|
Zaman Yolculuğunu
Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkey/Denizli
1- Meditasyon Nedir ?
İnsanların neden
meditasyon yaptığıyla ilgili genelde temel fikir günlük yaşamımız sırasında
devamlı olarak algısal veri girişine maruz kalmamız ve zihinlerimizin daima
düşünme sürecinde aktif olmasıyla ilgilidir. Gazete okuruz, kitaplarla
çalışırız., raporlar yazarız, sohbet ederiz, problem çözeriz vb. şeyler.
Tipik olarak bu normal aktiviteleri yaparken devamlı bir zihinsel yoruma
gireriz, bir çeşit içsel "Benim oyunum" gibi. Genellikle insanlar devamlı
olarak girilen zihinsel düşünce aktivitesinin tümüyle farkında değildirler.
Meditasyon tüm bu aktivitenin yatışmasına izin verir ve bu da sıklıkla
zihnin daha barışçı, sakin ve odaklanmış bir hale gelmesiyle sonuçlanır.
Aslında meditasyon farkındalığın tazelenmesini sağlar.
Meditasyon bir teknik yada pratik sayılabilir. Genellikle bir objeye
konsantrasyonu içerir ve bu bir çiçek, bir mum, bir ses veya kelime veya
solunum olabilir. Zamanla rastgele düşüncelerin sayısı azalma gösterir. Daha
da önemlisi bu düşüncelere bağlanma ve onlarla özdeşleşmenin gittikçe daha
da azalmasıdır. Meditatör bir düşünce serisine yakalanabilir ama bunun
farkında olduğunda dikkatini yine yavaşça konsantrasyon objesine
yöneltebilir. Meditasyon objesiz de olabilir. Örneğin sadece oturmayı
içerebilir.
Meditasyon sırasındaki deneyimler muhtemelen kişiden kişiye kayda değer bir
şekilde değişebilir yada en azından değişik teknikler kullanılması durumunda
bu böyledir. Gevşeme, artmış farkındalık, zihinsel odaklanma ve açıklık ve
bir huzur duygusu meditasyonun en yaygın yan ürünleridir.
Meditasyonun faydalarına dair birçok şey yazılmış olmasına rağmen en iyi
davranış şekli meditasyon yaparken herhangi bir beklentiye sahip olmamaktır.
Pozitif sonuç beklentisine sahip olmak genellikle meditasyon uygulamasında
gereksiz gerginlik yaratır. Meditasyon içinizde olana gittikçe daha
farkında, daha hassas olmayı içerdiğinden kendinizin hoş olmayan yanıyla
yüzleşmek de meditasyonun bir parçası olabilir. Deneyimden bağımsız olarak
meditatör deneyimin ve ona bağlılığın farkında olmalıdır. Sessizlik, zihin
sakinliği, zihinsel berraklık, sevinç veya meditasyonun diğer reklamı
yapılan yararlarını deneyimlemede başarısızlık yanlış uygulama yada kişinin
uygun yada yeterli biçimde konsantre olmamasının işareti değildir. Önemli
olan bireyin sükunet veya sevinci deneyimleyip deneyimlememesi değildir.
Genel olarak önemli kabul edilen kişinin meditasyonda düzenli olması(hergün)
ve meditasyon sırasında objeye konsantre kalmak için fazla zorlamadan makul
bir çaba göstermesidir. Düzenli uygulama ile birey kaçınılmaz şekilde belli
bir meditasyon pratiğinde artmış anlayış ve yeterlilik edinir. Bazıları
konsantrasyon meditasyonunu, gün boyunca bireyin düşünce ve eylemlerinde
sakin ama artmış bir farkındalığı sağlamaya çalıştığı düşüncesel meditasyona
bir ön basamak olarak kullanırlar. Bazıları içinse meditasyon primer olarak
spiritüel bir uygulamadır ve bazı durumlarda meditasyon uygulaması Hinduizm
ve Budizm'de olduğu gibi bir dinsel pratiğe sıkıca bağlıdır.
Meditasyon Hakkında Kısa Bilgi
Meditasyon
bilinci dönüştüren doğrudan bir yöntem veya zihnin doğrudan zihin
üzerinde çalışması olarak tanımlanmıştır ki bu tai chi, yoga ve dans gibi
zihin üzerinde dolaylı yoldan çalışan yöntemlerden farklıdır. Meditasyon
binlerce yıldır huzur ve bilgelik uyandırmak ve geliştirmek için
uygulanmaktadır. 1960’lardan beri batıda meditasyona ilgi arıyor. Şimdi
batıda on binlerce insan her gün meditasyon yapıyor. 1970’ten itibaren
meditasyonla ilgili 1000’in üstünde araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalar
genellikle meditasyonun fizyolojik, psikolojik ve sosyal yararlarını
vurguluyor. Örneğin, araştırmalardan birisi meditasyonun yaşlanma sürecini
yavaşlatmaktaki etkisine değiniyor ve 5 yıl ve daha fazla meditasyon
yapanların kronolojik yaşlarından 12 yaş genç kaldıklarını gösteriyor. Diğer
bir araştırma da meditasyonun gözler kapalı olarak dinlenmekten çok daha
derin bir rahatlama sağladığını ortaya koyuyor. Başka araştırmalar
meditasyonun iş tatminini ve verimliliği arttırdığını, hatta sigara içmeyi
bırakmaya da yardımcı olduğunu gösteriyor!
Derslerde
iki temel meditasyon yöntemi öğreneceğiz: ‘Nefes Farkındalığı’ ve ‘Mettabhavana.’
Nefes Farkındalığı enerjimizi odaklamamıza, huzurlu olmamıza yardımcı olur
ve kendi zihnimizin farkındalığı ve çevremize duyarlılığımızın artmasına
katkıda bulunur. Mettabhavana veya loving-kindness (‘sevgi dolu şefkat’)
meditasyonu benlik değerimizi geliştirir ve diğer insanlara yönelik iyi
niyet ve dostluk duygularımızı teşvik eder. Mettabhavana, tüm yaşamın
değerini ve birbirine olan bağlılığını gerçekten görmemize yardımcı olur. Ek
olarak bazen de sadece oturma pratiği yapma fırsatımız olacak ki bu, kişinin
deneyimlerine ve genel olarak yaşama yönelik açık bir tutum geliştirmesine
katkıda bulunur. Bu meditasyon yöntemleri Budist geleneğinden alınmıştır ama
onları uygulamak ve onlardan yararlanmak için Budist olmanız gerekmiyor
elbette. İşin doğrusu, düzenli meditasyon yapmanın yararları hakkında
konuşmaktan genelde hoşlanmam. Onun yerine insanları kendi deneyimlerinin
etkisine güvenip ona göre karar vermeleri için meditasyonu denemeye davet
ederim. ‘Yararlı mı, işe yarıyor mu, onda özgürlüğün tadı var mı?’ Buyrun
gelip deneyin ve buna kendiniz karar verin.
Her şeyden
önce, meditasyonu önemsemek ve ona özen göstermek gerekir.
O, insanı kendi
merkezine götüren bir yoldur.
