Time Travel Research Center © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 - Turkey / Denizli General Relativity and Special Relativity Files (Genel Rölativite ve Özel Rölativite Dosyası) 1- SpaceTime Continuum in Special and General Relativity 2- Singularités, trou de ver et voyage spatio-temporel Evrensel Kütle Çekim
Kütle,
bir cisimdeki madde miktarının ölçüsüdür. Kütle her yerde aynı değere
sahiptir. Einstein teorisine göre uzay zaman eğridir.Uzay zamanın eğriliği kütle çekimi, yani gravitasyona eşittir. Bunu anlatacak bir örnek: Bir portakalın üstüne üç toplu iğne batıralım ve bu toplu iğnelere göre bir bıçakla portakalı keselim.Ortaya portakal kabuğundan yapılmış bir üçgen çıkacaktır.O üçgeni alıp masaya koyarsanız üçgenin kenarlarının düz olmadığını görürsününüz. Düz bıçakla kestiğimiz kenarlar eğridir. Şimdi aynı şekilde diyelim ki siz dünyadan bir uyduya bir sinyal gönderdiniz. O da bu sinyali başka bir uyduya gönderdi ve ikinci uydudan sinyal tekrar dünyaya aksettirildi. Işığın yörüngesi en kısa mesafelerden oluşan bir jeodezik üçgendir. Eğer güneş bu üçgenin içinde ise o zaman ortaya çıkan kenarları dışa doğru eğri bir üçgendir, tıpkı portakal kabuğu gibi. Çünkü güneşin kütlesinden dolayı ışık eğri bir yörünge takip ediyor. Bunu güneş tutulması esnasında arka plandaki yıldızlarının yerlerinin kaymasından görmüştük. Şimdi Einstein gibi şöyle düşünebilirsiniz : Ben güneşi ortadan kaldırayım ama uzay zamanı o üçgeni verecek şekilde eğri yapayım, tıpkı portakalın üstünde olduğu gibi.Bir bakış açısına göre güneşin kütle çekimi ışığın yörüngesini saptırıyor düz olmaktan. Öteki görüşte güneş hiç ortada yok, uzay zamanın eğriliği ışığın yörüngesinin düz olmamasını sağlıyor.
Genelde hep klasik bir örnek verilir, kocaman gerilmiş
bir bez düşünün, üzerine de ağır küreler atın. Tabi kürenin durduğu yer
çukur olacak. Büyük kütle büyük çukurluk yaratır, ve bez üzerinde bir top
yuvarladığınız zaman yolları bu çukurlar tarafından bükülür. Yerçekiminin
uzayı bükmesi bu benzetmeyle anlatılır. Genel rölativite teorisine ait yerçekimsel alanı niteleyen denklem: Einstein General Field Equation: gμ&nu =
the Riemann tensor describing the scale factor (metric) of spacetime. This
is essentially a determination of the distance between adjacent points in
spacetime. Bükülme olarak nitelendirdiğimiz bir ipin bükülmesi gibi birşey değil. Uzay ve Zaman'i iki ayrı boyut olarak düşünürsek oluşturdukları bir alan olacaktır. O alanın bükülmesinden bahsediyoruz. Aslında bu teorik fiziği Einstein'dan beri gayet net ve anlaşılır açıklayan pek insan olmadı. Düz olarak hareket eden bir nesne düşünelim mesela bir uçak gökyüzünde aynı rotada ilerlesin. Yeryüzünden uçağa bakınca düz görürüz ama dağlar ve yüzeydeki engebeler üzerinde uçak sanki kıvrılarak gidiyormuş gibi görünür. Uzay zamanın bükülmesi de böyle birşey. Gezegenler uzay-zaman içinde düz ilerlemeye çalışacak ancak uzay-zamanın bükülmesiyle çekim alanıyla bükülmüş gibi görünecektir. Soru: Kütle çekimini bir bez üzerindeki küre gibi düşündük.Ve tabi bu bezin bir esnekliği olacak.Sormak istediğim şey tıpkı bezin kendi türüne göre farklı bir şekilde esnemesi gibi bir olay gerçekte de iki kütlenin bulunduğu ortama bağlı mı?Yani boşlukta iki kütlenin birbirini çekmesiyle suda veya başka bir ortamda iki kütlenin birbirini çekmesi aynı şeymi.Toparlarsak Newton Evrensel Çekim yasasına göre; F=G.m.M/d2 de ki kütle ve uzaklık ortama göre değişmediğine göre G sabiti ortama göre değişir mi?
Çekim kuvveti kütle fazlalaştıkca artar. Güneşin kütlesi dünyadan 330000 kat
fazladır. Bu durumda dünyada 60 kg olan bir kişi güneşte 20000 ton
olacaktır. Çekim kuvvetini etkileyen ikinci özellik uzaklıktır. Cisimlerin
merkezine doğru yaklaştıkca çekim kuvveti de artar. Yıldızların yakıtını
tüketip çöküşü sırasında yarıçapı azaldığı için çekim kuvvetleri aşırı
derecede artar. Bunlar pekçok insan için bilinen bilgiler ancak iyice
oturması için tekrar vurgulamak istedim. Soru: Öğrendiğim kadarıyla ışık bir karadeliğin yakınından geçerken bir sapmaya uğruyor. Bize öğretilene göre ise ışık madde değil. Madde olmayan birşeyin kütle çekimden etkilenmesi mümkün mü? Eğer kütle çekimden dolayı sapmaya uğruyorsa zamanda yolculuk yapması da gerekmez miydi?
Cevap: Bu soruyu daha önce de yanıtlamıştık. Kütle uzay-zamanda
bükülmeye yol açar. Karadelikler de çok büyük bir kütleyi çok küçük bir
hacimde toplamış cisimler. Dolayısıyla uzay/zamanın bükülmesi sonsuz
eğrilikte oluyor (dipsiz bir kuyu gibi). Böyle olunca da kendisi kütlesiz
olmasına karşın ve dolayısıyla kütleçekimini duymayan fotonlar da (ışık
parçacıkları) bu bükülmüş uzay/zaman dokusunu izleyerek yol aldıklarından
hareketlerinde bir sapma görülüyor. Eğer karadeliğin yakınlarından geçmekte
olan bir foton, karadeliğin olay ufku (yani uzayın dipsiz kuyu gibi
büküldüğü alan) içine düşerse, bu eğriliği sonsuza kadar izlediği için bir
daha dışarı çıkamıyor ve bu yüzden de karadelikler (adları üzerinde)
gözlemlenemiyor, varlıkları ancak dolaylı yollardan belirleniyor. Acaba kütle merkezinden
dışarı doğru yayılan bu kuvvet engellenebilir mi?
4- Special and General Relativity: A Very Brief Overview 5- Relativite Generale: La matiere courbe I'espace
Spezielle Relativitatstheorie... Allgemeine Relativitatstheorie
8- 1905, la theoria d'Einstein: la causalite s'inscrit dans l'espace-temp 9- What is Relativity? an Introduction
10- 双生子佯谬 twin paradox - General Physics 11- The General Theory of Relativity (GR) 12 - General Relativity by Christian Magnan
13 - Special Relativity and Time Dilation 14 - Einstein's Theory of Special Relativity - Special Relativity Theory (Pdf) Çetin BAL: Einstein'ın özel görelilik (Special Relativity) kuramına göre hızlanan cisimlerde ( tren, roket, uçak, araba... vb gibi) zaman yavaşlar. Daha teknik bir ifade ile yerde duran bir gözlemci için zaman belli bir hızla akarken bu gözlemciye göre hareket eden bir uçak yada tren içindeki bir saatin tik takları arasındaki zaman dıştaki gözlemcinin saatine göre daha da genişler. Dolayısıyla zaman yerdeki gözlemciye göre daha hızlı geçerken gözlenen hareket halindeki araç içinde zaman daha yavaş geçmektedir.Dolayısıyla dıştaki gözlemciye göre farklı algılanan tek şey zamanın geçişi değildir. Hareket halindeki bir nesnenin boyutlarıda dıştaki gözlemciye göre hareket yönüne doğru kısalmaya uğrar. Bu kısalma ''hızla'' doğru orantılı bir şekilde artar. Hareket halindeki gözlenen araçlardaki zaman genişlemeside buna yani hareketin hızına paralel olarak artar.
