|
Star Wars: Jedi felsefesi
Yıldız Savaşları Bölüm III: Sith’in İntikamı/ Star Wars Episode III: Revenge
of the Sith
Uzun zaman önce, çok uzak bir galakside...
Star Wars efsanesi, bu bölüm ile tamamlanıyor... 1977’den beri süren bu
efsane, fanatiklerini ne kadar tatmin eder tartışılır, ama nefes kesici
olduğu şüphe götürmez bir gerçek. Nereden başlasak, nasıl anlatsak…
Herşeyden önce, bu efsaneyi takip etmemiş bir insanı bile tatmin edecek
görsel efektlerle dolu bir film, ama efsaneyi bilen, takip eden hatta
fanatiği olan milyonlarca insan için, birçok sorunun cevabını içeriyor...
Efsanenin başlangıcına dönen bu bölümde, Luke Skywalker’ın babası Anakin ve
Darth Vader sırrı çözülüyor. Jedi düzeni yıkılıyor, ama Obi Wan Kenobi ve
Usta Yoda’nın kaderleri bambaşka yerlere savruluyor. Şansölye Palpatine ise,
diktatörlüğüyle herkesi şaşırtıyor.
Orijinal üçlemeden sonra
1999’da gösterime giren yeni üçlemenin ilk bölümü, hayranları için tam bir
kabustu. Gerçek bir hayal kırıklığı yaşadığını söyleyen fanatikler, bu
filmin, orijinal üçlemeyle uzaktan yakından alakası olmadığını
konuşuyorlardı. 2002’de gösterimde olan ikinci bölüm de maalesef istenen
etkiyi yaratmamıştı. Fakat üçüncü bölüm, çoğu izleyenin yorumuna göre,
gerçekten sağlam olmuş...
Görsel efekt harikası bu
filmi, felsefi ve politik olarak okumak da mümkün. Felsefi olarak bakarsak,
filmde bir Jedi felsefesi hakim. Nedir bu Jedi felsefesi? Jedi’lar her zaman
aydınlanma için yaşarlar ve Force’u (Kudret) hiçbir zaman zenginlik, ya da
güç kazanmak için kullanmazlar. Nefret, korku gibi duygular negatiftir,
Jedi’lar her zaman pozitif ve barışçı çözümler bulmak zorundadırlar.
Jedi’lar aslında uzay çağının tasavvuf yorumlarını yaparlar bir nevi... “Güç
birdir, biz o gücün parçalarıyız ve tüm parçalar da birbirine eşit”, der Obi
Wan. “Gözler seni yanıltabilir, her zaman hislerine güven”, der. Filmde buna
benzer birçok tasavvufi gönderme bulmak mümkün. Politik okumaya gelince,
filmde demokrasi ve cumhuriyet sözcükleri çokça geçiyor.
Filmin senaristi ve yönetmeni olan George Lucas, orijinal üçlemede tüm
dünyanın değişebileceğini, başka bir dünyanın mümkün olduğunu fısıldıyorken,
ikinci üçlemenin bu son bölümünde, adeta demokrasinin kendi içinde de
yozlaşmaya müsait olduğunu gösteriyor. Bu kez, sistemin zaaflarını
fısıldayan bir film oluyor dolayısıyla.Filmin en duygusal okuması da şu;
aşk, tüm dünyalarda savaşlara, ölümlere, yıkımlara, acılara sebep olan en
büyük GÜÇ galiba…
3 Ağustos 2006 Perşembe,
16:45) Bir izleyici Eleştirisi:
George Lucas efsaneyi muhteşem bir filmle
noktalamış.Sinemada izledikten sonra yorum yazmıştım bu filme!
Ama geçenlerde tekrar izledim ve yine yazma isteği duydum. Yeni üçlemenin
şüphesiz en iyi filmi. İzledikten sonra keşke Star Wars efsanesi hiç
bitmeseydi dediğimiz başyapıt! Oyunculuklara, görsel efektlere diyecek
söz bulamıyorum. Bilimkurgu fantastik bir film ancak bu kadar duygusal
olabilir. Obi wan - anakin ışın kılıcı düğüşü ve sidious - yoda ışın kılıcı
düğüşü akıllardan asla silinmez. Sidious rolünde Ian Mcdiarmid
harikalar yaratıyor.Bu rol ancak bu kadar güzel oynanabilirdi. Sonuna kadar
oscarı hak eden bir oyunculuk ama oscara aday bile gösterilmeyişi üzücü.
Anakinin karanlık yolu seçişi o yolda ilerlemesi, içinin öfkeyle
dolması, palpatine ile konuşmaları, yoda' nın yine unutulmaz replikleri ile
bir star wars klasiği.Bu film hakkında saatlerce yazabilirim aslında. Film
her açıdan 10 puanı hakediyor.. Star Wars efsanesi gönüllerimizde her zaman
kalacaktır...
Yoda bütün filmde bastonla
dolaşıyor fakat en sonda kont Dooku ile dövüşürken havalarda yerlerde
taklalar atıyor! Dikkat ettiniz mi? yani sebep ?
Bunun sebebini Lucas'ta açıkladı bir kaç kez. Yoda baya yaşlı olduğu için
yürümekte güçlük çekiyor. Ama Force kullanınca çok rahat takla atabiliyor.
Peki niye bu adam hep force' la dolaşmıyor diyorsanız Jedi dünyasında
gereksiz force kullanımı Dark side'a yakınlaşmak gibi bir şeydir hoş
karşılanmaz yani.
Dünyadaki bütün SW fanatikleri Yoda'nın kılıcını çekerken neden gereksiz
yere force kullandığını tartışmışlardı. Cidden bu biraz filmdeki jedi
felsefesine ters bir olaydı. Master yoda sanki show için kılıcını
force 'la çekiyordu. E buda gereksiz force kullanımı değilmi dir? Evet bence
öyledir. Bu da bir filmdir felsefeyi abartmamak lazım...
Star
Wars'ın 30 yıllık macerası
CEM SÜER -Akşam Gazetesi
25 Mayıs 1977’de o uzaktaki
galaksiyle, dünyamız arasındaki ilk temas gerçekleşti. Ve o günden bugüne,
geçen 30 yıl boyunca Star Wars giderek büyüyen modern bir efsane haline
geldi
Bundan uzun yıllar önce, uzak bir galaksi de... Bu söz tüm Star Wars
severler için çok önemlidir, çünkü sinema salonunda bunu okudukları andan
itibaren hayatları değişti. Önce bu cümle daha sonra ise uzay boşluğunda
kayıp giden yazılar. Tüm bunlar aslında bir filmin girişinden çok, sıradan
yaşantımız ile hemen her şeyin mümkün olabileceği bir galaksi arasındaki
sınırdır. Bu sınırı geçen milyonlarca Star Wars seveninin bedenleri bu
dünyada olabilir ancak kalpleri ve hayal güçleri bu çok uzak galakside
yaşıyor…
25 Mayıs 1977 günü, o uzaktaki galaksiyle, dünyamız arasındaki ilk temas
gerçekleşti. O günden bugüne geçen 30 yıl boyunca Star Wars giderek büyüyen
modern bir efsane haline geldi. Şimdi ise Lucas şirketler grubu, tek başına
tüm Hollywood’a kafa tutacak kadar büyük. Tüm bu başarı George adlı
hayalperest bir çocuğun, kendiyle birlikte büyüttüğü ve geliştirdiği oyun
hikayeleriyle ortaya çıktı. Samuray ve western filmleri, dünya tarihi, çizgi
romanlar, felsefe ve psikoloji. George Lucas hayran olduğu bu öğeleri, kendi
dünyasında harmanlayıp Star Wars evrenini yarattı. Sadece iki filmi olan bu
genç yönetmen, elindeki senaryoyu, birçok yapımcıya götürdü. Ancak büyük bir
kriz içinde olan Hollywood, bu denli fazla bütçe isteyen, uçuk bir projeye
sıcak bakmıyordu. Bir tek, Twenty Century Fox, bazı şartlarla birlikte bu
projeyi kabul etti. Fox, filme en canlı yeri olan ortasından başlamak
istiyordu ve senaryoda değişiklikler konusunda ısrarcıydı. Lucas bu durumda
Fox yöneticileriyle bir anlaşmaya vardı. Filmin tüm hasılatı firmanın
olacaktı, Lucas ise filmin haklarına ve promosyon ürünlerinin getireceği
paraya sahip olacaktı…
Bu anlaşma, Hollywood’un yaptığı en büyük hatalardan biridir. Günümüzde Star
Wars lisanslı oyuncaklardan tuvalet kağıtlarına kadar uzanan promosyon
ürünleri sayesinde, Lucas’ın kasasına günlük olarak milyonlarca dolar
giriyor. Lucas, filmdeki karakterlerin ilk hallerini kendisi çizmişti. Özel
efektler için kendisi gibi çılgın gençlerden oluşan, ILM (Industrial Light&Magic)
adlı şirketi kiraladı. Müzikler için ise besteci John Williams ile anlaştı.
ILM ile birlikte, maketlerin uzay savaşı yaptığı, demir çubukların ışın
kılıcına dönüştüğü, pinpon masasının ise gezegenleri yok eden Death Star’a
dönüştüğü bir evren yaratıldı…
SORUNLARIN ÇÖZÜLDÜĞÜ EVREN
Çekimler bittikten sonra, herkes filmin batacağına kesin gözüyle bakıyordu.
Bu yüzden Amerika’da çok az sinemada gösterime girdi. Lucas yakın dostu
Stephen Spielberg ile birlikte, iflas haberlerini beklerken, filminin
hasılat rekoru kırdığını öğrendi. Film sadece birkaç günde efsane olmuştu
bile. İnsanlar, Star Wars tişörtleriyle etrafta dolaşırken, sinema salonları
önünde uzun kuyruklar oluşuyordu. Replikler hemen ezberlenip, dilden dile
dolaşmaya başlamıştı bile. Bir hafta içerisinde, Lucas Amerika’nın en zengin
insanlarından birisi oldu. Üstelik film daha tüm ülkede gösterilmemişti
bile…
Peki, Star Wars’u
insanlara bu kadar sevdiren ve 30 yıldır hiç eskimeden izlenmesini sağlayan
şeyler neydi. Öncellikle insanlar, dünyamızdaki sorunların hepsinin
çözüldüğü bir evren gördüler. Gelişmiş sağlık sektörü sayesinde, yaşam
süresi bizimkinden iki üç kat fazlaydı. Para kazanmak için onlarca eğlenceli
yol vardı. Işın kılıçları, eşyaları sadece düşünerek kımıldatmanızı sağlayan
mistik bir ‘güç’ ve ışın hızında yol alan uzay gemileri. Bu galakside
kahraman olmamanız için üstün çaba göstermeniz gerekliydi. Üstelik bazen bu
üstün çaba bile işe yaramıyordu, tıpkı serinin ana karakterlerinden Luke
Skywalker’ın başına geldiği gibi. Yaşadığımız dünyadan, çok ileride bir
teknoloji ve göz alıcı detaylar. Ancak tüm karizmatik kostümler, isimler ve
araçlara rağmen insan, hâlâ insan gibiydi. Orada kendinizden, ailenizden
veya yakın çevrenizden bir şeyler buluyordunuz. Onlarca farklı yaratık türü,
birbiriyle müthiş bir sosyal yaşam kurmuştu. Kendisinden önceki bilimkurgu
temalı filmlerin aksine, Star Wars’taki karakterler buranın insan elinden
çıkmış, kurgusal bir film olduğu izlenimi vermiyordu.
BABA-OĞUL ÇEKİŞMESİ
İyiyle kötü arasındaki savaş ise 6 tane Star Wars filminin de temel taşı. Bu
savaşın içte başlayıp, daha sonra verilen kararlara göre dış dünyaya nasıl
yansıdığını en güzel şekilde anlatan serilerden birisi. Bu olayı, iyiliğin
temsilcisi Jedi’lar ve karanlığın lordları olan Sith’ler arasındaki ışın
kılıcı düellolarıyla yansıtıyor. Bu filmlerde, ana karakterimiz Luke
Skywalker, kendi halinde yaşayan, öksüz ve yetim bir çiftçi. İçine kapanık,
kendine güveni olmayan, sıradan birisi. Luke’un üç filmde, nasıl bir Jedi’a
dönüştüğü ve galaksinin son umudu olarak onu kurtardığını görüyoruz. Aslında
biraz ironik bir biçimde Lucas da bu filmlerle birlikte aynı yoldan geçti.
Tıpkı Luke Skywalker gibi içine kapanık bir gençken, dünyadaki önemli
insanlardan birisi oldu. Bu yönüyle Star Wars izleyenlere, azim ve biraz
şansla her şeyin mümkün olabileceğini, hem kurgusal hem de deneysel olarak
gösterdi. İlk üçleme olarak adlandırılan, 4-5-6 bölümlerinde aynı zamanda
bir baba ve oğul çekişmesi de var. Lucas’ın kendisi de babasıyla asla iyi
anlaşamayan birisi olarak, tecrübelerini filme yansıtmış. Luke Skywalker,
babasının katilinin galaksiye korku salan kara lord Darth Vader olduğunu
öğrenir. Onunla bir an önce savaşıp intikam almak isterken, acı gerçekle
karşılaşır. Babası aslında Darth Vader’dır. Bu andan sonra, iyilikle kötülük
arasındaki klasik savaş, nesiller arası görüş farkını da içeren, bir
baba-oğul kavgasına dönüşür.
Star Wars, insanın günlük hayatta yaşadığı sorunları, bu denli epik ve
masalsı bir biçimde anlattığı için insanlar tarafından çok sevildi. Seri,
hiç öyle görülmese bile, aslında inatla iyiliği seçenlerin kazanacaklarını
gösterdi. Özgürlüğün ise her zaman için zorbalığa üstün geleceğini… A New
Hope (Yeni Bir Umut) adlı ilk filmden sonra 1980 yılında Empire Strikes Back
(İmparatorluk) ve 83 yılındaki Return of the Jedi (Jedi’ın Dönüşü) adlı
devamlarıyla birlikte bir üçleme halini aldı. Bundan sonra Star Wars
yaklaşık 20 yıl boyunca beyazperdeden uzaklaştı. Bu aradaki büyük boşluk
içerisinde, çizgi romanlar, kitaplar ve bilgisayar oyunlarıyla birlikte,
filmin dışındaki zamanlar anlatılarak evren büyüdü ve genişledi. 1999
yılında ise The Phantom Menace (Gizli Tehlike) filmiyle, Star Wars serisi
hayranlarına ve sinemaya geri döndü. 2002 yılındaki Attack of the Clones
(Klon’ların Saldırısı) ve 2005 yılındaki Revenge of the Sith (Sith’in
İntikamı) adlı dramatik film ile birlikte yeni üçleme de tamamlanmış oldu.
George Lucas, Revenge of the Sith ile birlikte Star Wars’u beyazperdede tam
anlamıyla bitirmiş oldu. Bu altı filmin her biri gösterime girdiği zaman,
sinema teknolojisi en az 5 nesil ileriye gitti. Tıpkı eski üçlemesi
sayesinde, 80’lerin müthiş grafikli filmlerinin önünü açtığı gibi, Lucas
yeni üçlemesiyle de dijital sinemacılığa ön ayak oldu.
Beyazperdeden emekli olan Star Wars serisi, artık televizyonları fethetmeye
hazırlanıyor. Lucas Film, televizyon tarihinde çığır açacak olan iki yeni
projeyle önümüzdeki yıllarda seyircilerin karşısına çıkacak. Bunlardan
birisi tamamıyla üç boyutlu animasyon teknikleriyle hazırlanan ve 2 ile 3.
bölüm arasında geçen savaşları anlatacak olan Clone Wars (Klon Savaşları)
serisi. Diğeri ise, normal dizilerden biraz farklı olacak, 3 ile 4. bölüm
arasındaki imparatorluğun gelişimini anlatacak olan bir dizi. Galaksinin
daha önce görülmemiş yüzlerini gösterecek ve evrendeki sıradan insanların
ilginç yaşamlarını anlatacak.
STAR WARS FANATİKLERİ
Resmi ellerde bu gibi yenilikler olurken, serinin fanatikleri ise Star Wars
evrenini bu dünyada yaşayabilmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Filmlerdeki karakterlerin kıyafetlerini giyip, kendi aralarındaki
toplantılarda onlar gibi davranıyorlar. Yaratıcılıklarını kullanıp,
filmlerde gördüğümüz cihazların gerçeklerini yapmak için icatlarda
bulunuyorlar. İçlerinde, belli başlı ürünlerin prototiplerini yapanlar bile
var. Star Wars severlerin, birbirleriyle paylaşımı ve dayanışması ise en
dikkat çekici yanlardan birisi. Filmlerde gördükleri ruhu yansıtıp,
birbirlerine ve başkalarına destek oluyorlar. O galaksideki ırklar arası
uyum ve dayanışmanın, aynısı Star Wars fanatikleri arasında da gözüküyor.
Normalde birbiriyle asla anlaşamayan ırklar bile, dünya çapındaki fan
kulüplerde buluşuyor ve arkadaş oluyor. Türk Star Wars fanatikleri de,
yabancıları kadar zengin içerikli olmasa da toplantılar düzenliyor. Ayrıca
yeni üçlemenin filmlerini kostümlü olarak izlemeye gitmek onlar için çok
doğal. Artık 30 yaşına basmış olan Star Wars efsanesi, filmden öte yaşam
tarzı haline gelmiş durumda. Filmdeki karakterlerin ve fanatiklerin
birbirine iyi dilekte bulunmak için söylediği gibi, 30. yılda da “Güç
sizinle olsun”.
Star
Wars'a Sinema eleştirmelerinin bakışı :
George
Lucas tüm Star Wars efsanesini kafasında Anakin Skywalker’ın hikayesi olarak
kurmuştu. Gerçekten de ilk üçlemeye bakacak olursak Darth Vader’ın Episode
4’de görünen ilk ana karakter, Episode 6’da ise bu defa iyi ruhu ile Anakin
Skywalker’ın görünen son ana kahraman olduğunu görürüz. Episode 6’ın sonunda
imparator’u öldürerek de kehanetin dediği üzere güce dengeyi getiren Anakin
olmuştur. Bu yönden baktığımızda ikinci üçleme ilk üçlemedeki kötü
kahramanın geçmişini anlatmaktan daha büyük bir önem taşımaktadır. Zaten
baştan sona kadar hikayemiz Anakin’in veya Dart Vader’ın hikayesidir.
Efsanenin başlangıç bölümü Phantom Menace/Gizli Tehlike’ye dönecek olursak,
o filmden sonraki hayalkırıklığının nedenini burada arayabiliriz. Anakin’in
çocukluğunda geçen Gizli Tehlike, ticaret filosunun Naboo’ya yaptığı işgali
ve devamında gelişen olayları anlatıyordu. Herkes sinema
tarihinin en kötü karakteri Darth Vader’ın çocukluğuna şahit olmak üzere
sinema salonunun yolunu tutmuştu. Oysa Lucas’ın derdi başkaydı, o normal bir
çocuğu anlatmak istiyordu. Annesini seven, tamir konusunda yetenekli,
arkadaşlarıyla uyumlu normal bir çocuktu Anakin.
Hırslı olması dışında DarthVader olacağına dair hiçbir alamet göstermiyordu. Gizli Tehlike’nin
yarattığı ikinci hayal kırıklığı ise galaksinin baş kötüsü olan imparator’u
görememek olmuştu. Hatta ortada ışın kılıcı üstadı çaylak Darth Maul’u
saymazsak kötü bir karakter de yoktu. İşin aslı farklıydı oysa. Lucas kötü
karakterini gizli
tutmuştu, birinci bölümün sonunda Senato’nun başına geçecek olan Palpatine
aslında Sith lordu Darth Sidious, yani geleceğin imparatoru idi. Filmin ismi
“gizli tehlike”ye işaret ediyorduysa da Star Wars fanları dışında çok az
kişi “tehlike”nin farkına varabildi. Lucas, tıpkı yarattığı Palpatine
karakteri gibi sinsice saklamıştı bu gizi. “Önde gelen” bir sinema
eleştirmenimizin önce filme “çocuk filmi” etiketini yapıştırması ardından da
filmi anlamadığını söylemesi ilk bölümün SW fanları dışında kalan kitle
tarafından
anlaşılmadığını adeta belgeliyordu.
Klonlar da gizlice saldırdı
Gizli Tehlike’nin bıraktığı soru işaretlerinden sonra Lucas’ın ikinci
bölümde birinci bölümün bulmacalarını çözen bir film sunacağını sanıyorduk.
Yanılmışız! Lucas, Star Wars serisinin en fazla bulmacaya sahip bölümü ile
karşımızda ve ne yazık ki bu bulmacaların yanıtlarını üç sene sonra
gösterime girecek olan
Episode 3’den önce öğrenmemiz zor görünüyor. Episode 2, serinin en
labirentli filmi olmasının yanı sıra kendisini en çok ciddiye alan bölümü.
Episode 1 de ilk üçlemeye göre kendini fazlasıyla ciddiye alır bir
tavırdaydı fakat Anakin’in yaşı itibariyle barındırdığı çocuksuluk sayesinde
bu pek belli olmuyordu. Bu
defa ise politik görüşmelerden tutun, Jedi öğretisine kadar, dünyanın
günümüzdeki yeri hakkında birçok konuda ciddi diyaloglar dönüyor ve bu
ciddiyete gölge düşürmeyen birkaç espri dışında seyirci ile “laubali”
olunmuyor. Tabii bu ciddiyette Han Solo’nun filmde olmamasının da büyük payı
olduğunu söylemeliyiz. Hey gidi Han hey!
Film için genelde yapılan eleştiriye ben de katılıyorum. Episode 2, Episode
1’den iyi ama esas üçlemedeki herhangi bir bölümün etkisine ulaşamıyor.
Ancak hepsinin bir hikayeyi anlattığını düşünürsek, bu filmin sinema
tarihinin en etkileyici hikayesinin bir bölümü olduğu sonucuna varırız. Bu
da filmi “dokunulmaz” bir konuma yerleşmesinin en büyük sebebi. ikinci
üçlemenin esas problemini tamamen Han Solo veya Han Solo benzeri filme
esprili bir mizaç katacak bir karakterin eksikliğine bağlıyorum. Bir
istatistik çıkarılsa iki bölümün toplamında yapılan tüm esprilerden daha
fazlasını sadece Han Solo tek bir bölümde yapmıştır. Bu tabii ki sadece
espri sayısıyla alakalı bir durum değil, Han Solo’nun filmdeki her
karakterle uğraşan, hatta filmin dayandığı temel noktalara (güç ve ölüm
yıldızı) inanmayan, kısacası postmodern bir tarafı vardı. isterseniz Episode
2’nin bulmacalarını filmin hikayesi eşliğinde çözmeye çalışalım. Fakat bir
duralım, o da ne, Star Wars patentli üçgen yazılar Türkçe! Bu bir Star Wars
filmi için ilk defa uygulanıyor.
Star Wars filmlerinin Türkiye’deki ilk gösterimlerinden tutun, 97’deki
Trilogy ve 99’daki Phantom Menace’da yazılar geçerken –hele ki salon jedi
kaynıyorsa- alkış tufanı kopar. Bu defa ise salondan “amanın galiba dublaj!”
homurtuları yükseliyor. “Uzak galaksiye” kaçmak için ne kadar kötü bir
başlangıç!
Üstelik tüm filmin çevirisinde görülen bariz anlatım hataları ve kesme
işareti hataları bu yazıda da karşımıza çıkıyor. Umarız Star Wars evrenini
Türkiye gibi hayal gücünden nasibini almamış ülkemizde layığıyla tanıtan
Özen Film bu hatasını bir sonraki bölümde tekrarlamaz.
Gelelim filme; Episode 2, Naboo senatörü Padme’ye yapılan bir suikast ile
başlıyor. Eminim Lucas’ın kamera hareketlerine alışkın Star Wars fanları bu
sahnede ana geminin yanına inen gemiden çıkan pilotun esas Padme olduğunu,
patlamayla havaya uçanın ise onun dublörü olduğunu tahmin etmiştir. Padme’yi
korumak için Obi-Wan Kenobi ve Anakin görevlendiriliyor. Bu fikir tabii ki
kurnaz politikacı Palpatine’den çıkıyor. Palpatine’in Anakin’i çaktırmadan
himayesine aldığı aralarındaki bir diyalogdan ve Anakin’in söylediklerinden
belli oluyor. Palpatine, Anakin’in Padme’ye duyduğu aşkı biliyor, o yüzden
de Padme’yi koruması için Anakin’i öneriyor. Padme’nin Coruscant’tan tekrar
Naboo’ya gitmesine de ön ayak olan Palpatine. Aşkın bir Jedi için büyük bir
tehlike teşkil ettiğini biliyor, Anakin’i kazanmak için aşkı kullanıyor. Bu
sırada Obi-Wan suikastçı kelle avcısını bulmak için dedektif filmlerini
arattırmayacak bir araştırma sürecine giriyor. ipuçları galaksi haritasında
görünmeyen bir gezegeni, Kamino’yu işaret ediyor. Bu noktada ilk bulmaca
soruluyor, Kamino’yu galaksi haritasından kim sildi?
