|
: :Zaman Yolculuğunu Araştırma
Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkey/Denizli ::
PARAPSİKOLOJİ
NEDİR
1930’ lı yılların başında A.B.D de Duke
Üniversitesinde J.B.Rhine ve eşi L. Rhine tarafından yürütülen çalışmalarda
psişik çalışmaları belirtmek için almanca parapsychologie terimini kullanmışlardır. Alışılagelmişin dışı, farklı psikoloji anlamına
gelmektedir. Bu yıllarda telepati, telekinezi ve durugörü çalışmalarının
yoğun olduğu ve isimlendirmelerde özellikle durugörüdeki hadiselerin Extrasensory perception adlandırdıklar (duyu dışı
algılamalar) görülmektedir.
Duyu dışı algılamaların geçmişi,şimdiki zamanı ve geleceği algılama diye
önce üçe ayırmışlardır.Duke Üniversitesi labaratuarlarında zihnin madde
üzerindeki fiziksel etkileri araştırıldığında bulunan sonuçlar zihinsel
devinim anlamında yeni bir terimin kullanıldığını görmekteyiz. Psikokinesis
kısaca PK yani zihnin maddeye hakimiyeti yine bu dönemlerde spirit çalışmalarda hassas deneklerin meydana getirdiği fenomenleri
inceleyen bilim adamları medyom kelimesinin yerine PSI yetenekleri adını
vermişlerdir.
Fransa’da 1900'lü yılların başında Alan Cardec'in ve ABD de EDGAR CAYCE
isimlerinin Trans altında çeşitli algı ve kehanetlerini işte bu PSI
yetenekleri ile izah etmeye çalışmışlardı.Parapsikoloji araştırmacıları bu
isimlerin yanında yine aynı dönemlere rastlayan bir dönem Sovyetler Birliği
ve Doğu bloku araştırmacılarının ESP yerinepsikotronik veya biyoiletişim PSI
yerine bioenerji /bioplazma kelimelerini kullanmışlardır.
Sovyet ideolojisi bu fenomenleri biokimyasal hadiseler olarak ele almıştır.Psikotronik,Yunanca
psise ve elektron sözcüklerinden gelmektedir.İlk kez 1968’de Dr. Z. Reydak
başkanlığında bir grup Çek bilim adamı tarafından Moskova Uluslararasi
Parapsikoloji konferansında parapsikoloji sözcüğü yerine kullanıldı.Bu
bilimadamları parapsisik olaylarda sözü edilen enerjinin yapısını keşfetmek amacında olduklarını
belirtmişlerdi.
Psikotronik enerji paranormal olayların temelini oluşturabilir.Bu enerji
birimi ise psikotron olarak adlandırılmaktadır.Dr. Rejdak, psikotronik ile
ilgili olarak özde insanla ilgili olan bir biyonik bilimdir.Biz, PSI olayını
öncelikle insanda ikincil olarak ta tek başına bir enerji şeklinde
tanımlamaya çalışıyoruz. Amaç ya ara bağlantı olarak insanı ya da insanı saf
dışı bırakarak yapay bir sentezi kullanarak (elektromanyetik,çekimsel ya da
diğerleri gibi bilinen enerji biçimlerinden hiçbirinin bu olguda geçerli
olmadığı bir kez kanıtlandığında ,insanın telepatik nakil sırasında
kullandığı enerjinin bir üretecini meydana getirmek yoluyla), bu konuyla ilgili sorunların uygulamalı sonuçlarını
arayıp bulmaktır der.
Psikotronik enerji ile ilgili çalışmalar parapsikolojinin en dinamik
alanlarından biridir.Eski dönem Mısırda bu enerjilerin kullanıldığına dair
savlar vardır.Yine tarih içinde parapsikoloji gezimizde 1939 yılında, Sovyet
mühendis Semyon Davidoviç Kirlian’ın geliştirdiği yüksek frekans alanlı bir
fotoğraf tekniğini görürüz. Bu yöntemle canlı ve cansız nesnelerin çekilen
fotoğraflarında cisimlerin etrafında gözle görünmeyen renkli bir alanın
varlığının ispatlandığını görüyoruz.Teşhis ve tedavide araç olarak kullanılan bu teknik günümüzde
kullanılmaktadır.
Sovyet bilim adamları enerji beden üzerindeki çalışmalarını ilk kez 1968 de
Kazakistan devlet üniversitesince basılan Kirian etkisinin biyolojik
etkinliği başlığını taşıyan ve ayrıntılı bir rapor halinde bilim dünyasına
sunmuşlardır. Buna göre bu fotoğraflarda görülen biyo-ışıldama organizmanın
elektriksel bir hali olmayıp biyoplazma tarafından oluşturulmaktadır.
Parapsikoloji, klinik
bulgularla ölçümlenebilen psişik fenomenlerin dışında kalan alan üzerinde
araştırma yapan bir bilim dalıdır.
Günümüz Parapsikolojisi, modern psikoloji ve modern tıbbın verileriyle, doğu
bilgeliğinin verileri arasında köprü oluşturan bağımsız bir bilim dalıdır.
Bizler, dünya beşeri olarak; genellikle fizik yapımız üzerinde durmuş,
ruhsal yanımızı tamamen göz ardı etmişizdir. Oysa, biyolojik yapıda ortaya
çıkan her türlü aksak1ık, bugüne kadar göz ardı ettiğimiz ruhsal yapıdan
gelmektedir.
İnsan, Ruh ve Madde ikilisinden oluşmuş bir yapıdır. O halde bireyi
incelerken, ruhsal yanını da dikkate almak zorundayız. Yüzyıllar boyu
gelişen bilim, sadece madde dünyasının uygulamalarını, etkilerini ve
özelliklerini incelemekle yetinip, bireyin içsel yapısından sürekli kaçtı.
Fakat son 50 yılda bilimin kısırlığı anlaşıldı ve içe dönülmeye başlandı.
İste bu yeni anlayışla yapılan araştırmalar ve deneyler, evrende fizik,
kimya ve biyolojinin ortaya koyduğundan başka ilke ve yasaların varlığını da
göstermiştir.
Bizler, dışımızdan gelen bilgilerin algılanmasında, yalnızca beş duyu¬muzun
araç olduğu fikrine kendimizi alıştırmışızdır. Eğer bu anlayışı günlük,
basit yaşam içerisinde değerlendirirsek doğrudur. Fakat, bazı koşullarda bu
yeterli olmamaktadır. Yani, bazı algılarımızı başka duyumuzla da yaptığımız
oluyor. İste, son yıllarda kuşkulandığımız bu duyumuzun varlığını, bilim
kanıtlamış bulunuyor. Bu, 'altıncı duyu' dediğimiz olgudur.
Dış dünyayı algılarken; bilerek ya da bilmeyerek, zaman zaman beş duyumuzdan
farklı bir duyumuzu da kullanıyoruz. Hatta bazı nadir kişiler bu duyusunu o
derece kontrol a1tında bulundurabiliyor ki, onu istediği zaman istediği
amaçlarla kullanabiliyor.
İste, herhangi bir organla çalışmayan, bilinen duyulardan farklı ve insanın
dış dünyayı algılama yeteneğine kısaca, Duyular Dışı İdrak (DDİ) ya da
Duyular Dışı Algılama (DDA) diyoruz.
Ancak halk arasında bunların tümüne, "altıncı duyu" demek, adet olmuştur.
Bugün bu olguyu, "parapsikoloji" adı altında incelemekteyiz. “parapsikoloji”
sözcüğü, (para: yanında, ötesinde,psychische: ruh anlamına gelmektedir)
Oesterreich tarafından ortaya konmuştur. Ancak, bazı bilgilere göre de,
Dr.Rhine'nin hem D.D.I terimini, hem de "parapsikoloji" deyimi ortaya
koyduğu söylenmektedir.
Prof.Rhine, 1930'larda başlamak üzere; A.B.D.'de Duke Üniversitesi'nde
parapsikoloji okutmuştur. Parapsikoloji, klasik Psikolojinin sınırları
ötesinde fenomenleri inceleyen bir araştırma dalıdır.
California'daki J.F.Kennedy Üniversitesi'nin parapsikoloji bölümünün
tanımına göre: Parapsikoloji, tüm canlılar ve bunların çevresi arasındaki
belirli etkilerin, bilimsel olarak incelenmesidir.
Bu alanda yapılan çalışmalarda hemen herkeste 6-7 ve daha fazla duyuların
varlığını ortaya koymuştur. Fakat bunların varlığından pek az kimsenin
haberi vardır.
D.D.İ' nin doğasında hem kendiliğindenlik, hem de beklenmediklik vardır.
Farkında olsak da olmasak da, doğuştan getirdiğimiz bu yetenek, hayvanlarda
da bizde de vardır.
Bunlardan:
- Telepati
- Durugörü
- Duruişiti - Ipnoz
- Psikometri
- Psikokinezi / Telekinezi
- Derma Optik Algılama
- Radyestezi
- Beşeri Aura
- Medyumluk
- Ruhsal Şifa
- Obsesyon
- Beşeri Aura
- Neştersiz ameliyatlar
- Ekminezi
- Nazar
- Poltergeist (eşyaların hareketleri / tekinsizlik)
gibi bazılarını, bundan sonraki yazılarımızda sizlere sunmaya çalışacağız.
Şurası muhakkak ki, günümüzün maddeci bilimi, parapsikolojiye fizik ötesini
de bilimsel bir açıklama getirememektedir. Bakış açısı, olaylara yaklaşım
anlayışı değişmediği sürece de, bunu başarabileceğini pek sanmıyoruz.
Elimizdeki bilgilerle açıklayamadıklarımızı inkar etmek ya da dudak büküp
geçmek, gerçekte bilimselliğe de ters düşen bir tutum olmaktadır. Ancak
gerçek anlamda özgür düşünceli, bilginin sonsuzluğuna inanan kimselerin
yapması gereken; geçmişe dönerek, o zamanın olaylarını, o zaman olağan dışı
kabul edilen olayları inceleyerek bir fikre varmaktır.
T.Edison elektrik ampulünü bulduğunda bütün uzmanlar kendisiyle alay
etmişlerdi.
Prof. A.Bickerton, aya gitmeyi sersemce bir fikir olarak niteliyordu. Clarke
bile, 1947 yılında; dünya insanın Ay' a ayak basması için en erken tarihi,
1978 olarak vermişti.
Ünlü fizikçi Lord Rutterfor, atom enerjisinden yararlanabileceğimizi
söyleyen kişilerle alay etmişti.
Galileo, Dünya'nın Güneş çevresinde döndüğünü söylemesi üzerine, engizisyon
mahkemesinde yargılanmıştı.
Su sözlere de bakalım:
- Radyonun geleceği yok. (Lord Kevin - İskoçyalı fizik bilgini)
- Artık yeni hiçbir şey yok. İcat edilebilecek herşey icat edildi. (C.H.Duell
Amerikan patent dairesi başkanı)
- Atlar her zaman kullanılacaktır, oto¬mobil ise ancak geçici bir moda
olabilir. (Henry Ford'un kredi talebi üzerine otomotiv sektörünün geleceği
üzerine ekspertiz veren bir banka müdürü)
- Uçaklar hoş oyuncaklar, ama askeri değerleri yok. (Maresal F.Foch, 1.Dünya
savaşında Fransız Orduları Başko¬mutanı)
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Beşerin yapısında, her nedense,
yeniliklere karşı bir tepki, bir tedirginlik vardır.
Tüm bunlara karşın, İngiltere'de ilk Ruhsal (Psişik) Araştırma Derneği
kuruldu. Daha sonra Fransa, Amerika ve dünyanın çeşitli yerlerinde bu tür
derneklerin kurulduğunu görmekteyiz. Bugün Rusya'da pek çok üniversitede
Parapsikoloji bölümleri bulunmakta olup, bu konuda A.B.D.'nin daha ileride
olduğu belirtilmektedir.
Halen, Dünya’nın pek çok ülkesinde D.D.İ. ile ilgili araştırmalarını
sürdüren ve lisansüstü eğitim sunan pek çok üniversitenin, Parapsikoloji
bölümü kürsüsü bulunmaktadır.
Bu bilim yuvalarında, bilimin ortaya çıkardığı en duyarlı cihazlarla, D.D.A.
deneyleri, ölçümleri yapılmakta ve bunların hangi yasalara göre ortaya
çıktığı araştırılmaktadır. Bu çalışmalara parapsikoloji içinde "psikotronik"
çalışmalar da denil¬mektedir. Bu çalışmalar entelektüel bir merak konusu
değil, kendi yapımızı bilmeye, tanımaya yönelik çalışmalardır.
Jacques Bergier'in "Gizli Parapsikoloji Savaşı" adlı eserinde,
parapsikolojinin uluslararası değerinin ve geleceğinin ne kadar parlak
olacağını, gerçek ile gerçeğin arkasındaki olayların önemini kesin
çizgilerle vurguladığını görüyoruz.
O halde, ön yargılarımızı bir yana bırakıp, konuyu ciddiyetle
araştırmalıyız. Ünlü bilimci Einstein; "Evrenin yaratıcısına olan inanç,
bilimsel araştırmaların en asil, en itici gücüdür." demiştir.
Beşeriyet tarihinin en uzak çağlarından bu yana, bireyde bugün "olağandışı"
olarak kabul etmek durumuna düştüğümüz bir takım yeteneklerin var olduğunu
gösteren kanıtlar mevcuttur. Büyük bir potansiyel oluşturan bu yeteneklerin,
bu güçlerin harekete geçirilmesi, tüm düşünce yapımızda bir devrim
gerektirecektir. Fakat sonunda da, insan varlığına yepyeni ufuklar
açılabilecektir. Bilim adamlarının günümüzde olağanüstü diye
nitelendirdikleri söz konusu yeteneklere gösterdikleri büyük ilgi, bunun
kanıtıdır (Akupunktur, Bioenerji, şifacılık v.b. gibi).
Olağandışı olayların bilimsel araştırması, A.B.D. 'li bilimci Joseph B.Rhine'la
başladı denilebilir. 1920'li yıllarda konuya merak saran Rhine, ömrünün
büyük bölümünü, yetenekli kişiler üzerinde yaptığı araştırmalara verdi.
Böylelikle, yeni bir bilim dalı olan Parapsikoloji kurulmuş oldu. A.B.D.
Bilimler Akademisini Parapsikoloji'yi tanımasıyla, bu yeni bilim dalı hak
ettiği yeri almış oldu. Bu şekilde, Rhine'i eleştiren bilim adamları da,
daha sonra yanılmış oldukları açıkladılar.
New Yorklu bir bilim adamı olan Hans Halzer, "Bilim sadece, tanınmış,
güvenilir araçlarla bilginin toplanmasıdır." diyor. Bununla beraber, araçlar
zamanla değişebilir. Geçmişin güvenilir aracı, zamanımızda güvenirliğini
yitirmiş olabilir. Ya da gelecekte güvenirliği yitirebilecek olabilir. Bunun
tersine, geçmişte kullanılmayan araç ve yöntemler bugün kullanılabilir.
Yani, bilimi; yerinden oynamaz, şekli değişmez bir duvar gibi kabul ederek,
bu duvara yaslanıp rahatlığı aramak, gerçeğe ters düşer.
Her şey bir değişim halinde olduğu gibi, bilim de bir değişim halindedir. Bu
konuda Batı ve Doğu'nun bakış açılarını dile getirmek gerekirse; Batı dış
dünyayı, Doğu ise insanın iç dünyası incelemiştir. Kısaca, Batı analizci,
Doğu sentezci olmuştur. Batı, olayları ufak parçalara ayırarak incelemeyi
ilke edinmiştir. Örneğin: İnsan bedeninde belli bir miktar su, hidrojen,
oksijen karbon ve başka elementler bulunduğunu saptamıştır. Bu ilginç
görünebilir ancak bu maddeleri bir araya yığmakla insan elde edilemez.
Önemli olan, bu maddeler arasındaki ilişki, bağlantı ve örgütlenmedir.
Önemli olan, bu parçalardan çok, bunların nasıl olup da bu bütünlüğü
oluşturduğudur.
İşte Doğu bunu incelemiş, yani bütünleşmeyi ele almıştır. Özetle söyle
söylenebilir: Parapsikoloji alanına giren tüm olayların psikolojik değil,
psişik olduğu bir gerçektir. Yani bunlar, beden dışı, ruhsal bir güce,
yeteneğe dayanmaktadır.
Aura
Gene bölüm başlığımızdaki, insanın kişisel
enerjisi bahsine dönersek, insanın gözle görünmeyen farklı bedenleri
olduğunu yukarda söylemiştik. Aslında bunların tamamına beden adı vermek de
hatadır fakat burada anlatım kolaylığı için beden deyip geçiyoruz. Aura
insan, hayvan veya bitkilerin bedenini saran bir zarftır. Tam olarak tarif
etmek gerekirse yumurta şeklinde bir zarftır. Denilene göre bu yumurta
şeklinin erkeklerde omuz kısmı, kadınlarda kalça kısmı daha genişmiş.
Aura'yı görmek mümkündür. Aura kişinin fiziksel ve ruhsal durumlarına göre
değişik renklerde olur. Her renk özel bir durumu anlatır. Mesela karaciğeri
rahatsız olan birisinin Aura'sının, karaciğer üzerindeki kısmının kirli sarı
renkte olduğu ve hastalığın ağırlığına göre renkteki kirliliğin arttığı
söylenir. İnsanın yorgunluk, hastalık veya dinleniklik, enerjik durumuna
göre Aura'nın kalınlaşıp, inceldiği de söylenir. En yoğun ve kalın durum
kişinin ruhsal ve fiziksel olarak en formda olduğu durumdur. Tibet Lamaları
Aura ile çok ilgilenip, bu konuda çok şey söylemişlerdir. Özellikle ölüm ve
reenkarnasyon konusu ile ilgilendikleri için görücü medyum Lamaların bir çok
gözlem yaptıklarını ve buna dayanarak da insan ölünce aura'sının da
söndüğünü söylerler.
Tabii, Aura konusundaki araştırmalar Tibet
Lamalarıyla sınırlı değil. Batıda da bir çok görücü medyum Aura'dan
bahseder. Bu konuda bilimsel araştırmalar da yapılıp, bazı ispatlar
getirilmiştir. Krilan cihazı denilen bir tür fotograf makinası yapıldı. Bu
alet esas olarak üç yüzlü ve siyah bir piramittir. Yan yüzlerden birinin
ortasında bir delik vardır. Herhangi bir cisim piramitin merkezine
yükseltilerek, delik hizasına yerleştirilir ve resmi çekilir. Resmi çekilen
cismim yani canlı bir bitkinin, bir insan elinin ya da bütün bedeninin
çevresindeki Aura ve aşağıda "Enerji beden" ismiyle inceleyeceğimiz enerji
resimlerde açıkça görülür. Ortasından kesilmiş bir yaprak bu şekilde
resimlendiği zaman çok ilginç bir şekilde bütün olarak görülmektedir.
Yaprağın kesilip atılmış kısmı daha saydam olarak görülmekle birlikte eski
hali açıkça belli olmaktadır. Daha ileriye giderek, eli veya kolu olmayan
bir insanın resmi çekildiği zaman da o kimsenin eksik organı saydam bir
hayalet gibi resimlere yansımaktadır. Bu aletten bir tane yurdumuzda da
vardır. 1976 yılında Cerrahpaşa tıp fakültesi labaratuarında böyle bir alet
gördük. Kullanılmıyordu ve bir köşeye atılıp, çürümeye terkedilmişti. Büyük
bir ihtimalle yurt dışından araç gereç ısmarlayan bir ahmak, katalogda
"Parapsikoloji" başlığını görünce onu Psikoloji ile ilgili birşey
zannederek ısmarlamıştır.
Uzun sözün kısası bilimsel olarak en azından,
burada bahsettiğimiz Aura ve Enerji beden konuları kısmen kabul edilmiş
şeylerdir. Tam bir gizem olansa, beden tarifine gerçekten uyan tek şey,
Astral bedendir.
İnsan vucudu, birden fazla bedenin bir araya gelmesiyle oluşmustur.
Bedelerimizden ilki gözle görünen, et ve kemikten mevcut olan, fizik dünyada
kullandığımız bedenimizdir(Fiziki Beden), Astral ayrılmayı yaptıktan sonra
kullandığımız bedenimiz ise SIR BEDEN (Astral Beden)'imizdir. Sır
bedenimizle ayrılmayı yaşadıktan sonra duyu organlarımız fiziki
bedenimizdekiler değil astral bedenimizde var olanlardır. Yani fizik bedende
olduğu gibi Astral bedende de kendine has duyu organları mevcuttur. Bu
yüzden görme, işitme ve duyma yetilerimiz eskisi gibi, hatta çok daha iyi
olarak çalışacaktır. Bunun nedeni fiziki bedendeki aksaklıkların Astral
bedene taşınmaması ve astral boyutta cisimlerin değil frekans ve hislerin
gözle görülebilir olmasıdır. Kısaca Astral seyahat, gunluk bedenimizden sır
bedenimizi bilinçli olarak ayrılması, Cisimlerden uzakta ve düşünce gücünün
hakim olduğu bir boyutta varolmaktır.
Astral Beden ve Astral alem
Bu yazıdaki her konunun içinde Zanshin kavramı
ile en ilgisiz şey Astral bedendir. Burada da sadece, adı geçtiği için
kısaca bahsedilecektir. Fakat gene de söylememiz gerekir ki, Astral alem en
azından zihnin edilgen durumuyla ilgilidir. Astral alem içinde yaşadığımız
fiziksel planın bir basamak daha ötesinde olan ve tabir caizse ince olan bir
boyuttur. Aslında Astral alem başka bir boyut olduğu için onunla aynı anda,
aynı zaman ve makan içinde bulunuruz. Astral alemi ve Astral maddeyi yukarda
söz edilen Chi ile karıştırmamak gerekir. Astral alemde çok değişik
seviyeler ve varlıklar olmakla berber yaşadığımız fizik planın bir kopyası
da vardır. Astral alemi oluşturan Astral madde o derece hafif ve seyyal bir
yapıdadır ki düşünce ile şekillendirilebilir. Örnek olarak şunu söylememiz
mümkündür. Eski Yunan Mitolojisinden bir tanrı formunu ele alalım. Mesela
Zeus'u düşünelim. İnsan çok çok uzun yıllar Zeus'a tapmışlar, onun için
kurbanlar kesip, ayinler düzenleyip, sunaklar ve tapınaklar inşaa
etmişlerdir. Bunları da ona gerçekten inanarak yapmışlardır. Dolayısıyla
insanların düşünce formları Astral aleme yansıya yansıya orada bir Zeus
formu oluşturmuştur. Bu form aynı zamanda insanların Zeus'tan beklediği gibi
fonksiyon gösterir ve tepki verir olmuştur. Öyle ki, zamanının medyumları
onunla irtibat kurup, bekledikleri emirleri de alabilirdi. Görüldüğü gibi
burada bir tanrı yaratmaktan bahsediyoruz. İnsanların kendi ümit, inanç,
düşünce ve korkularıyla yoğurarak yarattıkları bir tanrı.
