Atomlar ve nano
teknoloji
Doğanın temel taşını oluşturan atomların gözle görülemeyecek kadar küçük olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu atomların dizilişleri sonucunda farklı tür malzemeler meydana gelmekte. Örneğin, eğer kömür atomlarının sıralanışı değiştirilebilseydi elmas bile elde edilebilirdi. Günümüzde moleküler düzeyde üretim yöntemleri açısından çok da ileri bir durumda olmadığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz. Günlük yaşamın çoğu alanında yapabildiğimiz işlemler, öğütme, ezme ve ısıtma gibi yöntemlerle maddeleri şekillendirmek.
Yukarıdaki resimde, nano yapıların kimyasal reaksiyonları nasıl kontrol edip geliştirebileceğini araştırmak üzere tasarlanmış bir makine bulunuyor. Silikon polimer nano kablolar kullanılarak, parmak izinde bulunan TNT kalıntıları ültraviyole ışıkta tespit edilebiliyor.
Nano teknoloji nedir?
Nano teknoloji, atomları
tek tek kullanarak, yalnızca çalışabilen değil, iş gören, makro dünyada
olmayan niteliklere sahip aygıtların üretilmesini ve kullanılmasını
amaçlayan bir alan. Türkçe'ye 'moleküler üretim' diye çevrilebilecek nano
teknoloji kavramı, son yıllarda çokça adından söz ettirmekte. Bir
nanometre, milimetrenin milyonda biri. Bir başka ifadeyle, insan saçının
çapının yüz binde biri nanometreye denk geliyor. Nano değeri, maddenin
atomdan önceki son basamağını gösteriyor. Nanometre terimi, antik
Yunanca'da 'cüce' anlamına gelen 'nano' kökünden geliyor. Nano
teknolojinin bir başka tanımıysa, üretilmek istenen maddenin, atomlarından
başlayarak yapılması. Kavramı ilk defa dile getiren Amerika Birleşik
Devletleri'nden Eric Drexler'dir. Nano teknoloji üzerine yoğunlaşan
Foresight Enstitüsü'nün kurucusu olan Drexler, ünlü MİT
laboratuarlarındaki eğitimi sırasında, biyolojik sistemlerden esinlenerek,
moleküler makineler yapılabileceğini önermiş, nano teknoloji kavramını ilk
ortaya atan kişi olmuştur.
Nano teknolojinin
hedefleri
• Uygun atomları ya da
molekülleri doğru biçimde bir araya getirerek istenen yapıyı oluşturmak.
• Yapı bölümlerinin
kontrollü biçimde kendi kendilerini kopyalamalarını ve büyümelerini
sağlamak.
• Moore Yasası ile
öngörülmüş ve gerçekleşmiş olandan çok daha hızlı bir gelişme
sağlayabilmek.
• Canlı yapılarla cansız
yapıların bir arada işlev görmesini--sağlamak.
Büyük devletler savunma
sanayinin gelişmesi adına bu çalışmalara yüz milyonlarca dolar aktarıyor.
Nano tabanlı projeler arasında bir hafta uykusuz kalabilmesine rağmen
yüksek performansından hiçbir şey kaybetmeyen süper askerler, insansız
uçabilen ve arıza yaptığında kendini tamir edebilen uçaklar gibi
çalışmalar bulunuyor.
Nano teknolojiye 8.6
milyar dolar
ABD, Japonya, Almanya,
ingiltere, Çin, Avustralya, Rusya ve hatta Singapur ile Tayvan gibi
ülkeler, nano teknoloji konusunda sürekli olarak çalışıyor. Pazar
araştırma şirketi Lux Research'ün yayınladığı rapora göre, özel şirketler
ve üniversiteler 2004 yılı boyunca nano teknoloji araştırmalarına 8.6
milyar dolar ödenek aktaracak. Bu rakamın şimdiye kadar sektöre akan
en yüksek rakam olduğu belirtiliyor.
