Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkey/Denizli FİZİK TARİHİNE BAKIŞ… Fizik; doğadaki ve evrendeki olayları kuvvet, enerji..vb kavramlar kullanarak inceleyen bir bilim dalıdır. İncelediği konulara göre; mekanik, elektrik, optik, elektromanyetik, termodinamik, …gibi alt dallara ayrılır. Bu alt dalların da alt dalları vardır. Örneğin mekanik; klasik mekanik ve kuantum mekanik olmak üzere iki bölümde; klasik mekanik ise statik, dinamik ve kinematik olmak üzere üç bölümde; kuantum mekaniği ise genel olarak göreli olmayan (non-relativistics) ve göreli (relativistics) şeklinde iki biçimde ele alınır. Diğer elektrik, optik, elektromanyetik..gibi fiziğin alt dallarının da kendi içinde çeşitli alt dalları vardır. Hatta bazı dalların bileşiminden yeni fizik dalları oluşmuştur. Örneğin; elektrikle mekaniğin birleşmesinden elektro-mekanik, elektrikle optiğin birleşmesinden elektro-optik, elektrikle manyetizmanın birleşmesinden elektromanyetik…gibi fizik dalları oluşturulmuştur. Bunların dışında incelediği konulara göre başka adlandırma biçimleri de vardır. Örneğin; atomları inceleyen atom fiziği, molekülleri inceleyen molekül fiziği, katıların yapısını inceleyen katıhal fiziği, sıvıların yapısını inceleyen sıvıhal fiziği, temel parçacıkları (leptonlar ve kuarklar) inceleyen yüksek enerji ve parçacık fiziği, evrenin yapısını inceleyen kozmoloji…vb dir. Fizik, kendi adıyla olmasa da, insanlığın varlığından bu yana çeşitli disiplinlerin içerisinde var olmuştur. Fizik genel olarak 16. yüz yıla kadar felsefenin içerisinde yer almış (MÖ 3000 yıllarından 17.yüzyıla kadar astronomi ve geometrik optik ayrı dallar olarak yer almış), önce Galileo, sonra Newton ile bir bilim dalı haline gelmiştir. Galileo’dan sonraki fizik artık hem teori hem de deneye dayalıdır. 17. yüzyılda Newton, klasik mekaniğin temel kanunlarını ortaya atmış ve fizikteki matematiksel çözümlemelerin yapımında kullanılan “integral” yöntemini geliştirmiştir. Bundan sonra fizik, 19.yüzyılın sonlarına kadar Newton fiziği olarak kalmış, Euler, Reeman… gibi bilim insanları tarafından üzerine bir takım eklemeler yapılmış ancak özde her hangi bir değişiklik yapılmamıştır. 20.yüzyıla kadar Newton fiziği sarsılmaz sanılıyordu, fakat 1900 yılında Max Planck kuantum teorisini, 1905’de Albert Einstein özel görelilik teorisini yayınladığında durum değişmiş, Newton fiziği sarsılmıştır. Newton fiziğine göre hız için belli bir sınır yoktur ve zaman mutlaktır. Oysa, Einstein ışık hızından büyük hızın olmadığını, ışık hızına yakın hızlarda zamanın kısaldığını belirtmiş ve bu 1920’den sonra deneylerle ispatlanmıştır. Kuantum teorisi ise enerjinin Newton mekaniğindeki gibi sürekli değil, kesikli yani paketler halinde (kuantumlu) olduğunu öne sürmüştür. Kuantum teorisi atomik düzeydeki olaylar için deneylerle tam bir uyum içindedir (Newton mekaniği değil). Kuantum fiziğinde, Newton fiziğindeki gibi “kesinlikten” değil, “belirsizlikten” (olasılıktan) söz edilir. 1915’de Einstein “genel görelilik teorisini” yayınladı. Bu teori “kütle çekiminin doğasını” açıklamaktadır ve oldukça karmaşık bir matematiğe sahiptir. Genel görelilik; ışığın büyük yıldızların yanından geçerken sapmasını, evrenin oluşumuyla ilgili “big-bang teorisini” ve kara delikleri açıklamaya öncülük etmiştir. 