Tabii anlaşılacağı gibi insanların düşünce
formları Astral aleme yansıyarak orada bir şeyler şekillendirmektedir. Daha
sonra da oradan madde alemine yansıyarak burada birşeyleri
gerçekleştirmektedir. Aslında bu anlattığımız şey Maji'nin esasıdır. Bir
besteci partisyonunu yazmadan önce daha önce hiç çalınmamış bir parçayı
zihinsel olarak duyar. Başka bir ifade ile Astral alemde
gerçekleştirebilecek kadar üzerine konsantre olur o müzik parçası Ya da bir
mimarın yapmayı tasarladığı inşaat veya bir ressamın yapacağı resim ve
benzeri şeyler önce orada gerçekleşir sonra madde alemine yansır. Tabii ki,
Astral alemde en korkunç kabuslarımız da vardır. Mesela komik bir örnek
olsun diye yazıyorum dizi film haline gelen Freddy Krueger bile artık Astral
alemin bir yerlerinde şekillenmiştir. Astral aleme değişik bir isim olarak
"Tanrı'nın bilinçaltı" denilmesi de pek yanlış olmaz. Tabii artık
anlaşılmış olacağı gibi Astral beden de, Astral alemdeki bedenimizdir. Bazı
çalışmalarla insan kendi bilincini Astral bedenine geçirebilir ve Astral
alemde tıpkı fizik dünymızdaki gibi gezip, oradan bilgi alabilir. Bu beden
Astral maddeden yapılmıştır. Her insanın bir Astral bedeni vardır ve Astral
beden fizik bedene göbekten çıkan gümüş renkli bir koronla bağlıdır. İnsan
ölünce bu kordon da kopar.
Bedenimizi belirli
bir süre terk ederek çeşitli yerlere düşünce hızı ile gidip, gittiğimiz
yerlerde meydana gelen olayları izleyebilmemiz mümkündür. Parapsikoloji
Enstitüleri'nde incelenen Duyular Dışı Algılamalarımız arasında en
ilginçlerinden biridir...
Şuurumuzun fiziki bedenimizin dışına yansıması ya da diğer bir tanımla,
şuurluluk alanımızın genişleyerek beden dışına taşma olayına Astral Seyahat
veya Şuur Projeksiyonu adı verilir.
Bu yansıma fiziki evrenin her hangi bir noktasına olabildiği gibi, fiziki
evrenin ötesindeki ortamlara da olabilmektedir. Diğer Duyular Dışı
Algılamalarımızda olduğu gibi aslında hepimizde bu yetenek vardır. Fakat
hepimiz bu yeteneğimizi kullanamayız.
Parapsikoloji Kürsüleri'nde, özel metodlarla gerçekleştirilen Astral Seyahat
çalışmalarında oldukça önemli adımlar atılmış durumdadır: İnsan yapısına,
yaşama, varoluşa, fizik evren yapısına yepyeni boyutlar getiren bu
çalışmalar aynı zamanda, ölüm ve ölüm ötesi yaşamla ilgili konular hakkında
da son derece önemli bilgilerin biraraya getirilmesinde çok büyük bir
fonksiyon görmüştür.
ASTRAL SEYAHAT NEDİR?
Bedenimizi
belirli bir süre terk ederek çeşitli yerlere düşünce hızı ile gidip,
gittiğimiz yerlerde meydana gelen olayları izleyebilmemiz mümkündür.
Parapsikoloji Enstitüleri'nde incelenen duyular dışı algılamalarımız
arasında en ilginçlerinden biridir...
Şuurumuzun bedenimizin dışına yansıması yada diğer bir tanımla, şuurluk
alanımızın genişleyerek beden dışına taşma olayına Astral Seyahat veya Şuur
Projeksiyonu adı verilir.
Bu yansıma fiziki evrenin her hangi bir noktasına olabildiği gibi, fiziki
evrenin ötesindeki ortamlara da olabilmektedir. Diğer duylar dışı
algılamalarımızda olduğu gibi aslında hepimizde bu yetenek vardır. Fakat
hepimiz bu yeteneğimizi kullanamayız.
Parapsikoloji Kürsülerinde, özel metotlarla gerçekleştirilen Astral Seyahat
çalışmalarında oldukça önemli adımlar atılmış durumdadır. İnsan yapısına,
yaşama, var oluşa, fizik evren yapısına yepyeni boyutlar getiren bu
çalışmalar aynı zamanda, ölüm ve ölüm ötesi yaşamla ilgili konular hakkında
da son derece önemli bilgilerin bir araya getirilmesinde çok büyük bir
fonksiyon görmüştür.
Astral Seyahat Sırasında Yaşananlar!
Astral Seyahat sırasında bedenin değişik yerlerinde seğirmeler, kulakta
çınlamalar ve tam ayrışma anında ise, çatırdama yada buna benzer bir takım
sesler duyulabilir.
Astral Seyahat yaparak bedeninden geçici bir süre ayrılanlar,başlarında
geçen bu tecrübelerini genellikle birbirlerine çok benzer ifadelerle
anlatmaktadırlar...( Teknikler bölümünde zaten olayı iyice anlayacaksınız.)
Astral
Seyahat Tehlikelimidir ?
Astral seyahat tehlikeli değildir.En azından şimdiye kadar böyle bir durumun
yaşandığına dair bir bilgi yoktur.Obe esnasında bedeniniz güven içerisinde
yatakta yatıyor olduğu için hiç olmadığınız kadar güvendesinizdir. Beden
dışında iken gümüş kordon olarak adlandırılan bir ip ile yataktaki
bedeninize bağlısınızdır. Ölüm hali gümüş kordonun kopması halidir,eğer
gümüş kordon koparsa bir daha bedeninize dönemezsiniz. Bu kordonun kopması
ancak ve ancak normal ölümlerle ,trafik kazası hastalık vs gibi durumlarda
meydana gelir.Astral seyahat esnasında gümüş kordonun kopması ve tekrar
bedene dönememek gibi bir durum söz konusu değildir.Tam aksine beden dışına
çıkabilmek o kadar da kolay değildir. Yani ilk denemenizde ya geri
dönemezsem diye korkmayın. Siz bu tip gereksiz korkuları düşünmek yerine
nasıl yaparda daha fazla dışarıda kalabilirimin yöntemlerini arayın. Geri
dönmek bir anda oluveriyor önemli olan çıkmak ve bazılarının yaptığı gibi
dışarıda uzun süre kalabilmektir. Astral seyahatin en önemli tehlikesi
günlük islerinizi bir tarafa bırakıp hele bir astral yolculuk yapayım ondan
sonra her şey farklı olacak ,dünyaya farklı bir açıdan bakacağım diye
düşünmektir. Bu tip düşüncede olan insanlar yıllarca denemelerine rağmen hem
beden dışına çıkamadıkları gibi yapmaları gereken işlerini de ihmal ederler.
Bu durum ise gümüş kordonun daha da gerginleşmesine neden olur.Sonuçta
vakitlerini boşa geçirir hiç bir şey elde edemezler. Doğru bildiği gibi
yaşayan , kimseden çekinmeden düşüncelerini açıkça söyleyebilen insanlar
daha mutlu ve sağlıklı oldukları için astral seyahat yapmaya daha
müsaittirler. Bunun tam tersi durumda olan korkuları yüzünden kendini
engelleyen, eleştirilme korkusu ile bildiklerini pratiğe dökemeyen insanlar
için astral seyahat yapmak imkansız olmasa da oldukça zordur. Bu nedenle önce
aksayan sorunların giderilmesi daha sonra astral seyahat girişimlerinde
bulunulması akla daha yatkındır.
Astral Dünya Kademeleri
DÜNYAMIZ
İçinde bulundugumuz saat ve tarih dilimidir. Düşünce hızıyla hareket
edildiğinden bir yerden bir yere gitmek saniyeler alır. Bu tip astral
ayrılmalarda yaşanan olaylar ve görülen şahıslar gerçektende o anda
yaşanmakta olan şeylerdir. Örneğin uzaktaki bir yakınınızı düşündüğünüzde
bir anda kendinizi onun yanında bulabilirsiniz. Eğer yanına gittiğiniz
insanın psisik güçleri ilerlemişse, geldiğinizi anlayabilir.Astral ayrılma
ile bulunduğumuz zaman diliminde gezebildiğimiz ve her şey düşünce hızına
bağlı olduğundan, daha fazla yükseklere çıkıp gezegenler arası astral
seyahat yapmak olasıdır. Fakat bunu yapabilmek için bedenimizi astral bedene
bağlayan kordonu gevşetebilmek gereklidir. Bunu yapabilmek için ise astral
deneyimlerimizin oldukça fazla olması gereklidir.
DÜŞLER BÖLGESİ
İlkel dinlerden günümüze kadar gelmiş tüm dinlerde de varliği kabul edilen,
insanın yalnızca rüyalarında gidip gezebileceği bir düşler dünyası vardır.
Bazı inanışa göre cinler bu bölgede yaşamaktadır. İnsanın korkularıyla yada
düşünceleriyle yüzyüze kalabileceği tek yerdir. Herşey düşünce hızına dayalı
olduğundan, korktuğunuz herhangi bir şey aklınıza geldiği anda onu
karşınızda bulabilirsiniz. Ama korkacak bir şey yok çünkü aklımıza gelipte
vücut bulan herşeyi o anda yok olduğunu düşünerek ondan kurtulabiliriz. Bu
dünyanın bir değişik özelliği ise kendinizi olduğunuzdan çok daha farklı
olarak görebilmenizdir. Farklı bir insan, hatta farklı bir yaratık...Günlük
hayatta tasarladığınız ve hayata geçirmeye çalıştığınız her düşünceyi orada
kontrol edebilirsiniz. Bir nevi düşüncelerinizin bedenlendiği bir yerdir.
PARALEL EVRENLER BÖLGESI
Zaman içinde yolculuk yapılabilen tek yerdir. Kim bilir belki de yaptığımızı
zannettiğimiz fakat düşler dünyasından öteye geçemediğimiz bir yer de
olabilir. Paralel evrenler bölgesinde gördüğümüz yerler bulunduğumuz dünya
ile çok benzerlik gösterir hatta rüyalarımızda görüpte (evimizi gördüm ama
daha farklıydı) dediğimiz bazı görüntüler, rüya sırasında paralel evrenler
bölgesinde gördüğümüz yerlerdir. Bu bölgede kendimizinkine benzettiğimiz
farklı insanların hayatlarını inceleme fırsatımız vardır. Kendi hipnoz
deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki hipnoz ile yapılan astral
ayrılmalarda gidilen yer, içinde bulunduğumuz dünya değil paralel evrenler
bölgesi olma ihtimali yüksektir.
Fiziki Beden Terkedilebilir
Kendimizi o kadar çok fiziki bedenimizle bir görmeye
alışmışızdır ki, onu geçici bir süre de olsa terk etmek fikri bile
bazılarımıza garip duygular verebilir... İnsanı sadece fizik bedenden ibaret
görenler ya da ısrarla böyle görmek isteyenler için bu yeteneğin olması
büyük bir talihsizliktir!... Çünkü bu yeteneğimiz bizim sadece fiziksel bir
yapıya sahip olmadığımızın en büyük kanıtlarından biridir.
Çok eski çağlardan günümüze kadar hemen tüm toplumlarda Astral Seyahat
yapabilen kişiler çıkmıştır.
Günümüzde yapılan laboratuvar deneyleri ise, bizlere son derece ilginç ve
adeta elle tutulur bazı sonuçlar vermiştir. Ölmekte olan hastalar tartılmış,
terlemenin getirdiği kayıplar göz önüne alınmış ve kaydedilmiştir. Ölüme
doğru, saatte 28 gramlık toplam hafifleme izlenmiştir. Ölüm gerçekleştiğinde
ise, bir anda beden 21 gram hafiflemiştir. Ayrıca birçok ölüm anı
fotoğraflarında, bedenlerin üzerinde bulutumsu görüntüler belirmiş hatta
bunların bir kısmı fotoğraflarla da belgelenmiştir... Demek ki, vücuttan
dışarı çıkan bir şey vardır. O şey gerek ölüm, gerek normal uyku, gerekse
astral ayrılma anlarında fizik bedeni terketmektedir.
Benliğin ve bedenin birbirinden ayrılması; bazen uykuda, bir baygınlık ya da
ağır bir hastalık anında da ortaya çıkabilmektedir. Böyle bir olayla
karşılaşan birçok kişi bedenini yukarıdan seyredebilmektedir. Bazıları
kendilerini bir bulut olarak tarif etmişlerdir. Bu da bedenden dışarı çıkan
birşeylerin olduğunun en büyük kanıtlardından biridir. Bir kısmı da
bedenlerine göbekbağına benzer ışıltılı bir bağla bağlı olduklarını
anlatmışlardır. Ayrılma olayını yaşayan kişi genellikle çok mutludur ve
hafiflemiştir. Duvar, kapı gibi bütün katı engellerden rahatça geçebilir.
Bazı olaylarda astral seyahat yapanların, ölmüş yakınlarıyla karşılaştıkları
da görülmüştür. Fiziki hiçbir eşyaya veya yakında bulunan bir başka kişiye
temas edilememektedir.
Olayın başında ve sonunda hissedilen temel duygular, bir boşluğa doğru düşüş
ve felç olma hissidir. Bu iki duyguyu herkes yaşamıştır. Özellikle uykuya
geçiş anlarında bir boşluğa düşüş duygusu ve arkasından gelen müthiş bir
korku hepimiz için tanıdıktır. Hatta bazen hareket etmek isteriz ama bir
türlü edemeyiz, sanki elimiz ayağımız bağlanmıştır.... Bir güç bizi
engellemektedir... Yani bedenimiz benliğimizi dinlememektedir. Bunun sebebi
astral bedenimizin fizik bedenimizle olan irtibatının o anda zayıflamış
olmasıdır. Halk arasında genellikle bu tür hareketsiz kalma durumlarına kara
basan geldi insanı etkisiz bıraktı gibi yorumlar yapılmaktaysa da, bu
olayların kara basanlarla falan hiç bir ilgisi ve alakası yoktur.
Astral Beden ve Aura
Potansiyel enerjisinin ancak % 10'luk bir kısmıyla
varlık bu dünyada yaşarken, şuurunun da tamamım değil sadece % 10'luk
daraltılmış kısmım kullanabilir. Dolayısıyla sahip olduğu pekçok ruhsal
yeteneklerini bu dünya yaşamında kullanamama durumuyla karşı karşıya kalır.
Bütün bunların sonucu olarak, kendisini sadece bedenden ibaret bir varlık
olarak görme yanılgısı içine dahi düşebilir. Oysa ki ben dediği bilinci asıl
ruhunun sonsuz imkanlarından sadece ama sadece çok küçük bir kısmıdır...
Şuurun toplandığı birden fazla merkez vardır ki bunlardan bir tanesi, çok
eski devirlerden beri astral beden ya da esiri beden olarak
isimlendirilmiştir.
Belirli sinir merkezlerine bağlı bulunan, bir nevi seyyal enerjetik maddeler
toplamıdır da diyebiliriz bu astral bedene...
Bu enerjetik bedenin fiziki bedenle irtibatından doğan bir ışınım vardır.
Mavimsi gri renkteki bir dumana benzer görüntüsü olan bu ışınımı, bazı
medyomik hassasiyete sahip insanlar görebilmektedir. Bu ışınım hareketi;
fiziki bedenin her yerinde, çeşitli renklerde kendini gösterir. Biyomanyetik
bu enerji alanına hepimizin bildiği gibi Parapsikoloji'de "Aura" ismi
verilir.
Anlayışımızı kolaylaştırmak için fiziki bedeni bal peteklerine benzetecek
olursak, söz konusu enerjetik astral bedenin bu petekleri dolduran bir
akışkan olduğunu söyleyebiliriz...
Belirli bir şekli olmayan bu maddeler topluluğu, varlığın düşünceleriyle
istenilen bir görünüme sokulabilir. Hayalet gördüğünü iddia eden insanların
gördükleri şey aslında işte bu astral bedenin çeşitli şekillere bürünmüş
halidir... Yani hayalet denilen şey ruhun görüntüsü değil, ruhsal enerjinin
şekillendirdiği astral bedendir.
Dünyanın birçok ülkesinde bu konuyla ilgili çalışmalar, 1960'lı yılların
sonlarına doğru önemli sonuçların alınmasına yol açmıştır. Hatta ruhsal bir
enerjinin varlığım kabul etmeyen ve materyalizmin kalesi olan eski
Demirperde Ülkeleri'nde bile...
Örneğin; 1968 yılında Çekoslavak ve Bulgar bilimadamları dünya kamuoyuna
ortak bir açıklama yaparak; bitkiler ve hayvanlar da dahil olmak üzere, tüm
canlı varlıkların sadece atom ve moleküllerden meydana gelen fiziki bir
bedenlerinin olmadığını, fiziki bedenin eşi olan bir enerji bedenin de
mevcut olduğunu keşfettiklerini ilan etmişler ve bu bedene de "biyolojik
plazma bedeni" adını vermişlerdi...
Herhangi bir organı kesilen hastalar çoğunlukla o
organı yerinde hissettiklerini belirtirler.
Rus bilim adamları yaptıkları aura ile ilgili denemelerde, esası Kirlian
Fotoğrafçılık Metodu'na dayanan bir metod ile önce sağlam bir yaprağın sonra
da 1/3'ü kesilmiş olan bir yaprağın fotoğraflarım çekmişlerdir.
İlk fotoğrafta yaprak üzerinde yanıp sönen parlak
canlı ışık huzmeleri ve yaprağın kenarlarında bir hat şeklindeki aydınlık
alanın mevcudiyeti yine kendini göstermiştir. İkinci fotoğraftaki görüntü
ise oldukça farklı olmuştur. Bu sefer yaprağın yüzeyi yine tam olarak
görünmüş ancak kesilen parçanın olduğu yer diğer kısımlardan bir çizgi ile
ayırd edilebilecek şekilde şeffaf kalmıştır.
Astral bedenin maddesi devamlı bir hareket halinde olup akıcıdır. Kendisine
has bir titreşim hızı vardır. Frekansı duyu organlarımızla
algılayabildiğimiz maddelerin frekanslarından çok yüksektir. Bu sebeplerden
dolayı, fiziki maddeler onun için bir engel teşkil edemezler. Örneğin bir
duvarın içinden kolaylıkla geçebilir. Astral bedenin akıcı olması ona
bölünerek kendi eşitlerini meydana getirebilme özelliğini kazandırır.
Böylelikle astral bedenin bölünmesi sağlanarak frekansı değiştirilebilir.
Astral bedenimizin mevcut frekansını yükseltebilmemizle düşüncelerimizin
pozitif kalabilmesi arasında büyük bir paralellik vardır.
Astral Seyahat Herkes Tarafından
Yapılabilir mi?
Evet... Özel metotlarla bu yeteneğimizden
yararlanabilmemiz mümkündür. Ancak bıkmadan, usanmadan, büyük bir sabırla
üstünde çalışılması gerekebilir. İlk denemelerinde bu tecrübeyi
yaşayabilenler olmuşsa da, genellikle uzun süre üstünde çalışılması
gerekebilir. Bu çalışmada başarı elde edip edememeniz tamamen size bağlıdır.
Özellikle deney öncesi sağlamanız gereken şartları tam anlamıyla yerine
getirebilirseniz, başarısızlığa uğrama şansınız oldukça azalacaktır.
Özel çalışmalarla gerçekleştirilebilmekte olan Astral Seyahat, hiç bir
çalışma yapmadan bazen kendiliğinden de yaşanabilir. Dünya üzerinde birçok
insanın başından böyle bir tecrübe geçmiştir.
Kendiliğinden meydana gelen olaylarda genellikle bu ayrışma uyku sırasında
gerçekleşir. Uyumakta olduğu bir sırada kendini bedeninin dışında hatta
bedenini yukardan seyrederken bulan insanların sayısı bir hayli fazladır. Bu
tür bir olayla karşılaşan bazı kişiler, bu konuda yeterli bilgiye sahip
değilse, kendinde psikolojik dengesizliklerin başladığı endişesine
kapılarak, bu olaydan hiç kimseye söz etmeme yolunu seçmektedir. Oysaki bu,
herhangi bir rahatsızlık belirtisi değil, parapsişik bir yeteneğimizin
kendiliğinden ortaya çıkmasıyla meydana gelen bir tecrübedir.
Astral Seyahat Sırasında
Yaşananlar
Astral Seyahat sırasında bedenin değişik yerlerinde
seğirmeler, kulakta çınlamalar ve tam ayrışma anında ise, çatırdama ya da
buna benzer bir takım sesler duyulabilir.
Astral seyahat yaparak bedeninden geçici bir süre ayrılanlar, başlarından
geçen bu tecrübelerini genellikle birbirlerine çok benzer ifadelerle
anlatmaktadırlar...
İşte onlardan birkaç örnek:
"Beden dışındaki ilk tecrübemi gayet iyi hatırlıyorum. O zamanlar 7
yaşındaydım ve böyle bir şeyden haberim yoktu. Bir yaz günü, sabahın erken
saatlerinde çok susamış olarak uyandım. Yataktan dışarıya çıkarak içme
suyunun bulunduğu yere gittim. Ancak sürahi boştu. Bunun üzerine pencereye
doğru yürüyerek perdenin aralığından güneşin ilk ışıkları ile aydınlanan
bahçeye baktım. Sonra geri dönerek yatağa geldim. Yatağın dolu olduğunu
gördüğüm zaman şok geçirdim. Yatağımda uyumakta olan birisi vardı ve bu
insanın kendim olduğunu gördüğüm zaman korku ve şaşkınlığım daha da arttı.
