu.

 1952 yılında, yaklaşık 90 cm. çapında olan ilk üretecin inşası tamamlanmıştı.Searl ve bir arkadaşı  bu üreteci çalıştıkları binanın dışında bir deneye tabi tabi  tuttular.Bobin endüvisi, küçük bir motorla harekete geçirilmişti. Bu araç, beklenen elektriki gücü üretmesine rağmen, bunu,  hiç de beklenmeyen derecede yüksek olan bir elektriki potansiyel düzeyinde gerçekleştirmişti. Bobin endüvisinin nispeten düşük olan  hızlarında, üretecin yakınındaki objelerde  oluşan statik etkilerden de anlaşılacağı üzere, 10* (5) Volt derecesinde bir elektriki güç üretilmişti.Bu olguya özgü bir çatırdama sesi ve ozon kokusu, varılan sonucu destekliyordu.

İşte o anda, gerçekten de beklenmeyen bir şey oldu.Üreteç, daha henüz hız kazanırken, yerden yükselmiş ve kendisiyle motor arasındaki irtibatı kopararak, 15 metrelik bir yüksekliğe kadar çıkmıştı.Bir süre o yükseklikte kalmış ve hızını arttırmayı sürdürerek, çevresinde iyonize bir plazmayı andıran pembe bir hale oluşturmuştu .Bu, havanın, 10*(-3) mm Hg’lik, iyice indirgenmiş bir basınç değerinde iyonlaşmasını belirliyordu.Daha da ilginç olan bir husus, olayın yan etkisiydi: Yerel radyo alıcıları kendiliklerinden faaliyete geçmişlerdi! Bu, elektromanyetik indüklemeden ya da iyonlama deşarjından ötürü meydana gelmiş olabilirdi.En sonunda, tüm üreteç, akıl almaz bir ivme kazanarak, gökyüzünde kaybolmuştu.

 O günden beridir Searl ve başkaları, bir kısmı aynı şekilde havalanıp kaybolan, 10’dan fazla küçük uçan araçlar yapmışlar ve bu araçları bir şekilde kontrol altına almayı başarmışlardır.Bazıları 3,5 metre ve iki tanesi de 9 metre çapında olan daha büyük araçlar da inşa etmişlerdir.Searl’ın bu makinelerinin faaliyeti, Uçan Daireler’in gözlemlenen raporlarına dayalı benzer etkileri açığa çıkarmalarından dolayı ‘Uçan Dairelerin menşei konusunda’ bir çok spekülatif düşüncenin ortaya çıkmasına yol açmıştır.

                    

 

Searl’ın bilim adamları ve halk kesimi tarafından nasıl fark edilmediği  merak konusu olabilir.Gerçek şu ki, Searl fark edilmiştir ama, bu konu hakkında bir şeyler bilen ya da bu konuyla ilgilenenler, o zamanlar için daha katı olan bilimsel disiplin ve uslup içerisinde alaya alınmak ve kariyerinin zedelenmesi  endişesinden ötürü, seslerini çıkarmamışlardır.( Çetin Bal: Ki bence de  Searl ‘ın bu sisteminin bilim adamlarınca kamu oyunun önüne getirilip tartışılmaması oldukça ilginç.Bazı akademik ön yargılar içerisinde bu çalışmanın pek ele alınmaması bana o kadar da doğru gelmiyor.Akademisyenleri bu kadar da küçümsemek  ve onların ilgisini dar bir alana sıkıştırmak doğru değil.Belki de Searl sistemi tesadüf eseri keşfetti ve sistemin nasıl işlediği konusunda bilerek eksik bilgiler verdi. Çünkü başkasının bu bilgileri kendisine mal etmesinden çekinmiş olabilir. Searl büyük ihtimalle doğru söylüyor. Yaptığı disklerin çalıştığına dair bir çok gözlemci vardır.Searl’ın siteminin çalıştığını varsayarsak bu sistemin Philadelphia deneyi ve ele geçirilen UFO enkazlarının  ve --ele geçirilen  uzaylı teknolojisinin-- saklanmasındaki benzer bir mantıkla bu Searl’ın çalışmaları da bazılarınca mümkün mertebe kamu oyunun dikkatinden uzaklaştırılmaya çalışılmış olabilir. Keza spekülasyon boyutunda da olsa  Nikola Tesla’nında buna benzer disk biçiminde olan ve elektriksel alanlarla çalışan hava araçları üzerinde testler yaptığı söylenir.Ama bu çalışmalar nedense bir şekilde bazı görünmez eller tarafından üzeri örtülmeye çalışılmıştır.Bir ara Tesla’ nın yazdığı ‘Antigravitasyon’ adında iki ciltlik  kitabını gördüğünü söyleyen bir arkadaşla tanışmıştım eğer bu kitaptan haberiniz varsa beni haberdar ederseniz sevinirim Tel: 0536 606 31 83)

