Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 - Turkey / Denizli REİKİ TERAPİSİ Reiki her yerde varolan, ki: ruhsal yaşam enerjisi anlamına gelmektedir. Sözcük anlamı, Japonca'da, "Evrensel Yaşam Enerjisi" anlamına gelmektedir. REİKİ NASIL ÇALIŞIR?Tüm canlıların sahip olduğu bir yaşam enerjisi vardır ve bu enerji doğumla birlikte getirilmiştir. Yaşam enerjisi düşük olan insanlar daha kolay ve daha sık hasta olurlar. Yaşam enerjisi yüksek olanlar ise daha dayanıklıdırlar. Reiki insanın yaşam enerjisini arttırıcı bir yöntemdir. Reiki uygulayıcısı ister kendine ister bir başkasına reiki uygulasın kendinden bir enerji vermez O sadece reikiye kanal olur. Dolayısıyla enerjisi azalmaz aksine artar. Reiki kişinin vücut dengesini ve uyumunu korumasını sağlar. Eğer vücudunda herhangi bir yerde bozukluk yada sorun varsa bu tüm vücudu etkileyeceğinden bütüne yönelir. Günümüzde bir çok hastalığın altında zihinsel nedenlerin bulunduğu ve hastalığa yol açan zihinsel kalıplar değiştiğinde hastalığın da iyileştiği artık bilinmektedir. Reiki sadece fiziksel boyutta değil zihinsel ve ruhsal boyutta da şifa verici özelliklere sahiptir.
Küçük bir çocuğun canı yandığında yaptığı ilk şey ağlayarak annesinin yanına koşmak ve acıyan yerlerini annesine göstermek olur. Anne de acısını alması için şefkatli elleri ile onu okşar. İşte Reiki nin de sırrı bu şefkatli ellerde. Reiki terapisi, var olan “Evrensel Hayat Enerjisi”nin ellerimizden sevgi ve şifa ile akmasıdır. Reiki enerjisi, kişinin yaşam boyu oluşturduğu tıkanıklıklardan dolayı meydana gelen hastalıkların köküne iner ve onları şifalandırır. Burada söz etmeden geçemiyeceğimiz önemli olan bir ayrıntı var. Tıkanıklıkları (blokajları) oluşturan kişi aynı zamanda kendini iyileştirme özelliğine de sahiptir. Sadece o dönemde bunları hissedemeyecek ve göremeyecek durumdadır. Terapist Reiki ile kişiye unuttuğu gücünü hatırlatır ve ona daha sağlıklı olmanın kendi elinde olduğunu gösterir. Kişi ne kadar bırakmaya hazırsa o kadar açıktır ve enerjiyi kabul eder. Reiki seanslarında, hem alıcının hem de terapistin, rahat giysilerle ve en rahat konumda olmaları gerekiyor. Reiki verirken eller, bedenin belli bölgelerine (baş, kalp, mide, bacaklar gibi) konur. Terapi sırasında enerji avuç içi çakraları ve parmak uçlarından aktığı gibi tüm auradan, gözlerden, 3.göz çakrasından, kalp çakrasından da akar. Terapide enerjinin frekansı, alıcının ihtiyaçlarına göre değişiklik gösterebilir. Seans boyunca, alıcı bazen içinden elektrik geçiyormuş gibi hissedebileceği gibi, uyuyabilir, vizyon görebilir. Bazen hiçbir his de olmayabilir. Fakat şifalanma sürmektedir. Terapist, terapi sırasında farklı enerji frekanslarından dolayı, sıcaklık, soğukluk, titreşim, uyuşma, karıncalanma ve hatta alıcının ağrıyan bölgelerini hisedebilir. Ayrıca enerji, blokajlarının çözülümü sırasında terapistte, esneme, geğirme, öksürme veya alıcıda ağlama, gülme etkisi görülebilir. Terapiye her iki tarafın da niyet ederek başlamaları seansın daha başarılı olmasında önemli bir etkendir. Reiki sadece niyetle akmaya başlar. 