Kosmosta,
birçok şeyin aksini görmek mümkün. Peki ya görmediklerimiz? Her
şeyin çifti, algılayamadığımız bir yerlerde mevcut mu? Bilim
adamlarının antimadde üzerinde yaptıkları çalışmalar, bu ihtimali
güçlendiriyor.
Gece ile gündüz
yaş ile kuru, ak ile kara, artı ile eksi... Makrokosmosta ve
mikrokosmosta birçok şeyin aksi ile birlikte yaratıldığını görmek
mümkün. Peki ya görmediklerimiz? Mesela yaşadığımız dünyanın çifti
ya da her birimizin çiftleri evrenin ulaşamadığımız noktalarında
mevcut mu? Bilim adamlarının madde ve antimadde üzerinde yaptıkları
çalışmalar bu soruya kesin olarak cevap verememekle birlikte, bu
ihtimalin olabilirliğine dikkat çekiyor. Araştırmalara göre
antimadde evrenin kocaman bir aynada yansıyan karşılığı gibi ve
burada, madde dünyasındaki parçacıkların çoğu özelliği. adeta ters
yüz edilmiştir. Biri diğerinin aksi gibi davranan madde ve
antimaddenin ilginç bir özelliği ise birbirlerinin varlığına
tahammül edememeleri. Bu iki madde bir araya geldikleri zaman her
ikisi de şiddetli bir gama ışıması yayarak yok oluyor Bu işleme yok
olma [annihilatiaon] deniliyor.
Antimadde ile
ilk tanışıklık...
Antimadde
kavramının ortaya atılması ilk olarak 1 920'1i yıllara tekabül
eder. İngiliz fizikçisi Paul Dirac, Einstein'ın özel görelilik
teorisi ile Kuantum Fiziği'ni bir araya getirerek antimadde
fikrinin doğumuna vesile oldu. Birbirinden bağımsız olarak gelişen
bu iki teori. ışık hızına yakın hareket eden elektronu tayin etmek
için bezlere önemli veriler sunar. Özel görelilik teorisi
cisimlerin ışık hızına yaklaştığı durumları incelerken, Kuantum
Teori’si genel olarak parçaların küçük ölçekteki davranışlarını
tanımlar. Dirac, bu iki teoriyi bir araya getirerek 'Dirac
Denklemi' adı verilen elektronun Göreli Kuantum Teorisi’ni ortaya
koydu. Dirac teorisinde. elektronla aynı ağırlıkta fakat zıt yüklü
bir parçacığın olması gerektiğini vurguluyordu Dirac 1931 de
anti-elektronun, diğer adıyla pozitronun varlığından söz ediyordu
Yapılan deneyler, pozitronun elektronla birleşmesi sonucunda iki
maddenin de birbiri içinde adeta çözülerek yok olduğunu ve etrafa
gama ışınları yaydığını gösteriyordu
Diracın yaptığı
deneyleri doğrulayıcı nitelikte çalışmalar, 1932 yılında Amerikalı
bir fizikçi olan Cari Anderson'dan geldi Anderson kozmik ışın adı
verilen uzaydan gelen yüksek enerjili bir parçacığın, atmosferdeki
moleküllerle çarpışmasıyla antiparçacıkların meydana geldiğini fark
etti. Sis odası yardımıyla izlenen hareketlerde garip olan
saptanan izin, protonun çizdiği izlere göre daha zayıf olmasıydı.
Bu durum bilim adamlarını, parçacığın elektron olması gerektiği
fikrine yöneltti. Fakat sis odasının çevresindeki manyetik alan,
gizemli parçacığı beklenmeyen bir şekilde elektronun hareketinin
zıt yönünde hareket etmeye zorluyordu. Bu da onun pozitif yüklü bir
parçacık olması gerektiğini gösteriyordu. Antimaddenin varlığından
şüphe duyan bilim adamları için böylece önemli bir kanıt daha
ortaya konulmuş oldu. Artık günümüzde bilim adamları her parçacığın
bir de antimaddesi olduğunu biliyor. Protona karşılık antiproton,
nötrona karşılık antinötron vb.
Antimadde ile
günlük hayatımızda karşılaşmamız mümkün değil, ancak
laboratuarlarda yapılan teferruatlı deneylerde, saniyeler süren kısa
bir zaman zarfında antimadde bize yüzünü gösteriyor. Madde ile
antimadde nasıl bir araya geldiklerinde birbirlerini yok edip gama
ışınlarına dönüşüyorlarsa, gama ışınları da kendiliğinden bir
parçacıkla onun antimaddesini meydana getirebiliyor. Bu sürece
"çift oluşturma [pair creation]" deniliyor.