Belki de bu tarz çalışmaların bilim dünyasında pek yer almamasının bir nedeni de bu sistemlerin çalışma ilkelerinin bir çok kabül edilmiş fiziksel yasalara ters davranışlar göstermeleri de olabilir.Zira uçan dairelerin gerek halk tarafından verilen raporlarında gerekse askeri yetkililerce ve pilotlarca gözlemlenen UFO raporlarında  ifade edilen menşei bilinmeyen  uçan araçların davranış şekilleri, günümüzde geçerli olan bilimsel teoriler ile açıklanamaz mahiyettedir.Bu tür açıklaması çok zor olan konular ( parapsikolojik  dediğimiz telepati, radyestezi, kehanet, psikokinezi, levitasyon, durugörü, ya da UFO olayları vb) hazlihazırda mevcut olan bilimsel kabüllerin müphem yapısı bozulmasın diye, yorum yok sözüyle karşılanırlar.

 Ancak Searl’ın  çalışma kayıtlarından anlaşıldığına göre, çabaları boşa çıkmış değildir.İngiliz Hükümeti’nin ilgili daireleri ile çeşitli kimseler, Searl hakkında bilgi sahibidirler.Bazıları Searl’ ın fikrini çalmaya kalkışmışlar, fakat elektromanyetik teoriye ve kütle ile enerjinin korunumu yasasına olan bağlılıkları onları yanlış yola sokmuş ya da kafalarını karıştırmıştır.Bu dar düşünce çerçevesi içinde hareket eden birçokları,  Searl’ın bir deli ya da sahtekar olduğu sonucuna varmışlardır.

Çetin Bal: Searl’ın çalışmalarını doğru yorumlamak lazım. Aslında bu sistemin yoktan enerji varediyor gibi görünmesi  yani giriş enerjisini aşan bir çıktı ( geri besleme enerjisi) üretiyor olması enerjinin korunum yasalarını ihlal ediyor olması anlamına gelmez!! Yani bu olayda enerjinin  korunumu kanunu bozulmaz! Bu daha çok kuantum vakumu düzeyindeki sonsuz potansiyelli enerjinin araç tarafından sistemin geri dönüşümlü elektromanyetik alan hatlarına karışarak bu ‘uzay enerji dokusunun’ araç alanının bir parçacı haline gelmesinden dolayıdır.Yani ortada kendi başına bir neden yokken beliren bir enerji fazlası mevcut değildir.Enerji, vakumun kendisinde sonsuz bir potansiyel güç olarak mevcuttur zaten.Yani bu disk biçimli aracın elektriksel alanları evrenin elektromanyetik dokulu havuzunu yada sıfır nokta enerjisinin ( zero point energy)  kendisini kendi alanıyla birleştirmektedir.Bu öyle oluncada Searl’ın sistemi kendisine verilen enerjiyi daha da büyüterek arttırdığında bu artan enerji girilen enerjinin doğrudan kendisi değildir.Bu evrenin kendi dokusunda varolan enerjinin Searl’ın sistemi tarafından absorbe edilip emilmesinin bir sonucudur. Bu anlamda Gerek Searl’ın kendisi yada onun sistemini araştıranlar mutlaka kuramsal düzeyde kütle ve enerjinin korunum yasasının ihlal edildiğini varsaymak gibi  bir hataya düşmemelidirler.