Moleküler seviyedeki bu tasarımlardan soldaki moleküler birleştirme için hareket kontrolcüsü, ortadaki bir rulman, sağdaki ise basit bir pompa. Tümü de çalışmaya hazır...
Aralarında General Electric (GE) ve
Intel gibi devlerin de
bulunduğu 1500 şirket, nano teknoloji alanına giderek artan
oranlarda yatırım yapıyor.
Yapılan araştırmalar, 2004
yılında hükümetlerin nano
teknolojiye özel sektörden çok
daha fazla para ayırdığını ve
bunun bu anlamdaki son yıl
olacağını gösteriyor.
Bu yıl harcanacağı
öngörülen 8.6 milyar doların yaklaşık 4.6 milyar doları hükümetlere bağlı
kurumlar tarafından karşılanacak. ABD hükümeti, 1.6 milyar dolar ile nano
teknolojiye en çok kaynak ayıran devlet.
Asya ülkelerinin tümünün
toplam nano teknoloji bütçesi ise 1.6 milyar dolar. Avrupa ülkelerinin ise
1.3 milyar dolarda kaldığı biliniyor. Teknoloji uzmanları, Avrupa
ekonomilerinin nano teknoloji
konusunda ABD ve Asya'yı yakalayabilmesi için yılda en
az 6 milyar Euro yatırım yapılması gerektiğini dile getiriyor.
Tahminlere göre 2015
yılında toplam nano teknoloji pazarı 1 trilyon dolara ulaşacak. Hal böyle
olunca da üniversiteler, firmalar ve
yatırımcılar nano
teknoloji patentleri almak için büyük uğraş içindeler. Sadece 2003 yılında
dünya genelinde 8 binin üzerinde nano teknoloji patenti alındı. En çok
patent alan firmalarsa IBM, Canon, Micron ve 3M şirketleri.
Ülkemizdeki durum
Ülkemizde sadece Gebze .
Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Sabana, Bilkent, ODTÜ ve İTÜ'de küçük çaplı
çalışmalar var. Nano teknoloji çağı için ülkedeki 77 üniversitenin birlik
olarak çalışmalar yapması şart. Nano teknolojinin açıklanması ve herkesin
önemini kavraması gerekiyor. Özellikle üniversitelerde ilgili bölümler
açılmalı ve gençlerin dikkati Çekilmeli. Triboloji alanında bir deha
olarak kabul edilen bilim adamı Prof. Dr. Ali Erdemir nano teknoloji
kullanarak geliştirdiği yapay elmas özelliği taşıyan buluşuyla, uygulamalı
bilimin Nobeli R&D ödülünü üçüncü kez kazandı. Prof. Erdemir'e ödül
kazandıran yeni buluşu, karbür temelli malzemelerin nano yapılı,
bütünleştirilmiş bir karbon tabakasına dönüştürülmesiyle ilgili.