1930’lu ve 40’lı yıllarda atom ve molekül fiziği ve nükleer fizikte birçok yöntem ve buluşa sahne olmuştur. 1944’de yapılan atom bombası; zincirleme çekirdek reaksiyonlarına ve fiziğin savaşlara-dolayısıyla ölümlere-etkisinin bir göstergesi olmuştur. Fizikçiler 1960’lı yıllarda uzay çalışmalarına, uydu yapımlarına önem vermiş ve 1969’da Ay’a ayak basılmıştır. 1970’li ve 80’li yıllar parçacık fiziğinde büyük buluşlara sahne olmuştur. Yine 1970’li yıllarda katıhal fiziği ve elektronik alanında “entegre ve mikro-çip” çalışmalarına önem verilmiş ve bunun sonucunda bilgisayarlar geliştirilmiştir. 1990’lı ve 2000’li yıllar fizikçileri için yeni bir teori, her şeyin teorisi “sicim teorisi” üzerine çalışmaya itmiştir. 2005 yılı 1905 Einstein’in özel görelilik teorisine atfen “DÜNYA FİZİK YILI” ilan edildi. Amacımız fiziği sizlere sevdirip, dünya fizik yılının fiziğe yakışır biçimde kutlanmasına, fiziğin savaşa değil “barışa” hizmet etmesine katkıda bulunmaktır… BÜYÜK BİRLEŞTİRME VE UZAK ÖLÇEKLER Fizik hakkında hatırlanan en önemli şeylerden biri uzaklık ve enerji ölçeğine bağlı olarak doğanın farklı görünümde olmasıdır. Planck sabiti ve ışık hızı gibi fiziksel sabitler; gerçekte değişmeye başlayan gözlemlenebilir fiziği, ve matematiksel fizik denilen farklı bir tanımlama yolunu, enerji yada büyüklük bakımından bize söyleyen değerlere sahiptir. A) ÖZEL GÖRELİLİK Fiziksel sabitlere ilk örnek ışığın hızının boşlukta c=3x108 m/s olmasıdır. Bir fiziksel sistemde, ki orada tüm hızlar, ışık hızından çok çok yavaş hareket eden maddeler sistemi, genellikle klasik Newton fiziği ile çok iyi bir şekilde tanımlanabilir. Sitemde biraz önemli olan hız ışık hızına yaklaşmaya başladığında, Newton tanımlaması son derece uygunsuz kalır, ve sistem bu durumda Einstein’in özel görelilik teorisinin matematiği kullanılarak, tamamen göreli terimlerle tanımlanmalıdır. B) KUANTUM FİZİK20.yüzyılda açığa çıkan en önemli sabitlerden biri Planck sabitidir, h=6,62x10-34 kg.m2/s. Bu sabit, klasik fiziğin anlamını yitirdiği, bir kuantum tanımlamanın gerekli olduğu, uzaklık yada momentum ölçeği hakkında bize bilgi sunar. Planck sabiti, de Broglie dalga boyu formunda, bir fiziksel nesne içinde kuantum fiziğinin dalga/parçacık ikilemin ölçülebilir olduğunu bize söyler. P momentumlu bir parçacığın de Broglie dalga boyu l=h/p dir. Kuantum dalga parçacık ikileminde (duality), nesnenin p momentumunun büyüklüğü onun de Broglie dalga boyundan daha küçük ise, o zaman kuantum dalga girişimi yeteri kadar ölçülebilir olur, öyle ki klasik fizik bu nesnenin davranışını iyi bir şekilde tanımlamayı başaramaz.Planck sabiti son derece küçük bir sayıdır. Örneğin; hedefine doğru hareket eden bir top mermisine ya da füzeye eşlik eden “de Broglie dalga boyu” oldukça küçük olur. Bu durumda mermi parçacık olarak tanımlanır. Ancak bu atomik boyutta bir hareket olsaydı o zaman dalga+parçacık olarak tanımlanırdı (kuantum mekaniği).C) ATOM FİZİĞİElektronun kütlesi ve yükünü birbirine bağlayan Planck sabiti, hidrojen atomunun ortalama büyüklüğünü bize anlatan rB=h2/(4p2m.e2)=0,52x10-10metre