Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkey/Denizli
Ezoterizm EZOTERİK DÜNYA TARİHİ
Gezegenimizin bilinen
tarihi arkeolojik verilere dayanır. Hepimizin bilinen tarih ile ilgili genel
bilgilerimiz vardır ama ya bilinmeyen/ezoterik
tarihi? Sümer’lerin, Aztek/İnka/Maya ya da Afrika’daki Dogon yerlilerinin binlerce yıl önceden bugüne aktardıkları ve günümüz biliminin sınırlarını zorlayan bilgileri bize ne işaret etmek istiyor, kökenlerimiz hakkında hangi büyük gerçekleri saklı tutuyorlar. Ezoterik tradisyonlar gezegenimizin iki, üç milyar yıl önce oluştuğunu iddia ediyorlar. Bu gezegen üzerinde milyonlarca yıldır nice nice görkemli uygarlıklar evrim süreçlerinden geçtiler. Tradisyonlara göre son iki, üç miyar yılda dünya haritasında büyük değişiklikler ortaya çıktı. İlk başlangıçta tüm karalar büyük bir okyanusun ortasında tek bir kıta halindeydi. Bu kıtanın adı “Pangea” idi. Pangea sonradan parçalanarak o günkü dünya haritasını meydana getiren kıtalar çıktı. Sonra o kıtalar defalarca battı, çıktı. Bugünkü kıtaların ilkel biçimleri belirdi. Kuzey Amerika’yı meydana getiren Laurasia, Güney Amerika’yı oluşturan Gondwana, Avrupa, Kuzey ve Orta Asya, Hindistan, Antarktika, Afrika. Bunlar Akdeniz'le birbirinden ayrılmış durumdaydı. Uzun çağlar boyunca Laurasia ve Gondwana bir uçtan bir uca ormanlarla kaplıydı. Bu topraklar sonra buzullarla parçalandı. Dünyanın manyetik alanında birçok değişmeler oldu ve söz konusu topraklar birçok değişimlerden sonra bugünkü dünya haritasını oluşturdular.
Eskilerin inançlarına göre, ilk uygarlık
buzul çağından önce uzak kuzeyde kurulmuştu. Işık ve güzellik diyarı olan bu
bölgeye “Tanrıların
Toprakları”
adı verilmişti. Çinliler
imparatorlarının gücünü Ejderha Tanrı’dan aldıklarını düşünürlerdi.
Mısırlılar, “Parlak
İnsanlar”
ın , Ejderha
takımyıldızı doğrultusunda Kuzey Kutup yıldızını işaret ettiğini
söylerlerdi. Bazı Hint inançlarına göre, Aryanlar uzak kuzeyde bulunan
Sveta-dwipa (Beyaz
Ada) dan gelmişlerdi.
Tradisyonlar, gezegende dünya insanlığının
ikinci döneminin kutuplar civarında bulunan Hiperborea
kıtasında başladığını söylerler. Hiperboreonlar'ın
uzun boylu, kumral tenli, açık mavi gözlü, kumral saçlı güzel insanlar
oldukları söylenir. Tufandan önce kutup bölgelerinin oldukça sıcak alanlar
olduğu ezoterik tradisyonların genel bir
kabulüdür. Tufandan önce, kutup bölgeleri oldukça sıcak alanlardı çünkü
dünya, güneşe daha yıkan bir yörüngede dönüyordu, ekseni dikti. Dolayısıyla
mevsimler yoktu. EZOTERİZM VE GİZEMCİLİK
Ezoterizm,
evrensel gerçeklerin ve insanoğlunun binlerce yıldır sorduğu
‘ben kimim, nereden
geldim,
nereye gidiyorum’
tarzındaki sorularının, kozmik gerçeklere
en yakın haliyle; bu yüksek gerçekliği anlayabilecek yetenek ve bilgide
olanlara, aşama aşama bildirilebileceği
görüşü üzerine temellenen bir öğreti sistemidir.
Ezoterizme
Osmanlı kültüründe
"Batınilik"
denirdi. Batın; iç, iç yüz, gizli, içteki
anlamına gelir.Yani
"gizlide
olan"
anlamı vardır. Günümüzde ise tüm ezoterik öğretiler, bu çağın bir gerekliliği olarak büyük kitlelere sunulmakta, kapalı kapılar ardındaki binlerce yılın gizli bilgileri, her arayanın ya da her yolcunun hizmetine açılmaktadır. Ama bu yayılış ve açılım, bütün bunların dışında hala açıklanmamış ezoterik bilgiler yoktur anlamına da gelmemelidir. Şu anda açıklananlar tüm eski inisiyatik ve ezoterik okulların sembollere bürünmüş bilgileri… Muhakkak ki, bu dönemin de kendine has daha ileride açıklanacak ya da açılımı devam eden yalnız inisiyelere aktarılan bilgileri vardır… Ezoterizmin kökü, yeryüzünde ortaya çıkan, akıllı insanın yani ‘Homosapien’ in oluşumuyla başlar. Ezoterik yani Gizli Öğreticilik, insanlar arasındaki tekamül/evrim farkından ileri gelir. Anlayışı, kavrayışı, sezişi birbirinden farklı olan insanların elbette ki evren bilim hakkında elde ettikleri bilgiler de birbirinden farklı olur.
Ezoterik bilgiler denildiği zaman,
herkese
açıklanmayan ancak belli eğitimlerden geçip o bilgileri almaya hak
kazanmış kişilere verilen bilgiler kastedilir.
Bu bilgiler
sayesinde modern deyimiyle öğrenci ya da yolcu, klasik deyimiyle de
mürit kendisi ve evren hakkında çeşitli bilgiler elde eder. Daha
doğrusu, bütün bunlara ait evrensel gerçekliğe nüfuz etmeye çalışır. Bir
de bunun zıttı olan bir öğreti şekli vardır; Haricilik yada
"egzoterizm".
Buna da, türkçe bir karşılık olarak
"dışrak"
denilmektedir. Dışrak ve içrek öğreti. (ezo:
iç, egzo: dış)
Herkesin zihni aynı
yönde ve aynı şekilde çalışmaz. Söylenen bir söz, yapılan bir işaret,
işitilen bir ses, görünen bir manzara anlayış ve zihinsel yetenek
bakımından farklılıklar gösteren insanlar arasında, çok değişik
yansımalara, çok değişik çağrışımlara, çok değişik
ezoterik ve sembolik açılımlara neden olur. Derin semboller, farklı anlayışlara ve farklı zihin seviyelerinde bulunan insanlara ortak ve belirli bir anlam birliğini ancak bu tip şekillerle ifade edebilir. Çağlar boyunca da bu nedenle sembolizm, ezoterik bilgilerin temel yardımcısı olmuştur. EZOTERİK TOPLULUKLAR VE İNİSİYASYON - YAZININ BÖLÜMLERİ -
1- GİRİŞ
GİRİŞ
Evren ile Tanrı'yı bir ve aynı sayan öğretilerin ve inanç
sistemlerinin genel adı PANTEİZM 'dir. Tanrı ile evreni bir, aynı ve
özdeş kabul eden görüştür. Panteizm anlam olarak Tümtanrıcılık
demektir.
Panteizm'in temel ilkesine
göre, evrende bulunan her şey tek bir
Varlık'tan oluşmuştur. Gerçekte var olan bu tek varlıktır,
tüm nesne ve canlılar onun çeşitli görünümleridir. Eski gizemci,
Hermetik ve ezoterik toplulukların çoğunda Panteist ilkeler
benimsenmiştir ve tüm öğretiler gibi dejenere edilmeden önce de pek
çok insana yarar getirmiştir.
Yahudi mistisizmi Kabalacılık
tümüyle panteisttir. Vahdet-i vücut anlayışı ile Tasavvuf 'ta da
panteist olgu benimsenmiştir. Ezoterizmi,
bu toplulukların dejenere olmayanlarını ve halen aydınlanma
çalışmalarını sürdüren toplulukların işlevlerini yani
inisiyasyonu daha iyi kavramak için
Hermetizm ve
Neoplatonizm
ve Panteizm gibi temel öğretilerden mutlaka söz etmek gerekir
ki aradaki bağlantılar kurulabilsin.
Ezoterizmi benimseyen topluluklar, kendilerine özgü bir çalışma
yöntemi ve öğretisi olan topluluklardır. Üyeleri olmayan kişileri
çalışmalarına almadıkları gibi, gizli öğretilerini kendi üyelerinden
başkalarına açmayan örgütlenmelerdir. Bir
ezoterik topluluğun bu gizlilik özelliği, onun
"gizli örgüt"
olmasını gerektirmez. Ezoterik bir topluluğun ya da kurumun varlığı,
amaçları, ilkeleri, üyelerinin kimler olduğu, çalışmalarının nerede
yapıldığı, nasıl çalıştığı herkesçe bilinebilir.