Bu şaşkınlık sebebiyle olsa gerek, aniden ve süratle bedene çekildiğimi ve
ayaklarımın bedenin ayakları üzerine gelecek şekilde bedene gömüldüğümü
hissettim. Sonra uyandım. Daha sonra bu olay bir çok kereler tekrarlandı."
"Bir deniz seyahatindeydim. Bir gün sırt üstü yatarken uykuya dalmışım. Bir
kabus görmeye başladım. Gemi batmakta sular yavaş yavaş yükselmekteydi.
Fakat ben sular çeneme gelinceye kadar kayıtsız kaldım. Sonra büyük bir
mücadele sonucu soğuk bir ter içinde uyandım. Bir kaç dakika içinde tekrar
uyumuşum. Bir ara yan tarafıma dönük olarak yatarken, geminin bölmesine
doğru hareket etmekte olduğumu hissettim. Çok hoş bir histi bu. Her şeyin
farkındaydım. Tamamen bilincim yerinde olduğu halde bu olayı normal
karşılamam sonradan beni çok şaşırttı. Sırt üstü yatacak şekilde yavaşça
döndüm. Sonra böyle uyuya kalırsam ikinci bir kabus görürüm düşüncesi ile
tekrar yan tarafıma dönmek istedim. Ancak bu çok zor bir işti ve epey
mücadele etmek zorunda kaldım. Bu olaya rağmen her şeyi hala normal
karşılamaktaydım. Yanlamasına dönmüştüm ki, bir kuvvetin beni sırtımdan
geriye doğru çektiğini hissettim. Bir kaç dakika orada Öylece yanlamasına
sallanır vaziyette kaldım. Bedenimin sallantısı durduğu halde, sol bacağım
sallanmasına bir müddet daha devam etti. İşte bu bana tuhaf gelmişti...
Bunun üzerinde düşünüyordum ki bedenimin dışında olduğum fikri birden
zihnimde canlandı. O kadar tatlı bir histi ki, burada kalmaya karar verdim.
Ne olacağını beklemeye koyuldum... Bir ara kendimi kapıdan 30 cm, yerden ise
210 cm kadar yükseklikte buldum. Sonra koridorda ayak sesleri işittim. Gelip
beni bu halde görürlerse ne aptalca bir şey olacağını düşünmüştüm ki bir
sıçrama oldu ve uyandım. Sıçrama merdivenden inerken veya çıkarken basamak
olmadığı halde var zannıyla atılan adım sonucu ortaya çıkan sarsılmaya
benziyordu...
Aynı yılın Eyiül'ünde karaya ayak bastığımda, bu olayla ikinci kez
karşılaştım. Pozisyonum ilk seferinde olduğu gibiydi. Yegane fark, odamın
oldukça aydınlık oluşuydu. Her zamanki gibi normal bir uykuya dalmıştım.
Sonra kendimi, ayaklarım eksen olmak üzere yanlamasına doğru şiddetle
sallanır buldum... Daha sonra bu sallanma sona erdi. Fiziki bedenimden 1
metre kadar yükseldim ve havada asılı durmaya başladım. Bir İki dakika sonra
sağa doğru hareket ettim ve ayaklarım yavaşça yere doğru gelecek şekilde
aşağı süzüldüm. İşte o zaman etrafı görebildiğimin farkına vardım. Artan
heyecanımı bastırmayı başararak aynaya doğru yürüdüm. Sanki suyun altında
zorlukla yürüyor gibiydim. Birden bir şok geçirdim. Bedenim hemen arkamda
bulunan divanda yatmaktaydı ve ben onu dışardan izleyebiliyordum. Bir an
için ölmüş olabileceğimi düşündüm."
Astral Seyahat Tekniklerine
Giriş
Pratik Astral Seyehat tekniklerine geçmeden önce deney
öncesi sağlanması gereken çok önemli şartlar vardır. Ve hemen belirtelim ki,
bu şartlar yerine getirilmeden, Astral Seyahat yapılabilmesi mümkün
değildir. Deney öncesi sağlamanız gereken şartları yerine getirebilirseniz;
çalışmanızda elde edeceğiniz başarıya %60 yaklaştınız demektir.
İlk olarak uygun bir yer seçimiyle çalışmaya kendinizi hazırlayın. Herkes
yattıktan sonra odanızda bu çalışmayı yapabilirsiniz. Üzerinizde sizi
rahatsız etmeyecek, sizi sıkmayacak bir elbise olmasına dikkat edin. Odanız
ne çok soğuk, ne de çok sıcak olmamalıdır.
Evdeki diğer insanları, özel bir çalışma yapacağınızı ve sizi kesinlikle
rahatsız etmemeleri konusunda uyarın. Bedeninizden ayrıldığınızda, herhangi
bir kimsenin yanınıza gelmesi sizin bedeninize ani dönmenize sebebiyet
verebilir. Bu konuda dikkatli olun.
Eğer herhangi bir sebepten dolayı, ani geri dönüş yaparsanız, yatıp uyumak
yapılacak en iyi şey olacaktır. Böylelikle astral bedeniniz uyku esnasında
kendiliğinden ayrışıp tekrar fizik bedene geri döneceği için, az Önceki ani
girişin olumsuz etkisi kendiliğinden kaybolacaktır.
NİYETİNİZ
Bu çalışmalara başlamadan önce, konunun ciddiyetini fark etmek çok
önemlidir. Niyetinizi önceden belirleyin...
Bu tür bir deneyi gerçekleştirmek istemenizin sebebi olarak; diğer insanlara
hava atmak, diğer insanlara karşın üstünlük sağlamak gibi düşüncelerinizin
şuuraltınızda olup olmadığını çok iyi tespit edin... Eğer böyle bir
düşünceye sahipseniz bu çalışmaya hiç başlamamanız sizin açınızdan daha
yararlı olacaktır. Çünkü bu tür negatif düşünceler negatif tesirleri
üzerinize çeker ve başarınızı olumsuz yönde etkiler.
Ayrıca bu tür negatif enerjiler arzu edilmeyen sonuçlarla karşılaşılmasına
sebebiyet verebilir. Bu çalışmaya sizi yönlendiren etken bu tür bir isteğin
sonucuysa, Astral Seyahat deneyinde başarı elde etseniz bile, bedeninizden
ayrıldıktan sonra serbest hale gelen şuuraltınıza negatif enerjilerin
birikmesi sonucuyla karşılaşabilirsiniz. Bu da sizin psikolojik ve
fizyolojik dengenizi olumsuz yönde etkileyecektir.
DENEY HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ ,
Her şeyden önce arzu edilen başarıya ulaşabileceğinizden emin olmalısınız.
Başarıya olan inancınız ve konsantrasyonunuz sizi başarıya hızla
yaklaştıracaktır. Buna karşı her türlü tereddütleriniz sizi başarıdan
uzaklaştıracaktır. Bu çalışmada başarı elde edemeyeceğinizi düşündüğünüz
müddetçe, Astral Seyahat yapabilmeniz mümkün değildir. Çünkü Astral Seyahat
tamamıyla düşüncelerinizin konsantrasyonuyla yapılabilecek bir çalışmadır...
Ve kesinlikle unutmayınız ki, bedeninizi terk ettiğiniz andan itibaren bütün
hareketlerinizi düşüncelerinizle yönlendireceksiniz. Düşünceleriniz, bu
çalışmanızın başlangıcından sonuna kadar çok önemli bir fonksiyon görecektir
Her alanda olduğu gibi, bu alanda da; itimatsızlık, şüphe, korku endişe gibi
duygular her türlü isteklerinizin gerçekleşmesine engel olurlar. Buna
karşılık olumlu, yapıcı düşünceleriniz sizin en büyük yardımcınız olacaktır.
Unutmayın! İstediğinizi yapabileceğinize kuvvetle inandığınız andan itibaren
başarıya çok yaklaşmış olacaksınız. Aslında bu durum, Duyular Dışı
Algılamalarımız'la ilgili bundan sonraki yapacağımız her alandaki
çalışmalarımızda önemli bir yer işgal eder... Ancak Astral Seyahafda bu bir
kat daha fazladır....
İÇ HUZURUNUZ
Bu deneyi gerçekleştireceğiniz gününüzün, sakin ve huzur içinde geçirilmiş
bir gün olmasına dikkat etmelisiniz. O gün birisiyle aranızda sizi
sinirlendirecek şekilde bir münakaşa olduysa, aynı günün akşamında deneye
girişmekte fayda yoktur. Bu sinirlilik hali konsantrasyonunuzun bozulmasına
sebebiyet verebileceği için başarınızı engelleyecektir... Bu yüzden deneyci,
deney günü huzur içinde olmalıdır. Hareketlerine çok dikkat etmeli ve
huzurunu bozabilecek olaylardan uzak durmalıdır.
Konsantrasyonunuzu bozacak, düşüncelerinizin belli bir noktaya odaklamanıza
engel olacak, zihninizin dağılmasına sebebiyet verecek her türlü iç
sıkıntılarınızdan uzak bir zihin haliyle bu çalışmaya başlamalısınız. Bu da
gerçek anlamda bir iç huzuruyla yakalayabileceğiniz bir haldir... Hiç
değilse çalışmaya başlamadan birkaç saat önce tüm sorunlardan arının...
Streslerden kurtularak istenen hale kendinizi sokabilmek için "Gevşeme
Egzersizlerinden yararlanabilirsiniz...
KORKULARINIZ
Deneyci korku hissini mutlaka yenmek zorundadır. Bu çalışmalarda sizlere en
büyük engel: Korkularmızdır...
Korkularınızı yenemediğiniz müddetçe bu çalışmada başarı elde etmenize imkan
yoktur. Çünkü korku hissi derhal bedeninize geri dönmenize sebebiyet verir.
Heyecanlanmanıza ve korkmanıza bu çalışmalarda hiç bir gerek yoktur. Ancak
korkmanıza gerek yoktur demekle, korkunun ya da heyecanın ortadan
kaldırılmasının mümkün olamadığını da biliyoruz. Korkunuzun ya da
heyecanınızın yenilebilmesi bu konulardaki teorik ve pratik bilgilerinizin
artmasıyla mümkün olabilecektir.
Korkunun temelinde; bilgisizlik vardır... Bu nedenle korkumuzu yenebilmeniz
için yapılacak tek şey; bu konuyla ilgili bilginizi artırmaktır...
Böylelikle korkulacak yegane şeyin korkunun kendisinden başka bir şey
olmadığını gerçek anlamda farkedebileceksiniz. Bunu gerçek anlamda
farketmeden korkularınızı, endişelerinizi ve heyecanlarınızı yenebilmeniz
mümkün değildir.
BEDENİ ŞARTLAR
Bedeninizin Pozisyonu
Bedeninizin çok rahat bir şekilde olması gerekmektedir. Burada bedenin en
rahat pozisyonu uzanma halidir. Bedenin rahat olması, dikkatin dağılmaması,
sakinlik devresine kolayca erişebilmeniz bakımından önemlidir. Bu yüzden,
fiziki bedeniniz en rahat olacak şekilde uzanınız. Bacaklarınızı çapraz
yaparak kanın damarlardaki dolanımına engel olmayınız. Aksi takdirde
tecrübenizin bitiminde rahatsızlık hissi duyabilirsiniz. Ellerinizi
vücudunuzun yanına koyunuz. Başınızın altında da bir yastık olmalıdır.
Beslenme ve Sağlık Durumunuz
Çalışma saatinden hemen önce hiç bir şey yemeyiniz. Normalin üzerinde yemek
yemek tecrübelerinizdeki başarınıza engel teşkil eder. Aç kalma çoğunlukla
dublenin serbest kalmasına yardım eden bir unsurdur. Sebze ve meyve türü
yiyeceklerle o gün beslenmiş olmanız, çalışmanızda size yardımcı olacak
unsurlardandır. Aşırı olmamak kaydıyla sıvı alınan gıdalar faydalıdır.
Mütevazı bir yemekten 3-4 saat sonra denemeye başlanabilir.
Bu çalışmaya başlamadan önce kesinlikle anestezik ilaçlar, alkol ve her
türlü uyuşturucu ya da uyarıcı maddeler alınmamalıdır. Bedeninizin sağlıklı
olması çok önemlidir. Eğer vücudunuzun herhangi bir yerinde ağrı, sızı
varsa, düşüncelerinizi konsantre edemezsiniz. Kalbinizle ilgili herhangi bir
rahatsızlığınız varsa, kesinlikle bu çalışmayı yapmayınız.
Astral Seyahat Teknikleri
Astral seyahati gerçekleştirmenin türlü yöntemleri vardır. Herkes beden
dışına çıkabilmek için kendine özgü bir yöntem belirleyebilir. Doğrusu da
bence budur. Sizin için hangi yöntemin daha uygun olduğunu bulana, hatta
kendi metodunuzu geliştirene kadar en çok kullanılan etkili yöntemlerle -en
azından- bir başlangıç yapabilirsiniz.
Astral Seyahat Denemelerine Başlamadan Önce Yapmanız
Gerekenler!
* Vücudunuzu rahatsız eden ve dikkatinizi dağıtabilecek tüm aksesuarları
çıkartın. (saat, yüzük, kolye)
* Göz kapaklarınıza direkt ışık gelmeyecek şekilde odayı karartın.
* Başınız kuzeye gelecek şekilde sırt üstü yatın.
* Elbiselerinizi çıkartın, fakat vücut ısınızı normal seviyede tutacak
şekilde ayarlayın.
* Nerede ve hangi zamanda olursa olsun kesinlikle rahatsız edilmeyeceğinizi
bildiğiniz bir yerde olun.
* Rahatlama durumuna geçin.
* Nefesinizi yarım açık dudaklarınızdan alıp-verin.
METOT 1
(Rahatlama ve Uçma İsteği)
Ayağınızdan alnınıza kadar vücudunuzu çizgi olarak düşünün ve zihinsel
gücünüzle bedeninizin bir metre yukarıda olduğuna odaklanın. Astral
bedeninizin alın kısmının vücudunuzun ayak hizasına gelecek şekilde
ileriye-yukarıya gittiğini zihninizde kurun.
Ayaklarınız sabit bir noktada kalacak ve yüzünüz 90 derece dik gelecek
şekilde yukarı ve ileri doğru kalktığınızı ve ayaklarınızın üzerinde
doğrulduğunuzu düşünün ve buna odaklanın. Birden hafiflediğiniz, kuş gibi
olduğunuzu hissedeceksiniz. İşte o zaman kendi bedeninizi yatarken
görebilirsiniz.
METOT 2
(Ters Düşünme Beyin Aldatmacası)
Hazırlık bölümündeki aşamaların tümü gerçekleştirilir.
Kuzeye doğru yatış pozisyonunuzu, güneye doğru yatmış gibi düşünerek
beyninizi aldatmaya çalısın. Beyniniz devamlı kuzeye doğru olduğunuzu
ispatlamaya çalışacaktır. Beyninizi inandırdığınız anda titreşimlerle
birlikte yükselmeyi gerçekleştirin. Yükselmede zorluk çekiliyorsa her nefes
verişinizde biraz daha hafifleyip yükseldiğinize odaklanın.Yükselmenin diğer
yolu ise yukarıda asılı bir ipi çektiğinizi düşünmektir. Eğer titreşimler
halen oluşmamışsa ipi her çektiğinizde belli bir rahatlama ve titreşimler
meydana gelecektir. Uğraşılar sırasında birden fazla tekniği kullanmaktansa
her adıma tam konsantre olmak akla başka şeyleri getirmeyeceğinden mutlak
başarıya kolayca gitmenizi sağlayacaktır. Ayrılma tam olarak
gerçekleştiğinde görüntüler ve uğultular başlayacaktır (herkes için aynı
olmayabilir). Artık yapmanız gereken tek şey düşüncelerinize hakimiyet ve
uçuş provalarıdır.
Beyinde “orientation” denilen bir özellik vardır. Bu şu demektir: Sizin
gözleriniz kapalı olsa da elinizin / ayağınızın nerede olduğunu bilirsiniz.
Gözlerinizi kapayın ve parmağınızla burnunuza dokunmayı deneyin. Bunu ilk
denemenizde başarabilirsiniz. Farkında olmadan, gayet doğal bir şekilde
yaptığınız bu eylem beynimizdeki bu spesifik özellik olmadan gerçekleşemez.
Sizin amacınız basit bir hile yaparak beyninizi aldatmak ve bedeninizi bir
süre için terketmek. Kendinizi bir hapishaneden kaçmaya çalışan mahkum gibi
düşünün. Beyniniz ve onun koruma iç güdüsünü ise sizin dışarı kaçmanızı
engellemek üzere orada bulunan gardiyanlara benzetebilirsiniz. Bedenden
dışarı kaçabilmek, her tarafı kameralarla dolu olan bir hapishaneden
kaçmaktan daha zordur. Beyin, oryantasyon özelliği sayesinde sizin tam
olarak nerede olduğunuzu hemen bilir. Normal bir uyku esnasında da sizin tam
olarak uyku haline geçmenizi bekler ve öyle uyur. Oysa beyni kandırarak
bedeni atlatmak ve dışarı kaçabilmek mümkündür. Eğer korkarsanız, beden
dışına çıkmanız imkansızlaşır.
Şimdi, her zamanki gibi uyumak için yatağınıza gittiğinizi varsayalım.
Beyin, her zamanki gibi sıradan bir şekilde hormonlarınızda gerekli
ayarlamaları yapıyor, metabolizmanızı yavaşlatıyor. Bu arada beyin, tabii ki
oryantasyon olayını son bir kez daha kontrol ediyor. Bu arada siz, duruma
müdahale ediyorsunuz ve aslında bulunduğunuz yerin tam ters tarafında, yani
ayakucunuzun olduğu yerde başınızın olduğunu iddia ediyorsunuz. Beyin hemen
gerekli kontrolleri yapar ve size tam tersini iddia eder. Bu sırada önemli
olan kendi iddianızı ona kabul ettirtebilmektir. Eğer diğer odalardan ses
gelirse, sesin geliş yönünü kontrol eden beyniniz bir avantaj kazanır ve
“Baksana, ses nereden geliyor? Demek ki, beden senin söylediğin yönde değil”
der. Eğer odada bir gece lambası ya da pencereden gelen bir ışık varsa,
gözleriniz kapalı bile olsa göz kapaklarınıza gelen ışık sayesinde beyin
bedenin gerçek yönünü belirler ve sizin onu yanıltmak istediğinizi
anlayabilir. Tüm bunlara rağmen en azından ilk denemelerinizde beyniniz size
karşı koyamayacaktır. Bir süre sonra ona ayaklarınızın olduğu yerde aslında
başınızın olduğunu kabul ettireceksiniz. Bu aşamadan sonra artık beyin
oryantasyon özelliğini kaybetmiştir. Uyku durumuna geçene kadar bedenin
gevşemesini hissetmeye başlayabilirsiniz. Bedeniniz bu durumda o kadar
gevşer ki ayaklarınızı bile hissedemezsiniz. Karın boşluğunuzda da bir
gevşeme hissedersiniz. Kendinizi oldukça hafiflemiş hissedersiniz. Daha
sonra kulaklarınızda bir uğultu hissedersiniz. Sakin paniklemeyin, bilahare
bedende “vibrational state” olarak adlandırılan çeşitli titremeler
hissederseniz. Bu titremeler astral bedeninizde meydana gelmektedir. Ve
gerçekte yatakta yatan bedeniniz titremez. Bu durum artık iyice bedenden
ayrılmaya yaklaştığınızın habercisidir. Genelde ilk denemelerinizde böyle
bir durumla karsılaştığınızda korkar ve vazgeçerseniz hata edersiniz. Bir
dahaki sefere bu aşamalara ulaşmak daha zor olabilir. Bir de bu aşamalara
ulaştıktan sonra bedenden ayrılmayı gerçekleştirmek önemlidir. Bu da bir
yetenek, biraz da bilgi işidir.
Bu aşamada “rope metodu” diye adlandırılan yöntem etkilidir. Karanlıkta
yukarıdan aşağıya doğru bir halat sarktığını ve sizin ellerinizle onu
çektiğinizi düşünün. Burada halatı görmeniz önemli değil. Büyük ihtimalle
bir kaç kez çektikten sonra görüntüde bazı kopukluklar olacaktır. Kesinlikle
vazgeçmeyin ve ipi çekmeye devam edin. İpi göremeseniz de çekin. Bu şekilde
astral ayrılmayı rahatça gerçekleştirebilirsiniz.
METOT 3
( İp Metodu )
Astral seyahat tekniklerinde en çok anlatılan metotlardan biridir. Ön
hazırlık safhası tamamsa, hiç bir yerinizi hissetmiyorsanız, hayalinizde
tavandan bedeninize doğru bir ip sallandığını ve sizin de o ipe tutunup
kendinizi yukarı çektiğinizi hayal edin. Vücudunuzu kıpırdatmayın. Yavaş
yavaş kendinizin yukarı doğru çekildiğini hissedeceksiniz. Bazen o esnada
özellikle el, kol ve bacaklarda karıncalanmalar olabilir. Sükunetinizi asla
bozmadan, heyecanlanmadan olayın akışına kendinizi bırakırsanız, kendinizi
bir anda odanızın içinde boşlukta buluverirsiniz.
METOT 4
(Hayal Telkin Metodu)
Bu deneyden önce yattığınız odanızı iyice inceleyiniz. Ön hazırlık
safhasından sonra kendinizi bedeninizden bir kaç metre yukarıda süzülürken
ve odanıza bakarken hayal edin. Detayları atlamadan herşeyi görmeye çalışın.
Oda lambasını, oda kapısını, masanızı vs... Bu teknik sizin bedeninizden
ayrılmanıza yarar sağlayacaktır.
