Kimlik Bilgileri:
Kütle....................................................................................
1,8986×1027 kg
Keppler
sabiti(r^3/s^2).....................................................
126,686×106 km³/s²
Ekvatoral
yarıçap................................................................
71492 km
Kutupsal
yarıçap.................................................................
66854 km
Basıklık.................................................................................
64,874×10-3
Ortalama
yoğunluk.............................................................. 1326
kg/m³
Eylemsizlik momenti
katsayısı.............................................. 0,254
Yüzey çekim
(ekvatorda).................................................... 23,12 m/s²
Kaçma
hızı............................................................................
59,5 km/s
Eksen
eğikliği........................................................................
3,1 derece
Güneşe ort.
uzaklık............................................................... 778,3
milyon km
Görünür
parlaklık..................................................................
-2,8 kadir
Dönme
periyodu...................................................................
9,92 saat
Yüzey
sıcaklığı......................................................................
-120 °C
Uydu
sayısı...........................................................................
16
Halka
sayısı..........................................................................
1
Yörünge eğim
açısı.............................................................. 1,3
derece
Ortalama yörünge
hızı......................................................... 13,06 km/s
Yörüngesel periyod.............................................................
11,86 yıl
Genel Bilgiler
1. Güneş sisteminin en büyük gezegeni Jüpiter'dir. Ekvatoral dünyanın
çapından 11 kat büyüktür ve hacim olarak bu büyüklük dünyanın 1300 katına
ulaşmaktadır.
2. Jüpiterin kendi etrafındaki dönüşü açısından çok ilgi çekici bir yönü de
katı bir cisim gibi dönmemesidir. Yüzeyin farklı kısımları farklı hızlarda
döner. Ekvator bölgesinin dönüş hızı kutup bölgelerine nazaran daha
fazladır.
3. Jüpiteri karakterize eden en önemli özelliklerden biri de uydularıdır.
Bunlardan üçü Aydan büyük olup, en büyüklerinin ebatları merkür geze-geninin
ebatlarıyla aynıdır. Gaynmede adlı bu gezegen uydunun çapı 5600
kilometredir. Bundan sonra sırasıyla 5200 kilometre ile Callisto, 3800
kilometre çaplı lo, 3100 kilometre çaplı Europa'dır. Diğer uydular daha
küçük olup fazla bir özellikleri yoktur.
4. Güneşten aldığı ışığın büyük bir kısmım yansıtan Jüpiter, teleskopla
bakıldığında son derece parlaktır. Şekli düz bir diski andırır.
5. Jüpiteri karakterize eden önemli bir başka özelliği de yüzeyinde görülen
ekvatora paralel çizgilerdir. Karanlık kuşaklarla birbirinden ayrılanbu
şeritler genellikle kırmızı veya menekşe rengindedir. Söz konusu şeritler
birbirine fazla benzemezler. Hatta birçok defa son derece karışık bir biçime
girerler.
6. Bugüne kadar teleskoplar yardımıyla çekilen Jüpiter fotoğraflarında bilim
adamlarım en çok şaşırtan bir özelliği de üzerindeki kırmızı lekedir.
Genişliği 50 bin, boyu 15 bin kilometre olan bu lekenin ne olduğu bu güne
kadar anlaşılamamıştır. Dünyanın ekvator uzunluğunun 40 bin kilometre olduğu
düşünülürse oldukça büyük olan bu lekenin katı bir cismi, atmosfer veya
atmosferde dolaşan katı bir cisim olup olmadığı hâlâ esrarını koruyan bir
sırdır. Zamanla şeklinde ve özellikle renginde bazı değişiklikler meydana
gelen kırmızı leke teleskopla gözlenmeye başlandığı 130 yıldan beri hiç
kaybolmamıştır. Son yıllarda ortaya atılan bir faraziyeye göre kırmızı
lekenin meydana gelmesinde gezegenin o bölgesinde havanın hareketini
engelleyen çok yüksek bir dağ zinciri rol oynamakta ve farklı bulut kümeleri
meydana gelmektedir.
7. Jüpiterin atmosferinin kalınlığı tam olarak bilinmemekle beraber yaklaşık
olarak 10 bin kilometre kadar olduğu sanılmaktadır. Atmosferdeki ısı da çok
düşüktür. Sıfırın altında 120 dereceden daha aşağı olduğu tahmin
edilmektedir.
8. Tamamen bulutlarla kaplı olan gezegendeki bu bulutlarda amonyak
kristalleri bulunup bunların zaman zaman damlalar halinde yağdığı
zannedilmektedir. Gayet tabi olarak bu kalınlıktaki atmosfer tabakasının
gezegen yüzeyine yaptığı basınç da çok yüksek olmaktadır. Astronomlar bu
basıncın dünyamız üzerindeki basınçtan bir milyon defa güçlü olduğunu ifade
etmektedirler.
9. Jüpiterin Dünya, Venüs veya Mars gibi gazdan meydana gelmiş bir
atmosferle sarılmış katı yüzeyli bir gezegen olduğu söylenemez. Jüpiter
büyük bir ihtimalle erimiş bir hidrojen okyanusundan meydana gelmiş dev bir
küredir.