15- Understanding the Theory of Relativity - by Ronald C. Pine 16 - Special Relativity Theory - Joseph F. Alward, PhD
En la imagen
vemos una caja amarilla que se mueve en el interior de un tren. Cada observador tiene su propio sistema de coordenadas y su reloj para
estudiar el movimiento de la caja. Tratamos con dos sistemas de referencia
en movimiento relativo.
Si desde un sistema de referencia se cumple este principio, el sistema se considera inercial. ¿Son todos los sistemas de referencia inerciales?. Para responder esta pregunta es mejor que nos introduzcamos en el siguiente apartado, el Principio de Relatividad. 17 - Einstein's theory of relativity... 18- TEORÍA DE LA RELATIVIDAD ESPECIAL O RESTRINGIDA 20- Time Dilation: Special Relativity
21-The Special Theory of Relativity 22 - 第二章 空间和时间 Evrenin geometrisinin ( uzay/zamanın düz çizgilerinin) kapalı bir evreni tasvir edip etmemesine bağlı olarak eğrilen uzay-zamanın geçmişe yada gelecek zaman/uzay noktalarına geçit verecek şekilde bükülüp bitişmesi ve topolojik geometri kaynaşmaları (tüp geçitleri) söz konusu edilebilir. Matematik ve fiziğin alan geometrisi denklemleri içinde nokta ve çizgilerin bu şekilde bitiştirilip kaynaştırılması ile salt denklemler içinde zaman yolculuğuna olanak sağlayan solucan deliği tünelleri oluşturulabilir. Evren geometrisi içinde bu çeşit tünellere en yakın oluşumlar karadeliklerdir.
23- Special Relativity...(Pdf)
26 - Albert Einstein - Relativitästheorie 27 - Time dilation
28- The Light Clock A Theoretical Proof of Time 29- Relativite Kuramı - Special Relativity
30 - Time dilation and length contraction in Special Relativity 31- A First Primer on Relativity 32 - Einstein: Special Relativity 33 - Special and General Relativity 34 - Derivation of the Time Dilation Formula
How the sun bends space,time and light
Although our sun is an ordinary star, and not a massive black hole, it distorts space-time into a "gravity well". As the sun moves against the background of fixed stars, their positions seem to move slightly. The effect is tiny - less than a thousandth of a degree - and is caused by gravity bending light. Light from the sun appears to be coming from a slightly different direction. It is bent because it follows a curving path across the sun's space-time "dimple", instead of the straight line it would follow in gravitationally undistorted space.
Extreme conditions at the Large Hadron Collider may produce wormholes in space-time. An advanced civilisation might be able to manipulate one of these to create a tunnel back to the point in time when the wormhole was first created. Colliding gravitational wavea from accelerated proton rip a wormhole in space-time ( 14 TeV concentrated into the space of 10 ^ -15 m ) The wormhole helps form a closed timelike curve, which allows particles to flow into the past, or from the future to the present. Dark energy might keep wormhole open, and could even make it wide enough for a person.
Closed Timelike Curve
wormhole
John Wheeler in Annals of Physics
Wormhole types
General Theory of Relativity - Curved Space-Time An Introduction to Black Holes
Gravity Wave - Gravitasyonel dalgalar - daralıp sıkışan uzay /zaman dokusu
In Einsteins Universum haben Raum und Zeit eine übersichtliche Ordnung. Massereiche Körper krümmen die Raumzeit - in schöner Regelmäßigkeit 36 - World lines in special relativity 37 - Strings erzeugen eine universelle Symphonie - Relativitätstheorie
38- The General Theory of Relativity 39 - Zamanın Göreliliği 40 - Special Relativity
TIME DILATION Now for the mathematical part. The time
interval between two events as seen by an observer (in this case, you)
in the same reference frame where the events are taking place, is called
proper time (to).The proper length (lo) of an
object is the length of the object measured in the frame where it is at
rest. Let's simplify the above diagrams to the following two below.
Diagram one is from your point of view in the carriage, and diagram 2 is
from Einstein's perspective outside the train.
41- Einsteins spezielle Relativitätstheorie 42 - Beschleunigerphysik für Anfänger 43 - Relativistische Raumkonzepte
45- The warped universe of relativity theory 47 - Space-Time- Energy continuum
Gravitational time dilation
48 -Space and Time, Gravity - Equivalence Priciple 49- General Theory of Relativity 50 - Fisica Relatività Einstein 52- Einstein’ın Gravitasyon Kuramı’nın Önümüzdeki On Yılı(pdf) 53- Einstein Train and Special Relativity: Time Dilation 54- Special Theory of Relativity Gravitational Time DilationA clock in a gravitational field runs more slowly according to the gravitational time dilation relationship from general relativity
where T is the time interval measured by a clock far away from the mass. For a clock on the surface of the Earth, this expression becomes
The violent deaths of large stars (supernovas) and the collisions of extremely dense stars such as neutron stars with each other can cause spacetime disturbances to happen and to spread out in a wavelike manner. These waves are called gravity waves or gravitational radiation. Within the next five years gravitational radiation should be seen for the first time. When we talk about black hole, you may think of concepts like "wormhole" or "time tunnel" which give you a heavy flavour of sci-fi. In science fictions or movies, spaceship may enter a black hole, travel through spacetime via "wormhole" and finally emerge from somewhere in the Universe. However, most of the present astronomers will not take the concepts like spacetime travel seriously for reasons that they can neither find any mechanism leading to the formation of "wormhole", nor can they prove the existence of "wormhole" by way of astronomical observations. Moreover, recent studies on the topics demonstrate that even if "wormhole" does exist, it will be very unstable. An extremely small amount of matter passing through it will suffice to make it collapse. Up to now, the concept of spacetime travel by way of black hole can only be regarded as subjects of sci-fi and not a serious science. Other than some improvable guesses, interests in black hole studies in recent years are on the rise. What new discoveries have pushed astronomers into such relentless researches in everything connected with the black hole? How does the study of black hole help to the understanding of the evolution of the Universe? Back in the 18th century, scientists like Laplace has already pointed out that highly compact objects might prevent their nearby light from escaping. Soon after Einstein published his General Theory of Relativity in the beginning of 20th century, Karl Schwarzschild found a mathematical solution of the theory to describe the spacetime structure of such object with spherical symmetry. That was the prelude to the study of black holes. Later on, Oppenheimer and others through calculation proved that supermassive stars under gravitational force could really collapse to form black holes. By the 70's, astronomers started to carry out systematic observations to look for evidence of black holes in binary system. The flush of observational evidence from the Hubble Space Telescope launched at the end of the 20th century further convinces us that black holes really exist. To the surprise of astronomers, black holes come in various sizes and origins, and are far more complicated than we can think of. For example, the sizes of black holes can vary immensely from a few to a few billions of solar masses! What is more important, the existence of these different kinds of black holes and the respective astronomical phenomena associated with them always brings far-reaching revelation to our understanding of the evolution of stars, galaxies and at last the whole Universe.