Sadece bir Jedi’nin silebileceği biliniyor ama kim? (Başta da belirttiğimiz
üzere Lucas’ın bu bölümdeki bulmacalarının bir kısmı sadece Episode 3’te
çözülecek, haftalardır yabancı forumlarda kafa kafaya veren Jedi’lar bile
kifayetsiz kaldı bu bulmacalarda) Obi-Wan Kamino’ya gittiğinde orada dev bir
klon ordusunun yapıldığını görüyor. 10 yıl önce yani tam Gizli Tehlike’deki
olayların internet olmasaydı Star Wars’ın bu boyutta bir kültür haline gelmesi mümkün
olur muydu, bu konuda ciddi şüphem var. Star Wars hayranlarının bu anlamda
diğer efsanevi filmlerin hayran kitlesinden de ayrıldığını düşünüyorum.”
Geçtiği bir dönemde Syfa-Dyas isimli bir Jedi cumhuriyet senatosu için bir
klon ordusu sipariş etmiş. işte ikinci bölümün en kafa yoran sorusu, Syfa
Dyas kimdir? Star Wars evreninde her karakterin iki isme sahip olduğu, bunun
insandaki iyi’yi ve kötü’yü temsil ettiği teorisi pek çok defa yazılıp
çizilmiştir. Bu durumda Syfa-Dyas tanıdığımız bir Jedi. Şüphelerimiz Obi-Wan’ın
ustası Qui Gon Jinn üzerinde yoğunlaşıyor. Qui Gon’un iyilik timsali
karakterinin ardında karanlık güce meyilli bir yan mı vardı? Qui Gon’un,
Anakin’in riske karşın eğitim görmesini çok istediğini, konsey ile
anlaşamadığını ve 10 yıl önce öldüğünü biliyoruz. Diğer şüpheliler ise Darth
Maul, Dooku ve Mace Windu. Ancak ikiz isim kuralı Dooku’da işlemiyor, Darth
Tyrannus onun ikinci ismi. Öyle görülüyor ki, bu bulmacanın da çözümü 3 yıl
beklemek zorunda.
Obi-Wan kelle avcısı Jango Fett (Sanırım Jango’nun küçük klonu Boba’yı
izlemek her SW fanı için ayrıcalıklı bir deneyimdi, zira Boba Fett esas
üçlemenin en sevilen anti-kahramanlarından bir tanesi, ayrıca SW oyuncak
koleksiyonunun en değerli parçalarından biri) ile filmin heyecanlı
kapışmalarından birindeyken Naboo’nun romantik atmosferinde Anakin ve Padme
aşkı filizleniyor. Eski aşk filmlerinden daha çok Shakespeare repliklerini
anımsatan diyaloglar eşliğinde bir Jedi’nin “yasak” aşkına şahit oluyoruz.
Padme mantığı, Anakin ise duyguyu oynuyor bu sahnelerde. Anakin rüyasında
annesi Shmi’nin feryatlarını duyunca film tekrar tempo kazanıyor. Shmi sabah
erkenden baharat toplamak için çıkar ama eve dönerken çöl insanları gaddar
ve akılsız Tusken’ler tarafından kaçırılır. İşte bir bulmaca daha. Lucas’ın
hikaye anlatımında rastlantısal olaylara yer yoktur, her olayın mantıklı bir
sebebi vardır. Evet, Tuskin’ler gerçekten de tehlikeli bir kavimdir ama
Shmi’yi kaçırmaları ve çadırda tutmaları için yeterli
sebep yoktur. Bu noktada yine bir izleyici olarak boşlukları doldurmamız
gerekiyor. O boşluğa yine Palpatine’in ismini yazmalıyız.
Palpatine önce imkansız aşkı
sonra da annesine karşı olan sonsuz sevgisini kullanarak Anakin’i karanlığa
çekmeye çalışıyor. istediği de oluyor, Anakin tüm Tusken kavimini kılıçtan
geçiriyor. “Kadınları, hatta çocukları da öldürdüm. Hepsi birer hayvan.
Hepsinden nefret ediyorum” ve “Bir gün ölümü bile yeneceğim” derken kara
maskenin gelişini John Williams’ın imparator Marşı ile hayal gücümüzde
canlandırıyoruz. (Anakin’in Tusken’ları katledişi ile Episode 4’de
Tusken’ların Oba-Wan’a karşı duydukları abartılı korku arasında rahatlıkla
bir bağlantı kurabiliriz) Bu noktada Hayden Christensen için ayrı bir
paragraf açabiliriz. Christensen’in oyunculuğu çok tartışıldı. Bana göre
Christensen bu zor ve kompleks rolün altından fazlasıyla kalkıyor. Özellikle
Naboo’nun yeni prensesi karşısında Padme ile yaşadığı minik tartışmadaki
mimiklerine dikkat edin. Her insanın kızdığı andaki o titreme halini çok iyi
yakalamış.
En azından Mark Hamill’dan
daha iyi bir oyunculuk çıkardığını söyleyebiliriz. Gelelim Kont Dooko’nun
(Sinema tarihine sayısız göndermelerden bir tanesi: Kont Drakula olarak
tanınan Christopher Lee!) hakimiyetindeki Geonosis gezegeninde geçen son
kırkbeş dakikaya. Star Wars’un bilgisayar oyunları ile olan yakınlığı
Geonosis’teki droid fabrikasındaki bölüm ile iyice ayyuka çıkıyor. (Sadece
bu defa Star Wars bilgisayar oyuna değil, Star Wars’un bilgisayar oyunları
filme ilham vermiş oluyor) Padme’nin son anda R2-D2 tarafından kurtarıldığı
bu bölümde C3-PO tıpkı Episode 5’de olduğu gibi parçalanıyor. (ilk üçleme ve
ikinci üçlemenin orta bölümleri arasındaki benzerliklerden sadece biri) Bu
sırada Christopher Lee’nin eski rollerinin gözümüzde canlanmasına izin
vermeden canlandırdığı Kont Dooku’nun müttefikleri ile yaptığı bir
toplantıyı izliyoruz. Müttefiklerinden bir tanesi, uzun suratlı çirkin bir
yaratık, “Bankacılar olarak yanınızdayız” diyor.
Sonra tenekeden yapılmışa
benzeyen külüstür bir robot da “Tekno robotlar olarak destekliyoruz” diyerek
ayrılıkçıların yanında olduğunu teyit ediyor. işte filmdeki en güzel ve
belki de en “çocuksu” ayrıntılardan biri, masallarda, fantastik hikayelerde
ve çizgi filmlerde bankacılar ve ruhsuz robotlar her zaman kötü olmaz mı
zaten? Kulak misafiri olduğumuz bir başka diyalog ise Kont Dooku ile Obi-Wan
arasında geçiyor. Kont Dooku’nun o ana kadar Darth Sidious’un sadık bir
yardımcısı olduğunu sansak da Obi-Wan’a onu ispiyonladığına şahit oluyoruz.
Lucas bize bir bulmaca daha sunmuş oluyor böylece. Kont Dooku, Obi-Wan’a
senato bir Sith lordunun kontrolü altında derken neyi planlıyor? Bu da
Palpatine’in oyunun bir parçası mı? Geonosis’in ve filmin doruk sahnesi ise
dev arenadaki dövüş sahnesi. Ben-Hur ve Spartacus filmlerini anımsatan
arenada önce Padme, Obi-Wan ve Anakin yaratıklara karşı, sonra da Mace Windu
önderliğindeki jedi’ler droidlere karşı savaşıyorlar. Yoda, Kamino’dan güya
Senato’nun hayrına yapılan klonları getiriyor ve savaş rahat bir biçimde
kazanılıyor. Devrik cümle üstadı Yoda’nın ışın kılıcındaki hünerlerini Kont
Dooku ile yaptığı düelloda görüyoruz. SW fanları için en özel sahnelerden
biri olan bu sahne SW evrenine yabancılar için “gülünç” karşılanıyor.
Güç nedir, ne değildir?
Episode 2’nin tüm serinin en detaylı filmi olduğunu da söylememiz lazım.
Anakin’in Tattoine’deki gölgesinin çok kısa süre için Darth Vader’a
dönüşmesi, Naboo’da yine çok kısa bir süre Han Solo’nun gemisi Millenium
Falcon’ın görünmesi, Jedi tapınağındaki kütüphanede Qui Gon’un büstünün
bulunması, Palpatine’in ofisinde imparator’un korumalarının arka fonda yer
alması ve eski üçlemeye gönderme teşkil eden onlarca diyalog (Obi-Wan’ın
Anakin’e “Neden bir gün ölümüme neden olacağını hissediyorum?” demesi gibi)
filmi SW fanları için daha bir keyişi kılıyor. Filmin SW fanları için özel
anlara sahip olması SW fanı olmayan büyük bir kitlenin antipatisiyle
karşılaşmasını da sağlıyor. Buna hikayenin zor anlaşılırlığı eklenince SW’in
gişede beklenen patırtıyı yaratmayacağını söyleyebiliriz.
Üzerindeki tüm ticari
sorumluluklara karşın “Her zaman hikaye önce gelir” diyen Lucas’ın filmin
kazancını artırmak adına hikayeyi basit ve sempatik kılmaya kalkışmaması,
başlangıçtaki Star Wars ruhunu yitirmediğinin bir işareti.
Yoda’nın finalde söylediği
gibi; “Zafer? Zafer mi dedin? Bu sadece klon savaşının başlangıcı”.
Yani esas kıyamet Episode 3’te
kopacak. şu bir gerçek ki, Lucas Episode 1’de, Episode 2’de de bize
yanıtlanamayan çok fazla soru bıraktı. Yoda Episode 5’te “Bir jedi’nin en
büyük meziyeti sabırdır” der ama bunu bilsek de sabrımızın tükenmek üzere
olduğunu da biliyoruz. Klonların Saldırısı bence her Star Wars filmi kadar
Star Wars ruhunu ve o “güç”ü taşıyor, bununla ilgili bir problemim yok.
Sadece bu soruların yanıtları için üç yıl nasıl bekleyeceğiz, o beni
düşündürüyor. ilk bölümün adı Gizli Tehlike’ydi, Lucas’ın ağırdan alan,
hikayenin sırlarını ele vermeyen tarzına ses çıkarmamıştık ama ikinci
bölümde de karşımıza sırlarla dolu bir hikaye çıkınca ses çıkarmamamız biraz
zor. Lucas’ın galaksisinde demokrasinin ideal yönetim şekli olduğunu
düşünürsek yine aynı galaksi için böyle demokratik bir şikayette bulunmam
yadırganmamalı sanırım. Ancak kaç kişi bu bulmacaların farkına vardı, o da
tartışılır. Bu noktada önemli olan Klonlar’ın Saldırısı’nın güç ile
beraber olup olmadığıdır. Bu sorunun yanıtı evettir. Güç, Klonların
Saldırısı ile beraber, ilk üçleme kadar olmasa da beraber. Ve bu “güç” ne
söylendiği üzere tanrı, ne doğa, ne ruh, ne de başka bir şey. Bu “güç”,
sinemanın gücü. Bizi sadece iki saat boyunca değil geriye kalan tüm
hayatımız boyunca “çok uzun zaman öncesine, çok, çok uzak bir galaksi” ye
ışınlayan gerçek sinemanın gücü.
STARWARS
- Episode I
“SONSUZA KADAR ÇOCUK KALMAYACAĞIM...”
Anakin Skywalker: Sen bir melek misin?
Padme: Ne?
Anakin: Melek. Sanırım Iego’nun aylarında yaşıyorlar. Evrendeki en güzel
yaratıklar onlardır. İyi kalpli ve naziktirler; o kadar tatlıdırlar ki en
katı kalpli uzay korsanlarını bile küçük bir çocuk gibi ağlatırlar.
Padme: Meleklerden bahsedildiğini hiç duymamıştım.
Anakin: Onlardan biri olmalısın...Belki de daha farkında değilsindir.
Padme: Sen komik bir çocuksun. (kız gülümser) Bu kadar çok şeyi nereden
biliyorsun.
Anakin: Buradan geçen bütün tüccarları ve pilotları dinlerim...Biliyor
musun? Ben bir pilotum. Bir gün buradan uçup gideceğim.
Padme: Çok uzun zamandır burada mısın?
Anakin: Ben çok küçükken annem ve ben Hutt Gardulla’ya satılmıştık, o da
bizi Watto’ya yarış podu bahislerinde kaybetti. Sanırım Watto çok daha iyi
bir efendi.
Padme:(şaşırarak) Sen bir köle misin?
Anakin: Ben Anakin’im.
Padme: Üzgünüm. Yanlış anladım sanırım. Burası çok garip bir dünya. Alışık
değilim.
Anakin: Sen de çok garip bir kızsın. Adım Anakin Sywalker.
Padme: Padme Nabarrie.
Anakin: Seninle evleneceğim.
Padme güldü.
Anakin: Ben ciddiyim.
Padme: Sen garip birisin. Bunu neden söyledin?
Anakin: Sanırım ben sana...
Padme: Korkarım ki ben seninle evlenemem, Anakin. Sen daha küçük bir
çocuksun.
Anakin: Sonsuza kadar böyle kalmayacağım.
George Lucas’ın senaryosuna dayanılarak Terry Brooks tarafından yazılan
Gizli Tehlike kitabından
STARWARS HAYRANLIĞININ TÜRKİYE GEÇMİŞİ
Bugünün 18 ve üstü delikanlıların çoğu George Lucas’ın yarattığı Yıldız
Savaşları evreniyle küçük yaşta tanışmıştı. O zamanlar Hollywood sinema
endüstrisi ciddi bir buhranın içindeydi ve Starwars onları kurtardı. Türkiye
sinemalarına şimdi olduğu gibi amerikan yapımı filmler günü gününe
gelmiyordu. Bazılarını izlemek için yıllarca beklemek gerekiyordu. Yıldız
Savaşları bu gecikmeyi de kırdı ve erkenden getirildi. Yıldız Savaşlarının
3.bölümü Return of the Jedi’i sinemada izlerken küçük bir çocuktum. Ve bu
film hayatımı değiştirdi. Star Wars’un büyüsüne yakalanmış her çocuk gibi
Jedi olup ışın kılıcına sahip olmak istiyordum. O zamanlar force’un
türkçedeki çevirisi “Kudret”ti. Ben de kudret’e sahip olmak istiyordum. Ve
tabii ki Starwars oyuncaklarının hepsine sahip olmak istiyordum. 80’lerdeki
video furyası sağolsun Episode 4 ve Episode 5’i de izleme fırsatı bulduk.
Hem de onlarca defa. Sınıfın acar çocukları bir evde toplanır ve defalarca
Star Wars izlerdik. (Bir de Van Damme’ın Kan Sporu filmi vardı, onu da 20
kere izlemişizdir)
Bazı atmasyoncu arkadaşlar Star Wars 4’un olduğunu ortaya atmış ve biz de
Star Wars 4’u aramak için tüm videocuları gezmiştik. Star Wars
oyuncaklarımızı takas eder, üzerlerine bahisler oynardık. Evde kardeşimle
oyuncakları paylaşır, birbirleriyle hayali savaşlar yaptırırdık. Hatta video
kaset kapaklarını kale olarak kullandığımız galaksiler arası futbol maçları
bile yaptırırdık. Lucas o dönemin çocuklarına hem iyi bir masal anlattı hem
de hepsine kendisi gibi hayaller kurmasını öğretti.
Bir arkadaşımızın Starwars1 diye bildiğimiz filmin başındaki yazıda Episode
4 yazdığını farketmesi ilkokul zamanlarımızın en büyük keşfiydi. “Ya bunun
başı varmış esas” diyerek etraftaki tüm videocuları soru bombardımanına
tutmuştuk. Aldığımız hiçbir yanıttan memnun kalmıyor ve efsanenin başını
izlemek için can atıyorduk.
Ve işte 15 yıla yakın bir zamandır beklediğimiz efsanenin başlangıcına
sonunda kavuştuk. Yıl 1999, 1 Ekim Cuma günü orijinal sesle gösterilen ilk
matinede 18.30’da ilkokuldaki kudret’çilerden Barış’la İzmir Sinemasındayız.
9. Sıra 13.koltukta(!) yerimi aldım. Arkadaşım ise 12.koltukta. Çok sevdiğim
bir grubu görecekmişim gibi heyecanlandım. Iron Maiden konserinden önce
yaşadığıma benzer bir duyguydu bu. Yazılar geçmeye başladı. Salondaki tüm
starwarscular alkışlamaya ve tezahurat etmeye başladı. İnanılmaz güzel bir
olaydı. Starwars’un sadece bir film olmadığını düşündüm. Bir iki saniye
sonra tüm sinema salonu çok uzak bir galaksiye, çok zaman öncesine
ışınlanmıştı.
EFSANENİN BAŞLANGICI
Film her ilk üçlemedeki gibi başlıyor. Kamera aşağı iniyor ve ticaret
federasyonun Naboo gezegeni etrafında uzay gemileriyle kurdukları çembere
doğru ilerleyen bir gemi görüyoruz. Episode 1 hakkında çok sık yapılan 2
eleştiri var. Bunlardan ilki hikayenin zayıflığı, ikincisi ise karakterlerin
iyi işlenmemiş olması. Bunlardan özellikle birincisine sonuna kadar
karşıyım.
Galakside süre gelen barış, Neoimodian’ların yönettiği ticaret federasyonu
filosunun Naboo gezegenini işgaliyle yara alıyor. Neoimodian’lardan
tarafından beklenilmeyecek bir davranış bu. Çünkü onlar da savaşçı bir ırk
değil. İşin arkasında Sith Lordu Sidious’un olduğunu sonradan anlıyoruz. Ama
neden Naboo? Bunun nedeni Naboo’nun kendini savunabilecek silahlara sahip
olmaması değil sadece. İşte Gizli Tehlike burda yatıyor. Naboo gezegeni genç
ve tecrübesiz Kraliçe Amidala tarafından yönetiliyor. Naboo’nun Cumhuriyet
konseyindeki temsilcisi ise Senatör Palpatine. Son derece zeki bir
politikacı. Kurnaz bir planı var. O aslında kötü biri.(!) Bunu hikayenin
gereği gözünüzün içine sokmuyor Lucas. Palpatine konseyin savaş durumunda
etkisiz kalacağını biliyor. Neomidianlar bu planda yem oluyor. İstila
başlıyor. “Komünikasyonun kesilmesi tek bir anlama gelebilir: İstila” Sio
Bibble (Naboo’nun valisi)
Jedi ustası Qui-Gonn Jinn ve öğrencisi Obi-Wan Kenobi ilk önce droidlerle
savaşıyor sonra Naboo gezegeninde sonradan işlerine fazlasıyla yarayacak
sakar Gungan Jar Jar Binks’le tehlikeli bir deniz altı yolculuğundan sonra
Kraliçe’yi kurtarıyorlar ama Naboo’dan kaçarken R2-D2’nun kahramanlığına
karşın gemileri çok hasar görüyor ve Tatooine gezegenine inmek zorunda
kalıyorlar. Orada geleceğin Darth Vader’ı olan Anakin Skywalker’la
tanışıyorlar, Qui-Gon çocukta hissettiği güce dayanarak ona güveniyor, 20
dakikalık inanılmaz bir pod yarışı sahnesinde Anakin galip gelerek onlara
gemilerini onarmak için gereken parayı sağlıyor ve galaksi konseyinin
bulunduğu Coruscant’a varıyorlar.
Konseyin ve galaksinin başkanı yüce başkan prosedür gereği bir şey
yapamıyor, istilanın olduğuna kanıt istiyor ve kraliçe Amidala senatör
Palpatine’in gazıyla yüce başkana güvensizlik oylaması yapılmasını istiyor.
Aslında dürüst olan ve Naboo’yu destekleyen yüce başkan görevinden alınıyor.
“Yeni yüce başkan” oylamasında Palpatine istila edilen gezegenin senatörü
olduğundan dolayı sempati oylarını topluyor ve yüce başkan oluyor. Film
aslında bu kurnaz tuzağı içinde saklıyor. Palpatine savaşı başlatıyor,
konseyin başına geçiyor, istediği oluyor, gerçi öğrencisi Darth Maul ölüyor
ama son sahnede Anakin’in omzuna elini koymasından bir sonraki öğrencinin
kim olacağını anlıyoruz. Bir yandan da Episode 2’de evlenecek olan Amidala
ile Anakin’in aşklarının nasıl yeşerdiğine şahit oluyoruz.(Aşk öğesi Terry
Brooks’un kitabında daha yoğun)
Sanırım hikayenin hiç de fena olmadığı ortada. Episode4 dışında hiçbir Star
Wars tek başına bütün bir hikaye taşımıyordu zaten. Phantom Menace de öyle.
Zaten George Lucas Yıldız Savaşlarını en baştan beri 6 bölümlük 12 saatlik
tek bir masal gibi tasarlamıştı. Masalın tamamlanmasına 2 bölüm kaldı.
Tahminen 2005’de efsane tamamlanacak diyor Lucas. Tamamlandıktan sonra Luke
ve Leia’nın ne yapacaklarına dair Episode 7’yi çekerse bunun bir devam filmi
niteliğinde olacağını söylüyor. Şimdi Episode1’in sonunda tüm Star wars
fanları Anakin gibi iyi bir çocuğun nasıl Darth Vader olacağını, kraliçeyle
aşkının nasıl gelişeceğini ve imparatorun galaksiye karanlığı nasıl
getireceğini merak ediyor. Bu da Gizli Tehlike’nin efsane içinde görevini
fazlasıyla yerine getirdiğinin bir kanıtı.
Bunun dışında hikayenin sonlarında istilayı önlemek için yerli halk olan
Gungan’lardan yararlanmak fikri Episode 6’daki Ewoklardan alınan yardımı
fazlasıyla hatırlatıyor. Son kutlama sahnesi ise neredeyse kare kare
Episode4’den alınma. R2-D2 sallanır, Leia Han Solo’ya bakar. Göz kırparlar.
Hepsi bire bir tekrarlanmış. Ama zaten Lucas bir röportajında “Bazen daha
önce yaptıklarımı yankılansın diye geri dönüp tekrar yapıyorum. Bir filmden
çok, bir senfoni gibi.” diyor. Yani tekrarlar bir şarkının nakaratı gibi.
Düşündüğünüzde bu tekrarların yaratıcılık eksikliğinden değil hikaye anlatma
tekniğinden geldiğini anlarsınız. Yalnız bu tip sahnelerden birinde
Anakin’in ana reaktörü patlatıp bir anlamda istila droidlerinin fişini
çekmesi ölüm yıldızını patlatmayı andırıyor. Burada bir tutarsızlık var.
Madem kalkan vardı ve Neomidanlı komutan “Bu imkansız” dedi, o zaman Anakin
nasıl girdi oraya? Daha usta olan Naboo avcıları neden giremedi de ilk kez
kokpite oturan bir çocuk girebildi? Sadece seçilmiş kişi olması bunu
açıklamaya yeter mi? Ama şahsen bunlar beni filmi izlerken hiç mi hiç
etkilemedi. Hikayenin sürükleyiciliği için de bunların bir anlamı yoktu.
Zaten bunların gerçekleştiği sırada John Williams’ın muhteşem Duel of
Fates’inin eşliğinde sinema tarihinin ve Starwars tarihinin en güzel dövüş
sahnesi oynuyordu. Bu düello sahnesini izledikten sonra ilk üçlemedeki
düello sahneleri yavaş çekim gibi falan gelir herhalde. Bence filmin en
güzel sahnesiydi.