Geriye doğru
seyreden bir madde
1965 'yılında
Richard Feynman antimaddenin ilginç başka bir özelliğini keşfetti.Antimadde,
maddenin hemen hemen tüm özelliklerinin geriye evrilmiş
niteliklerini sergiliyordu ve bu özelliklerin belki de en önemlisi
zamandı. Antimadde dünyasında zaman geriye doğru akınca bütün
özellikler de ister istemez tersine çevrilmiş oluyordu. Dolayısıyla
zaman içinde geriye doğru hareket eden bir elektron bize artı yüklü
görünüyordu. Bu, madde ile antimadde arasında zaman tersinmesi
olduğunun kanıtıydı. Feynman'a göre bir pozitron, zaman içinde
geriye doğru hareket eden bir elektrondur. Bu tespitlerden yola
çıkarak basit bir benzetme yaparsak; izlediğimiz her hangi bir
filmi madde dünyası olarak değerlendirirsek, bu filmin tersten
izlendiği durumda karşımıza çıkacak görüntüler belki de antimadde
dünyasına karşılık gelir.
Evrenin
oluşumu ve antimadde
Antimadde ile
sadece deneylerde, saniyeler kadar kısa zaman zarfında karşılaşmak
mümkün. Buna rağmen antimadde, Big Bang'e varacak kadar köklü bir
tarihe sahip. Astrofizikçilere göre Big Bang'den hemen. sonra
evrende yaratılmış her 10 milyar antiproton için 10 milyar + 1
proton vardı. Böylece antiprotonun karşısında proton zafere ulaşmış
oldu. Geri kalan madde-antimadde çiftleri ise birbirlerini yok
ederek büyük enerjilerin çıkmasına neden oldular. Çıkan bu yoğun
enerji, tekrar madde ve antimaddenin oluşumuna vesile olsa da
ortamın sıcaklığının kısa sürede düşmesi ile madde-antimadde
çiftlerinin birbirini yok etme hızı, oluşma hızını geride bıraktı.
Bu ise geride protonların ve gama ışınlarının kalmasına neden oldu.
Protonların antiprotonlar karşısındaki bu durumu dünyayı
şekillendiren maddenin de zaferi oldu. Kosmos maddenin,
antimaddeye tercih edilmesi şeklinde gelişti Bu zafer gerçekleşmemiş
olsaydı belki de dünyada dolaşan antiinsanlarla, ya da antikalem,
antikitap gibi antimaddelerle karşılaşıp temas ettiğimizde, gama
ışınlarına dönüşerek yok olma riski ile yaşayacaktık.
Evrenin oluşumu
ile ilgili yukarıda belirtilen görüş birçok bilim adamı tarafından
kabul görse de, bir kaç astrofizikçi bu düşünceleri kabul etmekle
birlikte farklı bir sonuca ulaştılar. Bu görüşe göre evren, her
tarafı aynı olmayan bir dantel örgüsü gibidir. Antimadde evren
içinde dağılmıştır. Bizim bu antımaddeleri tespit edemememizin
nedeni, dünyadan teleskopla gözlenemeyecek kadar uzakta
bulunmalarıdır. Buna göre evrende antidünyaların olma ihtimali
yüksek. Kim bilir belki de bu antidünyalarda bizlerin de karşlığı
olan antiinsanlar, varlığımız hakkında meraklarını tatmin etmek
için araştırmalar yapıyorlardır.
Teknolojide
antimadde
Antimadde
hakkında yapılan bilimsel çalışmalar sonucu elde edilen veriler,
pratik hayatımızı kolaylaştırmak amacıyla teknolojiye uyarlanıyor.
Modern teknolojide anahtar rolü oynayan antimadde tıpta, . pozitron
salma tomografisi (PET) taramaları, beyin ve kalp fonksiyonlarının
saptanmasında kullanılıyor. Uygulamada hastaya pozitron yayan
radyoaktif madde enjekte ediliyor. Pozitronlar, yakındaki
elektronlarla bir araya geldiklerinde parçacıklar yok oluyor ve gama
ışıması meydana getiriyorlar. Bu ışın PET tarayıcısı tarafından
algılanıp organların görüntülenmesinde kullanılıyor.
Bilim
adamlarının üzerinde durduğu bir konu ise antimadde üreterek
bunların madde ile birbirlerini yok etmeleri sonucu oluşacak gama
ışınlarından enerji elde etmek. Örneğin 1 kg benzin yanarak 9,1
milyon joul, 1 kg uranyum fizyonla 82 milyon joul enerji verirken,
1 kg protonun antiprotonla reaksiyonu sonucu 9 milyar joul enerji
açığa çıkar. Bu derece yüksek enerji elde etme fikri uzmanların anti
maddeye olan merakını artırıyor. Özellikle ABD Hava Kuvvetleri,
antimadde enerjisini kullanarak uzaya roketler gönderme hayalleri
peşinde. Fakat bu yakın gelecek için mümkün görünmüyor. Çünkü
antimaddenin üretimi için gerekli olan enerji, oluşacak enerjiden
fazla ve büyük maliyetler gerektiriyor. Şu an için üretilmiş
antimadde üreten cihazların verimlerinin düşük olmasının da bunda
büyük payı var.
Eğitimbilim;
Sayı:68, Mayıs 2004
Hiçbir
yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca
bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden
alıntı yapılabilir.
The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli
Ana Sayfa /
index /Roket bilimi /
E-Mail /CetinBAL/Quantum Teleportation-2
Time Travel Technology /Ziyaretçi
Defteri /UFO Technology/Duyuru
Kuantum Teleportation /Kuantum Fizigi
/Uçaklar(Aeroplane)
New World Order(Macro Philosophy)/Astronomy
|