Ezoterik ve gizemci bir topluluğun gizli olarak
nitelendirilebilecek tek yönü, üyelerinin kendi aralarında
yaptıkları inisiyatik bilgi
çalışmalarının içeriğidir. İkinci Doğuş
Ezoterik İnisiyasyon uygulamalı bir
çalışma biçimidir; "dışarıdaki",
"yabancı",
"harici",
"bigâne"
kişinin "içeri"
alınması, "mahrem"
kılınması, ezoterik topluluğun
"üyesi"
durumuna getirilmesi,
ezoterik bilginin ışığına kavuşması anlamına da gelir. İnisiyasyon yoluyla, kişi daha "yetkin" bir tinsel duruma girmekte, "üstün" bir evren anlayışına ulaşmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, inisiyasyon, en derin anlamıyla, bir çeşit "Üstün İnsana/tasavvufta İnsanı-ı Kamil” olarak adlandırılan insana yükseliştir. Temel işlevi, kişinin, dış yaşamındaki her türlü koşullu durumunun ötesine geçmesini sağlamaktır. Böylesi bir "Yüceltme" eylemi, evrenin özündeki "Büyük İyiliğin/Hayrü-Ala’nın" bireyde belirmesi, tanrısallığın insanda tezahürü olgusunu varsayar. Bu varsayım temelini Panteist düşüncede bulmaktadır.
Küçük
Sırlar
Büyük Sırlar Aşkın/müteal insan, tüm varlık tezahürlerini tek bir ilke ile isimlendirebilen ve isimlendirdiği bilgiyi de günlük yaşamda yaşayabilen kişi demektir. Bu olguyu daha iyi anlatmak için, “Her şey Tanrı’nın bir yansımasından ibarettir.” ifadesi kullanılır. Eflatun/Platon bu ifadeyi ilk kez çok net ifade eden bir filozoftur ama aslında ona filozof demek de pek yeterli değildir çünkü o Elözis inisiyasyon okulunu kuran bir “Büyük İnisiyedir”. İnisiyasyonda özü tanıma
Birey,
inisiyasyon yoluyla, kendi içrekliğinde
saklı olarak varolan özü
canlandırmaktadır. Bu bir
"iç gerçekleşme yani kendi özünü,
aslını tanıma çalışmasıdır”. Bu
nedenle, ezoterik inisiyasyon uygulanan
kişinin, belirli bir takım özellik ve eğilimlere baştan sahip olması
gereklidir.
Ezoterizm
(Batıniyye, İçreklik), bilgilerin ve
görgülerin kapalı bir topluluk içinde ve aşamalı olarak verildiği
çalışma ve öğreti sistemidir. Asıl gerçeklerin anlayabilecek yetenek
ve bilgide olan kişilere aktarılabileceği görüşü ezoterik sistemin
özüdür. Sistemin üç önemli özelliği vardır;
1) Öğretiyi alacak olanların
özenle seçilmelerinden sonra, inisiyasyon
yöntemi ile topluluğa kabul edilerek, yine aynı yöntemle
ilerlemeleri Ezoterik yaklaşımın özü; bireyin kendi kendini aydınlatamaması; bir disipline ve onu aydınlatacak bir grubun olması gerektiği olgusuna bağlıdır. Ezoterik öğretinin bu uygulamasına karşın mistisizm tasavvuf ve gizemciliğin; bazen işte bu noktada, ayrı görüşte olduğu durumlar ya da uygulamalar da olmuştur. Mistik kişi yani mutasavvıf, gizemci çoğu zaman elini eteğini dünyadan çekmiş bir "münzevi"dir, düzen ve denetimini tek başına kurar ve günlük yaşamın dışındadır. Gerçeğe bir anda "sezgi" yoluyla varır. Oysa, ezoterizmde, kişi ancak "inisiyasyona" dayalı (initiatique) bir grup, bir örgüt tarafından ışığa kavuşturulabilir. Ezoterik örgüt kişiye, öncelikle ruhsal bir etki aşılar, sonra bu etkinin üzerine bir "öğreti" kurmaya çalışır; bunu yaparken de belirli bir hiyerarşik yapıyı ve disiplini izler. Mistisizm'in bazen salt bireysel düzeyde kalabilmesine karşın, ezoterizm daima örgütsel bir yapıdadır. Aslına her iki uygulama da doğrudur. İçe doğuşlarla aydınlanma da mümkündür ama disiplin olmadan bu aydınlanma hali korunamaz. İster ezoterik bir grupla çalışılsın, ister bireysel uygulama yapılsın sonuç hiç fark etmez. Aydınlanmak, özüne ulaşmak isteyen kişi erdemli disiplinli ve çalışkan olmak zorundadır. İnisiyatik çalışmaya giren kimse önce kendinin en kaba yönlerinden, içgüdülerinden başlayarak; giderek en üstün şuur hallerine kadar uzanır ve İnsan-ı Kamil denen olgun ve evrimleşmiş, belirli bir seviyeye ulaşmış insan haline gelir. İnisiyasyonun özdeki amacı; inisiye olan kişiyi İnsan-ı Kamil haline getirmektir. Ve bunun olması için de muhakkak ruhsal bir etkinin bizden geçip başka bir yere gitmesi gerekir. Gelen etki ya da tesir bizde saklı kalır ve başkasına akmazsa inisiyatik bir öğreti alıyoruz diyemeyiz. Ancak incelmiş bir egoizm yaşıyoruz diyebiliriz. İnisiyasyonun gizemi
İnisiye
olan kişi üzerinde oluşturulan ruhsal etki, esas olarak,
inisiyasyon töreninin
"haricilere aktarılamaz"
olan temel niteliğidir. Aristoteles, Eleusis
Gizemleri'nden söz ederken,
"öğrenmek yerine
hissetmek"
diyordu. İnisiyasyon
sırasında da, aktarılan bir öğreti yoktur, yaşanan yoğun duygular
vardır. Ama, bu duygular, ileride öğretinin serpileceği uygun zemini
yaratmaktadır. Bu durumda, inisiyasyon yoluyla, birey kendi kendini "gerçekleştirmekte", yetkinleşme sürecine ilk adımı atmakta, kendi özünde saklı olanları kuramsaldan eylemsele yöneltmektedir. Üstelik bu durum bir kez kazanılınca, bir daha yitirilmeyen bir niteliktir. İnisiyasyon olgusu artık sürekli bir "durum"dur. İnisiyeye bir daha kapanmayacak bir kapı açılmıştır. İnisiye olmak bir daha geri alınamaz bir özelliktir.
İnisiyasyon
Törenleri İnisiyasyonda uygulama Töreni tamamlayan üstat bir birey olarak hareket edemez. O bir zincir halkasıdır. Kendini aşan bir tesirin, kuvvetin aktarıcısı durumundadır. Demek ki hem üstat hem de inisiye adayı bakımından hiçbir şekilde bireysellik konusunun ortaya çıkmaması gerekir. İnisiyasyona alınacaklar için üç ana şart aranır; -
Eksiksiz bir niteliğe sahip
olacak üye. Bulunduğu ortamdaki anlayışa uygun olmak şartıyla eksik
niteliklere sahip olmamalıdır Ayrıca inisiye adayının ya da diğer adıyla yolcunun derin sezgileri olan duyarlı bir kişi olması gerekir. Hem kendindeki hazineden, hem doğadan, hem de gerektiğinde ruhsal dünyadan sezgi alabilmelidir. Bunlar gereklidir çünkü inisiye gelecekte, akmakta olan spiritüel tesiri başka yönlere ve kişilere de yöneltebilmeli ve onların da aydınlanmalarına destek verebilmelidir. İnisiyasyona kabul edilmek için emredici 4 temel şart daha vardır; - Beden temizliği: Beden temizliği denince sık sık banyo yapmak anlaşılmamalıdır. Beden temizliğini oluşturan asıl unsun bedenin ruhsal ve fiziksel beslenmesindeki temizliktir. Kirlian metotlarıyla ortaya çıkan bedene ait tesirlerin doğru ve doğal beslenmeyle ahenkli bir hale getirilmesidir. Alkol, esrar, afyon gibi zehirler, aşırı ve karışık yemekler ve aşırı cinsel istek, doğal olmayan gıdalar bedeni kirletir. - Duygusal asalet: Duygusal asalet, insanlara karşı gerçekten insanca duygular içinde olmaktır. Şefkat, merhamet, onların onurunu kendi onuruymuş gibi korumak, duygu açısından diğerlerine karşı menfaat hesapları içinde bulunmamak gibi. - Mantal zihin genişliği: Bu genişlik inisiye adayı için çok şey ifade eder. Zeka gerektirir, aklın belirli biçimde bazı kurallara bağlı olarak çalışmasını gerektirir, çok iyi gözlem yeteneği ister. Birbirine bağlanarak giden bir mantık önemlidir. Çevremizde olup bitenleri belirli ve kaba açılardan görmek değil, daha süptil ve çok değişik açılardan da görmek mahareti ve insanlara karşı hoşgörü de mutlaka olmalıdır. - Spiritüel yükseklik: Belli bir derecede olgun bir varlık olma özelliğidir. Yeteneksiz insan inisiye edilemez. Bu nedenle halka özgün inisiyasyonlar vardır. Halk masalları da bunlardan biridir. Özel sihirli kılıçlar, hayat suyu, kaf dağının ardındaki kase gibi semboller halk için düşünülmüştür. Günümüz modern inisiyasyonlarında ise törenlere ve ritüellere pek gerek yoktur. Tarihsel süreçte tören ve ritüellerde büyük sapmalar ve dejenerasyonlar yaşanmıştır. Bugünün ezoterik yolcusu için en güzel tören yaşamın kendisidir. Ve gayretli bir insan kendi yolunu açabilir. Çünkü artık inisiyatik sır olarak kabul edilen eskinin