|
|
Dünyamız
Samanyolu Galaksisi'ndeki
yıldız sistemlerinden güneş
sisteminde yer alır.
DÜNYAMIZ ve EVREN
Evren:
İçinde milyarlarca gökcisminin bulunduğu sonsuzluk ve onun içindeki
varlıklar bütünü-dür.
Evren içerisindeki
cisimlerin başlıcaları şunlardır.
Yıldız: Sahip oldukları enerji ile
çevresine ısı ve ışık veren gök cisimleridir. Güneş bir yıldızdır.
Gezegen: Bağlı olduğu yıldız ve kendi
ekseni etrafında dönen, ısı ve ışık saçmayıp bağlı olduğu yıldızdan
aldıkları ışıkları yansıtan gök cisimleridir. Dünya, Merkür.
Uydu: Gezegenlerden küçük onların
çevresinde dönen gökcisimleridir. Ay.
Nebula: Evrendeki kızgın gaz ve toz
bulutlarıdır. Andromeda.
Meteor: Atmosfere girince ateş külçesi
durumuna dönüşen Evrendeki başıboş dolaşan kayaçlardır.
Galaksi: Birden fazla yıldız sisteminin
oluşturduğu büyük sistemlerdir. Güneş sisteminin yer aldığı Samanyolu
Galaksisi.
Yıldız Sistemi: Bir yıldız ve onun çekim
gücünün etkisi altındaki gezegenler ve diğer gökcisimlerinden oluşan
sistemlerdir. Güneş sistemi.
Güneş Sistemi: Güneş’in çekim gücü
etkisindeki 9 gezegen, uyduları ve diğer gökcisimlerinin oluşturduğu bir
sistemdir. Güneş sisteminde yer alan gezegenlerin uzaklık ve büyüklük
sıralanışı şöyledir.
• URANÜS GEZEGENİ VE
ÖZELLİKLERİ...
URANÜS GEZEGENİ
Uranüs, güneşten
uzaklığına göre 7. gezegendir. Büyüklük sıralamasında 3. gelir.
Çapı Neptün'den büyük ancak kütlesi daha azdır.
Eski Yunanda,
Uranüs cennetin tanrısıdır. Cronus (Satürn), Cyclopedes ve Titan'ın da
babası olan Gaia'nın oğludur (Olimpos'da oturan tanrıların ataları).
Modern çağlarda
keşfedilen ilk gezegendir. 13 Mart 1781'de William Herschel
tarafından keşfedilmiştir. Daha önce de pek çok defa görülmüş ama bir
yıldız olarak değerlendirilmiştir. 'Uranüs' adı Bode tarafından teklif
edilmiş ancak 1850 li yıllardan sonra yagın olarak kullanılmaya
başlanmıştır.
Uranüs'ü 24
Ocak 1986'da Voyager2 uzay aracı ziyaret etmiştir.
Gezegenlerin
çoğunun kendi çevrelerindeki dönüş ekseni yaklaşık olarak ekliptik
düzleme diktir. Oysa Uranüs'ün ekseni, bu düzleme neredeyse
paraleldir.Voyager2'nin geçişi sırasında Uranüs'ün güney kutbu güneşe
bakmaktaydı. Gerçi böyle bir eksen eğimiyle hangi kutbun güney hangisinin
kuzey olduğunu söyleyebilmek zordur.
Uranüs temel
olarak kaya ve değişik buzlardan oluşmuştur, kütlenin geri kalanını
(%15'ini) hidrojen ve az miktarda Helyum teşkil eder. Uranüs,
Jupiter ve Satün'den daha çok onların
çekirdeklerine benzer, ancak sıvı metalik hidrojen içermez (Neptün için de
durum aynıdır).
Uranüs atmosferi
%83 hidrojen, %15 helyum ve %2 metan'dan oluşur.
|
Diğer gaz
gezegenlerde olduğu gibi, Uranüs'ün de enlemleri boyunca uzanan
ve hızlı hareket eden bulut bantları vardır. Bu bantlar çok
belirsizdirler, ancak Voyager2 'nin gönderdiği resimlerin bilgisayar
analizleri ile gösterilebilmişlerdir (solda). Son zamanlarda Hubble
Uzay teleskopu ile daha belirgin resimler alınabilmiş ve atmosfer
hareketleri gözlenebilmiştir. Şimdi güneş ışınları kutuplardan daha
aşağı enlemlere dik geldiğinden mevsimsel atmosfer hareketlerinin de
arttığı bu nedenle daha iyi gözlemler yapıldığı gerçektir. 2007
yılında güneş ışınları Uranüs ekvatoruna dik gelecektir. |
Gezegenin mavi rengi,
kırmızı ışığın atmosferin üst tabakalarındaki metan tarafından emilmesi
sonucudur. Jupiter'deki gibi renkli bantların bulunması olasıdır, ancak bu
metan tabakası tarafından perdelenmektedir.
|
Diğer gaz
gezegenlerde olduğu gibi Uranüs'ün de halkaları vardır. Satürn
halkaları gibi parlak olmamalarına karşın, onlar gibi 10 m. çap ile
toz zerrecikleri arasında değişen büyüklüklerde parçacıklardan
oluşmuşlardır. Soldaki resim Voyager2 tarafından 96 sn.lik bir
pozlandırma ile elde edilmiştir. Daha önceden bilinen halkalar yanında
parlak toz halkalarını da göstermektedir. (Kısa çizgiler - uzun
pozlama nedeniyle - yıldızların izleridir) |
Voyager2, bilinen
5 uydu yanında, 10 yeni küçük uydu daha keşfetmiştir. Halkalar
arasında daha pek çok küçük uydunun bulunması olasıdır.
Uranüs'ün manyetik
alanı garip bir şekilde gezegenin ekseninden 60 derece kadar farklı
konumdadır. Bu da eksendeki anormal yatıklığın bir çarpışma sonucu olduğu,
gezegenin ekseninin çekirdeğinin dönüş ekseninden daha fazla etkilendiği
şeklinde düşüncelere yol açmaktadır.
Uranüs, çok
berrak ve karanlık gecelerde çıplak gözle belli belirsiz, bir dürbünle ise
rahatlıkla görülebilir (Tabi nereye bakmak gerektiğini biliyorsanız.).
20 tane
isimlendirilmiş ve bir de yeni keşfedilmiş ve resmen isimlendirilmemiş
uydusu vardır.(Uyduları için; Gezegenlerin uyduları bölümüne bakınız.)
Uranüs Sayısal Değerler |
Kâşif |
William Herschel |
Keşfedildiği yıl |
1781 |
Kütle (kg) |
8.686e+25 |
Kütle (Dünya = 1) |
1.4535e+01 |
Ekvatoryal
yarıçap (km) |
25,559 |
Ekvatoryal
yarıçap (Dünya = 1) |
4.0074 |
Ort.
Yoğunluk (gm/cm^3) |
1.29 |
Ort.
Güneşden uzaklık (km) |
2,870,990,000 |
Ort.
Güneşden uzaklık (Dünya = 1) |
19.1914 |
Rotasyon süresi (saat) |
-17.9 |
Orbital
periyod (yıl) |
84.01 |
Ort.
Orbital hız (km/sn) |
6.81 |
Orbital
eksantriklik |
0.0461 |
Eksen eğimi (derece) |
97.86 |
Orbital
eğim (derece) |
0.774 |
Ekvatoryal
yer çekimi (m/sn^2) |
7.77 |
Ekvatoryal
kaçış hızı (km/sn) |
21.30 |
Görünür geometrik beyazlık |
0.51 |
Magnitude
(Vo) |
5.52 |
Ort.
bulut ısısı |
-193°C |
Atmosferik basınç (bar) |
1.2 |
Atmosferik bileşimi
Hidrojen
Helyum
Metan
|
83%
15%
2% |
• SATÜRN GEZEGENİ VE
ÖZELLİKLERİ...
SATÜRN
Satürn, sistemin
6. gezegenidir ve Jupiter'den sonra, 119,000 km.
ekvatoryal çevresiyle en büyük 2. gezegendir.
Roma
mitolojisinde Satürn tarım tanrısıdır, Satürn'ün Yunan mitolojisindeki
karşılığı Cronus, Uranüs ve Gaia'nın oğlu ve Zeus'un babasıdır.
Satürn
Tarih öncesi çağlardan beri bilinmektedir.
Teleskopla ilk kez 1610'da Galileo gözlemiş, halkaları nedeniyle garip
olan görüntüsünü not etmiş, ancak kafası birhayli karışmıştır.
|
Birkaç
yılda bir dünyanın yörüngesi, Satürn'ün
halkalarının bulunduğu düzlemden geçer, bu da Satürn'ün dünyadan
görüntüsünü dramatik ölçüde etkiler. 1695'da Chistian Huygens'in,
halkaların geometrisini açıklamasına kadar bu görünüm
değişikliklerinin nedeni açıklanamamıştır. 1977' de Uranüs'ün, kısa
bir süre sonra da Jupiter ve Neptün'ün halkaları keşfedilene kadar,
halkaların sadece Satürn'e özel olduğu sanılmaktaydı. |
Satürn'ü ilk kez 1979'da
Pioneer11 ziyaret etmiş, bunu Voyager1 ve Voyager2
takibetmiştir. Cassini uzay aracı halen yoldadır ve Satürn'e 2004'de
varacaktır.