1980’lerde Dr. Robert Becker ve Dr. John Zimmerman, insanlara Reiki gibi terapiler uygulanırken neler olduğunu araştırdılar. Uygulayıcı ve alıcının beyin dalgalarının, derin rahatlama ve meditatif durumda iken bulunulan alfa frekansıyla senkronize olmakla kalmayıp, aynı zamanda nabızlarının da Schuman Rezonansı denilen dünyanın manyetik alanıyla uyumlu hale geldiğini buldular. Toni Bunnell (1997) de uygulayıcı ile dünya arasındaki enerji alanlarının birleşmesinin uygulayıcıya Schuman Rezonansı yoluyla “sonsuz enerji kaynağı” veya “evrensel enerji alanı”ndan enerji çekebilme olanağı verdiğini söylüyor. Beyin dalgalarının içinde bulunduğu frekans nedeniyle iyileşme başlıyor. Bedende fiziksel, zihinsel ve ruhsal seviyelerde denge sağlanıyor . Normal bir Reiki seansı yaklaşık bir saat sürer. Genel olarak her bölgede 3-5 dakika durulur. Enerjinin akışına göre bazen aynı el pozisyonunda daha uzun süre kalmak gerekebilir. Sadece rahatsız olan bölgeye Reiki veriliyorsa o zaman 10-15 dakika yeterli olabilir. Reiki terapisi dört kez en çok dört gün ara ile uygulanır. Terapi alan kişinin özellikle bir hastalığı olması gerekmez. Reiki, bedende genel bir rahatlama sağlayarak, bedeni, ruhu ve zihni şifalandırır. Kişiyi dengede tutar. Dengede olan kişi mutlu ve sağlıklı olur. Bağışıklık sistemi güçlenir. Yaşam kalitesi artar. Reiki İnisiyasyonu ve Aşamaları Hayatlarında ciddi anlamda iyi yönde değişiklikler yapmak isteyenler için Reiki Eğitimi ve Uyumlaması önemli bir adımdır. Bu eğitimlerde Reiki ve enerji ile ilgili ayrıntılı bilgiler alacak, Reiki enerjisine uyumlanacak ve kendiniz ve hayatınız için sorumluluk almayı öğreneceksiniz. Hayatta bizlere hep herşeyi elle tutmamız ve görmemiz gerektiği öğretildi. Göremediğimiz ve tutamadığımız şeyler bizi hep kaygılandırdı. Halbuki öylesine bir Evrende yaşıyoruz ki, esas güç ve güzellik o görülmeyen ve tutulmayanlarda. Elektriği de evimize gelirken göremiyoruz ama bir düğmeye basıp onu en iyi ve en faydalı şekilde kullanabiliyoruz. Reiki de buna benzetilebilir. Evet, Reiki enerjisini göremezsiniz ama hisseder ve nasıl faydalı olduğunu deneyimlersiniz. Reiki uyumlaması toplumumuzda “el verme” olarak da bilinen bir süreçtir. Kelime anlamı “başlatma” dır. Bir kişinin Reiki uygulayıcısı (kanalı) olabilmesi için mutlaka bir Reiki Master tarafından uyumlanması yani inisiye edilmesi gerekmektedir. Uyumlama kişinin taç, kalp ve el çakralarının bir Reiki öğretmeni tarafından özel bir teknik kullanılarak Evrensel Reiki enerjisinin frekansına açılması ve ayarlanmasıdır. Öğretmen uyumlama işlemi esnasında Reiki enerjisinin kaynağı ve öğrenci arasında özel bir bağlantı kurar ve öğrencinin çakraları ile enerji bedenine Reiki sembolleri yaşam boyunca kalmak üzere yerleştirir. Reiki'nin her seviyesinde yeni bir uyumlama ile enerji frekansı yükseltilir. Bu uyumlamadan sonra kişinin tek yapacağı şey enerjiyi akıtma arzusuyla ellerini gerekli yerlere yerleştirmektir ve Ki otomatik olarak akmaya başlar. Burada unutulmaması gereken; kişi bu enerjiye sadece bir kanal olmuştur. Bütün iyileştirmelerde sadece kanal görevi yaptığını unutmaması gerekir. Kısaca özetlersek, kişi Reiki
uyumlaması aldığında şu evrelerden geçer: Reiki İnisiyasyonu ve 3