 Bir noktada gerek bir elektronik ve elektrik teknisyeni olan sayın Searl’ın (1950 )  uçan diskleri konusundaki çalışmaları olsun gerekse benim gibi bir elektronik teknisyeninin  ‘Zamanda Yolculuk’ konusundaki çalışmaları ve öngörüleri olsun, insanlarda maalesef  şöyle bir kanı var yani deniyorki ; ‘‘Yeni fikirler, devrimci düşünceler  ancak  akademik kariyere sahip bir entelektüeller grubuna özgü bir ayrıcalıktır’’. Oysaki bu önyargılı düşünce ne derecede doğrudur? Bunu siz okurlarımın taktirine bırakıyorum. Ben anladığım, sezdiğim bir devrimci düşünce ortaya atarım diğer akademisyen bunu alarak  anlamadığı tam olarak sezgisel kaynağını bilip teşhis edemediği bilgiyi yada ifadeyi kendisi söylediğinde o adam daima ciddiye alınan ve dinlenen adam olur. E tabi o düşünceye birkaç matematiksel ifade de eklerse tamamdır.Mesela Einstein’dan öncede  o dönemlerden önceki dönemlerde de bir çok amatör düşünce adamı zamanın bir dördüncü boyut olduğu yönünde beyanlarda bulunmuşlardır.Keza uzay/zamanın eğriliği konusunda da öyle! O zaman için bazıları bu ifadeleri arkası olmayan boş ifadeler olarak görmüşlerdi..Ama Einstein aynı şeyleri ne zaman matematiksel bir temele dayandırarak söyledi  işte o anda tüm bu kuramsal  düşünceler akademik dünyada yankı buldu ve dinlendi.Bu açıdan bakıldığında bizim gibi amatör bilim insanlarının solucan deliklerinden (wormhole) uzay/zaman atlamalarından bahsetmesi biraz bilimkurgusal senaryolar gibi kalıyor. Ki zaten ben kendi açımdan böyle bir taktir beklentisi içinde değilim. Yeterki bu konular akademisyenlerimiz tarafından ilgiye değer bulunsun, bu söylediklerimiz üzerinde düşünülsün, bu konularda araştırmalar yapılsın. Bizlerde hep birlikte bu araştırmaların  insanlığa sunduğu pratik sonuçlarını bir an önce görelim.Benim beklentim bu yöndedir.

Searl'ın üreteci:

   

 

Searl Etkisi Fenomenleri’nin, Searl’ın kendisi ve genel olarak çeşitli kişiler tarafından gözlemlenmiş olduğu kadarıyla, şu şekilde dökümü yapılabilir:

1-      Karşıt- çekim ya da levitasyon.

2-      Çok yüksek elektrostatik alanlar.

3-      Kendine özgü bir manyetik etki: Üreteç, kenarında negatif ve merkezinde de pozitif polarite olan bir D.C. (doğru akım) statik alan üretir.Ancak, üreteçten çıkan manyetik alan, ‘rölatif hareket bulunmadığı zaman’ iletici halkalarda indüksiyon üretir.Buna benzer bir etki, bir UFOloji derneğinin kullandığı bir UFO dedektöründe gözlemlenmiş ve kullanılmıştır.Bu aygıtın, incelendiğinde, kapalı bir iletici halkası bulunan bir sapma manyetometresi olduğu görülmüştür.Bir UFO nun mevcudiyeti, mıknatısın N/S hattından sapmasıyla belirlenmektedir.Dolayısıyla, üreteçten çıkan akım sürekli olarak genişliyor gibidir—bu da, sonu olmayan ya da sonsuz bir enerji miktarını ima eder!

4-     Daimi hareket: Makine bir kez belirli bir potansiyel eşiğini aştı mı, artık, enerji çıkışı da enerji girişini aşar.Bu noktadan sonra, enerji çıkışı sanki hemen hemen sınırsız gibidir.Üretecin tahmin edilen güç çıkışı 10*(13) ya da 10*(15) Watt civarındadır, ki bu değer, güneşe ait bir kaynağa atfedilemeyecek kadar yüksektir.

5-     Atalet kaybı: 10*(13) Volt civarında olması gereken eşik potansiyelinin üzerinde, üreteç ile ona bağlı parçalar ‘ataletsiz’ bir hale gelirler. Bu, muhakkak  ki, geçerli olan ‘kütlede atalet’ kavramlarıyla ciddi bir şekilde çatışan bir fenomendir.