tüm bilgilerine her istediği zaman ulaşabilme gücü vardır. Bir tören dikkatinde, kendini keşfediş serüveni gibi yaşanan yaşam en iyi okuldur. Disiplin, kendine saygı ve her gün kendini aşma gayreti içinde olmak; aydınlanma basamaklarını her gün tek tek çıkmak anlamına gelir. Gizemci aradığı ışığa, bilgiye bir anda sezgiyle ulaşabilir. Buna karşılık, inisiye olmuş kişi, bilgiyi ancak, zamanla ve bir takım aşamalardan sırasıyla geçerek elde eder. Bu nedenle, inisiyasyon yolu, uzun, çileli, aktif katılım gerektiren bir yoldur. Bunun sonucu olarak, inisiyasyonu temel alan tüm ezoterik örgütlerde, hiyerarşik bir yapı oluşmuştur. İnisiyasyonun çeşitli aşamaları, üyelerin ulaştığı varsayılan çeşitli yetkinlik düzeyleri, bir takım "derece" lerle, "rütbe" lerle belirlenmiştir. Hiyerarşinin gereği olarak, her ezoterik örgütlenmede, üyelerin seçilmesine, törelerin gözetilmesine, geleneklerin sürdürülmesine egemen olan, çoğunlukla oldukça karmaşık ve ayrıntılı bir organizasyon bulunur. Aynı şekilde, ritüellerin izlenmesinde de, yine hiyerarşik yapının gereği olarak, disipline sıkı sıkıya uyulur.Bu sıkı disiplin inisiyenin gelecekte yer alacağı tüm alanlarda çok başarılı olmasının tek sırrıdır. Kendine sahip olamayanın bazı evrensel sırlara sahip olması pek mümkün olmadığı düşünülür. İnisiyasyonun gizemi uygulamada saklıdır. İnisiye adayı iken, inisiye olurken ve olduktan sonra süregelecek uygulamalardan hoşlanmayanların, disipline olamayanların , kaşif ve araştırmacı ruhu taşımayanların, yeterince cesur ve dürüst olmayanların, ne kadar zor olursa olsun doğru yolda yürümekten korkmayanların yolu değildir, inisiyatik yol ezoterizm yolu ve bu yolun gizemleri kendini tanımaktan ve aşmaktan korkmayan cesur insanların yoludur ve o yol, gizemlerini ancak böylelerine açar. Sonuç olarak; ezoterik inisiyasyon; kişinin önceden belirlenen eğilimleri ve özellikleri üzerine yapılandırılan, belirli bir ruhsal etki yaratarak, kişinin bilinçaltına yönelen, bireyin kendisinin uygulayarak tamamlaması gereken "saklı özün gerçekleştirilmesi" çabasından oluşan üçlü bir süreçtir.
EZOTERİZMDE KABBALAH - KABALA ÖĞRETİSİ
GİRİŞ
Kabala’nın ezoterik
tarihi, gerilere doğru gidildiğinde Hermetizm'e
ve Yeni Platonculuğa kadar uzanır. Kabala’da köken olarak etkin
Hermetik ve Yeni
Platoncu etkilere rastlanır. Kabala
İbranice'den gelmektedir ve genel olarak dilimize
"gelenek" veya
"alınan sözlü gelenek"
olarak çevrilmiştir.
13. asır Kabala felsefe ve
ritüellerinin etüdünde başlatıcı olarak önemli bir isim olan Kör İshak,
sadece İbrani değil, aynı zamanda erken Grek ve Hıristiyan
Gnostik metinleri ve ayrıca Basralı
Sufi tarikatı olan
İhvan-üs-Safâ
adıyla anılan
“Beyaz
Saf Kardeşlik Örgütü”
nün çalışmalarını da
inceledi. Bu kişi o zamanların önemli
"Provencal"
okullarının başındaydı.
Avrupa’nın,
karanlık
çağın sancılarını yaşadığı bu dönemde, insan bilincinde büyük
sıçramaların olduğunu söylemekte yarar vardır. Avrupa'da Pirene
Dağlarının kuzeyinde yaşanan cehalet ve hoşgörüsüzlüğe rağmen, o
sıralarda Arap hakimiyetinde olan İspanya'da
dinler arası hoşgörü yaşanıyordu. Hıristiyanlar ve Müslümanlar Orta Doğu
ve İspanya'nın kontrolü için savaşırken, Yahudi entelektüeller Arap
İmparatorluğunda güç ve mevki ediniyorlardı.
Zohar/ Aydınlık Kitabı, Sefer Yetzirah/Oluşum Kitabı birlikte tüm Kabalistik öğretinin, meditasyon ve ritüelinin temelini oluştur. Kutsal Kitaplar üzerinde yorumları Batı Mistisizm öğrencileri yani Batı teozofisi ve ezoterik çalışmaları için de derin bir bilgelik hazinesidir. Kabala'nın Batı tarihinin en güçlü ve etkili mistik felsefelerden biri haline gelmesinin nedeni İspanya'da, özellikle Catalonia bölgesinde ve Güney Fransa'da Provencal bölgesindeki bu faaliyetlerden ötürüdür. KABALA YAZILARIMIZ İÇİN KAYNAKÇA:
HERMES'İN KAYIP SÖZLERİ Şimdi sen bu
sırları öğrenmiş olduğuna göre,
Ezoterik öğreti
sisteminin doğuşu, insanoğlunun doğa yasaları üzerinde düşünmeye
koyulması, doğanın ve evrenin gerçeklerini arayıp bulmaya başlaması
kadar eskidir. Ulaşılan gerçekleri insanların büyük çoğunluğu ya
anlayamamış, ya tepkiyle karşılamış, ya da bunları kendi çıkarları için
kötüye kullanmaya kalkışmışlardır. Bilginin ehil olmayan
ellerde, maddi kazanç, şan, şöhret ve egonun her türlü doyumu için
kullanılması, hem kullanana ödenmesi gereken kozmik bir borç, bir tür
karma yüklemekte hem de bilginin böyle kullanılmasına alet edilen
kimselerin de yaşamlarının büsbütün karışmasına neden olmaktadır.
Ezoterizmde, herkese duyurulması
sakıncalı
görülen bilgilerin, yalnızca belirli bir ruhsal kültür düzeyine erişen
ve ruhsal bir eğitim alabilecek kapasitede olan kişilerce
anlaşılabileceği gerekçesi, kapalılığı zorunlu kılmıştır. Ezoterizm uygulayan toplulukların çoğunluğu, ulaştıkları gerçeklere ilişkin bilgi ve bulgulardan yalnızca kendi üyelerinin yararlanmalarını öngörmez; kendi dışlarındaki toplumu ve tüm insanlığı da gözetirler. Çünkü bu tip bilgilerin bir tür ışık kardeşliğinin ürünü olduğunu ve hak eden her insana açılması gerektiğini çok iyi bilirler. Ne var ki, yeterince uyumlu bir ortam sağlanmadıkça, gerçeklerin gelişigüzel bir biçimde ortaya dökülmemesini ve saklı tutulmasını yararlı ve hatta gerekli bulurlar. Bu yaklaşımın doğal sonucu olarak, gerçeklerin topluluk dışına yayılması, insanlığa mal edilmesi gecikebilir. Gerçi günümüzde tarihin
sararmış yaprakları arasındaki bu gizemli bilgiler artık her dileyene
sunulmakta ve onun bilgi hazinesi, kadim öğretiler ve uygulamaları
açısından da zenginleşmektedir.
Ezoterizmin işlevi, bazılarınca bilinen kozmik
gerçeklerin,bu gerçekleri bilmeyenlere
aktarılmasından ibaret değildir. Ezoterizmin
işlevleri arasında, topluluk üyeleri arasında uyumlu bir iletişim
sağlamak olgusu da vardır. Bu iletişim sayesinde, bilgileri geliştirmek,
derinleştirmek, yenilemek, genişletmek ve olgunlaştırmak için olumlu bir
yapının, bir zincirin kurulması da çok önemlidir. Ezoterik sistem içinde bilgileri öğrenmeye başlayan kişi, yalnızca kendisi için öğrenmekle yetinmemeli, bilgilerini birleştirip olgunlaştırarak başkalarına da yararlı olmaya çalışmalıdır. Zaman içersinde gösterdiği çabalar ile yükselerek daha derin olan ezoterik bilgileri almaya hak kazanır. Ezoterik öğretinin verildiği hiçbir okul veya sistemde harici bilgileri eksik olan adaylara ezoterik bilgiler aktarılmaz. Bunun nedeni, insanın mükemmele ulaşabilmesi için iç ve dış aleminin tam bir bütünlük içinde olması gerekliliğidir. Ezoterik düşünce sistemi ise, bunların üzerine çıkmayı, ruhsal bilgileri sözleriyle değil, özleriyle yorumlamayı, "inancın" "akıla" aykırı olamayacağını hatta inancın çağın gereklerine uygun olarak mutlaka bilimle de desteklenmesi gerektiğini ve insanların akılları ve vicdanlarıyla "neden" lerini, "niçin" lerini anlayamadıkları bilgilere inanmak zorunda bırakılamayacağını ifade eden bir görüşü temsil eder. İşte bu nedenle ruhsal öğretilerin özünü değil, şeklini anlayabilenler tarafından sürekli ret edilmiş, bu görüşe taraftar olanlar yoldan çıkmakla her zaman ve her yerde suçlanmıştır. Oysa ki, ezoterik öğretiler, yolu ve inancı derinleştirir ve birey şartları dışsal olarak uygulamaktan vazgeçip, hepsinin tek tek nedenlerini, niçin'lerini öğrenir. Böylece vicdanının sesini, yüreğinin sesini daha çok duyar olur. HERMETİZM
Hermetizm
kavramı, Eski Mısır inancındaki tanrılardan biri olan
"Thoth"un
Yunanca'daki karşılığı olan
"Hermes"
kelimesinden gelir. Bir başka deyişle Hermetizm,
Eski Mısır felsefesinin Eski Yunan'daki karşılığıdır.