Bu yüzden, meditasyona başlamadanÖnce kendinizle ilgili imajınızı
değerlendirmeniz son derece önemlidir. Eğer bir insan cinlere, kötü ruhlara,
şeytana ve cehenneme inanı yorsa, bu inancın doğurduğu korku, panik
suçluluk duygusu gibi durumlar derin meditasyon hallerinde Ortaya çıkabilir
Ama unutmayın ki, bu tür inançlar bir şartlı reflekstir Bunlar tamamen korku
veolumsuzluk doğurmak için bize öğretilmiş, sürekli yinelenerek içimize
işlemiş şeylerdir. Unutmayalım ki, kendi gerçeğimizi kendimiz yaratırız
Meditasyonun başlangıç Aşamalarında, kişinin doğasının pisikolojik ve dini
oluşumu onun meditaktif deneyimine Yansıyabilir inanç sistemleri birden
“gerçeğe” dönüşerek birer hortlak gibi bizi taciz edebilir, Kendi içimize
yönelmeye başlayınca, koşullandırılmış inanç sistemlerimizi de harekete
geçirmeye, bazen de kendimizle ilgili yıllardır taşıdıgımız olumsuz bir
imajı acı verici bir şekilde parçalamaya başlarız. Bu içimizde öyle bir
korku doğurabilir ki sonuçta bilmediğimiz bir melekle gitmektense
“bildiğimiz şeytanla” kalmayı yeğleye biliriz Korku içimizdeki
Tanrı’ya ulaşmamızı engeller. İnsan kendi içsel varlığı üzerğne ciddi
biçimde düşünmeye başlaması, olgunlaşma sürecinde atabileceği en büyük
adımdır Bu adım eski varsayımlarımızı ve inançlarımızı sorgulamaya karar
verdiğimizde çok acı verici bir hale gelebilir. Hepimiz geçmişin kötü
izleriyle dolu, incinmiş, yaralanmış varlıklarız. Sırtımızda taşıdığımız bu
olumsuz yük, Meditasyonla hafifletilebilir, ama bu aynı zamanda bazı çirkin
gerçeklerle yüzleşmeye ve sonra onlardan kurtulma cesaretini göstermeye
hazır olmak demektir. Burada kurtulmak, bildik sınır taşlarının
güvenliğinden ya onlar vasıtasıyla kendimizi başkalarının iradesine teslim
ettiğimiz ve sırladığımız alışkanlıklardan kurtulmak demektir.
Taşıdığınız imaj ne denli sefil edici olur sa olsun sizin tutunmak
istediğiniz imajdır. Bunun nedeni, yanlızca bu imajın size güven verici bir
şekilde bildik gelmesi değil: ama bu imajın, kendinizle ilgili konularda
başkalarını suçlamanıza izin verdiğini bilinçsiz olarak fark etmenizdir.
Kaynak: Shirley Maclaine
Dişarıda hiçbirşey var
GERÇEK
MEDİTASYON
Meditasyon, genelde
sessizce oturmak veya düşünceye dalmak anı olarak tanımlanmaktadır. Gerçek
meditasyon ise bundan çok daha öte bir şeydir. Bu, aklın sakinleştiği ve
sessizleştiği ama buna karşın tamamen uyanık olduğu, "düşüncesiz farkındalık"
diye bilinen derin huzur halidir. Bu, bizi farkındalığın daha yüksek
boyutlarına götüren ve kendi gerçek insani değerlerimizi ortaya çıkaran bir
değişimin sadece başlangıcıdır. Sorun, elbette ki, bu konuma nasıl
geleceğimizdir.
Şimdi siz
hepiniz aydınlanma aldığı zaman içimizde huzur, güzellik, varlığımızın
görkemi ortaya çıkar. Tüm bunların bir okyanusu bulunur. Bunu dışarıda
arayamayız. "Meditatif konum" denen şeyin "içine" girmeliyiz; onu ararsınız,
ondan neşe duyarsınız.
Susadığınız zaman yaptığınız gibi, bir nehire gidersiniz yada bir okyanusa
gidersiniz ve susuzluğunuzu gidermeye çalışırsınız. Ancak, okyanus size
tatlı su bile vermeyebilir. O zaman dışarıya yayılan herhangi birşey nasıl
sizin içinizdeki derinliği verebilir? Onu dışarıda aramaya çalışıyorsunuz ki
bu dışarıda değildir. Bu, bizim içimizdedir, kesinlikle bizim içimizdedir.
Bu çok basittir çünkü bu sizin sahip olduğunuz şeydir. Sizin
erişebileceğiniz uzaklıktadır, sadece oradadır! ...
... Meditasyon yapmaya çalışın. Daha fazla meditasyon yapın böylece o "içsel
benliğe" ulaşırsınız. Ve bu içsel benlik hepimizde varolan büyük mutluluk
okyanusudur. Bu herkesin içsel güzelliğinde akan büyük ışık selidir. Bu
yüzden, ona yaklaşmaya çalışın, benliğinize karşı olan şeyleri reddederek,
(içsel) harekete karşı olanları reddederek içinize doğru gitmelisiniz.
Mediyasyon
HAKKINDA
1. Sinirsel ve
zihinsel yorgunluğun fazla olmadığı, midenin fazla yüklenmediği bir zamanda,
sırt dik, bağdaş kurmuş veya rahat bir vaziyette, sessiz loş bir yerde
oturunuz.
2. Dikkatinizi önünüzdeki bir mumun alevine bakarak toplayınız.
3. Nefes verirken gözlerinizi yavaşça kapayınız. Sessizliği hissediniz.
Sonra nefes alırken gözlerinizi yavaşça açınız. Göz açıp kapama çok yavaş
olmalıdır. Bunu altı kere tekrarlayınız.
4. Gözler kapalı olduğu halde zihninizle nefesi takip ederek normal
ritminizle nefes alıp veriniz. İki kaşın arasında, genizde vs giren nefesin
serinliği, çıkanın sıcaklığını hissediniz. Bunu altı kere tekrarlayınız..
5- Her nefes alışta kutsal tanrısal bir şeyin içinize dolarak
odaklaştığını ,sonra her nefes verişte bu kutsal kalitenin sizden daireler
şeklinde yayılarak yaşam ile birleştiğini düşünün. Bunu 6 kere nefes
şeklinde uygulayın.
6- Zihninizi ve nefesinizi serbest bırakın. Zihninizde uçuşarak
gelen düşünceler varsa izleyiniz. Hiçbir şey yapmayınız.
Bir süre bu akışı izleyiniz. Sonra ilk kelime veya düşünce aklınıza
geldiğinde kutsal titreşimi hatırlayınız. Bu düşünce akışının her başladığı
an yavaşça kutsal titreşimi çağırınız.
Bu 15-20 dakika sürebilir.
7-Kutsal titreşimi düşünceyle durdurunuz. Karanlıkta gözler kapalı 2 dakika
bekleyiniz. Sonra gözlerinizi açınız.