METOT 5
(Rüya Metodu)
Rüya metotları sayesinde astral seyahat deneyimleri yaşayan kişilerin sayısı
bir hayli fazladır. Bu teknikteki amaç rüya görürken rüyada olduğunuzu fark
ederek şuurunuzu geri kazanmaya dayanır. Bunun için yapmanız gereken,
rüyanızda yaşadığınız olaylar karşısında “neden oldu, nasıl oldu, niçin
oldu” gibi sorular sorup ve kendinize her mantıklı cevaplar verişinizden
sonra "demek ki rüyada değilim" demeniz gerekmektedir. Rüyada gördüğünüz
şeyler karşısında beyin aynı mantığı aranmaya çalışacak ve bulamayınca da
rüyada olmadığı kanısına varabilecek ve kendinizi aniden odanızda -ya da
bildiğiniz başka bir yerde- astral seyahatteyken bulabileceksiniz.
Kendi kendinize vereceğiniz telkinler astral seyahatte büyük önem taşır.
Gece yatmadan tuzlu bir şeyler yiyin ve odanızın bir köşesine bir bardak su
koyun. Her gece yatmadan bunları yapın ve yine her gece yatmadan kendinize
şu telkinde bulunun: "Rüyamda susadığımda kalkıp o köşedeki bardaktan su
içeceğim fakat bardağa dokunduğum anda şuurumu kazanacağım." Bu teknik
uygulanması çok kolay olduğundan bir çok kişi bu yolla astral seyahat
deneyimi yaşayabilmiştir. Bu tekniği en az 15 gün boyunca sürekli
denemelisiniz.
Ben teknikleri yeterince kısa ve öz olarak tuttum. Bu teknikler en çok
kullanılan ve iyi sonuç getirebilecek tekniklerdir ama hiç birinin
diğerinden üstün bir yanı yok bence. Siz yapabileceğinize inandıktan ve
korkmadıktan sonra yeterli telkin kullanırsanız sonuca ulaşabilirsiniz.
METOT 6
(Kasları art arda gevşetme yöntemiyle seyahat)
Rahat edebileceğiniz bir yer bulun. Bir koltuk, yatak veya divanı
kullanabilirsiniz; fakat yatay bir pozisyondayken gevşemek büyük olasılıkla
astral çıkmayı kolaylaştıracaktır. (Önceki yıllarda İngiltere’de yürütülen
bir araştırmada, kendiliğinden astral seyahat yaşayan oldukça fazla sayıda
kişinin, o sırada yatmakta olduklarını ortaya koymuştur.) Başladığınız zaman
kaslarınızı kramp girme raddesinde sıkmayın. Yalnızca sıkın, beşe kadar
sayın, sonra bir kaç saniye (5-10) gevşetin ve diğer kas grubuna geçin. Tüm
dikkatinizi gerilimi ve gevşemeyi hissetme üzerinde toplayın.
Düşüncelerinizin farklı ilgilere kaymasını izin vermeyin. Bedeninizin o anda
üzerinde çalıştığınız belli kısmına odaklanmayı sürdürün. Unutmayın; kasları
art arda gevşetmek fiziksel bir egzersiz olduğu kadar zihinsel de bir
egzersizdir. Her kas grubunu 2 ya da 3 kere sıkıp gevşetin. Her ayrı kas
grubunu sıkarken, bedeninizin diğer kısımlarını hareketsiz ve sakin
kalmasına çalışın. Tüm benliğinizin, bedeninizin o anda üzerinde
çalıştığınız kısmında konuşlandığını varsayın. Bunları yaptıktan sonra
bedeninizi hissetmemeye başlayacaksınız, çok rahatladığınızı
hissedeceksiniz. İşte o anda kendinize telkinler verin, yukardan aşağı ip
sarktığını düşünün ve yukarı doğru çekildiğinizi hissedin. Bunu isteyin.
Birden kendinizi yukarda vücudunuzu izlerken bulabilirsiniz.
Uyarı: Astral seyahat pratikleri belki ilk günlerde sonuç vermeyebilir.
Fakat bu, sizin bu konu üzerinde yeterince çalışmanıza bağlıdır. Her ne
kadar bazı istisnalar ilk zamanlarda çıkabilirse de, sizin bıkmadan
usanmadan çalışmanız gerekebilir. Bir kez bedenden ayrıldığınızda artık
olayı kavramış olacak ve artık istediğiniz an astral seyahat
yapabileceksiniz...
Enerji beden
Enerji beden ismini verdiğimiz güce gelince. Bu
enerji, konumuzun şahdamarıdır. Aslında buna enerji beden demek doğru
değildir. Söz konusu şey kişinin çevresinde, onu aynen yukarda söz edilen
Aura gibi kaplayan bir enerji tabakasıdır. Burada söz konusu olan enerji
Aura kadar geniş değildir. Normal şartlar altında Aura on, yirmi santimden
bir, bir buçuk metreye kadar kalınlaşabilirken enerji beden gene normal
şartlar altıda bir buçuk, iki santim kadar fizik bendenden açılabilir. Aura
bazı medyumlar tarafında görülebilir veya görüldüğü iddia edilir. Enerji
beden ise bir çok kimse ve özellikle de çocuklar tarafından görülebilir.
Ayrıca enerji beden renksizdir.
Güneşli havalarda ya da ışığın iyi fotograf
çekmeye uygun olduğu durumlarda (Yapay ışıkta değil. Sadece Güneş ışığında)
bazı kimseler, canlılara baktıkları zaman onların siluetlerinin kenarında
görülmeyen bir kaynaşma, renksiz, ısı dalgası gibi birşeyler görebilirler ve
çoğu kimse bunu kendi göz yanılgısı veya bozukluğu zannedip dikkate almaz.
Enerji beden işte budur. Enerji beden gerçekte beden şeklinde değildir.
Aslında şekilsiz ve bu yüzden de şayet bir canlıdan ayrı olarak görülmesi
mümkün olsa küre şeklinde görülecek olan ve renksiz bir enerjidir. Tabii
küre şeklinde olması onun kendi şekli olmamasından dolayı yapılan bir
tahmindir. Boşluktaki şeyler mesela uzaydaki bir su kütlesi küre şeklini
alır. Kendi manyetik enerjisi olan şeyler tıpkı yer çekimi gibi kendi
kendisini toplar ve küre biçimi alır. Manyetik enerjisi az olan şeyler ve
mesela bir duman tabakası dağılıp bulut gibi görünür. Bu yüzden zaten başlı
başına bir manyetik enerji olan enerji beden de bağımsız olarak mevcut
olsaydı herhalde küre şeklinde olurdu diye fikir yürütüyoruz. Bu şekilsiz
enerji insanın çevresindeyken onun her yanını kapladığı için beden şeklini
alır.
Enerji bedenin, tarifini yaptığımız bu şekli de
aslında onun kendisi değildir. Burada tarif edilen onun sebep olduğu bir
enerji yoğunlaşmasıdır. Enerji beden dediğimiz şeyin aslı insanın ruhsal
enerjisi, psikokinetik gücüdür.
Söz konusu bu psikokinetik enerji bütün doğaüstü
kabul edilen olaylarda kullanılan, işi yapan, etkin güçtür. Telapati,
psikokinezi, durugörü, psikometri, levitasyon ve akla gelen her tür
parapsikolojik tezahür bu psikokinetik güç sayesinde gerçekleştirilir. Bir
noktada Maji'nin etkin gücü de budur. İnsan bilerek veya bilmeyerek kendi
enerjisinden bir miktarını uzatabilir ya da uzağa gönderebilir veya
birisinin üzerinde yoğunlaştırabilir ve hatta kalıcı olarak onun üzerinde
bırakabilir. Yukardaki Psikokinezi ve benzeri deyimlere bir açıklık getirmek
gerekirse bazı kendiliğinden oluşan olaylarda veya bilinçli denemelerde
cisimleri uzaktan oynatan, havalandıran, kişinin kendisinin havalanmasına
sebep olan, düşünce nakli yapan, insanları etki altına alıp bir fikri empoze
eden ve ona bazı şeyleri yaptırtan etkin güç enerji beden dediğimiz
psikokinetik enerjidir. Daha doğrusu insanın bu gibi şeyler yapabilmek için
bilinçli veya bilinçsiz olarak kullandığı araç enerji bedendir.
Enerji beden herkeste vardır fakat tabii bazı
kişilerde çok daha güçlüdür. Doğuştan gelen bu yetenek tıpkı bazı kimselerin
adele yapılarında daha çok lif sayısı ile doğmaları gbidir fakat tıpkı
fiziksel adele yapısının ağırlık çalışmaları ve değişik sporlarla
güçlendirilmesi gibi enerji bedeni güçlendirip, etkinleştirecek çalışmalar
da vardır.
Durugörü Nedir?
En basit tanımıyla Durugörü: Beş duyunun dışında,
eşyaları, olayları ve düşünceleri algılama ve görmedir. Ruhsal görü adı da
verilen bu yetenek, Duyular Dışı Algılamalar içinde üzerinde en fazla
araştırma yapılan yeteneklerimizden biridir.
Beş duyu organlarımızdan biri olan gözler, bu algılamada fonksiyon
görmezler. İki kaşın arasında; gözler genellikle kapalıyken ya da her hangi
bir objeye konsantre edildiği bir sırada adeta televizyon ekranında bir film
seyredercesine, bir takım şekillerin görülmesidir. Bu yeteneği gelişmiş
kişilere durugörü medyumu adı verilir.
Astral Seyahat Nasıl Yapılır ?
Öncelikle bedeniniz çok
rahat olmalı ve hiç kimse tarafından rahatız edilmeyeceğiniz bir odada tek
başınıza olmalısınız.
Astral seyahati
gerçekleştirememenizin önündeki en önemli engel endişe ve korkularınızdır.
Kendinize ve yapabileceğinize inanın. Her zaman ilk seferde başarılı
olunamaz.Ancak bedeninizden ayrılırken eğer korkar ve vazgeçerseniz yeniden
bu noktaya ulaşmanız çok zaman alabilir. Bu yüzden korku duygusunu içinizden
atın. Astral seyahat zarar verici değildir.
Astral seyahat yapmak için
en önemli noktalardan biri imgeleme konusundaki başarıdır. Yatağınızda sırt
üstü yatarken kendinizi tavanda hayal edin aşağıdaki bedeninize baktığınızı
düşünün. Bunu ne kadar canlı olarak yaparsanız beyninizin bunu kabul etmesi
ve bedeninizden dışarı çıkmanız o kadar kolaylaşacaktır.
Astral seyahat yapmak için
beyninşz mutlaka alfa pozisyonunda olmalıdır. Yani meditatif bir durumda
olmalısınız. Hiç bir şey düşünmeden gevşemeli ve aklınıza düşünceler gelirse
onlara takılmadan geçip gitmelerine izin vermelisiniz. Burada en önemli
noktalardan biri de tam gevşemiş bir durumda olmanızdır. Vücudunuzda hiç bir
gerilim olmamalı. Eğer herhangi bir yeriniz ağrıyorsa yada bir sıkıntınız
varsa astral seyahat girişiminde bulunmayın.
Astral bedene çıkış yolu
göbek chakrasıdır. Eterik bedeniniz göbek chakrasından dışarı çıkar ve bir
kordonla bedeninize bağlıdır. Dolayısıyla bu chakranın düzgün çalışması
astral seyahat için size kolaylık sağlayacaktır.
Astral seyahate çıkma
deneyimi yaşayacağınız gün bir kaç havuç yemeniz, et yemekten kaçınmanız,
meditasyon yapmanız, kendinize Reiki uygulamanız sonuca ulaşmanıza yardım
edecektir. Ayrıca astral seyahat deneyimi esnasında sarı renk giysiler de bu
konuda yardımcı olacaktır.
Astral seyahate çıkyığınızda
asla korkmayın bu bedeninize geri dönmenize yol açar. Eğer böyle bir şey
olursa yapabileceğiniz en iyi şey uykuya dalmak olacaktır.
Astral seyahate çıkarken
kalpte aşırı çarpıntı,kulaklarda uğuldama, göbek bölgesinde rahatsız edici
bir duygu gibi hisler yaşayabilrisiniz. Bunlar son derece normaldir ve
çıkmak üzere olduğunuzun işaretleridir. Bir çok kişi bu noktada korkar ve
geri döner, ancak bir daha bu noktaya gelmek kolay değildir. Bu belirtilerle
karşılaşınca korkmayın. Sağlığınıza zarar verecek bir sorun olmayacaktır.
(Kalp yada tansiyon hastası iseniz dikkatli olmalısınız.)
Astralde iken ne zaman
isterseniz bedeninize dönebilirsiniz. Bunun için sadece düşünmeniz yeter.
Size yön veren düşünceleriniz olacaktır.
Astralde iken odada
eşyaların yerini farklı görebilirsiniz, bu son derece normaldir.
İlk deneyimlerinizde
odanızda çıkmayın, sadece havada dolaşın ve kendinizi, odayı seyredin.
Astral bedeninizi yönlendiren düşüncelerinizdir. Bu konuda hakimiyet
kazandıkça evinizin dışına çıkabilir ve zamanla daha uzak yerlere
gidebilirsiniz.
Her ne kadar astral ile
uzaya ve diğer galaksilere gitmek mümkün olsa da güneş sisteminden çıktıktan
sonra geri dönüş konusunda sorunlar olabilir ve kaybolabilirsiniz. Bu konuda
kesin hakimiyet kazanmadan böyle bir girişimde bulunmayın.
Astralde iken bazı
varlıklarla karşılaşmalardan söz edilir. Bu tamamen sizin elinizdedir. Eğer
böyle bir amacınız varsa elbette olabilir ama böyle bir isteğiniz yoksa
bundan korkmanıza gerek yok, böyle bir şey olmayacaktır.
Bedeninize dönerken ani bir
sıçrama hissedebilirsiniz. Bu durumda yataktan kalkmayın ve uyumaya devam
edin.
Astral seyahat bazen ilk
seferde mümkün olsa da genelde bunun için çalışılması gerekir. Bu konuda
sabırlı olun ve düzenli olarak çalışmalar yapın.
Her insan bir auraya sahiptir. Herkes başkalarının aura alanlarını zaten
görmüş ya da deneyimlemiştir. Ancak sorun şu ki, çoğu insan bu deneyimi
ya reddetmekte ya da hiç böyle bir şeyin olmadığını varsaymaktadır.
Çocuklar aura görmede ve deyimlemede çok iyidirler. Bu deneyimleri
genellikle çizdikleri resimlere yansıtırlar. Şekillerin çevresini
değişik ve alışılmadık renklerle boyarlar. Bu renkler çoğunlukla
çizdikleri şeyin çevresinde gözlemledikleri süptil enerjileri
yansıtmaktadır.
Aura' yı görmekÇoğunlukla, bu resimler
büyükleri tarafından "Hayatım, neden annenin çevresindeki havanın rengi
eflâtun?", "Neden kedi yeşil ve pembe?" ya da "Neden kardeşini mavi
boyadın?" gibi sorularla karşılanır. Fakat konu kedinin yeşil ve pembe
olması ya da kardeşinin mavi olması değildir. Sadece, çocuk bu aura
renklerini görmüş ve gördüğünü anlatmak için renkli kalemleri
kullanmıştır. Ne yazık ki, bu tür yaklaşımlar, süptil algılamaların ve
farkındalığın önünü kapatmaya sebep olmaktadır.
Birçok şekilde tanımlanabilen aura, maddeyi çevreleyen enerji alanıdır.
Atomik yapısı olan her şey, bir auraya, kendisini çevreleyen bir enerji
alanına sahip olacaktır. Her maddenin her atomu, sürekli hareket içinde
olan elektron ve protonlardan oluşur. Bu elektron ve protonlar
elektrikseldir ve manyetik enerji titreşimleridir. Canlı maddenin
atomları, cansız maddenin atomlarından daha aktifdir ve titreşimleri
daha yüksektir. Bu nedenle ağaçların, bitkilerin, hayvanların ve
insanların enerji alanları daha kolay saptanabilir ve görülebilir.
Aurik
Enerji Alanını Deneyimlediniz mi?
Eğer aşağıdaki sorulardan birine olumlu yanıt verebilirseniz, kendi
auranızda dışsal bir enerji alanının etkisini deneyimlemişsiniz
demektir.
1. Bazı insanlarla birlikteyken, kendinizi
tükenmiş hisseder misiniz?
2. İnsanlarla bazı renkleri ilişkilendirir
misiniz?(Örneğin, "Bana hep sanki sarı bir insan gibi gözüküyorsunuz.")
3. Birisinin size dikkatlice baktığını hiç
hissettiniz mi?
4. Yeni tanıdığınız birinden anında
hoşlandığınız ya da hoşlanmadığınız oldu mu?
5. Bir insanın görünürdeki davranışının
aksine aslında neler hissettiği ile ilgili bir algınız oldu mu?
6. Birisi gelmeden ya da siz onu görmeden
önce hiç o insanın varlığı ile ilgili bir algınız oldu mu?
7. Bazı sesler, renkler kendinizi daha
rahat yada rahatsız hissetmenize neden olur mu?
8. Yıldırım sizi sinirli yapar mı?
9. Bazı insanlar sizi diğerlerine göre daha
enerjik yapar mı?
10. Bir odaya girip, hiç korktuğunuz, dona
kaldığınız ya da kızgınlık duyduğunuz oldu mu? Bazımekânlar orada kalmak
istemenize neden olur mu? Ya da terk etme hissi verir mi?
11. Birisi hakkındaki ilk izleniminizi
dikkate almayıp da en sonunda bu hissinizin doğrulandığıolur mu?
12. Bazı odalar diğerlerine oranla daha
rahat ve eğlenceli geliyor mu? Bir odadan diğerine farkı hissediyor
musunuz? Kardeşinizin odasının sizinkinden nasıl daha farklı
hissedildiğine dikkat ettinizmi? Peki ya ebeveynlerinizinki ya da
çocuklarınızınki?
İnsan aurası, fiziksel bedeni çevreleyen bir enerji alanıdır. Bu alan
bedeni her yönden sarar. Üç boyutludur. Sağlıklı bir bireyde, bedenin
çevresinde elips şekli oluşturur Ortalama bir bireyde, bedenin
çevresinde 2,5-3 m genişliğindedir. Kadim üstatların auralarırun birkaç
km genişliğinde olduğu söylenir. Gittikleri her yerde çok sayıda insanı
kendilerine çekebilmelerinin bir nedeninin bu olduğuna da inanılır.
Aurik alanları zayıf olanlar, dışsal etkilerden daha çok negatif olarak
etkilenirler. Bu durum, daha kolay yorulmaya ve yönlendirilmeye yol
açar. Zayıflamış auralar; başarısızlık duygusu, sağlık sorunları ve
yaşamın birçok alanında etkin olamayış olarak sonuçlanırlar.
Auranız ne kadar güçlü ve canlı ise, o kadar sağlıklı olursunuz. Aksi
hâlde dışsal güçler tarafından olumsuz yönde etkilenmeye açıksınızdır.
Bu bedenlerin öncelikli işlevi, ruh varlığının fiziksel yaşamdaki
eylemlerini düzenlemek ve koordine etmektir, fakat bu kitapta bu konu
üzerinde durulmayacaktır. Şimdilik, bu bedenlerin tüm aurik alanının
parçalan olduğunu bilmeniz yeterlidir.
Doğal enerjiler, beden tarafından kolayca özümsenir ve dönüştürülür.
Bireyi sağlığına kavuşturma açısından bilinen bir yöntem, onu hava
değişimi için deniz kenarına yollamaktır. Deniz ortamı, yaşamın dört
temel elementine sahiptir. Güneşten ateş, deniz rüzgârlarından hava,
denizin kendisinden su ve kuşkusuz toprak. Bireyin bedeni bu temel
elementleri almaya ve şifa veren enerjilerle tüm fiziksel enerji
sistemini güçlendirmeye uygundur. Bu dört element ile iletişim, bireyin
dengesini yeniden kazanmasını sağlar.
Öte yandan aura sadece doğanın elementlerinden özümsenip dönüştürülen
enerjilerden oluşmamıştır. Ayrıca, gökyüzünün enerji alanları ile
bedenin süptil etkileşimi de bulunmaktadır. Astrolojide sıkça
betimlendiği gibi, yıldızsal etkiler de bireyde enerji ifadeleri hâline
dönüştürülür. Bazı gezegensel etkiler, bireyi diğerlerine göre daha
güçlü ve daha çok etkileyebilir. Unutmayın ki, herkesin kendine özgü bir
enerji sistemi vardır ve bu sistemin daha süptil çevresel etkilerle
işleyişi ve iletişimi, bireyden bireye değişkenlik göstermektedir. Kısa
bir çaba ve gözlemle bile bu etkileri algılayışınızı geliştirebilir ve
onalarla daha yaratıcı ve üretici biçimde çalışmayı öğrenebilirsiniz.
Auranızı güçlendirme
Aura insanın doğal enerji kalkanıdır. Güçlü bir auraya sahip olan kişiye
dışarıdan negatif enerjiler etki edemez, hastalıklara daha dayanıklıdır,ikna
gücü daha gelişmiştir, çevresine huzur verir ve canlılık duyguları verir.
Aura güçlnedirmek için bir
çok yöntem mevcuttur. Reiki, yoga, meditasyon bunların en başta
gelenleridir. Sizde küçük bir çalışma ile doğal koruma kalkanınız olan
auranızı güçlendirebilirsiniz.
Bunun için her gün 5
dakikalık bir imgeleme yapabilirsiniz.
İmgeleme için öncelikle
meditatif bir duruma geçin. Yani oturduğunuz yada yattığınız yerde
gözlerinizi kapatın ve gevşeyin. Vücudunuzdaki tüm kasların gevşediğine emin
olduktan sonra vücudunuzu çepeçevre saran ışıktan bir alan düşünün. Bu alanı
oldukça canlı ve parlak hayal edin. Renk olarak canlı bir beyaz, altın rengi
veya gümüş rengi düşünebilirsiniz. Eğer gözünüzün önüne başka bir renk
geliyorsa müdahale etmeyin, bırakın o renk olsun. Ancak renkler son derece
canlı ve parlak olmalı. Koyu, çamurlu,kirli renkler gözünüze geliyorsa
bunların canlı ve parlak renkler olduğunu imgeleyin ve renkleri canlı
tonlarla değiştirin.