Filmin başından beri Star Wars fanlarının kalbini çalan sahneler peş peşe
geliyordu. Önce jedilerin gemiye ilk adımlarını attığında C3PO ile
karşılaştığımızı sanıyor ama bunun feyk olduğunu anlıyorduk. C3PO sonradan
karşımıza Anakin’in yaptığı bir protokol droidi olarak hem de çıplak olarak
çıkacaktı. R2D2 ise kahraman bir droid olarak karşımıza çıkıyordu. Jabba The
Hutt ve ekibi arenadaki yerini aldığında içimizden “Bobofett bile seni
kurtaramayacak, öleceksin pis yaratık!” diyorduk. Yoda’dan diğer tüm tanıdık
mahlukatlara kadar Lucas fanlarını unutmamıştı. Tanıdık dostları ve
düşmanları görmek bizi çok memnun etti. Eski günlere en güzel göndermeyi ise
bir Jawa o şirin sesiyle yapıyordu pod yarışı esnasında: “U-ti-di!” Episode
4’de R2D2’yu yakalarken bir tanesi böyle demişti.
Ve filmin en güzel yanı. Tabii ki kraliçe Amidala. Ya da nedimesi Padme mi
demeliyim. Kısaca Natalie Portman diyelim o zaman. George Lucas ilk üçlemede
Carrie Fisher’ı birçok çocuk için tanrıçaya çevirmişti, şimdi de aynı
tehlike Leon’un küçük artisti Portman’ın peşinde. Lucas’ın zevkli bir adam
olduğu kesin. Bu yaşımda bir film karakterine aşık olacağımı sanmazdım.
Yaptık bir hata işte.
KAHRAMANLAR
Gelelim filme yapılan ikinci eleştiriye, karakterlerin iyi işlenmemiş olması
konusuna. Anakin Skywalker her tür tamir işlerinde ve makinelerde dahi bir
çocuk. İnsanlarla ve evrenin tüm canlılarıyla iyi geçiniyor. Küçük yaşta
vücuduna yerleştirilen bir devre nedeniyle esaret hayatı çeken, buna karşın
kendisiyle barışık, öfkesini pek göstermeyen bir çocuk. Ancak bir çocuk için
büyüklük düşlerine şimdiden kapılması gelecekte başına büyük belalar ya da
en azından “kuh...kuhh” diye nefes almasına neden olacak kocaman siyah bir
maske getirecek gibi gözüküyor. Bence usta Jedi Qui-Gon asi karakteriyle,
Obi-Wan’a göre diğer dünyalılara olan hoşgörüsüyle ve de en önemlisi konseye
karşı gelen, güç’ü Yoda’dan bile farklı yorumlayan yapısıyla filmin en iyi
karakteri. Güç konusunda
felsefi bir tartışma başlatan ilk starwars karakteri o.
“Korkularına yoğunlaşma.
Olması gereken yere konsantre ol, şu ana ve buraya. Zihnini yaşayan Güç ile
doldur genç padawan’ım” diyor ve böylece “Geleceği aklından çıkarma” diyen
ustalar ustası Yoda’ya “Hadi ordan!” demiş oluyor.
Liam Neeson karakteri canlandırmada inanılmaz bir başarı göstermiş. Bence
Lucas bu karakterden vazgeçmesin ve nasıl episode 4’de Obi-Wan nasıl
öldükten sonra hayali olarak Luke’a yardım ettiyse Qui-Gon da bir şekilde
gözüksün gelecek bölümlerde. Obi-Wan Kenobi ise klasik bir çekirge(padawan)
ama hocasıyla sürekli anlaşmazlığa düşüyor. Ewan McGregor’ın
Trainspotting’den beri çıkardığı en iyi oyun bence. İlerki bölümlerde ona
daha çok iş düşecek. Filmde George Lucas’ın en beğendiği karakterler ise
karakter sahibi olmayan pit droidleri! Lucas’ın görselliğe ve tasarıma ne
kadar önem verdiği ortada. Kraliçe ise cesaretiyle Prenses Leia’yı
hatırlatıyor. Ve çok güzel! Para söz konusu oldu mu jedi numaralarına bile
karşı çıkabilen Watto günümüzde para düşkünü ve sadece para konularına aklı
çalışan Dünya’lı insanların Tattoine’deki dev sivri sinek versiyonu. Hilebaz
Sebulba, Gungan’ların patronu Boss Nass, kraliçesine sadık yüzbaşı Panaka,
ilk zenci Jedi Mace Bindu, suskun şeytan Darth Maul, Anakin’in fedakar
annesi Shmi Skywalker ve diğerleri... Ama itiraf etmeli ki yine de ilk
üçlemedeki Leia, Han Solo ve Luke’un yarattığı kimya yok. Ama zaten o
üçlünün kimyası hiçbir filmde yok. Bir başka handikap ise komik karakter
azlığı. Lucas tüm komediyi sakar Jar Jar Binks üzerine yıkmış. Walt Disney
çizgi filmlerinden çıkma Jar Jar yetişkin izleyiciyi güldürmeyi başaramıyor.
Ama ben yine de güldüm. Yine de insanın gözleri Chewbacca gibi konuşmadan
sadece anırarak güldürebilen bir yaratığı, “Seni seviyorum” diyen prensese
“Biliyorum” yanıtını veren Han Solo gibi kendine has “humuor”ı olan bir
serseriyi, ewoklar gibi şirinlik harikası yaratıkları, C3PO gibi evrenin en
geveze robotunu ve hatta Leia’nın güzelliği karşısında şaşkın şaşkın bakan
Luke’u arıyor. Sanırım benim favorim Harrison Ford’un Han Solo’suydu.
Film hakkında merak ettiğim ve tüm Star Wars hikayesine gölge düşündürdüğünü
düşündüğüm olay ise Anakin’in babası olayı. Qui-Gon Anakin’in babasını
sorduğunda annesi “Babası yoktu. Ben taşıdım, ben doğurdum. Ben büyüttüm.
Daha fazlasını söyleyemem” diyor. Bunu söylerken eğer meryem ana-isa
durumuna bir gönderme şeklinde bir şey varsa buna karşıyım. Ama eğer bu
sonradan anlatılacak bir bilinmezlik ise iyi. Yani bir dine ait kutsal
kitaba direkt bir gönderme yapılıyorsa ki eleştirmenler böyle söylüyor, bu
Star Wars’un fantastik evrenine uymuyor bence. Buradaki tavrım “Neden
Kuran’dan alıntı yapmamış, mesela örümcek ve mağara mucizesi
kullanılabilirdi pekala...” değil tabii ki. Star Wars’un başlangıcından beri
mitolojiden, western’lerden, samuray filmlerinden, bilimkurgu’dan, çizgi
romanlardan, fantastik edebiyattan(hatırlarsanız Braindance’in ilk yazısında
Yüzüklerin Efendisi ile arasındaki benzerlikleri yazmıştım) esinlendiği
aşikar bir durum, bunu Lucas da söylüyor. Ancak ilk kez dini bir efsaneye
gönderme yapıldı. Güç’ün
ne olduğu uzun süre tartışılmıştı. Sevgi, tabiat ana, hayali bir yaratıcı
kuvvet, içimizdeki ruh veya tanrı gibi seçenekler vardı.
Ancak her ne kadar eleştirsem de gelecekte onun kötüler kötüsü Darth Vader
olacağını biliyoruz. Yani eğer bir gönderme varsa bu çok da “olumlu” bir
gönderme değil.
EFSANENİN DÖNÜŞÜNÜN ÇEKİM AŞAMASI
Lucas Episode 6’yı da (yapımcı olarak) bitirdikten sonra bir süre bırakmayı
istedi. Çünkü hikayesini hala istediği gibi beyaz perdeye yansıtamıyordu.
Teknoloji hala onun yaratım gücünün gerisinde kalıyordu. O kukla olan
aslında perde de daha gerçekçi duran Chewbacca ve benzeri yaratıkları
seviyordu ama onların bir esnekliği yoktu. Sadece vücutlarının bir kısmı
oynayabiliyordu. Ayrıca örneğin Episode 1’deki Coruscant gibi bir gezegeni
ve koca bir Gungan ordusu yaratmak için teknolojik donamım yoktu. Bunun için
bekledi . Ne zaman Spielberg ustasının Jurassic Park’ını izledi, o gün dedi
ki “Tamamdır. Episode1’i yazmaya başlıyorum” 1 Kasım 1994’de efsanenin
başına geri döndü. Daha önce (Episode 4’ü çekmeden önce) tretman olarak
hazırladığı birinci bölümün ayrıntılı senaryosunu büyük bir iştahla bitirdi.
Tasarım için en iyi adamlarını topladı. Bölüm 1 için çok daha ayrıntılı çok
daha içerikli ve sanatsal tasarımlar düşünüyordu. Eski yaratıklarla
yetinmedi ve yenilerini yarattı ve yarattırdı. Bilim Kurgu sinemacıları her
ne kadar Star Wars'u dışlasalar da bence Lucas sadece episode 4’ün
başlarındaki bar sahnesinde bile onların yarattığından çok daha fazla özgün,
gerçekçi yaratık yaratmıştır. Uzay Yolu, Fifth Element da dahil bir çok
uzayı konu eden film “uzaylı” yaratma konusunda Star Wars’a yaklaşamamıştır
bile. Alien bence muhteşem bir tasarımdır ama bir tanedir. Bir Starwars
filminde 100’lerce yaratık görürsünüz ve hepsi birbirinden farklı ve
özgündür.
Naboo gezegeni ve başkenti Theed tam bir sanat merkezi gibi. Bu yönüyle
İtalya’yı ve rönesans dönemini çağrıştırıyor. Zaten İtalya’da Reggia di
Caserra’da çekimleri yapılmış. Yani orda gördüğünüz var olan bir saray.
Gunga’ların görkemli su altı kenti de bu gezegende. Tatooine gezegeniyle
episode4’de karşılaşmıştık. Bu bölümde gezegenin korsan havası daha iyi
verilmiş. Galaksinin merkezi, Senato’nun bulunduğu, Jedi konseyinin
toplandığı gezegen ise Coruscant. “Coruscant, Cumhuriyet’in kalbi, tek bir
şehire dönüşmüş, tek bir gezegen. Ziyaret etmek için güzel bir yer ama
burada yaşamak istemezdim” repliği bu gezegeni kısaca anlatıyor. Ayrı birer
tasarım harikası olan Jedi Tapınağı ve Cumhuriyet’in yönetildiği Senato ise
bu gezegende.
Ve gemiler. İlk üçlemedeki X-Wing’lere göre çok daha mükemmelliyetçi
insanlar tarafından yapılmışa benzeyen çok daha bakılası güzellikleri olan
“Made in Naboo” Theed araçları, ticaret federasyonunun yuvarlak hatlara
sahip kötü tankları, STAP’ları, Tatooine’deki podlar...Kostümlere gelirsek,
başta Kraliçe’nin kostümleri olmak üzere detaylı bir kostüm çalışması. Çok
basit bir tasarım olsa da gördüğünüz anda Darth Maul’un karizmasına karizma
katan iki taraflı ışın kılıcını da unutmamak lazım.
Efsanenin bir de efsanevi müziği var tabii ki. Sinema tarihinin en başarılı
müziklerine imza atmış efsanevi müzisyeni John Williams. Starwarsçuların
bildiği bir hikaye vardır: Lucas filmini Spielberg ve Brian De Palma’nın da
içinde olduğu hepsi sinemacı olan arkadaş grubuna gösterir. Filmde sadece
görsel efektler ve müzik yoktur. Hiç biri beğenmez filmi. Dalga falan
geçerler Lucas’la. Efektleri bir nebze olsa da hayal edebileceklerini
düşünüyorum. Ama hesap edemeyecekleri bir şey varsa da o; filmin
müzikleridir. Gerçekten de Williams’ın müziği Star Wars’un gücüne güç katar.
Sinema tarihinde müziğini es geçmeden eleştiremeyeceğiniz filmlerden biridir
Star Wars. Williams bu sefer opera korolarını da katarak kendini de aşmış.
Duel of Fates başta olmak üzere gerçek bir müzik ziyafeti.
YILDIZLARI ELEŞTİRMEK
Ve Hollywood’u sırtlayan bir şirketin(ILM) her biri deha olan insanların bu
tasarımları, Lucas’ın akıllıca kurduğu hikaye, oyuncuların fantastik
karakterleri canlandırmaktaki başarıları, Williams’ın etkileyici müziği, tüm
uğraşlar ve sonunda Türkiye’li bir sinema eleştirmeninin basit olan
eleştirisi: “Bu filmin zekası dört ile yedi yaş grubuna sesleniyor...” Hem
filmin zekasını hem de sevenlerinin zekasını eleştirmeyi başaran bir cümle
kurmuş ama bir sinema eleştirmenine yakışan zeki bir eleştiri olduğunu
düşünmüyorum. “Geçmişteki eciş bücüş yaratıklarına yenilerini ekleyerek
zamane miniklerini de kafalamayı başardı...” diyerek de sinema tarihinin en
yenilikçi en farklı yaratık dizaynlarını aşağılıyor. Filmi sevmeyebilir bir
çok açığını bulabilirsin ama bunu zeki bir şekilde yapmanız lazım. Okumakta
olduğunuz bu yazı hem filmin hem de yönetmeninin bir fanatiği tarafından
yazılmış ve daha çok bir fan yazısını andırıyorsa da filmde eleştirecek
birçok yön bulmuştur. Bence Uğur Vardan’ın bu eleştirisinin zekası dört ile
yedi yaş grubuna sesleniyor!
Aranot: Fimin dublajları iyi olmamış. Darth Sidious’un hologram görüntüsüyle
yaptığı konuşmaların hiçbiri anlaşılmıyor. Kesinlikle orijinal versiyonuna
gidin.
EPİSODE 2 ve 3
Artık yapabileceğimiz tek şey kaldı. Beklemek. 2002’de 2.bölüm ,2005’de
3.bölüm. Sonra da bir gün toplanıp videoda 12 saatlik öyküyü eski
kudret’çilerle beraber arka arkaya tekrar izlemek. Ve sonra merak etmek;
acaba Lucas devamını yazacak mı, Luke ve kardeşinin maceralarını
çocuklarımızla izlemek bize nasip olacak mı? Lucas’a ve ekibine bizi
çocukluğumuzun masalına yeniden döndürdüğü için çok teşekkürler. Sinema
izledikçe ve hayal kurdukça güç’ün bizimle olacağını hatırlatıyor ve sizi
uzak bir galaksiden çok zaman öncesinden alıp, içinde bulunduğunuz galaksiye
şu anki zamana ışınlıyorum.
Güç sizinle olsun!
(5/5)
BARIŞIN KORUYUCULARI
Binlerce nesilden beri Jedi Şövalyeleri eski Cumhuriyette barış ve
adaletin koruyucusuydu. Karanlık zamanlardan önce... İmparatorluktan önce...Obi-Wan
Kenobi
Onlar barıştı,Onlar adaletti, Onlar aydınlıktı,Onlar ışıktı, Onlar
Jedi’lardı...
Star Wars destanının efsanevi kahramanları, Galakside barışın, adaletin,
özgürlüğün ve huzurun koruyucuları Jedi’lar, her zaman Güç’ün aydınlık
tarafını temsil ettiler. Galaksi boyunca bu evrensel ve kutsal ilkeler
uğruna kendilerini hiç düşünmeden mücadele ettiler. Yaşamlarını bir an bile
tereddüt yaşamadan bu mücadele içinde tehlikeye attılar. Her zaman başkaları
için ve başkalarını düşünerek yaşadılar.
Onlar çok iyi savaşçılardı aynı zamanda da bilge birer diplomat ve
arabulucuydu. Düzenlerini aydınlığın izinde ve içinde, onu daha iyi anlamak
ve adaleti ve barışı daha iyi sağlamak için sürekli geliştirdiler.
Ama tüm bunlara rağmen karanlık peşlerini hiç bırakmadı. Onların da
tarihinde acılar, kayıplar, hatalar vardı. Savaşlarla kanla yazılan tarih
boyunca karanlığın tüm entrikalarına, tüm sinsiliğine, tüm acımasızlığına
karşın Onlar, tüm varlıkları ile ışıktan ayrılmamaya, ışığı tüm Galaksiye
yaymaya devam etmeye çalıştılar.
Kimi zaman başardılar kimi zaman başaramadılar, ışıkları bazen binlerce
güneş kadar parlakken bazen küçük bir mum alevi gibi cılızdı. Ama o ışık hep
vardı hep umuttu...
Onlar barıştı,
onlar adaletti, onlar aydınlıktı, onlar ışıktı, onlar Jedi'lardı...
Jedi Düzeninin Kökeni
Uzun tarihleri boyunca huzurun, adaletin ve barışın koruyucusu olan Jedilar,
Güç’ün aydınlık tarafını kullanarak, tüm galaksiye ışıklarını yaymışlardır.
Güç kullanıcısı, mükemmel savaşçı, bilge ve aynı zamanda diplomat olan
Jedilar, bu yeteneklerini her zaman galaksinin ve galakside yaşayan
canlıların yararına adil olarak kullanmıştır.
Galaksi için çok önemli ve büyük bir misyona sahip olan Jedi Düzeni, barışın
oluşumunu sağlayan, onu koruyup, yaşatan ve kendi düzenleri içinde özel
kuralları olan bir topluluktu.
Orijinal Jedi Düzeni, Güç’ü kullanma ve Güç’e dokunma yeteneğine sahip olan
bireylerden oluşurdu. Jedilar, Güç’lerini, hiçbir zaman kendilerini
düşünmeden, kendilerine herhangi bir çıkar sağlama amacı gütmeksizin,
tarafsız, adil ve tüm galaksiye yararlı olacak şekilde, Güç’ün “aydınlık”
tarafını izleyerek kullanırdı.
Jedilar, uzun süren sıkı eğitimlerinin ardından erdemli, bilge, saygın ve
çok iyi savaşçı olarak tüm galaksi boyunca canlıların, barışın ve adaletin
hizmetinde görev yapardı. Her zaman saygı duyulan, üstün yetenekleri
dolayısıyla aynı zamanda korkulan savaşçılardı.
Jedi Düzeni, Galaktik İmparatorluk’un yükselişinden binlerce yıl önce
kurulmuştu. Dai Bendu Düzeni, Palawa Takipçileri ve Chatos Akademisi gibi
pek çok antik ve yarı efsanevi organizasyonun, Jedi Düzeninin öncüsü olduğu
iddia edilmesine rağmen, buna ilişkin bugüne kadar herhangi bir kanıt
bulunamamıştır.
Jedi Düzeninin, doğduğu gezegen konusunda da kesin bir bilgi bulunmamakla
birlikte, Coruscant, Ossus, Corellia ve efsanevi kayıp gezegenler Had
Abbadon, Ondos ve Utapau gibi gezegenlerde doğmuş olabileceği
düşünülmektedir.
Ancak; bu konudaki en yaygın inanış Jedi Düzeninin Dış Halka’da bulunan
Tython adındaki gezegende doğduğu yönündedir.
Yüzyıllardır "Güç" adı verilen mistik gücün farkında olan en parlak ve en
iyi filozoflar, keşişler, ve savaşçılar uzun zaman önce bu gezegende mistik
Ashla ile ilgili buluşlarını tartışmak ve birbirleriyle paylaşmak üzere bir
araya gelmişti. Bunun üzerine, Bogan’ın kullanıcıları olan muhalifler
ayaklanarak, Tython’un Güç Savaşları’nı başlatmışlardı. Bu savaşın
küllerinden ve yoğun çalışmaların sonucundaki gelişmelerden ilk Jedilar
doğmuştur. Jediların başlangıç seremonisinden de ışın kılıçları icat
edilmiştir.
Bir grubun, diğer dünyaları özgür kılmak için Tython’u terk etmesi ile ilk
Jedi Şövalyeleri oluşmuştu. Eski Cumhuriyet kurulduğunda, Jedilar Güç’ü
barış, adalet ve düzen için kullanmak üzere galaktik toplumda daha aktif bir
görev almaya karar vererek, kısa sürede barış ve adaletin koruyucuları
haline gelmişti. Bu şövalyeler, resmi olarak Ageda Sistemindeki Ossus'a
yerleşerek burada bir felsefe okulu açmışlardı. Bu okulda, eski Ashla ve
Bogan dengelerine eş değerde olan Güç’ün aydınlık ve karanlık taraflarını ve
Yaşayan ve
Birleştiren Güç’ü anlamışlar ve kendilerini Güç’ü anlamaya ve ona hakim
olmaya adamışlardı.
Ossus’ta kurdukları akademide yürüttükleri çalışmalarının yanında hem
filozof hem savaşçı olan Jedilar, suçlularla savaşarak, anlaşmazlıkları
çözerek tüm galakside ünlerini artırıp efsane haline gelmişlerdir.
Düzen kurulduktan sonra yapının içinde bölünmeler olmaya başlamış, Büyük
Bölünmeyi takiben bazı Jedilar, Güç’ün “karanlık” tarafını keşfetmişlerdir.
Güç’ün karanlık tarafını keşfeden Jedilar yaşanan ağır bir savaştan sonra
düzenden atılarak, Korriban olarak bilinen gezegende Sith olarak tanımlanan
varlıklar haline gelmişlerdir.
Jedi’ın Yolu
Jedi olmak, derin bağlılık, ciddi bir irade, zeka ve derin düşünme gücünü
gerektirmektedir. Jedi’ın hayatı fedakarlıktır. Hayatlarını canlıları ve
barışı korumaya adayan Jedilar, galakside barışın koruyucuları olarak
görevlerini yerine getirirken asla kendilerini düşünerek hareket etmezler.
Bu nedenle, Jedi eğitimi disiplini sağlamak için katı bir şekilde
yapılandırılmıştır.
Bunun bir başka nedeni de; eğitiminde başarısız olan bir Jedi ın çok ciddi
tehlikelere neden olabileceği, Güç’ün karanlık tarafının çekimine kapılarak
yok edici sonuçlara yol açabilecek olmasıydı.
Jedilar misyonları ve galaksiye karşı sahip oldukları ağır sorumlulukları
nedeniyle, Jedi adaylarını çok dikkatli ve titiz bir eleme sonucunda
seçerlerdi. Güç potansiyeli olanların genellikle kanlarında yüksek miktarda
midichlorian taşımaları nedeniyle,Jedi adayları, kan örneği alınması yöntemi
ile belirlenirdi.
Jedi olarak diğer Jediları ve Düzeni aileleri olarak görmeleri ve Güç’lerini
barış ve adalet adına ayrım gözetmeksizin kullanmaları amacıyla Güç’e sahip
olduğu görülenler, doğumda ya da hemen sonrasında belirlenerek, eğitilmek
üzere Düzene alınırlardı.
Başlangıçtan itibaren, önceki yaşamları ve aileleri ile bağları kalmazdı.
Jedi eğitimi, deneyimli bir Jedi Üstadı tarafından Jedi yolculuğuna
başlayabilecek yeterliliğe gelinmesine kadar devam ederdi.
Jedilar, eğitimin ilk safhalarında olgunlaşınca, eğitimin bir üst aşaması
için bir Jedi Üstadı ile eşleştirilerek padawan olarak eğitimlerine devam
ederdi. Jedi Üstadı, yıllar boyunca padawanını katıldığı hemen hemen tüm
görevlere yanında götürerek, bir Jedi olarak sahip olduğu bilgi ve birikimi,
Jedi kültür ve felsefesini ve bunun yanında Jedi dövüş tekniklerini
öğretirdi.
Padawan, eğitiminin son aşamalarında Jedi Şövalyesi olabilmek için Üstadının
onayı ve isteği ile bir sınavdan geçerdi. Bu sınavı başarıyla geçmesi
durumunda Jedi düzenindeki bir sonraki seviye olan Jedi Şövalyesi ünvanını
alırdı.
Başlangıçta mütevazi ve alçakgönüllü öğretiler sonucu Jedilar, tevekkül
içinde bir hayat yaşarken zaman içinde galaktik olaylarda daha fazla rol
almaya başlamışlar ve büyük bir felaket olan Ruusan Savaşından sonra da
Coruscant’ı merkez haline getirerek daha aktif hale gelmişlerdir. Bunun
sonucu olarak Güç’ü kullanma konusunda iyice gelişmiş ve savaşta bunu
kullanmaya başlamışlardır.
Jediların geleneksel silahı ışın kılıcıdır. Jedilar ışın kılıçlarını, özel
kristaller topladıktan sonra kendileri yaparlar.
Jedi
Kanunları
Jedi Kanunları, Jedi öğretilerini düzenlemek için yaratılmıştır. Çeşitli
Jedi kanunları bulunmakla birlikte, Odan-Urr tarafından hazırlanan Jedi
Kanunları bunların en geçerlisi sayılmaktadır.
Duygu yoktur, barış vardır.
Cehalet yoktur, bilgi vardır.
İhtiras yoktur, sükunet vardır.
Karmaşa yoktur, uyum vardır.
Ölüm yoktur, Güç vardır.
-Odan Urr un meditasyonlarına dayanarak yazılmıştır.-
Ancak bunun en eski bilinen hali;
Barış, duygu yok.