Kutsal titreşim OOOM dur. UUUM şeklinde telaffuz edilir. Derin ve genizden
gelen bir sesle uygulanır. O harfi sonsuz hayatı m ise huzur verici koruyucu
ana gücü simgeler. Başınızı beyaz küre olarak hayal edin. Dikkatinizi bu
kürenin ortasında toplayınız. Boynun arka tarafına doğru küre içinde yarım
parmak büyüklüğünde bir organ düşünün.
Benliğin fizik ve psişik seviyelerindeki şuurluluk merkezinizin
burası olduğunu ve bu noktadan her tarafa sinirsel bağlantılarının olduğunu
hayal ediniz. Sanki bütün benliğiniz orada imiş gibi kendinizi o noktanın
yerine koyup onun açısından bakınız. Beyaz ışıktan şerarelerin bu noktadan
beyaz kürenin çeperlerine doğru yayıldığını düşününüz. Bütün bunları
kendinizi sıkmadan yapınız.
Meditasyon
yoga\'nın ayrılmaz bir parçasıdır...
Meditasyon kişisel
bir ruhsal gelişim çalışması olduğuna göre etki ve faydaları kişiye göre
değişir ancak bu, meditasyon üzerine bazı genellemeler yapılmasını
engellemez.
Meditasyon, duyulardan kaynaklanan düşüncelerin artık söz konusu olmadığı
bir bilinç durumudur. Bu durumda zihinde, bir amaca yönelik olarak sürekli
bir akım meydana gelir. Bu durumda zihinde tek bir dalga oluşur. .
Meditasyon,düşüncenin konsantrasyon konusunda doğru ve düzenli akışıdır.
Konsantrasyonun hemen arkasından ortaya çıkan haldir, yogik skalada yedinci
dereceye ulaşmadır.
Meditasyon,insanı yaşarken ölümsüzlüğe, yani ebedi mutluluğa ulaştıran tek
araçtır. Bu ebedi mutluluk tam anlamı ile ruhsal özgürlük halidir ki ; bu
hale ulaşan varlık için artık süphe,kuruntu ve dünyasal dertler ortadan
kalkmıştır. Bu duruma ulaşmış kişinin karması ile tüm bağları tek tek kopar.
Meditasyon,öz benliğin gıdasıdır. Nasıl bedensel varlığımızın günün belirli
saatlerinde maddi gıdaya ihtiyacı bulunuyor ve bunu titizlikle
karşılıyorsak,aynı şekilde ruhsal varlığımızın da günün belirli saatlerinde
bu ruhsal gıdaya ihtiyacı vardır.
Düzenli uygulanan bir meditasyon çalışması, insana sezgisel bilgi yolunu
açar, zihin sakin ve istikrarlı bir hal alır. Kozmik bilinç ile birleşme
yüce hali içerisinde, evrensel bilgi ile bağlantı kurulur.
Gerçek huzura kavuşmanın yolu meditasyondur. Gerçekte meditasyon sırasında
zihnini kontrol altına alamış bir kişi öz benliğine ait bilgiye ulaşır.
Meditasyonun vermiş olduğu huzur ve sükuneti tadmamış bir kişinin
mutluluğundan nasıl söz edilebilir?….
Meditasyonun ateşi, her türlü alt seviye dürtülerini yok edip ; insanı,
doğrudan doğruya sonsuz özgürlüğü getirecek öze sahip yüce bilgiye
ulaştıracaktır.
Yoga ve
basamakları....
Sonuçta yoga
bütünleşmek demektir. Bu, bir taraftan vücudun, zihnin ve ruhun mükemmel
uyumu bütünleşmesi, diğer tarafından kişisel ruhun evrensel ruhla
bütünleşmesi,teması anlamına gelir.
Prof.Dr.Akif MANAF (Ph.D.Yoga Master)
Yaşamın Temel Gereksinimi
Hareket etmek yaşamın temel gereksinimlerindendir. Solumak, su içmek, yemek
yemek gibi. Sağlıklı bir yaşamın olmazsa olmazlarındandır.
Hareket etmek genel anlamda fiziksel, metabolik, ruhsal ve diğer sağlık
açısından gerekli durumlar tüm durumlar için büyük öneme sahiptir.
Hareket etmenin bir çok çeşidi var. Yürümek, koşmak, değişik sportif
etkinlikler ve özellikle sıkça kullanılan tabiriyle kültür – fizik
hareketleri tüm egzersizler hareket etmenin çeşitleri olarak sıralanır.
Sabit bir şekilde durmanın ve uyumanın dışında aslında hep yaşamda hareket
halindeyiz. Hatta gerçek anlamdaki hareketsizliğimiz kalbimizin durduğu ve
artık vücudumuz organlarınında işlevlerini yitirdikleri ölüm hadisesiyle
gerçekleşmektedir. Çünkü bizler uykuda olduğumuzda bile müthiş ve muhteşem
olaylar gerçekleşmektedir vücudumuzda.
Aslında gerçek gereksinim
Hareket etmeyle vücudumuzda atıl durumda bıraktığımız ve büyük farklılıklar
gösteren gizli güçleri de çalıştırmaya başlamış oluruz. Bu gizli güçlerin
sınırları çok geniştir. Bu yüzden her olimpiyat şampiyonasında hiç
kırılamayacak sanılan dünya rekorları daha iyi derecelere yerlerini bırakmak
zorunda kalmaktadırlar. Tüm dereceler insanın gelişimi ve olumlu değişimi
ile hep kırılacaklardır. Bu; sınırsız potansiyel gelişiminin, insanın gizli
kalmış güçlerinin açığa çıkmasının bir sonucudur.
Hareket etmeyle kalp atışlarımızı ve dolaşım sistemimizi hızlandırmaktayız.
Kalp atışlarımızın ve kan dolaşımımızın ve hızlanması ile daha sık ve derin
nefes alıp vermeye başlamaktayız. Nefes alıp vermemiz ve böylece kanımızı
oksijenlendirmemiz yaşam için asıl gerçek gereksinimimizdir. Çünkü
oksijenlenmemiş bir kan dolaşımı vücudun hiçbir organının ihtiyacına cevap
veremez . Kirli benzin nasıl otomobilimizin karbüratörünü tıkar, çalışmasını
ve performansını olumsuz yönde etkilerse kirli kanımız da tüm hastalıkların
oluşması için en önemli zemini oluşturur. Kalp ve damar hastalıkları,
anksiyete, depresyon gibi ruhsal hastalıklar, metobolik kronik zihinsel
birçok hastalıklar doku ve organlarımızın oksijensiz kalmasının bir sonucu
olarak ortaya çıkarlar.
Yaşamın temel gereksinimi olarak nitelediğimiz egzersiz aslında gerçek
gereksinimiz olan kanımızın oksijenlenmesini sağlaması açısından daha çok
ikincil öneme sahiptir. Çünkü vücudumuzu oksijenlendirmemiz sadece eksersize
bağlıda değildir. Oturduğumuz veya uzandığımız herhangi bir yerde de doğru
nefes alıp vermeyle bunu gerçekleştirebiliriz.
İşte tam bu özelliklerle yani hem hareketlerle ve hem de oturduğumuz yerde
nefes alma teknikleriyle yoga, mükemmel sağlığa oldukça önemli katkılar
sağlamaktadır.