6-      Sevk: Aracın yüzeyindeki potansiyelin dağılımını değiştirmek suretiyle aracı sevk etmek mümkündür.Çok yüksek hızlarda tercih edilen seyir yönü, gezegenden öteye olup, üretecin düzlemi çekim alanıyla 90 derecelik bir açı yapar.Araç yatay uçuş yaparken çekim alanıyla arasında, benzer vektör alanları arasındaki dengeyi akla getiren bir açı yapar.Üreteç kendisine ait bir çekim alanı oluşturabilir.

7-      Havanın iyonlaşması: Bu basit bir elektrostatik etkidir.Aracı çevreleyen yarı şeffaf bir parıltıya ve parıldayan izlere yol açar.Alanın yoğunluğu, aracın çevresinde hemen hemen bir vakum oluşturarak, iyonlaşmış havayı dışarıda tutabilecek derecededir.

8-     Daimi elektriki polarite: Searl aracın  ya da üreteçlerin yakınında çalıştıktan sonra, derisinde sanki bir örümcek ağı varmış gibi bir his algılıyordu.Giysileri ve yatak çarşafı üzerine yapışıyordu.Bunun yanı sıra, bazen meydana gelen bir çatırdama  sesi de duyuluyor ve bu, birkaç saat sürüyordu.Bu etki yalıtkan(dielectric) materyaldeki daimi bir polariteye atfedilebilirdi ve bu durumda da söz konusu materyal, beden dokusu oluyordu..Daima yalıtkanlar üzerinde pek az çalışma yapılmıştır.Bununla ilgili olarak, Tokyo Deniz Kuvvetleri Koleji’nden Prof.Eguchi’nin yaptığı çalışmaya, Japonya Fiziko-Matematik Derneği’nin 1920 yılı kayıtlarında rastlayabiliriz.

9-     İvme sırasında madde kapma: Bu fenomen, araç yerde olup da aniden çalıştırıldığı zaman meydana gelir.Yükselen araç, yerden kopardığı bir parçayı kendisiyle birlikte götürür ve bildiğimiz türden izleri bırakır.

Searl Halka üreteci’nin ürettiği çok yüksek potansiyel, havanın iyonlaşma potansiyelinden çok daha fazla olduğu için, pozitif elektrot olarak faaliyet gösteren   araç, dış yüzeyinden belirli bir uzaklıkta havanın iyonik bozunmasına yol açar.Üretecin negatif yanı diskin çevresine bağlı, dış yüzeyden soyutlanmıştır.Negatif uçtaki alan , elektron kaybeder ve ortaya çıkan iyonlar, yüksek bir ivmeyle bu uçtan ötekine itilirler.Elektronlar, üreteçten geçerek, üreteçteki akımı oluşturur ve üretecin kenarının yakınındaki havada negatif iyonlar üretecek şekilde, negatif uçtaki şarjı sağlarlar.Dolayısıyla araç da, bir vakum içerisinde sarıp sarmalanır.

Klasik türde yüksek voltaj üreteçlerinde, havanın iyonik bozunması, maksimum potansiyel sınırlar ve parlama olayı meydana gelir böylece birikmiş olan enerji kaybolur.Halbuki, Searl jenaratöründeki  alan bobinlerinin geometrisi  ve düzenlenişi o şekilde gerçekleştirilmiştir ki, parlama, üreteç bir vakum içerisinde kalana kadar  ortadan kaldırılır ve bundan sonrada tamamen imkansızlaşır.Potansiyeli biriktirmek için  enerjiye gerek vardır ve bu enerji, başlangıçta, bir dış kaynaktan sağlanmalıdır.Aracın çevresindeki vakum katmanı arttıkça, potansiyeli ayakta tutmak için daha az enerjiye ihtiyaç vardır.Üreteç, kısa bir süre sonra Searl Etkisi’nin oluştuğu bir potansiyele ulaşır ve araç, ‘levitasyon—Antigravitasyon etkisi’ fenomeninin yanı sıra, kendi enerjisini de üretir.Teoriye bağlı olarak, bu potansiyelde, ‘uzay dokusu (ether) üzerindeki gerilim, havanın ve aracın içinden bir devre şeklinde geçen ‘akım halindeki mıknatıslık’ (devre akımı) tarafından dengelenemez.Uzay dokusu, çözülerek, enerjinin yan üretimi, alanı techiz eden üreteç tarafından ( alanı oluşturan üreteç) absorbe edilir. O zaman, üreteç, elektrik alanının hatları boyunca bir ether akımı ya da akış oluşturmalıdır.Ancak ether akımının yönü, pozitif uçta içeriye, negatif uçta da dışarıya doğrudur.Bu sonuca, Schappeller Teorisi’nden varılır.Tip alanı ve araç alanının net etkisi ile birlikte dünyanın gravitasyonel alanı, aracın altındaki ‘ether yoğunluğu’ nun, üzerindekinden daha yüksek olduğu bir duruma neden olurlar.Dolayısıyla, araç da kuvvetli bir şekilde gezegen yüzeyinden yukarı doğru itilmiş olur fakat, uzaya fırlamasına engel olmak için, aracın alanı kasten bozulmalı ya da sınırlandırılmalıdır.