şeklinde Bohr yarıçapı denen fizikte bir diğer önemli sayıyı verir. Fizikte tanımlama yapmak için en iyi yol olan Bohr yarıçapı, bir klasik elektromanyetik alanda, göreli olmayan kuantum mekaniğini kullanarak, atom fiziğinde uzaklık ölçeği tanımlar.D) TEMEL PARÇACIK FİZİĞİTemel parçacık fiziğinde, elektromanyetizma, güçlü ve zayıf nükleer kuvvetler kuantum mekaniği ve göreliliğin bir kombinasyonu olan, “göreli kuantum alan teorisi” ile tanımlanır. Bu üç kuvveti karşılaştırmak için önemli sayılara, ilgili kuvvetin yoğunluğunu ölçen boyutta, etkileşme sabitleri denir. Elektromanyetizma için, etkileşim sabitine “ince yapı sabiti a denir; ve bu Planck sabiti , ışık hızı ve elektron yükünün bileşiminden oluşur.aEM=2pe2/(hc)=1/137. Bu sabit, birimsiz bir sabittir. Yani bu boyutsuz bağlanma sabiti anlamındadır. Işık hızı ve elektron yükü ile Planck sabitinin birleşimi, kuantum göreli elektromanyetizma fiziğini bize anlatan bu birleşme sabiti aracılığıyladır, yani; o, aynı zamanda fizik için her ikisi de önemli olan kuantum mekaniği ve özel görelilik, uzak ölçeklerde elektromanyetizma hakkında bize bir şeyler anlatır. Kuvvetli ve zayıf nükleer etkileşmeler için boyutsuz birleşme sabitleri de vardır. Onların bağıl şiddet ve etki mesafeleri aşağıdaki tabloda karşılaştırılıyor.
aw ile ölçülen zayıf nükleer kuvvet gerçekte zayıf değildir, fakat en kısa erimlidir, çünkü ayar bozonları çok ağırdırlar ve kısa ömürlüdürler, bu yüzden onlar daha hafif parçacıklara bozunmaksızın çok uzaklara gidemezler. Güçlü çekirdek kuvvetleri; atomun çekirdeğine nötronları ve protonları bağlar, ayrıca nötronları, protonları ve diğer hadronları da kuarklara bağlar, fakat kuarkın hapsolmasından dolayı, güçlü kuvvet çok kısa erimlidir.E) KENDİLİĞİNDEN SİMETRİ KIRILMASIFizikçiler, nötronun protona, elektrona ve nötrinoya bozunmasından, ki buna “beta bozunması” denir, sorumlu “zayıf etkileşim” ile göreli kuantum alan teorisini bağdaştırmakta başlangıçta çok zorluk çektiler. Zayıf etkileşimin çok kısa erimi; “aracı ayar bozonunun” çok ağır olması gerektiğini belirtmekteydi. Fakat kuantum göreli ayar alan teorileri sadece, ayar bozonunun kütlesi sıfır ise, anlamlı olarak gözükmekteydi. Paradoks, kuantum teorisini matematiksel olarak tutarlı yapan simetrilerin bozulmaksızın çok ağır olabilen zayıf etkileşim ayar bozonlarını oluşturan “Higgs” denilen özel bir tip bağlaşım parçacığının keşfedilmesiyle çözüldü. Ayar bozonları ve Higgs parçacıkları arasındaki bu etkileşime “kendiliğinden simetri kırılması” denir. Bu, teorinin simetrisinin hala orada var olduğu , tamamen teorinin etkileşimleri içinde saklı olduğu anlamındadır. Kendiliğinden simetri, onun kendisi ile Higgs parçacıklarının kuantum etkileşmeleri ile tanımlanmış birkaç enerji ölçeğinde meydana gelir, ve bu ölçek ayar bozonunun kütlesini belirler. Eğer simetri kırılmasının ölçeği çok büyük ise, o zaman etkinin delilini bulmak için çok büyük parçacık hızlandırıcılarından faydalanılır. 1983’de, bu teori Cenova’da CERN’de, güçlü parçacık hızlandırıcısı içinde ağır ara bozonlarının doğrudan gözlenmesi ile teyit edildi. Üç zayıf etkileşim ayar bozonunun kütlesi şimdi tablodaki gibi bilinir.