Bilgi, cehalet yok.
Sükunet, ihtiras yok.
Düzen, kargaşa yok.
Güç, ölüm yok.
şeklindedir
Jedi
Efsaneleri
Gölge Jedilar (Jedi Shadows): Kendilerini, Güç’ün Karanlık Tarafı’nı
kullananlar hakkında bilgi toplamaya adayan gizli Jedi araştırma grubu olan
Gölge Jedilar, Sith bölgesine bilgi toplamak için sıklıkla sızmak zorunda
kalıyorlardı. Güç’ün karanlık tarafı ile ilgili buldukları en ufak bir şeyi
bile yok etmekle görevliydiler.
Seçilmiş Kişi: Seçilmiş Kişi hakkındaki kehanet Whills Şamanları’nın
güncelerinde bulunan bir dizi sözcükten oluşur ve Güç’e dengeyi geri
getirecek olan bir varlıktan söz ederdi. Kehanet şu şekilde yazılmıştı;
“... Ve en yücenin zamanında
umutsuzluğun zamanında bir kurtarıcı gelecek,
ve bu kişi
Güneşlerin Oğlu olarak bilinecek.”
Whills’lerin Günceleri, 3:127
Seçilmiş Kişi, Sith’lerin Sith'ari karakteriyle benzerlikler göstermekteydi
ve muhtemelen bu iki tanım aynı kişiyi anlatıyordu.
Galaktik Cumhuriyet’in son günlerinde, Qui-Gon Jinn gibi bazı Jedi Düzeni
üyeleri kehanette sözü edilen kişinin Anakin Skywalker olduğuna
inanıyorlardı. Onları bu şekilde inanmaya iten belli başlı nedenler ise;
• Skywalker, kayıtlara geçmiş en fazla midichlorian sayısına sahip kişiydi.
Sahip olduğu midichlorian sayısı, midichlorian ölçülebilen limiti olan
20.000’den çok daha fazlaydı.
• Çift güneşe sahip bir gezegenden geliyordu. Bu da, kehanette geçen
Güneşlerin Oğlu tanımına uymaktaydı.
Gerçekten, Skywalker’in kariyeri eşine az rastlanır cinstendi. Klon
Savaşları’nda kahramanlıkla hizmet etti ve Jedi Konseyi’nin en genç üyesi
oldu.
Aslında, Skywalker’in, Klon Savaşları sonunda kehaneti yerine getirdiği
söylenebilirdi çünkü bu savaşın nihayetinde iki Jedi ve iki Sith kalmıştı.
Sonuç olarak her tarafında iki adet temsilcisi kaldığı için Güç’ün
dengelendiği söylenebilirdi.
Ancak, asıl kırılma noktası bundan sonra yaşandı. Güç’ün aydınlık ve
karanlık taraflarından geçtikten ve yirmi yıldan uzun bir süre Sith’in
Karanlık Lord’u unvanını taşıdıktan sonra Anakin oğlu Luke Skywalker’i
kurtarmak için yeniden aydınlık tarafa dönmüş ve Darth Sidious’u öldürmüştü.
Güç Hayaletleri: Ölüp Güç ile bir olmuş bir Jedinin tekrar benliğini
kazanması ile maddesel dünyada beliren görüntüsüne verilen isimdir.
Jedilar ölümün de hayatın bir parçası olduğuna, ve ölümün gerçekte Güç ile
bir olmak olduğuna inanırlardı. Güç’le bir olunsa da ölümle birlikte,
insanlar benliklerini, anılarını ve bilgilerini yitirirlerdi. Yine de bazı
öğretilerde, bu durumun aşılabilmesi için bilgiler bulunmaktaydı. Qui-Gon
Jinn, Whill Şamanları’nın yardımı ile bu bilgiyi eski öğretilerden bularak,
bir bakıma yeniden keşfeden yakın zamandaki ilk Jedi sayılabilir. Qui-Gon'un
ruhu Yoda ve Obi-Wan Kenobi’ye rehberlik ederek, onların bu bilgiye
ulaşmalarını ve Güç ile bir olduktan sonra da benliklerini geri kazanmanın
yollarını öğretti.
Bundan sonra, bu teknikler Yoda ve Obi-Wan Kenobi tarafından geliştirildi.
Yoda, sürgünü sırasında öğrencisi, Qu Rahn’a da bu teknikleri öğretti.
Bu Jedilar için ölüm farklıydı; ölüm sırasında vücutları yok olmakla
birlikte, ruhları benliklerini koruyabiliyor ve istediklerinde maddesel
dünyaya sesler, rüyalar veya görüntüler şeklinde dönebiliyorlar ve böylece
gerektiğinde yardıma ihtiyacı olanlara rehberlik edebiliyorlardı. Bu Jedilar,
genelde sadece Güç hassasiyeti olanlara görünebiliyorlardı. Ancak, vücudun
yok olması Qui-Gon için söz konusu olmadı. Bu da akıllara, vücudun yok
edilmesi tekniğinin Qui-Gon’dan sonra Yoda tarafından geliştirildiğini
getirmektedir.
Hayaletler, maddesel dünya ve ölüm sonrası dünya arasında bulundukları için,
maddesel dünyaya müdahale edebilmeleri geçici bir durumdu. Bir noktadan
sonra başka bir var oluş düzleminde yaşamaları gerekiyordu.
Darth Vader hakkında onun bu teknikten habersiz olduğu tezi öne sürülmekte
ve bu durum onun Ölüm Yıldızı’nda Obi-Wan’ın vücudu kaybolduğunda gösterdiği
şaşkınlık ile açıklamaktadır. Bununla birlikte, tüm Jedilar arasında Güç’te
en kudretli kişi olarak seçilmiş kişi Darth Vader’in kaderinde bir Güç
Hayaleti haline gelmenin kaçınılmaz olduğu da söylenmektedir.
Öte yandan, Sith Lordları da bazı benzer teknikleri kullanmak suretiyle güç
hayaleti olabiliyorlardı. Vücutları ölüm sırasında yok olmasa da, Sith
Lordlarının ruhlarının maddesel dünyaya, bir nesne, bir yer veya kendi
nefret ve kötülükleri vasıtasıyla bağlı kalmaları alışılmamış bir durum
değildi. Ancak, Jediların aksine Sithler bu formda huzur bulamıyor ve
asırlarca bu şekilde hapis yaşayarak kendi karanlıklarının içinde
deliriyorlardı.
Jedi Eğitimi
Jedilar, taşıdıkları ağır misyon ve katı ilkeleri nedeniyle tarihleri
boyunca disiplinli ve sıkı bir eğitim sürecinden geçmişlerdir. Dönemlere
göre Jedilar grup olarak ya da usta-çırak ilişkisiyle eğitilmişlerdir.
Jedilar,
"Bir Usta, Bir Çırak" kuralını uygulayarak, jedi adaylarını çok küçük
yaşlardan hatta bebeklikten itibaren eğitmeye başladılar. Kısa sure içinde
Jedi adayları sadece altı aylıktan beş yaşına kadar olan yaş sınırı içinde
kabul edilmeye başlandı. Jedi arayıcıları, Güç'e duyarlı bebekleri tüm
galakside arayarak, midichlorian testleri yapıp Jedi eğitimi için
seçilenleri, Coruscant'taki Jedi Tapınağına götürürdü. Orada en son bir Jedi
Üstadı tarafından padawan olarak kabul edilecekleri grupları oluştururlardı.
Bu gruplarda, temel teknikler olan; ışın kılıcı ve Güç’ün temel kullanımı
konusunda eğitilirlerdi. Bu eğitim sırasında, Jedi Şövalyesi veya Jedi
Üstadı zaman zaman çocukların gelişimini kontrol eder, içlerinden birinin
gelecek vaat ettiğini gördüğünde de Konseyin onayıyla onu padawanı olarak
alırdı.
Seçilmeyenler ise, yetenek ve karakterlerine uygun işlerde görev yapmak
üzere ayrılırlardı.
Padawan, daha sonra bir süre için üstadı ile seyahat ederdi. Bu zaman zarfı
ergenlikten bir süre öncesinden, ergenlikten bir süre sonrasına belli
limitler dahilinde değişebilirdi. Üstat, yanında padawanı ile görevlere
gider ve ileri ışın kılıcı ve Güç’ü kullanma teknikleri hakkında daha fazla
şey öğretirdi. Bu eğitim periyodunun sonunda üstat, padawanının yeterli
eğitimi aldığını düşündüğünde, Konseye konuyu sunarak padawanının, Jedi
Şövalyesi olmak için sınavlara hazır olduğunu bildirirdi.
Padawan, Şövalyelik ünvanını kazanabilmek için bir takım sınavlardan
geçerdi. Sınavda başarılı olursa Jedi Şövalyesi olur, başarısız olursa,
hocası ile yeniden hazır hissedene kadar çalışmaya devam ederdi.
Jedi: Ceday
Aydınlık bir Jedi, Güç’ü diğerlerine yardım etmek için kullanan, temel
olarak koruma ve bilgi vermek amaçlı kullanan kişidir. Aydınlık Jedi, Güç’ü
hiçbir zaman saldırı ya da kişisel çıkar amaçlı kullanmaz. Ne yazık ki insan
doğasında Aydınlık Jedi’ın idealleriyle çelişki gösteren bir problem
mevcuttur. İnsan doğası tabii ki bastırılabilir ve birçoğu bunu Aydınlık
Jedi olarak yapabilmiştir. Ancak, bu kolay izlenen bir yol değildir.
Gerçek Aydınlık Jedi’lar çok nadir bulunur, bu kişiler küçük dünyamızda
birçok insan gibi istek ve arzularına yenik düşmeyen özel karakterlerdir.
Eğer Aydınlık bir Jedi tanıyorsanız, size yardım etmek için ellerinden
geleni yapacaklarını ve karşılığında hiçbirşey beklemeyeceklerini
bilirsiniz. Bir Aydınlık Jedi diğerlerinin ihtiyaçlarını kendisininmiş gibi
karşılamaya çalışır ve hatta çok kötü durumda olsa bile yardımcı olur.
Bu sayfayı okuyan birçok insan gerçek bir Aydınlık Jedi kategorisini
seçmeyecektir, fakat pekçoğu da bu amaç için savaşabilir. Eğer herkes biraz
düşünceli olsaydı, dünyayı anlamak çoğu korku ve pislik içinde yaşayan
kişiler için çok iyi olurdu.
Aydınlık Jedi düzeni, bir kodu benimsemiştir. Bu kod, Aydınlık Jedi
felsefesi için temel bir rehberdir.
Duygu yoktur - Barış vardır
Cahillik yoktur - Bilgi vardır
Öfke yoktur - Huzur vardır
Ölüm yoktur - Güç vardır
Aydınlık ve Karanlık dengesi mevcuttur, biri olmazsa diğeri de olmaz, belki
de bu kodla iki ayrı felsefeye ayrılırlar. Aydınlık Jedi mavi, Dark Jedi
kırmızı ile bütünleşse de, bu iki felsefe tek bir inançta birleşirler. Bu
inanç “Shadow” olarak bilinir. Bununla ilgili daha detaylı bilgiyi Shadow
Jedi bölümünden edinebilirsiniz.
Verilen derslerleri okuyarak, Aydınlık Jedi felsefesi hakkında bilgi
edinebilir ve bu AYDINLIK yolda ilerlemek için ilk adımlarınızı
atabilirsiniz.
Ders 1: Bir Jedi Olmanın Anlamı
Yoda Güç ile bütünleşerek
dövüşüyor.
Belki de en kafa karıştırıcı olacak olan bu konu, “Aydınlık Taraf” Jedi’ı
tanımlamaktadır. Bir Aydınlık Taraf Jedi, pozitif reaksiyon almak için
enerjisini pozitif yönde kullanan bir Güç kullanıcısıdır. Bunu yaparak,
neden ve sonuçların tümüne ulaşmayı amaçlarlar.
Günümüzde Jedi’lar göreli şekilde kullanılabilirler. Bir Jedi olmak demek
her durumda en iyisini yapmak demektir. Bu, işlerimizi ve hayatımızı
yönetirken dürüst olmamızı kapsamaktadır. Günümüz Jedi’ları, Güç’ü çarpıcı
bir biçimde kendi hayatları ve başkalarının hayatlarını pekiştirmek, basitçe
Jedi koduyla ve herşey için pozitif çözümler üretmek için kullanırlar. Çünkü
Jedi için yaratmak, yok etmekten; ve yetiştirmek, hasar vermekten daha
iyidir.
Diğer Güç kullanıcıları ile Aydınlık Taraf Jedi’ları arasındaki başlıca fark
hedefe ulaşma metotlarıdır. Bağlı oldukları kodları sayesinde Güç’ü limitli
fakat kontrollü kullanırlar. Padawanlarını cesaretlendirerek, onlardan
Aydınlık Taraf yeteneklerini münakaşaları ayırmak gbi sadece küçük şeyler
için değil ayrıca dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için de
kullanmalarını isterler. Aydınlık Taraf Gücü’nün çatısı altında bir araya
gelip, durumlar üzerinde gelişme göstermeye çalışırlar. Bazen bu inandıkları
yolda ilerlemelerini, bazen de hayır işleri için uğraşmalarını
kapsamaktadır.
Durum ne olursa olsun, bir Jedi, kendisi için belirlenen kodların izinde
gitmelidir. Bunlar arasında bilgiyi aramak, duygularını kontrol altına almak
gibi pek çoğu ihtiyaç anında Jedi’lara yardım ederler.
Ders 2: Neden ve Sonuç
Aydınlık Taraf Jedi, etrafında Güç ile sürekli bağlantı içindedir. Ancak
yaşayan Güç’ün dışında özel alıştırmalara, Güç’ün kullanımı ve bazı önemli
prosedürlere de yoğunlaşmalıdırlar. Belki de Güç’ün en iyi tanımı, doğu
kültüründe bir öz-yaşam manasına gelen “chi” kelimesinin kullanımıyla
sağlanabilir. Bu, hareket eden ve etrafımıza işlemiş bir yaşayan enerji
alanına benzemektedir.
Pozitif alıştırmalar pozitif sonuçları, negatif alıştırmalar negatif
sonuçları beraberinde getirirler. Bu Güç’te de aynı şekildedir. Herhangi bir
çözümdeki negatif reaksiyonlar, alacakları sonuçları da olumsuz yönde
etkileyebilir; bu yüzden Aydınlık Taraf Jedi’lar barışı ve düzeni
desteklerler. Olaylar karşısındaki hareketleri onların ne kadar Karanlık
Taraf’a eğilimli olduklarını ve bu yola ne kadar yakın olduklarını gösterir.
Eğer Jedi’lar hareketlerini Aydınlık Taraf’a göre seçerek uygularlarsa, iyi
bir Aydınlık Taraf Jedi’ı olabilirler. Bunlar birbirine göre görecelidir,
bir hareket yaparsınız ve bunun sonucunu görürsünüz.
Aydınlık Taraf Jedi öğrencisi olarak çalışırken yapmanız gereken en iyi şey,
kendinizi kontrol etmeyi öğrenmek ve sahip olduğunuz problemler için en iyi
çözüm yollarını aramaktır. Bu metotla problemleri çözerken, Güç üzerinde
sahip olduğunuz bilgileri ve Aydınlık Taraf Gücü’nü kullanma
kabiliyetlerinizi geliştirebilirsiniz.
Ders 3: Neden Aydınlık Tarafta Olalım ?
Bu bir idealizmdir. Aydınlık Jedilar, hayatın daha iyi olması için çalışıp,
böyle olacağını umut ederler. Bu inancı, hareketlerine de yansıtıp negatif
problemleri pozitif çözümlere çevirebilirler. Bu da bir denge sorununu açığa
çıkarır ve Aydınlık ve Karanlığın varlığıyla bu denge mevcuttur. Şöyle ki,
Aydınlık Taraf inancına sahipseniz karanlığı, aşkı ve nefreti de bilmek
zorundasınızdır. Ancak Güç, onu ayırdığımız gibi tarafları seçmez.
Bu nedenle, “Aydınlık” ya da “Karanlık”; taraf içermemektedir. Güç basitçe
vardır ve biz onu Ayrınlık ya da Karanlık yollarda kullanırız. Denge
halindeki güç, Güç’ün kullanılabilecek en saf formudur. Bunu yaparak dış
etkileri inkar ediyorsunuz demektir. Güç iyi yollar için kullanılmalıdır.
Shadow kullanıcılar, Güç’ü tek bir felsefe ve kurallarla
sınırlandırmaksızın, onu iyi ve kötü her sonuç için kullanabilirler.
Karanlık Taraf kullanıcıları ise Güç’ü, kendilerinin kuvvetine kuvvet
katması için kullanırlar. Güç çok kuvvetli bir enerjidir ve kullanıcı her ne
şekilde olursa olsun onu kullanmayı diler. Bu yüzden kullanıcılara Aydınlık,
Karanlık ve Shadow gibi sıfatlar verilir. Aslında Güç’ün bizlerden yansıdığı
kadar çok farklı yüzü yoktur. Somut fikirlerin ve nedenlerin
çeşitleştirilmiş halleridirler.
Aydınlık bir Jedi kendine şunu söylemelidir: “Ben Aydınlık bir Jedi’ım.Çünkü
iyimser düşüncelere, insanlığa inanıyorum ve sahip olduğumuz enerji bizim
dünyayla bir uyum oluşturmamızı sağladığını hissediyorum. İşte bu yüzden
Aydınlık bir Jedi’ım. Bizler ideallerimizi korumalı, umutlarımızı
kaybetmemeli ve herkes için iyi olan şeylere olan inancımızı sürdürmeliyiz.”
Ders 4: Meditasyon
Güç’ü içinizde hissetmeniz için, zihninizi Güç’ün geçebileceği şekilde açık
bırakmalısınız. Asıl soru, Güç kullanıcıları olarak, bu yol için kendimizi
nasıl şartlandıracağımızdır. Tabii ki fiziksel şartlandırma oyunları bu
denklemin bir parçasıdır, çünkü güçlü bir vücut, zihnin anahtarıdır. Fakat
daha da önemlisi zihinsel durumumuzdur. Çünkü zihniyetimiz Güç’ü kullanmanın
yollarını açan bir anahtardır, Güç’ü kullanmak, Güç’ü öğrenmek, ve bu yolda
üstad olmak. Jedi’lar olarak tabii ki çözümler üretmek için kaba yollara
başvurmayız. Önemli olan zihinsel dengenin, fiziksel becerilerden daha üstün
olduğunu kabul etmektir. Kendimizi esaslı bir şekilde şartlandırmanın yolu
meditasyondan geçer. Göreceksiniz ki, zihinsel dengeye sahip pek çok kişi,
bazı meditasyonlar ya da geleneksel olmayan çalışmalar yaparlar. Bizim için
meditasyon genellikle, ışık ve ses olmayan karanlık bir odada olaylara
odaklanmayı kapsamaktadır. Bunu yaparak çevrenin negatif etkilerini
temizleyebilirsiniz. Bu noktada gözlerimizi kapatır, vücudumuzdan akan ve
etrafımızda hareket eden enerjiyi hissedersiniz. Eğer bunu yaparsanız,
göreceksiniz ki sık sık transa benzer bir duruma geçersiniz ve bu durum
boyunca nefesinizi ve kalp atışlarınızı kontrol edeceksiniz. Bazı insanlar
için odaklanma, meditasyon olarak zihni temizlemeden daha çok işe
yaramaktadır. Bizler iki yolu da denemenizi öneririz, rahatlamaya çalışın ve
içinizden akan enerjiyi hissedin ya da konsantre olmaya çalışın ve
enerjinizi seçtiğiniz fiziksel ya da zihinsel bir objeye odaklandırın.
Objeyi hareket ettirmeye çalışmayın, fakat onunla aranızdaki bağlantıyı
hissedin.
Ders 5: Bir Jedi'a Yakışan Davranışlar
Aydınlık yolu seçmek isteyen pek çok kişi, bunun nedeninin Sith’ler ile
savaşmak olduğunu söylüyorlar. Fakat unutulmamalıdır ki bir Jedi’ın en son
istediği şey savaştır. Jedi’lar karşılarındakilerin düşüncelerine ne olursa
olsun saygı duymalı ve hatalı olduğu noktaları uygun üsluplarla
düzeltmelidirler. Barışın ve düzenin her zaman koruyucusu olmalı ve bu
uğurda hayatlarını tehlikeye atmaktan çekinmemelidirler. Haklının yanında
olmalı, haksızı doğruya yöneltmelidirler.
Ders 6: Yap ya da Yapma
Bir Jedi kendi tarafında çok önemli bir yoldaşa sahiptir: Ahlak Değeri.
Aydınlık Jedi verilen durumlarda olayları ahlaki yollarla çözmek zorundadır.
İnançlarımıza göre, her durumun pozitif bir çözümü vardır. Bir Aydınlık Jedi
olarak iyimserlik bakış açımızın kuvvetli bir örneğidir. Peki ya eğer
olayların gerçekten pozitif sonuçlarının olmadığı durumlarda ne olacak? Bu
noktada bir Jedi’ın iki sorumluluğu vardır. Birincisi Aydınlık Taraf
yollarıyla probleme güçlü çözüm yolları aramaktır. İkinci sorumluluk ise,
seçeneklerimizden en uygununu seçip, mümkün olan en iyi çözüme varmaktır.
Bazen bu, harika bir çözüm olmayabilir. Fakat bilgilerimize göre mutlaka
birşeyler yapmak zorundayız ve bu da “Yap, ya da yapma, deneme yoktur” bakış
açısını getirmektedir. Kesinlikle pozitif bir çözüme kilitlenmeyip, yapmamız
gerekenin en iyisini yapmalıyız. Bu da hangisi doğruysa onu denemek, hangisi
doğruysa onu yapmak anlamına gelir. Bir kere gözünüzü bu yola dikmeli ve en
insanca, en pozitif çözümlerle bu yolu takip ederek sonuca ulaşmalıyız.
Bir Jedi, huzuru başkalarına yardım ederek bulur. Biz sebeplerimize inanırız
çünkü, çelişkisiz kendimizle birlikteyizdir. Doğru yolu seçme hakkında bir
karar veremeyiz. Doğru yol doğru olan yoldur. İdealizmimiz boyunca ve
başkalarına yardım ettiğimiz sürece inanacak bazı şeylere ve Güç’ün
köklerine ulaşırız.
Ders 7: Meditasyon -2
Renk iyileştirme tekniği kullanılan yardımcı bir tekniktir. Rahat ve
sessizce oturup nefesinizi almanızla birlikte ve kafanızın üstünde bir ışık
topu olduğunu hayal edin, ve bu topu önce altın rengi ve sonra spekturumu
takip ederek önce kırmızı sonra turuncu, sarı şeklinde renklerle hayal edin.
Nefesinizi verişinizle birlikte, topun indiğini ve iyileştirme ihtiyacınız
nerede varsa oraya yöneldiğini hayal edin. Burası özel bir bölge değilse,
bunun tüm vücudunuzda boydan boya yayıldığını düşünün. Bunu bütün renkler
için deneyin. Yapılan gözlemler bu yöntemin şiddetli migren rahatsızlığı
olan birisine iyi geldiği göstermiştir.
Ders 8: Çelişki ve Yüzleşme
Aydınlık ve Karanlık taraf güçleri arasında pek çok şey bakımından çelişki
vardır. Sadece kişisel yazılarda olmamakla birlikte filmler de bu çelişkiyi
göstermektedirler. Bu yüzden insan doğası olaylara iyiye karşı kötü olarak
yorumlar. Pozitife karşı Negatif fikri, oldukça doğru bir konsepttir.
Aydınlık ve Karanlık taraf arasındaki en büyük fark, olayları çözümlerken
hangi yolu seçtiğimizdir. Aydınlık taraf Jedi doğası gereği diğer Güç
kullanıcıları ile yüzleşmekten kaçınan bir tutum sergiler. Bu barışçıl
tutumla, diğer Güç kullanıcıları arasında sorun yaşamazlar. Bu yüzden
özellikle muhakeme yeteneklerini ve iletişimlerini geliştirmeleri oldukça
önemlidir. Saldırı ve yüzleşme başvuracakları son çare olmalıdır.
Ders 9: Zihinsel ve Fiziksel Antrenman
Zihinsel ve Fiziksel antrenmanların bir Jedi’ın hayatındaki rolü nedir?