( Çetin Bal: Benzer bir temada Philadelphia deneyinde söz konusu idi. Deneyde boyutlar arası alana geçen geminin tekrardan kendi boyutuna dönebilmesi için geminin manyetik alan gücünü üreten akım alanlarının kasten ‘kapatılıp – açılması’ söz konusu idi.)

Araç, sevk halindeyken, parmakların arasından fırlayan ıslak bir portakal çekirdeği gibi, yeryüzü alanından dışarıya fırlayıp gider.Muazzam bir ivme sözkonusudur.Ama, araçla ilgili olan tüm maddeler de alan ile ilişkili olduğundan, eğer varsa yolcular da dahil olmak üzere, aracın hiçbir kısmında deformasyon meydana gelmez.

Aracın hızının nerede sınırlanacağı hakkında bir bilgimiz yoktur ama, araçta hiçbir atalet bulunmadığına göre, muhtemelen, bildiğimiz türden bir sınır da yoktur.Ancak geleneksel anlayışa göre denebilir ki, söz konusu sınır, ‘ışık hızı’nın altında olmalıdır.Bu hızın yukarısında, bilmediğimiz hususlar, herhangi bir tehlikeyi göze alamayacak kadar çoktur.Fakat, araç kendi ‘uzayı’nı kendisiyle birlikte taşıdığı için, bir anlamda, Rölativite Teorisi de  geçersiz olur.Diğer bir deyişle, araç, uzay’ı katederek  değil de uzay’ı atlayarak seyreder!

 [Çetin Bal: Searl Etkisi ile çalışan bir sevk sistemi vakum enerjisinin dağılımını yoğunluksal fazını, ürettiği elekriksel alan güçleri ile kendi çevresinde yeniden biçimleyerek kendisini  vakum enerji alanları içinde bir yerden diğerine hareket ettirir.Burada  ‘uzayı atlamak’ kavramı Searl sistemi için geçerli değildir.Bu yanlış bir tanıdır! Bu atlama ve uzay sıçraması kavramı daha çok zaman boyutlarında bir kayma yapabilen ve solucan deliği etkisini içeren sevk sistemleri için sözkonusudur. Searl’ın aracı doğrudan elektriksel alanları ile uzay/zaman levhasına tesir eden bir etkileşim ile uzay/zamanda eğimler ve sapmalar yaratarak uzayda anlık atlamalar gerçekleştirebilen bir araç değildir.Searl sistemi, zaman mevhumuna egemen olabilecek bir sistemden daha çok  zamanın kafes çizgileri içinde uzayın enerjitik dokusunu elektromekaniksel bir etki ve tesirle etkileyerek kendisini kendi elektriksel alan hatları boyunca vakumda hareket ettirmektedir. Searl’ın hatırı için denebilir ki bu aracın hızı maksimum olarak en fazla ışık hızı civarında bir hız olabilir.