Bu alanın gitgide
genişlediğini, canlandığını ve büyüdüğünü imgeleyin. Alan gitdikçe
genişlesin. Tüm odayı sarsın hatta evden dışarı çıkarak büyüyebileceği kadar
büyüsün. Ne kadar genişletebilirseniz bunu yapmaya devam edin. Ancak bir
yerden sonra artık büyümezse durun ve bu alanı bir süre seyredin. Canlı,
parlak ve çok büyük bir auraya sahipsiniz. İstediğiniz zaman imgelemeyi
bırakabilirsiniz.
Bu imgelemeyi istediğiniz
zaman yapabilirsiniz.Düzenli olarak yapmanız auranızın büyümesini ve
canlanmasını sağlayacaktır. Doğal korunma kalkanınızı büyüterek ve
güçlendirerek negatif etkilerden korunabileceğiniz gibi kendinizi daha
sağlıklı ve daha güçlü hissedeceksiniz. Her gün 5 dakika bu imgeleme size
çok faydalı olacaktır.Alıştıkça dışarıda yada istediğiniz yerde bu
imgelemeyi yapabilirsiniz. Ancak gözlerinizi kapalı tutun. Çünkü bu beyni
alfa durumuna sokar ve imgelemenin etkisini arttırır.
Eğer Reiki kullanıyorsanız
bu imgelemeden önce tüm chakralarınıza enerji vermeniz ve imgeleme bitince
solar pleksus chakraya bir kaç dakika enerji vermeniz çok faydalı olacaktır.
Aura- Katmanları ve Renkleri
|
AURA
NEDİR VE KATMANLARI NELERDİR?
İnsanların vücudunu çevreleyen elektromanyetik alana aura denir. Bu
elektromanyetik alanın bir çok önemli fonksiyonu vardır. Evrensel
enerjiyi vücudumuza alarak yaşamımızı idame ettirmemizi sağlayan
chakralar aurada bulunurlar. Aynı zamanda vücudun çevresini sarmış bir
kalkan görevi yapar. Eğer sağlam ve güçlü bir auramız varsa bize
dışarıdan bir hastalığın yada negatif etkinin gelmesi düşünülemez. Ancak
auramız zayıflamış veya yırtılmışsa negatif enerjilere ve hastalıklara
çok daha açık hale geliriz. O halde auramızın güçlü ve sağlıklı olması
fiziksel sağlığımız açısından çok önemlidir diyebiliriz. Bunun yanı sıra
ruhsal zihinsel ve duygusal sağlığımız açısından da auramızın sağlıklı
ve güçlü olması gerekmektedir. Auranın birden çok katmandan oluştuğunu
artık biliyoruz. Bu konuda araştırmacılar arasında çeşitli görüş
ayrılıkları olsa da ana 4 katman konusunda genelde fikir birliği vardır.
Bu katmanlar eterik beden,duygusal beden,zihinsel beden ve ruhsal
bedendir. Bu katmanların her birinin kendine özgü özellikleri ve
işlevleri vardır.
ETERİK
BEDEN; Şekil ve boyut olarak fiziksel bedene benzer. Adeta fiziksel
bedenin üzerine giyilmiş ve ona bire bir uyan bir elbise gibidir.
Chakralar bu alanda bulunurlar ve auranın üst katmanlarından gelen
enerjileri bedene alma işlevi yaparlar. Organizmanın enerji ihtiyacı tam
olarak karşılanmışsa, eterik beden aşırı enerjiyi chakralardan ve deri
gözeneklerinden dışarıya verir. Eterik bedenin temel işlevi fiziksel
bedenin sağlıklı kalmasını sağlamak ve onu evrensel enerji alanı ile
bağlantıda tutmaktır. Sağlıklı bir insanda genişliği 15-20 cm kadardır.
Hastalık,yorgunluk ve stres gibi durumlarda eterik bedenin genişliği
azalır. Sadece bir kişinin eterik bedenine bakılarak sağlık durumu
hakkında bilgi sahibi olunabilir. Eterik beden fiziksel bedeni koruyucu
bir tabaka gibi kuşatır ve zararlı maddelerin bedene girmesine izin
vermez. Eterik beden aynı zamanda dış dünyaya yaşam enerjisi saçar.
Eterik bedeni sağlıklı ve güçlü olan insanlara 20 cm'den fazla
yaklaştığınızda sizde kendinizi olumlu ve pozitif hissedersiniz. Eterik
bedene sağlık bedeni de demek mümkündür. Hastalıklar vücutta ortaya
çıkmadan önce bu katmanda ortaya çıkarlar ve profesyonel biri sadece
eterik bedene bakarak kişinin sağlık durumu hakkında bilgi sahibi
olabilir. Sağlıklı bir yaşam için eterik bedenin güçlü ve sağlıklı
olması şarttır. Eterik bedeni zayıflamış biri hastalıklara açık bir
durumdadır.
Eterik
bedenin önemli bir işlevi de yüksek enerji bedenleri ile fizik beden
arasında aracılık yapmasıdır. Bu da eterik bedenin sağlığını kaybetmesi
durumunda duygusal,zihinsel ve ruhsal aura katmanları ile kişinin
bağlantısının zayıflayacağı anlamına gelmektedir. Bu durum bir çok
psikolojik sorunun yanı sıra önemli kişilik bozuklukları,depresyon hatta
intihar eğilimini gündeme getirebilir.
İnsanların yanı sıra hayvanların ve bitkilerin de eterik bedenleri
bulunmaktadır. Bir organı kopmuş bir insanın eterik bedeni her zaman o
organ varmış gibi görünecektir. Aynı şekilde bir bitkinin yaprağını
kesip Kirlian makinesiyle resmini çektiğinizde sanki yaprak tammış gibi
görürsünüz. Bu da eterik bedenin bir bütün olduğunu ve sonradan ortaya
çıkan kayıplardan etkilenmediğini göstermektedir. Kişinin hafızasında
bacağına ilişkin imgeler oldukça eterik bedenin o bacak kesilmiş olsa
bile yer alacaktır. Eterik bedeni doğru anlamak ve eterik bedeninizin
güçlenmesi için çalışmalar yapmak sağlık açısında çok önemli olacaktır.
DUYGUSAL BEDEN; Eterik bedenin üstünde bulunan ve sıvımsı yapıya sahip
olan bir katmandır. Gökkuşağının tüm renklerini barındıran duygusal
bedenin o anki rengi kişinin duygusal durumuna göre değişir. Zihinsel
bedenden gelen üst düzey enerjiler duygusal bedene ulaşır ve burada bir
değişimden geçerek zihinsel bedene iletilir. Kişinin duygusal yapısı bu
katmanla ilgilidir. Üst katmanlardan gelen enerjiler burada duygusal
anlamlar kazanır ve kişiye özel duygusal süzgeçten geçtikten sonra anlam
kazanarak eterik bedene aktarılır. Aurada kişinin o anki ruhsal durumuna
göre değişen renklerin en iyi algılanacağı alan burasıdır. Örneğin o
anda çok öfkeli olan birinin koyu duygusal bedeninde koyu kırmızı renk
hakim olacaktır. Duygusal bedenin durumu kişinin duygusal yapısı ve
anlık duyguları ile ilgili bilgiler verir.
ZİHİNSEL BEDEN; Duygu bedeninin bitiminde başlar ve ruhsal bedene kadar
uzanır. Genelde rengi sarıdır. Fikirlerimizin yapısını barındırır ve
düşünce formları bu bedende görülebilir.
Hastalıklarımızın büyük bir çoğunluğu zihinsel bedenimizden
kaynaklanmaktadır. Tüm hastalıkların zihinsel nedenlerinin olduğu artık
bir çok araştırmacı tarafından ortaya konmuştur.
Zihinsel bedenin en önemli özelliği güçlü olduğu zaman kişinin başka
insanların etkisi altında kalmaması ve özgür iradesiyle kendi
kararlarını verebilmesidir. Zihinsel beden zayıfladığında ise kişi
kararsızlık halindedir ve sürekli başka insanların etkisinde kalarak
yaşamına devam eder. Başkaları ne der mantığını sürekli öne süren ve
yaşamını başkalarının ne düşüneceğine göre planlayan bir kişinin
zihinsel bedeni son derece sağlıksızdır.
Olumsuz düşünceleri elemek ve yerlerine olumlu düşünceler yerleştirmek
de zihinsel bedenin en önemli işlevidir. Düşüncelerimizin yaşamımızı
hangi boyutlarda etkilediğini gözümüzün önüne getirdiğimizde zihinsel
bedenimizin önemini daha iyi anlayabiliriz. Hastalıkların önce zihinsel
bedende oluşması ve daha alt bedenlerden fiziksel bedenimize geçmesi de
zihinsel bedenin önemini bir kez daha vurgulamaktadır.
RUHSAL
BEDEN; Ruhsal bedenimizin titreşimi diğer bedenlere göre çok daha
yüksektir ve algılanması da diğer bedenlere göre daha zordur. Evrensel
enerjiler ruhsal bedenimizden auramıza girerler ve burada bir değişime
tabi tutularak zihinsel bedene aktarılırlar. Ruhsal bedende ortaya çıkan
bir sorun er geç daha alt bedenlere ve oradan da fiziksel bedene
yansıyacaktır.
Ruhsal
beden kişinin bütün ile bağlantısını simgeler. Bütünle bağlantısı güçlü
olan bir insanın ruhsal bedeni sağlıklı olacak ve evrensel enerjiyi en
iyi şekilde alarak diğer katmanlara ulaştıracaktır. Bu evrensel enerji
zihinsel katmanda bir değişimden geçecek, duygusal katmanda daha farklı
bir yapıya bürünecek ve en son eterik bedenden chakralar vasıtasıyla
fiziksel bedene geçerek kişinin yaşam enerjisi haline gelecektir. Ancak
bunun için öncelikle ruhsal bedenin sağlıklı olması gerekmektedir.
Ruhsal
bedenin genişliği kişinin ruhsal gelişimiyle doğru orantılıdır. Ruhsal
olarak gelişmiş bir kişinin ruhsal bedeni kilometrelerce uzağa
yayılabilir. Ruhsal beden kendi yapısına en uygun olarak enerjileri alır
ve alt bedenlere iletir. Ruhsal bedenin gelişimi ile alınan enerjinin
kalitesinde de değişiklik olacaktır ve bu kişinin tüm yaşamını
etkileyecektir.
Ruhsal
açıdan gelişmiş olan insanların yanında huzur, sükunet hisleri duymamız
yada bu kişilerin şifa enerjisi dağıtmaları ruhsal bedenlerinin
canlı,parlak ve güçlü olmasıyla ilişkilendirilir.
AURANIN RENKLERİ
Kırmızı; Koyu kırmızı kızgınlık,sinirlilik ve tedirginlik duygularını
gösterir , parlak bir kırmızı canlı bir yaşam gücünü ve azim duygusunu
temsil eder. Koyu tonda bir kırmızı bencilliğin ve ihtirasın işaretidir.
Kahverengine yakın bir kırmızı korkuyu simgeler. Siyaha dönük bir
kırmızı ise negatif niyetlerin habercisidir. Canlı parlak bir kırmızı
aynı zamanda fiziksel sağlığın ve ataklığında habercisidir. Pembeye
çalan kırmızı duygusal mutluluk ve aile yaşamındaki güzelliklerin
işaretidir.
Turuncu; Canlı ve berrak bir turuncu fiziksel gücü, cinsel enerjinin
sağlıklı işlediğini gösterir. Aynı zamanda parlak ve canlı turuncu renk
olayların akışına iradi etkilerimizi ve sorumluluk alma kapasitemizin
göstergesidir. Eğer koyu renk bir turuncu söz konusuysa bu dalak ve
üreme organlarında bir sorun olabileceğinin işareti olduğu gibi bencil
bir yapınında göstergesidir.
Sarı;
Sarı renk zeka, akıl kapasitesi ve entelektüel düşünce biçimiyle
ilintilidir. Mat ve canlı olmayan bir sarı maddi ve dünyasal konulardaki
düşüncelerin ve zihni daha çok bu konuların işgal ettiğinin bir
göstergesidir. Sarı rank canlı ve parlak ise zihinsel kalitenin yüksek
olduğu ve kişinin ruhsal konularda da bir kapasiteye sahip olduğunu
söyleyebiliriz. Kirli ve sisli bir sarı ise kurnazlığın ve ihanetin
göstergesidir. Aynı zamanda kirli tonlarda bir sarı mide ve pankreas
sorunlarına da işaret edebilir.
Yeşil;
Canlı ve temiz bir yeşil dengenin, uyumun ve anlayışın göstergesidir.
Özellikle zümrüt yeşil bir renk kişinin şifa çalışmaları yaptığının yada
şifa konusunda çok yetenekli olduğunun bir işaretidir. Aurasında canlı
yeşil renk hakim olan kişiler sakinleştirici ve bulundukları ortama uyum
getirici etkilere sahiptirler. Eğer yeşil renk koyu ve sisliyse bu
açgözlülük ve yalancılığın bir işaretidir. Kahverengine çalan yeşil renk
ise kıskançlığın ve negatif ihtirasların habercisidir. Koyu ve çamurlu
yeşil renk kalp rahatsızlıklarının da işareti olabilir.
Mavi;
Canlı ve parlak bir mavi anlayışın, sezgisel yeteneklerin ve geniş
ufuklu düşüncelerin işaretidir. Daha çok dinsel inançları yoğun olan
insanlarda görülür. Sanatçılarda ve sanatsal yetenekleri olan kişilerin
auralarında da canlı mavi renk bulunur. İletişim yetenekleri güçlü ve
ikna etme kapasiteleri güçlü olan insanların auralarında da mavi renk
hakimdir. Eğer mavi renk koyu ve çamurlu ise dinsel konularda bağnazlık
yada ruhsal olarak karanlık bir yapının işaretidir.
Çivit
Mavisi; Daha çok üçüncü gözle ilişkilendirilen bir renktir. Auralarında
çivit mavisi renk bulunan kişiler sezgisel yetenekleri gelişmiş ve
vizyon sahibi olan insanlardır. Ayrıca bu rengin parlak ve canlı renkte
olması sadık bir kişiliğinde habercisidir. Çivit mavisi renk çamurlu ve
sisli ise bu iç görüden yoksun ve sezgilerini ciddiye almayan bir
kişilik yapısını gösterir.
Mor
yada menekşe; Bu renkler tepe chakra ile ilişkilendirilmiştir. Bu
renkler ruhsal gücü ve ruhsal olarak gelişmiş bir yapının simgesidir.
Evrensel sevgiye inanan ve yüksek ruhsal hedefleri olan kişilerde bu
renklere rastlanır. Daha çok asalet ve ruhsallıkla ilişkilendirilen bu
renkler aynı zamanda meditasyon yapan kişilerin aurasında da
görülebilir. Daha çok tepe chakrası civarında bulunan bu renkler kişi
ruhsal gelişiminde ilerledikçe tüm auraya doğru yayılım gösterir.
Pembe;
Aurada görülen canlı pembe renk duygusal yaşamda dengenin ve uyumun
işaretidir. Merhametli ve yardımsever insanlarında auralarında pembe
renge rastlanır. Evrensel sevgi hisleriyle dolu olan insanların
auralarında yoğun olarak görülen bir renktir.
Kahverengi; Genelde maddiyatla ilişkilendirilen bir renktir. Özellikle
işkolik insanların auralarında sıkça bulunmaktadır. Genelde fiziksel
sağlık için olumlu olarak yorumlanmaz ve hastalıkların bir işareti kabul
edilir. Cimri ve açgözlü insanlarında auralarında sıkça görülebilen bir
renktir. Kestane rengi ise kişinin üstlendiği görevleri yerine
getirebildiğini gösterir.
Siyah;
Fizik bedenle,eterik beden arasında dar bir şerit halinde görülmesi son
derece normaldir. Ancak bunun dışında görülen siyah renk kişinin yaşamı
ve kendi varlığını reddettiği anlamına gelir. Aurayı dolduran siyah renk
ışığın olmadığının ve karanlığın işaretidir. Eğer siyah aura içinde
çizgiler halindeyse pozitif özellikleri yok edecektir. Karanlık yönleri
olan,gizemli insanlarda görülebilecek bir renktir.
Gri;
Durgunluk ve donukluğu simgeleyen bir renktir. Genel olarak fiziksel
bedeninde enerjiden yoksun kaldığını gösteren bir renktir. Koyu
tonlardaki gri ise korkuların ve aşırı karamsarlığın ifadesidir.
Beyaz;
Aurasında beyaz renk hakim olan insanların kişisel bütünlüğe ulaştığını
ve ruhsal anlamda oldukça gelişmiş olduklarını ve erdem sahibi
olduklarını gösterir.
Bu
renklerin dışında altın rengi, gümüş rengi ve eflâtun gibi renklerde
aurada görülebilir. Bunlar daha çok ruhsal renklerdir ve ruhsal
konularda çalışmalar yapan kişilerde bulunur. Ruhsal renkler oldukları
için bunların açıklanması ve yorumlanması da kolay değildir.
CHAKRA NEDİR VE ANA
CHAKRALAR
İnsanların vücudunu
çevreleyen elektromanyetik alana aura denir. İnsan aurası evrensel
enerjiden beslenir ve süreli olarak evrensel enerjiyle iletişimdedir.
Aurada 7 tane enerji merkezi bulunur bu enerji merkezlerine CHAKRA
denir. Günümüzde Kirlian Tekniği ile insan aurası fotoğraflanmıştır.
Chakra Sanskritçe de tekerlek anlamına gelmektedir. İnsanda bulunan bu
enerji merkezleri girdap şeklinde dönen enerji alanından oluştuğu için
onlara bu isim verilmiştir. Chakralar tarafından emilen yaşam enerjisi
tüm vücuda dağılır ve bedenin yaşamını devam ettirmesini sağlar.
Chakralar yerlerinin endokrin sistemi bezleri üzerine denk düştüğü
anlaşılınca batı dünyasında tıp alanında da kabul gören kavramlar
olmuştur. Günümüz modern tıbbının endokrin sistemi üzerinde yaptığı
çalışmaları M.Ö ki yıllarda doğu bilginlerinin yaptığını ve topladıkları
bilgilerle bu enerji merkezlerini açıkladıklarını söyleyebiliriz.
Chakralar ile ilgili ilk
bilgiler çok eski yazıtlara dayanmaktadır. Doğu uygarlıkları chakraları
M.Ö 5000 yıllarına varan bir süre önce keşfetmişler ve chakraların
özelliklerini inceleyerek bir çok bilim geliştirmişlerdir. Yoga,reiki,meditasyon
gibi bir çok doğu bilimi chakraların enerji dengesinin sağlanması ve bu
şekilde daha sağlıklı yaşama düşüncesi üzerine kurulmuştur. Gerçektende
doğu dünyasında insanın hayal sınırlarını zorlayacak kadar uzun süre
sağlıklı olarak yaşayan insanların olduğu bilgisi günümüzde dünyaya
yayılmıştır. Chakralar konusunda anlatılacak çok şey vardır çünkü bu
enerji merkezleri bedensel,ruhsal ve zihinsel sağlığımız üzerinde önemli
etkiler yaparlar ve ruhsal gelişimi belirlerler. Kendimizle ve evrenle
olan uyumumuz chakraların çalışmasıyla direk ilgilidir. Alternatif
tıbbın bir çok alanında yapılan çalışmalar temel olarak chakraların daha
düzenli çalışmasına ve enerjilerinin dengelenmesine yöneliktir. Bir
chakrada sorun oluşunca bu öncelikle chakra ile bağlantılı organları
sonra tüm vücudu olumsuz olarak etkilemektedir. Hastalıkların nedeni de
chakradaki bloke olmuş, aşırı artmış yada dengesini kaybetmiş olan
enerji alışverişidir. Biyoenerji,reiki,aromaterapi,doğal taşlarla tedavi
gibi bir çok doğal tedavi yöntemi chakraların daha sağlıklı olmasını
sağlamak üzerine kurulmuştur .Chakraların sağlıklı bir şekilde çalışması
bedensel,ruhsal ve zihinsel sağlığı sağlayacaktır.
Şakralar
Şakralar,
bedeni yaşamsal enerji ile besleyen “enerji çemberleri” olarak
tanımlanabilir. Fiziksel, zihinsel ve ruhsal denge için bu enerji
merkezlerinin aktif olarak çalışması gerekir ancak çocukluğumuzdan
itibaren bu merkezleri kullanmasını bilmediğimiz için zamanla bloke
olurlar. Belli tekniklerle şakralar beslenerek, bedendeki enerji akışına
destek olunabilir.
Çampisajda şakraları dengelemek için uygulanan bazı teknikler kişinin
enerji akışına destek olarak fiziksel ve zihinsel rahatlık sağlayabilir.
Şakralarla birlikte bazı aromatik özyağlar çampisajda kullanılır.
Şakralar, temsil ettiği organlar ve kullanılan aromatik özyağların
tablosu aşağıdaki hazırlanmıştır.
Çakralar
Temsil Ettiği Organ
1.Kök Şakra
Kemik, kan, sert dokular, anüs,
2.Sakrum Şakra
Pelvis bölgesi, üreme organları, bağırsaklar, böbrek, mesane, tüm
sıvılar, lenf, kan
3. Solar Pleksus Şakra
Karın boşluğu sindirim sistemi, karın, karaciğer, dalak, safra kesesi
4. Kalp Şakra
Kalp, göğüs kafesi, akciğerler, kan, deri, kan dolaşım sistemi
5. Boğaz Şakra
Bronşlar, yemek borusu, ses telleri, boğaz, ense, çene
6. Üçüncü Göz Şakra
Beyincik, kulaklar, burun, sinüsler, gözler, sinir sistemi, yüz
7. Taç Şakra
Beyin
ANA CHAKRALAR VE
ÖZELLİKLERİ
Kök Chakra; Bu şakra
kuyruk sokumu kemiğinin sonunda yer alır. Kök şakra fiziksel bedenin
enerji kaynağıdır ve dünyayla olan bağlantımızı simgeler. Dünyaya kök
salmamız ve kendimizi emniyette hissetmemiz iyi çalışan bir kök şakra
ile mümkün olabilir. Temel yaşam fonksiyonlarını sürdürme açısından bu
şakra çok önemlidir. Sağlam bir kökü olmayan bir ağaç nasıl ilk
fırtınada devrilirse kök chakrası iyi çalışmayan bir insanda zorluklarla
mücadele edemez. Kök şakra bedende bacaklar, ayaklar, kemikler, kalın
bağırsaklar, omurga ve sinir sistemini kontrol eder. Aynı zamanda
cinsellikle de ilgisi vardır. Kök şakra kırmızı renk yayar. Kök
chakranın elementi topraktır.