F) İŞLEYEN BİRLEŞTİRME SABİTLERİHer bir kuvvet için bir birleştirme gücü tayin etmek, işleyen bitleştirme sabiti olarak bilinen kuantum göreli etkiden dolayı, sanki bir oyundur. Kuantum göreli alan teorisinde, bir basit parçacık etkileşim hesabı, bir elektronun başka elektron ile bir foton değiş tokuş ederek etkileşmesi söylemi, bir “kuantum göreli salınımlar bulutu” içinde mümkün virtüel parçacık etkileşmelerinin sonsuz bir serisi ile karıştırılır. O kuantum göreli salınımlar bulutu, birleşme sabitinin ölçülen değerini değiştirir ve biri onu ölçmeye çalıştığında onu enerji ölçeğine bağlı kılar. Elektromanyetik bağlanma sabiti enerji ile artar. Güçlü ve zayıf nükleer bağlanma sabitleri enerji ile azalır. Belirlilik içinde güçlü kuvvet “asimtotik serbestlik” denilen bir özellik gösterirler. Bir proton içerisindeki kuarkları birbirine bağlayan kuvvet, düşük enerjilerde çok daha güçlü olur, fakat çok yüksek enerjilerde ihmal edilebilir. Bunun nedeni, çok yüksek enerjili saçılma deneylerinde, bir proton içindeki kuarkların hemen hemen serbest parçacıklar gibi dağılmasıdır. G) BİR BİLEŞİK TEORİ Üç işleyen birleşme sabiti biraz çok yüksek enerji ölçeğinde, yaklaşık 80 GeV’lik zayıf etkileşim ölçeğinden çok daha yüksekte, aynı yoğunlukta (güçte) sonuçlanır. Bu gerçek, tüm bu üç kuvvetin aynı şiddette olduğu bir enerji ölçeğinin var olması gerektiğine inanan fizikçilerin, “grup teorisinde parçacık multipletleriyle” ilgilenen bir “nifty matematik” ile, orada tüm faklı tip parçacıkların bir bileşik grup içinde, aynı matematiksel teoriye uymasıdır. Temel parçacık teorisinin bu tipine “büyük bileşik teori” yada kısaca GUT denir. Temel parçacık fiziğinin, bilinen Standart Modelinin, üç ayar grubu SU(3)xSU(2)xU(1) dir. Bir Büyük Bileşik Teoride, tüm bu üç grup, bileşik grubun özellikleri ile belirlenen sayı olan bileşik ayar bozonları takımı ile bir tek bileşik gruba uyar. Üzerinde en çok çalışılan teoriler SU(5) ve SO(10) olmuştur. 80 Gev’lik bir ölçekte, zayıf bozonların yoğunlaşmasını sağlayan kendiliğinden simetri kırılmasının aynı süreci, çok daha yüksek ölçekte bileşik ayar bozonlarını en yoğun yaptığı fizikçiler tarafından açıklanmıştır. Fizikçiler Büyük Birleşik Teori için gerekli bir tek değerde işleyen, bilinen işleyen üç sabiti birleştiren, bir “kütle ölçeği” ararlarken, MGUT= ~1014 GeV ‘lik çok yüksek bir ölçek buldular. Bu kütle ölçeğine, yakında yada uzak gelecekte, parçacık hızlandırıcılarıyla ulaşmak bir hayal gibidir. Fakat Büyük Birleşik Teoriyi doğrudan kütle ölçeğini araştırmaksızın test etmenin bir yolu vardır. Bir nötronun bir protona, bir elektrona ve bir de nötrinoya bozunduğu, beta bozunmasından dolayı zayıf etkileşme keşfedilmişti. Bir Büyük Birleşik Teoride, beta bozunmasına benzer bir şey bir proton için olabilir. Az orandaki “proton bozunması” feci ve çok dikkate değer olacak, çünkü protonun kararlılığı evrende bilinen tüm maddenin kararlılığı için bir esastır. Şimdiye kadar, proton bozulması, bozunmayı belirlemek için kurulan deneysel düzeneklerde hiç gözlenmemiştir. H) KÜTLE ÇEKİMİ Newton sabiti denen kütle çekim kuvvetinin ölçülen yoğunluğu bir doğal sabiti