Yoga Nedir ?
Yoga sanskritçe bir sözcüktür. Birlik ve bir olma anlamını taşır. İçsel
olarak parçalanmış kişiliğin karşıtı olarak kendisiyle ve çevresiyle
bütünleşmiş bir kişiliği tanımlar.
Yoga bir sanat ve bilim olarak kişinin tam olan bir bilinç düzeyiyle
yaşamasına önemli katkılar sağlar. Yoga bir din değildir. Bir tarikat veya
Hintlilerin dini inanışı gibi bazı yanlış değerlendirmelere maruz
kalabilmektedir. Buda yoganın yeteri kadar bazı kesimlerce tanınamasından
veya önyargı ile ona yaklaşmasından kaynaklanıyor olabilir. Yada günümüzde
olduğu gibi yoganın gerçek halinden meydana gelmemiş ama onu taklit etme
cüretini gösteren yapay ve tamamen ticari yanlış uygulamalardan da gelişmiş
olabilir.
Yoga sadece birkaç değişik egzersiz hareketlerinden veya nefes alma
yöntemlerinden ibaret değildir. Kendine göre apayrı bir yaşam felsefesini ve
yaşamın her şeyini farklı değerlendirişiyle de önemli ayrıcalıklar taşır.
Burada özellikle mükemmel sağlığa olan katkısını ön planda değerlendirmemiz
gerektiğine inanıyorum. Yaşam felsefesini ve tüm yoga hareketlerini
faydalarıyla birlikte anlatmak ayrı bir kitap konusu olacak genişliktedir
Dünya İnsanlığının Ortak Paydası
Yoga sadece Hindistan’a özel değildir. Yoga ve meditasyona ait bilgilere
amerikan Kızılderilileri, eski İskandinav Göktürkleri, eski Mısır, Babil,
Roma, Çin ve daha pek çok kültürlerde rastlanılabilmektedir.
Yoga çalışmalarına ait ilk bulgular: MÖ 1200-3000 yılları arasına rastlar.
Eski şehirler olan Mojendro- Daro ((kuzey Hindistan’da) ve Harappa (şu anda
Pakistan sınırları içinde) bölgelerinde yapılan arkeolojik kazılarda yoga
pozları vermiş kişiler taşlara kazınmış halde bulunmuşlardır.
Yoga ile ilgili bilgilere bir çok kaynaktan ulaşıla bilinir.Yaklaşık iki üç
bin yıl kadar önce ilk kez Patanjali tarafından yoga ile ilgili bilgiler çok
kısa bir şekilde Yoga-Sutra kitabında anlatılmıştır.Yoga ile ilgili ilk
yazılı metinler burada insanlığın hizmetine sunulurken anlaşılması kolay ve
özet bir halde özellikle sunulmaya çalışılmıştır.Ayrıntıların önemli
olduğunu kabul etmekle birlikte bizimde amacımız insanların yaşamlarında
kolayca uygulayıp faydalarını deneyimleyebilecekleri bir şekilde yoga
hakkında bilgi vermek.
Yoga ‘nın Basamakları
Yoga; yoga-sutra kitabında sekiz basamaklı bir yol olarak anlatılmıştır.Bu
basama klar şunlardır :
1-Yama-Negatiflerden arınma
2-Niyama- Pozitifleri güçlendirme
3-Asana- duruş,vücut çalışmaları
4-Paranayama- nefes ve bioenerji egzersizleri
5-Pratyahara- Astral,çakra çalışmaları
6-Dharna- konsantrasyon çalışmaları
7-Dhyana- meditasyon çalışmaları
8-Samadhi- Trans ve evrenle bütünlük sağlama
Bu basamaklarda binlerce egzersizler vardır.Bu egzersizler zamanla farklı
kişiler tarafından farklı isimlerle adlandırılarak birçok değişik yoga ismi
ortaya çıkmıştır.Bu egzersizleri kullanıp sonra kendi isimlerini vererek
değişik yoga yöntemleri çıkardıklarını ifade eden bazı insanlar maalesef
bugün çalışmalarını gösterişi de ön plana yerleştirerek
yapmaktadırlar.Bunu;bir bakıma gerçeklerle yüzleşmekten korkan ve daha çok
ticari düşünen bazı şarlatanların yaptığına tanık olmak mümkündür.Bu
gelişmelerden yoga’ya ilgi duyan herkesin haberdar olması gerektiğini
düşünüyorum.Hiçbir düşünce insanımızın sağlığını kullanarak bundan haksız
yere çıkar elde etmeyi haklı gösteremez.Ama şuda bir gerçektir ki henüz
insanımız batı toplumlarında olan bilinç düzeyine ulaşamamıştır.Bu yeterli
olmayan bilinç düzeyi onun sağlığıma kavuşayım derken bunu fırsat bilenler
için tuzağa düşmesine neden olabilmektedir.Bu yüzden herkesin mutlaka
kendisine bir sağlık danışmanı seçmesi gerekmektedir.Her hastalık durumunda
danışacağı fikrini alacağı bir doktoru olmalıdır.Dikkat edilirse tüm önemli
siyasilerin ,iş adamlarının , devlet adamlarımızın hepsinin sağlık danışmanı
vardır.Bu kitabı okuyan herkesin bir sağlık danışmanı edinmeye hakkı
olduğuna inanıyorum.Sağlığını önemseyen herkes buna fazlasıyla layıktır.
Meditasyon
için gerekli genel şartlar :
Hergün
düzenli olarak belirli saatlerde disiplinli bir şekilde çalışılmalıdır. En
uygun zaman 03.30-05.30 arasıdır.
Meditasyon için, sessiz, temiz havalı sade bir ortam hazırlanmalıdır.
Temizlenmiş, arınmış bir beden şarttır.
Belli bir yeri seçilip genellikle aynı yerde yapılmalıdır.
Meditasyon
çeşitleri:
Binlerce çeşit
meditasyon yöntemi vardır, ancak sık rastlanan meditasyon şekilleri
şunlardır ;
Belli bir objeye konsantre olunarak yapılan meditasyon.
Belli bir mantranın tekrarı ile uygulanan meditasyon
Ses, müzik, tını meditasyonu
Raja Yoga meditasyonu
Laya yoga meditasyonu
mantra ( ezoterik ses tınısı)ile yapılan meditasyon
Yantra ( Ezoterik diagramlar) ile yapılan meditasyon.
Çakra meditasyonu.
Tantrik (Maithuna) meditasyonu.
Mandala meditasyonu
Daha sayısız tekniği eklemek mümkündür.
Meditasyonda fiziksel bazı engeller :
Gereksiz yere
devamlı yer değiştirme, sabit oturamama
Disipline olamama
Bedene olan aşırı bağımlılık,
Maddeye olan aşırı bağımlılık
Çeşitli hastalıklar
Tartışmacı kişilik
Elverişsiz çevre
Bazı arkadaşlar
Egoizm
Aşırı cinsel v.s. dürtüler, zaaflar
Oburluk
Açlık
Düzensizlik
Gereksiz el, kol hareketleri
Uygulama kurallarına uymama
Çok konuşma, dile hakim olamama
Sosyal statü
Alkol
Sigara
Her türlü uyuşturucu veya uyarıcılar
Meditasyonda zihinsel engeller:
Öfke
Kötümserlik
Şüphecilik
Rüyalar
Korkular
Kararsızlık, sebatsızlık.