Kök chakranın fiziksel
olarak kendini güvende hissetme duygusuyla direk ilgisi vardır. Ayrıca
seçilen mesleği ve bu meslekteki başarı seviyesini de etkiler. Sağlıksız
çalışan bir kök şakra bağırsak,bacak,omurga ve sinir sisteminde çeşitli
sorunlara yol açar. Aynı zamanda kişinin zorluklarla mücadele
edememesini,kendini güvende hissetmemesini ve dünyayla arasında
uyumsuzluklar oluşmasına yol açacaktır. Bu bölgede yaşamsal Kundalini
enerjisi bulunur ve bu enerjinin uyandırılmasıyla insan bilincinin hayal
edemeyeceği olaylar yaşanır. İlk şakra diğer chakraların sağlıklı
çalışması için çok önemli bir fonksiyona sahiptir.
2.Sakral Şakra:
Erkeklerde penis ve kadınlarda klitorisin iki parmak üzerinde bulunur.
Cinsel enerjiyi ve zihinsel üretkenliği simgeler. Heyecan duyma, isteme,imajinasyon
yeteneği,aile kurma ve maddiyat bu şakra ile bağlantılıdır. Sakral
chakranın elementi su rengi ise turuncudur. Bedende böbrekler, idrar
torbası, dolaşım sistemi,lenfatik sistem,üreme organları,anne sütü 2.şakranın
etkisi altındadır. Kan hastalıklarına düzgün çalışmayan sakral chakra
yol açar. Cinsel sorunların çoğunun nedeni de 2.şakradaki enerji
dengesizlikleridir. Bu şakra yaşamda bir akıcılığın meydana gelmesine
yardım eder. Elementinin su olması da bunun bir simgesidir. Yaşamın
doğal akışında ilerlemesi düzgün çalışan bir 2.şakra ile mümkün
olabilecektir. 2.şakranın düzgün çalışması yaşamsal tıkanıklıkları da
çözecektir. Ayrıca sanatsal yetenekler ve zihinsel üretkenlik düzgün
çalışan sakral şakra ile söz konusu olabilecektir. Bu chakrada enerji
blokajları yada dengesizlikleri olduğunda zihinsel üretkenlik
kısırlaşacaktır.
3.Solar Pleksus
Şakra:Göbeğin yaklaşık iki parmak altında bulunur. Adına güneş sinir ağı
chakrası da denir. 3.şakra diğer insanlarla
ilişkilerimizi,beğenilerimizi,toplumsal kimliğimizi,irademizi ve
amaçlarımıza ulaşmaktaki kararlılığımızı simgeler. Kendini kontrol etme
ve başarı isteği de 3.şakrayla ilgilidir. Bedende ise
karaciğeri,sindirim sistemini,pankreası,onikiparmak bağırsağını ve
dalağı etkiler. Göz ve görme ile ilgili fonksiyonlarda bu chakranın
etkisindedir. 3.şakranın rengi sarı ve elementi ateştir. Tibet'te sadece
bu bölgeyle ilgili imajinasyonlar yapıp ateş solunumu adı verilen özel
bir solunum yöntemini kullanan lamaların -40 derecede çıplak
durabildikleri yada buz dağlarını sadece dayanarak eritebildiklerini
biliyoruz. 3.şakranın düzemli çalışması insan hayatı için oldukça
önemlidir. Düzensiz çalışan bir 3.şakra sadece karaciğer,mide, bağırsak
sorunlarına yol açmakla kalmaz aynı zamanda amaçlarımıza ulaşmamızda çok
büyük engeller çıkartır. Yetersiz çalışan şakra yaşamsal istekleri
dışlamak, otoriteye boyun eğmek, mücadelelerden kaçmak, bireyselleşmeyi
reddetmek,sosyal yaşamdan kaçmak ve depresyon gibi sorunları da
beraberinde getirecektir. Düzgün çalışan 3.şakra ise uyumluluk,
hedefleri iyi belirleme ve bunları takip etme, davranışları kontrol
altında tutma, bağımsız hareket edebilme ve başarıya ulaşmayı
sağlayacaktır.
4.Kalp Chakrası: Vücutta
göğsün tam ortasında kalbin hizasında yer alır. Sevgi, şefkat,
fedakarlık, duygusal bütünlük, kendini adayabilme, derin mutluluk gibi
özellikleri simgeler. Bu şakra direk duygularla ilgilidir. Timüs bezi bu
chakranın etkisindedir ve ürettiği hormon mutluluk hormonudur. Timüs ,
uyarıldığında salgıladığı hormonlar kişide haz ve mutluluk duygusu
yaratır. Timüs bezi büyümeyi düzenler, bağışıklı sistemi hücreleri olan
T hücreleri burada üretilir ve lenf sistemini kontrol eder. Vücutta
kalp, sırtın üst kısmı, ciğerlerin alt kısmı, kan ve dolaşım sistemi
fonksiyonları bu chakranın etkisindedir. Eğer vücudunuzda bu bölgelerde
herhangi bir sağlık sorununuz varsa 4.şakranızda bir enerji blokesi,
düzensizliği yada bu chakranın aşırı çalışması söz konusudur. 4.şakranın
rengi yeşil ve pembe elementi ise havadır. Ayrıca dokunma duyumuzda bu
chakranın etkisindedir. Bir çok kültürde dokunmanın sevgi ifadesi olarak
yer alması bu duyunun kalp chakrası tarafından etkilenmesindendir.
İnsanlar ellerinde olmadan sevdikleri insana dokunmak isterler. Kalp
chakrası tüm chakraların merkezinde yer almaktadır ve diğer chakraları
da önemli ölçüde etkilemektedir. Düzensiz çalışan 4.şakra duygusal
sorunlar, bencillik, yalnızlık eğilimi yada sevgiye bağımlılık, soğukluk
hatta kalpsizlik dediğimiz merhametsiz ve sevgisiz davranışlar
oluşturacaktır. Bir çok hastalık sevgisizlik ile başlamakta ve sevgi ile
bitmektedir. Sevgi görmeden büyüyen çocuklar iler ki yaşlarda alkol,
uyuşturucu bağımlılığından, şiddet eğilimine kadar bir çok negatif durum
yaşamaktadırlar. Aslında tüm bağımlılıklarda kaybedilen yada asla
bulunmayan katıksız sevgi arayışı vardır. Kişi sigarayı,alkolü yada
uyuşturucuyu aradığı,eksikliğini duyduğu sevginin yerine koymuştur daha
doğrusu içindeki boşluğu böyle dolduruyordur. Bağımlılıkları olan
insanların kalp chakralarında sorunlar bulunmaktadır.
5.Boğaz Chakrası
:Vücuttaki yeri boyun ve boğaz arasındaki çukurdadır. Konuşma
yeteneğimizi, ses tellerimizi, dürüstlüğü, düşüncelerimizi ve
duygularımızı doğru ve açık olarak anlatma yeteneğimizi bu şakra
simgeler. İnsan vücudunda boyun, boğaz, çene, ses telleri, bronşlar,
ciğerlerin üst kısmı ve kollar bu chakranın etkisindedir. Tiroit bezi de
bu şakra ile ilgilidir. Tiroit bezinin vücudun gelişiminde oynadığı
önemli rol ve yiyeceklerin enerjiye dönüşüm hızını düzenlemekteki işlevi
göz önüne alınırsa 5. Chakrada ki bir enerji dengesizliğinin ne gibi
sonuçlar oluşturacağı daha iyi anlaşılabilir. Eğer bu bölgelerde yada
konularda bir sağlık sorunu yaşıyorsanız 5. chakranızda bir enerji
blokajı, dengesizliği yada aşırı çalışması gibi bir sorun var demektir.
Beşinci chakranın yaydığı renk açık mavidir. Aynı zamanda işitme duyusu
da bu şakra ile ilgilidir. Duygularımız ,düşüncelerimizi, isteklerimizi
kısacası kendimizi doğru ve cesur bir şekilde ifade etmemiz düzgün
çalışan bir 5. şakra ile mümkün olacaktır. Eğer 5. chakrada herhangi bir
enerji dengesizliği varsa kişinin ifade etme yeteneği gelişmemiştir,
kekeleme olabilir, yalan söyleme alışkanlığı gelişebilir, konuşma
esnasında ses zorlukla çıkabilir veya utangaçlık gelişebilir.
6. Alın Chakrası:
Vücutta alnın ortasında iki kaşın arasında yer alır. Bu şakraya üçüncü
göz chakrası da denir. Sezgi gücü, altıncı his gibi duyu dışı
algılamalarımızı etkileyen bu chakradır. Vücutta ise duyu organlarını
kontrol eder ve beyinle direk bağlantılıdır. Bu chakranın kontrol ettiği
içsalgı bezi hipofizdir. Hipofiz temel salgı bezidir çünkü endokrin
sistemindeki diğer salgı bezlerinin çalışmalarını kontrol eder. Diğer
bezlerin uyumlu çalışması için hipofizde bir sorun olmaması gerekir.
yorgunluk, sinirsel hastalıklar, migren ve sinirsel iltihaplar 6.
chakrada oluşmuş enerji düzensizliklerinden kaynaklanır. Bu chakranın
enerjisinin bloke olması, düzensiz çalışması yada aşırı olması kişide
sadece akıl ve mantıkla yaşama durumunu meydana getirir. Sezgiler ve iç
görüler kaybolur. Yaşam sadece maddi istekler çerçevesinde döner, ruhsal
gelişme reddedilir. Zihinsel olarak da belli bir konuya yada düşünceye
saplanıp kalma ve esnek olamama gibi durumlar ortaya çıkar. Düzenli
çalışan 6. şakra sezgi gücünü arttırır, içten gelen sesler mesajlar
haline gelir ve düşünceler gerçekleşmeye başlar. 6. chakranın rengi
çivit mavisidir.
7. Tepe Chakrası: Tepe
chakrasına taç chakrada denir. Vücutta kafanın üstünde en yüksek noktada
bulunur. Bu nokta bebeklerde bulunan ve sonradan kapanan bıngıldak
dediğimiz bölümdedir. Tepe chakrası yüksek bilincimizle bağlantılıdır.
Evrensel enerjiyi aldığımız yer taç chakradır ve bu şakra tamamen
açıldığında diğer chakradaki tüm tıkanıklılar da çözülür. Sahip
olduğumuz dinsel inançların gücü ve Yaradan'a teslimiyet bu şakra ile
ilgilidir. Tepe şakra vücutta epifiz bezini etkiler. Epifiz bezinin tam
olarak işlevleri bilim adamlarınca kesin olarak açıklanamamıştır ancak
vücudun doğal dengesinin korunması konusunda çok önemli olduğu
bilinmektedir. Düzgün çalışmayan 7. şakra korkular , kaygılar ve
bütünlükten kopma duygusu verecektir. Yaşamda amaçsız olma ve kendini
gerçekleştirememe de tepe karasıyla ilintilidir. Uyumlu çalışan tepe
chakrası ise evrenle olan uyum sağlanır, kişi kendi içinde bütünlüğe
ulaşır, ruhsal aydınlanma yaşanır. Tepe chakrasının rengi mordur.
Eğer herhangi bir
chakranızda blokaj,travma yada tıkanıklılıklar varsa bunların mutlaka
temizlenmesi gerekir. Aksi halde ilgili chakranın etkilediği alanlarda
fiziksel,duygusal,zihinsel yada ruhsal sorunlar yaşarsınız.
Reiki eğitimi alarak
kendini kendinize chakralarda blokajları kaldırmayı öğrenebilir ve
yaşamınız boyunca chakralarınızı dengeli tutabilirsiniz.
KUNDALİNİ REİKİ NEDİR ?
Kundalini reiki oldukça sade ve oldukça etkili bir şifa sistemidir.
Temeli vücuttaki şifa kanallarının ve chakraların açılması ve niyet
ederek kendimize yada başkalarına şifa vermeye dayanır.
Bizler
yerküre enerjisini 1. chakradan (kök chakra) vücudumuza alırız. Bu
enerji tüm chakraları ve ana enerji kanallarını dolaşarak tepe
chakaradan çıkar. Kundalini enerji kanalı kök chakrada başlar ve tepe
chakrada son bulur. Kundalininin açılmasıyla chakralar tam olarak
temizlenir ve enerji kanalları açılır. Bu şekilde vücuda giren yerküre
enerjisi artar, bu enerji chakraları daha çok besler ve devam ettiği
enerji kanallarını açar. Kundalini enerjisine kundalini ateşi de denir.
Kundalini Reiki Mr.Ole Gabrielsen tarafından dünyaya tanıtılmıştır. Mr.Ole
Gabrielsen Danimarkalı bir meditasyon masterıdır. Mr.Ole Gabrielsen ile
Master Kuthumi'nin yaptığı çalışmalar ve ruhani bilgi alışverişleri
sayesinde Kundalini Reiki tekniği doğmuştur. Şu ana kadar Kundalini
Reiki uygulayıcıları bunun büyük faydalarını görmüşlerdir ve tüm dünyada
büyük bir hızla yaygınlaşmaktadır.
KUNDALİNİ
REİKİ EĞİTİMİ
Kundalini Reiki eğitimi inisiyasyonla gerçekleşen bir eğitimdir. Yani
Reiki'de olduğu gibi Kundalini Master'ın sizi bu enerjiye uyumlaması
gerekmektedir. Bir Kundalini Master tarafından uyumlanmadan Kundalini
Reiki enerjisini kullanamazsınız.
Kundalini Reiki 3 eğitimden oluşmaktadır.
Kundalini 1: Birinci inisiyasyonla verilen eğitimdir. Bu inisiyasyonda
şifa kanalları ve chakralar açılır,vücut Kundalini 2 için hazırlanır.
İnisiyasyon oldukça güçlüdür ve kişinin enerji kanallarını oldukça yoğun
etkiler. Usui Reiki 1,2,3 inisiyasyonlarına eş değer bir etkisi vardır.
Bu inisiyasyonla birlikte şifa teknikleri, uzağa enerji gönderimi
öğretilir. 25 dakika süren bir inisiyasyondur.
Kundalini 2: Bu inisiyasyonla birlikte tüm enerji kanalları
kuvvetlendirilir, kundalini uyandırılır ve kundalini ateşi yakılır. Ana
enerji kanalının açıldığı bu inisiyasyonda Kundalini Solar Plexus
chakrasına ulaşır. Öğretilen özel bir meditasyon ile çok kısa zamanda
Kundalini ateş enerjisi yükseltilir. Sonuçta bütün chakralar açılır ve
temizlenir, enerji sistemi aydınlatılır. Vücut Kundalini 3 için
hazırlanır. Kundalini 2, Kundalini 1'den en az 2 gün sonra
verilmelidir.25 dakika süren bir inisiyasyondur.
Kundalini 3: Kundalini Master seviyesidir. Bu seviyede bütün chakralar
açılır, önceki inisiyasyonlar kuvvetlendirilir. Kundalini ateşi tepe
chakraya kadar çıkartılır. Bu inisiyasyondan sonra Kundalini bütün
vücutta yükselir. Kundalini 2 inisiyasyonundan en az 5 gün sonra
yapılmalıdır. 25 dakika süren bir inisiyasyondur.
Astral Seyahat Üzerinde İnceleme
Başlangıç
Kaynak: Yazan Robert Bruce Çeviren: Cem
Çiloğlu
Fiziksel beden uykuya daldıktan sonra astral beden daima fiziksel
dünyaya projekte olur. Bir kere enerji beden genişlediğinde astral beden
serbestçe süzülür ve fiziksel bedenin üzerinde, genişlemiş enerji
bedenin etki alanı içinde asılı kalır. Bu alan içinde, kordonu
aktivitesi alanı olarak bilinir, astral beden eterik madde alanı içinde
olduğundan dolayı fiziksel dünyaya yakın durur. Bilinçli bir astral
projeksiyon esnasında sanki doğrudan astral plana (aleme) projeksiyon
yapıyormuşsunuz gibi görünebilir.
Ama fiziksel plana yakın bir
astral beden olarak varlık gösterdiğinizde, başlangıçta her zaman bir
ara safha vardır. Bu, projeksiyonun gerçek zamanlı bölümü eğer
projeksiyon anında bilincinizi kaybederseniz kaçırılabilir. Kordon
aktivitesi alanı dahilinde olan bedenin etrafındaki alan eterik maddeyle
doludur ve bu alan içinde astral beden fiziksel plana yakın olarak
gerçek zamanda tutulur. Eterik Madde Eterik madde, sadece yaşıyor olmak
suretiyle tüm canlı varlıklar tarafından üretilen yaşam gücüdür.
Fiziksel madde ve astral madde arasında arasında, yarı fiziksel yarı
astral bir malzemedir. Bu eterik madde asli bir ağırlığa sahiptir. Madde
ve eneri arasında bulunan çok rafine bir maddedir ve kuzeni,
ektoplazmaya benzer. Bu fenomen üzerine bilimsel çalışmalar yapılmıştır.
Hastanelerde ölmek üzere olan hastaların yatakları, ölüm öncesi hassas
tartıların üzerine yerleştirilmiş ve bu hastalar EEG ve ECG
izleyicilerine bağlanmıştır. Tüm vakalarda, tam ölüm anında, bir ons'un
yaklaşık çeyreği kadar bir ağırlığı kaybolduğu gözlenmiştir. Bunun
nedeni, fiziksel ölüm anında çok miktardaki eterik maddenin astral
vücuda nakledilmesidir. Bu durum, bedenin ölüyor olduğunu zannettiği
yakın ölüm deneyimleri esnasında oluşan eterik maddenin aniden astral
bedene nakledilmesi olayına benzer.
Bu ani, yoğun eterik madde transferi ölüm sürecinin başlangıcıdır.
Ektoplasma Ektoplasma üzerinde buna benzer bir şekilde çalışılmıştır.
Materyalizasyon medyumları hassas tartıların üzerine çıkarılmış ve bir
başka bir hassas tartının üzerinde ektoplazma oluşturmaları
kendilerinden istenmiştir. Bu medyumların, tartılan ektoplasmanın
ağırlık kazanması oranında hafifledikleri gözlenmiştir. Medyum
ektoplazmayı yeniden absorbe ettiğinde ise ağırlık nakli tersine
dönmüştür. Ektoplazma çakralar tarafından üretilir. Medyumun vücudunun
fiziksel kütlesinin bir kısmı bir başka maddeye, ektoplazmaya dönüşür.
Planlar Arası Tezahür Herhangi bir fiziksel olmayan veya ölmüş varlık,
astral bedende dahil olmak üzere, fiziksel plana (alem) yakın olarak
gerçek zamanlı fonksiyon gösterebilmesi için eterik maddeye sahip
olmalıdır. Eterik madde olmaksızın fiziksel olmayan varlıklar kendi ait
oldukları plana doğru kaybolurlar. Eterik madde sadece fiziksel dünyanın
canlı sakinleri tarafından üretilebilir. Enerji Akışı Ünlü ''gümüş
kordon'' [not: astral bedeni fizik bedene bağlayan "göbek bağı"] sadece
iki bedeni birbirine bağlamaktan daha fazla işe yarar. O gerçek bir
göbek bağıdır, fiziksel ve seyyal bedenler arasında veri ve enerji
gönderir. Bazı projeksiyon yapanlar tarafından görülür bazıları
tarafından ise görülmez. Bazen göbekten bazen de alından çıktığı
görülür. Kordonun çıkıyor göründüğü yer çakra aktivitesine göre
değişebilir. Hangi çakra daha güçlü ve aktifse, o seyyal bedenlere
enerji akışını kontrol ediyor olabilir.
Aynı zamanda projeksiyon yapanın inanç sistemi ve bilinçaltının
yaratıcı gücü de düşünülmesi gerekmektedir. Kordon genelde siz onun
nerede olduğuna inanıyorsanız orada olacaktır, bilinçaltının keyfine
göre. Bir kere astral beden, astral plana girdiğinde bu planla kuvvetli
bir şekilde etkileşime geçebilmek için çakralardan gelen iyi bir astral
enerji tedariğine sahip olmalıdır. Net astral hafıza büyük ölçüde
varolan enerji miktarına dayanmaktadır. Astral plan astral bedenin doğal
ortamı olduğundan dolayı, o enerji eksikliği sebebiyle eriyip bitmez.
Aynı şekilde bir insanın birkaç gün boyunca birşey yiyip içmediğinde bir
başka plana doğru çözülmeyeceği gibi. Sadece yorgun ve bitkin kalır ve
fiziksel dünyayla yeterince kuvvetli etkileşime giremez. Sonuç olarak
durum şundan ibarettir: Astral zihin güçlü ve canlı anılara sahip
olabilmek için yeterli enerjiye sahip olmalıdır. Bu astral anılar
fiziksel beyinde hacimli bir kıvrım oluşturacak kadar kuvvetli
olmalıdır, böylece fiziksel zihin uyandığında onları hatırlayabilir.
Örneğin, birkaç gündür uyumadınız ve yorgun ve bitkinsiniz. Gerçekle
olan etkileşiminiz zayıf ve belirsiz olacaktır. Bu yorgun haldeyken bir
film seyrettiğinizde ondan geriye pek az anı hatırlarsınız. Daha sonra
ondan sadece bölümler hatırlayabilirsiniz ve onun hakkındaki anılarınız
belirsiz bir bulanıklık olur. Yalnız, eğer iyi dinlenmiş, canlı ve
enerji dolu bir halde film izlerseniz, bu sefer durum farklı olur. Film
hakkında herşeyi alırsınız ve keyfini çıkarırsınız. Anılarınız kristal
berraklığındadır. Bu durum düşük güç seviyesindeki bir astral seyahatten
sonra olanlara benzer. Astral bedenin güç eksikliği vardır böylece
seyahat hakkında yeterli berraklıkta izlenimlere sahip değildir. Böylece
fiziksel bedene döndüğünde kendi anılarının baskın olmasını sağlayamaz.