Satürn
yoğunluğu en az olan gezegendir (0.69 gm/cm3 ile
sudan az). Kutupları belirgin şekilde basık olup oblik bir görünüm
sunar. Bunun nedeni, kendi çevresindeki dönüşünün çok hızlı olması ve
bir gaz gezegeni olmasından kaynaklanır. Diğer gaz gezegenleri de
(Satürn kadar olmasa da) oblikdirler.
Jupiter gibi Satürn
de %75 hidrojen, %25 helyum ve eser oranlarda su, metan, amonyak ve
kayadan oluşmuştur. Satürn'ün iç yapısı da aynen Jupitere benzer (kaya
bir nüve üzerinde sıvı metalik hidrojen katmanı ve sıvıdan gaza doğru
değişen moleküler hidrojen katmanı. Çekirdekte sıcaklık 12,000 Kelvin
kadardır ve Satürn de güneşten aldığından daha fazla enerjiyi çevreye
yayar. Bu enerji Jupiter'de olduğu gibi Kelvin-Helmholtz mekanizmasıyla
oluşur. Ancak bu mekanizma Satürn'ün parlaklığını açıklamak için yeterli
değildir. Başka ek mekanizmalar belki de Satürn'ün derinliklerinde
helyumun dışa doğru yağması buna neden olmaktadır.
Jupiter'de çok
belirgin olan bantlar, Satürn'de de vardır ancak daha silik ve
ekvatoryal bölgede daha kalındırlar. Bulut hareketleri ve üst atmosferin
detaylarını dünyadan gözlemek mümkün olamamıştır, bu nedenle Voyager'ın
ziyaretine kadar Satürn'ün atmosferik sirkülasyonu hakkında bilgi
edinilememiştir. Jupiter'deki kırmızı noktaya benzer oluşumlar ,
Satürn'de de saptanmıştır. Hubble Uzay teleskopu 1990'da, Vovager'ın
ziyareti sırasında mevcut olmayan, ekvator bölgesindeöok büyük bir beyaz
bulut oluşumu saptamıştır.1994'de de daha küçük çapta bir fırtına
görülmüştür.
|
Satürn'ün
en belirgin özelliği halkalarıdır. Parlak
halkalardan ikisi A ve B, ve daha soluk halkalardan C dünyadan
gözlemlenebilir. A ve B halkaları arasındaki boşluk Cassini bölgesi,
A halkasının dışındaki belirsiz boşluk ise Encke bölgesi olarak
isimlendirilir. Voyagerin gönderdiği resimlerde Bu halkalara ek 4
halka daha saptanmıştır. |
Halkalar dünyadan
tek parça halinde görünseler de, bağımsız
yörüngelere sahip sayısız küçük cisimden (kayalar ve buz kütleleri)
oluşmuşlardır. Cisimlerin boyutu genelde santimetreden birkaç metreye
kadar değişir, ancak daha nadir olsa da kilometre boyutunda cisimler de
söz konusudur.
Satürn halkaları olağanüstü incedirler,
çapları 250,000 km'ye varırken kalınlıkları ancak 1 km. kadardır.
İlk
kez amatör astronomlar tarafından bildirilen,
halkalardaki radyal çizgiler (inhomojeniteler), Vovager uzay aracı
tarafından da tespit edilmiştir. Satürn'ün manyetik alanının halkalar
üzerindeki etkisi olarak değerlendirilmektedir.
Resim |
Satürn'ün
en dış halkası olan F halkasının yapısı
birhayli karmaşıktır. Birden fazla halkanın yeryer biribiriyle düğüm
yaptığı, bazı yerlerde birbirine sarılarak bir sarmal oluşturduğu
Voyager1 aracı tarafından izlenmiştir (solda). Ancak bu durum
Voyager2 aracının gönderdiği resimlerde saptanamamıştır.
Voyager2'nin izlediği F halkası bölümlerinde halkalar birbirine
paraleldir. |
Voyager2'nin gönderdiği
sağdaki resim özel bilgisayar teknikleriyle
suni olarak renklendirilmiştir. Renk farkları, halkaların bir
bölümünden diğerine kimyasal kompozisyon farklılıklarını
göstermektedir.C halkasının ve Cassini bölgesinin önceden bilinen
mavi rengine ek olarak, B halkasının iç ve dış bölgeleri farklı
renklerde görülmekte, Bu iki bölge arasında radyal çizgiler
gözlenebilmekte ve A halkası bambaşka bir renkte görülmektedir. |
|
Satürn'ün aylarıyla
halkaları arasında komplex gel-git rezonansları
vardır. Çobanlık yapan uydular da denen (shepherding sattelites) Atlas,
Promete ve Pandora, halkaların yerlerini muhafaza edebilmeleri için son
derece önemlidir.Uydulardan Mimas, Cassini bölgesinin boş kalmasından
sorumludur. Diğer uyduların da halkalar üzerinde önemli etkileri vardır.
Halkalar ve uydular sistemi çok karmaşık olup henüz tam anlamıyla
anlaşılamamıştır.
Satürn ve diğer Jovian
gezegenlerin halkalarının orijini bilinmemektedir. Başlangıçtan beri var
olabilecekleri gibi, uyduların parçalanmasıyla da oluşmuş olabilirler.
Resim |
Diğer Jovian gezegenler gibi
Satürn'ün de belirgin bir manyetik alanı vardır. Soldaki resim
Hubble Uzay Teleskop'u tarafından elde edilmiş Ultraviole Satürn
fotografıdır. Kuzey kutbunda manyetik alan sonucu oluşmus Aurora
perdesi görülmektedir.Bulutlardan 2000 km. yükseğe kadar ulaşan bu
aurora Hubble'ın gözlediği iki saat boyunca hem büyüklük hem de
parlaklık değişiklikleri göstermiştir. |
Satürn gazları uzak-ultraviole
dalgalarında ışıdıklarından, bu dalga boyları da dünya atmosferince
absorbe edildiğinden Satürn Aurora'sı sadece uzaydan gözlenebilmektedir.
Voyager1 Satürn'le buluşup,
onu terk ettikten sonra 5,000,000 km. kadar uzaktan bu fotografı
çekmiştir. Bu dünyadan hiçbir zaman göremiyeceğimiz bir Satürn'dür.
Satürn'e göre her zaman güneşe çok daha yakın olduğumuzdan Satürn'ün
sadece aydınlık yüzünü görebilmekteyiz. Satürn'ün karanlık yüzü ve
özellikle halkalar üzerindeki gölgesi pek hoş değil mi?... |
|
Gece gökyüzünde Satürn çıplak
gözle kolayca görülür. Küçük bir teleskopla halkalarını da görmek
mümkündür.
Satürn'ün 18 tane isimlendirilmiş ve yakın
zamanda bulunmuş ve henüz resmen isimlendirilmemiş 12 uydusu, toplam 30
uydusu vardır. (Gezegenlerin uyduları bölümüne bakınız)
Satürn Sayısal Değerler |
Kütle (kg) |
5.688e+26 |
Kütle (Dünya = 1) |
9.5181e+01 |
Ekvatoryal
yarıçap (km) |
60,268 |
Ekvatoryal
yarıçap (Dünya = 1) |
9.4494e+00 |
Ort.
Yoğunluk (gm/cm^3) |
0.69 |
Ort.
Güneşden uzaklık (km) |
1,429,400,000 |
Ort.
Güneşden uzaklık (Dünya = 1) |
9.5388 |
Rotasyon süresi (saat) |
10.233 |
Orbital
periyod (yıl) |
29.458 |
Ort.
Orbital hız (km/sn) |
9.67 |
Orbital
eksantriklik |
0.0560 |
Eksen eğimi (derece) |
25.33 |
Orbital
eğim (derece) |
2.488 |
Ekvatoryal
yer çekimi (m/sn^2) |
9.05 |
Ekvatoryal
kaçış hızı (km/sn) |
35.49 |
Görünür geometrik beyazlık |
0.47 |
Magnitude
(Vo) |
0.67 |
Ort.
bulut ısısı |
-125°C |
Atmosferik basınç (bar) |
1.4 |
Atmosferik bileşimi
Hidrojen
Helyum
|
97%
3% |
• NEPTÜN GEZEGENİ VE
ÖZELLİKLERİ...
NEPTÜN
Roma mitolojisinde
Neptün (eski yunan : Poseidon) deniz tanrısıdır.