Sayısız cihazda kullanılabileceği belirtilen karbon teknolojisi ile karbon fazların büyüklüğü 5 -10-nanornetre boyutuna kadar indirilebiliyor, Prof. Erdemir'in geliştirdiği nano özellikli karbon elmas tabakada sürtünme katsayısı çok düşük; bunun yanında ısıya dayanıklılık ise son derece yüksek. Her iki özellik de beklentileri karşılayacak güzel bir başlangıç. 1977 yılında istanbul Teknik Üniversitesi Metalürji bölümünden mezun olan ve 1987 yılından beri de ABD'nin Chicago kenti yakınlarında bulunan Argon laboratuarlarında araştırmalarını sürdüren Prof. Dr. Ali Erdemir, geliştirdiği maddenin, suni bir elmas gibi düşünülebileceğini ve aynen gerçek elmasın özelliğine sahip olduğunu kaydediyor. Geliştirilen bu teknoloji ile kesici ve delici aletlerin uçları ısıya çok dayanıklı bir hale dönüştürülebilecek. Diğer yandan uzay araçlarında kullanılan birçok cihaz daha uzun ömürlü olabilecek. Diğer alternatif uygulamalar Çok hafif ve dayanıklı olacak olan nano materyallerden yapılacak araba, uçak ve uzay araçları ile çok az enerji tüketimiyle daha uzun ve güvenli yolculuklar yapılabilecek. Ayrıca doğada mevcut olan birçok teknoloji hayata geçirilebilecek. Lotus çiçeği yaprağının hiç ıslanmaması ve kirlenmemesi özelliğini bu şekilde aydınlatmak mümkün olabilir. Çözüm bulunduktan sonra kirlenmeyen, ıslanmayan kaşıklar, çatallar, elbiseler üretilebilecek. Diğer yandan sağlık alanına yönelik olarak yapılacak akıllı nano robotlar, hastalığın teşhisini koymada önemli görevler üstlenecek ve gerektiğinde hastalıklı bölgelere ilaç vererek tedavinin gücünü arttıracaklar. Ayrıca, otomotiv sektörünün en önemli sorunlarından biri olan araçların üzerindeki boyaların çizilmesi ve kaportaların aşınması sorunu da nano teknoloji sayesinde çözülecek. Nano teknoloji ile işlenmiş gümüş, bakterilerin üremesini engelleyebiliyor ya da yaşamlarını zorlaştırıyor. Nano-gümüş olarak adlandırılan işlem bir aşı görevi üstleniyor. Nano-gümüş kaplanan yüzeyler bakterilere geçiş izni vermiyor. "Devletlerin, özel şirketlerin ve üniversitelerin bu yıl nano teknoloji araştırmaları için ayıracağı kaynağın 8,6 milyar dolar olması bekleniyor. Asıl uygulama alanları, bakterisiz ve mikropsuz ortamların yaratılması gereken ortamlar. Özellikle hastaneler ve mutfaklar için oldukça faydalı olacak bir buluş.
Kendi kendini
temizleyen pencere
Pimapen, kendi kendini
temizleyen, başka bir deyişle hiç kirlenmeyen bir pencere modeli üretmek
için kolları sıvamış durumda. Bu tip ürünler, yurt dışındaki teknoloji
fuarlarında yeni yeni tanıtılıyor. Pimapen'in 20. yılı dolayısıyla
düzenlenen basın toplantısında tanıtılan bu proje de nano teknolojiye
dayanıyor. Firma bu amaca yönelik olarak laboratuar çalışmalarını
sürdürüyor.
Başka bir ilginç uygulama
ise şöyle; Külçe altın oda sıcaklığında tepkimeye girmemesine rağmen, 3 -
5 nanometre boyutlarına getirildiğinde pek çok tepkimeyi tetikleyebiliyor.
Nanoaltınların bu özelliğini fark eden bir Japon firması koku yok ediciler geliştirmiş. Bu koku yok ediciler tuvaletler için biçilmiş kaftan. Bir - iki nanometre çapında, kamış biçimli moleküller olan karbon nanotüpler, biçimlerine bağlı olarak elektriği metal ya da yarı iletken özellikte taşıyabiliyorlar. Nano teknolojik çalışmalara güzel bir örnek olarak İsrailli bilim adamlarının projesi verilebilir, israilli bilim adamları biyolojik moleküllerle bir test tüpü içinde bir bilgisayar oluşturmayı başardılar. Bu çalışma, bir mililitrenin onda biri hacmindeki su damlacığı içinde 1 trilyon bilgisayarın bir arada bulunarak aynı anda işlem yapmaları anlamına geliyor. Bu araştırmanın ileride insan, hayvan ve bitki bedenindeki biyokimyasal ortamla etkileşerek önemli biyolojik ve farmakolojik uygulamalara olanak sağlayacak bilgisayarların geliştirilmesine yol açabileceği ortada.