tanımlar. Bu, iki nesne arasındaki kütle çekimi için (burada, d uzay-zamanın boyutu olmak üzere, onun daha yüksek boyutlara genelleştirilmiş yazımı) Newton’un kanununda gözüken sabittir. Kütle çekim kuvveti bağıntısıyla verilir. Newton sabiti, Planck sabiti ve ışık hızından çok farklıdır, çünkü birimler uzay-zaman boyutlarının sayısına bağlıdır, G . d=4 için, GN=6,7x10-11 m3/kg.s2 dir. Kütle çekimi, günlük deneyimlerde, makroskopik uzaklık ölçeklerinde güçlü bir kuvvet gibi hissedilir, fakat mikroskobik ölçekte çok çok zayıf bir kuvvettir. Örneğin, Newton sabitine göre etkileşen bir elektron ve bir proton için ince-yapı sabitinin eşdeğeri 2.π.GNMp.Me]/( h.c)=3.10-41 dir. M kütleli bir nesnenin kütle çekim yarıçapı, Newton sabiti ve ışık hızından oluşmuş, şeklinde, bir uzaklık ölçeğidir. Bir nesnenin büyüklüğü onun kütle çekim yarıçapına ulaştığında, nesne bir kara deliğe çökebilir. Bu, sistemin Newton fiziğinden ziyade Einstein denklemleri ile tanımlanması için, bizim beklediğimiz doğal uzunluk ölçeğini verir. Kuantum kütle çekiminde önemli olan Doğal Uzunluk Ölçeği’ne Planck uzunluğu denir. Planck uzunluğu dört boyutta (üç uzay ve bir zaman boyutu), Planck sabiti, ışık hızı ve Newton sabitinden meydana gelir. Bu uzunluk değerindedir. Sicim teorisinde, fiziksel kuantum durumları kümesi genellikle kütle çekimsel etkileşmeleri sağlayan bir graviton içerir. Onun için, Planck ölçeğinde olması gereken sicim teorisinin doğal uzaklık ölçeği yaygın bir şekilde varsayılmıştır. Bundan başka sicim teorileri, farklı ölçekte farklı sicim teorisini, bir uzaklık ölçeğindeki bir sicim teorisine bağlayan çoklu “dualite simetrileri”ni içerir. Böylece bir uzaklık ölçeği düşüncesinin bizzat kendisi, normalde kuantum alan teorisinde olduğu gibi, sicim teorisinde sağlam ve güvenilir değildir. Sicim teorisinin, kütle çekiminin kuantum davranışının fiziğini, kapsadığı varsayılır. Bu, bizzat kendisi, değişken ve çapraşık olan uzaklık düşüncesini, çok ince ve zengin yapıda belirtir. I) SÜPERSİMETRİ KURTARICI MI? Sicim teorisinin doğal uzunluk ölçeğini parçacık deneylerinde doğrudan ölçmek son derece küçük olup, sicim teorisinin günümüz teknolojisi yada yakın gelecek teknolojisi ile ölçülebilmesi üzerine görüşler vardır. Sicim teorisinin öngörülerinden biri, yüksek enerji ölçeklerinde maddeyi oluşturan (fermiyonlar ve diğerleri) bir partner (eş) parçacık ve bir kuvvet (bir bozon) ileten her parçacığı veren bir simetrinin varlığını görmeye başlamasıdır. Madde ve kuvvetler arasındaki bu simetriye süpersimetri denir. Partner parçacıklara da süperpartnerler denir. Kuvveti ilettiği bilinen parçacıklar ve onların mümkün süper-eşleri:
Maddeyi oluşturduğu bilinen parçacıklar ve onların mümkün süper-eşleri:
Şimdiki parçacık deneylerinde bilinen temel parçacıklar için süper-eşlerinin varlığıyla ilgili henüz doğrudan herhangi bir delil görememiştir (birkaç dolaylı delil vardır). Gelecekte parçacık deneylerinde süperpartnerleri (süper-eşleri) görmeye başlayabileceğimiz iyi bir şans vardır. Eğer o olsaydı, sicim teorisi için delil olmayı söndürebilecekti. Bu, belki de, gelecek beş yada on yıl içinde meydana gelebilecek.