Şuuraltı etkileri
Hüzün
Kindarlık
Sabırsızlık
Kıskançlık
Hatıralar
Zihinsel tartışmalar.
Önyargılılar,
Hoşgörüsüzlük,
Bağnaz inançlar
Sonuç olarak denebilir ki;
Meditaston varlığı huzura ulaştıran en güzel yoldur, çünkü kişi hiç bir dış
etki olmaksızın, huzuru bizzat tadar ve yaşar.
Tüm dünyasal dert, stres, acı sebeplerinin kaynağına ulaşılarak onları yok
eder.
İnsana herşeyi görmeyi öğretir; evrenle bütün olma duygusunu verir.
Meditasyon, zihin kapısını sezgisel bilgiye açar , saklı olan birçok kişisel
gücün ortaya çıkmasına zemin hazırlar.
Meditasyon,
Gevşeme, Düşünme, Konsantrasyon veya Kendi Kendine Hipnoz\'dan nasıl
farklıdır?
Gevşeme:
Meditasyonun doğal bir yan ürünüdür. Gevşeme birçok şekilde olabilir. Sıcak
bir banyo almak veya rahat bir koltukta oturup televizyon seyretmek gibi.
Meditasyon, farkındalığın ne yaptığının tümüyle farkında olunduğu aktif bir
süreçtir. Düşünce sürecini aşma girişimindedir; halbuki gevşemenin pekçok
formu hala düşünce sürecinin içindedir. Meditasyon bedenin gevşemesine izin
verir ve zihinsel ve fiziksel olarak stresin etkilerini pasif gevşemeye göre
potansiyel olarak çok daha büyük bir dereceye kadar dengeleyebilir.
Düşünme: Düşünceler oluşma sürecinde genelde enerji tüketirler. Devamlı
düşüncesel aktivite özellikle de rastgele şekilde olursa zihni yorabilir ve
baş ağrısına bile neden olabilir. Meditasyon düşüncesel aktivitenin bu kaba
düzeyini aşmayı dener. Düzenli pratikle bireyler düşüncelerinin kendileri
olmadığını ve düşünceden bağımsız bir farkındalığın var olduğunun farkına
varırlar. Descartes ("Düşünüyorum öyleyse varım.") açıkçası düzenli bir
meditatör değildi!
Konsantrasyon: Meditasyon konsantrasyonla başlar ama ilk konsantrasyon
periyodundan sonra düşünce aktivitesi azalır ve farkındalığı odaklanmış
halde tutmak daha kendiliğinden hale gelir. Bu noktada kişi konsantrasyon
objesiyle çalışmaya devam edebilir yada etmeyebilir.
Kendi-Kendine Hipnoz: Meditasyon gibi en azından bir ilk obje konsantrasyonu
periyodu içerir. Ancak hipnozda birey farkındalığını burada ve şimdi tutmaya
yada süreçte bilinçli kalmaya çalışmaz. Onun yerine aslında bir çeşit
yarı-bilinçli trans haline girer.
Farklı
Meditasyon Teknikleri Nelerdir?
Meditasyon, genelde
zihnimizde süregelen rastgele düşünce aktivitesinin ötesinde dikkatimizi
yöneltip konsantre olduğumuz birşey içerir. Bu katı bir nesne veya bir
resim, bir mantra, solunum yada yönlendirilmiş imgeleme olabilir. Kullanılan
tipik nesneler bir mum alevi veya bir çiçek olabilir. Bazıları resimler
kullanabilir, bu bir mandala (yüksek derecede renklendirilmiş simetrik
resim) veya yüksek bir meditasyon durumundaki bir spiritüel öğretmen
olabilir.
Mantralar akıcı, meditatif nitelikte seslerdir ve yüksek sesle veya içten
tekrarlanabilir.
Yönlendirilmiş imgeleme kişinin meditasyon durumuna gelmesine yardımcı
olabilir. Aynı zamanda imgeleme meditasyon durumuna eriştikten sonra çeşitli
sonuçlar oluşturmak için de kullanılabilir.
Meditasyonla Dinler İlişkili midir?
Meditasyon, doğu
dinlerinde Tanrı ile yada bireyin yüksek benliğiyle teması için temel bir
pratik olmuştur ve olmaya devam etmektedir. Hristiyanlıkta da meditasyonu
çağrıştıran şeyler vardır. İncilde geçen "Göklerin krallığı içimizdedir."
ifadesi gibi. Kiliseler de meditatif bir ortama sahiptir.
Meditasyon, içimizdeki barışçı, sakin, canlandırıcı ve anlamlı bir şeyle
teması sağlar. Bireyin bunu "Tanrı", "Ruh", "İç Çocuk", "Teta - Dalga
Aktivitesi", "Barış" veya "Sessizlik" olarak adlandırması çok önemli
değildir. O oradadır ve kişi inancına bağlı olmaksızın ondan yararlanabilir.
Dünyadaki insanların çoğu zaten meditasyon yapmıştır. Düşüncelerinizin
yatışmasına izin vererek gevşemiş bir halde güzel bir gün batımını
seyrediyorsanız bu meditasyona yakın bir şeydir. Eğer bir süre kitap
okuduktan sonra onu bir kenara koyup bir ara verirseniz ve düşünmeden sadece
birkaç dakika huzurlu ve sessiz biçimde oturursanız bu da meditasyona
yakındır.
Meditasyon
için Günün En Uygun Zamanı Hangisidir?
Meditasyon her
zaman faydalı olmakla birlikte meditasyon yapan çoğu insan sabahın erken
saatlerinin meditasyon yapmak için en iyi zaman olduğu konusunda fikir
birliğine varmaktadır. Bunun kısmen nedeni olarakta erken saatlerde günlük
yaşam karmaşasının henüz başlamamış olması bu nedenle de bir meditasyon
ortamı yaratmanın daha kolay olduğu söylenmektedir. Sabah erken meditasyon
yapmak meditasyonun enerji ve huzurunun bir kısmını günlük aktivitelerimize
taşıma fırsatı da verir. Birçok insan akşam yemeğinden önce ve gece geç
saatlerde de meditasyon yapar. Diğer bazıları öğlen meditasyon yapar. Bu
zamanlarda kısa bir meditasyon bireyin birikmiş iş - günü stresini atmasına
ve sonraki aktiviteler için tazelenmesini sağlar. Göz önüne alınması gereken
önemli bir nokta günlük planın ne zaman meditasyona izin vereceğidir. Günün
belli bir zamanının meditasyon için ayrılması düzenliliği sağlamaya yardımcı
olur.