Uranüs'ün keşfinden
sonra, yörüngesinin Newton kanunlarına uymadığı
farkedilmiş ve buna, daha uzak bir gezegenin çekiminin neden
olduğu düşünülmüştür. Adams ve Le Verrier birbirlerinden
bağımsız olarak, Jupiter Satürn ve Uranüs'ün orbital
hareketlerinden bu bilinmeyen gezegenin yörüngesini
hesaplamışlardır. Ve nihayet 1846'da Galle ve d'Arrest
tarafından Neptün keşfedilmiştir.
Keşfinden 2 yüzyılı
aşkın bir süre önce 1613'de Neptün, Jupiter'e yakın bir
konumda iken Galileo tarafından gözlemlenmiş, ancak bir yıldız
olarak değerlendirilmiştir.
Sistemin 8. ve Gaz
Devleri'nin en dış gezegenidir. ekvatorundaki çevresi
49,500 km.dir (içine 60 dünya sığacak büyüklükte). Bir Neptün
yılı 165 dünya yılına eşittir. Bir Neptün günü ise 16 saat 6.7
dakika kadardır. Pluto'nun yörüngesi çok eksantrik olup bazen
Neptün'ün yörüngesini keser. Bu durumda Neptün birkaç yıl
boyunca güneş'e en uzak gezegen konumunda olur.
|
Neptün'ün yapısı
muhtemelen Uranüs'e benzer. Çapı, kütlesi, rotasyon
süresi, çekim alanının şekli ve hidrojen helyum ve suyun
yüksek basınç altındaki davranışı bize Neptün'ün iç yapısı
hakkında fikir verir.Neptün'ün dış zarfı, moleküler
hidrojen, helyum ve metandan oluşur (2 dünya kütlesinde).
Bunun altındaki katman yüksek basınç altındaki, bolca su,
metan, amonyak ve diğer elementlerden oluşmuştur (10-15
dünya kütlesinde). En derinde de kaya ve buz dan oluşmuş
çekirdeği vardır (1 dünya kütlesinden az).
|
Jupiter ve Satürn gibi
Neptün'ün de bir iç enerji kaynağı vardır. Güneşden
aldığından iki kat fazla enerji yayar.
|
Atmosferi büyük
oranda hidrojen, helyum ve az miktarda metan içerir.
Mavi rengi metandan dolayıdır (metan kırmızı ışığı absorbe
eder).Diğer gaz gezegenleri gibi Neptün'de de enlemlere
paralel rüzgar bantları bulunur. Güneş sisteminin en hızlı
rüzgarları Neptün'dedir, hızları yer yer 2000 km/saat'i
aşar. |
Voyager uzay aracı
ile buluşması sırasında Neptün atmosferindeki en
baskın özellik, güney yarıküresinde görülen Büyük Koyu Leke
idi (sağda). Çevresinde parlak beyaz bulutların da olduğu bu
lekeyi Neptün rüzgarları saatte 1000 km.'yi aşan bir hızla
batıya taşıyordu. Atmosferin aşağı tabakalarından bir
kabarma olarak değerlendirilen bu lekenin nasıl oluştuğu
bilinmemektedir. |
|
|
Hubble gözlemleri
(solda) 1994 de Büyük Koyu Lekenin kaybolduğunu
gşstermiş ve birkaç ay sonra da bu kez kuzey yarıkürede yeni
bir lekenin oluştuğunu gözlemlemiştir. Muhtemelen bulutların
alt ve üst bölgeleri arasındaki ısı farkları Neptün
atmosferinde çok hızlı değişimlere neden olmaktadır. |
Sağdaki resimde
Sirrüs benzeri bulut oluşumları görülmektedir. Bu
parlak beyaz bulutların gölgesi 50 km. aşagıdaki mavi bulut
tabakası üzerine düşmekte. Güneşin aydınlattığı, çizgiler
halindeki bu beyaz bulutların genişlikleri 50 - 160 km.
arasında değişmekte ve uzunukları binlerce km.'yi
aşmaktadır. |
|
|
Bu
resim, Büyük Koyu Leke'nin güneyinde oluşmuş
Küçük Koyu Leke'yi göstermektedir. Bu koyu leke içindeki
spiral beyaz bulutlarıyla, Neptün atmosferindeki bir
fırtınayı göstermektedir. |
Neptün'ün de
halkaları vardır. Dünyadan yapılan gözlemlerde yay
parçaları halinde gözüken bu halkaların tam olduğu Voyager2
tarafından gösterilmiştir. Halkalardan
birinin (sağda) şaşırtıcı şekilde, birbiri üzerine
sarılarak helezon oluşturan iki halkadan oluştuğu
görülmüştür. Halkalar oldukça koyu renkte olup içerikleri
tahminden öteye geçmemektedir. |
Resim |
Neptün'ün manyetik
alanı da Uranüs'ünki gibi eksenden farklı bir açıdadır.
İç katmanlarındaki iletken maddenin hareketiyle oluştuğu
sanılmaktadır.
Gece nereye
bakacağınızı bilirseniz iyi bir dürbünle Neptün
görülebilir. Ancak minik bir diskden farklı birşey görmek
işterseniz gelişmiş bir teleskopa ihtiyaç vardır.
Neptün'ün bilinen 8
uydusu vardır (Triton ve 7 küçük uydu).
|
Solda Hubble Uzay
Teleskopu ile elde edilmiş gerçek renklerinde Neptün
ve uydularından en büyüğü olan Triton'un resmini
görmektesiniz. Neptün atmosferindeki bulut bantları da
belirgin şekilde gözükmekte. |
(Gezegenlerin uyduları bölümüne bakınız.)
Neptün Sayısal Değerler |
Kâşif |
Johann Gotfried Galle |
Keşfedildiği tarih |
23 Eylül 1846 |
Kütle (kg) |
1.024e+26 |
Kütle (Dünya = 1) |
1.7135e+01 |
Ekvatoryal yarıçap (km) |
24,746 |
Ekvatoryal yarıçap (Dünya = 1) |
3.8799e+00 |
Ort. Yoğunluk (gm/cm^3) |
1.64 |
Ort. Güneşden uzaklık (km) |
4,504,300,000 |
Ort. Güneşden uzaklık (Dünya = 1) |
30.0611 |
Rotasyon süresi (saat) |
16.11 |
Orbital periyod (yıl) |
164.79 |
Ort. Orbital hız (km/sn) |
5.45 |
Orbital eksantriklik |
0.0097 |
Eksen eğimi (derece) |
28.31 |
Orbital eğim (derece) |
1.774 |
Ekvatoryal yer çekimi (m/sn^2) |
11.0 |
Ekvatoryal kaçış hızı (km/sn) |
23.50 |
Görünür geometrik beyazlık |
0.41 |
Magnitude (Vo) |
7.84 |
Ort. bulut ısısı |
-193 to -153°C |
Atmosferik basınç (bar) |
1-3 |
Atmosferik bileşimi
Hidrojen
Helyum
Metan
|
85%
13%
2% |
• JÜPİTER GEZEGENİ VE ÖZELLİKLERİ...
JÜPİTER
Jupiter,
sistemin beşinci ve en büyük
gezegenidir. Kütlesi bütün diğer gezegenlerin
toplamından 2 kat fazladır. 1.9 x 1027 kg
kütlesi ve 142,800 kilometre ekvator çevresiyle dev
bir gezegendir. Zaman zaman Mars'ın parlaklığı
Jupiteri geçse de, Güneş, Ay ve Venüs'den sonra
gökyüzünün 4. en parlak cismidir.
Tanrıların
kıralı Jupiter'den alır
ismini (yunan : Zeus). Zeus, Kronus'un (Satürn)
oğludur. Tarih öncesi çağlardan beri tanınmaktadır.
Dört büyük uydusu Io, Europa, Ganimede ve Castillo
1610 yılında Galileo tarafından keşfedilmiş (Galilean
uydular olarak da adlandırılırlar) ve dünya çevresinde
dönmediği kesinleşen ilk cisimler olarak Kopernik'in
güneş merkezli evren modeli lehine
değerlendirilmişlerdir.
Jupiter
ilk kez 1973'de Pioneer10
ve sonra da sırasıyla Pioneer11, Voyager1, Voyager2,
Ulysses ve Galileo uzay araçları tarafından ziyaret
edilmiştir. Galileo halen Jupiter çevresindeki
yöründesinde olup en azından 2 yıl daha bilgi
göndemeye devam edecektir.
|
Gaz
gezegenler, katı bir yüzeye
sahip değildirler. Gazdan yapıları derinlikle
yoğunluk kazanır. 1 atmosfer basınca eşit olan
düzey gezegenin yüzeyi olarak kabul edilir. Bu
gezegenlere bakarken gördüğümüz, atmosferlerinin
(1 atmosfer seviyesinin hemen üzerindeki) en
yüksek bulutlarıdır. .
|
Jupiter
hacmen %90'ı hidrojen, %10'u
helyumdan, kütlesel olarak da %75'i hidrojen, %25'i
helyumdan (eser oranlarda metan su amonyum ve kayadan)
oluşmuştur. Bu bileşim güneş sisteminin oluşumundan
önceki solar nebulanın bileşimine çok yakındır. Satürn
de benzer bir bileşime sahip olmakla birlikte hidrojen
ve helyum daha azdır.