Aşaması: Reiki ile İlgili Bilgiler: REİKİ'NİN ANLAMI Reiki ; “Rei” ve “Ki” olmak üzere iki Japonca kelimeden oluşmaktadır. “Rei” bizi kuşatan büyük bilgi, ruhsal bilgelik , şuur anlamı taşır. “Ki” ise yaşam gücü içeren enerjidir. 5000 yıl önce Hintlilerin “prana”, M.Ö.3.yy da Çinlilerin “chʼi” adını verdikleri evrensel enerji, ruhsal manevi kimlik anlamına gelmektedir. “Ki” her zaman her yerde ve her şeyin etrafında akan enerjidir. Bu enerji bir bütün olarak tüm canlı varlıkları birbirine bağlar, gittiğinde yaşam sona erer. Reiki , Batıya yayılmaya başladığında “Evrensel Yaşam enerjisi” olarak adlandırılmıştır. Kelimenin tam karşılığı “yüce kaynağın bilincini taşıyan, ruhsal amaçla çalışan yaşam gücü enerjisi”dir.. REİKİ NEDİR? Reiki binlerce yıllık şifa ve ruhsal çalışmalara dayanan, ilk olarak Tibetli Lama'ların RAKU-KEİ adı altında kullandıkları enerji aktarımı ile şifa vermeye dayalı bir enerji tekniğidir. Reiki evrensel yaşam enerjisi, kendi iç zekası ve kendi iç bilgeliği olan pozitif sevgi dolu, güçlü, etkili, sınırsız ve zamandan bağımsız bir enerjidir. Reiki'nin sağlığa olduğu kadar kişisel gelişime de çok büyük faydaları vardır ve kişiyi çok daha olumlu bir zihinsel yapıya ulaştırmaktadır. Reiki herkes tarafından kolaylıkla öğrenilebilir ve uygulanabilir. REİKİ'NİN ÇALIŞMA ŞEKLİ Hepimiz evrensel yaşam enerjisi ile doğmaktayız. Artık araştırmalardan biliyoruz ki, insanın fiziksel bedeninin etrafında, onu kuşatan bir de enerji bedeni vardır. Bu enerji bedende çakra adını verdiğimiz 7 adet de enerji merkezi vardır. Doğduğumuz zaman temiz ve açık olan bu çakralar, dünyada yaşarken bilinçsizce sahip olduğumuz, öfke, kin, intikam, ihanet, kıskançlık gibi olumsuz duygularla kirlenip kapanır. Kapalı olan enerji merkezlerimiz, evrendeki var olan kozmik enerjiyi bedenimize aktaramaz. Dolayısıyla bir çok hastalığın ortaya çıkmasına sebep olur. Reiki'nin temel prensibi, tıkalı olan veya dengesiz çalışan bu enerji merkezlerini açıp, dengeli çalışmasını sağlamaktır. Reiki insanın yaşam enerjisini arttırıcı bir yöntemdir. Reiki uygulayıcısı ister kendine ister bir başkasına Reiki uygulasın kendinden bir enerji vermez O sadece Reikiye kanal olur. Dolayısıyla enerjisi azalmaz aksine artar. Reiki kişinin vücut dengesini ve uyumunu korumasını sağlar. Reiki geleneksel tıp tedavisi görmekte olan hastaların iyileşme sürecini %50 hızlandırmaktadır. Ellerin kullanıldığı her türlü tedavi şeklinde Reiki enerjisi geçerlidir. Reiki, beden ve ruhu dengelediği gibi, zihni de güçlendirir. Reiki enerjisi evrenseldir ve akmasına izin verildiğinde akar. Akışta tıkanıklık varsa zihinsel, ruhsal ve fiziksel problemler baş gösterir. Reiki tek başına bir tedavi değil, tedaviyi tanımlayıcı bir yöntemdir. Alternatif tıp yöntemi değildir ve tıbbi müdahale yerine geçmez. Tıbbi tedavinin olumsuz yan etkilerini gidererek tedavinin olumlu sonuçlanmasına yardımcı olur. Hastalıklar fiziksel bedene gelmeden önce aura da başlar. İşte bu aşamada Reiki hastalığın oluşumunu engeller. REİKİ'NİN TARİHÇESİ Reiki, 19. yüzyılda Dr. Mikao Usui tarafından Japonya'da tekrar ortaya çıkarılmıştır. Dr. Usui, Japonya'nın Kyoto kentinde küçük bir üniversitenin yöneticisi olan, hıristiyan bir rahipti. Bir pazar ayininde öğrencisinin sorduğu bir soruya cevap