MEDİTASYON
Çakralar ve Enerji Kanalları
Her insanın içinde, dışarıdaki fiziksel dünyayı yorumlayan bir sinir ağı ve
duyusal organlar mevcuttur. Aynı zamanda, içimizde, fiziksel, zihinsel,
duygusal ve ruhsal varlığımızı gözeten üç kanal(nadi) ve yedi enerji
merkezinin(çakra) yeraldığı gizli bir beden bulunmaktadır.
Yedi çakranın herbirinin birçok ruhani niteliği vardır. Bu nitelikler,
içimizde hiç zarar görmemiş olarak yer alırlar, ve kendilerini çoğunlukla
ortaya çıkarmamalarına rağmen asla yok edilemezler. Kundalini uyandığı
zaman, bu nitelikler kendiliğinden ortaya çıkmaya ve yaşamımız içinde
kendilerini ifade etmeye başlarlar. Böylece, düzenli meditasyon ile,
otomatik olarak çok dinamik, yaratıcı, güven dolu ve aynı zamanda alçak
gönüllü, sevecen ve şefkatli oluruz. Bu, Kundalini yükselmeye ve
çakralarımızı beslemeye başladığı zaman kendiliğinden gelişmeye başlayan bir
süreçtir.
Meditasyon
Meditasyon, genelde sessizce oturmak veya düşünceye dalmak anı olarak
tanımlanmaktadır. Gerçek meditasyonise bundan çok daha öte birşeydir. Bu,
aklın sakinleştiği ve sessizleştiğiama buna karşın tamamen uyanık olduğu,
"düşüncesiz farkındalık" diye bilinen derin huzur halidir. Bu, bizi
farkındalığın daha yüksek boyutlarına götüren ve kendi gerçek insani
değerlerimizi ortaya çıkaran bir değişimin sadece başlangıcıdır. Sorun,
elbette ki, bu konuma nasıl geleceğimizdir.
Süreç
Her insanın içinde, 3 kanal ve 7 enerji merkezinden meydana gelen bir gizli
beden mevcuttur. Bu gizli bedenin kökünde, Sanskritçe'de kundalini diye
adlandırılan, yaratıcı, koruyucu ve besleyici bir güç, uyur vaziyette
bulunmaktadır. Bu güç bizim yaratandan gelen enerjimizdir. Bu güç içimizde
uyandırıldığı zaman, bilincimiz ruhumuzla birleşir ve enerji merkezlerimiz
aydınlanır. Aydınlanma sırasında, Kundalini hızla enerji merkezleri (çakralar)
boyunca yükselir ve bilincimizi yedinci merkeze, "bin yapraklı
nilüferçiçeği'ne, çıkartır. İşte huzur ve mutluluk dolu farkındalığı
deneyimlediğimiz yer burasıdır.
Meditasyon Nedir?
Meditasyon, bir şey üzerinde derin ve kapsamlı bir
şekilde düşünmek demektir. Bir şeyin asıl gerçeğine kavuşmak amaç ve
umuduyla, zihne dolan gereksiz fikirleri geri göndererek, o anda cevap
beklenen sorunun açıklığa kavuşturulmasına çalışmaktır. Daha da açacak
olursak insanın asıl ruhsal benliğiyle irtibata girmesidir. Asıl hedeflenen
amaç budur... Ancak her zaman bu amaç gerçekleşmez...
Bu uygulama metodunun Hint Dinleri'ndeki ibadetlerin önemli bir kısmını
teşkil ettiği söylenirse de, sadece Hint Dinleri ile kısıtlı kalmamıştır.
Söz konusu teknikler birçok toplum tarafından kendi dinsel ve geleneksel
anlayışlarına uyarlanarak kullanılmıştır. Meditasyon esnasındaki düşünme
eylemi eforsuz bir eylem olarak tanımlanır... Kendiliğinden bir akış içinde,
belli bir ilham alınarak yeni şeyler öğrenme ve kavrama imkanı
sağlanabilir... Konunun bu yönü, çalışmanın sonuçlarıyla ilgili püf
noktasını oluşturur.
Arzu edilmeyen sonuçlarla karşılaşılıp karşılaşılamayacağını belirleyen
nokta işte burasıdır. Bu noktada deneyimcinin ruhsal kültürünün ve teorik
bilgi düzeyinin çok yüksek olması gerekir...
Bu konuya tekrar döneceğiz...
Meditasyon esnasında zihin ve beden serbest tutulur. Düşünce bir an için,
kendi konusunun dışına çıkma eylemi gösterirse, aklın müdahalesi ile
sükûneti yitirmeden yeniden ilk konuya geri dönülür.
Burada esas olan: Sükunet içinde kalabilmek ve konuyla ilgili sezgileri
alabilmektir...
Tufan öncesi uygarlıklardan olan Atlantis ve Mu Uygarlıkları'ndan tutun,
eski Kristof Kolomb öncesi uygarlıklarından olan Aztek, İnka, Mayalar'a...
Avusturalya yerlilerinden, Afrika Kabileleri'ne... Ve oradan da Avrupa ve
Asya'daki toplumlara varıncaya kadar dünyanın hemen her yerinde kısmen
metodları değiştirilerek ama temel metot aynı kalmak üzere, yaklaşık 100
civarında meditasyon yapma çeşidi vardır.
İslamiyet'in, Tasavvufi çalışmalarında ve özellikle de Sufi ekollerinde
meditasyondan yararlanabilmek için, çok kapsamlı ve çok değişik teknikler
geliştirilmiştir.
Bireylerin belli sırlara kavuşabilmelerine yardımcı olabilmek için bir
zamanlar kullanılan bu teknikler, Sufi Okulları'nda, eğitilmekte olan
öğrencinin üzerinde son derece yararlı sonuçlar meydana getirebiliyordu.
Diğer toplumların inisiyatik gizli yani batini çalışmalarında olduğu gibi
gerçekten de, bu teknikler Sufi Okulları'nda, bireyi özgür bir hale
getirerek, bireyin kendisiyle, asıl benliği arasındaki köprüyü kurmasına
yardım ediyordu.
Ancak burada göz ardı edilmemesi gereken çok önemli bir püf noktası vardır:
O dönemlerde uygulanan bu teknikler, bireyin içsel gelişmesinde, sırlara
kavuşmasında ya da günümüz anlayışıyla ifade edecek olursak; "kendini
tanıması" ve "kendini bilmesi" yolunda yapılan çalışmalarından sadece bir
tanesiydi... Meditasyonla birlikte uygulanan ve birbirini tamamlayan başka
çalışmalar da vardı.
Ancak şunu kesin olarak ifade etmemiz gerekir ki, o dönemlerdeki bu başarılı
çalışmaların yürütüldüğü zamanlarda bile, bu çalışmalardan zarar görenler
olmuştur. Ancak konunun bu yönü üzerinde yurdumuzda çok az durulmuştur...
Konuyu biraz açalım...
Bu tekniklerin son derece dikkatli uygulanması gerektiğini çok iyi bilen o
devrin mürşitleri, müritlerini sürekli olarak kontrol ederlerdi... Zikir
çalışmalarına hangi öğrencinin ne zaman başlaması gerektiğini, ne kadar süre
ile günde kaç defa uygulaması gerektiğini ve bu zikir çalışmasında hangi
öğrencinin hangi mantrayı kullanacağını büyük bir titizlikle belirlerlerdi.