In the early days, man turned their eyes to the binary systems to look for black holes. From the spectral analysis of the orbit, if the invisible companion of a star in a binary system is 3.5 times heavier than that of the Sun, this dark celestial object is most probably a black hole. We take 3.5 solar masses as the benchmark for judging whether something is a black hole because we know we know that theoretically the mass of other compact objects (like neutron star) cannot exceed that maximum threshold. Otherwise those bodies will collapse under their own gravitational force into black holes. However, it is never an easy task to determine the mass of companion stars in binary systems just by way of spectral analysis. Miscalculations did always happen, as it is difficult to accurately measure factors like the luminosity of the visible stars in the pairs and the tilting of the orbits. Accretion disks formed when compact objects suck in matters of companion stars may also betray the existence of black holes. For neutron stars and black holes, accretion disk will emit high-energy X-rays when matters are spiraling in the compact objects, since immense gravitational force can cause substantial heat up of the matters. Searching for X-ray sources in the sky becomes the most important ways to locate neutron stars and black holes among binary system.
In recent years, with the help of X-ray satellites, astronomers make remarkable progress in the search of the Holy Grail. The main difference between neutron stars and black holes lies in the fact that neutron star has a solid surface whereas the black hole does not. Studies show that, in a binary system, huge energy is released when matter of companion star fall onto the surface of neutron star. On the contrary, when matter falls into black hole, it together with the energy generated will disappear behind the event horizon. For that reason, X rays emitted by neutron star binaries are stronger and their spectra exhibit special characteristics. For the total energy generated during the accretion process, the part confiscated by a black hole could be 100 times higher than the radiation that can narrowly escape from the formidable gravitational force. Astronomers are almost sure that the dark companions of many X-ray binaries are black holes and not neutron stars. V404 Cygni is one of the most well-known examples.
For
a long time, black hole's event horizon and its association bizarre
behaviours are only mathematical game. But observation by the Hubble Space
Telescope in recent years provided convincing evidence for the existence of
the event horizon. Researchers analysed a huge amount of ultra-violet
radiation data coming from a compact object called Cygnus XR-1. They found
two events showing the shortening of pulsating cycle and decaying of
radiations intensity. The signatures matched theories of what scientists
would predict to see. When matter is falling so close to the event horizon,
it will be circling the black hole with increasing speed and its light will
rapidly dim as it is stretched by gravity to ever-longer wavelengths.
However, it is impossible for astronomers to see the even horizon directly
due to the current technical limitation. Therefore what scientists
discovered so far is only an indirect evidence of the gravitational redshift
or similar phenomenon caused by black holes. But those results undoubtedly
become an important bridge for linking black hole theory with actual
observation.
Lo spazio-tempo curvo e la luce Il principio di relatività generale permette anche di superare il secondo assioma della relatività ristretta se si considera la traiettoria della luce in un sistema accelerato, questa non risulta più rettilinea, ma curva :
Gli studi di Einstein lo portarono a ritenere che la luce possa essere deviata anche dalla curvatura dello spazio-tempo, quindi da una massa. Ragioni alla base della teoria:
è plausibile ritenere che la curvatura dello spazio-tempo abbia effetti Una verifica sperimentale della teoria era impossibile sulla Terra, che ha massa troppo piccola. Einstein cercò tale conferma mediante l'osservazione della deviazione dello spazio-tempo causata dalla massa del Sole. Ebbe successo nel 1919, in occasione di un'eclissi solare totale. La relativité générale et les trous noirs
I] Introduction à la relativité générale (1915) Pour bien comprendre comment fonctionne un trou noir, il nous faut introduire la théorie de la Relativité Générale. Einstein a élaboré celle ci car la théorie de Newton posait deux principaux problèmes à ses yeux:
Pour résoudre ces problèmes, Einstein part du principe d' équivalence: on ne peut distinguer un champs de forces d' inertie dans un mouvement uniformément accéléré d' un champs de gravitation. Par exemple, une personne dans un vaisseau en accélération constante de 9,8 m.s-2 ressentira exactement la même chose que si elle était sur terre. Maintenant, faisons une petite expérience de pensée: Soit une personne A immobile et une une personne B dans un vaisseau transparent en très forte accélération. Un photon est émis perpendiculairement au vaisseau depuis l' extérieur et traverse celui ci. Prenons d' abord le point de vue de A, voici ce qu' il observe:
Maintenant, le point de vue de B, voici ce qu' il observe:
On voit que le trajet de la lumière est courbé par l' accélération. Or d' après le principe d' équivalence, la gravité est identique à l' accélération, on peut donc en déduire que la gravité courbe les rayons lumineux. De plus, la lumière emprunte toujours le chemin le plus court entre deux points (géodésique), l' espace est donc courbé par la gravité. Grâce à des expériences de pensée similaire, nous pouvons montrer que le temps est ralenti à proximité d' une masse. En fait, la relativité générale montre que la gravitation n' est pas une force, mais une propriété géométrique de l' espace-temps. En effet, celui ci est courbé par la masse (et l' énergie, via E=mc^2). Ceci peut être résumé par la formule suivante: "L 'espace-temps agit sur la matière et lui indique comment elle doit se déplacer. Réciproquement, la matière agit sur l' espace-temps et lui indique comment il doit se courber". Dans un espace-temps à quatre dimensions, les planètes ne ressentent aucune force au voisinage du soleil, cependant, nous ne pouvons percevoir que la projection en trois dimension de cet espace-temps, et dans celle ci, les planètes sembles être "attirées" par le soleil par une force. La conséquence de tout ceci est que le temps et l' espace perdent totalement leur caractère absolu, puisque ces deux grandeurs dépendent maintenant de l' endroit où on se trouve (d' ou le nom de relativité). Bien sur, il est impossible de s' imaginer un espace-temps courbé à quatre dimensions, mais on peut par exemple le représenter en deux dimensions de la manière suivante:
En l' absence de masse (schémas a), l' espace temps est plat (espace-temps de Minkowski), et la trajectoire de la lumière est rectiligne. Lorsqu' une masse est présente (schémas b), l' espace se courbe, et il en va de même pour la trajectoire des rayons lumineux. Pour élaborer sa théorie quantitativement, Einstein a dû utiliser des outils mathématiques plus compliqués qu' auparavant. En effet, lorsque l' on parle de d' espace courbe, la géométrie Euclidienne ne s' applique plus et il faut utiliser une nouvelle géométrie développée par Riemann au XIXème siècle. Dans celle ci, la courbure peut être négative (comme la surface d' une selle de cheval), dans ce cas la, la somme des angle d' un triangle est inférieure à 180°. Elle peut être aussi positive (surface d' une sphère), la somme valant cette fois plus que 180°. Nous ne pouvons malheureusement pas approfondir la partie mathématique de la relativité générale car ceci demande demande un niveau bien trop élevé, cependant, des liens on été ajoutés dans la section bibliographie. II]
Application aux trous noirs:
Avant que l' étoile ne commence à s' effondrer, les rayons ne sont que très peu courbés (1), et ils s' échappent en ligne droite. Au fur et a mesure que l' étoile s' effondre, les rayons émis ont de plus en plus de mal à s' échapper de l' étoile (2). Lorsque le rayon de l' étoile atteint Rs, si un photon est émis a ce moment, il restera à tout jamais au niveau de l' horizon du trou noir (3). Maintenant, si photon est émis après cette limite, il tombera irrémédiablement vers la singularité (4). Si l' on veut représenter l' espace-temps aux alentours d' un trou noir, cela donne ceci:
Les cônes rouge représentent les trajets possibles pour un photon venant du passé, les cônes vert ceux du futur. On peut remarquer que plus on s' approche de l' horizon, plus les cônes sont déformés vers l' intérieur du trou noir. Cela signifie que la seul trajectoire possible pour un photon (et pour les autres particules) est de plonger vers la singularité. Lorsqu' une masse se déplace, elle produit des sortes de rides dans l' espace temps, celles ci sont appelées ondes gravitationnelles. On peut faire l' analogie entre ces ondes dû a un mouvement de matière et un champs magnétique, qui lui est dû a un déplacement de charges. Pour produire ces ondes, la masse doit perdre de l' énergie cinétique (principe de la conservation d' énergie). Cela signifie que si deux trous noirs tournent l' un autour de l' autre, ils vont spiraler pour enfin fusionner entre eux. Pour produire ces ondes, il faut des quantités phénoménale d' énergie, c' est pourquoi on ne peut les rencontrer que lors d'évenements violents comme les supernovae et le mouvement de trou noir, lorsqu' il est extrêmement rapide. La terre crée bien des ondes gravitationnelles, mais en tellement faible quantité, qu 'elle ne se rapproche du soleil que de moins d' un atome par ans. Il faut ajouter que lorsqu' un trou noir est en rotation (trou noir de Kerr), il entraîne avec lui l' espace-temps. Ceci a pour effet de réduire le rayon de l' horizon (en rouge), comme le montre l' animation suivante:
De plus, les rayons rayons lumineux sont déviés d' une manière différente suivant la rotation, en effet, celle les entraîne avec elle:
Rotation nulle.