veremedi. Bu, hayatının dönüm noktası oldu. Soru şuydu: "Hz. İsa şifa enerjisi ile hastaları nasıl iyileştirdi? Buna sadece kutsal kitapta yazıyor diye mi inanıyorsunuz yoksa böyle şeylerin gerçekleşmesine şahit mi oldunuz?" Öğrenci, sorularına devam ederek, "Bunu kendi gözlerimizle nasıl görebiliriz?" der. Bu sorular Dr. Usui'nin hayatında o büyük değişikliği meydana getirir. Ertesi gün hocalıktan istifa edip yollara düşer. ABD'ye gider, Chicago Üniversitesi'nde hıristiyan metinler üzerinde eğitim görür ve eski diller üzerine doktora yapar. Buda'nın da şifa gücüne sahip olduğunu öğrenir. Bu bilgi onu tekrar Japonya'ya döndürür. Araştırmalarını Budist öğretiler üzerine yoğunlaştırır. Birçok manastırı ziyaret eder. Manastırlardaki elyazmalarını okuyabilmek için Sanskritçe ve Çince öğrenir. Yedi sene süren bir araştırma sonucu bulduğu eski bir Sanskrit metninde, Buda'nın nasıl şifa dağıttığına ilişkin bazı sembollere ve tariflere rastlar. Fakat bunlar da tek başına yeterli değildir. Dostluk kurduğu bir rahip, Usui'ye inzivaya çekilmesini tavsiye eder. Usui, Japonya'da kutsal bir dağ olan KORİ YAMA'ya çıkarak, '21 gün boyunca oruç tutup, meditasyon yapar. 21.günün gecesinde meditasyonunu bitirip dua ederken birdenbire gökyüzünde kendisine doğru gelmekte olan parlak bir ışık görür. Bu ışık gittikçe büyür ve tam alnının ortasına isabet eder. Usui, yere devrilir ve kendinden geçer. Transa benzer bir hal içinde iken, daha önce Sanskrit metinlerde okuduğu birçok sembol, çeşitli renklerde gözünün önünde canlanır. Usui'nin şuuru yerine geldiğinde güneş doğmuştur. Kendisini çok zinde hisseder. Dağdan inmek için yola koyulur. Bu arada ayak başparmağını yaralar. Elini parmağına koyar koymaz kanama durur ve acı yok olur. Artık sembollerin anlamını ve şifanın gücünü bilmektedir. REİKİ'NİN RUHSAL YAŞAM KURALLARI Bunu takip eden yedi yıl, Kyoto kentinin varoşlarındaki
bir şifahanede, hastaları iyileştirmek için çalışır. Amacı, tedavi ettiği
dilencileri tekrar topluma kazandırıp, çalışmalarını sağlamaktır. Fakat bir
süre sonra tedavi ettiği dilencilerin tekrar şifahaneye geri döndüğünü fark
eder. Usui sarsılmıştır, kendi kendine bu kişilerin neden yeniden buraya
döndüğünü sorar. Ve Usui, fiziksel bedenin hastalık belirtilerini
iyileştirdiğini, fakat yeni bir yaşam tarzı aktaramadığını fark eder. Bu
durum onu Ruhsal Yaşam Kuralları'nı oluşturmaya yöneltir: Bayan Takata, Reiki'yi ABD'ye götürür ve 22 usta yetiştiren Takata'nın görevini 1980 de torunu Phyllis Lei Furumoto üstlenir. Kendisi halen Usui Shiki Ryatto sisteminin büyük ustasıdır. Reiki ustaları kendi tecrübelerini Reiki'nin özünü değiştirmeden öğretiye eklemektedir. Son yıllarda Reiki hızla dünyaya yayılmaktadır. Reiki, insanın, çeşitli bedensel rahatsızlıklara karşı evrende var olan enerjiyi kullanarak, şifa bulması ve dağıtmasıdır.
REİKİ ve BİLİMSEL GERÇEKLER “Sihir”, “mucizeler” ve “doğal olaylar” bizim var olan bilgimiz çerçevesi içinde anlayamadığımız olaylara koyduğumuz etiketlerdir. Reiki ile ilk tanıştıklarında pek çok insanın bu konudaki düşüncesi pek net değildir. Çünkü enerji aktarımı gözle görülmez ve bunu açıklamak pek de mümkün değildir. Sadece inanmak ve inanmamak geçerlidir.