Osiris'in
müritlerinden olan ve ondan 6 bin yıl sonra
yaşayan Hermes, ya da diğer bir adıyla
İdris, günümüzden 16 bin yıl önce, beraberindeki bir güç ile
Atlantis'ten Nil deltasına çıktı. Burada bir
Atlantis kolonisi kurdu ve Osiris dinini
Mısır'da yaymaya başladı. Sais'de bir
tapınak inşa eden Hermes için, Mısır'ın ünlü
"Ölüler Kitabı"nda,
"ilahi kelamın efendisi ve
ilahi sırların sahibi"
denilmektedir. Hermes, kadim astrolojinin
yani işin aslı olan ezoterik astrolojinin de
yeryüzüne inmesine neden olan kişi kabul edildiği için astrolojinin de
babası sayılır.
Eski Mısır'daki
Hermes Öğretisi tamamen
ezoterik ve inisiyatik bir öğretiydi.
Örneğin; belirli düzeye gelmiş
insanlar, gizli toplantılarda tarikatın törenlerini yaparlar, ruhsal
duygularını ve düşünülerini açıklarlar, daha küçük dereceli üyeleri
eğitirlerdi. Pithagore,(Pisagor)
bunların arasında yetişmiş bir hermetiktir.
Yine eski Mısır'dan kökünü alan
İskenderiye Okulu ve eski Yunan'dan çıkan
Néoplatonisme/ Yeni Platonculuk gibi
felsefi düşün sistemlerinin kuruluş biçimi ve düşünce yanları için
hermetiktir diyebiliriz.
Menfis Tapınağı İşte Pisagor, Eflatun/Platon ve tapınaklar... KABALA’DA EZOTERİK VE TEOZOFİK YORUMLAR Kabbalah ya da dilimizde kullanılan adıyla Kabala, Yahudiliğin ezoterik ve teozofik yorumu olup, içsel bir yolculuğu yani inisiyasyonu işaret eden; kutsal simgeleri, evrenin doğasını ve insanın kaderini Yahudi terimleriyle açıklayan ruhsal bir öğretidir.
Ruhsal akışlar
yoluyla elde edildiği kabul edilen bu bilgiler, Yahudi inisiyasyonunun
ketumiyet geleneğine bağlı olarak, asırlarca dışarıya sızdırılmadan
devam etmişse de artık günümüz şartlarına ve bilginin her an her
araştırmak, öğrenmek isteyene ulaştırılması prensibine dayanarak;
öğrenmek isteyen araştırmacılar bu öğreti hakkında da genel bir bilgiye
sahip olabilmekteler.
Kabalistik geleneğe
göre Tanrı, Hiçlik hakikatinin içinde, Tanrının her şey ve hiç bir şey
olduğu boşluğundan, tezahür etmemiş mevcudiyetin yani Hakikatin ilk
oluşumunu yarattı.
ADAM
KADMON VE EVRENSEL İNSAN
Bu tezahür etmiş dünyada Adam Kadmon’un fonksiyonu, Hakikatin tezahür etmemiş yanını sürekli bir tezahür haline getirme vazifesini görmektir. Ve bu tezahür yani oluşum, evrensel enerjilerin Adam Kadmon’a akışı süreklidir. Her anda oluşur. Bu süreç tam şimdidedir, bu andadır, ve her bir an Evrensel Yaratım’ın değişime uyum sağlamasıdır. Bu denge sürecinin boyutu o kadar kapsayıcıdır ki, en muazzam kozmik olaydan boşluğun kıyısındaki en ufak olguya kadar bütün olanları içine alır. O’nda her şey varlık olarak ve hiçlik olarak, varoluşun ve yokluğun kutupları arasında süzülür. Tüm Hakikat, bu nedenle her haliyle bir varoluş yani mevcudiyet barındırır. Her şeyden önce şunun üzerinde düşünülmelidir; göreceli/ rölatif dünya hiç durmayan, son bulmayan bir hareketle, devinimle varolmaktadır, fakat buna rağmen “Mutlak”, içine nüfuz eden bir suskunluk, sessizlik ve boşluk olarak her zaman onun içinde bulunur ve onu kapsar.
Manifestation Kabala’nın sözel geleneği varoluşu şöyle açıklar; “Tanrı kendini göstermek istedi.” Yazılı geleneklerde, varolmaktan önceki durum “Yüz yüze devamlı bakmaz”, tam özgürlük ise “Tanrının her şeyi geri çekmesi” yani Ayınsof ’un geri çekilmesi, aynanın içindeki görüntünün dışarıya çıkması şeklinde açıklanır.
Zimzum’un bu eylemi
ise Rabbinicol’un (Yahudi ezoterizminde Kabala bilgesi) söylediğinde
gizlidir. Buna göre, Tanrının yeri dünyada da olabilir, ancak dünya
Tanrının yeri değildir. Kutsal davranışlar sembollerle ifade edilir;
Örneğin, boşluğu çevreleyen Ayınsof veya sonsuz ışıktan yayılan huzmeler
çevreden merkeze akar. Bu Kav veya kutsal arzu huzmeleri 10 değişik
yayılma katmanından dağılır. KABALADA DÖRT DÜNYA SEMBOLİZMİ
Önceki bölümlerde yaptığımız
açıklamalardan ortaya çıkan ince tertipteki metafizik ve ezoterik
şekillendirmeler, bu bölümde aktarılacak olan yaradılışın dört evresi
olgusunu rahat kavramayı sağlayacaktır. Kabala’ da bilginin 10 katmanda açılışına Sefirot adı verilir. Her sefirahtaki anlık dinamizm, minyatür ağacın damarlarındaki özsu akışına benzetilebilir. Bu dinamizmi ve bilgi açılımının astrolojideki karşılığı ise Feleklerdir. Kutsal metinlerde de bilgi 10 emirle açılım gösterir. Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter, Satürn Feleğinin üstündeki sekizinci Felek Burçlar Feleği yani Zodyaktır, onun üstünde Atlas Feleği vardır. En tepede ise İslam Kozmolojisinde büyük bir önem taşıyan Arş-ı Azam yani Her Şeyi Kuşatan vardır.
Hermes’e göre “Yukarıdaki aşağıdaki gibidir ve aşağıdaki yukarıdaki gibidir.” Astrolojideki Felekler sistemi, makrodan mikroya inişin bir simgesi gibidir. Yukarıdaki aşağıdakine benzer ilkesine uygun olarak incelenen bu açılışların ve yayılımların astrolojideki karşılığı bireysel doğum haritalarındaki işaretleri doğru değerlendirip, haritaların evrensel akışa göre yönlendirilmelerine destek vermektir.
Astroloji evrensel enerji akışının,
gezegenlere ve bireylere inişinin yönünü ve görünenin ardındaki
görünmeyendeki etkilerini araştırırken; gök cisimlerinin pozisyonlarını,
yaydıkları titreşimlerin insan yaşamı üzerindeki etkilerini de açığa
çıkarır ve aslında ruhsal bir araştırma alanıdır ve özellikle gidilecek
yolu işaret etmeye çalışır. Günümüze ulaşan ve halen yozlaşmamış haliyle
korunan sağlam temelli astroloji bilgileri, kadim astrolojinin temel ve
ezoterik bilgileridir.
Titreşimlerden ve enerjilerden ibaret
bir evren anlayışına sahip olan eski astrologlar, astrolojiyi
çevrelerine şirin göstermek ya da onların tepkilerinden çekinerek,
astrolojinin bu kadim özelliklerinden taviz vermek yerine, gerçeğe her
zaman korkusuzca yaklaşmışlar ve özellikle geleceğe yönelik
öngörülerinde, sadece yıldız haritalarının yorumlarıyla yetinmeyip,
sezgilerini ve tüm psişik yeteneklerini de çekinmeden kullanmışlar ve
bilgilerini insanlardan saklamak gereğini duymamışlardır. Aksine asli
görevleri olan işaretleri doğru değerlendirme vazifelerini yerine
getirmeye çalışmışlardır.
Kabala’ da ise,
Hayat
ağacı belirmenin yani oluşumun kutsal dünyasını teşkil eder ve varoluş
ilk önce buradan başlar. Bu dünya
Azilut'tur.