Zaman zaman tehlikeli bir gelişme fark ettikleri an, belli bir süre, o
öğrenciye zikir çalışması derhal bıraktırılırdı. Hatta uygun görmedikleri
bazı öğrencilerine hiç bir zaman zikir çalışmaları yaptırılmazdı.
Eski devirlerdeki bütün toplumlar, konunun ciddiyeti üzerinde ve
doğurabileceği arzu edilmeyen sonuçlarla öğrencilerin karşılaşmamaları için
büyük bir titizlikle durmuşlardır.
Örneğin Buda, öğretisini çevresine aktarırken; anlayışta, düşünmede,
konuşmada, davranış biçimlerinde, geçim düzeninde, manevi çabada,
konsantrasyonda ve son olarak da meditasyonda yapılabilecek yanlışlıklara
insanların dikkatlerini çekmiştir.
Temeli aynı olmakla beraber, birbirinden oldukça farklı yaklaşık 100
civarında meditasyon tekniklerinin bulunduğundan sözetmiştik. Bunlardan
belli bir bölümü zikre dayalı tekniklerdir. Yani seçilen bir kelime ya da
cümlenin meditasyon esnasında tekrar edilmesi prensibine dayanır... Sufiler
de böyle bir teknik kullanmıştır.
Sufi Okulları'nda Allah'ın isimleri, en çok kullanılan temel mantralardandı.
"La ilahe illallah", "Ya hay" gibi mantralar; Sufi Dervişleri'nce en fazla
kullanılan, tercih edilen zikirlerdi. Sufiler genellikle bir merkez
etrafında daire şeklinde halkla oluştururlar; bazen oturarak, bazen ayakta
ritmik hareketlerle toplu halde bu zikir çalışmalarını gerçekleştirirlerdi.
Sufilerin uygulamış oldukları zikir çalışmalarının başlıca iki şekli vardı:
Zikr-i Cehri dedikleri yüksek sesle uyguladıkları ve Zikr-i Kalb-i dedikleri
alçak sesle veya tamamen sessiz içten söyleyerek uyguladıkları olmak
üzere... Başlarındaki gerçekten bilgili ve konusunun ehli olan
mürşitleritleriyle birçok Sufi Okulları, uzun yıllar çok başarılı sonuçların
elde edildiği çalışmalarını sürdürmüşlerdi...
Fakat zamanla, işle - batınilikle meşgul olunan bu yerler, özelliklerini
kaybetmeye ve dejenere olmaya başladılar. Belli bir süre sonra ise, tamamen
dışla uğraşan yerler haline gelince de fonksiyonlarını artık göremez bir
hale dönüşmüşlerdir.
Günümüzde artık böyle tarikatlar yok. Günümüzdekiler tamamen şeriatçı
kisveleriyle batini hiç bir çalışma yapmaksızın siyasetle meşgul olmayı
tercih etmişlerdir... Günümüzdeki bu şeriatçı tarikatlar, Sufiler'in etkin
oldukları dönemde de vardı ve Sufilerle mücadele içindeydiler. Hatta
Sufileri din dışı kişiler olarak göstermekteydiler. Günümüzde hala bu
şeriatçı tarikatlar, geçmişte yapılan o batini çalışmaları şiddetle
eleştirmeye ve karalamaya devam etmektedirler. Bu nedenle günümüzdeki
şeriatçi tarikatlarla o devirdeki Sufi-ler'in karıştırılmaması gerekir.
Sufiler batini bir gruptu... Daha sonraları onların da belli bir kısmı
dejenere olarak şeriatçı bir kisveye bürünmüş olabilirler... Ancak o devirde
durum farklıydı... Bu iki meselenin birbirine karıştırılmaması gerektiğini
hatırlatmayı, kendime tarihi bir borç biliyorum.
Tekrar konumuza dönelim...
O ilk dönemlerindeki başarılı çalışmaların yürütüldüğü dönemlerde bile,
zikir çalışmaları sırasında zihinsel dengesi bozulan bir çok öğrenci
olmuştur... Bunlara yolun mecnunları ismi verilmiştir. Her Sufi Ekolü'nün
mecnunları vardır. Bu neden böyle olmuştur... İşte zaten bunu ortaya
çıkartmaya çalışıyoruz...
Şimdi geçmişteki uygulamaları bir kenara bırakarak, günümüzdeki meditasyon
uygulamaların insanlar üzerinde meydana getirebileceği olumlu ve olumsuz
etkilere kısaca bir göz atalım.
Uygun bir teknik seçildiği taktirde meditasyonun insanlar üzerinde
sağlayabileceği olumlu etkileri maddeler halinde şu şekilde sıralayabiliriz:
1- Vücut ve beyin üzerinde bir rahatlama etkisi.
2- Sinir sisteminin gerginlikten kurtularak daha dengeli bir zihinsel
yapının oluşmasıyla, yaşam içinde karşılaşılan zorluklara dayanabilme ve bu
zorlukların üstesinden gelme yeteneğinin gelişmesi.
3- Zihinsel ve fiziksel enerjinin artışı.
4- Sezgilerin kuvvetlenmesi ve içe doğuş tarzında bir takım bilgilerin
kendiliğinden elde edilmesi...
Evet... Bunlar muhtemel olumlu etkiler olarak sıralanabilir...
Ayrıca düzenli olarak meditasyon uygulayan kişinin uykuya olan ihtiyacında
bir azalma görülür ve daha az uyuyarak yaşamım sürdürebilir. Ancak şurası da
bir gerçektir ki, herkesde meditasyon aynı etkiyi meydana getirmez.
Aynı metot bir kimsede gerek zihinsel, gerekse fiziksel yönde son derece
olumlu gelişmelere sebebiyet verirken, yine aynı metod bir başka kimsede çok
ciddi zihinsel bozukluklara sebebiyet de verebilir.
Günümüzde bunun hatırı sayılır derecede örnekleriyle karşılaşılmıştır. Bunun
en büyük sebebi herkesin kendisine has farklı psişik ve fizyolojik bir
bünyeye sahip olmasından dolayıdır. Bu nedenle her meditasyon tekniği
herkesde aynı sonucu vermez.
Meditasyondan yararlanabilmek için herkesin bünyesine en uygun tekniği
seçmesi şarttır.
Bu tekniğin seçilme işlemi, meditasyonu yapacak birey tarafından
yapılamıyorsa, bu seçimin meditasyonu uygulatacak kişiler tarafından
yapılması gerekir. Bilgi ve deneyimi bu seçimi yapmaya yeterli olmayanların
bu işe kalkışmaları, son derece ciddi sorunların yaşanmasına sebebiyet
verebilir.
En riskli çalışmalar ise, belirli kelimelerin tekrar edildiği mantraya
dayalı metodların uygulandığı tekniklerdir.
Mantraya dayalı bir tekniğin uygulanmasında en fazla dikkat edilmesi gereken
nokta, mantra olarak kullanılacak kelimenin titreşimsel yapısıyla, o
mantrayı kullanacak kişinin psişik yapısının uyum içinde olup olmadığının
tespit edilmesidir.