JÜPİTER
Jüpiter gerek çap, gerekse kütle açısından
güneş sistemindeki en büyük gezegendir. Nispeten düşük olan
yoğunluğu (suyun yoğunluğunun 1,33 katı), gezegenin akışkan
yapısı ve kendi çevresindeki dönüş hızının yüksekliği nedeniyle,
Satürn kadar olmasa da ekvatorda geniş, kutuplarda basık
elipsoid görünüme sahiptir. Beyazlık derecesi (albedo) 0.52 olan
gezegen, böylece yüzeyine düşen güneş ışığının yarıdan fazlasını
görünür tayfta yansıtmaktadır. Ancak kızılötesi alandaki ışınım
ölçüldüğünde, Jüpiter'in Güneş'ten aldığı enerjinin 2,3 katı
kadarını dışarı yaydığı görülür. Bu nedenle gezegen, Güneş'e
olan uzaklığına göre hesaplanan 106 K' den (-167°C) çok daha
yüksek bir etkin sıcaklığa sahiptir ve 126 K (-147°C)
sıcaklığında bir kara cisim gibi ışır. Jüpiter'in kendi içinde
yarattığı bu enerji fazlası, gezegenin yerçekiminin etkisi ile
yavaşça kendisi üzerine çökerek küçülmesi sırasında dönüştürülen
potansiyel enerji ile açıklanmaktadır. Bu olgu Kelvin-Helmholtz
mekanizması olarak adlandırılır.
İç yapı
Gaz devleri, içerdikleri elementlerin
oranlarına göre iki alt gruba ayrılırlar. Uranüs ve Neptün 'buz'
ve 'kaya' oranı daha yüksek Uranian gezegenler grubundadır.
Jüpiter ve Satürn ise, adını yine Jüpiter'den alan Jovian
gezegenler grubu içindedir. Jovian gezegenlerin kabaca Güneş'i
ve benzer yıldızları oluşturan maddeleri bu yıldızlardakine
yakın oranlarda içerdiği düşünülür. 20. yüzyıl başlarından
itibaren, gezegenlerin çap, kütle, yoğunluk, kendi etrafında
dönme hızları, uydularının davranışları gibi verilerden yola
çıkılarak iç yapıları hakkında ortaya atılan görüşler, daha
sonra tayf ölçümsel çalışmalarla ve son otuz yıl içinde
gerçekleştirilen birçok uzay aracı araştırması ile
zenginleştirilmiş ve günümüzde oldukça tatminkar modeller
geliştirilmiştir. Bu bilgiler çerçevesinde, Güneş sisteminin
ilksel bileşimine paralel biçimde Jüpiter'in kütlesinin büyük
kısmını hidrojen ve helyumun oluşturduğu varsayılır.
Hidrojen/Helyum kütle oranı 75/25 civarındadır. Daha ağır
elementlerin Güneş Bulutsusu içindeki toplam payı % 1 iken,
hafif bir zenginleşme ile Jüpiter'de %3-4,5 arasında olabileceği
hesaplanmaktadır. Bu sonuca, gezegenin gözlenen basıklığının
10-15 Yer kütlesinde yoğun bir çekirdeğin varlığı ile
açıklanabilmesi üzerine varılmıştır. Jüpiter'i oluşturan yapı
taşları özgül ağırlıklarına göre tabakalanmış durumdadır:
Gezegenin merkezinde demir ve ağır metallerle
birlikte bunların çevresinde daha hafif elementleri içeren bir
'buz' ve 'kaya' tabakasının oluşturduğu çekirdek bulunur. Bu
noktada ısı 20.000K, basınç 100 megabara (100 milyon atmosfer)
yakındır. Yüksek basınçlar nedeniyle yoğunluğu 20g./cm3 olan bu
katmanın yarıçapı 10.000 km. den küçük, ancak kütlesi Yer'in 10
katını aşkındır.
Çekirdeği çevreleyen alanda metalik
hidrojenden oluşmuş 40.000 km. kalınlığında manto tabakası yer
alır. Hidrojen 3 ila 4 Mbar'dan daha yüksek basınçlarda devreye
giren van der Waals kuvvetlerinin etkisi ile moleküler yapısını
kaybederek metalik özellikler kazanır, ısıl ve elektriksel
iletkenliği çok artar. Manto tabakası merkezden itibaren gezegen
yarıçapının 3/4'üne dek uzanır, Jüpiter'in hacminin yarıya
yakınını, kütlesinin ise çok büyük bir çoğunluğunu oluşturur. Bu
alandaki metalik hidrojenin sıvı nitelikte olduğu, yoğunluğunun
dıştan içe doğru 1'den 5'e kadar (su=1) yükseldiği
sanılmaktadır. En dışta 20.000 km. kalınlığında moleküler
hidrojen(H2) tabakası bulunur. Gezegenin yüzeyine yaklaşıldıkça
basınç, ısı ve yoğunluk düşer, hidrojen sıvıdan gaza dönüşür ve
giderek atmosfer tabakasına geçilir.
Katmanlar arasında keskin sınırlar olmadığı,
bir fazdan diğerine kademeli geçişler olduğu, aynı zamanda
konveksiyon akımlarının katmanlar arası madde alışverişine
kısmen de olsa izin verdiği tahmin edilir. Gezegenin iç
kesimlerinde üretilen dev boyutlardaki ısının bu tür akımlar
yardımıyla yüzeye dek aktarılabilmesi tümüyle akışkan nitelikte
bir iç yapı varlığını gerektirmektedir.
Jüpiter'in bir gaz devinin ulaşabileceği en
büyük çapa yakın boyutlarda olduğu hesaplanmıştır. Kütlesi daha
büyük olan bir gezegen, artan kütle çekim gücünün etkisi ile
kendi üzerine çökerek, Jüpiter'e oranla daha büyük yoğunluğa,
daha küçük bir hacme sahip olacaktı. Daha yüksek çekirdek
sıcaklığı anlamına gelen bu durum, kütlesi Güneş'in kütlesinin %
8'i kadar olan bir gezegenin nükleer füzyon için gerekli iç
sıcaklığa ulaşarak bir yıldız haline gelmesi ile sonuçlanır. Bu
nedenle, 0,001 Güneş kütlesindeki Jüpiter, 'yıldız olmayı
başaramamış' bir gökcismi olarak da tanımlanabilir. |
|
|
|