(İbranice 'de yakınlık demektir) Azilut dünyasının doğasında, varolan
bütün dinamikler ve kurallar tam olarak mevcuttur, çünkü orası saf
iradenin (isteğin) olduğu yerdir. Kutsal varoluş, büyük kozmik
çemberlerin dizilişi boyunca yaratılış, en yüksek gök kubbeden en küçük
parçaya kadar uzayda halka halka yayılacaktır. Sonsuzluktan şu ana,
çağlardan haftalara ve oradan da günlerin sonuna vardığı zaman her şey
tam olur.
" Bu dört evre Tetragrammaton (dört kutsal harf) veya Tanrının en özel ismi YHVH 'nin dört harfiyle de açıklanabilir." KABALADA ATEŞ, HAVA, SU, TOPRAK VE ADEM
Dört dünya aynı zamanda en alt
sefirah olan Malkut (Krallık) ve tüm sefirahların kaynağından
çıkışlardaki 4 evreyi de simgeler. Astrolojideki karşılığı astrolojinin
dört temel gücü olan ateş, hava, su, toprak elementleridir.
Element, Grekçe’de
“elementa”
kelimesinden türemiştir ve bir merdivenin ilk basamaklarına tırmanmak
anlamına gelir.
Örneğin;
1. Katman ateş ile
birleşmiştir, Keter’e en yakın olandır ve sembolik olarak da
saf istek'tir.(irade)Tanrısal
Çağrı Yine Kabalaya dönecek olursak ateş, hava, su, toprak dörtlemesinde, her katman bir üsttekinin özelliklerini ve aktivitelerini kapsar, böylece her alttaki katman da daha kompleks ve kaynaktan daha uzaktır. Azilut kendi içinde tamamıyla realize olmamıştır. (gerçekleşmemiştir) Öyle ki, bu bir eve sahip olmaya benzer, düşünülmüş ama henüz prensipte karar verilmemiştir. Şekil olarak dizayn edilmiş ve projenin tohumu oluşmuştur. Azilut'un doğasında varolan dört evre gibi bunlar kendilerini dört büyük kademede gösterirler, her biri kendi içinde bir dünyadır. Yaradılışın kozmik oluşumu (hava) Beriah'tır. Azilut’ta (ateş) düşünülen, Yetzirah’da şekillerin (sıvı) olma dünyasıdır, hareketlerin (katı) dünyası ise Assiyah’tır. Her katmanın (tabakanın) kendi ağacı vardır, her dünya kendi içinde Azilut ağacının oluşumunu ve her biri kendi içinde kendi gerçekliğini taşır. Bu idrakın merkezi ile bir dünya ve diğerleri arasındaki ilişkinin anlaşılması Kitab-ı Mukaddes'te İbrani bahislerinde konu edilir. Tevrat'ta “benim ismimle çağırın” sözü Azilut’un özüdür, bu sözün anlamı şudur: Her sefirah bir diğerini bir Tanrı ismiyle bağlar. Keter (taç)’in ismi Ehyeh Asher Ehyeh'dir, Ben Olan Ben veya Ben Benim demektir. Bu bütün varolanların başlangıcı ve sonudur. Hokhmah (hikmet) ve Binah (anlayış), YHVH ve Elohim'dir. Eski inanışa göre bunlar Merhamet ve Tanrının görünüşüdür. Tiferet (güzellik), YHVH Elohim adıyla anılır, yukarıdaki üç sefirahın alanlarının merkezinde yer alır ve Tanrının yaratıcılığıdır. Sefirotun diğerlerinin de kendilerine ait isimleri vardır. Genesis’in (yaratılış) açılış cümlesine dayanarak diğer sefirahların adları bazı kabalistler tarafından Elohim olarak kabul edilir. Baraşit Bara Elohim cümlesi başlangıçta Elohim yaratıldı demektir. Elohim sözcüğü çoğuldur ve burada yaratılma oluşumu Tanrının özellikleri olarak başlar, kutsal isimler olarak somutlaşır ve yaratılış dört olarak adlandırılır. Genesis’in ilk bölümü, yaratılışın daha önce var olan Kutsal dünyadan (hayat ağacının kökü) açılımı olarak anlaşılmalıdır (fılizlenme). Bu konu, Yahudilerin ekzoterik kozmogonisinde (evrenin oluşumunu inceleyen bilim) sıkça rastlandığı halde, İncil’le ilgilenen kişilerin çoğu tarafından halen bilinmemektedir. Yüzyıllardır tartışılan “yaratılışın yokluktan 4’e gelmesi” olayı, bu konunun kapsamına girmektedir. Bu tartışmalar, daha önceden var olan kutsal yayılmanın bilinmemesinden kaynaklanmaktaydı. Daha önceki varoluş açıklaması ise “Tanrı evreni yaratmadan, şekillendirmeden ve yapmadan önce Tora ’ya (öğreti) danıştı” şeklindeydi. Yaratma, iradesinin oluştuğu zaman başladı, yahut Ben Benim dediği zaman başladı, bu çağrı Azilut ağacının kalbinden yayılır ve Azilut ağacı Tiferet'tir. Burada yaratıcı Tanrı, Azilut’un üç aşağı katmanından yeni ağaç ve yeni dünyayı yaratır, şekillendirir ve yapar. Beriah’ın bu dünyası Kitab-ı Mukaddes'e göre yaratılışın 7. gününde açılmıştır. 1. günde Nezah, Hod ve Malkut’un oluşturduğu Azilut üçlüsü, Beriah ağacının en yüksek üçlüsü olur. Bunlar yaratıcı hikmet, anlayış, güzellik veya Hokhmah, Binah ve Tiferet’tir. Yaratılışta bu olaydan şöyle söz edilir. Gökkubbenin yukarıdaki sular ve aşağıdakilerin arasında bölünmesidir, buna bölünmüş dünya denir. Sonraki 5 gün yaratılış ağacının adım adım açılmasıdır. Her katman sefirahlara bağlanır. Bu, yaratıcının en alttaki Beriatik sefirahda (Malkut-Kingdom) son günde dinlenmesine kadar sürer. Böylece iş mükemmel bir şekilde biter.Kabalistler buna Edom’un Kralları adını verirler. Edom’un Kralları, Kitab-ı Mukaddes'e göre, İsrail’deki krallardan önce hüküm sürmekteydiler. Söylendiğine göre, onların başarısızlık nedeni, bir sütunun veya bir sefırahın aşırılığıydı. Başlangıçtaki yaratılış, ancak dengede olursa başarılıdır. Yaratılışın (Genesis) 2. faslında tüm olay tekrarlanmış gibidir. (Ayet 1:27 ve Allah insanı yarattı: ‘Vayivra Elohim et ha adam’) (Ayet 2:7 ve Allah insana şekil verdi: ‘YHVH Elohim vayitzer et ha adam’) Edebi olarak, şekil verdi ve yarattı kelimeleri arasında çok fark vardır. 2. bahis sefirotik ağacın diğer ve daha kompleks işleriyle ilgilidir. Buna da Olam ha yezirah denir: şekillenme dünyası. Bu dünyanın özelliği devamlı değişen fenomenlerdir. Tanrısal irade ile yaratmanın dinamiğinin birlikte çalışmasıdır. Bir fikir olarak dizayn bölümünde, mimarın isteği (Azilut), yaratmak için karar verme (Beriah) ile karşılaştırılabilir. Beriah’da yapının inşasından önce detaylar belirlenir. Yezirah, farklılık ve karmaşıklığın egemen olduğu yerdir. Burada yaratıkların Beriatik ruhları değişik katmanlarda yer alır ve onların türleri burada belli olur (at, köpek vb.). Yezirah dünyası Eden bahçesidir, burada hem erkek, hem de dişilik özelliği olan ( Androgynous ) insan yaratılmıştır (Genesis 1:27). Beriah'da cinsiyetler kesinlikle belirlenmiş, adem ile havva olarak ayrılmıştır ve erkeklik ile dişilik yansımaları diğer sütunlara yayılır.
4. Dünya Assiah’dır,
bir üstteki alttakini üreterek, yani Yezirah dünyasından ortaya çıkar.
Genesis bu konudan “Eden’den akan ırmak” olarak bahseder. Hayat ağacının
içinde doğal olan dört katmanın ve ayrılmış dört dünyanın da tekrarıdır.