İç
yapısı hakkındaki
bilgilerimiz büyük oranda dolaylı edinilmiş
bilgilerdir. Galileo'nun atmosferik sondasının verdiği
bilgiler, Tepe bulutlarından ancak 150 km. daha
aşağıdaki seviyelere kadar olmuştur.
Muhtemelen
10-15 dünya kütlesinde
bir çekirdeği, üzerinde gezegenin ana kütlesini
oluşturan, sıvı metalik halde hidrojen, sonra
moleküler sıvı hidrojen ve daha yukarılarda gaz
atmosfer. Hidrojenin iyonize proton ve elektronlardan
oluşmuş bu egzotik formu 4 milyon barı geçen basınçlar
altında söz konusu olmaktadır. Anlaşılacağı gibi
Jupiterin iç hidrojeni gaz değil sıvı haldedir,
elektriksel olarak iletkendir ve Jupiterin manyetik
alanının kaynağıdır. Bu katman muhtemelen helyum da
içermektedir.
Bunun
dışındaki katman ise
derinlerde sıvı halde, daha dış kısımlara ulaştıkça da
gaz halinde normal moleküler hidrojen ve helyumdan
oluşmaktadır. Bizim görebildiğimiz atmosfer bu son
kalın katmanın en tepe bölgesinden ibarettir.
Yakın
zamanda yapılan
deneylerin sonuçlarına bakılırsa, hidrojen ani olarak
faz değiştirmemektedir. Bundan, Jupiterin ve diğer gaz
gezegenlerin değişik katmanları arasında belirgin bir
sınır olmadığı anlaşılır. Aşağıdaki resim daha
açıklayıcı olabilir.
|
-
En
dış katman moleküler hidrojen'e karşılık gelir.
Üst bölgelerinde gaz derin bölgelerinde sıvı
haldedir.
-
10,000 km derinikte basınç 1 milyon
bar'a ve ısı 6,000 Kelvin'e ulaşır ve hidrojen
sıvımetalik faza dönüşür. Bu fazda Hidrojen
atomları parçalanarak güneşin içindeki gibi
ionize proton ve elektronlar halindedir. (en
kalın katman)
-
Üçüncü katman yüksek basınç ve ısı altınaki su,
amonyak ve metandan oluşan koyu çorba kıyamında
buzdan oluşmaktadır.
-
En
derinde de 10-15 dünya kütlesinde kaya ya da
buzsu-kaya çekirdek bulunmaktadır
|
Atmosferin üst bölgelerinde
üç farklı bulut tabakası
olduğuna inanılmaktadır. Amonyak buzu bulutları,
amonyumhidrosülfid bulutları ve su buzu bulutları.
Ancak Galileo sondası bulutlar hakkinda belirgin
olmayan sonuçlar göndermiştir (Sondalardan ilki en
üst bölge hakkında bilgi verirken ikincisi biraz
daha alçak bölge verilerini göndermiştir).
Sondalar, ayrıca, atmosferin beklenenden çok daha
az miktarlarda su içerdiğini göstermiştir.
Şaşırtıcı olan bir diğer konu da sıcaklığın ve
yoğunluğun beklenenden yüksek bulunmasıdır.
Sonuçların, beklenenden farklı olması, sondaların
atmosfere giriş notalarının (sağda) olağan dışı
olmasına, giriş noktasının en sıcak ve bulutsuz
bir bölgeye rastlamasına bağlanmıştır.
|
|
|
Jupiter ve diğer gaz
gezegenlerin üst
atmosferleri, enlemleri boyunca kalın bantlar
halinde birbirlerinden ayrılan çok hızlı
rüzgarlarla karakterizedir. Birbirine komşu
bantların rüzgarları aksi yündedir. Bantlar
arasında renk değişikliğinin nedeni olarak minimal
kimyasal farklılıklar ve ısı farklılıkları
gösterilmektedir. Açık renkli bantlar zone
(bölge,kuşak), koyu renkli bantlar ise belt
(kemer) olarak adlandırılır. Jupiterin bantları
uzun zamandan beri bilinmektedir, ancak bantlar
arasındaki girdaplar ilk kez Voyager uzay aracı
tarafından görüntülenmiştir. |
Galileo Sondası
bantların hızının
beklenenden çok yüksek olduğunu, saatte 650 km.'yi
aştığını ve sondanın gözlem yapabildiği derinliğe
kadar da aynen devam ettiğini göstermiştir. Bu
rüzgarlar binlerce km derinliklere kadar ulaşıyor da
olabilir. Jupiter atmosferinin aynı zamanda yoğun
türbülanslar içerdiği de anlaşılmıştır. Rüzgarların,
dünyadaki gibi güneşin etkisiyle değil, Jupiterin iç
ısısından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Bulutların canlı renklerinin nedeni muhtemelen
atmosferde eser miktarlarda bulunan elementler
arasındaki kimyasal reaksiyonlardır. Belki de bundan,
bileşimleri farklı renklere sahip olan kükürt
sorumludur. Henüz bu olayın detayları bilinmemektedir.
Renkler bulutların yükseklikleri ile de ilişkilidir.
Alçak bulutlardan yüksek bulutlara doğru sıralarsak,
en aşağıdakiler mavi, sonra kahverengi, beyaz ve en
yüksektekiler de kırmızı bulutlardır. Bazen aşağıdaki
bulutlar, üsttekiler arasında oluşan deliklerden
görülürler.
Büyük Kırmızı Nokta
(GRS, Great Red Spot)
üçyüz yıldan fazla bir zamandan beri astronomlar
tarafından gözlenmektedir.(İlk farkeden Cassini ya
da Robert Hook - 17.Yüzyıl). GRS 12,000 km'ye
25,000 km boyutlarında, iki adet dünyayı içine
alabilecek büyüklükte oval bir lekedir. Bulut
tepeleri çevreden beligin şekilde daha yüksek ve
soğuk olan bu bölgenin, kendi etrafındaki dönüş
yönünden, bir yüksek basınç alanı olduğu
anlaşılmaktadır.Benzer yapılar Satürn ve Neptünde
de görülmüştür. Böyle bir oluşumun bu kadar uzun
zamandan beri varlığını sürdürebilmesinin
nedenleri henüz bilinmemektedir. |
|
Jupiter
Güneşden aldığından daha
fazla enerji yayar. İç kısımları oldukça sıcaktır.
Çekirdeği muhtemelen 20,000 Kelvin civarındadır. Isı
yerçekimine bağlı olarak, gezegenin yavaş sıkışması
sonucu oluşur (Kelvin-Helmholtz mekanizması). Jupiter,
güneşte olduğu gibi nükleer füzyonla ısı oluşturmaz,
sıcaklık ve basınç nükleer reaksiyonları
tetikleyebilecek düzeyde değildir. Oluşan ısı
jupiterin sıvı katmanlarında konveksiyona neden olur.
Atmosferdeki bulut hareketliliğinin nedeni olarak bu
konveksiyon akımları gösterilmektedir.
Jupiterin
çapı, bir gaz gezegeninin olabileceği en büyük çapa
yakındır. Jupiterin kütlesini arttıracak şekilde madde
ilave edilebilse çapının değişmediği ya da çok az
büyüdüğü görülürdü. Bir yıldızın daha büyük
olabilmesinin nedeni, çekirdeğindeki nükleer
reaksiyondur. Jupiterin bir yıldız olabilmesi için
kütlesinin 80 kat daha büyük olması gerekirdi.
|
Jupiterin muazzam
büyüklükte bir manyetik
alanı vardır. Jupiter manyetosferi 650 milyon
km.'den öteye uzanır, aylarını içine alır, dahası
Satürn'ün yörüngesini aşar. Io'daki aktivitenin
bir bölümü kısmen de olsa, bu manyetik alana
bağlanır. Yandaki 1. görüntü, Cassini uzay
aracındaki iyon ve nötr kütle spektrometresiyle
elde edilmiştir ve Jupiter'in muazzam manyetik
alanını göstermektedir.
Soldaki resimde
Jupiterin kuzey kutbunu bir
kement gibi çevreleyen , ve floresan gibi
ışıldayan bir gaz perdesi görülmekte. Bu gezegenin
kuvvetli manyetik alanıyla oluşan aurora'dır.