Uyumlu bir şekilde yapılmaları önemli bir rol almaktadır. Özellikle ikisinin
de dengeli bir biçimde çalışılması oldukça etkili bir faktördür. Özellikle
Güç’teki bilgisi derin olmayan genç öğrenciler için fiziksel antrenman
oldukça önemlidir. Genç Jedi’ların (Phantom Menace’daki Obi-Wan ile
Trilogy’deki Luke) fiziksel olarak ne derece hazır olduklarının filmlerden
farkına varmışsınızdır. Obi-Wan özellikle bunu Darth Maul karşısındaki ışın
kılıcı düellosuyla kanıtlamıştır. Güç’teki bilgisi derin olmayan genç
Jedi’lar bazen hayatta kalmak için fiziksel olarak hazır olmalıdırlar. Jedi
antrenmanlarında önemli olan başka bir açı ise Güç ile önceden sezme
yeteneğidir. Eğer bu yeteneğe fazla sahip değilseniz fiziksel olarak bir
şekilde açığınızı kapatmaya çalışırsınız. Yaşlı bir Jedi için fiziksel güç
fazla önemli değildir. Fiziksel güç hala önemlidir fakat, Güç’te zaten derin
bir bilginiz vardır, bu yüzden fiziksel kuvvete ihtiyacınız kalmaz.
Ayrıca zihinsel antrenmanlar Jedi eğitiminizin ilerlemesinde önemli bir rol
almaktadır. Yine filmlerden örnek verecek olursak, Yoda bunun en iyi
örneğidir. Ölmeden yıllar öncesinde bile ışın kılıcını hiç kullanmamıştır,
çünkü bunu yapmasına gerek kalmamıştır. Bir Jedi ustası olarak Güç’teki
derin bağlantıları kendisini korumasına yeterli olmuştur. Güç’te usta olması
o kadar uzun zaman almıştır ki, vücudu zamanla yıpranmıştır.
Padawanlar için diyet kontrollü yemek ve düzenli egzersizler çok önemlidir.
Ergenliğe girmemiş genç öğrenciler için, düzenli oyun ve zengin yemekler
yeterlidir. Fakat yaşı ne olursa olsun yaşlı öğrenciler için, fiziksel
eğitim zorunludur. Ayrıca unutulmamalıdır ki diyet zihnimizin işlem gücüne
doğrudan etkilidir. Eğer sağlıksız besleniyorsanız hiçbir zaman tam zihinsel
gücünüze ulaşamazsınız.
Bazı Diyet Uygulamaları:
Dengeli küçük yemekler. Bunlar genellikle buğdaydan üretilen ekmek, makarna
ve pirinç vb. sebze, meyve ve biraz et de yenilmelidir. Ayrıca çalışırken
çok miktarda su içilmelidir.
Günde iki saat çalışılmalıdır. Bazı öğrenciler için ilk başta ağır
gelebilir. Bunun için ufak ufak idmanlarla başlayabilirsiniz. 10 dakika
yürümeli, yarım saat de ağır tempo koşmalı ve yavaşlayarak 10 dakika daha
yürümelisiniz. Büyük bir vücut ve bacak kuvveti harcamaya çalışmayın.
Ders 10: Öğrenciler, Eğitim ve Jedi Öğretilerine Giriş
Öğrenciler için Güç üzerindeki en iyi antrenman, kendilerini eğitmekle
başlar. Çoğu öğrenci bir usta aramaktadır, fakat bu sanıldığı gibi bazı
şeyleri başarmak için iyi bir yol değildir. Padawan olmadan önce, ilk olarak
sahip olduğunuz güçte kuvvetlenmelisiniz. Kendi disiplininiz eğitim
sürecinde kendinizi geliştirmeniz için oldukça önemlidir.
O zaman en iyi eğitim nasıl olmalıdır? Bu doğrudan size bağlıdır. Yapılması
gereken ilk şey fiziksel olarak vücudu hazır hale getirmektir. Güçlü bir
beden güçlü bir zihnin temellerini oluşturur. Fiziksel eğitiminiz sürecinde
elinizden gelenin en iyisini yapmalısınız. Ayrıca meditasyonlarınıza devam
ederken, zihninizin ne denli açık olacağını göreceksiniz. Bir başka eğitim
şekli de kitap okumaktır. Günümüz çağında bunun ne denli önemli olduğu
unutulmamalıdır. Meditasyon ve felsefe vb. üzerine kitaplar okuyun. Bu tür
kitaplar dengeyi, koordinasyonu, sabrı ve zihinsel odaklanmayı
geliştireceklerdir. Ayrıca uzak doğu sporlarına başlamalı ve kendinizi nasıl
savunacağınızı öğrenmelisiniz. Bu tür dersler de nasıl ve ne zaman ve hangi
şartlar altında kendinizi savunmanız gerektiğini ve bu işin felsefesini
sizlere öğreteceklerdir.
Eğer bir yolu izleyecekseniz, öncelikle bu yolu neden ve hangi amaçla
izlediğinizi kendinize sorun. Örneğin uzak doğu sporu yapacaksanız kendinizi
korumak ve disiplin sağlamak için mi? Yoksa başkalarını mağlup etmek için mi
bu sporu yapıyorsunuz? Bu oldukça önemli bir durumdur. Diğer önemli bir konu
da ev işleridir. Filmlerde Obi-Wan‘ın hiçbir zaman yatağını topladığını
görmemişsinizdir. Fakat gerçek hayattaki Jedi ile Star Wars evrenindeki Jedi
kavramları farklıdırlar. Bu tür işler saygıyı, disiplini ve sevgiyi
öğretirler. Unutulmamalıdır ki Jedi’lar herkes için hayatı yaşanabilir bir
yer yapmak için çalışırlar.
Ders 11:
Zorlukların Üstesinden Gelmek
Zorluklar hayatımızın parçasıdırlar. Tabiiki farklı formlarda karşımıza
çıkarlar. Bazıları için telefon faturasını ödeyememek, bazıları içinse
yakalanılan ağır bir hastalık olabilir. Herkes farklı yollarla zorlukların
üstesinden gelmeye çalışır. Bazıları ağlar, bazıları gizlenir, bazıları da
sinirlenmeye başlarlar, ve bazıları da bunlardan da ileriye gidip saldırmaya
ve öldürmeye çalışırlar. Peki zorlukların üstesinden gelirken izlenecek
doğru yol ne olmalıdır? Pek çok zorluk olduğu için bu ustalık isteyen bir
konudur.
İlk adım her zaman problemi tanımlamak olmalıdır. Bu kolay görülebilir fakat
birçok insan için bu zordur. Eğer problemi tanımlıyorsanız, kendinize
sorarken göz önünde bulundurmanız gereken iki açı vardır. Birincisi pek çok
insan problemi bilir fakat bunun arkasına gizlenmeke ve bunu görmezlikten
gelirler. Örnek verecek olursak, kocasından fiziksel olarak şiddete maruz
kalmış bir bayan bunu arkadaşlarına karşı inkar eder. Bu problemden
saklanmanın birincil örneğidir. İkinci açı ise, problemi tanımlarken işimize
geldiği şekilde tanımlamaktır. Buna örnek verecek olursak, köpek ev
ödevinizi yemiştir ve siz de ailenize “köpek ev ödevimi yedi artık ders
çalışamam” dersiniz. Fakat doğru olan bu değildir. Doğru olan sizin ders
çalışmak istemeyerek köpeğin ulaşabileceği yere ev ödevinizi bırakmış
olmanızdır.
İkinci basamak ise problemin üstesinden gelmektir. Farklı problemlerin bir
çok farklı çözümleri vardır. Yapmamız gereken tek şey aydınlık taraf Güç
kullanıcıları olarak bize yakışan çözümleri üreterek elimizden gelenin en
iyisini yapmak ve buna göre sonuçlara ulaşmaktır. Yine örnek verecek
olursak, kocasından şiddete maruz kalan bir bayan, kocasını öldürmek
isteyebilir. Fakat bu en kötü çözüm yoludur. Bu durumda Kadın
Organizasyonları bayana yardım edebilir. Hangi çözümü seçerseniz seçin, bu
çözüm mutlaka iyi olan sonucu vermelidir. Teorik sorunlar için yapılan
düşünce antremanları doğru olan çözümleri bulmanızda fayda sağlayacaktır.
Unutmayın, fiziksel saldırı son başvuracağımız çare olmalıdır. Çaresiz
kalmadığımız sürece bu kuralı göz ardı edemeyiz.
Üçüncü basamak ise öğrenmek ve kabul etmektir. Bir problemi bir yolla
çözdünüz. Bundan sonra yapmanız gereken bunun üzerinde düşünmektir. Acaba bu
olaydan herhangi bir şey öğrendiniz mi? Her hareketin sonuçları vardır. Eğer
ilk örnekteki gibi bayan problemi tanımlasaydı, problemin kaynağını bulsaydı
ve yapılabileceklerini kendi kafasında ölçüp biçseydi iyi bir çözüm için
başkalarından yardım isteyecekti. Şimdi problemini kabul etmeli ve
üstesinden gelmelidir. Jedi olarak bizler de benzer çözümler ararız. Pozitif
etki almak için kimseyi incitmeden çözüm yolunu bulmalıyız.
Hayatınızda karşılaştığınız çok az problem anlatılanlar kadar kolay
olabilir. Bazen yolunuza duygularınız çıkabilir. Fakat duygularınızı bir
avantaj olarak kullanın ve kararlarınıza pozitif etki etmelerini sağlayın.
Jedi olmak, Jedi felsefesine sadık kalmaktır. Aydınlık taraf Jedi olmak
aydınlığın inançlarına sadık kalmaktır. Bırakın bu inançlar size rehber
olsun, ve problemlerinizi çözüme kavuşturun, böylece yaşamın daha da
kolaylaştığını göreceksiniz.
Ders 12: Fırtınanın
Gözü
Modern toplumdaki konumumuz çok önemlidir. Eğer kendimizi kilitler,
sorunlarla yüzleşmekten kaçarsak bütün bunlar doğrudan kendimize
yansıyacaktır. Bunlar içinizde bulunan cesareti ve Jedi Akademisi’ndeki
öğrendiğiniz her şeyi körelteceklerdir.
Ders 13: Nasıl
Öğrenmeliyim ?
Jedi öğretisini öğrenmek isteyen öğrenciler için birçok seçenek
bulunmaktadır. Unutmayın ki her zaman daha çok çalışan akıllı öğrenci, daima
az çalışan padawan’dan daha iyidir. Kendi kişisel bilginizin miktarı daima
yaptığınız çalışmalara ve verdiğiniz kararlara bağlıdır.
İlk seçenek yalnız çalışmaktır. Tüm öğrencilerin birkaç hafta süren bu
eğitimle başlaması gerekir. Bazen kısa, bazen uzun. Öncelikle eğitiminize
bütün öğretileri okuyarak başlayın. İlk bakışta görülememesine rağmen ,
diğerlerinden öğrenebileceğiniz çok şey var. Bu ayrıca bir sabır ve kişisel
kontrol dersidir. Sık sık genç öğrencilerde yaşanan sorun, genellikle
kişisel çalışmalarında acele etmektir. Güç’ün hangi tarafına ait olduğunuza
karar verebilmek için kendinize zaman ayırmalısınız: Aydınlık, Shadow ya da
Karanlık.
İkinci seçenek ise çırak olmaktır. Bir çırağın hiçbir şekilde bir padawana
benzeme yolu yoktur. Bunun nedeni ise ustanın bir çırakla daha düşük
seviyede ilgilenmesindendir. Çıraklara elden gelen en büyük özeni
göstermeliyiz çünkü bu tıpkı çocuk sahibi olmak gibidir, her ne kadar
çoğunluktan biri olsa bile. Bir çırak almayı göze alınca genellikle
öğrenciyle birlikte çalışmak için büyük zaman ayrılmalı ve onların Güç ile
olan bağıntılarını tabi ki diğer alanlardaki ustalığı ölçülmeli. Çıraklar
çok yönlüdür, padawan olmadan önce de bir çırak olabilirler, ya da padawan
olduktan sonra da. Fakat çıraklıktan bir usta olmak isteyen öğrenciler,
araştırmalarını yapmalı ve istediklerinin bu olduğundan emin olmalıdırlar.
Üçüncü seçenek padawan olmaktır. Bir padawan olmak özel bir şeydir,
tanımlamak gerekirse resmi olarak bir ustanın yanında bulunan öğrencilere ve
yüksek kaliteli öğretime sahip kişilere denir. Bu yukarıdaki şeyler bir
padawan olmanın en iyi yoludur, tek başına öğren sonra aklına takılan
soruları ustana sor, ya da kendini göster. Kısaca “öğrenci hazır olduğunda,
usta onu bulacaktır ”sözü burada özellikle doğrudur. Genellikle ustalar “bir
padawan olmak istiyorum” şeklindeki isteklere aldırış etmezler.
Ders 14: Nasıl Öğrenmeliyim ?
Light Jedi- Karakteristikleri, Amaçları, ve Görevleri
En limitli olan, ancak en güçlü olan aydınlık taraf, Jedi’lara açıktır.
Aydınlık bir Jedi, yeteneklerini yaşadıkları ortamı, neresi olursa olsun,
daha güzel ve daha iyi bir yere dönüştürmek ile sorumludur. Başkalarının
yaşam kalitesini yükseltmek, onlara sevgi, barış, ve düzen getirmek onların
ana amaçlarındandır. Aydınlık Jedi’lar güçlerini daima savunma ve bilgi için
kullanırlar, asla saldırı amacıyla kullanmazlar. Nefret, korku ve öfkenin,
bir aydınlık Jedi’in kalbinde yeri yoktur. Çünkü bu unsurlar bireyi karanlık
tarafa yöneltir. Aydınlık Jedi’lar yeteneklerini, disiplin, sabır,
meditasyon ve çalışma çerçevesinde geliştirir. Hayat tarzları ve eğitimleri,
varlıklarının ana amacını “barışı sağlamak” yapmıştır. Aydınlık Jedi’lar,
filozofların, düşünür ve öğretmenlerin ilgisini çeker, bunlar başka
yönelimlerin dalları olsa bile.
Shadow Jedi- Karakteristikleri, Amaçları, ve Misyonları
Shadow Jedi’lar, Güç kullanıcıları arasında, karanlık ve aydınlık tarafa
dikkat etmek yerine, kullanımlarının sonuçlarının başarı veya başarısızlık
olduğuna önem veren gruptur. Onların genel felsefesi şöyle özetlenebilir:
“Anlamı getiren, eşitliği getiren sonuçtur”. Onlar amaçlarına ulaşmak için
hem aydınlık hem de karanlık taraftan yararlanırlar. Bir Shadow Jedi için,
karanlik taraf-aydınlık taraf çelişkisi; savaşı, ilkel mitolojilerinden
süregelmiş, Güç kullanımını limitleyen anlamsiz bir terimdir.
Shadow Jedi’lar, genellikle ateist eğilimlere sahiptir, ya da belirli bir
varlığa inanmayan felsefelere yönelirler. Onlar genellikle bulundukları
zamana önem verirler, geçmiş veya gelecek umurlarında değildir. Önlerindeki
problemleri çözmek onların motivasyonudur. Ancak anlık başarı, tatminkarlık
onların tek amacı değildir. Shadow Jedi’lar pratik, bağımsız, duygularına
kapılmayan bireylerdir. Onlar üç Güç grubu içerisinde, en toleranslı
olanlarıdır. Belirli bir tarafa yönelmeleri söz konusu değildir. Karanlık ve
aydınlık taraf onların gözlerinde eşittir. Shadow Jedi’lar, felsefe
insanlarından çok, uygulama insanları olarak tanınırlar. Yaptıklarının ya da
olanların nedenini sorgulayıp, üstünde fazla uğraşmazlar. Shadow Jedi’lar
hem aydınlık hem de karanlık tarafın ilgisini çeker. Onların felsefesi
”neden olmaması” üzerine kuruludur. Shadow Jedi’lar, Light Jedi ve Dark
Jedi’ların kendilerini engellediklerini düşünürler.
Dark Jedi- Karakteristikleri, Amacları, ve Misyonları
Karanlık Jedi yolu, ustalaşması, ve kullanmayı öğrenmesi en kolay yoldur. Bu
nedenle Jedi potansiyeline sahip herkesi cezbeder. Aydınlık Jedi’lar
filozof, Shadow Jedi’lar ise uygulamacı özellikleriyle tanınırken, Karanlık
Jedi’lar savaşçı özellikleriyle tanınırlar. Öfke, nefret, korku onların güç
ve yeteneklerini ateşler, güç ve hakimiyet ana amaçlarıdır.
Karanlık Jedi’lar, geçmiş üzerinde yoğunlaşan bir karaktere sahiptir,
özellikle hayatlarında, onları karanlık tarafa yönelten; nefret ve öfke dolu
anlar üstünde yoğunlaşırlar. Bu anılar, onları görevleri ve amaçları
sırasında ateşler, içgüdüleri onlara yol gösterir. İstek ve amaçlar tek
düşündükleridir, anında başarı isterler.
Karanlık Jedi yolu, ustalaşması en kolay olan, en parlak, ancak aynı zamanda
en çabuk sönen yoldur. Genellikle kullanıcısını; ya karanlık duyguları tek
duygu haline getirerek ya da onun gücünü emerek yok eder. Karanlık Jedi’lar,
doğal olarak, tehlikeye atılmayı severler. Anlaşma yerine, uygulamayı tercih
ederler. Güç kullanıcıları arasında kindar, nefret dolu, veya mutsuzları
kendisine çeker.
Yol Değiştirme
Her Güç kullanıcısı, bu üç yoldan birini seçmelidir. Genellikle ön fikir
veya çalışmayla yapılan bu seçim, bir Jedi eğitiminde ilerlerken, bulunduğu
yolun isteklerini yerine getirmediğini düşünmesi halinde, değişebilir. Yol
değiştirme, mümkün olmakla beraber yanında birçok risk barındırır. Özellikle
karanlık taraftan aydınlık tarafa dönmek isteyen bir Jedi çok zorluk yaşar.
O zamana kadar, kendisini besleyen nefret, öfke duyguları onu bırakmak
istemez ve hayatı çok büyük tehlikeye girebilir. Ancak yine de yoldaşları,
arkadaşları, ve öğretmenlerinin yardımıyla, karanlık taraftan aydınlık
tarafa dönmek mümkündür.
KARANLIK TARAF - SITH
FELSEFESİ
" Korku karanlık tarafa giden yoldur. Korku öfkeye yol
açar; Öfke de nefrete. Nefret acı çekmeye..." - Yoda
Güç’ün karanlık tarafı, yaşayan tüm canlılara karşı korku, nefret,
saldırganlık ve garez ile beslenir. Güç’ün karanlık tarafını kontrol eden
bir kişi kendi gücünü artırarak düşmanları üstünde hegemonya kurar, veya
onları alt eder. Karanlık tarafın takipçileri sadece kendileri için
yaşarlar. Karanlık tarafın olumsuz duyguları, Güç kullanıcısının metanetini,
ve yapabildiği şeylerin etkisini artırır ve sonuç olarak Güç’ün karanlık
tarafının kullanımı büyük bir bağımlılık yaratır. Bir Güç kullanıcısı her
seferinde karanlığın gücüne baş vurduğunda, onun getirdiği bozulmaya ve
çürümeye daha fazla bağlanırlar.
“ Öfke bazen çok haklı ve adildir. Bazı şeyler, kimi zaman onun yüzünden
değişebilir.” - Yuthura Ban
Güç’ün karanlık tarafı, Sith’lerin bozulmuş ahlak anlayışına sıkı sıkıya
bağlıdır. Jedi’lar korku, kararsızlık, şüphe, öfke, ve bağlanma gibi
duyguların kişiyi, karanlık tarafa yönlendireceğini, ve onu yok edeceğini
düşünürken, Sith felsefesi bu tür ego, bencillik gibi duyguların kendi irade
güçlerini körüklemek için kullanılmasını öğütler. Sith felsefesi, yarattığı
kötülükler ve yıkım için asla özür dilemeyi, veya bunu akli bir sebebe
bağlamayı kabul etmez. Bunun sebebi Sith’lerin, karanlık tarafı kullanmanın
kendilerine muazzam bir güç vererek, her şeyi almaya haklarının olduğuna
inanmalarıdır. Bir canlıyı öfke ya da korku ile Güç kullanarak öldürmek, hem
bir karanlık taraf özelliği, hem de bu tarafa giden yolun ta kendisidir.
Karanlık tarafın yolu hem zihinsel, hem de fiziksel olarak bozucu, çürütücü
ve yok edicidir. Nasıl karanlık Güç’ün kullanımı bağımlılık yaratıyorsa, bu
güç zamanla bedende de deformasyonlara yol açmaktadır. Bu Darth Sidious’a da
olan bir şeydir. Ayrıca birçok karanlık taraf organizasyonları da genellikle
dengesiz şekilde bulunmaktadırlar. Örneğin Jedi’ların usta-öğrenci ilişkisi,
Sith’lerde hem ustanın öğrenciye, hem de öğrencinin ustaya karşı komplo
hazırladığı bir ortama dönüşür. Neredeyse bütün öğrencilikler bu şekilde,
birinin diğerini öldürmesiyle sonlanmıştır. Galakside her seferinde bir
karanlık taraf gücü yükselişe geçti mi, dengesiz doğasından ötürü çok
geçmeden kendi içinden yıkılmıştır. İmparatorluk ta böyle bir durumdur: Sith
Lordları veya Karanlık Jedi’lar için hiçbir düşman olmasa bile (genellikle
Jedi), bu Güç kullanıcıları genellikle kendi kendilerini tüketip yok
etmişlerdir.
Örneğin Palpatine, kendi ustası Darth Plagueis’i uykusunda öldürmüştür.
Darth Vader’da oğlu Luke Skywalker’ı Güç’ün karanlık tarafına çekmek için,
Karanlık Güç’ün bağımlılık yapıcı ve çürütücü doğasını kendi avantajına
kullanmayı denemiştir. Vader, umut verici genç Skywalker’ı sık sık karanlık
Güç’e başvurmaya yönlendirebilirse, ileride onun karanlık tarafa
adaptasyonunun daha kolay ve sancısız olacağını düşünmüştür.
Sith Lordu Darth Bane, Güç’ün sınırlı olduğunu düşünüyordu ve bu yüzden
Güç’ün kullanımını Sith Lord’larına sınırladı. Bir defada birçok Sith
çırağının olması geleneğini yok ederek, Güç’ün karanlık kudretini iki birey
üstünde yoğunlaştırdı: Bir Sith Ustası ve onun çırağı. Bu gelenek veya diğer
bir değişle "iki kuralı" Darth Vader ve İmparator Palpatine, Endor’da
öldükten sonra Karanlık Lord Lumiya tarafından getirilen reformlar sonucu
bile değiştirilmeden varlığını korudu.
Jedi ların olduğu gibi Sith lerinde Güç’e bakışlarını özetleyen bir
kanunları vardı;
Huzur bir yalandır, sadece ihtiras vardır.
İhtiras sayesinde, metanet kazanırım.
Metanet sayesinde, güç kazanırım.
Güç sayesinde, zafer kazanırım.
Zafer sayesinde, zincirlerim kırılır ve;
Güç beni serbest bırakır.
Not: bu sözler kimin diye
soran olursa söylim hemen, sözün ilk 4 satırını usta yoda küçük anakini ilk
gördüğünde söyledi (izleyiniz star wars, master yoda speaks with little
anakin). Kalanını anakin büyüyünce ekledi.
Fear is the path to the dark
side.
Fear leads to anger.
Anger leads to hate.
Hate leads to suffering.
The life created with love...will free with it.
all the others are lies. don't believe.
with love...
Korku(kaybetme korkusu) karanlık tarafın patikasıdır.
Korku öfke getirir.
Öfke nefret getirir.
Nefret acı getirir.
Sevgiyle kuruldu dünya...onunla özgürleşecek.
gerisi yalan, inanma sakın...
sevgiyle...
Karanlık Tarafın
Gücü
Yoda genç Skywalker’a Güç hakkında bilgi verirken Luke da yoğun fiziksel
ve ruhsal egzersizler yapmaktadır.Yoda onu özellikle öfkenin kolay yolu ve
Gücün karanlık tarafının akıl çelen çekiciliği hakkında uyarır.
Jedi, Yıldız Savaşları filmlerinde, barışın koruyucuları
olarak adlandırılan hayali gruptur.
Kökenleri çok eskiye dayansa da binlerce nesilden
sonra Galaktik Cumhuriyet'in koruyucu ve savaşçıları haline gelmişlerdir.
Jedi'lar, Coruscant adlı Galaktik Cumhuriyet'in başkentinde yer alan Jedi
Tapınağı'nda eğitilip, Güç adı verilen bir metafizik kuvveti kullanmayı
öğrenirler.