Yapmanın veya element ve hareketin bu en alt dünyası, bizim Adem ve
Havva olarak yaşadığımız dünyadır. O kendini evrende ortaya çıkarır ve
biz onu duyularımızla deneyleriz. Bu deneyleme onun katılığı, sıvılığı,
gazlığı ve radyoaktif özellikleri iledir. Bu da güç ve şeklin, sol ve
sağ sütunların özellikleridir. Bunlar fenomenlerin doğal kanunları
altındaki etkileşimlerinden daha fazlasının farkındadırlar ve tüm
varoluşun içinden geçen yüksek dünyaların fiziksel alanları olarak
görülürler. Bazı fizikçiler atom altı çizelgeye dayanarak, bütün bu
sonsuz galaksinin ardında başka tür bir evren bulunabileceğini
söylerler. Dört dünya varoluşun her yerine sinmiştir. Şematik olarak, Yakub’un el merdiveni ile bir dünya ağacının sonsuz yapısından yükselmesi olarak görülebilir. Böylece Tanrının iradesi ve bütün varolanları birbirine bağlayan akış, yayılan her şeyin içindedir. Her durumdaki yüksek dünyanın tabanı alttaki dünyanın Vahiy (Daat) olarak temelini oluşturur. Bu planda görülür ki, sefirotun sıralanışı, eksen üzerinde açılışı ve böylece bu uzun hat, yahut Tanrısal iradenin Kav’ı bütün dünyaların etrafını sarar. Dört dünya birçok şekillerde gözlenebilir. Aynı merkeze ait geometrilerden (biçimlerden) ademin antropomorfik benzerliği veya salonların veya bahçelerin kutsal tepelerinin ardarda gelmesi gibi. Şu unutulmamalıdır ki, hiçbir imaj gerçeği zaptedemez; bir portrenin, ne kadar derin anlamı olursa olsun, bir kişinin yalnızca bir görünüşünü yakalayabildiği gibi. Kabala, gerçeklik konusunu açıklayan tüm formları değiştirmiştir. Onun amacı varoluşun bir imaj haline getirilmemesi ve bir sonsuzluk olarak düşünülmesidir. Bu dünyanın sakinleri olarak Tachutonim hakkında da birşeyler bilmemiz gereklidir. Tachutonim, Assiyah veya doğa krallığının altında oturanlar, biz kendimizden geçtiğimizde, bizim yukarı dünyalardaki parçalarımızdır.
Elyonim,
yani yukarıda oturanlar, normal duyularla hissedilemez, fakat mantıki
olarak varlıkları farz edilir ve insan doğaüstü bir müdahaleyi denerse
bunu hissedebilir. Adam (Adem)
Yüzyıllar boyunca Azilut’un kutsal dünyası çeşitli başlıklar ve yollarla
anlatılmıştır. Bazı rabbiler (öğretmenler) Azilut’u
ışığın elbisesi olarak
görmüşlerdir. Tanrı bununla kutsal varoluşu sarar. Ezekiel, 4 dünya ile bir arabanın (Yetsirah) üzerine yerleştirilmiş taht (Beriah) üzerinde oturan adamın (Azilut) benzerliğini görmüştür. Bu araba, dünya (Asiah) üzerinde dönmektedir. Başlangıçta var olan Azilutik adam, 10 sefirotun yerleştirilmesinde 4. olarak (bizim olduğumuz gibi) ifade edilir. Böylece başlangıcın ademinden önce de bir adem yaratılmış ve şekillendirilmiştir, onun adı Adam Kadmon'dur. O Tanrının 4 yansımasından birincisidir ve yayılma varoluşa, kutsallık maddeleşmeye dönüşmüştür, ancak bunlar sürecin sonunda tekrar birleşeceklerdir. Adam Kadmon insan şeklinde tasarlanmıştı, o kutsal olan yansıma görevini yerine getirebilmek için gereken her şeye sahipti, o hem ayna hem de izleyendir ve kendi özgür iradesine, akla, duygulara ve yapabilme gücüne sahiptir. Hepsinden önemlisi Adam Kadmon kutsallığın bilincindedir. O, 4. olmasına rağmen kendi halinin farkında değildir. Denizde yaşayan balığın denizin farkına varmaması gibi. Sadece birkaç nesil sonra o kutsallığın görünüşünü bütün dünyalarda deneyleyecektir. Böylece bu kutsallığı kendinde ve Tanrının yüzü olan evrende algılayacaktır. Bu yansıma, her aynada olduğu gibi sadece bir görüntüdür, hiçbir zaman gerçek değildir, direkt ilişki yalnızca Grace (Zerafet, lütuf ) yoluyla veya bütün halkanın tamamlanması ile olur. Her ikisi de yayılmadan çıkar ve Teshuvah veya tövbe yoluyla kaynağına döner. KABALA’DA SEFİROT
Tüm ezoterik ve teozofik
öğretilerde Kabala’ya benzer anlatımlar vardır. Bilgi iniş kaynağının
kökeni olarak tek bir noktadan olduğu için her kavmin bilgiyi kendine
göre yorumlarının olması, evrensel bilgilerin çeşitli kalıplardaki ve
renklerdeki birliğini, tekliğini görmek açısından da eşsiz bir fırsat
sunmaktadır bizlere. Bilginin 10 katmanda açılışına Kabala’da Sefirot
denmektedir. Sefirot, 10 emir olarak da Kutsal Kitaplarda emir olarak
bildirilen bilgilerin ezoterik karşılığıdır. Dördüncü olarak söylenen örnekse, her şeyin ortaya çıkmaya dayandığının modelidir. Yokluktan varlığa geçiş sonra tekrar yokluğa dönüş paradigması tüm ezoterik ve inisiyatik öğretilerde sık rastlanan bir paradigmadır ve araştırıcının da esnek bir zihne sahip olması şartını gerektirir. Kozmoloji ve teozofi ile ilgilenmek isteyenler, karşıt görüş gibi gözüken görüşlere, iç içe geçmiş sembolleri çözmeye yatkın bir zihne sahip olmalıdırlar. Her şeyin ortaya çıkmaya dayanması modeli, Kabala’da Tanrı'nın imajı olarak adlandırılır, fakat genellikle bu imaj hayat ağacı olarak bilinir. Her sefirah, dönüşte bir zahzarot’un bölgesel etkisiyle yayılır, bu nedenle 10 sefirah’ı açığa çıkaran akım, şimşek çakması gibi zig zag şeklinde görüntü verir. Merkez noktadan denge, sağ yöne genişleme ve sol yöne zorlama olduğu kabul edilir. Bu yüzden Zahzarot, hayat ağacındaki diyagramda dikey sıralamayı yükseltir ki bunlar sütunlar olarak bilinirler. Eşitlikten zarafet, istek olarak merkezde; merhametten aktif güç genişlemesi olarak sağda; sertlikten dolayı ise solda tezahür eder.
Karşılıklı
ilişkiler dördüncüyü ağaca, tüm varoluşun altına koyarlar; ve böylece
sefirotun özellikleri bilginin dallarında zaman dilimleri olarak
görülürler. Bunların ana tanımı Tanrının sıfatları gibi olduğu halde,
insan deneyimlemelerinin, genişlemesinin, büyümenin zaman dilimleri
olarak da tanımlanabilirler, çünkü biz Tanrının kendi imajında yer bulan
yansımalarız. İyi yansıma yapabilmek için de Sefirot’un 10 açılım
kuralını her zaman uyguluyor olmalıyız. İnsanın gelişmesi metodu
Kabala'da sıkça geçer ve saf soyutlukların açıklanamadığı metafizik
alanlarda bu sembolik dile rahatlıkla başvurulur. Bu sefirahların tamamlayıcı özellikleri olarak da Hesed ’de aşk, hoşgörü, cömertlik ve Gevurah ’da disiplin ve ayırdetme özellikleri olduğu söylenebilir. Bu duyguların egemen olduğu aşamada, karşıt sefirotik prensiplerin operasyonu sırasında yönlerden birine ağırlık verilmesi ile günlük yaşantıda kendini açığa vurur, her insanın yaşamında buna göre hüküm/ Gevurah veya merhametin Hesed etkisi izlenebilir. Parlak ışık, merhametin Hesed’in geniş hoşgörülü yönteminden hükmün Gevurah’ın yapıcı yöntemine girer ve tekrar dönerek aşağı dereceye geçer, burası denge'nin sütunudur. Burada merkezi sefirah olan Tiferet ; güzellik, süs, ziynet vardır. Bu ağacın kalbidir ve direkt olarak merhamet ve güç sütununun tüm sefirahlarıyla ilişkilidir. Merkezdeki Tiferet kalplerin kalbidir. Merhamet ve hüküm ile birlikte, kutsal ruhun üçlemesini oluşturan merhamet-hüküm-ruh (güzellik), yüksek sefirahlar olan hikmet ve anlayışla birlikte Tanrısal Ruhun büyük üçlemesini yaparlar ve bu üçlemenin ortasında da Ruah Ha Kodesh vardır. İnsan psikolojisinde Tiferet "kendi" dir, şahsın çekirdeği, esasıdır. Ancak bu, günlük benliğin arkasındaki Ben’dir. Adalet (Gevurah), Merhamet (Hesed), Anlayış (Binah) ve Hikmet (Hokhmah) yüksek merkezlerinin genelde pek farkında olunamayan etkilerini odaklar.