Tıpkı dünyadaki kuzey ışıkları gibi ama çok daha
kuvvetli ve büyük. (Aurora, yüksek enerjili
elektronların manyetik alan içindeki akımı
sırasında atmosferik gazları iyonize ederek
parlamalarına neden olmasından kaynaklanır.) |
Satürn gibi
Jupiterin de halkaları vardır, ancak çok daha
küçük ve solukturlar.Voyager 1 Jupiter'i ziyaret
edene dek hiç kimse halkaları olacağını
beklemiyordu. O zamandan beri, infrared
teleskoplarla hem yeryüzünden hem de Galileo
aracından pek çok görüntü elde edildi. Jupiter
halkaları, Satürn'ünkilerin tersine oldukça
karanlıktır, kaya menşeli olduğu, buz içermediği
düşünülmektedir. |
|
1994
Temmuzunda Shomaker-Levy
9 kuyruklu yıldızı Jupiterle çarpıştı. Astronomik
anlamda bile çok sık rastlanamayacak bu olay amatör
teleskoplarla dahi izlenebildi. Hubble Uzay Teleskopu
ile bir yıl sonrasına kadar olayın etkileri
(kalıntıları) takip edilebildi. (Kuyruklu yıldızlar
bölümüne bakınız)
Geceleyin
Jupiter Venüs'den sonra
en parlak gezegendir. Galilean uyduları iyi bir
dürbünle görülebilir. Bilinen 28 uydusu vardır. Dört
büyük Galilean uydu, isimlendirilmiş 12 küçük uydu ve
yeni bulunmuş ve halen isimlendirilmemiş 12 uydu daha.
(gezegenlerin uyduları bölümüne bakınız)
Jupiter Sayısal Değerler |
Kütle (kg) |
1.900e+27 |
Kütle (Dünya = 1) |
3.1794e+02 |
Ekvatoryal yarıçap (km) |
71,492 |
Ekvatoryal yarıçap (Dünya = 1) |
1.1209e+01 |
Ort. Yoğunluk (gm/cm^3) |
1.33 |
Ort. Güneşden uzaklık (km) |
778,330,000 |
Ort. Güneşden uzaklık (Dünya = 1) |
5.2028 |
Rotasyon süresi (gün) |
0.41354 |
Orbital periyod (gün) |
4332.71 |
Ort. Orbital hız (km/sn) |
13.07 |
Orbital eksantriklik |
0.0483 |
Eksen eğimi (derece) |
3.13 |
Orbital eğim (derece) |
1.308 |
Ekvatoryal yer çekimi (m/sn^2) |
22.88 |
Ekvatoryal kaçış hızı (km/sn) |
59.56 |
Görünür geometrik beyazlık |
0.52 |
Magnitude (Vo) |
-2.70 |
Ort. bulut ısısı |
-121°C |
Atmosferik basınç (bar) |
0.7 |
Atmosferik bileşimi
Hidrojen
Helyum
|
90%
10% |
|
|
• MERKÜR
GEZEGENİ VE ÖZELLİKLERİ...
MERKÜR
Merkür Roma'lılar
tarafından, Roma mitolojisinde, tanrıların,
ayağına hızlı habercisi olan Merkür'e izafeten
isimlendirilmiştir. Bunun nedeni, diğer gezegenlere oranla çok
hızlı hareket etmesi olsa gerek. Çok eski çağlardan beri, en
azından Sümerliler tarafından (M.Ö. 3.milenyum) tanınmaktadır.
Yunanlılar tarafından sabah göründüğünde Apollon ve akşamları
göründüğünde Hermes (tanrıların habercisi) olarak iki ayrı adla
tanınmaktadır. Bununla birlikte yunan astronomları aynı cisim
olduğunun farkındadırlar. Hatta Heraklitus, Merkür ve Venüsün o
zamanki inancın aksine, dünyanın değil de güneşin etrafında
döndüğüne inanmaktadır.
Güneş'e en yakın ve
Pluto'dan sonra en küçük 2. gezegendir. Çapı
dünyanınkinden %40 ufak ve ayınkinden %40 büyüktür. Jupiterin
uydusu Ganimede'den ve Satürn'ün uydusu Titan'dan bile daha
küçük ancak kütlesi bu iki uydudan da büyüktür.
Merkür'ün yörüngesi birhayli
eksantrik olup güneşe en yakın noktada güneşe uzaklığı 46 milyom
km iken en uzak noktada 70 milyon km'ye varır. 19.Yüzyıl
astronomları, Merkür'ün hareketini çok dikkatle gözlemişler,
ancak gözlemlenen ve hesaplanan arasındaki, küçük ama ihmal
edilemez farkları Newton fiziği ile açıklayamamışlardır.
Einstein'ın Rölativite Teorisi'nin erken kabul görmesinde,
Merkür'ün yörüngesel hareketini açıklayabilmesi çok etkili
olmuştur.
1962 yılına kadar
Merkürün her zaman aynı yüzünün güneşe dönük
olduğu sanılaktaydı. Bu astronomide birbiri çevresinde dönen
cisimlerde zaman zaman rastlanan bir durum olup "orbital/rotational
resonance 1:1" olarak ifade edilir. Ancak 1965 yılında
gerçekleştirilen doppler radar tekikleriyle orbital/rotasyonal
bir rezonans olduğu fakat bunun oranının 2:3 olduğu
anlaşılmıştır. Güneş sitemi için bu oran tek örnektir. Yani
Merkür güneş etrafında iki kez döndüğünde kendi etrafında da 3
kez dönmüş olur.
Merkür hakkındaki
bilgilerimizin büyük bölümünü 1975 ve 1974
yılları boyunca Mariner-10 uzay aracının 3 kez Merkür'ün
yakınından geçerek yaptığı gözlemlere borçluyuz. Güneş'e
yakınlığı nedeniyle Hubble Uzay Teleskopu ile çok sağlıklı
gözlemler yapılamamaktadır.
•
MARS GEZEGENİ VE ÖZELLİKLERİ...
Mars
Mars (Yunan : Ares) savaş
tanrısı. Kırmızı renginden dolayı bu adı almıştır. Kırmızı gezegen
olarak da anılır. Mart ayının adı da Mars'dan gelmektedir.
Tarihöncesi çağlardan bu yana tanınan bu gezegen bilim kurgu
yazarlarının da ilgi merkezi halindedir.
Mars'ı 1965'de ilk
ziyaret eden uzay aracı Mariner 4 olmuştur.
Bunu Mars yüzeyine ilk kez inen arç olan Mars 2 de dahil olmak
üzere bir çok araç takibetmişdir. Aşağıda solda 1976'da Mars'a
inen Viking aracının çektiği ve sağda 20 yıllık aradan sonra 4
Temmuz 1997'de Mars'a inen robot araç Pathfinder'ın çektiği yüzey
fotografları görülmektedir.
Marsın yörüngesi
oldukça eliptiktir. Bu Mars iklimi
üzerinde önemli etkiler yaratır. Yüzey ısısında oluşan büyük
farkların temel nedeni de budur. Mars yüzeyinde ortalama ısı
-55°C olup, güneşten en uzak olduğu zaman kutuplarında ısı
-133°C 'a kadar düşer. Oysa güneşe yaklaştığında (Mars yazında)
gündüz yüzey sıcaklığı 27°C 'a kadar yükselebilir.
Dünyadan oldukça
küçük olmasına karşın yüzey alanı yaklaşık
dünyanın toplam kara alanı kadardır. Gezegenler içinde (dünya
hariç) en ilginç yüzey şekillerine sahip gezegen bence Mars'dır.
Hayret verici olanlardan bazıları;
|
Olympus Mons:
Güneş sistemindeki en yüksek dağdır.
Yüksekliği 24 km.'yi bulur. 6 km yükseklikte bir yar üzerine
oturan tabanının çapı 500 km.dir.
|
Valles Marineris:
Muazzam boyutlarda bir kanyon sistemi.
3000 km boyunca uzanan, derinliği yer yer 8 km'ye varan,
orta bölümlerinde kuzeye doğru da kollar veren dev
kanyonlar. Mars ufkunun yayından büyüklüğü hakkında fikir
edinmek mümkün. (yörüngedeki uzay aracından göründüğü
şekliyle) |
|
|
Yandaki resmin
sol yarısında, çapı 450 km'ye
varan Schiaparelli krateri yer almaktadır.
çevresindeki nispeten daha küçük kraterler de dikkat
çekicidir. Mars'ın güney yarıküresinin büyükçe bir bülümü ay
yüzeyini andırır kraterlerle kaplıdır. |
Valles Marieris
kanyon sistemi içinde yer alan
Candor kanyonunun bir bölümünün kuzeyden görünüşü.
Karmaşık bir jeomorfolojisi olan bu kanyonun oluşumunda
tektoik etkiler, rüzgar ve su erozyonu, toprak kaymaları
belki de volkan faaliyetleri etkili olmuştur. |
|
|
Çevrelerinde
akış çizgilerinin oluştuğu
adalar. Muhtemeldir ki
Valles Marineris kanyon sistemini kuzeyindeki vadileri
oluştruan suyun muazzam bir hızı ve erezyon kuvveti vardı.
Kuzeye doğru akan suyun sert engellere rastladığı yerlerde
akış çizgileri oluşmuştur. Resmin üst bölümüne görünen iki
adanın ve alttaki adanın çevresinde akış çizgileri şeklinde
oluşmuş uçurumların derinlikleri 400 ve 600 m. kadardır. |
Yukardaki
katostrofik sel etkileriyle
oluşmuş örneklerden farklı olarak, Mars, çoğunlukla
dünyadakine benzer, küçük kanalların birleşerek daha büyük
kanallar oluşturduğu drenaj sistemleri içerir.