Sağlık alanında
amaçlanan
gelişmeler
Nano teknolojinin sağlık
alanında da önemli gelişmelere yol açacağı belirtiliyor. Gelişmelerin
özellikle kanser tedavisinde yeni açılımlar yaratacağı düşünülüyor. Yakın
bir zamanda, kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi ve radyoterapi
yöntemlerinin kalkacağını söylemek yanlış olmaz. Hayal edilenlerse
şaşırtıcı; Nano konteynırlar ile ilaçları vücudumuzun istenilen bölümüne
güvenli bir şekilde ulaştırabileceğiz. Nano robotlar ile hücrelerimizi
onarıp, vücudun bağışıklı sistemini kontrol altında tutabileceğiz. Kemik
içi protezler de bu teknoloji kullanılarak yapılacak. Kanser vakalarında
kullanılan ilaçlar, kanserli hücrelere ulaşamadan etkisini yitiriyor. Ama
nano partikülleri bu konuda daha ısrarcı; kanserli hücrelerin büyümesini
önlüyor ve onları yok ediyor. Ayrıca ameliyatlarda kullanılan aletlerin
geliştirilmesinden kimya ve elektronik alanındaki gelişmelere kadar nano
teknolojinin kullanım alanı çok geniş. Vücuda gönderilecek
programlanabilir makinelerin kullanımları çok geniş olabilir.
Hatta vücuda ek bir bağışıklık sistemi de kazandırabilirler. Hedef hücrelerin özellikleri programlandığında, mesela grip virüslerine saldırabilir ve bünye hastalanmadan virüs istilasını durdurabilirler. Aynı zamanda vücuttaki her bulguyu rapor edip doktorluk da yapabilirler.
Tarım ve gıda
bilimlerindeki
beklentiler
Tarım ürünlerimiz yemek
masamıza gelmeden önce birçok çevresel etki altında kalmakta. Diğer yandan
yetiştiricilerin ekim, sulama, gübreleme gibi işlemleri yaparken en doğru
kararları vermeleri oldukça önemli. Bu ürünlerin kötü hava koşullarına,
yabani hayvanlara, otlara ve böceklere karşı zaman kaybetmeden korunması
gerekiyor. Tarladaki ürünlerin her gün takibi ve kontrolü sayesinde kritik
sağlık problemlerinin önüne geçilebilir.
Görüldüğü gibi nano
teknolojinin hayatımıza kazandıracağı çok sayıda nimet bulunuyor. Bunların
hepsinin kısa süre içinde gerçekleşmesini elbette bekleyemeyiz. Diğer
yandan geliştirme işlemi süresince çalışmaların iyi biçimde kontrol
edilmesi ve adımların planlı şekilde atılması şart. Ünlü bilim kurgu
yazarı Michael Crichton'ın, Prey (Türkçe sürümündeki adı Av) adlı
romanındaki ana tema nano teknoloji. Kitapta nano teknolojinin
geliştirilmesi sonucunda yaşanabilecek aksilikler kaleme alınmış ve
kontrol dışına çıkan çalışmalar sonucunda robotların hızlı şekilde
çoğalarak insanlara karsı bir tehdit oluşturabileceği anlatılıyor.
İnsanlık tarihi de gelecekte ortaya çıkacak tehlikeleri anlatanlarla dolu. Bu konudaki en çarpıcı örnek Unabomber, Gerçek ismi Theodore Kaczynski olan Unabomber, 17 yıl boyunca üniversitelerde bilgisayar ve genetik konularında araştırma yapan bilim adamlarına öncelikli olmak üzere, çeşitli kişilere bombalı paketler gönderip sonunda teknolojik ilerlemenin insanlığı mahvedeceğini anlatan bir manifestoyu New York Times ve diğer önemli yayın organlarında bomba tehdidi ile yayınlatmış biri. Elbette bu görüşe katılan başka kimseler de var. Ama görünen o ki ilerleme her zaman devam etmekte ve bu böyle sürecektir.