Konu başlıkları
1 Kelimenin kökeni 2 Jedi olmak 3 Hiyerarşik düzen yapısı
3.1 Başlangıç/Çıraklık 3.2 Padawan 3.3 Jedi Şövalyesi 3.4 Jedi Ustası 3.5
Jedi Konseyi üyesi
Kelimenin kökeni
Jedi kelimesi George Lucas tarafından, Japon drama filmlerinde samuray
anlamına gelen "jidaigeki" kelimesinden seriye adapte edilmiştir. Kelimenin
oluşumunda Edgar Rice Burroughs tarafından yazılmış Barsoom kitaplarında
bulunan "jed" (savaşçı ünvanı) kelimesinin de etkisinin olma ihtimali
bulunabileceği düşünülmektedir.
Jedi olmak
Jedi olmak için en çok zeka ve derin bir bağlılık gereklidir. Güce duyarlı
olmak için gerekli olan bir başka özellik de midi-kloryan seviyesinin
yüksekliğidir. Bu konuda yetenekli olduğu keşfedilenler doğumundan hemen
sonra veya doğum üzerinden fazla zaman geçmeden Coruscant'daki Konsey
merkezinin bulunduğu Jedi Tapınağı'nda eğitime alınır. Jedi hayatı
günümüzdeki manastır hayatına benzer olup, kişinin kendini bu amaç uğruna
feda etmesi ve herşeyden vazgeçmesidir.
Hiyerarşik düzen yapısı
Jedi şövalyelerinin eğitim ve sınıflandırmasını oluşturan hiyerarşik yapı şu
şekildedir.
Başlangıç/Çıraklık
Başlangıç aşamasında, (çocukluk çağında) çocuktaki "Güç" potansiyeline
bakılır. Aday çok erken yaşlarda, Jedi eğitimine başlamak üzere evinden
ayrılır. Eğer bu çağdaki bir çırak, 13 yaşına gelene dek bir Jedi Şövalyesi
tarafından "Padawan" olarak seçilmezse, Jedi kurumu içerisinde başka bir
göreve kaydırılır. Kişini yeteneğine göre bu görev araştırma, tarım, sağlık
vb. görevler olabilir.
Padawan
Bir çırak akademideki eğitiminin ardından, bir Jedi Şövalyesi veya Ustası
ile bire-bir eğitime başladığında "Padawan" olur. Geleneklere göre, Padawan
Jedi Şövalyesi olana dek saçının bir bölümünü uzatır ve bu uzun örgülü
kısım, Şövalye olduğunda kesilir. Bir Jedi sadece bir çırağa sahip olabilir,
bu çırak terfi ettikten sonra yeni bir çırak alıp yetiştirebilir. Usta Yoda,
Bölüm II'de birçok çocuğa eğitim verirken görülür, fakat burada onlar "Padawan"
olarak eğitilmeden önce Jedi öğretileri ile ilgili genel eğitim
almaktadırlar. Bazı Jedi ustaları bir Padawan'dan fazlasını alırlar. "Padawan"
kelimesinin Edgar Rice Burroughs'un bilim-kurgu kitabı Barsoom'da geçen
düşük kıdemli subaylara verilen isim olan "padwar" kelimesinin değişmiş hali
olma olasılığından bahsedilmektedir.
Jedi Şövalyesi
Disipline edilmiş, deneyim kazanmış padawanlar "sınavlarını" başarı ile
tamamladıktan sonra, tam anlamı ile Jedi halini alırlar. Bu sınavlar
genellikle, yoğunlaşma testleri, fiziksel testler ve adayın seviye, bilgi ve
kendini adamışlığını saptayan başka testlerdir. Bilinen sınavlar şunlardır;
fakat burada belirtilerle sınırlı değildir: beden sınavı, cesaret sınavı,
beceri sınavı ve yüzleşme sınavı. Usta Yoda, çırağı Luke Skywalker'a tam bir
Jedi olma yolunda aldığı eğitim sırasında ikinci kez Darth Vader ile
karşılaşması için eğitim vermiştir. Bazen, sıradışı bir performans gösteren
(genellikle kahramanlık) Padawan öğrenci, Jedi Şövalyesi statüsü kazanır,
Obi-Wan Kenobi'de olduğu gibi, eğitiminin sonuna doğru Kenobi, Naboo
Savaşı'nda, Karanlık Sith Lordu Darth Maul'u yenmiştir. Jedi Şövalyesi, en
genel olarak mevcut Jedi sınıfıdır, bundan dolayı, kelime sıklıkla Jedilar
için genel söylem olarak da kullanılır. Ayrıca Jedi Konseyine girebilmek
için en az bu mertebede olmak zorunludur.
Jedi Ustası
Bir Jedi Şövalyesi, "padawan" öğrenci eğitimini başarı ile tamamlayıp
Şövalye statüsüne geçtikten sonra bir Usta olabilir. Yine de bu en genel
yoldur, ama her durumda böyle olmaz. Eğer Konsey, bir Jedi Şövalyesi'nin
"Güç" içinde disipline olduğunu, bilgeliğe ulaştığını ve çok güçlü bir hale
geldiğini görürse, bir veya daha fazla Konsey üyesi tarafından sınava
alınmak için aday gösterilebilir. Fakat bu durumlarda, sınavların zorluk
derecesi daha yüksek olur. Qui-Gon Jinn asla Konseyin bir üyesi olmamıştır,
Konsey üyesi olmak Usta olmak için bir şart değildir. Kendini ispatlayacak
başarılar veya sıradışı hareketlerin (kahramanlık vb.) gerçekleştirilmesi
sınıf aralıklarının tamamlanmasında ve sonraki aşamaya geçilmesinde son
derece faydalı olur.
Jedi Konseyi üyesi
Bir Jedi Konsey üyesi yeri boşaldığında, Konsey bu boş yeri, üstün
özelliklere sahip bir Jedi Ustası ile doldurmaya çalışır. Mümkün olduğu
durumlarda, olası adaylar Konsey üyeleri tarafından oylama ile belirlenir.
Bazı durumlarda, Konsey üyeliği ile farklı bir bakış açısı verebilecek
birkaç Şövalye'ye sahip olmuştur; bununla beraber Sith'in İntikamı'ndaki
gibi (Senatör Palpatine'in isteği ile Anakin'in Ustalığa yükselmeden
konseyde yer alması) genel referansların gözardı edildiği olmuştur.
Jedi Konseyi içinde çok net sınıflamalar yoktur, fakat çok açık yetki
merkezleri vardır. Yoda, Konsey'de kaldığı sürece Konsey'in an kıdemli üyesi
ve Büyük Usta olarak saygı görmüştür, Mace Windu ise ondan sonra gelmiştir.
Yeni Jedi düzeninde, Luke'un Büyük Usta olarak pozisyonu da kesindir, fakat
herkes tarafından kabul görmemiştir.
SORU
Yoda'nın, asasını bırakıp Dooku ile dövüşürken yaptığı hareketlerden sonra
tekrar asa ile dolaşması garip değil mi?
CEVAP
Klonların Saldırısı'nda Yoda Güç ile bütünleşerek dövüşüyor. Fiziki bir
hareketlilik söz konusu değil.
Yoda
Saygıdeğer eski Jedi Üstadı Yoda, hayatının son senelerini Dagobah’da ki
bataklıklarda saklanarak geçirdi. Dokuz yüz yaşındaki Jedi üstadı, sekiz
yüzyıl boyunca Jedi şövalyeleri yetiştirmişti, ve Güç ile olan bağlantısı
çok kuvvetliydi.
İmparatorluk tarafıdan
büyük bir tehdit altına giren Jedi'ların bir üyesi olan Yoda, bu gezegene
uçarak saklanmayı seçmiştir.Devasa ormanları, yaratıkları ve daimi
yağmuruyla bu gezegen saklanmak için çok iyi bir yerdir.Çok az kişi bu
gezegene içlerinde istekle gelir.
Genç Jedi öğrencisi Luke Skywalker önceki ustası Obi-Wan Kenobi'nin ruhunun
isteği üzerine bu gezegene yolculuk etmiştir.Luke Dagobah'ın kordinatlarını
bilmese de onu Güç yardımıyla hissederek bulmuştur.
Gezegene vardığında güçlü fırtına ve rüzgarlar nedeniyle Luke'un gemisi yere
çakılır ve bir bataklığın içine saplanır.Belki de göklerdeki fırtınayı Yoda
çıkartmıştır, belki de bu gayet doğal bir olaydır, ancak hangisi olursa
olsun Luke, Yoda'nın evinin çok yakınına gelmiştir ve kısa sürede eğitimine
başlamıştır.
Daimi yağmurlar ve tedirgin edici vahşi hayat Luke'un eğitimini her geçen
gün daha da çekilmez hale getirmiştir.Konsantre olduğu bir sırada
arkadaşlarının acı içinde olduğunu gören Luke, eğitimini yarım bırakmış ve
Dagobah'ı terketmiştir.Aylar sonra geri dönecektir ve Yoda'dan geçmişi
hakkında birçok şey öğrenecektir.
En sonunda Yoda olduğu
ortaya çıkan ufak yaratık, Luke’un eğitimine başladı. Telekinetik
mücadeleler, iradeye ve insanın yapısına karşı olan mücadeleler, Luke’u
hayatında hiçbir zaman karşılaşmadığı zorluklarla karşı karşıya bırakıp,
Jedi’lığa ilk adımını atmasına yardım ediyordu.
Fakat halen Luke, eski kalıplaşmış bilgilerinden kurtulmayı beceremiyordu.
Yoda, Luke’dan bataklıkta batmış olan X-Kanat gemisini zihin gücüyle
kaldırmasını istediğinde Luke, “denerim” diye cevap vermişti. "Hayır,"
diyordu Yoda. "Yap, ya da yapma. Denemek yoktur." Luke, Güç’ün bu kadar
büyük bir objeyi suyun altından çıkaracağına inanmıyordu. Tabi ki Yoda,
Luke’un X-Kanat savaşçısını suyun altından çıkartıp kuru zemine koyduğunda,
Luke’un yanıldığı kanıtlanmış oldu.
Yoda Luke’a “geleceği
öngörmeyi” öğrettiğinde genç Skywalker, arkadaşlarının büyük bir tehlikede
olduğunu gördü, ve eğitimini yarım bırakıp geri döneceğine söz vererek
arkadaşlarını kurtarmaya gitti. Fakat en sonunda Luke’un kendisi kurtarılmak
zorunda kalmıştı. Yoda, Vader ve İmparator’un durdurulamayacağına, ve her
şeyin kaybedileceğine inanmaya başlamıştı.
Yaklaşık bir sene sonra, Luke eğitimini tamamlamak için Dagobah’a geri
döndü. Vader ile karşılaşmanın zorluğuna şahit olmuş, ve Vader’in gerçekte
kendi öz babası olduğunu öğrenmiş olan Luke’a Yoda, bu sırada eğitimini
tamamladığını söyledi. Luke’un yokluğunda, Yoda hastalanmıştı. Ölmek
üzereyken Yoda, Luke’a
başka bir Skywalker daha olduğunu söyleyerek, Luke’un geçmişini biraz
aydınlattı. Ve bundan kısa süre sonra da Güç ile birleşerek bedeni ile
beraber kayboldu.
Yoda :
Korku, karanlık tarafa giden yoldur, korku öfkeye; öfke nefrete; nefret ise
acıya yol açar. ' ( Star Wars:Bölüm 1 )
Luke Skywalker: Sen büyük savaşçı Yoda mısın?
Yoda: Büyük? Savaşlar insanı büyük yapmaz!
Yoda’dan son bir söz.
Skywalker, bilmeden kendisini aradığı Yoda’ya sorar; “Ben, büyük bir
savaşçıyı arıyorum”.
Yoda, gülerek başını sallar ve şöyle der; “Ohh!! Büyük savaşçı ha! Savaş,
hiç kimseyi büyük biri yapmaz”.
Ayrılıkçılar'ın
droid ordusu Jedi'lar ve sonrada yeni geliştirilmiş Klon ordusuyla savaşa
başladı. Dooku kaçmaya çalışırken Anakin Skywalker ve Obi-Wan Kenobi
tarafından durduruldu. İki Jedi Dooku' ya karşı ışın kılıcı düellosuna
başladı, fakat Dooku' nun eski stil ışın kılıcı mücadelesindeki üstün
becerisi genç savaşçıları kolayca alt etmesiyle sonuçlandı. İki jedi yerde
yaralı bir şekilde yatarken başka bir Jedi Dooku' nun gizli hangarına girdi.
Jedi Ustası Yoda Dooku'ya meydan okudu. İkisi Gücü kullanarak müthiş bir
savaşa başladı, fakat birbirlerine üstünlük sağlayamadılar. Sıra ışın
kılıçlarına gelmişti. Net görülemeyen bir karmaşa, hız ve ışık içinde; Güç'
ün iki ustası düello yaptılar. Bir avantaj bulamayan Dooku üzerlerine
devrilmek üzere olan bir turna ile Kenobi ve Skywalker'ı tehlikeye atmak
suretiyle Yoda' nın dikkatini dağıttı. Yoda Gücü kullanarak Jedi'lari
kurtarmaya çalışırken Dooku kaçtı. Jedi'lar ise Dooku'nun karanlık tarafa
düştüğünü anladılar, fakat Sith' le olan işbirliğinden haberleri olmadı.
Dooku gemisiyle Coruscant’ta yıpranmış bir depoya gitti. Orada ustası Darth
Sidious ile buluştu ve iyi haberi verdi. Klon Savaşları başlamıştı.
Yoda’nın finalde söylediği
gibi; “Zafer? Zafer mi dedin? Bu sadece klon savaşının başlangıcı”. Yani
esas kıyamet Episode 3’te kopacak. Şu bir gerçek ki, Lucas Episode 1’de,
Episode 2’de de bize yanıtlanamayan çok fazla soru bıraktı. Yoda Episode
5’te “Bir jedi’nin en büyük meziyeti sabırdır” der.
yoda:
içinde büyük
korku seziyorum senin genç skywalker. Korku nefrete dönüşür, nefret öfkeye.
Ve öfke karanlık tarafa giden yoldur.
Yoda Luke'dan X-Wing'i
Force'u kullanarak bataklıktan çıkarmasını ister.
Luke: I can't. It's too big.
Yoda: Size matters not. Look at me. Judge me by my
size, do you? Hmm? Hmm. And well you should not. For my ally is the force,
and a powerful ally it is. Life creates it, makes it grow. Its energy
surrounds us and binds us. Luminous beings are we, not this crude matter.
You must feel the force around you; between you, me, the tree, the rock,
everywhere. Yes, even between the land and the ship.
Master Yoda:
"Do it or do not there is no try"
Yap veya yapma ama denemeye kalkma
Aynı sahnenin devamında Yoda koca X-wing i sudan kaldırıp getirince
afallayıp şaşıran Luke:
"I can't believe it"
İnanamıyorum
Yoda:
"That's why you failed"
İşte bu yüzden başarısız oldun
Muhteşem ya..
Yine master Yoda:
"Once you fall to dark path, forever will it dominate your destiny"
Birkez karanlık yola düşersen, sonsuza dek senin kaderine hükmedecektir.
"Anger, fear, agression. Dark side of the force they are"
Nefret, korku, agresiflik. Gücün karanlık yanıdır bunlar
ve Dart Vader'dan :
"Do not underestimate thaa powaaaa of tha Dark Side"
Karanlık tarafın gücünü küçümseme
Yoda
Yavaş haraketlerinin arkasında fiziksel gücün ötesinde hıza ve estetiğe
sahip bir Jedi Üstadı olan Yoda ırkının kendine has özelliği olan uzun
yaşamında elde ettiği tecrübelerle Konseyin başkanlığını yaptı. Konsey
içerisinde alınan kararlarda son söz hakkının ona ait olması onun
tecrübelerinin bir yansımasıydı.
Yoda’nın Jedi Erdemlerine ulaşma yöntemi basit görünen ancak oldukça
derinlikli bir uğraştır.Öğrencilerinin önceden bildikleri her şeyi
unutmalarını ve daha sonra da çevrelerindeki gizli ve sessiz dünyanın
doğrularını öğrenmeleri için kendilerini ayarlamalarını
sağlardı.Öğrencilerine şöyle der: “Bir Jedi ,Gücü saldırmak için değil,Bilgi
için kullanır”
Jedi Düzeninin yok olması sürecinde o da diğer Jedi lar gibi karanlığın
ancak gölgelerini hissedebildi. Sith’in karanlık yüzünün yansımalarını
izlemeye çalışırken, gözünün önündeki tehlikeleri fark edemedi.
Sith’in uzun bir aradan sonra ortaya çıkmasının ardından gelişen olaylar
karşısında Jedi Konseyi’nin görev tanımlamasını yeniden sorgulaması
gerekiyordu. Jedi lar Klon Ordularının generalliklerini üstlenmişler, savaş
galaksinin dört bir yanına yayılmıştı.Ayrılıkçı haraket her ne kadar fark
edilmiş olsa da bunun sadece bir oyun olduğunun anlaşılmasında geç
kalınmıştı.
Yoda düzenin yıkılması ile birlikte Degobah adlı yerleşim olamayan bir
gezegende inzivaya çekildi. Gücü ve gezegenin doğal savunma
kaynaklarını,gelecek misafirlerin cesaretini kırmak için kullandı.Yaklaşık
900 yaşında olan Jedi Üstadı Luke skywalker bu gezegene geldiğinde eski
bilge tavrından daha çok bir çocuk gibi davranmaktadır. Çamur ve dal
parçalarından yaptığı evde sürgün hayatını devam ettirmektedir.
Yoda genç Skywalker’a Güç hakkında bilgi verirken Luke da yoğun fiziksel ve
ruhsal egzersizler yapmaktadır.Yoda onu özellikle öfkenin kolay yolu ve
Gücün karanlık tarafının akıl çelen çekiciliği hakkında uyardı.
Yoda’nın ricasına rağmen arkadaşlarını tehlikede olduğunu hisseden Luke
eğitimi sona ermeden Dogabah’dan ayrılır.Başarısız olan Luke geri döndüğünde
ise Yoda artık Gücün bir parçası olmak üzeredir.
Palpatine
Palpatine, galaksinin tanık olduğu en diktatörce rejimin, mutlak
yöneticisiydi. Buna rağmen kökenleri oldukça mütevazı olup, barışçıl gezegen
Naboo’ya dayanmaktadır.
Yükseliş günlerinden önce, Palpatine, Galaktik Cumhuriyet’te, mütevazi fakat
hırslı bir Senatördü. Cumhuriyetin gözleri önünde, çürüme ve anlamsız
çekişmelerle yok olduğunu görüyordu. Senatörler, sistemi kendi yararlarına
kullanıyor, ve gitgide zenginleşiyorlardı.
Palpatine’in beklediği fırsat, bir ticaret ambargosu sırasında karşısına
çıktı. Ticaret Federasyonu, dış ticaret rotalarının vergilendirilmesine
ilişkin bir yasayı protesto ederek, Naboo’yu işgal etti. Buna karşılık,
Naboo’nun lideri Kraliçe Amidala, Coruscant’a gelerek Palpatine’in yardımını
istedi. Duruma çözüm bulunması umuduyla, birlikte Senato’ya başvurdular,
fakat Ticaret Federasyonu'nun manevraları karşısında çaresiz kaldılar.
Hükümetin yetersizliği karşısında hayal kırıklığına uğrayan Kraliçe Amidala,
Palpatine’in önerisini dinleyerek, Cumhuriyetin Lideri Yüce Başkan Valorum
için güvensizlik oyu çağrısında bulundu.
Hemen arkasından, Valorum, güvensizlik oylaması sonucunda, koltuğundan
olurken, Palpatine, onun yerini almak üzere aday gösterildi. Naboo’daki kriz
kuvvetli bir sempati oyu yarattı ve Palpatine bu sayede Başkan seçildi.
Seçilmesinin arkasından hükümete, düzen ve adalet getireceğine söz verdi.
Ancak hiç kimse Palpatine'in aslında kendi hüküm zamanını hazırladığının
farkında değildi. Kibar gülümsemelerin ve nazik politik konuşmaların
arkasında gerçekte bir Sith Lordu vardı. Bilge Darth Plagueis'in, gizemli ve
doğadışı bilginin üstadı olan bir Sith Lordu'nun, eski çırağı olan Palpatine,
Güç'ün yöntemlerini gayet iyi biliyordu. Sith geleneğine sadık kalarak,
Palpatine gerekli yetenek ve beceriye ulaştığı anda Üstadını öldürdü. Daha
sonra kendisi çıraklar edinerek Sith düzenini kesin bir gizlilikte devam
ettirdi, hem de Cumhuriyet ve Jedilar’ın burunlarının dibinde.
Gizemli Sith kimliği olan Darth Sidious olarak, Palpatine korkak
Neimoidialılarla anlaşarak kendi anayurdunun istilasını sağladı. Bunu takip
eden politik karmaşa esnasında Palpatine, Şansölye Valorum'un bıraktığı
boşluğu doldurarak güce yükseldi.
Verdiği sözlere rağmen, Cumhuriyet, karmaşa içinde kıvranmaya devam
ediyordu. Seçildikten 10 sene sonra, Palpatine’in iktidarı, karizmatik
liderleri Kont Dooku tarafından yönetilen Ayrılıkçı hareket tarafından
sarsılmaya başladı. Bir çok kişi, anlaşmazlığın, büyük bir savaşa
dönüşeceğinden korkarken, Palpatine, krizin müzakerelerle çözülmesi
konusunda kararlıydı.
Ayrılıkçıların bu şekilde düşünmedikleri kesindi. Gizli bir droid ordusunun
varlığı keşfedildikten sonra, Ayrılıkçıların, Cumhuriyet’e karşı savaş ilan
etme aşamasında oldukları ortaya çıktı. Bu tehdide karşılık verebilmek
amacıyla, Cumhuriyet’in bir orduya Palpatine’in de Cumhuriyet için yaratılan
klon ordusunu aktif hale getirmesini sağlayacak yetkiye ihtiyacı vardı. Ona
sadık senatörler, Palpatine’e acil durum yetkilerinin verilmesini istediler.
Palpatine, üzüntüyle, yeni yetkilerini kabul ederek, acil durum sona
erdikten sonra, bu yetkileri tekrar Senatoya geri iade edeceğine söz verdi.
Kimsenin fark edemediği şey ise, galaksinin ileriki günlerde daha da büyük
bir karmaşaya sürükleneceği ve bu sürekli kriz durumunun, Palpatine’in bu
yetkilere uzun yıllar boyunca sahip olmasını sağlayacağıydı.
Klon Savaşları aslında sadece Palpatine'in karışık Sith planındaki bir
parçaydı. Darth Maul'un ölümünün ardından, yapılacak işlerini halletmesi
için yeni bir çırağa ihtiyaç duyuyordu. Yeni bir çırağı beşikten alıp
eğitecek zamanı olmayan Palpatine bunun yerine, kendini çoktan kanıtlamış
bir Jedi savaşçısını karanlık tarafa çekmeye çalıştı. Hedefi, bezgin ve
bıkmış Jedi Üstadı Kont Dooku’ydu. Dooku'nun inceliğini ve Cumhuriyet'in
yozlaşmasına karşı olan iğrenme duygusunu körükleyerek Palpatine onu
karanlık tarafa çekmeyi başardı. Kendisi tamamen Sith düzeninin bir parçası
olduğunda ve Palpatine'e sonsuz bağlılık yemini ettiğinde, Dooku, Darth
Tyranus ismini aldı.
Tyranus olarak, Dooku Sidious'un acımasız planının bir sonraki aşamasını
yürüttü. Cumhuriyet adına yaratılan klon ordusunun siparişinin verilmesinden
aslında o sorumluydu ve klonlara ana örnek olarak Jango Fett'i seçen de
oydu. Herkesçe bilinen Dooku adıyla, politik olarak fesatçılık yapmaya
başladı, Cumhuriyet'e karşı olan saldırgan grupları toplayarak savaş ilan
ettirdi: Cumhuriyet'in sevinçli bir şaşkınlıkla savaşacakları bir
ordularının olduğunu öğrendikleri bir savaş. Klon Savaşları bir
aldatmacaydı, aslında iki düşman tarafın da kontrolleri Palpatine'deydi.
Gelecekteki hükmünün sinyalleri başlarda kurnazca ayarlanmıştı.