Bununla birlikte dünyadakinden farklı olarak en küçük
kanallar bile çok büyük boyutlardadır. Bu da sistemin yağış
sonucu olmayıp yer sularıyla ya da buz tabakası altında
oluştuğunu göstermektedir. Buna benzer vadi ağlarının
özellikle Mars'ın yaşlı bölgelerinde olması, eski
dönemlerinde iklimin daha sıcak ve ıslak olduğuna işaret
etmektedir. |
|
|
Mars'ın
kutupları: Solda, güney
sağda ise kuzey kutup bölgesi görülmekte. Her iki kutup
bölgesi de karbondioksit buzu ile kaplı. Kuzey kutbundaki
karbondioksit katmanları zaman zaman eriyerek ortaya
bildiğimiz buz çıkmaktadır. Ancak güney kutbundaki
karbondioksit katmanları hiçbir zaman tamamen erimediğinden
altinda su olup olmadığı bilinmemekte. |
|
Mars'ın iç yapısı
ancak yüzeyinin verdiği ipuçları
ile tahmin edilmektedir.Dünyaya benzer ancak daha ince bir kabuk
içerdiği (kuzeyde 80 km güneyde ise ancak 35 km kalınlıkta),
düşük yoğunluğu nedeniyle, 1700 km çapındaki çekirdeğinin demir
yanında büyük oranlarda kükürt (demirsulfid) içerdiği, arada da
ergimiş kaya mantosu olduğu sanılmaktadır.
Merkür ve Ayda
olduğu gibi Mars'da da tektonik plak
aktivitesi yoktur. ve kabuk altındaki sıcak noktalar kabuğa göre
aynı konumu muhafaza ediyor görünmektedir.Ancak son bulgular
Mars'ın erken tarihinde tektonik plak hareketleri yaşadığı
yönündedir.
Marsın çok ince
bir atmosferi vardır. %95'i
karbondioksit, %2.7 azot, %1.6 argon, %0.5 oksijen ve %0.03
su içermektedir. Erken tarihinde Mars'ın çok daha fazla
dünyaya benzediği, kalın bir atmosfere sahip olduğu, dünyada
olduğu gibi atmosferindeki karbondioksitin tamamına yakın
bölümünü karbonat kayalarının oluşumunda harcandığı, ancak
tektonik aktiviteden yoksun olduğu için geri kazanamadığı,
bu yüzden de karbondioksitin sağlayacağı sera etkisinden
mahrum kaldığı, yine bu nedenle soğuk olduğu düşünülmektedir
(dünya güneşe Mars kadar uzak olsaydı Mars'dan çok daha
sıcak bir iklimi olurdu). Sağda, Viking uzay aracı
tarafından çekilmiş resimde Mars'ın ince atmosferi belirgin
şekilde gözükmektedir. |
|
|
Yakın zamanda
Hubble Uzay Teleskopuyla
yapılan gözlemler, şimdi Mars atmosferinin Viking misyonu
sırasında olduğundan daha soğuk ve kuru olduğunu
göstermektedir. Viking araçları Mars'da yaşam olup
olmadığını anlamak amaçlı deneyler de gerçekleştirmişlerdi.
Bilim adamlarının büyük çoğunluğu hayat olamadığı ancak
örneklerin alındığı yerlerin de ideal yerler olmadığı
fikrinde birleşmektedirler. |
6 Ağustos 1996'da
David McKay, Mars kökenli bir
meteoritte organik bileşikler bulunduğunu ilan etti. Yazar,
kayada gözlenen bu bileşiklerin, saptanan başka minerolojik
ozelliklerle birlikte Mars'ın çok eski zamanlarından kalma
mikroorganizmaların kanıtı olabileceğini öne sürmektedir.
McKay'ın çalışmalarından sonra aksi görüşte yayınlar da
olmuştur. Evrende yanlız olmadığımızı kanıtlamak için
anlaşılan daha pek çok çalışma yapılması gerekmektedir. |
|
Mars'ın global
bir manyetik alanı olmamakla birlikte yer
yer zayıf manyetik alanlar saptanmıştır. Eskiden varolan global
alanın kalıntıları olduğu düşünülmektedir.
Mars, geceleri
çıplak gözle görülebilir.Dünyaya göre
konumu parlaklığını büyük ölçüde etkiler.
Mars'ın, Phobos
ve Demios adları verilmiş,
yörüngeleri Mars yüzeyine bir hayli yakın iki küçük uydusu
vardır. (Gezegenlerin uyduları bölümüne bakınız.)
Mars Sayısal
Değerler |
Kütle
(kg) |
6.421e+23 |
Kütle
(Dünya = 1) |
1.0745e-01 |
Ekvatoryal
yarıçap (km) |
3,397.2 |
Ekvatoryal
yarıçap (Dünya = 1) |
5.3264e-01 |
Ort.
Yoğunluk (gm/cm^3) |
3.94 |
Ort.
Güneşden uzaklık (km) |
227,940,000 |
Ort.
Güneşden uzaklık (Dünya = 1) |
1.5237 |
Rotasyon
süresi (saat) |
24.6229 |
Rotasyon
süresi (gün) |
1.025957 |
Orbital
periyod (gün) |
686.98 |
Ort.
Orbital hız (km/sn) |
24.13 |
Orbital
eksantriklik |
0.0934 |
Eksen eğimi
(derece) |
25.19 |
Orbital
eğim (derece) |
1.850 |
Ekvatoryal
yer çekimi (m/sn^2) |
3.72 |
Ekvatoryal
kaçış hızı (km/sn) |
5.02 |
Görünür
geometrik beyazlık |
0.15 |
Magnitude (Vo) |
-2.01 |
Min.Yüzey
ısısı |
-140°C |
Ort.Yüzey
ısısı |
-63°C |
Max.Yüzey
ısısı |
20°C |
Atmosferik
basınç (bar) |
0.007 |
Atmosferik bileşimi
Karbondioksid (C02)
Nitrojen (N2)
Argon (Ar)
Oksijen (O2)
Karbonmonoksid (CO)
Su (H2O)
Neon (Ne)
Kripton (Kr)
Ksenon (Xe)
Ozone (O3)
|
95.32%
2.7%
1.6%
0.13%
0.07%
0.03%
0.00025%
0.00003%
0.000008%
0.000003% |
•
DÜNYA GEZEGENİ VE ÖZELLİKLERİ...
Dünya
Dünyanın da bir
gezegen olduğu ancak 16.yüzyılda Kopernik
zamanında anlaşılmıştır.
Dünya, güneşten
150 milyon km. uzaklıkta 3.gezegendir.
Güneşin etrafındaki turunu tamamlaması 365.256 gün alır. Kendi
etrafında tam bir tur ise 23.9345 saat sürer. 12,765 km çapında
Venüs'den sadece birkaçyüz km daha büyüktür. Atmosferi %78 azot,
%21 oksijen ve %1 diger gazlardan oluşur.
Güneş sisteminin
canlı barındıran tek gezegenidir. Hızlı
rotasyonu, erimiş nikel-demir çekirdeği kuvetli bir manyetik
alan oluşturur. Bu manyetik alan, atmosferle birlikte güneşin
zararlı etkilerinin yüzeye ulaşmasını engeller. Atmosfer aynı
zamanda bizi meteorlardan da büyük ölçüde korur.
Dünya ile ilgili
konuların büyük bölümü astronominin ilgi
alanı dışında kaldığından, ve çokça bilindiğinden bu bölümü kısa
geçiyoruz. Aşağıda dünyanın uzaydan görüntülenmiş bazı ilginç
fotograflarını görebilirsiniz.
DÜNYA'
NIN ŞEKLİ VE BOYUTLARI
Dünya' nın şekli tam bir küre olmayıp kutuplar-dan biraz basık,
Ekvator bölgesinde ise daha şişkin küreye yakın bir şekildir.
Dünya’ nın bu özel şekline GEOİD
denir.
Dünya ile ilgili tespit
edilmiş başlıca boyut bilgileri şunlardır:
Ekvator çevresi
40.076 km
Kutuplar çevresi
40.009 km
Ekvator yarı çapı
6.377 km
Kutup yarıçapı
6.356 km
Basıklık oranı
1/297
Yüzölçümü
510 milyon km2
Hacmi
1.083.320.000
km3
|
Galileo uzay
aracının Jupitere ilk gidişi
sırasında, 11 Aralık 1990'da çektiği bu resimde, tam ortada,
bulutlar arasından, güney amerika kıtası görülebilmekte.