Rotation moyenne.
Forte rotation: on peut observer que cette rotation va jusqu'a faire "revenir en arrière" les photon: leur sens de rotation est inversé lorsqu 'ils s' approchent de l' horizon. Nous verrons en détail plus tard pourquoi les rayons sont de plus en plus décalés vert le violet.
General relativity (GR) or general relativity theory (GRT) is the theory of gravitation published by Albert Einstein in 1915. The conceptual core of general relativity, from which its other consequences largely follow, is the Principle of Equivalence, which describes gravitation and acceleration as different perspectives of the same thing, and which was originally stated by Einstein in 1907 as:
Introduction
However, there are good theoretical reasons for considering general relativity to be incomplete. General relativity does not include quantum mechanics, and this causes the theory to break down at sufficiently high energies. A continuing unsolved challenge of modern physics is the question of how to correctly combine general relativity with quantum mechanics, thus applying it also to the smallest scales of time and space.
Another approach used to understand spacetime as a curved surface in three-dimensional space is to instead begin by imagining a universe of one-dimensional beings living in one dimension of space and one dimension of time. Each bit of matter is not a point on whatever curved surface you imagine, but a line showing where that point moves as it goes from the past to the future. These lines are called world lines.
Relationship to special relativity
Outline of the theory We distinguish inertial reference frames, in which bodies maintain a uniform state of motion unless acted upon by another body, from non-inertial frames in which freely moving bodies have an acceleration deriving from the reference frame itself. In non-inertial frames there is a perceived force which is accounted for by the acceleration of the frame, not by the direct influence of other matter. Thus we feel acceleration when cornering on the roads when we use a car as the physical base of our reference frame. Similarly there are coriolis and centrifugal forces when we define reference frames based on rotating matter (such as the Earth or a child's roundabout). The principle of equivalence in general relativity states that there is no local experiment to distinguish non-rotating free fall in a gravitational field from uniform motion in the absence of a gravitational field. In short there is no gravity in a reference frame in free fall. From this perspective the observed gravity at the surface of the Earth is the force observed in a reference frame defined from matter at the surface which is not free, but is acted on from below by the matter within the Earth, and is analogous to the acceleration felt in a car.
The field equation is not uniquely proven, and there is room for other
models, provided that they do not contradict observation. General relativity
is distinguished from other theories of gravity by the simplicity of the
coupling between matter and curvature, although we still await the
unification of general relativity and quantum mechanics and the replacement
of the field equation with a deeper quantum law. Few physicists doubt that
such a theory of everything will give general relativity in the appropriate
limit, just as general relativity predicts Newton's law of gravity in the
non-relativistic limit.
where Rik is the Ricci curvature tensor, R is the scalar curvature, gik is the metric tensor, Λ is the cosmological constant, Tik is the stress-energy tensor describing the non-gravitational matter, energy and forces at any given point in space-time, π is pi, c is the speed of light in a vacuum and G is the gravitational constant which also occurs in Newton's law of gravity. The Ricci tensor and scalar curvature are themselves derivable from the gik. gik describes the metric of the manifold and is a symmetric 4 x 4 tensor, so it has 10 independent components. Given the freedom of choice of the four spacetime coordinates, the independent equations that make up the Einstein field equation reduce to 6. Einstein thought of the cosmological constant as an independent parameter, but its term in the field equation can also be moved algebraically to the other side, written as part of the stress-energy tensor, and then interpreted as a form of dark energy whose density is constant in space-time. The study of the solutions of this equation is one of the activities of a branch of astronomy named cosmology. It leads to the prediction of black holes and to the different models of evolution of the universe.
What Relativity Is Relativity is a catch-all phrase for both the theory of special relativity and the theory of general relativity. Albert Einstein is the father of both theories, even though special relativity has it's roots in earlier work. Contrary to popular belief, the theory of relativity does not say that everything is relative. It does say that the speed of light is constant. Since light is constant, special relativity reasons, things that we once thought were constant, namely length, mass, and time, are not constant. What do we mean by constant? Think of it this way: in the newtonian model, no velocity was constant. For example, if you see someone riding their bike, you might say that they are going 15 miles per hour in relation to you. However, if you then started jogging along side of the bike, you might say that the bikes velocity is only 5 miles per hour, because you are running 10 miles per hour. Velocities are relative. In relativity theory, this is still for the most part true, with the exception of light. If you are not moving and light is riding a bicycle (for discussion's sake) toward you at the speed of light, you would measure it's speed as the speed of light. However, if you then started jogging along side of the bike, you would still measure it's velocity as the speed of light, even though you are now going 10 miles per hour. In fact, you could be going a million miles per hour in relation to your original position, but you would still measure the speed of light the same. That's not all relativity tells us. Relativity also tells us that and that gravity is the net effect of the curvature of space-time as a result of mass. What is Special Relativity? Special relativity is the theory published by Einstein in 1905. Specifically, special relativity says that light is constant, and as velocity increases length decreases, mass increases, and time slows down.
Just about everything you can see is made out of atoms. Those atoms combine to form molecules, etc. Air is made out of atoms, water is made out of atoms, just about everything around us is made out of atoms. Imagine if we could see down to the atomic level. We could see all the atoms that make up everything. But what is in between the atoms? Nothing? The answer is space-time. Time is an important part of it, because the theories of relativity tell us that as you move through space you also move through time. Einstein thought of space-time having four dimensions: up-down, east-west, north-south, and a fourth dimension that is time multiplied by i ( i is defined as the square root of -1). Thus, you have all the dimensions of space and one time-like dimension that makes up space-time. How does it curve? On the right you can see an illustration of this concept. Imagine space-time is the grid, and the blue sphere is something that is massive, like a star. The mass of the star causes space-time to curve. The greater the curve, the greater the attractive force of gravity. Notice that space-time is more curved closer to the object. In the lower illustration, imagine that you are walking on the top straight line of the grid. You can measure the strength of the force pulling you closer to the ball by measuring the distance from the top straight line you are standing on to the bottom curved line. As you walk toward the ball, the distance between the line and the curve increases, thus the strength of the force increases. This, of course, is not a perfect illustration, as it is a 3 dimensional representation of a 4 dimensional concept. Jetzt können wir auf den Feuerknopf drücken und unseren Astronauten ins All schießen. Er dreht erst ein "paar Runden" um Geschwindigkeit aufzunehmen, und fliegt dann mit relativistischer Geschwindigkeit (in deutlichen Bruchteilen der Lichtgeschwindigkeit) auf einem solchen Kurs, dass wir bequem seine Uhr beobachten können. Was werden wir sehen?