1)Kaluza-Klein katılaştırması (compactification) 1920’lerden gelen orijinal Kaluza-Klein teorisi, beş uzay-zaman boyutuna sahip, bunların biri her yerde varolan fakat varlığını aletlerle görmenin son derece zor olduğu, küçük bir çember içine yuvarlanan fazladan uzay boyutudur. Yuvarlanmış ekstra uzay boyutunda kütle-çekim alanının titreşimleri, bir zaman boyutu ve üç de uzay boyutu olan skaler bir elektromanyetik alandaki titreşimlere benzer olarak gözlemcilere görülür. Böylece, beş boyutlu uzay-zaman altında sadece bir tür kuvvete sahiptir: kütle-çekim kuvveti. Fakat dört boyutlu uzay-zamanda uzak ölçeklerde üç tür kuvvete sahip olduğu görülür: bir kütle-çekim, bir elektromanyetik ve bir de skaler kuvvet. Bu bileşik bir teori oluşturmanın bir yoludur- daha yüksekten tüm diğer kuvvetleri türetir- kütle çekiminin boyutsal modlarıdır. Sicim teorisinde, ekstra boyutların Kaluza-Klein sıkılaştırılması, parçacık teori versiyonundan önemli bir farka sahiptir. Kapalı bir sicim, sarılmış bir boyutu birkaç kez dolanıp sarabilir. Sicim bunu yaparken, sicim salınımları bir dönme moduna sahip olur. Dönme modları parçacık fiziğinde sunulmayan teoriye bir simetri ekler. R büyüklüğünde bir boyut ile sarılmış bir teori, sarılan modlar ve değiştirilmiş ekstra boyutta momentum modları ile, Ls2/R büyüklüğünde bir boyut ile sarılmış bir teoriye eşdeğer olmayı söndürür. Burada Ls, sicimin uzunluk ölçeğidir. Bu çok önemli bir simetridir, çünkü o çok yüksek boyutları, teorilere çok küçük ekstra boyutlar olarak eşitler. Bu simetriye T dualitesi denir. O, görünürde farklı sicim teorileri, farklı bir yolla bakılan aynı teoriyi söndürebileceğini gösteriyor. Süper sicim teorisinde, Kaluza-Klein katılaştırması altı uzay boyutu üzerine yapılandırılmalıdır. Önerilen bir model heterotik sicim teorisine götürür ve altı uzay boyutunu bir Calabi-Yau uzayı denilen küçük katı (compact) bir uzay formuna dönüştürür. Calabi-Yau uzayının geometrisini ve topolojisini simetriler ve düşük enerji ölçeği, yada büyük uzaklıklarda ölçülen parçacık teorisinin spektrumu belirler. Çok ilginç modeller vardı, fakat realistik bir model bulunsaydı, brane-dünyalar adlı gelecek opsiyonu tartışma ihtiyacımız olmayacaktı. 2)Branedünyalar (Braneworlds): Bilgisayar ekranında yaşadığınızı ve sadece o iki boyutlu yüzey üzerinde hareket edebildiğinizi tasarlayın. Bilgisayar üç uzay boyutunda vardır fakat siz sadece ekranda oluşturulan iki boyutlu bir alt uzay üzerinde hareket edebiliyorsunuz, bu yüzden sizin deneyimlerinizdeki uzay-zaman dört boyuttan ziyade üç boyut gibi (iki uzay+bir zaman) görünecektir. Bu, daha yüksek boyutlu bir branedünya teorisinde düşünce türüdür. Bizim gözlediğimiz dört boyutlu uzay zaman, alt uzayımız üzerinde biraz daha büyük bir alt uzay (asıl), yada brane ( zar içindeki gibi), bilgisayar ekranındaki gibidir. Toplam uzaya bulk (kitle) ve üzerinde yaşadığımız brane yada alt uzaya da brane (zar gibi) denir. Işık elektromanyetik radyasyondan oluşur, ve bir branedünya modelde, yükler ve alanlar sadece brane üzerinde yayılır. Böylece ışığı kullanarak bulk içerisinde ekstra boyutları araştırmanın hiçbir yolu yoktur, olsa bile ekstra boyutlar çok büyüktür. Kütle çekimi uzay zamanın biçimini belirleyen