Ayrılıkçılar'ın yükselişleri esnasında Palpatine'in Şansölye olarak görev
zamanı dolmuştu ama kriz yüzünden yerinde kalmaya devam etti. Klon Savaşları
patlak verdiğinde, Senato'nun pek çok dağılmış cephede olan savaşları
yeterince iyi idare edememesi yüzünden kendisine gitgide daha çok ve daha
çok kesin yetkiler verildi. Senato'nun bürokrasisini ustaca kötüye
kullanarak yeni kanunlar çıkardı ve daha çok güce sahip oldu.
Halk ve Senato güvenlikleri uğruna haklarından ve özgürlüklerinden feragat
etmeyi hemen kabul ettiler. Palpatine'in liderliğinde savaş kazanılacaktı ve
Cumhuriyet güvende olacaktı. Canavar General Grievous'un yönettiği bir
saldırı, Palpatine'inin otoritesini sorgulayan bir kaç kişiyi de ikna
etmişti.
Jedi Konseyi ise ihtiyatlı davranıyordu. Senato ve halkın hizmetinde olarak,
Jedi düzeni Palpatine'in direkt kontrolünü reddetti. Savaş şiddetlendikçe
tansiyon da arttı. Senato'dan bazıları da güvensizliklerini dile getirmeye
başladılar. Palpatine bu Senatörlerin kim olduklarından haberdardı ve zaman
içinde onlarla ilgilenecekti.
Klon Savaşları sırasında, Anakin Skywalker Jedilar arasında efsanevi bir
kahraman haline geldi. Gücü kayda değerdi. Çocukluğundan beri oğlanla bir
arkadaşlık kuran Palpatine, zamanın geldiğine karar verdi. Darth Tyranus
amacına hizmet etmişti. Skywalker yeni Sith çırağı olacaktı.
Uzun süreli entrikalarının cesur bir sonu olarak, Palpatine, Ayrılıkçı
kuvvetlerinin askeri komutanı olan General Grievous tarafından kendi
kaçırılmasını ve alıkonulmasını planladı. Konfederasyon filosu Coruscant'ın
savunma mekanizmalarını aştı ve esir Şansölye ile birlikte kaçtı. Tahmin
edilebileceği gibi Jedi Düzeni'nin en iyi kahramanları Anakin Skywalker ve
Obi-Wan Kenobi, Palpatine'i kurtarmak için yollandılar. Ufak
yıldızsavaşçılarının içinde Grievous'un bayrak gemisine sızdılar ve
bağlanmış Şansölye'ye giden yollarını açtılar.
Kont Dooku yollarında duruyordu. Bir kez daha Kenobi ve Skywalker Dooku ile
karşı karşıya gelirken ışın kılıçları çarpıştı. Yaşlı Sith Lordu Kenobi'yi
alt etmeyi ve tecrübeli Jedi'yı bayıltmayı başardı. Hocasının liderliği
olmadan Anakin Dooku'ya yalnız başına saldırdı. Sith Lordu Anakin'in
öfkesini körükledi ve genç Jedi yıllar önce kendisinin kolunu alan
savaşçıdan intikamını aldı. Skywalker Dooku'nun iki elini de kesti ve
Ayrılıkçılar'ın lideri, Skywalker karşısında diz çöktü.
Palpatine, Anakin'in içindeki karanlık tarafı farketti ve onu körükledi.
Anakin'e Dooku'yu öldürmesi için cesaret verdi. Skywalker'ın elinde tuttuğu
çifte kılıçlar eti ve kemiği yararak geçtiler ve Dooku'nun ke*** kafası
güverteyi kirletti. Anakin neredeyse hemen bundan pişman olarak bunun
Jediların yolu olmadığını söylemesine rağmen Palpatine onu teselli etti ve
kendisini suçlamamasını söyledi. Sonuçta Dooku canlı ele geçirilemeyecek
kadar tehlikeliydi Palpatine'e göre.
Bu Palpatine'in Anakin'in sorumsuz yanlarını desteklediği ilk sefer değildi.
Genç Anakin’in yetenekleri sürekli Jedi Düzeninin katı baskısı altında
eziliyor ve de Anakin çoğu zaman doğru olduğunu düşündüğü şeyleri yaptığı
için azarlanıyordu. Palpatine asla uyarmazdı. O her zaman Anakin’in
yanındaydı.
Skywalker politik krizden Dooku’nun ölümüne kadar bunu hatırlamıştı ve devam
eden Klon Savaşları onu sürekli farklı yönlere atıyordu. Jedi Konseyi
Palpatine yüzünden endişelenmeye başlamıştı ve Şansölye gücü Senato ve
kanunlardan alarak kendi ofisine koydukça endişeleri gittikçe arttı.
Palpatine doğal olarak Konsey’e güvenmemeye başladı. Anakin Skywalker’ı Jedi
Konseyi’ndeki kişisel temsilcisi olarak atadı. Şaşırtıcı bir şekilde Jedi
Konseyi bu atamayı kabul etti ama sadece Anakin’i Şansölye’yi gözlemek için
bir casus olarak kullanmayı umarak.
Palpatine Anakin’deki bu güvensizlik ve karmaşayı açığa çıkarttı. Skywalker
gitgide Şansölye’nin ondan birşeyler istememek için konuşan tek insan
olduğunu düşünmeye başladı. Bu güven duygusu artmışken Palpatine bir Sith
efsanesini onunla paylaştı.Bilge Darth Plagueis’ın hikayesi. Galaksiler
Opera Evi’ndeki izleme balkonunda Palpatine bu sevdiklerinin ölmesini bile
engelleyecek kadar doğadışı yollarda bilge olan bu güçlü Sith Lord’uyla
ilgili bildiklerini anlattı. O aralar Anakin Skywalker karısının ölümü ile
ilgili görüler yüzünden rahatsızdı. Daha önceki görülerinde olduğu gibi
bunun da geleceği gösteren bir tane olduğundan korkuyordu. Skywalker yetenek
hakkında daha fazla şey öğrenmek istedi, Jediların bilmediği ve sadece
Sithler tarafından keşfedilmiş olan bu yetenek hakkında. Çocuğun merakını
çekmeyi başardığını farkeden Palpatine daha sonra sahte kılığını indirdi.
Anakin’e kendisinin bir Sith Lord’u olduğunu açıkladı ama aynı zamanda Padmé
Amidala’yı ölümden kurtarabilecek tek yolun kendisinden geçtiğini de.
Anakin’in kafası iyice karışmıştı. Jedi Düzeni’ne olan sadakati yüzünden,
Jedi Konseyi üyesi Mace Windu’ya bu korkunç gerçeği açıkladı. Windu bir grup
Jedi Üstadını toplayarak Palpatine’i tutuklamaya gitti. Palpatine aynı
fikirde değildi ama.
Şansölye’nin kişisel ofisinin iç kısımlarında, Jedilar Şansölye ile
yüzleştiler. Palpatine kol yenindeki gizli bir ışın kılıcını ortaya çıkardı
ve Güç’ün karanlık tarafının içinden akmasına izin verdi. Karanlık taraf
kendisine öyle bir insanüstü beceri, hız ve çeviklik verdi ki, ilk saldırıda
üç Jedi Üstadını öldürmeyi ve kudretli Mace Windu’yu geri çekilmeye
zorlamayı başardı. İkisi politika ofisini bir ışın kılıcı arenasına
çevirerek dövüştüler. Windu sonunda Palpatine’i yenmeyi başardı ve Anakin
Skywalker koşarak ofise girdi.
Skywalker dehşet verici bir manzarayla karşılaşmıştı: Köşeye sıkışmış
Şansölye ve ışın kılıcı açık bir şekilde onun üzerine eğilmiş olan Mace
Windu. Palpatine Jedi Üstadı’na bir Sith yıldırımı attı ancak Windu
yıldırımı Şansölye’ye geri yollamayı başardı. Şeytani enerjiler Palpatine’in
içinden geçerken yüzünü bozarak bir zamanlar yakışıklı olan hatlarını
çarpıklaştırdılar ve yaraladılar. Gözleri sarı sarı yanmaya başladı, sesi
bozuldu ve derinleşti ve karanlık taraf enerjilerini barındıran bir kuyuya
dönüştü.
Palpatine köşesine büzüştü, görünüşe göre yıldırım saldırısını
sürdüremeyecek kadar zayıftı. Şansölye’nin çok güçlü ve bağlarının sağlam
olmasından korkan Windu onun sağ olarak ele geçirilemeyeceğine karar verdi.
Ancak Windu kendi elleriyle adaleti getiremeden, Anakin ortaya daldı. Kendi
ışın kılıcıyla Windu’nun kılıç tutan elini kesti. Savunmasız kalan Windu
Palpatine’in karanlık taraf yıldırımlarına hedef oldu. Jedi Üstadı öldüğünde
ve Anakin Skywalker karanlık tarafa olan ilk geri döndürülemez adımını
attığında, Sidious sırıttı.
Skywalker Darth Sidious’un önünde diz çöktü ve Sith Lordu ona Darth Vader
adını verdi. Yeni çırağına ilk görev olarak hain Jedilar karşı saldırıya
geçemeden önce Jedi Tapınağı’nı yok etmesi görevini verdi. Karanlık taraf
tarafından sarmalanan Vader bir bölük klon askeri eşliğinde tapınağa yürüdü
ve kutsal yapıyı içeriden yoketti. Aynı zamanlarda, Sidious, Klon Savaşları
nedeniyle galaksinin pek çok tarafına dağılmış olan Jedilar’ın icabına
baktı.
Palpatine Emir 66’yı, Jedi Şövalyelerini Cumhuriyet düşmanları olarak
gösterecek olan kodlanmış emri klonlara verdi. Çeşitli cephelerdeki pek çok
klon kumandanı bu emri aldılar ve sadık savaşçıları Jedi generallerini
soğukkanlılıkla öldürdüler.
Ertesi gün Palpatine Galaktik Senato’da özel bir oturum açtı. Yüz şeklinin
bozulmasına rağmen Cumhuriyet’in toplanmış politikacılarının karşısına çıktı
ve nasıl hain Jedi isyanından kılpayı kurtulduğunu belirtti. Cumhuriyet’in
insanlarına niyetinin asla bozulmadığını söyledi. Klon Savaşları sırasında
Cumhuriyette dönen ihaneti anlattı. Bozulmuş bürokrasideki yozlaşmayı söküp
atacağını ve yönetimi yeni, daha güçlü ve daha güvenli bir rejime
çevireceğini söyledi.
O gün, gökgürültüsü gibi alkışlarla beraber, Palpatine kendisini İmparator
ilan etti.
Palpatine galakside daha önce eşi benzeri görülmemiş bir askeri kuvvet
kurdu. Yeni Düzen’i ilan etti, zulüm ve zorbalıkla yönetilen Galaktik
İmparatorluluğu.
Galaktik İç Savaş sırasında, Palpatine, galaksiyi demir yumrukla yönetmeye
devam etti. İmparatorluk Senatosu’nu dağıttı ve kontrolü, bölge valileriyle,
orduya verdi. Hoth harekatı sırasında, Palpatine, Vader’a, Güc’te kuvvetli
olan, genç Asi Luke Skywalker hakkındaki endişelerini iletti. Vader, genci,
Güç’ün karanlık tarafına çekmeyi önerdi, Palpatine de bu fikri destekledi.
İmparator, kurnaz bir yöneticiydi, çok uzak gelecekteki olayları bile
önceden planlar ve sonuçları görmek için Gücü kullanırdı. Palpatine, Asi
Casuslarının, İkinci Ölüm Yıldızı’nın yerlerini öğrenmesine izin verdi ve
Asi İttifakın sonunu getirecek bir tuzak hazırladı. Aynı zamanda, Vader’ı
kurban etmek pahasına bile olsa, Luke Skywalker’ı Gücün karanlık tarafına
çekmek üzerine konsantre oldu. Ölüm Yıldızı’nda, Luke, İmparator’a katılmayı
reddedince, Palpatine, genç Jedi üzerinde ölümcül Güç enerji ışınlarını
kullandı. Luke ölmek üzereyken, babası Darth Vader, Güc’ün aydınlık tarafına
döndü ve İmparator’u Ölüm Yıldızı’nın reaktör merkezine atarak öldürdü.
Palpatine, soluk bir ten ve hastalıklı sarı gözlere sahipti. Kalın, kara bir
cübbe giyer ve parlak siyah bir baston taşırdı.
Darth
Sidious
Galakside saf kötülüğün özdeşleştiği, içinde ufakcık bir iyilik kırıntısının
dahi bulunmadığı tek bir şahsiyet varsa, o Darth Sidious dur. Onun değişime
uğramış gözlerinin karanlığın içinden size baktığında herşey için çok
geçtir. Sizi karanlıkla sarmalar, umutlarınızı zekice planları ile suya
düşürür ve kötülüğün labirentlerindeki yolculuğunuza başlamanız için
elinizden tutar. Çelikleşmiş bir duygusuzluğun yıldızları birer birer
söndürmeye başladığını fark ettiğinizde Sith’in Karanlık Lordu Darth Sidious
ile tanışmışsınız demektir.
Sithler sabırla bin yıl beklediler. Kuşaklar boyunca en uygun zamanı en
uygun kişi ile belirlemeyi seçtiler. Tüm galaksiyi bir arada tutmaya çalışan
barış ve adalet kavramlarını kendi gizli planları için bir araç olarak
kullanabilmelerinin tek yol olduğunu onunla kavradılar. Düşman ve dostun
birbirine karıştığı bir ortamı kollamayı sürdüren sithlerin en sinsisi yine
Darth Sidious du.
Kargaşanın içinden bir İmparatorluk kurmayı planlayan Sidious bir yandan
Senatör Palpatine maskesi ile cumhuriyetin faziletlerini arkasına alarak
bütünlüğü sağlamaya çalışırken diğer yandan Sith kimliği kullandığı maşalar
yardımı ile Ayrılıkçı hareketin başını çekmekteydi. O Galaksinin görüp
göreceği en iyi stratejist, olaylar karşısında renk vermeyen iyi bir oyuncu
ve karanlığın dipsiz kuyusundan çıkmaya hazır iblisin ateşli yüzüydü.
Ticaret Federasyonunun Naboo Kuşatması’nı planlayarak sinsice planlarını
uygulamaya başlamıştı.Bu planlar ilk meyvesini vermiş, Naboo Senatörü iken
Şansölye olmuştu. Ayrılıkçı hareketin güçlenmesi için kaybettiği öğrencisi
Maul’un yerine eski bir Jedi olan Dooku’yu yanına aldı. Ayrılıkçılar giderek
daha güçlendikçe, 10 yıl önce cumhuriyet için siparişini verdiği Klon
Ordusu’nu onlara karşıt olarak kullanarak, halk arasında popülaritesini
arttırmayı başardı.Ve kargaşadan yararlanmaya başladı.
Onun cumhuriyet ve demokrasi söylemlerinin altındaki şeytani planı Jedilar
fark edemedi. Bu düzenin çöküşünün başlangıcıydı.Cumhuriyet ve Jedi ların
sonu ise Emir 66 adlı bir gizli kod ile bütün klon ordularının jedi ları yok
etmeye başlaması ve doğrudan Sidious’un emrine girmesi ile geldi.
Bütün bu stratejinin temel unsurlarından birini oluşturan Anakin
Skywalker’ın zihnini karısı Padme’nin hayatını kurtaracığını vaad ederek
zehirleyen yine oydu. Jedi lar tarafından sürekli hak ettiği yerin
verilmemesinden rahatsız olan Anakin kısa zamanda kötülüğün vücud bulmuş
ifadesi haline geldi.Sithlerin her zaman içinde yeşeren en büyük olmak
arzusu ile bir makine yardımı ile daha doğrusu Sidious’un yardımı ile
yaşaması arzusu savaşıyordu.
Sidious tek birşeyi gözden kaçırdı. Darth Vader’ın yeniden Anakin Skywalker
olabileceği ihtimalini göz ardı etti.Ta ki Luke Skywalker babasının
kalbindeki karanlığı ufak bir mum yakıp aydınlatıncaya kadar herşey Sith’in
Karanlık Lordu bir zamanların Senatör Palpatine’i olan Sidious için
yolundaydı.
Sith’in karanlık gizeminin ironisi bir şarkının en güçlü notası gibi kendini
yeniden açığa vurmuştu.Fakat bu sefer amaç en büyük olmak değildi, oğlunun
çektiği acılara bir son vermek için Anakin Skywalker döndü, son bir kez daha
bir Jedi dı. Eski Efendisini Ölüm Yıldızı’nın boşluğuna fırlattığında
Galaksi yeniden aydınlandı.
Star
Wars
Yıldız Savaşları (film)
Güç seninle olsun! (tüm seri boyunca birçok insan tarafından söylenmiştir)
Kaçış yok. Benim seni yok etmeme izin verme. Luke, öneminin farkında
değilsin. Güçlerini anca keşfetmeye başladın. Bana katıl ve öğrenimini
tamamlayacağım. Birleşmiş güçlerimizle bu yok edici ikilemi sona erdirip
galaksiye düzeni getirebiliriz. (Darth Vader)
Luke, ben senin babanım. (Darth Vader)
Yardım et Obi-Wan, sen benim tek umudumsun. (Prenses Leia)
Benim tecrübelerimde şans diye birşey yoktur. (Obi-Wan)
Lanetlendik! (C3-PO)
Sith'i etmeliyiz yok! (Yoda)
Master Windu: Senato senin kaderine karar verecek.
İmparator Palpatine: Senato benim!
Jedilar bana arkalarını döndü, sakın bana arkanı dönme! (Anakin Skywalker)
Demek ki özgürlük böyle ölüyormuş, binbir alkışlarla. (Padmé Amidala)
Bu parti sona erdi! (Mace Windu)
Yasal yaparım! (Darth Sidious)
Bir Jedi olacaksın, söz veriyorum. (Obi-Wan)
Luke Skywalker: Başaramadınız efendim, benden önceki babam gibi ben de bir
Jedi'ım.
(You've failed, your highness. I am a Jedi, like my father before me.)
İmparator Palpatine: Öyle olsun, Jedi!
(So be it... Jedi)
Jabba, bu senin son fırsatın. Bizi serbest bırak ya da öl. (Luke)
(Jabba, this is your last chance! Free us, or die!)
Leia! Leia benim kardeşim. (Luke)
Prenses Leia: Seni seviyorum.
Han Solo: Biliyorum.
Han Solo: Nasıl gidiyor?
Luke Skywalker: Her zamanki gibi.
Han Solo: O kadar kötü mü ya?
Büyük savaşçı, ha? Savaşlar insanı büyük yapmaz. (Yoda)
Luke Skywalker: Benden imkansızı istiyorsunuz.
(bu esnada Yoda gücü kullanarak bataklığa batmış bir x-wing'i geri çıkarır)
Luke Skywalker: Bu... Buna inanamıyorum!
Yoda: Bu yüzden başaramıyorsun.
Sen de 900 yaşına geldiğinde bu kadar iyi görünmeyeceksin. (Yoda)
Tecrübelerime göre, şans diye bir şey yoktur. (Obi-Wan)
Ölüm hayatın doğal bir parçasıdır. Etrafından Güç'e dönüşenler olduğunda
onlar için sevin. Tutma, onlar için yas. Duyma, onlara özlem. Bağlılık
kıskançlığa yol açar. Gölgesidir hırsın, bu. Kendini, kaybetmekten korktuğun
her şeyden vazgeçmek için eğit. (Yoda)
Korku, karanlık tarafa giden yoldur. Korku öfkeye; öfke nefrete; nefret ise
acıya yol açar. (Yoda)
Güç kazanan herkes, onu kaybetmekten korkar. (Palpatine/Sith'in İntikamı)
(All those who gain power are afraid to lose it)
Yoda...
Saygıdeğer eski Jedi Üstadı Yoda, hayatının son
senelerini Dagobah’da ki bataklıklarda saklanarak geçirdi. Dokuz yüz
yaşındaki Jedi üstadı, sekiz yüzyıl boyunca Jedi şövalyeleri yetiştirmişti,
ve Güç ile olan bağlantısı çok kuvvetliydi. Son öğrencileri arasında, yakın
tarihin en önemli Jedi’ları Obi-Wan Kenobi ve Luke Skywalker bulunuyordu.
Cumhuriyet’in son günlerinde, Yoda Jedi Konseyi’nin en saygıdeğer üyesiydi.
Mace Windu ve Ki-Adi-Mundi gibi Jedi Ustalarıyla aynı konseyde bulunan Yoda
yüzyıllarca devam etmiş olan Cumhuriyet, Jedi Düzeni ile birlikte tarihe
karışırken Konsey’de bulunuyordu.
Yoda’nın Jedi Konseyi’nde çok önemli bir görevi vardı. Genç Padawanlar Jedi
eğitimlerinin ilk aşamasını Usta Yoda’nın rehberliğinde tamamlarlardı.
Cumhuriyet’in en büyük Jedi’ları ilk eğitimlerine Yoda ile beraber
başlamışlardı. Bu Jedi adaylarının yaşları ilerleyip 12 yaşını
geçtiklerinde, yaşça daha büyük bir Jedi Şövalyesi veya Ustası tarafından
inisiye edilir, ve eğitimlerine bire bir devam ederlerdi. Alacakaranlık
yıllarında Cumhuriyet’in üstüne karanlık tarafın gölgesi düştüğünde Yoda
gittikçe daha çok endişelenmeye başlamıştı. Karanlık tarafın kuvvet
kazanması Güç içinde o kadar büyük bir gölge yaratıyordu ki, bu Jedi’ların
öngörülerini ciddi anlamda kısıtlıyordu. Gelecekteki belirsizliği fark eden
Yoda bazı şeylerin cevaplarını aramaya başladı. Jedi Konseyi Obi-Wan
Kenobi’yi, Ayrılıkçılar tarafından yapılan bir suikast girişimini araştırmak
için görevlendirdi. Obi-Wan’ın bulduğu şeyler, suikast girişiminin
kendisinden çok daha endişe vericiydi.
Sifo-Dyas adlı bir Jedi’nin emriyle Cumhuriyet adına gizli bir klon ordusu
yaratılmıştı. Konsey’de ki kimsenin böyle bir gelişmeden haberi yoktu, ve
bunu öngörememişlerdi. Daha derinden yapılan araştırmalar, Ayrılıkçılar’ın
savaş hazırlığı yaptığını ortaya çıkarttı. Yoda’nın eski Padawanlarından
Kont Dooku, Ticaret Loncaları’nın droid ordularının başına geçmişti. Kati
surette bir şeyler yapılması gerekiyordu.
Yüce Şansölye Palpatine, güvenlik adı altında neredeyse sınırsız yetki elde
etmiş, klon ordusunun kontrolünü eline almış, ve Jedi’lara savaşa girme emri
vermişti. Yoda ise Kamino gezegenine giderek yeni hazırlanmış klon ordusunu
alıp, Geonosis’e tam zamanında vararak Mace Windu önderliğinde ki Jedi
takımını kesin ölümden kurtarmıştı.
Cumhuriyet Klonları, Ayrılıkçı droidlerle savaşırken Klon Savaşları başlamış
oldu. General rütbesindeki Yoda, ön komuta merkezinden savaşı yönetiyordu.
Klonlar Geneosis’te Ayrılıkçıları hezimete uğrattılar, fakat çoğu kaçmayı
başardı. Yoda ise hislerini takip ederek, Kont Dooku’nun Obi-Wan Kenobi ve
Anakin Skywalker’i fena şekilde yaralamış olduğu hangara giderek, onları
kurtardı.
Yoda ve Dooku burada yüzleştiler. Dooku, ufak Jedi üstadını Güç ile tavandan
kopardığı taş parçalarıyla ezmeye çalıştı, fakat Yoda bunları kolaylıkla
savuşturdu. Hatta Dooku’nun kendisine yolladığı Sith yıldırımlarını da
etkisiz hale getirerek, ışın kılıcıyla Sith Lordu’na saldırdı. Çetin geçen
bu düelloda, iki usta dövüşçü kozlarını paylaştılar. Güç’ün kendine verdiği
ustalıkla, havaya fırlayıp, taklalar atarak Dooku’nun gardını indirdi.
Kazanamayacağı bir düelloda olduğunu anlayan Dooku, Güç’ü kullanıp yerden
baygın yatmakta olan Obi-Wan ve Anakin’i tehdit edince, asil Yoda genç
Jedi’ları kurtarmak için Sith Lordu’nun kaçmasına göz yumdu.