Bu seçim işini yapacak kişinin Duyular Dışı Algılamaları'nın son derece
gelişmiş olması gerekir. En azından bir durugörü yeteneğinin olması
şarttır...
Bir zamanlar bu seçim işlerini gerçekleştirebilecek düzeyde öğretmenler
mevcuttu, ancak günümüzde tamamen ticari bir boyutta ele alınan yerlerde bu
seçimin ne derecede yapılabildiği ayrı bir tartışma konusudur. Konunun
ciddiyeti özellikle devlet yetkililerimiz tarafından biliniyor olsaydı,
zannediyorum ki, bu tür rastgele uygulamalara belirli bir disiplin
getirirlerdi. Bu, aynen tıp konusunda yeterli bilgi sahibi olmayan bir
kimseye, beyin ameliyatını yaptırmak kadar tehlikelidir.
Diyelim ki, kişinin psişik yapısıyla doğru bir mantra tespit edilebildi. Ve
bu mantrayla çalışılmaya başlandı... Risk artık bitmiş midir? Hayır... Bu
sefer de bir başka risk kapıda beklemektedir...
Mantra olarak kullanılan sözcük seçildikten sonra o sözcüğün üzerine çok
özel ve çok az sayıdaki insanın bildiği metodlarla, yoğun pozitif enerjiler
yüklenir. Bu yöntemin temeli sizlere aktarılan suya manyetik enerjilerin
yüklenmesine benzer.
Ve ondan sonra bu mantra birisine verilir. Sonra o da başlar bu mantrayı
kullanmaya...
Ancak bu mantranın üzerine yüklenen enerji belli bir süre sonra tükenmeye ve
karşıtına dönüşmeye başlar. Belli bir noktadan sonra mantranın üzerinde
yoğun olarak negatif enerjiler birikmeye başlar...
İşte en büyük tehlike çanları da bu noktadan itibaren çalmaya başlar... Eğer
anında farkedilmezse önüne geçilmesi mümkün olmayan zihinsel arazların
ortaya çıkması kaçınılmazdır. Özelllikle tekrar altını çizerek söylüyorum
ki, hemen farkedilirse telafisi mümkün olan bu müdahalede biraz gecikil-diği
taktirde, geriye dönülmesi ve düzeltilmesi mümkün olmayan zihinsel
bozuklukların ortaya çıkması engellenemez.
Meditasyon yapan kişinin, böyle bir durumla karşılaştığını derhal anlayacak
bir klavuza ihtiyaç vardır. Bu noktadan itibaren ya yeni bir mantra
verilmeli ya da eski mantranın kullanılması gerekiyorsa, yeniden şarj
edilmelidir.
Bütün bunlar meditasyon öğrettiklerini iddia eden günümüzün ticari kökenli
yerlerinde uygulanabiliyor mu? Bu konuda da ciddi tereddütlerimizin olduğunu
söylemek zorundayım...
Şimdi buraya kadar aktarmaya çalıştığımız bütün bu risk faktörlerinin 4/4
'lük halledildiğini bir an için düşünecek olursak bu sefer de başka bir
meseleyle karşı karşıya geldiğimizi görürüz.
Diyelim ki; bütün şartları olumlu bir şekilde yerine getirebildiniz. Uygun
bir teknik tespit ettiniz, başınızda da bu işten çok iyi anlayan uzmanlar
var. Her şey halloldu mu?
Hayır...
Meditasyon çok eski devirlerden beri uygulanan kendim bilme çalışmalarındaki
yöntemlerden sadece bir tanesidir diye bir tanımlama getirmiştiştik. Bu
tanımlamayı kendi zihnimizde üretmedik. Bu tanımlamayla, eski batini
çalışmaları birazcık dahi inceleyen hemen herkes karşılaşabilir. Tek başına
uygulandığında kaş yapayım derken göz çıkartmak her zaman için mümkündür.
Meditasyon yapan bir kimsenin dışardan tesir ve etki alma kapasitesi
genişler. Yani daha teknik bir tabir kullanacak olursak "psişik kanalları"
açılır. Ne demek istediğimi bu konuda çalışanlar gayet iyi anlıyorlardır.
Zaten unutmayın ki meditasyonda amaç kanalların açılmasıdır. Aksi taktirde
meditasyonun asıl gayesi olan; insanı öz benliğiyle buluşturması mümkün
olamaz.
İşte bu noktadan itibaren yine çok büyük bir başka tehlike çanlarının
sesleri duyulmaya başlar. Açılan bu kapıdan çok farklı ve istenmeyen parazit
enerjilerin girmesi her zaman için ihtimal dahilindedir.
Gene eski dönemlerden örnek vermemiz gerekecek... Eskilerden örnek
veriyorum... Çünkü meditasyon eskilerde kullanılan ve doğrusunu söylemek
gerekirse, günümüzde çok fazla geçerliği kalmamış olan bir yöntemdir.
Geçmişteki tüm inisiyatik çalışmalarda öğretmen; öğrencilerinde meydana
gelen gelişmeleri psişik olarak duyular dışı algılamalarıyla kontrol
etmekteydiler... Bu denetlemeyi yapan öğretmen, öğrencilerini sürekli bu
alanda da her hangi bir tehlikeyle karşılaşmaması için kontrol altında
tutardı. Hatta meditasyonu sırasında onu dış tesirlerden koruyabilmek için
manyetik alanı içine alırdı...
Peki bu anlamda bir kontrol, günümüz meditasyon öğreten ticarethanelerinde
yapılabiliyor mu? Bu anlamda da ciddi soru işaretlerin mevcut olduğunu
söylemek zorundayım...
Sayıları 100 civarında bulunan meditasyon tekniklerinden, ülkemizde en fazla
bilineni ve en fazla duyulanı Transandantal Meditasyon denilen ve kısa
adıyla TM olarak nitelendirilen bir tekniktir... Ve bu da mantraya dayalı
bir tekniktir... Yukarıda anlatmaya çalıştığımız bütün bu risk faktörlerini
ortadan kaldırdığınıza inanıyorsanız mesele yok... Ama bize sorarsanız
mesele çok...
Buraya kadar mantradan çok söz ettik. Mantrayı bu kadar etkin yapan şey
nedir, diye düşünen okurlarımızın olabileceğini dikkate alarak bu soruyu
biraz açalım diyoruz... Bakalım altından neler çıkacak...
Mantranın gücü onun sesinde gizlidir... Diyelim ve seslerin bünyemiz
üzerindeki etkilerini görelim...
Evrensel Bilgiye Açılan Kapılar
Makro Felsefe
Çetin BAL : M.S. 2150 Yorum
2150 A.D. (M.S.2150)
M.S.
2150
H içbir
yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca
bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden
alıntı yapılabilir.
The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli
Ana Sayfa / İndex
/Ziyaretçi
Defteri /
E-Mail /Kuantum Fiziği
/Quantum Teleportation-2
Time Travel Technology /Kuantum Teleportation /Duyuru
/UFO Technology
Roket bilimi /CetinBAL
/Astronomy
|
|