Tiferet’in
(güzellik) altından, parlak ışık ile tamamlayıcı özellikler ortaya
çıkar. Bunlar da merhamet ve güç sütunlarında en alttadır. Aktif
genişleyici taraf
Nezah
(zafer), pasif ve sıkıştırılmış taraf ise
Hod
'dur (ihtişam). Geleneksel olarak bu özelliklerin İbrani
isimleri zafer ve parlaklık (görkem) olarak tercüme edilir. Bu kutsal
değerler Tanrının misafirleri rolünü üstlenirler ve kutsal isteği yapmak
üzere gönderilirler. İnsanda vital-psiko-biyolojik
olaylar olarak görülür. Bunlar aktiflik, içgüdü ve atılganlık Nezah
(sonsuzluk) veya pasiflik bilme ve kontroldür Hod. (yansıma) En alttaki sefırah Malkut (krallık), Keter’in (taç) tamamlayıcısıdır. Burada parlayan ışık yere iner ve Tanrının madde içindeki varlığı olan Şehina’yı tesis eder. Ağaç tamamlanmıştır. Kök, gövde, dallar ve meyve, ağacın varlığa ulaşmasını sağlar veya irade, akıl, kalp, vücut veya tanrısal istek, tanrısal akıl, tanrısal kalp ve tanrısal vücut olarak da ifade edilebilir. Dört unsur yani toprak, su, hava ve ateş insan bedeninde de bulunmaktadır ki bunlar aynı zamanda Malkut’un dört katmanıdır; katılar, sıvılar, gazlar, ve radyasyonlar olarak, işte bizi canlı tutan bunların birbiriyle reaksiyonlarıdır. Buraya kadar Sefirot’un genel temasını ana hatları ile incelemiş bulunuyoruz. Daha detaylı bilgi için kaynak kitaplardan yararlanmakta fayda vardır. Sefırot’un üçü aktif olan sağ taraftaki Merhamet sütununda, diğer üçü pasif olan sol taraftaki Güç sütununda ve diğer dördü (sefırah olmayan Daat da dahil olmak üzere) merkezdeki Denge ve Zarafet sütununda yer alır. Bunların ilişkileri zigzag şeklinde ya da daha gerçekçi olarak 22 alanda gösterilir, bunlar üçlülerin oluşturduğu üçgenler (konfigürasyon) şeklinde konumlandırılabilir. KABALA’DA SİMYA-SEMBOLLER-RİTÜELLERİN ÖNEMİ
Zohar/
Aydınlık Kitabı, Sefer Yetzirah/Oluşum
Kitabı birlikte tüm Kabalistik öğretinin,
meditasyon ve ritüelinin temelini oluştur.
Astroloji işleyişi
gereği bir yönü ile kozmoloji ile ilgilenirken diğer uygulama yönü ile
de,
“ruhtaki düğümleri çözmeyi”
hedefler. Raymond Lull, Villanova'lı Arnold ve kitapçılıktan katedral yapımcılığına dönüşen ünlü Fransız mistik, simyager ve Gül Haç’ın bilinir ismi Nicolas Flamel, Kabala'nın bir parçası olduğu Hermetik bilimlerin inisiyasyonlarını İspanya'da aldılar ve bilgilerini Avrupa'ya getirdiler. Bazı Yahudi ve Hermetik okulların iddia ettiği ilk Adem'e/Adam Kadmon’a verilen saf ve değişmez Kabalistik düşünce ve tekniğin günümüze dek aktarılıp var olduğu düşüncesi, adeta kutsal bir tür efsane ve mit özelliği taşır. Sadece, Okült bilimlerle ve ezoterik öğretiyle ilgilenenlerin anlayabileceği bir mit ya da efsanedir bu. Hatta bazı alimler Kabala için; ‘Doğada her şey değişim ve uyuma tabiidir, Kabala da bu değişen ve gelişen şeylerden biridir.’ derler. Bu değişimin çok iyi bir örneği erken Yahudi metinlerin engizisyon tarafından yok edilme tehdidini yaşadığı dönemlerde, varlıklarını korumaya ve onlardan pratik yarar sağlamaya çalışan mistikler tarafından Kabalistik fikirlerin Hıristiyanlaştırılmasıdır. Bundan dolayı 15. asırda bir tür Hıristiyan Kabalası gelişmiştir. Amaç, Kabala ile Hıristiyan doktrinleri birbirlerine uyumlu şekle getirmekti. Bu şekilde Kabalistik ağacın üst üçlemi Hıristiyan teslis doktrini ile eşleştirilir ki tüm öğretilerin aynı kaynaktan çıktığını bilip, hisseden bir inisiye ya da ezoterik için bu hiç de anlaşılması zor bir bilgi değildir. "Hıristiyanlaşmış Kabala"nın iki önemli kaynağı İspanya'da Katolik mezhebine alınan Yahudilerin veya dönme, "conversio" (bazen gizli veya örtülü / "Kripto Yahudilerde" denilir) yazıları ve Floransa'da Medici ailesinin hamiliğini yaptığı Platonik Akademi idi. Floransa okullarının, Kabala öğretisinin yayılmasına, İspanya'daki Yahudi araştırmacılardan daha fazla etkisi olmuştur. Floransa okulu Hıristiyan, Yeni Platoncu, Pitagorcu ve Orfik görüşlerinin nihai ve inkar edilmez kanıtının Kabala'da birleştiğini, bu anlamda da Kabalanın ezoterik ve teozofik araştırmacılar için önemli olduğunu düşündüler. Her ne kadar bu tip ruhsal öğretilerin tümümün, evrensel anlamda inisiyatik bir zincirin, ilk insandan bu yana yayılan halkaları olması gerçeği temel gerçekse de araştırmacıların ve o dönem o bilgileri izleyenlerin ya da ihtiyaç sahiplerinin bu tanımlamaları da yadırgayıcı değildir. Ayrıca, Kabala'da uzun süre kayıp Katolik sırların ve olası olarak da esas Hıristiyan dininin yeniden keşfedildiğine de inanıyorlardı. Hıristiyan Kabalistik okulun esas kurucusu Giovanni Pico della Mirandola (1463-94) idi. Bu genç dahi, Kabalistik etütlerine 1486 yıllında 23 yaşında başladı, Katolik mezhebini alarak dinini değiştiren Samuel ben Nissim tarafından çok sayıda Kabalistik eserin Latince'ye tercüme edilmesine neden oldu.
Kayıp ya da daha
doğrusu bilinmeyen bir Yahudi ezoterik
doktrini olarak Kabala, Hıristiyan entelektüel dünyasının tartışma
konusu olmaya günümüzde de devam ediyor. Tüm bu alimler arasında en etkili, anımsanan ve İbrani kaynaklara en yakın olan Guillaume Postel (1510-1581) idi. Postel bir Fransız mistikti ve İbranice'leri daha basılmadan önce Zohar ve Sefer Yetzirah eserlerini Latince'ye tercüme etti. Onun tercümeleri kendi Kabala'ya uyarlanmış teosofik felsefesinin notlarını da içeriyordu. Yayınladıkları eserler arasında memorah'ın mistik sembolizmi üzerine bir Latince yorum (1548) ve daha sonra İbrani bir baskısını içeriyordu. 16. asır boyunca Hıristiyan Kabala Avrupa'nın Yahudi topluluğu üzerinde nüfus sağlamak yerine kendi teozofik gelişme üzerinde odaklanmıştı. 17. asırda Jacob Boehme ve Knorr von Rosenroth'un yazılarıyla, Hıristiyan Kabala İbrani kaynaklardan uzun süren belirgin bir mesafe açmaya başladı. Bir yandan, Rosenroth'un "Kabbalah Denudata" (1677-84) eseri "Zohar"ın önemli kısmını Hıristiyan okuyuculara sunarken, Adam Kadmon ve "prototip İsa" ile ilişkisi üzerine yazısı Zohar'ı birçok bakımdan sanki arka plana itmekteydi. "Denudata"nın sonuna konulan Hollandalı Teozofik düşünür Franciscus Mercurius van Helmont'un yazdığı "Adumbratio Kabbalae Christinae" makalesi bu tezi oldukça yoğun bir şekilde ortaya koymuş. Kabala’nın tarih içindeki gelişiminden çok kısa adeta özet şeklinde söz ettikten sonra daha felsefi ve ezoterik yönlerini de aktarmaya başlayabiliriz. NEOPLATONİZM VE HERMETİZM
Neoplatonizm
veya Yeni Eflatunculuk MS 3.yy.da Platon’dan aşağı yukarı 500 yıl sonra
İskenderiye'de Plotinus önderliğinde
başlamış bir felsefi akımdır. Platon gibi mistik ve metafizik
noktalardan yola çıkıyor olsa da, Platon gibi, düşünme yöntemi olarak
idealizmini kullanıyor olsa da, yolun sonunda,
Platoncu düşünceye kıyasla, çok daha derin bir idrak, bütünsellik
ve birlik noktasına varmıştır.
Plotinos’un
öğretisinde Aristo’nun ve Stoa’nın etkileri çoktur ki, Stoa felsefesinin
kadim astroloji ile çok yakın bağları vardır.