Minkowski, Einsteins ehemaliger Professor (der seinen Studenten Einstein noch als "faulen Hund" bezeichnete), erkannte in dessen Gleichungen die Bedeutung des Satzes des Pythagoras, der die Seitenverhältnisse eines rechtwinkligen Dreiecks beschreibt: A2 + B2 = C2. Das Photon durcheilt nun alle Strecken mit der Lichtgeschwindigkeit c, also A und auch C. Somit können wir sagen, dass sich die Strecken A zu C verhalten wie die Zeiten T zu T':
A/C = T/T' Während das Photon C durchläuft, verschieben sich die Spiegel mit der Geschwindigkeit v um den Betrag B, daher gilt auch B/C = v/c Nun wollen wir untersuchen, wie sich die Laufzeiten zueinander verhalten. Wir beginnen damit, den Satz des Pythagoras durch C2 zu dividieren:
Wir bringen B/C auf die andere Seite: Um A/C berechnen zu können, müssen wir auf beiden Seiten die Wurzel ziehen:
Jetzt können wir die Verhältnisse A/C und B/C durch die anderen physikalischen Größen ersetzen, da sie ja einander proportional sind. Die Strecke A ersetzen wir also durch T, die Zeit, die das Photon für einen Weg auf unserer Erduhr benötigt und C durch T', die verlängerte Zeit in der Raumschiffuhr. Wie wir oben gesehen haben, verhalten sich B/C = v/c, und wir ersetzen daher auch diesen Ausdruck: Wir bilden noch den Kehrwert und erhalten eine damit eine bequeme Möglichkeit, die Größe der Zeitdehnung zu berechnen:
Why Relativity Works Jim is in a train car without any windows. Because the car has no windows it is dark, so Jim decides to turn on his flashlight. From the end of his flashlight to the wall is 100 meters. Because Jim always measures the speed of light to be constant at 3.00 x 10^8 m/sec and because Jim knows that the wall is 100 meters away, Jim discovers that the light took only 1/3 x 10^-8 seconds to go from his flashlight to the wall.
What Jim
doesn't know (because there are no windows) is that the train car he is
in is traveling along a track at 98% of the speed of light in relation
to Bob. Bob knows this because Bob is on the side of the track. In fact,
Bob can actually see inside the train car and knows that Jim has a
flashlight (trust me). Bob sees when Jim turns his flashlight on, and
notices when the light reaches the far wall of the traincar.
When Jim and Bob meet back up again, they decide to compare notes. They noticed that:
At this point Jim rose up in frustration, exclaiming that he's quite sure the distance was at least 5 times that measured by Bob. But what Jim failed to realize was that Bob did not observe the light hit the end of the wall at the same time Jim did. Bob noticed the light hit the wall before Jim did, thus Bob measured the car's length as shorter. Thinking quickly, Bob tried to explain this to Jim, but Jim soon became tired of playing around with train cars and got into his spaceship to explore the galaxies, thus demonstrating the Twin Paradox.
Before we derive any equations, we must understand the concept of a light clock. A light clock looks like this:
We can use it to measure time because we know that time = distance / rate. (If you went 10 miles at 20 miles per hour, it took you 0.5 hours, right?) The distance the light travels is twice the length of the clock (this clock is on end, so it's the height here) and the rate at which it travels is the speed of light. So with a light clock, time = 2Length / c (remember that c is always the speed of light, or 3 x 10^8 m/sec).
The Lorentz Time Dilation Equation
Let's figure out the distance the light traveled, (according to Bob), using the Pythagorean Theorem (remember a2 + b2 = c2):
= = = =
Since we can also say distance = rate x time (2 hours driving 60 miles per hour takes you 120 miles), we can say distance = ct'. They are two different ways of saying the same thing: ct' = . Let's work it out. Square both
sides: c2t´2 = 4L2 + v2t´2 Bring term to the other side: t´2 = Factor out a term on the bottom: t´2 = Get rid of Squares: t´ = Simplify: t´ = Since we know that, on a time clock, 2L/c is the time for each tick, we can replace 2L/c with t.
For each tick, t, on Jim's clock, Bob observes t' ticks on his own clock. The Lorentz Length Contraction Equation There are methods that use reasoning similar to the proof for the Lorentz Time Dilation Equation to prove the Length Contraction Equation. We won't look at them, but merely reason through discussion to come up with the equation for length contraction.
[ Man mano che la velocità del moto di Einstein si approssima alla velocità della luce, un osservatore fermo misura un accorciamento della lunghezza di Eistein nella direzione del moto. Questo effetto, della contrazione delle lunghezze è tanto maggiore quanto più relativistica è la velocità del moto.]
If you look at the time dilation equation (shown to the right) you can see that the bottom term (the part under the square root) approaches zero as the velocity approaches c. This means that when you divide t by that number the result gets larger and larger. What would you do if, instead of getting larger and larger, you wanted the result to get smaller and smaller? You, of course, would multiply by the term that goes to zero. The closer to zero it is, the smaller the result. Since you know that length decreases to zero as velocity increases to c, you can reason that it decreases at the same rate the flow of time increases. This rate is what physicists call gamma. In the time dilation equation, you multiply t by gamma to get t', so t' = t(gamma). In the length contraction equation, you divide the length by gamma, so L' = L/(gamma). The equation looks like this:
Why Mass Increases with Velocity Because it can? Not quite. Suppose Jim takes off in a spaceship leaving Bob behind. Jim has his spaceship set on constant thrust mode, so that the force of the engines pushing his spaceship forward is always the same. This makes Jim accelerate; he is always going faster and faster. But as we all know, the fastest Jim can ever go is the speed of light. So how can he always be going faster and faster? Jim approaches the speed of light asymptotically, meaning he always is moving toward it, but never quite reaches it. His acceleration decreases the faster he goes, even though he is always accelerating. His acceleration will eventually be very small, but it will never be zero. "But", says you, "physics tells us the Force = Mass x Acceleration, and you said Jim's spaceship's engines were always exerting the same force on the spaceship." And you are correct to point this out. Since f = ma, and f stays the same while a decreases, m, Mass, must increase. And it does. Look at the following graph: Since Mass approaches infinity, and Jim's thrust is constant, his acceleration will approach zero. If Jim wanted his acceleration to be constant, he would have to increase his thrust at the same rate at which his mass was increasing. This is very hard, since the thrust required to accelerate him would also approach infinity.
Adding Velocities in Relativity In netwonian physics, you just added velocities. For example, let's say Jim is on a train and Bob is on the side of the track. The train is going 50 miles per hour. Jim walks forward inside the train at 3 miles per hours relative to the train. In Newton's model of the universe, Bob would observe Jim moving at 53 miles per hour, because 50 + 3 = 53. Newtonian physics breaks down at very high velocities, because if one simply added velocities, the result might very well exceed the speed of light. If the train in the previous example we moving at 75% the speed of light, and Jim walks forward at 50% the speed of light (a very rare feat indeed), Newtonian physics says he's going 125% the speed of light. The trick is to realize that Bob see's Jim in slow motion. When Jim thinks he's running along the inside of the train at 50% the speed of light, Bob sees him as moving much slower. Let's call
Here's the formula: w = If you plug in all the numbers, you calculate that Bob sees Jim moving at 90.91% the speed of light. Of course, the difference between Newtonian physics and relativistic physics is only significant at very high velocities.