Nanobilgisayara
yönelik önemli gelişmeler var
Science dergisinde
yayımlanan iki makale, nanobilgisayarlar konusundaki gelişmeler için bir
umut ışığı oldu. Yapılan araştırmalar, moleküler ölçekli elektronik
uygulamalarını ilk kez 'parça' düzeyinden çıkarıp, çalışabilen 'devre'
düzeyine taşıyor.
Ama 1 trilyon devreyi 1 santimetrekare alana sığdırıp bağlantılarını geliştirmek, çalışırken moleküler yapılarının değişmesini önlemek, bütün bunları hızlı ve ucuz bir biçimde yapmak pek de kolay görünmüyor. Silikon çok küçük boyutlarda detektörler yapmak için ideal, ama umut verici bir madde daha var: Karbon nanotüpler. 1991'de, bir Japon araştırmacı tarafından tesadüfen keşfedilen nanotüpler, içi boş silindir halinde sarılmış karbon atomu yaprakları. Çelikten 10 kat güçlü, 6 kez hafif olan nanotüpler, köprü, uçak ve uzay asansörü yapmaya çok uygun. Tek sorun, laboratuar kaynaklı en uzun nanotüpün 10 milimetre boyunda olması. Nanotüp yataklar ise hemen hiç sürtünüp aşınmıyor, çünkü karbonun bütün kimyasal bağları kullanılıyor. Nano teknoloji lafını ilk olarak bilgisayar oyunlarında duymaya başladık. Bu oyunların çoğu günümüz teknolojisinden nano teknolojiye geçen ulusların bir anda kainata hükmetmeye başlamasını konu alıyordu. Gerçekten de günümüz ordularının nano teknoloji kullanılarak üretilen silahlara sahip bir ordunun karşısında durabilmesi pek mümkün değil gibi görünüyor. Ne de olsa nano teknoloji dünyanın kısıtlı enerji kaynaklarını çok daha efektif olarak kullanma imkanı veriyor. Bu nedenle tüm dünya ulusları en azından şimdilik nano teknoji anlamında yapılan tüm yeni keşifleri birbirleriyle paylaşıyorlar... . Nano değeri, maddenin atomdan önceki son basamağını gösteriyor
Kuantum
bilgisayarları neleri
değiştirebilir?
Silikon bilgisayarlara
alternatif arama çabasında 'Josephson bilişimleri' ve 'Optik anahtarlar'
gibi bazı teknolojiler işlem gücü konusunda büyük gelişmeler vaat
ettiler; fakat teknik engeller bu teknolojilerin sadece teoride kalmasıyla
sonuçlandı. Günümüzde bilim adamları Kuantum mekaniği esaslarına göre
çalışan, bilgisayarlar üzerinde çalışıyorlar. Kuantum bilgisayarları
silikon bilgisayarlara göre birtakım potansiyel üstünlüklere sahip olsa
da, herhangi bir teknolojiyi geliştirmek için geçen zaman, azımsanmayacak
kadar çok. Elektron tüplerden günümüz yongalarına ulaşmak ne kadar zaman
aldıysa, belki çok daha fazlası Kuantum bilgisayarlarının kullanılır hale
gelmesi için harcanacak. Kuantum bilgisayarları silikon bilgisayarlara
rakip olabilir biçiminde bir düşünce şu an için epey uzak tahmin. Ama
Kloroform içindeki hidrojen ve klor atomlarının bizim için hesap yapması
oldukça fantastik
bir düşünce olsa da, bu
mümkün. Kuantum'bilgisayarlarında şu an mümkün olan en basit algoritma
gerçekleşebiliyor, Kuantum bilgisayarlarının ticari ve bilimsel amaçlarla
var olması içinse uzunca bir süre beklememiz gerekebilir.