Uzun bir süre önce, bilim enerji alanları ve tüm canlıların birbirlerine enerji ağı ile olan bağlantılarını keşfetti. Fizikçi Max Planck, 1900 yılında dünyaya bir matematik formülü sunarak, minicik enerji kümelerinin hem dalga hem de parçacık olarak hareket ettiklerini gösterdi. Bunlar kuant olarak bilinmektedir. Onun bu formülü Kuantum Fiziğiʼnin temelini oluşturmuştur. Kuantum fiziği, geleneksel fizik ile çatışan bir bilim dalıdır. Kuantum fiziğinin en temel prensiplerinden biri de atomaltı parçacıkların (subatomic particule) aynı anda her yerde veya hiç bir yerde olmayabilecekleridir. Başta imkansız gibi görünen bu tez, atomaltı parçacıklarının hızlarının sonsuz olduğu kabul edildiğinde son derece mantıklı gelmektedir. Kuantum teorisinin bazı ilkelerini bilmek belki de enerji ve Reiki çalışmalarını biraz daha mantık çerçevesinde tutabilir. Bir elektronun aynı anda birden fazla yerde olması ya da bir yerde yok olup aynı anda başka bir yerde belirmesine “kuantum sıçrama” deniyor. İşte Kuantum Fiziğindeki bu mekansızlık ve zamansızlık, enerji boyutunda birbirine bağlı olan canlıların birbirlerini nasıl etkilediğini anlatmakta. Kuantum düzeyindeki iki parçacık aynı anda da hareket edebilme özelliğine de sahip. Yani var olan enerjinin bir başka enerjiyi mesafesi ne olursa olsun, nasıl etkilediğini ve sifa gönderme işlemini bize açıklayabiliyor. Zamansızlık ve mekansızlık konusuna örnek olarak Amerikan ordusunda gerçekleştirilmiş bir deney vardır. Önce DNA için vericilerden lökosit (beyza kan hücreleri) toplandı ve elektriksel değişimlerinin ölçülmesi için kutucuklara yerleştirildi. Verici ise bir odaya yerleştirildi ve kendisinde değişik duygular uyandıran video klipler vasıtasıyla duygusal uyarılara maruz bırakıldı. Hem verici hem de kutucuklardaki DNA örnekleri bu süre içerisinde izlendi ve elektriksel olarak ölçüldü. Sonuçta DNA verici ile tam aynı anda tamamen aynı tepkileri verdi. Daha sonra DNA kutucuğunu 50 mil uzağa yerleştirip deneyi tekrarladılar ve aynı sonucu elde ettiler. “ISAIAH ETKİSİ” kitabının ünlü yazarı Mühendis ve Bilim Adamı Gregg Bradenʼa göre, bu deneyin canlı hücrelerin bir enerji formu vasıtasıyla iletişim kurduğuna güzel bir örnek olduğunu söylüyor. Bu enerji zaman ve uzaklıktan etkilenmiyor.
ÇAKRALAR ve KUNDALİNİ Kadim zamanlardan beri aydınlanmayı hedefleyen sayısız öğreti, yöntemde farklılık gösterseler de, temelde KUNDALİNİ enerjisinin uyarılması ve devindirilmesine yönelik çalışmalar içerirler. Kundalini, sembolik olarak omuriliğin dibinde üç-buçuk kez kıvrılmış uyuyan bir yılan şeklinde gösterilir. Kundalini sözcüğü de, spiral anlamına gelen "kundal" kelimesinden türemiştir ve uyarıldığında bu enerjinin spiral şeklinde, yılan gibi hareket edip yükseliyor olmasından esinlenmiştir. Çeşitli kaynaklarda tanımlandığı biçimiyle, yaşam enerjisi (prana) bedende üç ana kanal boyunca hareket eder. Sol ve sağ kanallar, omurilik boyunca uzanan üçüncü kanalın çevresinde (tıpkı bir asa etrafında dolanan iki yılanı içeren modern tıbbın sembolü "kadüs"de olduğu gibi) spiral şeklinde dolanırlar. Bu iki kanal, eril ve dişil, pozitif ve negatif, sıcak ve soğuk, objektif ve subjektif, dışsal ve içsel gibi niteliklere tekabül eder. İşte tekamül, bu kanallardaki enerjilerin dengelenmesi sürecidir. Orta kanal ise aydınlanma kanalıdır. Üç ana kanal, kuyruk