Where e=mc2 Comes From Everyone knows the equation, but few know why it comes from relativity or how to derive it. Let's take a look at the equation for mass:
We can re-write this equation like this (replacing M' for Observed Mass and M for the mass of the object at rest):
We can expand using the binomial theorem just like we can expand (a+b)2 into a2 + 2ab + b2. As it turns out, when you expand you end up with an infinite series. But the infinite series is such that each term is less significant than the term before it. So we just need to look at the significant parts to get an aproximation: the first two terms. We end up with something like this: = We can put the expanded version back into our mass equation:
Distribute the M: A really cool thing happened, (maybe you noticed). In physics, we use all the time to represent the energy of a moving body. So, e = . (Piece of cake.) Now we can substitute it in our equation.
You can express the difference between something's rest mass and its observed mass with (M' - M). We'll call this difference in mass m. The rest of the derivation becomes obvious, and you have no other choice than to come up with .
The Math Behind General Relativity The math behind general relativity is called Einstein Field Equations. They are equations of the coupled hyperbolic-elliptic nonlinear partial differential type, which, in plain English, means that they are really, really hard. Einstein himself recognized the mathematical difficulties of general relativity as "very serious." He predicted it as being the primary hindrance of general relativity's development. The equation can be stated in a "symbolic form" that isn't very useful. Here it is:
It doesn't mean much to us, but you can see on the left of the equal sign the stuff that describes the curvature of space-time. On the right is the matter within space-time, and how it behaves. Einstein'ın Görelilik İlkesi Yıl 1905'e geldiğinde hiç beklenmeyen biri
fiziğin temellerini sarsamaya başladı. Bu kişi Albert Einstein'dı. İlk önce
"Hareketli Cisimlerin Elektrodinamiği Üzerine" ve daha sonra da "Özel ve
Genel Görelilik Teorisi" ile bilim tarihinde bir devrim gerçekleştirdi.
Klasik fiziğin mutlak uzay ve mutlak zaman fikri artık tarihe karıştı.
Çünkü Einstein, mutlak zaman ve mutlak uzay olamayacağını açıkça
gösterdi. Cismin hızına bağlı olarak bir mekan ve zaman yaşadığı
düşüncesini ortaya koydu. Buna göre; evrende hiçbir ayrıcalıklı hareket
yoktur, her cisim kendi hızına bağlı bir mekanda ve zamanda hayat
sürmektedir. Bunların bir sonucu olarak da mutlak referans çerçevesi,
mutlak durağanlık ve mutlak hareket kavramlarının yersiz olduğunu
belirtti. Ayrıca esir kavramının da lüzumsuz olduğunu söyledi. Esir
yoktur demiyordu. Sadece tespit edilebilir hiç bir sonucu olmayan esirin
gereksizliğini vurguluyordu. Einstein ile değişen zaman ve mekan anlayışı, esire
duyulan gereksinimi ortadan kaldırdı. Çünkü Einstein'ın sisteminde böyle
bir hipoteze gerek yoktur. Zaten yapılan deneyler de bunu doğrulamıştır.
BÜZÜLEN UZAY-ZAMAN VE IŞIK Genel rölativite teorisine göre ışık uzay-zamanda dosdoğru gidemez. Yıldızlar uzay-zamanı büzdüklerinden ve çok hızlı döndüklerinden çevrelerinde bir çekim alanı, elektromanyetik alan oluştururlar. Bu yıldızların yanlarından geçen başka bir yıldızın ışıkları da bu çekim arasında yollarını değiştirir, sapmalara uğrar. Bu sebeple uzayda belirli bir yerde gördüğümüz yıldızlar aslında farklı yerdedir. Çünkü biz yıldızları gözümüze gelen sapmış ışınların doğrultusunda görürüz.
BÜZÜLEN UZAY-ZAMAN Çekim gök cisimlerin hangi hareketinden ileri
gelmekteydi? Bu sorunun cevabı ise uzay-zamanın yapısıyla alakalıdır.
Einstein'a göre uzay, her tarafı aynı düzlemsel öklid geometrisine sahip
olmayıp tepe, çukur diyebileceğimiz mekanlar mevcuttur. Einstein'la
birleşen uzay ne zaman yine onunla katı değişmez yapısını yerine
büzüşen, çukurlaşan ve tepeleşen bir elastiki yapıya bürünmüştür. Tabi
bu Einstein dediği için değil uzay zamanın yapısının böyle olduğu
içindir. (Daha iyi bir açıklama yapılana kadar.)
Einstein teorisine göre uzay-zamandaki bu
çukurlukların kaynağı ise gök cisimleridir. Güneş gibi büyük kütleli
cisimleri uzay-zamanı büker. Bunu açıklamak için basit bir örmek
verelim. Bir çarşafın üzerine bir bilye bıraktığımızda çarşaf üzerinde
bir büzülme olur. Buna benzer şekilde gök cisimleri sahip oldukları
kütle-enerji ve hareketlerinden dolayı uzay-zamanı büzerler. Bu sebeple
Einstein'a göre çekimi açıklamak için kuvvete gerek yoktur.
RÖLATİVİTE ( GÖRELİLİK ) Kuantum kuramıyla atomun yapısı aydınlatılmaya çalışılırken, 1905’ te yeni bir teori ortaya atıldı. I. Newton tarafından kurulan klasik fiziğin mikro boyutlarda yetersizliği anlaşılmıştı. Bunun yanında, cisimlerin ışık hızı mertebesindeki hareketinde de Newton fiziği bekleneni veremedi. Newton, hareketin evrende mutlak olduğunu; bulunulan yere ve zamana göre değişmediğini kabul ediyordu. Ancak, A. Einstein bunun mümkün olamayacağını; bir cismin uzaydaki durumuna göre zaman ve mekan özelliklerinin değişkenlik göstereceğini öne sürdü. Teori, farklı zamanlarda; Özel görecelik ve Genel görecelik adı altında oluşturulmuştur. * Özel Görecelik: Özel görecelik teorisi, 1887 yılında A. Michelson ve E. Morley tarafından gerçekleştirilen bir deneyin sonucunun yorumlanmasıyla elde edilmiştir. Deney; temelde uzay boşluğunu doldurduğu düşünülen ve J. C. Maxwell’ in, elektromanyetik dalgaların içinde hareket ettiğini öne sürdüğü esir maddesinin varolup olmadığını sınamak üzere gerçekleştirildi. Deneyde; Dünya’ nın, Güneş çevresinde döndüğü yöne gönderilen bir ışık dalgası ile bu yöne dik gönderilen ışık dalgası arasındaki faz kaymasının gözlenmesi esas alınıyordu. Herhangi bir kaymanın bulunması durumunda esirin haretinden dolayı ışık dalgalarının hızının azaldığı sonucuna varılacaktı. Fakat deney bekleneni vermemişti. Yüzlerce deneme sonunda, ışık hızının her zaman, her yerde sabit olduğu sonucuna varıldı. A. Einstein, bu sonuçları anlamlandıran ve doğru olarak açıklayan ilk kişi oldu. Aslında asırlar önce Türk- İslam filozofu Kindi; zaman, mekan ve hareketin göreli; her cisme ve gözlemciye göre değişen yapıda olduğunu vurgulamıştı. Einstein bu düşüncelere deneysel kanıtları da katarak şu ilkeleri ortaya koydu: * Tüm fizik yasaları, birbirine göre değişmeyen harekete sahip bütün eylemsiz gözlem çerçevelerinde ayni yazılmalıdır. * Işığın boşluktaki hızı, kaynak ile gözlemci arasındaki göreli hareketten bağımsız olup daima sabittir. Bu ilkeler; ışık dalgalarının hareketi için herhangi bir ortamın gerekmediğini, dolayısıyla esirin varlığına ilişkin bir varsayımın gereksiz olduğunu ortaya koydu. Böylece yüksek hızlardaki hareket ele alınırken bir tek referans noktası göz önüne alınacaktır. O da evrendeki tek sabit olan ışık hızıdır. Çünkü zaman, uzunluk ve kütle bu niceliğe göre değişmektedir. Sonuç olarak; göreli bir evrende; 1) Işık hızına yakın hareket eden nesnelerin hareket yönündeki kısalır ve kütleleri artar. Işık hızına, bir cismin ulaşması durumunda ise, bu cismin kütlesi sonsuz, uzunluğu da sıfır olur. Bu sonuçtan hareketle şu söylenebilir: Hiçbir cisim ışık ışık hızına ulaştırılamaz. 