 Fakat yine benim kendi öngörüm bu hızın kaba bir yaklaşımla  ışık hızının 8/10'i gibi bir hıza tekabül edebileceğidir.Yani bir nevi ‘suyun altından yüzeyine doğru’ ilerleyen bir gaz kabarcığının hızı  suyun üzerindeki dalgaların hızından daha az olmak zorundadır.Ama bu hız su dalgalarına yakın bir hızdır.Searl’ın aracı da elektromanyetik ışıma havuzu içinde  --elektromanyetik dokulu bir enerji havuzu içinde-- yaklaşık bir sıfır vakum benzeri bir vakum boyunca emilerek hareket ettirilir.Bu sanki gravitasyonel bir asılımı andıran bir harekete benzer.Buna ‘vakumsal emilim hızı’ da denebilir.Searl’ın sisteminde uzaya bağlı zamanın kafes çizğileri sabit kalırken sadece uzaya ait geometrik alan matriksinin çizğileri aracın üstünden altına doğru bükülmektedir.Böylece araç uzayın geometik kafes çizğileri boyunca aracın altından üstüne  doğru yönelen hayali bir ok boyunca muazzam bir alan gücü itimiyle karşılaşacaktır.Aslında Searl’ın sisteminde doğrudan uzayın geometriksel kafes çizgilerine de müdahale ve tesirde bulunulamaz! Buna biz daha çok uzayın şablonsal çizğileri içinde dağılım gösteren vakumsal enerjinin yoğunluksal dağılımının elektromekaniksel olarak biçimlendirilmesi desek daha doğru olur.Çünkü uzayın üç boyutlu  geometrik çizğilerini yansıtan temelde uzaya bağlı zamanın kafes çizgileridir. Dolayısıyla zamandaki hafif bir değişim uzayında boyutsal geometrik kafes çizğilerinde bir bükülmeye neden olacaktır.]

Görüldüğü gibi, levitasyon işleyişi faal durumda olduğundan, aracın üzerindeki nötr halkanın yanısıra, altında da bir nötr bölge belirir.Bu alan’ da bir maddenin yerleşik olması halinde, orada öylece durur.Sonuç olarak, şimdiye kadar yapılan Searl Etkisi Araçları, aniden havalandıklarında, yerde, büyük ve muntazam delikler biçiminde izler bırakmışlardır.Sökülen toprak parçası da araçla birlikte havalanıp gitmiştir...

 Searl üreteci, düşük hızlarda çalışır ve merkez kaç kuvveti ile parçalanması olanak dışıdır.Ayrıca, yan yan etki elektromanyetik güçler de üretecin dağılmamasında rol oynarlar.Öteki çekim alanlarında da olduğu gibi, akım, maddeden geçmeyi tercih eder ve böylece, aracın içindeki alan, aracın içindeki kütleyi uygun bir şekilde dağıtarak ihtiyaca  uyan bir tarzda oluşturabilir.Bu, özellikle, içinde insan bulunan araçlarda elverişli bir durum sağlar ki bu araçlarda kabin alanını ½ G civarında tutmak suretiyle mürettebatın rahatça yolculuk yapması sağlanabilir.

 Serbest uzayda seyahat ederken, aracın dış alanı, --araç nispeten durağan bir ether’e göre hareket halinde olacağından—kendisinin ve dünyanın birleşik alanını andıracaktır.

Araçla büyük objelerin uzayda çarpışması pek muhtemel değildir.Doğrudan uçuş hattı içinde olunduğu taktirde de, objeler görülebilir ve araç hızla döndürülebilir.Alan o şekilde dir ki, objeler, yollarından saptırılır. Ve aracın yanından geçip giderler.Söz konusu objenin, kendi çekimi bulunan bir planet ya da uydu olması halinde, alanların etkileşimi kadar yönlendirilen araç, her halükarda, aracın alanını değiştirmek üzere önlemler alınmazsa güçlü bir şekilde öteye itilir.Meteoritler gibi küçük objeler, birleşmiş elektrik ve dinomanyetik alanlar tarafından uzaklaştırılır..Böylece bir güçlü statik alana giren bir obje, önce cezbolur, sonra iyonlaşır ve daha sonra da kuvvetli bir şekilde ileriye itilir.Dinomanyetik alan, hatırısayılır  uzaklıklardan (kilometrelerce öteden) aracın manyetostatik alanıyla etkileşecek ve aracı sevkedecek olan objelerde manyetostatik ( alelade manyetik) bir alan açığa çıkarır.

Şu hususa da değinmek gerekir ki, araçtan sadece çok az miktardaki bir uzay dokusu geçer ve hatta daha az miktarı, enerji için dönüştürülür.Ancak, daha önce de sözedildiği gibi, ether’deki küçük değişiklikler büyük fizik etkiye yol açarlar.