Neo Platonculuğun
(Yeni Platonculuk) Platoncu yaklaşımdan
ayrılan yönü Birliğin, Tekliğin ve sudur/emanasyon
ilkesinin köklü olarak farkına varmış olmasıdır. Bütün bu anlatılanların ve özellikle de Yeni Platonculuğun bu farklı hedefinin esin kaynağı, Plotinusun İskenderiye’de bulunduğu dönemde onun düşüncesine şekil veren Hermetik Felsefedir. "Üçlü birlik", "Gizli Tanrı", harekete geçiren "Logos", "Sekiz Gök Küresi" ve iyi eğitilmiş gizemcinin bu kürelerin ötesine geçebilmesi gibi Kabalacı kavramlara da temel olan ezoterik bilgilerin tümü Hermetik kökenlidir. KABALA-HERMETİZM-YENİ PLATONCULUK-GNOSTİSİZM
PANSOPHİA (EVRENSEL FELSEFE)
Evrensel felsefe ya da bilgiler, öğretiler arasında bir bütünlük yani Birlik- Pansophia, olduğunu fark eden hermetikler, bilgileri bir arada yeni bir anlayışta sunma isteklerinde haklı idiler. Ama bilgilerin insanlığa çeşitli kademelerde dağılışı ve evrim farklılıkları nedeniyle bu tür bir birliğe ulaşamadılar ancak bireysel yol açıktı. Pansophia adı altında bir bütün oluşturulamadı aksine birey için giderek ciddileşen araştırmalar, çalışmalar gerekmeydi; henüz hepsinin kökendeki birliğine nüfuz edecek bir anlayış, etkinlik ve yaygınlaşma bir türlü söz konusu olamamaktaydı. Bu yüzden hermetiklerin bu isteği de iyi niyetli bir dilek olarak kaldı. Hatta, Pansophia ’nın gerçekleşmesi dileğiyle, simya sembol ve motiflerinin Hıristiyan Kabalasına eklenmesi 16. YY. da başladı. Bu hareketin öncüleri arasında Francis Bacon, Elias Ashmole, Thomas Vaughan ve Robert Fludd var idi. Bilgi Avrupa’ya gelince, Blaise de Vigenere, Heinrich Khunrath, geleneksel Yahudi Kabala öğretilerinden tam anlamıyla uzaklaşıp ayrı bir teozofik sistemi kurma eğilimlerinin tipik örneklerini sundular. 18. asrın ortalarına doğru, bu yol ayrımı, F.C. Oetinger'in eserlerinde, ve Georg von Welling'in yazdığı eserlere açıkça görüldü. Ayrıca masonik derece, sınıf, rit ve örgütlerde Hıristiyan Kabala’sı iyice yayıldı.
1880'li yıllarda
günümüz
"New Age Hareketi"
nin ilk temelleri atılmaya başlandı ve bu New Age
hareketi çığ gibi büyüyerek günümüze ulaştı. Bu faaliyetlerde başrol
oynayan, Gerard Encausse veya eski Mısırlı şifa rehberinden aldığı
popüler lakabıyla daha çok tanınan
"Papus"
idi. Ancak 1914 yıllıda rekabet, egoizm ve kendi başına buyruk olmak Avrupa mistik, teozofik ve ezoterik hareketlerine yepyeni bir boyut kazandıracaktı. İngiltere'de özellikle Altın Şafak Hermetik Cemiyeti ve Societas Rosicruciana /Gülhaç Cemiyeti, Rusya'da ve Almanya'daki ayrıca Amerika Birleşik Devletlerindeki benzeri hareketlerle birlikte bu dönemde yaratılan, dünya çapında inisiyeler ve localar ağı iki dünya savaşında ve 1920 ve 30'larda Avrupa'nın çoğunu saran totaliter rejimler tarafından neredeyse tamamen yok edildi. Çünkü her çıkışın bir inişi vardı ve bilgilerin insan egosu tarafından dejenere edilmesine henüz hiçbir çare bulunamamıştı ve çareler evrensel bir aklın düzeni içinde kendi kendilerine gelişiyor, dönemler açılıyor, dönemler kapanıyordu.
Düşmanlarına ve
rağmen, Batı ezoterizminin can damarı Kabala, Hermetizm ve Ezoterizm
dejenere edilmemiş uygulamaları ve kaynaktaki temel bilgileri ile ayakta
kalmakta ve gelişmektedir. Özellikle Ezoterizm ve Kabala, günümüzde
olumlu ve olumsuz uygulamaları ile birlikte hiç bir zaman olmadığı kadar
ilgi görmekte ve gerçek bilgi arayıcılarına ışık tutmaya devam
etmektedir. Elbette her dönem olduğu gibi bu dönemde bilgileri dejenere
edenler çıkacaktır, artık bu dejenerasyonu ayıklamak bizzat
araştırıcının sağduyusuna, ölçüp biçip tartma yeteneğine ve vicdan
kriterlerine bağlıdır. Bilgiyi ve uygulamalarını akıl-vicdan
terazisinden geçirmeden kabul etmek, bir otobanda çok dikkatsizce
şerit değiştirmeye benzer ve çok tehlikelidir, kazalara neden olabilir
özellikle mistik, ezoterik ve gizem konularıyla ilgilenmek isteyenlerin
araştırmalar konusunda çok hassas ve dikkatli davranmalarında büyük
yarar vardır.
Milenyumun içinde
ilerlerken, geçmiş tarihe, geçmiş felsefelere, kadim bilgelik
okullarının bilgilerine baktığımızda hep aynı dilek ve temenni ile
karşılaşırız. Biz Astroset olarak, mevcut bilgileri inceleyerek onlardan çeşitli anlayışlar çıkarmamız daha doğrusu yüreğimizde, aklımızda bir çeşit “Pansophia, Evrensel Bilgelik, Evrensel Bakış” oluşturmamız için tüm bu bilgileri incelemenin yararlarına sürekli değiniyoruz. Her duyduğuna inanmamak, karşılaştırma yapabilmek yine bilgiyle mümkündür. Elinizde, dağarcığınızda başka bilgiler ve kültürlerin izleri yoksa, art niyetli okült ve spiritüel araştırmacıların kandırmaca bilgilerine inanmanız kolaylaşır ki, günümüzde en büyük tehlikeyi de; kökeni, aslı, astarı olmayan bu düzmece evrensel bilgiler oluşturmakta, kafaları karıştırmakta, insanların inançlarını, duygularını alt-üst etmekte, onlara anlamsız yere her şeyi istedikleri gibi yapabileceklerini anlatmaya çalışmaktadır yani bizi bu zor günlere getiren tüketim toplumunun ilkelerini, iste senin de olsun ama ne pahasına diye sorma tarzındaki sapkın görüşleri ruhsal öğreti adı altında insanlara pazarlamaya çalışan sahtekarların sayısı da hiç az değildir. Hermetik ve Yeni Platoncu etkiler taşıyan Kabala öğretisinin temelinde, Yahudiliğin ezoterik ve teozofik yorumu vardır, içsel bir yolculuğu yani inisiyasyonu işaret eden; kutsal simgeleri, evrenin doğasını ve insanın kaderini Yahudi terimleriyle açıklayan ruhsal bir öğretidir. Kabala’yı incelemeye devam ediyoruz...
SEMBOLLER DİLİ EZOTERİZM
Ezoterik öğretinin kullandığı dile
"semboller dili"
adı verilir. Ve
binlerce yıldır var olagelmiş bu sembollerin, simgesel anlatımlarının
imkanlarından yararlanılarak bilginin hemen her kavimde, her
uygarlıkta, inisiyasyon
adı verilen bir korunma içinde, uygarlıktan uygarlığa aktarılması mümkün
olmuştur. Dünya dinleri uzman olan Prof. Robert Ellwood, Yüzüklerin Efendisindeki Frodo’ya ezoterik bir açıdan bakarak hepimizi bu arayışa yöneltecek olan kadim aklı sunuyor ve şöyle diyor: "Frodo'nun dediği gibi, hepimiz bizi kendi serüvenimize iten mücadeleleri yaşıyor ve sonunda hayatımızın anlamını keşfediyoruz." İçsel benliğin keşfi için uygun bir alem olan Orta Dünya'yı yani içimizdeki ortayı yeniden ziyaret ederek, bu kendini keşfediş macerasının yüksek benliğin, ölümün, yeniden doğuşun ve kötülüğün yenilgisi bir öykü, bir masal, bir destan gibi sunuluyor. Ve ezoterik bilgileri olmayanlar sadece öyküyü beğeniyor ama bilenler her zamanki gibi görünenin ardındaki görünmeyeni ve ana mesajı bir film ya da bir kitap yoluyla da yakalayabiliyor.
EZOTERİZMİN
ÖZÜ Ezoterizm sözcüğü, köken olarak Yunanca'daki esoterikos sıfatından türemiştir. Ezoterik biçiminde yaygın olarak kullanılan bu sıfat, "içrek yani dışa kapalı ve kendi içine dönük ya da apaçık olmayan" anlamlarına gelir ve bir topluluk ya da bir örgütü, bir yöntem ya da sistemi, bir yazı ya da konuşmayı nitelendirmek için kullanılabilir. Ezoterik sıfatı, "genel ve herkesin olabilen" anlamına gelen "egzoterik" (dışrak, İngilizcede Exoteric, Fransızcada Exotérique) teriminin karşıtıdır. Örneğin dinler eksoterik, gizemcilik ise ezoteriktir. Antikçağın gizemci düşünürü Pisagor, öğrencilerini esoterikos ve exoterikos diye ikiye ayırır, gizli öğretisini yalnızca birincilere aktarırmış. Ezoterik sıfatının tanımı gereği, bir öğreti sistemi olarak Ezoterizmin üç temel özelliği vardır;
Ezoterizm bir sistem olarak aktarılan öğretinin özüne sadık kalarak, temelde biçimsel bir bilgi iletişim ağının oluşumu anlamına da gelir.Ve bu bilgi iletişim ağı her çağda, o çağın gereklerine uygun olarak var olmanın bir yolunu mutlaka bulur. Hiçbir yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden alıntı yapılabilir. The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 - Turkiye / Denizli Ana Sayfa / index /Roket bilimi / E-Mail /CetinBAL/Quantum Teleportation-2 Time Travel Technology /Ziyaretçi Defteri /UFO Technology/Duyuru |