2) Işık hızına yakın bir hızla hareket eden sistemde zaman yavaş işler. Tam ışık hızına sahip bir cisim için ise zaman geçmez. Hareketli sistemdeki saat, duran saate göre; oranında daha yavaş çalışır. 3) Maddenin, hızlandırıldıkça kütlesinin artması; kütle ile enerji arasında yeni bir bağıntının doğmasına yol açmıştır. E=mc2 İle verilen denklem, maddenin enerjiyle eşdeğer olduğunu ve çok küçük bir kütleden fazlasıyla enerji elde edilebileceğini göstermiştir. Atom bombalarının yapımı ve nükleer reaktörlerin çalışması bu sayede açıklanabilir. * Genel Görelilik: Özel görelilik, birbirine göre ivmesiz bulunan sistemler için geçerlidir. Ancak evrende ivmesiz hareket eden pek az şey vardır. Bu yüzden, A. Einstein daha genel bir teori olarak genel göreliliği 1916’ da oluşturmuştur. Bu yaklaşımda da Einstein, klasik fizikte Newton tarafından kurulan yerçekimi ifadesinin yetersizliğine dikkat çekmiştir. Fiziksel olarak, bir cismin uzayda ivmelenmesiyle onun üzerine bir yerçekimi ivmesinin etki etmesi birbirinden ayırdedilemez durumdur. Einstein; bu durumda, “eğer bunları birbirinden ayıramıyorsak o halde bu etkiler birbirinin ayni olmalıdır” şeklinde düşünerek bir cismin eylemsizlik kütlesiyle yerçekimi kütlesinin birbirine eşit olduğunu öne sürmüştür. Bu durumda genel göreliliğin ilkelerini şöyle belirlemiştir: 1- Fizik yasaları, eylemsiz yada ivmeli bir gözlem çerçevesinde aynıdır. 2- Sabit bir yerçekimi alanında eylemsiz referanz çerçevesi ile ivmeli bir referans çerçevesini birbirinden ayırmak imkansızdır. Einstein, bu ilkelerden hareketle, evrenin uzay - zaman boyutunun her ikisiyle incelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Böyle bir evren, Öklit geometrisinden uzak olup ancak Riemann geometrisiyle açıklanabilir. Uzay, içine boylu boyunca gerilmiş ağ gibi bir yapıya sahiptir ve Güneş gibi büyük kütleli cisimler bu ağda eğrilikler meydana getirir. İşte gezegenler de, bu eğriliğin etkisiyle yıldızların çevresinde dolanırlar. Bu eğri alan yalnızca fiziksel bir çukur olmaktan uzak olup eğriliğin miktarı arttıkça oradaki zamanın da daha yavaş işlemesine neden olur. Hatta bu eğrilikler ışığı da bükecek niteliktedir. Güneşin yakınından geçecek şekilde, çok uzak yıldızlardan gelen ışınların Güneşimiz tarafından eğriltildiği gözlenmiştir. Yine, Merkür gezegeninin günberi noktasının değişkenlik göstermesi ancak bu kuramla açıklanabilmiştir. UZUNLUĞUN GÖRELİLİĞİ
KÜTLENİN GÖRELİLİĞİ
IŞIK HIZINA NİÇİN ULAŞILAMAZ ? Bilindiği üzere cisimlerin boyu L =Lo ( 1 -V2/c2 )1/2 formülü ile kısalmaktadır. Eğer V=c olursa L = 0 olur. L'nin sıfır olması demek cismin kaybolması demektir. Ayrıca cisimlerin kütleleri m= mo / ( 1 -V2/c2 )1/2 formülüne göre artmaktadır. Hız arttıkça kütle artmaktadır. Hızlanma ile kütle artışı ters orantılıdır. Yani küçük hızlardan hızlanmaya başlayan bir cismin kütle artışı azdır. Cisim hızlandıkça hızlanma hızı yavaşlar, kütle artış hızı artar. Çünkü kütle arttıkça bu kütleyi hızlandırmak zorlaşır. Hız 299.000 km/s yükseldiğinde artık bundan sonra yapılacak itmelerin cisme vereceği enerjinin hemen hemen tümü kütleye pek az bir kısmı da hızda artışa neden olur. Bu rölativistik olmayan hızlardaki sürecin tam tersidir. Hızını 299.792,5 km/sn yaklaştığında verilen kuvvet enerjisinin tümünden sağlanan enerji kütle artışına aktarılır. Hızı arttırmaya bir şey kalmaz. 299.792,5 km/s lik hıza ulaşabilseydik başlangıçta V=0 da belirli bir kütleye sahip olan bir cisim bu hızda hareket ederken kütlesi sonsuz olurdu. Bundan sonra hangi kuvveti uygularsak, hangi itmeyi verirsek verelim sonsuz kütleli bir cismin hızını değiştiremeyiz. Bu sebepledir ki rölativite teorisine göre belirli bir kütlesi olan herhangi bir cismin ışık hızına eşit veya daha büyük bir hıza kadar hızlanması imkansızdır. İKİZLER PARADOKSU Bir düşünce deneyi yapalım. 25 yaşında olan bir
astronotumuzu ışığın %95'ine erişen bir rokete bindirerek 25 ışık yılı
uzakta olan bir yıldıza gitsin. Giderken dünyada 25 yaşında ikiz
kardeşini 22 yaşında karısını ve 2 yaşında çocuğunu bıraksın. Acaba 20
ışık yılı uzaktaki yıldızdan geldiğinde evinde neyle karşılaşır? Astronotumuz 95/100 c lik bir hızla yolculuk
yaptığı için zamanı yavaşlayacaktır. Fakat o bunu hissetmeyecektir. Bu
yavaşlamanın ise yaklaşık 15 yıla karşılık gelmektedir. GRAVİTASON VE İVME Einstein'ın ikinci devrimi genel göreliliktir.
Özel görelilikten bahsederken hep sabit hızlı eylemsiz hareketten
bahsettik. Hareket olayının özel bir durumunu inceledik. Bu yüzden
eylemsiz sistemlerdeki rölativitistik incelememize özel görelilik
teorisi adı verilir. Halbuki etrafımızda olan olayların hemen hemen
hepsinde ivme vardır. İvme, taşın düşmesinde, arabanın hızlanmasında,
dünyanın güneş etrafında dönmesi vb. her yerde vardır. Einstein özel
görelilikten sonra 1905'ten 1915'e kadar uğraşarak daha genel bir kuram
oluşturdu. Bu bölümde genel görelilik teorisine değineceğiz. Düzgün olmayan hareketi incelemek sabit hızlı
hareketi incelemekten her zaman zordur. İşin içine ivme girince işler
biraz karışır. Sabit hızlı hareket eden sistemlerde dışarıda konumu
değişmeyen bir noktaya bakmadan hareket hissedilmez. Newton hareket
yasalarında ivmeli durumları da incelenmiştir ama ivme üzerinde
gerektiği ölçüde durmamıştır. Buda kütle ile ivme arasındaki küçük bir
paradokstan iler gelir.