Güney Atlantik'te bulutlar ve meteorolojik aktivite,
özellikle de cepheler bariz olarak farkedilmekte (sağ alt
bölüm). |
Bu fotograf Aralık
1972'de Apollo 17 ekibi
tarafından, aya yolculuk sırasında çekilmiştir. Üst bölümde
kırmızı-kahverenkte Afrikanın çöl alanları, Arap yarımadası
, Kızıldeniz görülmekte. Alt bölgede yeryer bulutlar ve
karla kaplı Antartika. |
|
|
Galileo uzay aracı
Jupiter'e giderken pek çok
dünya ve ay resmi göndermiştir. Soldaki resim
Galileo'nun1992'de gönderdiği iki ayrı dünya ve ay resmi
birleştirilerek elde edilmiştir. Resimde Güney Amerika
kıtası ve Karibikler belirgin şekilde gözükmekte, güneydoğu
pasifikte helezon yapmış bulutlar fırtınaya işaret
etmektedir. |
9
Aralık 1992'de
500,000 km yükseklikten Galileo uzay
aracının çektiği bu fotografta, kuzeydoğu Afrika, Mısır, Nil
vadisi, Arap yarımadası, İsrail ve Kızıldeniz açık şekilde,
sağ altta kısmen bulutlarla kaplı Somali gözükmekte.
|
|
|
Dünyanın en büyük
adası Grönland ve özellikle en
güney ucu gözükmekte.Uzayın siyahlığı buzulların beyazlığı
ile kontrast teşkil etmekte. Kıyı şeridinde fiyordlar,
Atlantik okyanusu ve Labrador denizi. |
DÜNYA'NIN
UYDUSU AY
Ay dünyanın tek doğal
uydusudur. Dünyadan
uzaklığı 384,400 km, çapı 3476 km ve kütlesi 7.35e22 kg.dır.
Roma'lılar Luna, eski yunanlılar Selene ve Artemis adını
vermişlerdir. Diğer mitolojilerde de değişik pek çok ad
verilmiştir.
Gökyüzünde güneşten
sonraki en parlak cisimdir. Ay, her ay
dünya çevresinde dönerken, Dünya Ay ve Güneş arasındaki açılar
değişir ve, bu olay Ay'ın değişik fazlarının oluşmasına yol açar
(Sayfa sonundaki hareketli resme bakınız). Yeni Ay'dan bir
sonraki yeni Ay'a kadar geçen süre 29.5 gündür (709 saat). Bu
süre doğal olarak, Ay'ın rotasyon süresinden çok az da olsa
farklıdır (dünya ile birlikte güneş çevresinde hareker
ettiğinden dünyaya göre kendi çevresinde dönmesi ile sabit bir
noktaya - yıldızlara - göre olan arasında az bir fark oluşur).
Ayın
evreleri:
Boyutları ve
yapısı nedeniyle Ay bazen,
teresterial gezegen olarak sınıflandırılır(Merkür, Venüs, Dünya
ve Mars'la birlikte). Pluto/Charon gibi Dünya/Ay sistemi de bazı
gökbilimcilerce bir çift gezegen olarak kabul edilir.
Ay'a
ilk kez inen uzay aracı 1959'da
Luna2 sovyet uzay aracı olmuştur. Halen insanların ziyaret
edebildiği tek uzay cismidir.Ay'a ilk insanlı iniş 20 temmuz
1969'da ve sonuncusu da 1972 aralığında gerçekleşmiştir. Ay,
yüzeyinden örnekler toplanarak dünyaya getirilen tek cisim
olma özelliğini de halen korumaktadır.
1994 yazında
Clementine ve 1999'da da Lunar Prospector uzay araçları
aracılığı ile Ay'ın son derece detaylı haritaları elde
edilmiştir. |
|
Hayret verici bir
şekilde, Ay'ın ağırlık merkezi, geometrik
merkezinden kaçıktır, bu nedenle de Ay'ın dünyaya bakan
yüzündeki yer çekimi aksi yüzdeki çekimden daha fazladır. Dünya
ile Ay arasındaki çekim kuvvetleri bazı ilginç olaylara neden
olur. Bunlardan en belirgini gelgit olayıdır. Dünyanın Ay'a
bakan tarafındaki ve tam aksi yüzdeki okyanusta belirgin bir
kabarma olur. Dünya kendi çevresinde Ay'ın dündüğünden çok daha
hızlı döndüğü için, her iki kabarıklık da dünya çevresini
dolaşarak günde iki kez denizlerin çekilip tekrar yükselmesine
(gelgite) neden olur. Bu basitleştirilmiş bir modeldir, gelgit
olayı özellikle sahillerde çok daha karmaşıktır.
|
Dünyanın
rotasyonu, gelgit kabartısını
ay-dünya hattının biraz daha ilerisine taşır. Bu da dünya ve
ay arasındaki kuvvetin ay ve dünyanın merkezlerini birleştiren
çizginin dışına kaymasına neden olur. Aradaki bu kuvvet Ay'ın
dünya çevresinde dönüşünü hızlandırırken, dünyanın da kendi
çevresindeki dönüşünü yavaşlatır. Bunun sonucu olarak da
günler her yüzyılda 1.5 milisaniye kadar uzar ve A'yın
yörüngesi senede 3.8 cm. kadar dünyadan uzaklaşır. |
Ay'ın rotasyonunun
senkron olmasından, yani, ayın her zaman
aynı yüzünün dünyaya dönük olmasından da bu asimetrik özellikteki
çekim kuvveti sorumludur. Bu kuvvet, ayın rotasyonunu yavaşlatarak
senkron hale gelmesine neden olmuştur. Aynı şey güneş sistemindeki
pek çok uydunun başına gelmiştir. Dünyanın da yavaşlaması ile
zaman içinde Ay ve Dünya tıpkı Pluto-Charon ikilisi gibi
karşılıklı senkron hale gelecek, ve sonuçta dünyanın da hep aynı
yüzü aya bakar hale gelecektir.
Eliptik yürüngesi
ve ağırlık merkezinin eksantrikliği
nedeniyle ay dünya etrafındaki dönüşü sırasında hafifçe yalpalar,
bu sayede arka yüzünün birkaç derecelik bölümü zaman zaman
dünyadan görünür (sayfanın sonundaki hareketli resme bakınız).
Arka yüzün tamamına yakın bir bölümü 1959' a kadar sır olarak
kalmıştı. Ayın arka yüzünün fotografları ilk kez sovyet uzay aracı
Luna3 tarafından çekilmiştir. (Not: Ay'ın karanlık yüzü yoktur.
Ayın kutuplarındaki derin kraterlerin belli bölgeleri dışında her
noktası zamanın yarısında güneş görür. Geçmişte sıkça kullanılan
''karanlık yüz'' terimi bilinmeyen anlamındadır ve artık geçerli
değildir.)
Ay'ın atmosferi
yoktur. Ancak Clementine uzay aracının
bulguları Ay'ın güney kutbundaki, güneş görmeyen bazı derin
kraterler içinde su buzu bulunduğunu göstermiştir. Çok yakın
zamanda Lunar Prospector uzay aracı da bunu hem güney hem de kuzey
kutbu için doğrulamıştır. AY YÜZEYİNE ÇARPAN BİR METEOR.
Ay'ın kabuğu 68km.
kalınlıktadır. Kabuk kalınlığı Mare Crisium
tabanında 0'dan arka yüzde, Korolev k arteri Kuzeyinde, 107 km'ye
kadar değişiklikler gösterir. Genelde ön yüzde daha incedir.
Kabuğun altında Magma tabakası ve altında muhtemelen küçük bir
çekirdek (kabaca 340 km çapında ve Ay kütlesinin %2'si kadar)
bulunur. Dünyadakinin aksine Ay'ın magma tabakasının ancak bir
bölümü erimiş haldedir. Ay'ın ağırlık merkezi, geometrik
merkezinden, 2 km kadar dünya tarafına yakındır.
|
Ay
yüzeyi, yüzey şekline göre iki
ana sınıfta toplanır: Çok sayıda ve sık kraterlerle
karakterize, oluşumu çok eski dağlık bölgeler ve nispeten düz,
ve daha genç maria bölgeleri. Ay yüzeyinin %16'sını oluşturan
bu kuru denizler içleri daha sonradan magma ile dolmuş çok
büyük kraterlerdir. Yüzeyin büyük bölümü regolith adı verilen
meteor çarpmaları sonu oluşmuş toz, taş ve kayalarla kaplıdır.
(not : ay yüzeyindeki daha koyu olarak gözüken ve çoğunluğu
Ay'ın ön yüzünde bulunan bu düzlükler, çok eskiden beri deniz
anlamına gelen mare adıyla anılırlar. Maria sözcüğü mare'nin
çoğuludur) |
Ön yüzdeki kraterlerin
büyük bölümüne, bilim tarihinin önemli kişiliklerinin isimleri
verilmiştir (Tyco, Copernicus, Ptolemaeus gibi). Arka yüzdeki
şekilllere ise daha güncel isimler verilmiştir (Apollo, Gagarin,
Korolev gibi. Bu yüz ilk kez sovyet araçlarınca görüntülendiğinden
isimlerin çoğu da rusça kökenlidir)
Ay'dan Apollo
ve Luna uzay programlarıyla dünyaya 382 kg.
kaya örneği getirilmiştir. 20 sene sonra hala incelenmekte olan bu
örneklerden, ayın yapısı ve geçmişi hakkındaki bilgilerimizin
büyük bir bölümü elde edilmiştir. Örneklerin büyük çoğunluğunun
4.6 ila 3 milyar yaşında olduğu anlaşılmıştır. Oysa dünyada 3
milyardan daha yaşlı örnekler bulmak hayli zordur. Bu örnekler,
güneş sisteminin, dünyanın ve ayın oluşumu hakkında önemli
ipuçları içermektedir.