Önceden belirttiğim gibi eğer bir kıvrım fiziksel beyine nüfuz
ettirilecekse ve deneyim hatırlanacaksa canlı ve net anılar gereklidir.
Çakraların Kullanımları Çakraları tamamen geliştirme ve onları kontrol
etmeyi öğrenmek, doğal yeteneğe bağlı olarak seneler sürebilir. Yalnız,
bu durum, gelişiminizin başlarındayken onları en temel şekillerde
kullanmanıza ve BDD ve lusid rüyalarınızı arttırmanıza engel olmaz.
Enerji arttırmak ve çakraları canlandırmak gayet basit bir iştir.
Arttırılmış enerji, projeksiyon öncesi ve süresince otomatik olarak
astral bedene akacaktır. Enerji arttırmayı ve çakralardan geçen güç
akışını kontrol etmeyi öğrendikçe , rüyalarınızın doğası, lusid
rüyalarınız ve BDD'leriniz değişecektir. Canlı ve unutulmaz deneyimlere
dönüşeceklerdir. Bu, bir nevi size eğlenebileceğiniz, öğrenebileceğiniz
ve onlardan destek alıp gelişebileceğiniz zengin deneyimlerle dolu
ikinci bir yaşam verecektir. Yüksek Seviyeler ve Sınır Bölgeleri Genel
olarak kabul görmüş yedi varoluş seviyesinin en düşükten en yükseğe
kadar, olanlar şunlardır: Fiziksel, Astral, Mental, Budik, Atmik,
Anupadaka ve Adi. Bu yüksek planlar yapısal olarak astral plana benzer
ama çok daha üst seviyeli bir bilinç seviyesindedir ve astraldan
tamamiyle ayrıdır. Farklı seviyelerin aralarında bazen alt planlar
olarak da adlandırılan ara bölgeler veya sınır bölgeleri bulunmaktadır.
Değişik planlar ve onların sınır bölgeleriyle ilgili uygun bir analoji
dünyanın atmosferidir. Eğer dünya atmosferindeki hava astral plansa,
stratosfer sınır bölgesi ve uzayın vakumu da zihinsel plan olacaktır.
Dünya atmosferinde normal bir uçakla/astral bedenle uçabilirsiniz.
Staratosfere gidebilmek için kuvvetli bir jet uçağına ihtiyaç duyarsınız
ve uzayda yolculuk yapmak içinde bir uzay gemisine/zihinsel bedene
ihtiyaç duyarsınız. Bu, değişik varlık seviyelerine seyahat etmek için
neden farklı seyyal bedenlere ihtiyaç duyulduğunu açıklar. Yüksek Seviye
Projeksiyonu Çakralar üzerinde yeterli kontrol sağlandığında, bu yüksek
seviyelere uygun enerji üretilebilir.
Belli bir tip enerjinin üretimi bilinci o seviyeye yükseltecek ve ona
denk gelen seyyal bedene enerji verecektir. Bu genelde bilinç arttırma
meditasyonuyla veya çakralar üstünde ileri seviyede bir çalışmayla
yapılır. bilinç bundan sonra o farkındalık seviyesini deneyimleyebilir.
Eğer yeterli enerji varsa ve şartlar müsaitse meditatör, o sözkonusu
seyyal bedeni doğrudan kendi doğal boyutuna projekte edebilir.
Uygulayıcının beceri ve doğal yeteneğine bağlı olarak, eğer yüksek bir
bedene enerji verilir ve projekte edilirse, genelde, düşük
seviyedekilere de aynısı olur. Astral beden içinde tüm diğer seyyal
bedenleri barındırır ve bir projeksiyon esnasında mental bedeni mental
plana projekte eder ve bu şekilde diğer bedenleri de. Bu durum bazen bir
projeksiyon esnasında birden fazla anıya sebebiyet verir. Genel kural
şudur: hangi seyyal beden daha fazla enerji miktarına sahipse, o en
güçlü anılara sahip olacaktır. Atıl haldeki bu anılar, fiziksel beden
uyanık hale geldiğinde fiziksel zihin tarafından tutulacak olanlardır.
Astral plandan daha yukarıdaki seviyelere bilinçli olarak projeksiyon
yapmak yüksek seviyede yetenek gerektirir. Hem bilinç arttırmada hem de
çakra kontrolünde etkin olmalısınız, yine de bu durum ulaşılabilirdir.
Ben, şimdiye kadar , Astral, mental, budik ve atmik varlık seviyelerine
projeksiyon yaptım. Genellikle bir insanın astral, mental, ve budik
seviyelere projeksiyon yapabileceği ve yüksek Adi ve Anupadaka
seviyelerine giremeyeceğine inanılır. Bu planlar adlandırılmış ve
tanımlanmıştır, demek ki birileri oraya gitmiş olmadır yoksa onları
bilmiyor olurduk. Eğere zihnin gerçek doğasını açığa çıkarırsanız
anlarsınız ki sınırlar yoktur. Bir zamanlar ses duvarının asla
aşılamayacağı söyleniyordu. Not: Bu planlarda üzerinde şu tür yazıların
olduğu levhalar bulunmamaktadır '' Astral plana hoşgeldiniz, ta......
taa!'' veya ''Zihinsel plan, aman zihne dikkat!''. Bu yüzden yüksek
seviyeleri tanımlarken bu kabul edilmiş adları kullanıyorum. Astral Plan
Burası Alis harikalar diyarındaki gibi baş döndürücü bir dünyadır.
Herşey objektif (gerçek) görünür ana değişebilir ve akışkandır. Orada
herşey bulunabilir, tabanda, seksüel enerjiyle dolu kaba düzeylerden;
çok güzel, spiritüel uyumla dolu sakin yerlere kadar. Burada zamanın
biçimi bozulmuş ve genişlemiştir. Astraldeki bir saat burada, fiziksel
dünyada sadece birkaç dakika gibi görünebilir.
Fiziksel dünyayla karşılaştırıldığından çok daha yüksek bir
frekanstadır. Her ne kadar oradayken bunu fark etmeseniz de bu durum,
bir video kasetini normal hızından 20 kat daha hızlı göstermeye benzer.
Astral rüya havuzları arasında gezinmek pek çok projeksiyon yapan kişi
için genelde bir deneme yanılma olayıdır. Belirlenmiş realitelere
planlanmış yolculuklar yapmak çok deneyim gerektirir. Bu planda sonsuz
sayıda realite, düzlem, krallık ve rüya havuzu bulunmaktadır. Daha
önceden belirttiğim gibi, bunlar doğal olarak ayrılır ve onlarla
ilişkili düşünce havuzlarına yerleşirler. Uykuda veya lusid rüyada,
bilinçaltı genelde sizin için özel bir tane yaratır, yani sizin kişisel
rüya tiyatronuzu. Rüyada farkındalığı sağladığınız zaman onun üzerinde
kontrol sahibi olursunuz. Bu kontrol güçlü bilinçaltından alınmıştır.
Onun güçlü kontrol etkisi olmadan, sizin rasgele yaratılmış krallığınız
değişecektir. Astralin diğer duygudaş bölümlerine kendinizi ayarlamaya
başlayacak ve içinde bulunduğunuz realite farklı bakış açılarından gelen
diğer realitelerle karışacaktır. Astral plana yapılan bilinçli bir
projeksiyonda, onun herhangi bir bölümüne kendinizi ayarlayabilir ve
değişik realitelere, diğer rüya havuzlarına ve bunlardan pek çoklarının
karışımına seyahat edebilirsiniz. Bunu yapmanın bazı yolları vardır ve
bunların hepsi bir şekilde bilinçaltı zihni yolundan çıkarıp, sizi
değişik bir astral realiteye taşıması konusunda kandırmakla ilgilidir.
Bazı projeksiyon yapan kişiler ellerine bakar ve eriyişlerini seyreder.
Diğerleri kendi etrafında dönerek sağ solun ters dönmesine sebep
olurlar. Tüm bu metodlar zihni yolundan alır ve onu astralin bir başka
bölümüne kendini ayarlaması konusunda onu kandırır. Seviyeler arasında
nasıl gezinildiğini anlatmak çok zordur, bunu gerçekten de deneme
yanılma yöntemiyle kendiniz öğrenmelisiniz. Bilinçaltını kullanmak ve
kontrol etmenin ve onu belirili bir sonuç elde etmek için kandırmanın
yöntemini öğrenmelisiniz.
Sanal Gerçeklik Projeksiyonu İşte basit ve güvenilir bir metod. Kendi
kişisel dünyanızı yaratabilmeniz için bunu geliştirdim: Hoş bir sahne
posteri lın, parlak ve güneşli bir şey olsun. Ne kadar büyük olursa o
kadar iyi olur, ama standart poster boyutu işinizi görecektir.
Projeksiyon yapacağınız odanın veya yakındaki bir başka bir odanın
duvarına asın. küçük bir spot ışık alın ve onu ana ışık söndürüldüğünde
posteri aydınlatacak şekilde yerleştirin. Normal bir yönü
değiştirilebilir başucu lambası işinizi görecektir. Işığı posterin
altına veya üstüne yerleştirin böylece ışık, onu sanki bir sinema
ekranıymış gibi hafif dağınık bir ışıkla aydınlatacaktır. Kendi
yaptığınız dünyaya girmek: Projeksiyon yaptığınızda zihninizi boş
tutarak postere doğru ilerleyin. Ne yapıyor olduğunuz hakkında
düşünmeyin, sadece ona doğru bakın ve ilerleyin. Bu şekilde
yaklaştığınızda bilinçaltı zihniniz aynen posterdeki gibi bir astral
dünya yaratma hatasına düşecektir. Sadece posterin içine doğru
ilerleyin. Bu bir başka dünyaya girmek gibidir. Bu dünyadaki her şey
aynen posterdeki gibi olacaktır. Gerçeğinden ayrıt edilemeyen normal, üç
boyutlu bir dünya gibi görünecektir. Bu dünyada değişiklik yapmak için:
bu dünyada sizinle birlikte bulunmasını istediğiniz nesnelerin veya
insanların küçük resimlerini kesin ve bu postere yapıştırın. Postere
bütün bir resmi kesip yapıştırmayın. Makası alın ve objenin veya kişinin
çevresinden kesin. Posterle aynı derecede resimler bulmaya çalışın. Eğer
yaşayan veya ölü, birisinin küçük bir resmini yapıştırırsanız,
bilinçaltınız onların bir düşünce formu kabuğunu oluşturur ve onlar sizi
orada bekliyor olurlar. Bu ölmüş insanlarla konuşmak için şahane bir yol
olabilir. Ruh iletişimi: (bir teorim var) Bilinçaltı, kişinin düşünce
formu kabuğunu oluşturur. Bu kabuk bilinçaltınızın mükemmel, detaylı
hafızası tarafından canlandırılır. Ama projeksiyon yapan ve
canlandırılan kişi arasında sevgi varsa, bu merhum insanın ruhu bu
senaryoya çekilecek ve kendi vücutlarının yaratılmış görüntüsünü
canlandırarak projeksiyon yapan şahısla iletişim kurmak için bu fırsatı
kullanacaktır.
Akaşik Kayıtlar
Bunlar astral ve mental dünyaların arasındaki sınır bölgelerinde
bulunur. Yarı astral yarı mentaldirler ve bir şekilde tüm seviyelere
doğru yayılırlar. Kocaman sonsuz bir mental tarih, resim kitabı gibi
olmuş olan her bir olayın ve düşüncenin kaydıdırlar. Akaşik kayıtlar
aynı zamanda geçmiş olaylardan, hareketlerden ve düşüncelerden oluşmuş
ve onlardan kaynaklanan olasılıkları da barındırırlar. Bu bir çeşit
geleceğe bakış gibidir. Akaşik kayıtlardan kendi başınıza bir anlam
çıkarabilmek için biraz durugörü yeteneği kesin yardımcı olur. Eğer
akaşik kayıtlara kendinizi ayarlarsanız bu olayları normalde
çevrelerindeki muazzam enerji miktarlarıyla görürsünüz. Bu yüzden
savaşlar ve doğal afetler görülmesi en kolay olanlardır. Bu olayları
çevreleten enerji kolayca görünebileceklerini sağlayarak diğerlerinden
çok daha üstte bulunur. Eğer geleceğe, olasılıkların alanına doğru
bakarsanız gerçek olaylarla karışmış kafa karıştırıcı bir sembolizm
fırtınasının içine düşersiniz. Bu gelecek sembolizmi büyük dinlerin
inanç sistemleri tarafından oluşturulmuştur. Dünya üzerindeki
milyonlarca insan, binlerce sene boyunca bir şekilde kehanete
inanmışlardır. Gerek İncil'deki ''İfşa kitabı'' gerekse Nostradamus'un
kehanetleri olsun. Bu antik kehanetler zengin bir sembolizmle
süslenmişlerdir.
Bu sembolizm insanların gelecek hakkındaki düşünce ve hayallerini
etkilemektedir. Bu sembolizm, aynı zamanda, gelecekteki olayların
sembolik representasyonları olarak akaşik kayıtlarda tezahür eder. Bu
sembolizm büyük bir yardımcıdır, akaşik kayıtlara danışmayı
kolaylaştırır. Akaşik sembolizmi bir indeks gibi kullanabilirsiniz.
Örneğin, aşağıda ''Savaşın köpekleri''ne yapılan referans kolaylıkla
savaş resresentasyonu olarak anlaşılabilir. ''Oraklı iskelet'' ölüm ve
yıkımın evrensel bir sembolüdür. Dolayısıyla bu türdeki gelecek
olaylarıyla ilgileniyorsanız bu sembolik Savaş indeksine kendinizi
ayarlayın, sonra geçmiş ve gelecek savaş kategorileri arasında araştırma
yapın. Duru görü yeteneğinden ayrı olarak, tarih, coğrafya, dini
sembolizm, şu anki işlerin dünya liderleri ve devlet başkanları hakkında
bilgili olmak, geçmiş ve gelecekteki olayların yerini bulmada çok
yardımcı olur Örneğin,aşağıda vereceğim gelecek vizyonunda: Eğer aşağıda
kalabalık derken gönderme yaptığım insanın kim olduğunu biliyor olsaydım
ve ülkeyi tanısaydım, gelecekteki olayların çok net bir kehanetinde
bulunabilirdim, olay olduktan sonra bilgi sahibi olmak yerine! Akaşik
kayıtlar olarak bilinen bilinç haline girdim. Orada, bir dolu sembolizme
boğuldum. Aynı anda dört boyutu birden görebiliyordum. Bilinçli zihnim
bunu çok iyi bir şekilde özümseyemedi. Savaşlar, kıtlıklar, salgın
hastalıklar, afetler, depremler, patlayan volkanlar, uçak kazaları,
cinayetler vs.. korkunç bir şekilde kafa karıştırıcı ve rahatsız
ediciydi. Aşina olduğum bir parça sembolizm gördüm ve kendimi ona
ayarlayıp yerini buldum. Savaş köpeklerini tutan oraklı iskelet (bazı
peygamberler tarafından tarif edildiği gibi) Bu köpekler kırmızı gözlü
ve çenelerinden salyalar akan korkunç yaratıklardı. Yüz yerine şeytan
bir kurukafa ve elinde orağı bulunan cüppeli bir şekil tarafından
tutuluyorlardı. Ben bakarken bir anda köpekleri salıverdi ve bu şekilde
gelecek bir savaşı sembolize etti. Bu sahneye kendimi ayarladım, her
şeyin üzerinde uçuyordum, güneşi hissediyor ve altımdaki şehrin kokusunu
alabiliyordum.
İki dev Emevi palasının altında, yüksek bir kürsüde duran bir adam
gördüm. Binlerce insana karizmatik bir söylev veriyordu. Kılıçlardan bir
tanesi haçlıların enli kılıçlarından birine dönüştü. Adam , Saddam
Hüseyindi, sahne ise Bağdattı, bilinmeyen bir askerin heykelinin orada.
Körfez savaşı başlamadan altı ay evvel bunu gördüm ve körfez savaşı
esnasında televizyondan bilgi alana kadarda Saddam Hüseyinin kim
olduğunu ve o sahnenin nerede geçtiğini öğrenemedim. Akaşik kayıtlara
bakmak sınırsız, zihinsel bir fotoğraf albümünün sayfalarını
karıştırmaya benzer. Geçmiş, şimdiki zaman ve olası gelecekten gelen
muazzam bir görüntü ve ses seliyle bombardıman edilirsiniz. Bu düşünce
kayıtlarından birini seçip kendinizi ona ayarlamalı ve içine
girmelisiniz. Ondan sonra bu kaydı sanki gerçekten oradaymışınız gibi,
olurken seyredebilirsiniz. Eğer yeteneğiniz varsa Akaşik kayıtlara
danışma tek başına yapılabilir ama genelde yüksek bir varoluş
seviyesinden gelen ileri düzeydeki bir varlığın yardımıyla yapılır. Bu
sanki telepatik rehberli bir tur gibi yapılır. Devasa veri miktarı ve
gereksiz malzeme sizin için filtre edilir ve geçmiş olaylar veya
gelecekteki olasılıklar ..... kütüphaneciyle!! kurduğunuz telepatik bağ
üzerinden size duru görüsel olarak aktarılacaktır. Bazı insanlar akaşik
kayıtlara girdiklerini ve içinde gerçek kitaplar bulunan kütüphane gibi
bir yer bulduklarını iddia etmekteler. Geçmiş, şimdi ve gelecek bu
kitaplarda yazılı halde kayıtlıymış. Hatta bazıları bir kaydı
okuduklarını, içine girdiklerini ve kaydı birinci elden yaşadıklarını
iddia etmekteler.
Tüm bu iddialar akaşik kayıtlarla tutarlıdır. Akaşik kayıtların
sunulduğu kütüphaneci refakatiyle olan bu turlar, kullanımı ve kabul
edilmesi kolay aşinalık taşıyan şeyler olarak sunulmuşlardır. Mental
Plan Burası muhteşem bir plandır. Nabız gibi atan ışıkların gökkuşağı
kıyılarında salınan yanardöner ses nehirleri. Düşünceler, kaleydeskopik
ışık ve ses desenleri gibi oluşurlar. İlham verici, köpüren kristal bir
gökyüzü altında düşünce tarlalarının arasından geçersiniz. Eğer bu
dünyaya girerseniz onu anlamaya veya mantık yürütmeye çalışmayın yoksa
delirebilirsiniz çünkü insan anlayışının ötesindedir. Sadece tümüyle
kabul edin, onunla birlikte akın ve keyfini çıkarın. Bu plan anladığım
kadarıyla antik Vikinglerin ''Gökkuşağı köprüsü'' olarak adlandırdıkları
Asgardın girişi. Burası gerçekten de bir gökkuşağı üzerinden tırmanıp
girilen ve kesinlikle içinde tanrıların ikamet ettiği muhteşem bir
dünyaya giden bir yol gibi görünür ve hissedilir. Meraklı bir hayretle
burada durun. Bırakın içinizdeki çocuk bu peri masalı, harikalar
diyarında oynasın. Her şey gerçek ve katı gibi görünür. Burada zaman
astraldekinden de fazla değişime uğramıştır ve gerçeklik
kaleydeskopikdir. Budik Plan Burası saf barış ve sonsuz aşkla dolu
sıcacık, soyut bir dünyadır. Burası saf beyazlığın planıdır. Burada her
tarafı kaplayan, ışıl ışıl beyazlıktan başka görüntü ve ses algılaması
yoktur.
Bu planda bilinçli düşünce ve bireysellikten rahatça feragat edersiniz.
Buraya bir kere girdiğinizde çok uzun düşünemezsiniz zaten böyle
yapmanız içinde bir ihtiyaç veya arzu bulunmamaktadır. Sizi sessiz bir
sakinliğe doğru çeken dayanılmaz bir dürtü duyarsınız. Bu, sıcak, saf
beyaz pamukların arasına gömülmek gibidir. Bu dünyada bir birey olmayı
bırakır ve ve birliğin bir parçası haline dönüşürsünüz. Aynı zamanda
erkek veya kadın olmayı da bırakırsınız. bir şekilde bu ana rahmine
dönüş gibidir. Sonsuz,sevecek sıcaklık, anlayış, bağışlama ve birlik
tarafından çevrelenir ve onun içine çekilirsiniz. Burada zaman anlamını
kaybeder. Eğer bu dünyaya girerseniz asla,asla, burayı bırakmak
istemezsiniz, bırakamazsınız, ta ki fiziksel bedeniniz sizi çağırıp geri
çekene kadar. Burası ruhun iyileşme ve dinlenme yeridir. Atmik Plan Bu
plan ruhların dünyası gibidir. Burada ruhlar, dünyada geçirdikleri
sürede sevdikleri insanları beklerler. Burası mutlu toplantı yeridir.
Ruhların yeniden birleşmesinin olduğu yerdir. Buradaki ışık, kaynak
makinesinin parlamasından bile daha parlak olan en saf, en parlak
gümüştür. O kadar parlaktır ki bakmak imkansız gibi görünür. ama yine de
yüce bir tatlılıkta, yumuşak ve sakinleştiricidir. O kutsal aşkın
ışığıdır.
Buradaki insanlar fiziksel hayattaki gibi ama en ihtişamlı halleriyle
görünürler. Coşkun bir şekilde, hayal edilebilecek en parlak aşkla,
mutlulukla ve keyifle parlarlar. Atmosfer elektrikli ve canlıdır. Ama
aynı zamanda derin bir biçimde spritüeldir. Bu dünyada tanrının
varlığını somut, her yeri kaplayan bir güç olarak hissedebilirsiniz.
Burada iletişim, birebir duru görüye benzeyen ama çok daha canlı ve
gerçek olan, üst düzey telepatik görüntülerle yapılır. ölüler için
konuşma ve düşünce bırakılmıştır. Burada zaman saf bir durgunluktadır.
Gerçeklik herhangi bir gerçeklikten çok daha gerçek ve katıdır. Bununla
karşılaştırıldığında fiziksel dünya, yarı ölü insanlarla dolu bulanık,
yorgun bir rüyaya benzer. Ben hayatımda sadece dört kez buraya girdim.