E Ş ZAMANLILIK Klasik mekanikte bütün fiziksel olaylar tüm gözlem
çerçeveleri için aynı olan mutlak bir zaman vardır. Yani zaman herkes ve
her şey için değişmez hızda akar. Olayın cereyan ettiği konum, hız ne
olursa olsun zaman akışı değişmez. 1snlik zaman aralığı herkes için
aynıdır. Buna fizikte eşzamanlılık denir. Newton postulatlarından biride
budur. Lakin Einstein özel rölativite kuramında bunun yanlış olduğunu
gösterdi. Eintein'a göre zamanın akışı ölçümün yapıldığı referans
sistemine bağlıdır. Referans sisteminin konumu ve hızından etkilenir.
Bunu daha iyi anlamak Einstein'ın tasarladığı
düşünce deneyine değinelim.
*Trenin üstünde tam
orta noktada bir gözlemcimiz olsun. Bu gözlemciA ve B noktalarında
meydana gelen olayları aynı anda görebilir nitelikte olduğunu kabul
edelim. Ortaokul velisede okuduğumuz fizik derslerinde EINSTEIN'in Rölative(izafiyet) teorisini bir türlü anlayamamışızdır. İçimizde hep "Yav bu adam neyi bulmuş, bu kadar büyütülecek ne var" dediğimizi halen duyar gibiyim. Şimdi ben size bu teoriyi basite indirgenmiş örneklerle anlatmaya çalışacağım. Neyse, şimdi bir uçakla saatte 800 km hızla uçtuğunuzu düşünün. Başka bir uçakta size doğru yine 800 km hızla yaklaşmakta olsun. Sizce ne kadar zaman içinde birbirinize yaklaşırsınız? Diğer bir deyimle rölatif hızınız nedir? Mantığınıza göre cevap 1600 dur. Şimdi de bir uzay gemisinde, ışık hızının 4 te 3 u kadar bir hızla uzak bir yıldıza seyehat ettiğinizi düşünün. Sizce bu yıldızdan ışık size ne kadar hızla geliyor? Yine mantığınız size 4 te 3 ışık hızıyla geldiğini söyler, fakat ölçecek olursanız, size o uzak yıldızdan gelen ışık, yine saatte 300.000 km dir. Buna göre ışık hızı, kaynağı ve yönü ne olursa olsun değişmez. Buda seyehat hızı arttıkca zamanın geçişinin yavaşladığını açıklar. Bu uzay gemisinde dünyaya dönüşünüzde, hızınız ışık hızına yaklaştıkca, uzay geminizde saatiniz sadece birkaç ayın geçtiğini gösterdiği halde, dünya zamanı ile yılların geçtiğini görürsünüz. Çocuklarınızdan da genç dünyaya dönersiniz. Şimdi size rölative teorisinin insanlığa neler kazandırdığını yüzeysel olarak anlatmaya çalışacağım. Bu görüşün özelliği 4 boyutlu olmasıdır. Bu 4.boyut zaman boyutudur (Einstein bu boyuta uzay-zaman boyutu adını vermiştir).Uzay-zaman boyutu, çekim kuvvetiyle ilgili teorileri değiştirdi. Bu teori, yerçekiminin okullarda öğrendiğimiz gibi iki madde arasında çekim kuvveti olduğu inancını yıktı.Yerçekimi yeni keşfedilen 4.boyutun uzay zamanı ile mekan-zaman boyutunun kavramı içindedir. Tabii siz bu şekilde anlamadınız. Size basit bir örnekle yardımcı olayım. Yatay kaucuk bir yatak düşünün.Yatağın üzerine değişik ağırlıklarda ve boyutlarda toplar koyun.Toplar büyüklük ve ağırlıklarına göre kaucuk yatağa gömüleceklerdir.Yatağın kenarından küçük bir top yuvarlayın.Top diğer toplara doğru çekilecektir. İşte bu çekim rölative teorisinin temelidir. Madde, uzay zamanı kaymasına neden olur, uzay zamanı da maddenin hareketini tayin eder. Genellikle uzay zamanı düzdür, fakat büyük kütlelere yaklaştıkça eğim kazanır.Bu eğim, sadece küçük kütlelerin hareketini etkilemekle kalmaz zamana da etki eder. Diğer bir deyimle çekim kuvvetti zamanı yavaşlatır. Bir örnek daha: Tamamıyla birbirine eş ayarlanmış çok hassas iki saat alın. Birini, çok yüksek bir binanın en alt katına,diğerini en üst katına koyun. Üst kattaki saatin biraz yavaşladığını göreceksiniz.Çünkü,üst kattaki uzay zamanı, çekimden dolayı daha eğimlidir. ÖZEL RÖLATİVİTEYİ DOĞRULAMALAR a)
Hızlandırılmış yüklü taneciklerin kütlesi
m(V)= mo / ( 1 -V2/c2
)1/2
formülü gereğince artacağından elektrik ve magnetik alandaki sapmaları
daha az olacaktır. Macken 1935 yılında voltajı 200.000'e varan bir tüpte
daha öncekilerden daha hassas bir deneme yaptı. Bu durumda elektronlar
210.000 km/s lik bir hıza eriştiklerinden kütleleri %40 arttı. Deney
sonuçları kütlenin göreliliğini açık bir şekilde destekliyordu. GENEL RÖLATİVİTENİN DENEYLERLE DOĞRULANMASI Einstein teorilerinin doğru olup olmadığını
sınayacak deneyler önerdi. Kendisinin düşüncelerinin doğruluğundan bir
şüphesi yoktu. Ama insanların haklı şüphelerini izole etmek şarttı. Buda
en iyi teorilerin deneyle doğrulanması ile olabilirdi. 2 - Einstein'ın önerdiği deneylerden biride, güneşin yakınından geçen bir yıldız ışıklarının sapmalarının güneş tutulmasında tespit edilmesiydi. Einstein genel görelilik kuramından güneş bu sapmayı 1,75 saniyelik bir açı olarak hesaplamıştı. 1919 yılındaki güneş tutulmasını tam olarak gözlemlemek için Güney Amerika'ya ve Afrika'nın batısındaki Principle adalarına gidildi. Arthur Edington ve Crommlin tarafından tam güneş tutulması sırasında yapılan gözlemlerde yıldızın 1,64 saniyelik açı farkı ile belirtilen yerde gözlemlendi. Daha sonraki güneş tutulmalarında Einstein'ın hesaplarına daha yaklaşık sonuçlar tespit edildi. 3 - Işık ışınlarının eğrilmesi ve yavaşlamasıyla Mariner 6 ve 7 serbest uzay araçlarıyla yapılan bir deneylerle de kanıtlanmıştır. Uzay araçları Mars dönüşünde güneşin etrafını dolanırken Dünya'dan araçlara gönderilen radyo sinyallerinin gidiş ve geliş süresi 200 mikro saniye uzamıştır. Bu sonuçlarda rölativite teorisini destekler mahiyettedir.
Special Relativity - SWF Animation Files - SWF Flash Dosyası
1- Einstein Train -Time Dilation and light clock
Unified Field Theory 1- Unified Field Theory (1 Dec 2002) 2- Deducing a Unified Field Theory from Electromagnetism 3- Unified Theory: All the major forces from gravity to magnetism, from weak to strong force are explained in such a way as to show they are really extensions of the same phenomenon. H içbir yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden alıntı yapılabilir.The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli Ana Sayfa / İndex / Ziyaretçi Defteri / E-Mail / Kuantum Fiziği / Quantum Teleportation-2 Time Travel Technology / Kuantum Teleportation / Duyuru / UFO Technology |