Ay taşı örneklerinden
önce, Ay'ın oluşumu hakkında bir fikir
birliği yoktu. Üç ayrı teori ileri sürülüyordu. Ay ve dünyanın
aynı zamanda solar nebuladan oluştukları, Ay'ın dünyadan kopan bir
parçayla oluştuğu ya da Ay'ın başka bir yerden gelip dünyanın
çekimine kapıldığı ileri sürülmekteydi. Ay taşlarının
incelenmesinden sonra ise, en çok kabul gören senaryo, en az Mars
büyüklügünde bir cismin dünyaya çarparak Ay'ı dünyadan kopardığı
şeklindedir.
Ayın bir küresel
manyetik alanı yoktur. Ancak yüzeydeki
kayalardan bazılarının manyetik özelliği, bir zamanlar ayın da
global manyetik alanı olduğu düşüncesini desteklemektedir. |
|
GÜNEŞ SİSTEMİ(GEZEGENLER VE ÖZELLİKLERİ)
GÜNEŞ SİSTEMİ
Daha önceki bölümlerde, gökyüzünü,
dünyadan (öncelikle de ülkemizden) görebildiğimiz şekliyle
sadece yıldız ve takımyıldızları ile göz önünde bulundurduk.
Bu ve takibeden bölümlerde ise Güneş Sistemimizi ele
alacağız. Bunu yaparken şimdiye dek edinilmiş bilgiler
ışığında sistemde mevcut cisimlerin hepsine olabildiğince
değineceğiz.
Ön Bilgi
Güneş sistemi; güneş, dokuz gezegen, bu
gezegenlere ait yaklaşık doksan tane uydu, cok sayıda
kuyruklu yıldız ve asteroid, ve madde içeren gezegenler
arası ortamdan oluşmuştur. Ayrıca yeni keşfedilmiş ancak
resmen isimlendirilmemiş pek çok uydu da içermektedir.
Sistemin iç bölgesi, Güneş, Merkür,
Venüs, Dünya ve Mars gezegenlerini, dış bölgesi
ise Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto
gezegenlerini içerir.
Gezegenlerin yörüngeleri, merkezlerinden
birinde güneşin olduğu bir elips şeklindedir. Merkür ve
Pluto'nun yörüngeleri nerede ise bir çember şeklindedir.
Gezegenlerin yörüngeleri, dünya yörüngesi ile aşağı yukarı
aynı düzlemdedir ve bu düzleme ekliptik adı
verilir. Ekliptik düzlemle güneş ekvatoru arasında 7
derecelik bir fark vardır. (dünyanın ekseninin, ya da
ekvator düzleminin ekliptikle yaptığı 23.5 derecelik açıyı
hatırlayın). Yörüngesi ekliptikten en çok sapan gezegen (17
derece ile) Pluto'dur. Sistemin dışından (Güneşin kuzey
kutbu doğrultusunda uzak bir noktadan) bakıldığında, bütün
gezegenler güneş etrafında aynı yönde (saatin aksi yönünde)
dönerler. Kendi eksenlerindeki dönüşleri de
Venüs, Uranüs ve Pluto dışında aynı yöndedir.
Temsili şekilde gezegenlerin büyüklükleri gerçekle doğru
orantılıdır. Resimde gezegenlerin uyduları gösterilmemiştir,
oysa ki, Pluto ve Merkür'den büyük birkaç uydu vardır.
Güneş sistemindeki büyüklük ve mesafeleri
daha iyi anlayabilmek için milyardabir (1/1.000.000.000)
ölçekte bir modelini inşa etsek. Ortadaki Güneş 1.5 metre
çapında, Dünya Güneşten yaklaşık 150 metre uzakta ve 1.3 cm
çapında (bir üzüm tanesi büyüklüğünde) görünür ve ay
dünyadan 30 cm uzakta olurdu. Jüpiter 15 cm çapında (küçük
bir kavun ebadında) ve güneşten yaklaşık 750 m. uzakta,
Satürn bir portakal kadar ve güneşten 1.5 km kadar uzakta,
Uranüs ve Neptün birer limon kadar, 3 ve 4.5 km kadar uzakta
ve en yakın yıldız 40.000 km kadar uzakta olurdu.
Sınıflama
Güneş sistemindeki cisimlerin
sınıflandırılması, sistemin şimdiye dek anlatılanlardan çok
daha karmaşık bir yapı olmasından dolayı pek de kolay
değildir. Klasik olarak, Gezegenler
(Güneş çevresinde yörüngesi olan büyük kütleli
cisimler) , Uydular
(gezegenlerin çevresindeki yörüngelerinde hareket eden
değişik büyüklükteki cisimler),
Asteroidler (büyüklükleri birkaç yüz km den
birkaç metreye kadar değişen, güneş etrafında yörüngeleri
olan, yoğunlukları yüksek küçük cisimler),
Kuyruklu yıldızlar (güneş
çevresinde hayli eksantrik yörüngeleri olan buzumsu
kütleler). Ancak güneş sistemi bu sınıflama ile
tanımlanamıyacak kadar karmaşıktır.
-
Plutodan büyük pek çok uydu ve Merkürden büyük iki uydu
vardır.
-
Muhtemelen daha önce asteroid olan ve gezeglerden birinin
çekimine kapılarak gezegen çevresinde yörüngeye girmiş pek
çok uydu vardır.
-
Kupier kuşağı cisimleri ve Chiron gibi cisimler bu
sınıflamada kendilerine yer bulamazlar.
-
Dünya/Ay ve çoğunlukla Pluto/Charon sistemleri çift
gezegenler olarak da değerlendirilirler.
Gezegenler değişik şekillerde sınıflandırılırlar:
Yapılarına göre:
-
Terrestrial (Dünya benzeri, kayalık) gezegenler:
Merkür, Venüs, Dünya ve Mars (Bu sınıftaki
gezegenler büyük oranda kaya ve metallerden oluşmuşlardır,
nispeten yüksek yoğunluktadırlar. Rotasyonları yavaştır.
Halkaları yoktur. Hiç ya da az sayıda uyduya sahiptirler.
-
Jovian (Jupiter benzeri, gazlardan oluşmuş) gezegenler:
Jupiter,Satürn, Uranüs, Neptün (Bu
sınıftaki gezegenler büyük oranda hidrojen ve helyumdan
oluşmuşlardır. yoğunlukları düşüktür, rotasyonları
hızlı, derin atmosferlere, halkalara ve çok sayıda
uyduya sahiptirler)
-
Pluto
(Çapları 13.000 km'den küçük olanlar)
-
Büyük gezegenler :
Jupiter, Satürn, Uranüs, Neptün
(Çapları 48.000 km'den büyük olanlar)
Merkür ve Pluto bazen (lesser) minik gezegenler olarak da
sınıflandırılırlar, Büyük gezegenler de genelde gaz
devleri olarak anılırlar.
Güneşe olan uzaklıklarına göre:
-
İç Gezegenler:
Merkür, Venüs, Dünya ve Mars
-
Dış gezegenler:
Jupiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto
Mars ve Jupiter arasındaki Asteroid kuşağı iki sınıf
arasındaki sınırı oluşturur.
Dünyaya bağıl pozisyonuna göre:
-
Alçak (Inferior)
gezegenler:
Merkür ve Venüs
-
-
Yüksek(Superior) gezegenler:
Mars, Jupiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto
-
Klasik Gezegenler:
Merkür, Venüs, Mars, Jupiter, Satürn
(Tarih öncesi çağlardan beri bilinen, çıplak gözle
görülebilen gezegenler)
-
Modern Gezegenler:
Uranüs, neptün, Pluto
(Modern
çağlarda keşfedilmiş, optik aletler kullanmadan görülmesi
mümkün olmayan gezegenler)
-
Gezegenlerin kendi çevrelerinde dönüş eksenleri ekliptikle
değişik açılar yapar. Aşağıdaki temsili resim Eksen
açılarını ve dönüş yönlerini göstermektedir.
|
Astronomi
Nebula Resimler
Astrophotography
Galaxy Resimler
Hiçbir
yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca
bu bir suçtur..! Tüm hakları
Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden
alıntı yapılabilir.
The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye / Denizli
Ana Sayfa /
index /Roket bilimi /
E-Mail /CetinBAL/Quantum Teleportation-2
Time Travel Technology /Ziyaretçi
Defteri /UFO Technology/Duyuru
Kuantum Teleportation /Kuantum Fizigi
/Uçaklar(Aeroplane)
New World Order(Macro Philosophy)
|
|