Her seferinde en derin bilinç arttırıcı meditasyon ve tüm çakralarım
açık ve tam fonksiyonlu çalışırken. Çok yoğun bir taç çakrası aktivitesi
vardı. Bunun hissi, saç çizgimin üzerindeki tüm kafa bölgeme binlerce
parmağın titreşerek derin bir şekilde masaj yapması gibiydi. Bu dört
olayda enerjim, ruhumu ve bilincimi de taşıyarak içimde ulaşılamaz gibi
görünen yüksekliklere çıktı. Bu derin mistik deneyimin tepe noktasında
tınısı sürekli artan uzun, saf bir müzik notası duydum. Bu notayı
varlığımın özünde, kalbimde, beni çağırırken, kendine çekerken
hissettim. Bu notaya odaklandım ve ona kendimi ayarladım. Sahip olduğum
her damla güç ve enerjiyle bilincimi ona odakladım ve ona projeksiyon
yaptım.
Fiziksel bedenimden ayrılarak doğrudan bu plana projekte oldum. Bu sanki
ağır bir perdenin içinden geçip bir başka yere veya dünyaya adım atmak,
geçmek gibiydi. Bütün bu deneyim sırasınca dualitenin, fiziksel
bedenimin farkındaydım. Etrafıma merakla bakındım, ışık son derece
gümüşi ve parlaktı, ruhumu derin bir şekilde yakıyordu ve onun
iyileştirici dokunuşunu içimde hissediyordum. Orada, önümde uzun süre
önce ölmüş oğlum duruyordu. Beni bıraktığında sekiz yaşındaydı ve bana
onu son gördüğümde baktığı gibi baktı. Mutlulukla parlıyordu, gözleri
parlak ve ışıltılıydı. Ona sarılıp kendime çektim ve onu görmenin
mutluluğuyla ağlamaya başladım. Ondan geriye doğru baktım ve orada beni
bekleyen kalabalık bir insan grubu vardı. Bu kişiler hayatım boyunca
sevdiğim, bildiğim ve kaybettiğim ailem ve arkadaşlarımdı. Aynı zamanda
bilmediğim pek çok insan vardı. Yine de çok tanıdık geliyorlardı ve
hepsine karşı sevgi hissettim. El çırpıyor, sevinçle zıplıyor beni
neşeyle selamlıyorlardı. Bir sürü sevinç gözyaşı ve bir dolu sarılma ve
öpüşme vardı. Onlardan öteye baktığımda doğal taştan bir amfitiyatroda
olduğumuzu gördüm. Yer sağlam kayaydı ve bize doğru kıvrım yapan
yüzlerce metre uzaklıktaki bir bayıra doğru yükseliyordu. Bu bayırın
üzerinde melekler vardı. Sanki onları Michelangelo boyamış gibi
görünüyorlardı. Beyaz tüylü kanatlar, kıvırcık altın saçlar ve duru bir
tenle inanılmaz güzellikte görünüyorlardı. Uzun pırıltılı altın borular
çalıyorlardı ve o saf yüksek nota onlardan geliyordu.
Kalabalıktan sıyrılarak açıklığa doğru yürüdüm. Meleklere şaşkınlıkla
baktım ve el salladım. Ben bunu yaptığımda nota kaybolmaya başlamış ve
meleklerde borularını indirmişlerdi. Etrafıma bakınarak zamansız bir
sessizlik anında orada durdum. Sonra herşey kırpışmaya başladı ve ben
kayıp fiziksel bedenime geri düştüm. Ağladım. Geri gelmeyi hiç
istememiştim. Ölüm Son kez olarak bedeninizden ayrıldığınızda, ölümde,
şunun olacağına inanıyorum. Birkaç gün boyunca, fiziksel dünyaya yakın
olarak projeksiyon yapıyor olacaksınız, ta ki eterik madde rezerviniz
bitene kadar. Sonra ikinci ölüme geçip astral plana gireceksiniz. Orada
şu ana kadar istediğiniz herşeye bolca sahip olmak suretiyle kendinizi
tüm arzudan arındıracaksınız. Bu olay bilinçaltının güçlü yaratıcı
yeteneğinin tamamıyla kullanımı sayesinde olacaktır. Burada tüm
arzularınızın aslında illüzyon olduğun görene kadar tüm arzu ve
isteklerinizi doyurabilirsiniz. Sonra Astral (arzu) bedeninizi atıp
mental plana gireceksiniz. Orada geçmiş yaşamınızı görecek, şu ana kadar
yaptığınız her eylemi ve düşünceyi inceleyecek ve ifade edeceksiniz.
Orada, düşünceleriniz, anılarınız ve deneyimleriniz akaşik kayıtlara
eklenecektir. Bu, fiziksel plandaki tüm insan varoluşunun kayıtlı
deneyimidir. Mental bedeni de atıp budik plana gireceksiniz. Orada
süresiz olarak iyileşme, dinlenme, birlik, bağışlama ve benliğin
anlaşılması için kalacaksınız. Bu dünyada iç yaralar iyileşecek ve
ruhunuz kutsal aşk tarafında gözetilecektir. Ruhunuz yeniden bir ve
mükemmel olacaktır. Sonra budik bedeni atıp atmik planda geçeceksiniz.
Orada sevdiklerinizi kutsal varlığın içinde bekleyeceksiniz. Ve sonra,
bir gün, size hayatın son büyük gizeminin açıklanacağı bir sonraki
varoluş seviyesine geçeceksiniz.
Cilt I (v1.1) Bölüm 3 Yazan Robert Bruce Çeviren: Cem Çiloğlu
Ap: Astral Projeksiyon
Bu makale tamamen bedenden ayrılmayla ilgilidir. (AP) Eğer daha
önceki iki bölümü okuduysanız - okumanızı şiddetle öneririm- AP süreci
hakkında biraz anlayışa sahip olmuşsunuzdur. İlgili konularla ilişkin
daha fazla detaya gireceğim. Örneğin: dualite (ikilem), çoklu bedenler,
felç, psişik rüzgâr, uzun mesafeli AP, korku, astral seks, etik, diğer
bedenlere girme, astral varlıklar, AP kısıtlamaları, düşünce formları,
iyileştirme, problemler ve sonraki makalelerde bulunan konu başlıkları.
Not: Burada kullandığım ve tanımladığım projeksiyon metodu bugün AP
olarak bilinen şeyden biraz farklıdır. Bu, gerçek dünyaya tam bilinçli
bir projeksiyon yapma metodudur, astral dünyaya değil. Bu, güvenli bir
yakın ölüm deneyimidir (Near Death Experience) Koşullar: Burada AP için
ideal koşullar belirtilmiştir. Bunlardan bazıları sizin koşullarınıza ve
ihtiyaçlarınıza göre değişebilir. Rahatsız edilmeyeceğiniz sessiz bir
odaya ihtiyacınız vardır. Eğer arka plan sesler problem teşkil ediyorsa
onları örtmek için radyoyu veya televizyonu bir boş kanala ayarlayın.
Böylece beyaz gürültü bu sesleri örtecektir. Müziği önermiyorum. Beden
ısısının uygun olduğunu kontrol edin çünkü AP esnasında beden ısısı
kaybetmeye eğilimli olacaksınız. Işık, yumuşak olmalı oldukça kısık ama
karanlık olmamalıdır. Gerekli olmasa bile tütsü yakmak bedenin
rahatlamasına yardımcı olur.
Eğer tütsü kullanıyorsanız bir türü sadece AP için kullanın ve bu türü
başka hiçbir amaçta kullanmayın. Kol ve boyun desteği olan rahat bir
sandalyeye ihtiyacınız vardır. Bu bir salon sandalyesi veya rahatça
yaslanacağınız türde birşey olabilir. AP, oturur vaziyette uygulanırken
çok daha başarılı olur. Sandalye, başın öne düşmesini engellemek için
arkaya eğimli olmalıdır. Ön bacakların altına konan bir telefon rehberi
faydalı olacaktır. Ayaklar için bir yastık ve bazen boynun arkasına
küçük bir yastık veya havlu gerekebilir. Uçaklarda kullanılan boyun
yastığı uygundur. %100 rahatlık sağlayana kadar bunları deneyiniz. Not:
Bol giysiler giyiniz. Eğer yatak kullanmak zorundaysanız, diyelim ki
hastalık, yaralanma veya koşullar yüzünden oturamayacak durumdaysanız
kendinizi sanki yatakta yemek yiyecekmiş gibi yastıklarla destekleyiniz.
Dediğim gibi, bu koşullardan herhangi biri sizin ihtiyaç ve
koşullarınıza göre düzenlenebilir.
Size şu anda en uygun AP koşullarını veriyorum. Yorgunluk: AP için
çok yorgun olmamalısınız. İhtiyacınız olan konum, egzersiz yaptıktan,
duş aldıktan, akşam yemeğinizi yiyip bir saat kadar dinlendikten sonra
bulunabilir. Bir iyi hissetme ve tazelik, tükenme ve fazla yorgunluk
değil, en iyisidir. Eğer gündüz projeksiyon yapıyorsanız sıkı bir
egzersiz, sıcak bir banyo ve rahatlama öneririm. Vücut fiziksel olarak
yorgun - dolayısıyla kolayca rahatlayabilecek bir durumda - olacak ve
zihinde uyanık ve tetikte olacaktır. eğer ışık sorun yaratıyorsa
uçaklarda verilen karartma gözlüklerini kullanınız. Bunlar rahattır ve
rahatsızlık yaratmayacaktır. Not: Eğer AP'den önce veya o esnada
ağzınızda tükürük birikirse bunu yutabilirsiniz, dilinizi
oynatabilirsiniz vs.. Sizi çok etkilemeyecektir. Eğer hafifçe bedeninizi
hareket ettirmeniz gerekirse, işi kolaylaştırmak için bunu relaks
vaziyetinizi bozmadan uykulu bir biçimde yapın. Eğer öksürmeniz
gerekiyorsa hafifçe öksürün. Eğer öksürüyor ve hapşırıyorsanız - unutun
gitsin- gidin biraz uyuyun. Hissedebileceğiniz bir diğer duyum ise
yüzdeki gıdıklanma hissidir ve bu çok normaldir. İlk safhalarda
isterseniz kaşıyabilirsiniz. Sonraki safhalarda, ağırlık çöktükten sonra
bunları gözardı edin, kısa zamanda geçerler. Bu çakra enerjisinden ve
seyyal bedenlerin serbest kalmasından dolayı olmaktadır. Çıkış: Uygun
olduğunuz zaman geldiğinde AP yapmak için kuvvetli bir niyet oluşturun,
gerinin ve rahatlayın. Hafif bir transa girerken hissedilen ağırlığı
hissedene kadar rahatlama ve enerji yükseltme egzersizlerini yapın.
Nefes egzersizine geçin ve bilincinizi önünüzde sabitleyin. Arkanızdaki
fiziksel bedeninizin farkında olun ve gerilimi kontrol edin.
Etrafınızda ve içinizde bir titreşim başlayacaktır. Çakra aktivitesinin
gücüne göre çok daha derin bir titreşim seviyesine yükselecektir. Bu
durum, eğer neler olduğu hakkında bir bilginiz yoksa yoğun çakra
etkisiyle çok dehşetli ve korku verici bir his olabilir. Kalbinizi
imkansız denebilecek bir hızda atıyor gibi hissedeceksiniz. Bu kalbiniz
değil, kalp çakrasıdır. Önemsemeyin. Bu şuna benzer: Elinizi göğsünüzün
üzerine yerleştirin. parmak uçlarınız göğsünüzün merkezinde, kalbin
üstünde olsun. Kalbinizle eş zamanlı olarak parmaklarınızı göğsünüze
vurun. Bu oranı parmaklarınızın gelebileceği en hızlı seviyeye kadar
yavaş yavaş arttırın. Bir çakra tamamen aktif hale getirildiğinde
hissedilen durum budur. Bu durum deri altında seyiren bir kasın nazikçe
bir atışlarından deliye dönen bir kasın derin, güçlü çarpıntısına kadar
değişebilir. Çarpıntılara ve titreşimlere kayıtsız kalın ve kıpırdamadan
durun. Tüm bunlara karşı bir, hııı hııı, tavrı takının ve anında dışarı
çıkacaksınız. Çarpıntı ve titreşimler dayanılmaz bir düzeye kadar
artacakmış gibi hissedilir. Onları dikkate almamalısınız. Süregelen
projeksiyonlarla atıl çakralar dengeye girdikçe bu daha az fark edilir
olacaktır. AP refleksi geldiğinde çarpıntı ve titreşimler bir kreşendoya
ulaşacaktır. midenizin dibinde hafif bir düşme hissiyle vücudunuzdan
yukarı doğru fırlayacaksınız. Derin titreşimler göğsünüzün içinden gelen
sessiz bir mırıltıya dönüşecektir. Şu anda birkaç metre uzaklıkta kendi
önünüzde yüzüyor veya havada asılı vaziyettesiniz. tüm egzersizleri
bırakın - konsantre olun- ve sabit kalın. Bu müthiş! diye
düşüneceksiniz. EVET yaptım. Şu anda bilinçli olarak astral bedeninizle
projeksiyon yapıyorsunuz ve heey bu mükemmel bir his! İlk çıkışınızda
bunu birkaç dakika ile sınırlandırın. - lütfen bu konuda bana güvenin -
Bu önemlidir. Odanın etrafında gezinin - yavaşça. Bacaklarınız hakikaten
yok ve SAKIN onları aramayın. Yer çekimi kanunu artık işlemiyor
dolayısıyla dikkatli olun. Sadece odada biraz gezinin, nasıl olduğunu
sormayın sadece yapın! Hareket ettikçe göğsünüzün derinliğinden, kalp
çakranızdan derin bir mırıltı geldiğini hissedebilirsiniz. Bu küçük bir
motor gibidir, hareket ettiğinizde hızlanır, durduğunuzda sakin bir (put
put putlama) hissedilene kadar yavaşlar. Bu sizin güç hazneniz,
enerjinizdir. Onun gücü çakra katılımına ve bedeninize olan
yakınlığınıza göre değişir. Zihninizi kontrol altında tutun - sabit
kalın- ve AP esnasında fazla heyecanlanmayın.
Bedeninizden ayrıldığınızda orada olmayan hiçbir şeyi beklemeyin ve
hayalini kurmayın. Bu, ALİS etkisine düşmemek için gereklidir. Şimdi,
geri girme maksadıyla bedeninize dönün. Astral formda yenisiniz ve eğer
hızlı atılırsanız %99 ihtimalle kontrolü kaybedip alice etkisine düşer
ve hiçbir şey hatırlamazsınız. Uçmadan önce sürünmeyi öğrenin. Sonraki
AP'lerde çok ileri gidebilirsiniz ama ilkinde bu kadarla kısıtlamak çok
önemlidir. Geri giriş kolaydır. Bedeninize ilerleyin, o kendi
halledecektir. Geri giriş refleksi durumu devralacaktır ve şıp- geri
geldiniz. Yapmış olduğunuz şeyleri hatırlayarak HEMEN kalkın ve YAZIN.
Astral zihin bilgisayardaki RAM gibidir. fiziksel zihin hard disk gibi
ve kağıtta floppy gibidir. Hard diske kaydetmeden gücü kesin ve high
mem'deki tüm bilgi gidecektir - puff- aynen böyle. Yazdığınız zaman bu
hard disk zihninizde bir kıvrım oluşturur. Tam bir makale değil sadece
birkaç anahtar kelimeye ihtiyacınız vardır. Detayları sonradan da
tamamlayabilirsiniz. Bir AP günlüğü tutmaya başlayın. Tipik bir
projeksiyon Sandalyemde oturuyorum, rahat ve sıcak. AP yapacağım.
İsterse dünya yıkılsın yapacağım işte! Dikkatlice rahatlama
egzersizlerini yapıyorum çünkü biliyorum ki bu AP'nin gerçek sırrıdır.
Zihinsel ellerimle enerjimi yükseltip çakralarımı aktif hale
getiriyorum. Rahatça titreşmeye başlıyorlar. Kalp çakrama daha fazla
konsantre oluyorum, diğerleri üzerinden ona daha fazla güç çekiyorum, en
sonunda derin ve güçlü bir ritmle atmaya başlıyor. Transa girerken
ağırlık hissi üzerime geliyor. Bir ceset gibi, ölü bir ağırlık gibi
hissediyorum. Yüzümde seyirmeler oluyor ama boşveriyorum. Dikkat odağımı
önümdeki BANA aktarıyorum. BEN öndeyim. Ama aynı zamanda arkamdaki
bedenimin de farkındayım. Bedenimin derinliklerinden titreşimler gelmeye
başlıyor. Nefesime konsantre oluyorum ama aynı zamanda dikkatimi
dışarıda önde topluyorum. Titreşimler jeneratör yoğunluğunda bir
vızıltıya dönüşecek kadar artıyor ama ben boşveriyorum. Adrenalin içimde
dolanırken omurgam gıcıklanıyor ama ben boşveriyorum. Nefesime ve
gideceğim yere odaklanıyorum. Kalp çakram contası fırlayacakmış gibi
hızlı atıyor ama ha ha, Onun kalbim olmadığını biliyorum böylece
boşveriyorum. Vızıltı, derin bir vınlamaya dönüşüyor ve bir anda
serbestçe havalanıyorum. Hafif bir düşme, vınlama hissediyorum. Dışarı
çıkıyorum ve birkaç saniye sonra kendi önümde durur vaziyetteyim. Vay be
bu çok iyi hissettiriyor! Arayarak- avlanarak odada geziniyorum.
Hareketlerim hızlandıkça kalbimdeki küçük motor hareketime ayak
uydurarak daha sesli hırıldıyor.
Pozitif Düşünceler, Auranın "Işın
Beden"in Yaşam Kaynağıdır
(Yazar: Erol Yurderi)
İnsanın enerji alanı (aurası) her bir insanın ruhsal tekamül
seviyesine göre değişiklik gösterir. İnsan düşünce bazında
genişledikçe aurasıda genişler. Ve aura (manyetik alan) ne kadar
genişlerse ileri gidebileceği her frekansı kendine doğru çekmeye
başlar. Bu durum tamamen insanın içinde bulunduğu ruhsal duruma
(düşüncelerine ve duygularına) bağlıdır.
İnsan dünyaya gelip yetişkin biri olmaya başladığında, beyni, aklı ve
mantığı gelişir, belirginleşir. Ve bunun sonucu çeşitli etkiler ve
frekanslar, enerjiler, belirgin bir biçimde ortaya çıkmaya başlar.
İnsan zihninde ürettiği bütün bu değişik düşünce kalıplarını, inanç
sistemlerini dalgalar halinde ilk önce ruhuna, sonrada boşluğa
(evrene) verir. İşte bu, insanın aurasıdır. (Işın bedenidir)
Pozitif düşünceler ve enerjiler, auramızın (ışın bedenimizin) yaşam
kaynağıdır. Ve devamlı ışın hücreleri oluşturur ve devamlı toplar.
Bunun adına sevgi de diyebiliriz.
Negatif düşünceler ise, devamlı verir ve alamaz. Bu veriş, bir boyutta
artık kişinin kendi aurasından (ışın bedeninden) verişe döner. Ve
çeşitli hisler sonucunda (ego, bencillik, öfke, korku, kıskançlık,
dedikodu, nefret vb. gibi) beyin artık pozitif düşünce üretemez ve
auraya (ışın bedene) yeni hücreler, yeni enerjiler kazandıramaz. Tam
tersi diğer hücreleri de yokeder. Bu durum hastalıklara zemin
hazırlar.
Hastalık, yaşam enerjinizdeki kesilmelerin yada dengesizliklerin
sonucudur. Hayatınızda sizin yaptığınız ya da yapılmasına izin
verdiğiniz dengesizlik ve rahatsızlıklarla ilgili olarak, bedeninizin
sizi bilgilendirme işlemidir. Böylesi kesiklik ya da dengesizlik,
üzüntülerden, gerginliklerden, sürekli olumsuz ruh halinden
kaynaklanabilir. İçinde bulunduğumuz ruhsal durumdan dolayı aura ve
şakralardaki enerji akışında meydana gelen bu değişiklikler, insanın
enerji bedeninde bir dengesizlik yaratır. Meydana gelen bu
dengesizlikler veya enerji eksikliği, fizik bedenimizde hastalıkları
oluşturur. Hastalık, fiziki bedende kendini göstermeden önce, psişik
ya da astral bedende, aura’da görünür. Aura okuyabilen bir kişi,
hastalık meydana gelmeden önce onu teşhis edebilir ya da en azından
bir hastalığın gelmekte olduğunu söyleyebilir.
Bedenimiz enerji ile yaşar ve evrendeki enerjiye ihtiyaç duyar.
Evrensel enerjiyi bedene alma yollarından biri bilinçli ve düzenli
olarak yapılan solunum egzersizidir. Prana yahut "hayat enerjisi" adı
verilen bu enerji ve oksijen, bedene ve zihne canlılık verir.
Ayrıca şakralar üzerinde yapılan çalışmalar, renk çalışmaları,
imgeleme çalışmaları, çeşitli meditasyonlar ve yoga çalışmaları,
kendimizi bilme ve bulma yolunda yapılan her türlü kişisel gelişim
çalışmaları, beyin kapasitemizi gittikçe arttıracak ve auramıza (ışın
bedenimize) iyice pozitivite yükleyecektir.
Aldığımız enerjiyi kendimizde tutmak ve sağlıklı kalabilmek için
şunlara da dikkat etmeliyiz:
1. Hayatta karşılaştığımız olaylarda dengede kalmayı öğrenmek.
2. Diğer insanlarla olan ilişkilerimizde iyilik ve sevgiyi ön plana
almak.
3. Düşüncelerimizi kontrol ederek, pozitif düşünme alışkanlığını
kazanmak.
4. Enerjimizi iyi yönde kullanmak.
Evrensel Bilgiye Açılan Kapılar
Makro Felsefe
Çetin BAL : M.S. 2150 Yorum
2150 A.D. (M.S.2150)
M.S.
2150
H içbir
yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca
bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden
alıntı yapılabilir.
The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli
Ana Sayfa / İndex / Ziyaretçi
Defteri /
E-Mail / Kuantum Fiziği / Quantum Teleportation-2
Time Travel Technology /
Kuantum Teleportation /
Duyuru
/ UFO Technology
Roket bilimi /
CetinBAL
/Astronomy
|
|
|