 Uzayın derinliklerinde bile, araçta, üreteçten geçen ve aracın dışındaki elektriki alan boyunca sürekli olan bir elektronik akım mevcuttur.Elektronlar toplanır ve bazıları, aracın kenarını rölativistik hızlarda terk ederler.Bunlar, arcın sevkine katkıda bulunmazlar.Böylece,  araç, kendi negatif uzay şarjını da taşır.Atmosferde elektronik akım çok daha fazla olup, üreteç akımı da çok daha yüksektir.Dolayısıyla araç uzayda çok daha iyi çalışır ve çok daha fazla bir esnekliğe sahiptir.Havada, iyonların oluşturduğu yeni bileşimler, aracın çevresinde pembe ile mavi arasında bir parıltıya yol açarlar ve rutubetli havalarda, havadaki iyonlar, yoğunlaşmaya neden olabilirler.

Şimdiye kadar gözlemlenen tek tehlike şudur ki, aracın yerin üzerinde uzun bir süre asılı kalması halinde, topraktaki eletrik akımlarının ısı oluşturması yüzünden toprak yanmaktadır.Ayrıca, iyonlaşma dejarjı, araca çok yaklaşan hayvanların sinir sistemleri etkiler.

   

Çeşitli   güvenilir tanıkların gözlemleri:

1-     Şematik çizimlerde görüldüğü gibi, denizin araca doğru çekilmesi;

2-     Alçaktan uçan aracın yerdeki kar tabakasını emmesi;

3-     Arabaların, kamyonların ve hatta uçmakta olan bir Amerikan helikopterinin yukarıya doğru kaldırılması;

4-     Aracın çölde küçük çapta bir kum fırtınasına yol açması;

5-     Toprak parçalarının yukarıya çekilmesi, ağaçlarının tepelerinin hızla dönüp durmaları, vs.

              Özet: Gözlemlenen araçlar, Newton’un Üçüncü Hareket Yasası’na uyarlar.

Çetin Bal: Searl'ın uçan elektriki disklerinin çalışma prensibi gerçek anlamda bir UFOnun çalışma prensibinden daha farklıdır.Gerçek anlamda üst düzeyde  teknik açılıma sahip bir UFO ( yıldız gemisi)   kendi ''elektriksel güç alanı  çizgileri'' ile uzay/zaman  levhasına doğrudan bağlanarak uzaya bağlı zaman akım hızı üzerinde tam bir denetim sahibi olur. Boyutlar arasında yerdeğiştirebilecek bir UFO ‘zaman’ı kendi çevresinde hafifçe değiştirirken bir boyuttan diğerine doğru yerdeğiştirerek ortadan kaybolur. Fakat Searl’ın sistemi  uzayın zaman boyutları arasında yerdeğiştirebilecek bir teknik yapıya haiz değildir. Searl’ın sisteminde, daha çok, zamanın kafes çizgileri içinde yayılan uzay enerji vakumuna ait enerji alanı yoğunluğunu/enerji dağılımını ya da sıfır nokta enerjisine ait vakumsal iç basıncın dengesini bozarak o yönde araca bir hız kazandırma fikri söz konusudur.Searl’ın sistemi  aynen bir helikopterin pervaneleri ile havanın kendi içindeki dengeli dağılımını bir yöne doğru bozarak –sirkülasyon yaratarak ‘havayı’ kendisini yukarı doğru iten bir güce dönüştürmesine benzer biçimde bir hareket dinamiğine sahiptir. Helikopter havayı pervaneleri ile yönlendirirken Searl üreteci  uzayın etherik dokusunu yada vakumsal enerjiyi ‘‘bir indüksiyon bobini alanı ve disk biçimli bir kondansatörün tabakaları arasında doğan elektriksel alan çizğilerinin birleşik etkisi ile’’ kendi çevresinde yönlendirip kontrol altına alarak vakum enerjisi içinde yine vakumsal enerjiyi kullanarak kendisini hareket ettirmektedir.