Klon Savaşları’nın ilk çatışması Cumhuriyet’in zaferiyle sonuçlansa da, Yoda
endişeliydi. Karanlık taraf birçok şeyi gölgelemekteydi, ve belki de Jedi
Konseyi’nin kararları, kibirle ve fazla güvenle yozlaşmıştı. Geonosis’te hem
bir çok Jedi kayıp verilmemiş, hem de yaşlı bilge Jedi Üstadı, bu ölümlerin
doğasında var olan gerçeği kavrayamamıştı. Meditasyon sırasında Yoda, Anakin
Skywalker’ın başına, onu derinden sarsan bir olay geldiğini hissetmişti.
İşte tam bu anda, bir süre önce Darth Maul tarafından öldürülmüş olan Qui-Gon
Jinn’in sesini duydu. Bir Jedi’nin, Güç ile bir olduktan sonra kendi
kimliğini tekrardan kazanması mümkün değildi, fakat Yoda yine de onun sesini
duymuştu.
Cumhuriyet etrafında çökerken, bu durum, Yoda’nın çözmesi gereken başka
tehlikeli ve rahatsız edici bir bilmeceydi. Yoda meditasyon ile Qui-Gon
Jinn’in ruhu ile iletişim kurabiliyordu. Ölmüş Jedi Üstadı, yalnızca çok
özel bilgisi olanlar tarafından anlaşılabilecek kuvvetli bir teknik ile
ölümden sonra kimliğini koruyabilmenin bir yolunu keşfetmişti. Bu yöntem
Jedi Düzeni’nin dışındaki Whills Şamanları tarafından uygulanan bu tekniği
öğrenmişti. Gelecek olan yıllarda Yoda, yüzyıllardır yapmadığı bir görevi
–öğrenciliği– üstlenerek bu tekniği Qui-Gon Jinn’den öğrenecekti.
Fakat bundan önce Jedi Ustası’nın, Sith’lerin yeniden doğuşuna dayanması
gerekiyordu. Yıllarca süren komplolardan sonra, Darth Sidious ortaya çıkmış,
ve Jedi’ların hepsini galaksiden silecek planını uygulamaya başlamıştı.
Yıllardır Jedi Konseyi’nin dikkatinden kaçmayı başaran Sith Lordu aslında,
Yüce Şansölye Palpatine’in ta kendisiydi. Darth Sidious Emir 66’yı yürürlüğe
koyduğunda, Jedi’lar galaksinin her tarafında klon ordularını komuta
ediyorlardı. Kodlanmış bu emir, Jedi’ları Cumhuriyet’e karşı hain ilan
ediyor, ve böylece sadık klonlar Jedi’ları teker teker avlıyorlardı. Bu
katliam sırasında bir çok Jedi öldü.
Güç’ün içinden Yoda, galaksideki ani yaşam kaybını hissetti. Bu ezici bir
darbeydi, fakat Yoda tam zamanında kendisine gelerek kendi hayatını
kurtaracak vakti buldu. Klon askerleri Yoda’ya, Klon Savaşları’nın en önemli
cephelerinden biri olan Wookiee’lerin gezegeni Kashyyyk’te saldırmışlardı.
Bir zamanlar Yoda’ya sadık olan klon subayı Kumandan Gree, Jedi üstadına
ateş açmaya çalıştı. Fakat Yoda hızla harekete geçerek ışın kılıcıyla
Gree’nin kafasını kesti. Tarfful ve Chewbacca adlı Wookiee’lerin yardımıyla
Yoda, Kashyyyk’ten kaçıp, Alderaan Senatörü Bail Organa ile iletişime geçti.
Yoda, Obi-Wan Kenobi ve Organa, Palpatine’in Jedi’lar ve müttefiklerini
korkunç bir şekilde katledişine tanıklık ettiler ve yeniden bir araya
gelebilme fırsatı buldular. İşgal edilmiş Jedi Tapınağı’ndan yayılan
kodlanmış bir sinyal, katliamdan kurtulan Jedi’ları direkt olarak
Coruscant’ta ki tapınağa, bir tuzağın içine çağırmaktaydı. Kenobi ve Yoda bu
sinyali kapatıp kalan Jedi’ların hayatlarını kurtarmak için harekete
geçtiler.
Coruscant’a dönerek Jedi Tapnağı’na sızdılar. Burada, başkentten ayrı
kaldıkları zaman zarfında neler olduğunu keşfettiler. Şansölye, şimdi
İmparator Palpatine, ve bir zamanlar umut vaat eden Anakin Skywalker da
artık onun çırağı Darth Vader olmuştu. Emir 66’dan tek sağ kalanlar olarak
şimdi Sith tehdidini durdurmak Yoda ve Kenobi’ye kalmıştı. Böylece Kenobi,
şimdi Darth Vader olarak bilinen Skywalker’ı bulmak için giderken, Yoda ise
İmparator Palpatine’in ofisini ziyaret etti.
Geniş Galaktik Senato odasında Yoda, İmparator ile yüzleşti ve Güç’ün
karanlık ve aydınlık tarafının en kuvvetli iki temsilcisi ölümüne bir
düelloya tutuştular. Fakat İmparator’u yenmek çok zordu. Yoda düello
sırasında gardını korumayı başarabilse de en sonunda Sith Lordu onu alt
etti. Yoda böylelikle Sith’lerle direkt olarak yüzleşmenin kesinlikle başarı
getirmeyeceğini anlamış oldu. Yenilen Yoda, Senato odasından kaçıp
saklanarak, kendisini Bail Organa’nın kullandığı süratçiye son anda atarak
kaçabilmeyi başardı.
Kenobi, Mustafar gezegeninde Vader’i ölümcül şekilde yaralamış olsa da
Jedi’lar, Sith’leri durduramamışlardı. Skywalker’ın karısı Padmè Amidala’nın
hamile olduğu Güç hassasiyeti bulunan ikizler, belki de ileride galaksinin
belki de tek umudu olacaklardı. Ölmeden önce Polis Massa’da ki sığınakta
Padmé, Luke ve Leia’yı doğurdu. Yoda, Bail Organa ve Obi-Wan Kenobi’de bu
doğumlara şahitlik ettiler, ve hemen geleceği planlamaya başladılar.
Bu çocukların İmparator’un dikkatini çekeceğinden korkan Jedi’lar, çocukları
bir sır olarak saklamaya karar verdiler. Böylelikle ikizler ayrıldı –bebek
Luke Skywalker Lars’ın Tatooine’de ki çiftliğine; bebek Leia Organa ise
Alderaan’a Bail Organa, ve karısı Alderaan kraliçesinin koruyuculuğuna
verildi. Jedi’lar sabırla zamanın geçmesini, ve İmparator ile yüzleşmenin
doğru vaktini bekleyeceklerdi. Bu zaman zarfında Obi-Wan ve Yoda, Qui-Gon’un
ruhsal formundan, Whills Şaman’larının gizli bilgisini öğrendi.
Yoda, Dagobah gezegenindeki bataklıklarda saklanmaya gitti. Burada sabırla
yeni bir umudun ortaya çıkarak, karanlık tarafın egemenliğinin sonunu
getirmesini ve galakside ki insanlara karşı oluşan tehdidin sonunun
gelmesini bekledi. Yavin Savaşı’ndan üç sene sonra, umut geldi. Eski ustası
Obi-Wan Kenobi’nin görüntüsü tarafından Dagobah’a yönlendirilen Luke
Skywalker bilmeden Üstat Yoda’yı bulmuştu. Bu bataklık gezegende ufak garip
bir yaratık ile karşılaşan Luke’un sabrı, ufak yaratığın garip tavırlarından
dolayı tükenmeye başlamıştı. Fakat Luke, bunların Yoda tarafından kendisine
yapılan testler olduğunun farkında değildi –onun başarısız olduğu testler.
En sonunda Yoda olduğu ortaya çıkan ufak yaratık, Luke’un eğitimine başladı.
Telekinetik mücadeleler, iradeye ve insanın yapısına karşı olan mücadeleler,
Luke’u hayatında hiçbir zaman karşılaşmadığı zorluklarla karşı karşıya
bırakıp, Jedi’lığa ilk adımını atmasına yardım ediyordu. Fakat halen Luke,
eski kalıplaşmış bilgilerinden kurtulmayı beceremiyordu.
Yoda, Luke’dan bataklıkta
batmış olan X-Kanat gemisini zihin gücüyle kaldırmasını istediğinde Luke,
“denerim” diye cevap vermişti. "Hayır," diyordu Yoda. "Yap, ya da yapma.
Denemek yoktur." Luke, Güç’ün bu kadar büyük bir objeyi suyun altından
çıkaracağına inanmıyordu. Tabi ki Yoda, Luke’un X-Kanat savaşçısını suyun
altından çıkartıp kuru zemine koyduğunda, Luke’un yanıldığı kanıtlanmış
oldu.
Yoda Luke’a “geleceği öngörmeyi” öğrettiğinde genç Skywalker, arkadaşlarının
büyük bir tehlikede olduğunu gördü, ve eğitimini yarım bırakıp geri
döneceğine söz vererek arkadaşlarını kurtarmaya gitti. Fakat en sonunda
Luke’un kendisi kurtarılmak zorunda kalmıştı. Yoda, Vader ve İmparator’un
durdurulamayacağına, ve her şeyin kaybedileceğine inanmaya başlamıştı.
Yaklaşık bir sene sonra, Luke eğitimini tamamlamak için Dagobah’a geri
döndü. Vader ile karşılaşmanın zorluğuna şahit olmuş, ve Vader’in gerçekte
kendi öz babası olduğunu öğrenmiş olan Luke’a Yoda, bu sırada eğitimini
tamamladığını söyledi. Luke’un yokluğunda, Yoda hastalanmıştı. Ölmek
üzereyken Yoda, Luke’a başka bir Skywalker daha olduğunu söyleyerek, Luke’un
geçmişini biraz aydınlattı. Ve bundan kısa süre sonra da Güç ile birleşerek
bedeni ile beraber kayboldu.
Luke, Leia Organa’nın ikiz kardeşi olduğunu, ve babasını karanlık taraftan
kurtarması gerektiğini öğrenecekti. Endor Savaşı’ndan sonra ki kutlama
sırasında Luke, Yoda, Obi-Wan ve tekrar aydınlık tarafa geçmiş olarak ölen
babası Anakin Skywalker’ın mutlu ruhlarını görüyordu.
Light Jedi
Aydınlık bir Jedi, Güç’ü diğerlerine yardım etmek için kullanan, temel
olarak koruma ve bilgi vermek amaçlı kullanan kişidir. Aydınlık Jedi, Güç’ü
hiçbir zaman saldırı ya da kişisel çıkar amaçlı kullanmaz. Ne yazık ki insan
doğasında Aydınlık Jedi’ın idealleriyle çelişki gösteren bir problem
mevcuttur. İnsan doğası tabii ki bastırılabilir ve birçoğu bunu Aydınlık
Jedi olarak yapabilmiştir. Ancak, bu kolay izlenen bir yol değildir.
Gerçek Aydınlık Jedi’lar çok nadir bulunur, bu kişiler küçük dünyamızda
birçok insan gibi istek ve arzularına yenik düşmeyen özel karakterlerdir.
Eğer Aydınlık bir Jedi tanıyorsanız, size yardım etmek için ellerinden
geleni yapacaklarını ve karşılığında hiçbirşey beklemeyeceklerini
bilirsiniz. Bir Aydınlık Jedi diğerlerinin ihtiyaçlarını kendisininmiş gibi
karşılamaya çalışır ve hatta çok kötü durumda olsa bile yardımcı olur.
Aydınlık Jedi düzeni, bir kodu benimsemiştir. Bu kod, Aydınlık Jedi
felsefesi için temel bir rehberdir.
Duygu yoktur - Barış vardır
Cahillik yoktur - Bilgi vardır
Öfke yoktur - Huzur vardır
Ölüm yoktur - Güç vardır
-------------------------------------------------
Dark Jedi (DİKKAT!! Sith değil,Dark Jedi)
Jedi’ların, Sith gücünü karanlık güç olarak tanımlamalarından ötürü,
Sith’ler ile Karanlık Jedi’lar çoğu zaman aynı zannedilir. Sith yoluna karşı
eğitilmiş, ve öğrenim görmüş Jedi’lar, iki yolu aynı olarak
ilişkilendirirler. Aslında, ikisinin daha sonradan birleşip birleşmediği,
daha önceden Jedi akademisinde sorulmuş bir sorudur.
Sith’ler, Karanlık Jedi’lar tarafindan yozlaştırılmadan önce yazılmış antik
Sith öğretileri, sanılanin aksine, tamamen karanlik bir özelliğe sahip
değildir. Ancak daha sonra yazılmış olan öğretiler, tamamen düşmanlık ve
nefret duyguları üzerine yazılmıştır. Bu doğal olarak Sith güçlerinin en
başta iyi olduğu anlamına gelmez. Tamamen iyi bir ırkın iyiden çok karanlığa
dönmesi, tartışılamayacak bir imkansızlıktır (Çok çok uzun zaman önce Sith
adında bir yaratık ırkı galakside varlığını sürdürüyordu, yaşadıkları
gezegenin de aynı ada sahip olduğu sanılmaktadır).
O halde Sith’lerin, Karanlık Jedi’lar tarafından yozlaştırıldığının
ispatları nelerdir? Yoksa o yazılar Sith ırkının zaman içinde karanlık
özelliğine kavuştuğu anlamına mı geliyor? Karanlık taraf ile Sith’lerin
amaçları uyuştuğu için mi Sith’ler karanlık tarafa döndü?
Sith İmparatorluğu’nun çöküşünden beri, ya Jedi’ların karanlık öğretileri
yok etme çabasından ötürü, ya da karanlık tarafın destekçilerinin gelecek
nesillere aktarılacak öğretileri güvenceye almak istemelerinden ötürü, bu
sorulara cevap vermek zordur. Bu sorulara bir yanıt bulunabilmesi için Sith
lordu Naga Sadow’dan öncesine bakılması gerekir. O zamanlarda da Sith ırkı
vardi, ancak sayıca çok sınırlıydılar. Sith felsefesi o sıralar küçük
gruplar üzerinde varlığını sürdürüyordu, ve bir Sith grubu başka bir grupla
ilişki kuramazdı. Grubun ”büyücülerinin” yönetimi altında gruplar güçlerini
çalışırlardı.
Ancak bir grubun ”büyücüsünün” karanlık tarafla uğraştığı sonucuna nasıl
varabiliriz? Belki de karanlık tarafla uğraşmıyordu. Belki de ilk başta
aydınlık tarafın takipçisi olabilir miydiler?
Bu büyük bir olasılık. Tarihe uzandığımız zaman, Sith’lerin Jedi yolunun
tersinde ilerlediklerini görürüz. Aslında pek kanıtı bulunmayan bu fikir,
Naga Sadow’un Sith’lerin karanlık tarafla, gittikçe artan bir karmaşıklıkla
uğraştığını fark etmesiyle desteklenebilir.
En başta eğer Jedi’lar ile Sith’ler aynı yönde ilerliyorsa, Sith’lerin
karanlık tarafa dönmelerinin nedeni ne olabilir ?
Bu sorunun cevabı karanlığa düşen Jedi Naga Sadow’un hayatında yatıyor.
Kayıtlardan anlaşılan, Naga Sadow’un Sith’leri, karanlık tarafa
dönmelerinden sonra tanıdığıdır. Sith’lerin kontrol ettiği güçten etkilenen
Sadow, o gücü kendi yararına kullanmaya karar vermiştir. Sadow karanlık
tarafla Sith öğretilerinin arasındaki en küçük ilişki ve benzerliği bile
öğrenmiştir, ve bu sayede çok güç kazanmıştır. Fakat Sadow, bu gücü
Sith’lere karşı kullanmış ve onları kontrol altına alıp, köle yapmıştır.
Sadow’un yaptıkları, ve Sith’lerin en başta karanlık tarafla uğraşmaya
başlamasından ötürü, Sith’ler karanlık tarafın köleleri haline gelmiştir.
Zaman içerisinde, karanlık Jedi ile Sith arasındaki fark o kadar azalmıştır
ki, şu anda onların arasında bir fark olmadığı zannedilir
----------------------
ve Shadow Jedi:
Geleneksel olarak Güç iki eşi benzeri olmayan bölüme ayrılmıştır: Dark ve
Light. Sorulan soru ise gayet açık: "Gerçekten Güç bu kadar kutuplaştı mı?".
Eğer Gücün Dark ve Light Side’ları demir bir paranın iki ayrı yüzü gibiyse,
çelişki olmaması lazım. Öyle ki Güç, bir enerji alanıdır, bu şekilde
gizlenebilecek birşey değil.
Gücün özü ne iyi ne kötüdür,
saf enerjidir. İyi
ve kötü Güç kullanıcıları tarafından Güce aktarılan konseptlerdir. Öyle ki,
Gücü Light ve Dark Side olarak nitelendiremeyiz, Güç böylesine iki zıt
kategoriye göre sınıflandırılamaz.
Eğer güç siyah yada beyaz değilse, içindeki fark ne?
Shadow Side; Gücün aydınlık ve karanlık taraflarının eşiğinde olanlar.
Bunları ölçülü ve dengeli bir biçimde kullanıp, hiçbir tarafın fanatiği
olmayanlar. Bununla birlikte Shadow Side olanlar Gücü, içlerinde
bulundukları duruma göre kullanırlar. Bir Shadow kullanıcısı aydınlık tarafı
karanlığa karşı kullanmaz. Çoğu Dark Side kullanıcısı kendilerini olduğu
gibi karanlığa verirler ve nefret, öfke, korku gibi hareketlerde bulunurlar.
Bir Light Side kullanıcısı ise Gücü sadece savunma ve bilgelik için
kullanır.
Bir yorum
- eleştiri
Doğu mistisizminden Mevlana’ya
Wednesday, August 24th, 2005
Doğu mistisizmine ilgi duymam Star Wars’la gerçekleşti. Yoda’nın
bilgeliğine, olaylara yaklaşırken gösterdiği sabra, sakinliğe hayrandım.
İnternetteki kimi forumlarda Lucas’ın Yoda karakterini yaratırken doğu
dinlerinden etkilendiğini yazmışlar.
Daha sonraları sevdiğim bir yazar olan Aldous Huxley’nin, ölümünden hemen
önce yazdığı Ada romanı bana zen budizmiyle ilgili ipuçları verdi. Kimileri
Huxley’nin Ses sese karşı’sını beğenir kimisi de Cesur Yeni Dünya ya da
Algının kapıları’nı, benim en sevdiğim Huxley romanı ise Pala adlı ülkede
mokşa ilaçlarıyla geçirilen zamanların yaşandığı Ada kitabıdır.
Daha sonraları yine internette araştırmalarım sonucu rastladığım ünlü
Mahabharata destanının bir parçası olan Bhagavat Gita (Tanrının Şarkısı)
beni daha derinlemesine bu konular üzerinde kafa yormaya itti. Bhagavat
Gita’daki yazılarla Yoda nın bazı replikleri arasında inanılmaz benzerlikler
farkettim. Bhagavat Gita da şöyle bir böüm var 14-20
Varlığın gereği olarak var olan
Bu üç niteliğin ötesine geçen
Doğum ölüm yaşlılık, acı tanımaz
Ölümsüzlüğe kavuşur o, kurtulur
Bahsettiği üç nitelik sattva, rajas ve tamas. Bunun için Ömer Cemal Güngören
çevirisiyle Yol Yayınları’ndan çıkmış Bhagavat Gita’da oldukça güzel
açıklamlar var. Kitabın başında özellikle destanda anlatılanları anlamak
için Brahman’la Atman, yaratıcı Brahma, koruyucu Vişnu ve yıkıcı Şiva,
prakritti’yle Pruşa gibi kavramlar açıklanıyor.
Yukarıda yazdığım beyitte, ölümsüzlük ile ilgi anlatılanlarla, Star Wars’ın
sonunda Yoda, Darth Vader, Obi Wan’ın, Yoda’nın ‘eternal consciousness’ diye
tanımladığı vücut dışı sınırsız bilinç durumuna erişmeleriyle kazandıkları
ölümsüzlük birbirine çok benziyor.
Filmlerde olmayan ancak senaryoda bulunan şu dizeler de bunu açıkça
gösteriyor:
qui -gon: (v.o.)
patience. you will have time. i did not. when i became one
with the force i made a great discovery. with my training, you will be able
to merge with the force at will. your physical self will fade away, but you
will still retain your consciousness. you will become more powerful than any
sith.
yoda: eternal consciousness.
qui-gon: (v.o.) the ability to defy oblivion can be achieved, but only for
oneself. it was accomplished by a shaman of the whills. it is a state
acquired through compassion, not greed.
yoda: . . . to become one with the force, and influence still have . . . a
power greater than all, it is.
qui-gon: (v.o.) you will learn to let go of everything. no attachment, no
thought of self. no physical self.
yoda: a great jedi master, you have become, qui-gon jinn. your apprentice i
gratefully become.
Yine Bhagavat Gita’da (13-9 ve 13-10) diyor ki
Tutkuların tutsağı olmamak,
Benlik yanılgısından kurtulmak
Doğum, ölüm hastalık, yaşlılık
Ve acıyı göğüsleyebilmek
Bağımsız olmak, bir şeye bağlanmamak
Ev, çoluk çocuk derdinde olmamak
İstenen olsa da olmasa da
Her durumda serinkanlı kalmak
Bu dörtlüklerle, Star Wars bölüm üçte Yoda’nın yoldan sapmak üzere olan
Anakin ile konuştuğu sahneler benzeşiyor
Orada da Anakin eşi Padme’yi kaybetme korkusu yaşıyor. Bu korkuyla gelen
kötü rüyalarından Yoda’ya bahsediyor. Yoda da ona diyor ki;
Yoda: Careful you must
be when sensing the future, Anakin. The fear of loss is a path to the dark
side.
Anakin Skywalker: I won’t let these visions come true, Master Yoda.
Yoda: Death is a natural part of life. Rejoice for those around you who
transform into the Force. Mourn them, do not. Miss them, do not. Attachment
leads to jealousy. The shadow of greed, that is.
Anakin Skywalker: What must I do, Master Yoda?
Yoda: Train yourself to let go of everything you fear to lose.
Daha birçok benzerlikler var. Ben en sevdiklerimden bir tanesini yazmadan
geçemeyeceğim.
Korku öfkeye, öfke nefrete, nefret acı çekmeye sürükler.
Zaten tüm Star Wars’ı Yoda nın bu cümlesi özetlemiştir.
Bhagavat Gita ile içli dışlı olduktan sonra Gandhi’nin de Bhagavat Gita’yı
yorumladığını öğrendim. Kaknüs Yayınları’ndan Vecihi Karadoğan ve Seda
Çiftçi’nin çevirsiyle çıkan Gandhi’ye göre Bhagavat Gita’yı aldım. Çok fazla
farsça kelimeler kullanmışlar ama onu da Vecihi Karadoğan haklı bir
düşünceyle açıklamış, Tasavvuf yada Sufi alanıyla benzerliklerinden dolayı
tasavvuf terminolojisini seçtiklerini söylüyor. Bu kitap bende tasavvufu
özellikle Mevlana’yı tanıma isteği doğurmuştur. Kaknüs Yayınları’nın Doğu
Düşüncesi serisindeki bu kitap gerçekten iyi bir çalışma olmuş.
Bir de tüm bu kitapları okurken Kabalcı Yayınevinden çıkan Mircea Eliade’in
Dinsel İnanışlar ve düşünce tarihinin elimin altında olması çok faydalı
oldu.
Daha sonraları, yaptığım doğu mistizimi araştırmaları karşıma Mevlana’yı
çıkardı. 6 ciltlik Mesnevi’nin en iyi çevirisini araştırdım ve bana göre
hayatını Mevlana araştırmalarına adamış gönül adamı Şefik Can’ın Ötüken
Neşriyat’tan çıkan Mesnevi’si en iyisiydi.. Mesnevi’yle ilgili deneyimlerimi
anlatırsam çok uzar. Bunu en iyisi daha sonraya bırakayım tabiki Mevlana’nın
bir sözüyle. (ne zaman çenem düşse bu beyti aklıma getiriveririm);
Gönlün sırlarına mezar olursa muradın çabukcak hasıl olur.
Peygamber buyurmuştur ki “Her kim sırrını gizlerse muradına çabucak erişir.”
Tohum toprak içinde gizlendiği , zahmetlere katlandığı için ,bostan yeşerir
güzelleşir.
Hiçbir
yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca bu
bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL'
a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden alıntı yapılabilir.
The Time Machine Project © 2005
Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli
Ana Sayfa / İndex / Ziyaretçi
Defteri /
E-Mail / Kuantum Fiziği / Quantum Teleportation-2
Time Travel Technology /
Kuantum Teleportation /
Duyuru
/ UFO Technology /
Roket bilimi /
CetinBAL/Astronomy
|
|