kuvvettir. Bu yüzden, hiç olmasa prensipte, kütle çekimi tüm boyutlarda eşit bir şekilde yayılır. Bununla, kütle çekim kuvvetinde şüpheli davranışı arayarak büyük ekstra boyutları tespit edebiliriz, demek isteniyor. Fakat belirli branedünya modellerinde, kütle çekimi kütle çekimi aktüel olarak sınırlandırılabilir yada brane’mize bağlanabilir, böylece bulk’ta çok uzağa yayılamaz. Branedünya modelleri katılaştırılmış (compactified) Kaluza-Klein modellerinden kavramsal olarak faklıdır, çünkü onlar ekstra boyutlardaki kütle çekimsel salınımlardan kütle çekimsel olmayan (nongravitational) kuvvetleri sürmeye teşebbüs etmez. Aksine, eğer ekstra boyutlar büyük ise, kütle çekimsel salınımlar o doğrultularda hızlı bir şekilde sönmeli, öyle ki onları belirleyemeyiz. Ekstra boyutlardaki salınımın Kaluza-Klein modları hala vardır, fakat onlar kütle çekimi içinde çiftlendiklerinden dolayı, ve kütle çekimi brane için son derece sınırlandırılmış olduğundan, onlar brane üzerinde dünyamıza etkin olarak görülebilirler. 3)Onlar nasıl gözlenebilir? Kütle çekimi ve parçacık fiziğinin teorik modelleri arasında bir problem şudur: onlar yeni fiziğin test edilebilir biricik öngörülerini oluşturmadan önce, onun üzerinde çalışmalılar, öyle ki her hangi bir deneysel yada teorik bilginin varlığını reddetmesin. Bu uzun bir süreç olabilir, ve bu durum süper sicim teorileri ya da brane dünya modellerinin gerçekten üstünde değildir, özellikle de süper sicim teorilerinden türetilmiş brane dünya modellerinden. Kaluza-Klein katılaşımı ile süper sicim teorisinde, gözlenen parçacık fiziği ve kozmoloji ile tutarlı olan, düşük enerjili etkin bir parçacığa, sicim teorisinden gidilmesi halinde ulaşılan farklı enerji ölçekleri vardır:
Deneysel belirleme için en ümit verici gözüken süper sicim teorisinin niteliği süper simetridir. Süper simetri kırılması ve daha yüksek boyutların yoğunlaşması (compactification) bizim hızlandırıcı dedektörlerde gözlediğimiz düşük enerji fiziğini vermesi için birlikte çalışılmalıdır. Genelde branedünya modelleri süpersicim Kaluza-Klein katılaştırma modellerinden çok farklıdır, çünkü Planck ve elektro-zayıf ölçek arasında öyle çok adım olmasını gerektirmiyor. Planck ve elektro-zayıf ölçek arasındaki büyük farka “ayar hiyerarşi problemi” denir. Süper simetri esasen parçacık fizikçilerini ilgilendiriyor, çünkü o bu probleme hitap eder. Fakat birkaç branedünya modeli, brane geometrinin sağlam olması için, süper simetriye ihtiyaç duyar. Eğer süper simetri gelecek jenerasyonda parçacık fizik deneylerinde belirlenirse, o zaman süper simetri fiziğinin detaylarının söyleyeceği çok şey olacaktır. Umut ediliyor ki, bu detaylar; süper sicim modelinin altında yatan şeyin ve iç uzaya azıcık yuvarlanan ekstra uzay boyutlarının Kaluza-Klein katılaştırılmasının var olup olmadığını, ya da bizim hep daha yüksek boyutlu bir evrenin duvarı üzerinde dört boyut içinde yaşayıp yaşamadığımız hakkında bir şeyler söyleyecek… Hiçbir yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden alıntı yapılabilir. The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli Ana Sayfa / index /Roket bilimi / E-Mail /CetinBAL/Quantum Teleportation-2 Time Travel Technology /Ziyaretçi Defteri /UFO Technology/Duyuru |