 

Bohr_Niels.gif (11380 bytes)

 

Ben yüksek matematiği kısmen bilmekle birlikte akademik öğrenimim olmadığı için genel göreceliksel ve kuantum mekaniksel dünyanın matematiksel fiziğini anlamakla birlikte buradaki matematik bilgisinden yoksun olduğumu söylemeliyim. Fakat benim zaman makinesi yada  kısa sürede uzayı atlayarak yada bükerek diyelim yıldızlara yolculuk yapacak sistemime matematiksel alt yapısı ve tasarım zeminini açısından en yakın düşünce Dr. Dewey. B.Larson tarafından ifade edilen uzay ve zaman anlayışıdır.Yine bu uzay ve zaman tasarımı içinde hareket edebilecek kendi zaman makinemin tasarımsal düşüncesine en yakın düşünsel model Wales üniversitesinden fizikçi Miguel Alcubierre 'nin sunduğu  warp sürüşü'nü temel alan bir uzay aracı modelidir. John.R.R.Searl’ın yada Prof.Seiki’nin elektriksel alan güçleri altında havalanan sistemleri  benim ya da sayın Miguel Alcubierre’nin ön gördüğü sisteme oranla daha mekanik olan ve sınırlı hareket dinamiğine sahip sistemlerdir.

 Benim kendi yıldız gemisi modelimde uzay aracı içerisine girdiği uzay enerji dokusuna üç boyutluluk  özelliği kazandıran zaman akım  hızına yani uzay/zaman’ın temel devirsel titreşimlerine senkronizasyon  ve rezonans etkisince bağlanaraktan uzayın temel zaman fazını değiştirmektedir.Değişen zaman fazı ya da alanların karşılıklı rezonansı ilkesi sonucu araç yerçekimsel bir uzay/zaman eğriliği dediğimiz bir tür ‘‘zaman eğrisi baloncuğu’’ içerisine girer.Yani araç bir tür ‘zaman değişim küresi’ içerisine kendisini sokarak  ve bu zaman değişim küresinin alan matriksini bir yöne doğru asimetrikleştirerek o yönde ışık hızında yerçekimsel bir asılım potansiyeli meydana getirir.

            Searl' ın kuramsal fikirleri ve elektriksel alan üreteci sisteminin bir tarafından bir ether basıncı yaratarak aracı tersi yönde havalandırmak -hızlandırmak temelde olası bir düşünce modelidir. Fakat Searl'ın internet kaynaklarından  ve kendi ifadelerinden alınan demeçlerde ve çizim örneklerinde ''söylenen sisteme ait düzeneklerin''  bana pek çalışması mümkün olamayan sistemler gibi göründüğünü söylemeliyim. Searl'ın çizimleri ve üretece dair sunduğu diyağramlar bana  çok spekülatif geldi.Yani Searl'ın böyle bir şey yaptığı ve bu aracı havalandırdığı doğrusu itiraf etmek gerekirse bana pek gerçekçi görünmedi. Ama meseleye daha geniş çerçeveden bakarsak Searl  ilgi çekmeye çalışan bir düzenbaz da olsa Searl'ın üreteci çevresinde gelişen spekülasyonel varsayımlar tamamıyla saçma değildir. Yani biraz daha uyanık olan bir zeka bu eğri -büğrü, yalan yanlış iddialardan yola çıkarak kendine göre çalışan bir Searl üreteci yapabilir.İşin  ince espirisini sorarsanız hükümetçe desteklenen bazı gizli araştırma servisleri  ya da gizli laboratuvarlarına çekilip devlet fonuyla araştırma yapan bir takım çevreler akıl karıştırmak ve  asıl gerçek sistemi gizlemeye yönelik politik bir oyunla kamu oyuna böyle speküle bilgiler empoze etmeye çalışsalarda  ne aradığını bilen zeki araştırmacılar bu eğrilerden kendilerine bir doğru çıkarabilirler.

Hiçbir yazı/ resim  izinsiz olarak kullanılamaz!!  Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla  siteden alıntı yapılabilir.

The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90  05366063183 -Turkiye/Denizli 

Ana Sayfa /index /Roket bilimi / E-Mail /CetinBAL/Quantum Teleportation-2   

Time Travel Technology /Ziyaretçi Defteri /UFO Technology/Duyuru

Kuantum Teleportation /Kuantum Fizigi /Uçaklar(Aeroplane)

New World Order(Macro Philosophy) /Astronomy