'
Birlerden Qubit'lere
Kuantum
bilgisayarlarında, günümüzdeki bilgisayarların çalışma prensibi olan
bit, yani 1 ve 0'lar kullanılıyor. Fakat bir farkla, 'Qubits' olarak
bilinen bit Kuantum teorisine göre eş zamanlı biçimde hem 1 hem de O
olabiliyor. Kuantum fizikçileri bu hem 1'i hem de 0"ı aynı anda ifade
edebilme halini Superposition olarak nitelendiriyorlar. Potansiyel
olarak sayısız Superposition bulunması, çok sayıda eşzamanlı işlemin
yapılabilmesi demek. Günümüz bilgisayarlarında en iyi ihtimalle 30 nm
aralığına inebilen transistörlerin yerini, moleküler büyüklüğündeki
Qubit'ler alıyor. Oubit'lerin molekül düzeyinde olması küçük ve yüksek
performanslı bilgisayarların oluşturulabilmesi anlamına geliyor. Günümüz
bilgisayarları, trilyonlarca bayt bilgi içinde bir kelimeyi bir aya
yakın sürede bulabilirken, eşzamanlı işlem yapabilen Kuantum
bilgisayarları bu işi teoride yarım saate indirebilir. Kuantum
bilgisayarları moleküler düzeyde olduğundan bu hesaplamanın sonucunu
almak hesaplamayı yapan oluşum, yani Superposition'ı olumsuz
etkileyebiliyor.
Bilim adamları
Superposition'ı etkilemeden almada manyetik rezonans (MR) tekniğini
kullanıyorlar. Şu an Kuantum bilgisayarlarını silikon yongalarla
karşılaştırmak haksızlık.
PC'Ierimiz saniyede
birkaç milyar işlem yapabilirken Kuantum bilgisayarları için bu rakam
birkaç bin civarında. Fakat Kuantum bilgisayarları alanında sevindirici
gelişmeler de var, Rowland Enstitüsü ve Harvard Üniversitesinden bilim
adamlarının oluşturduğu grup ve Harvard - Smithsonian astrofizik
merkezinden bilim adamlarının oluşturduğu diğer bir gurup bilim adamı
ışığı yavaşlatıp durdurabilmeyi başardılar. Harvard -Smithsonian
astrofizik merkezinden bilim adamları, fotonlar bir gaz bölmesinde
durdurmayı başardılar. Fotonların bu biçimde maniple edilebilmesi Kuantum
bilgisayarda ve bunların fiber optik kablolarla birbirlerine veri
iletiminde kullanılabilmesi oldukça heyecanlandırıcı.
Sonuç
15 sene önce 8 MHz
hızında çalışan PC'Ieri kullanıyorduk ve 3 GHz gibi hızlara ulaşmak
inanılmaz gibi görünüyordu. Acaba 10 sene sonra da o zamanlar 2.4 GHz
PC'Ieri kullanırdık diyerek gelinen noktaya inanamayacak mıyız? Bilim
adamlarının yürüttüğü çalışmalar hiç durmadan devam ediyor. Atomlar
arasındaki bağlar ve bu bağlarda yapılacak değişiklerle ne gibi farklı
sonuçlar elde edilebileceği araştırılıyor. Araştırmalar sonucunda küçük de
olsa sevindirici gelişmeler var ve bu sayede daha büyük adımlar
atılabilecek. Bu değişikliklerin ne zaman gerçekleşeceği bilinmese de
hedef ortada. Dünya genelindeki bu çalışmalara bizlerin seyirci kalmaması,
aksine her alanda olduğu gibi nano teknoloji konusunda da belirli
yatırımların yapılması şart.
Hiçbir yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye / Denizli Ana Sayfa / index /Roket bilimi / E-Mail /CetinBAL/Quantum Teleportation-2 Time Travel Technology /Ziyaretçi Defteri /UFO Technology/Duyuru |