sokumunda biraraya gelir. Eğer yaşam enerjisi sol ve sağ kanallardan dengeli olarak bu noktaya inerse, “uyuyan yılan”ı uyandırırlar ve Kundalini orta kanaldan yukarıya doğru yükselir. Kundalini enerjisi yükselirken çakraları aktive eder. Çakralar (veya şakralar) süptil bedenlerde yer alan ruhsal enerji merkezleridir. Enerji hareketi esnasında çark gibi dönen bu merkezler, Sanskritçe “çark” kelimesinden türemiş “çakra” kelimesi ile tanımlanırlar. Değişik sistemler değişik sayıda çakralardan söz eder. Ancak temel çakraların yedi adet olduğu ve bunların yanında birçok tali çakranın bulunduğu kabul edilir. Her bir çakranın işlevi farklıdır, değişik frekansta titrer ve değişik psikolojik durumları ve şuur hallerini ifade ederler. Çakralar fiziksel bedenimizi besleyen enerjinin giriş kapılarıdır. Herhangi bir nedenle bu kapılarından birinin tıkanması veya tamamen kapanması, fizik bedende hastalıklara neden olur. Kundalini yükseldiğinde çakralar boyunca hareketini sürdürür ve birer birer çakraları aktive eder. Eğer bir çakrada tıkanıklık söz konusuyla, Kundalininin rahat akamamasından dolayı, o çakraya ilişkin psişik ve fiziksel sistemlerde rahatsızlık başgösterir. Yani bir bakıma kişinin arınmışlık seviyesine bağlı olarak Kundalininin hareketiyle belli bir çakraya atfedilen niteliklerin olumlu veya olumsuz yanları tezahür eder. Bu nedenle Kundalini hareketi kişinin ruhsal sürecinde engel oluşturan ana unsurları tespit edebilmesi adına çok önemli bir süreçtir.
Her bir çakranın dengeli çalışmasına veya tıkanıklığına
bağlı olarak ortaya çıkan semptomlar şöyle Özetlenebilir : Kundalini enerjisini uyaran gizil tekniklerden söz edilir, ki Yeni Çağ hareketiyle daha da yoğun bir biçimde bu yöntemlerin çoğunun ardına gizlendiği sır perdesi kalkmış ve farklı disiplinler, heyecanlı ve aceleci ruhsal yolcular için ulaşılabilir hale gelmiştir. Bazen de kundalini bir kaza sonucu yükselebilir. Her durumda, Kundalini yükseldiğinde bir anda aşırı enerji yüklemesi olur, kişi farklı bir gücün devinimini hisseder, sezgi kanalları açılır. Ancak kişi gerekli ruhsal olgunluğa erişmemişse çeşitli sapmaların yaşanması kaçınılmazdır… Sonuç olarak Kundalinin doğal bir süreçle gelişmesi en iyi yöntem… Kişi ruhsal gelişiminde belli bir ruhsal yetkinliğe eriştiğinde, zaten özel bir disipline gerek kalmayacak ve dengeler kendiliğinden oluşacaktır.
AURA - ENERJİ BEDENLER Fizik Bedenimizi bir kılıf gibi saran ve yüksek enerji
yayan alana AURA denir. Aura birbirinin üstünde ve aralıklı duran enerji
katmanlarından oluşmuştur. Fizik beden dışında kalan aura bedenlerimiz daha
yüksek frekansta titreştiklerinden çıplak gözle görülemezler. Ancak
çocukların ve durugörü özelliğine sahip olanların görebildiği auranın
resmini ilk kez 1939 yılında Semyon Davidoviç Kirlian tarafından çekmiştir.
Kirlian fotoğrafları auranın varlığı ile birlikte onun sürekliliğini de
kanıtlamıştır. Bu resimler, kopan uzuvların aslında eterik bedende halen
varlıklarını sürdürdüklerini de gösterir. Alıntı: http://www.sifacemberi.com/E_reiki.aspx Hiçbir yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden alıntı yapılabilir. The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 - Turkiye / Denizli Ana Sayfa / index /Roket bilimi / E-Mail /CetinBAL/Quantum Teleportation-2 Time Travel Technology /Ziyaretçi Defteri /UFO Technology/Duyuru |