Time Travel Research Center © 2005 Cetin BAL - GSM:+90  05366063183 - Turkey / Denizli 

 

Isaac Newton

Genel çekim yasası Isaac Newton'a ait, bunu biliyoruz.Bu yasa hep elma öyküsüyle beraber anılagelmiştir . Oysa bu yasanın Newton'un kafasında nasıl şekillendiğini düşünürken bütün marifetin o elmaya ait olduğunu sanmamak gerekir .Çünkü o sıralarda Newton'un aklı hep genel çekimle meşguldü.Bu yasanın ortaya çıkışına bakarken Newton'un o anda düşünmüş olduğu şeyin önemini iyi anlamak gerekir.O sırada ne biliyordu ve yerçekimi teorisinin açıkladığı neydi?

Bunun anahtarı Kepler'deydi-Kepler 20 yıl boyunca yaptığı zahmetli gözlemler ve bitmeyen hesaplamalarla gezegensel hareketin üç kanununu bulabilmişti.Bu kanunlar 1609'da yayımlanmış ve ilan edilmişti:

  1. 1.Gezegenler Güneşin çevresinde elipslerde hareket eder ve Güneş bu eliptik yörüngelerden birinin odak noktasındadır.
  2. 2.Güneş ile bir gezegen arasında çizilen bir doğru eşit zamanlarda eşit alanlar oluşturur.
  3. 3.Bir gezegenin yörüngesinin tamamını kat etmesi için gereken zamanın karesi, gezegenin güneşten yaklaşık uzaklığının küpüyle orantılıdır.Yani: R3 / T2 =K (sabit)

Bu sırada ,tekrar dünyaya dönersek, eğri Pisa Kulesi'nden esinlendiği söylenen Galileo, düşen bir cismin sabit bir oranda hız kazandığı düşüncesini deneylerle sağlamıştı.Aynı zamanda düşen bir top güllesinin parabolik yolu için de bir formül tür etmişti.

Newton'un dehası Kepler kanunları ile Galileo'nun bulgularını biraraya getirmekti.Bir ağaç dalından düşen elmanın kendisine getirdiği yerçekimi düşüncesi, Ay'ı Dünya etrafında ve gezegenleri Güneş etrafında tutan kuvvetle aynı olarak görülecek ti.Dünya'ya uygulanan kanunlar gök cisimlerine de uygulandı.Atılan bir adımla anlayışımız artık yerküreyle sınırlı deeğildi,bütün evrene yayılmıştı.

Newton düşüncelerini 20 yıl boyunca yayımlamadı.Bu 20 yıl boyunca ilk kavrayışı kapsamlı bir sisteme dönüştü.Başyapıtı Principia'da yayımlanan budur. Burada Newton, Kepler ve Galileo'dan bir adım daha ileri giderek ,kendi bulgularını yerini alan,kendisine ait üç kanun ileri sürdü.

Newton'un birinci hareket kanunu ,bir cismin dışarıdan uygulanan bir kuvvete maruz kalmadığı sürece ,doğru bir çizgi boyunca sabit bir hızla hareket ettiğini ileri sürer.Şeyler ,uzakta hareket ediyorlardı ,çünkü ilk hareket verildiği andan sonra onları durduracak bir şey yoktu.İlk kez göklerdeki cisimlerin hareketi açıklanıyordu. Ancak üç yüzyıl sonra bu ilk hareketin nasıl varolduğu Büyük Patlama Teorisiyle açıklanabilecekti.

Newton'un ikinci hareket kanunu, hareket halindeki bir cismin momentumundaki (kütle x hız) değişim oranının cisme uygulanan kuvvetle orantılı olduğunu ileri sürer.Başka bir deyişle duran ya da hareket halindeki bir cisme uygulanan kesintisiz ku vvetin etkisi o cisme hız kazandırır.Galileo ,eğri Pisa Kulesinden aşağıya cisimler attığında keşfetmişti; yerçekiminin çekim kuvveti bir cisme hız kazandırıyordu.Ay Dünya çevresinde yörüngede dönerken aynı şey olur.

Yerçekiminin (g) sürekli etkileyen kuvveti Ay'ı Dünya'ya doğru hız kazanmaya iter, ama ayın momentumu (kütle x hız) onun yörüngede kalmasını etkiler.Sonuç olarak ortaya çıkan kuvvetlerin sürekli dengesi onu yörüngede tutar.

Burada iş gören yer çekimi kuvvetini bulmak için Newton'un Ay'ın momentumunun değişim oranını hesaplaması gerekiyordu. Ayın yörüngesi düzensiz bir elips olduğuna göre, burada bir eğri halinde hareket eden cismin hızını hesaplamak gerekirdi.Bu, b u problemin ,Newton'un yeni keşfettiği akışlar kuramında ve geliştirilen differential calculus işleminde kullanılan ,en eski çözümlerden biriydi.

Newton'un üçüncü hareket kanunu ise ,bir cismin bir başka cisme kuvvet uygularsa ikinci cismin de birincisine eşit ve ters yönlü bir tepki kuvveti uygulayacağını ileri sürer.

Bu üç temel kanunu uygulayarak ,Newton ,sonunda çekim kuvvetinin iki cisim arasında nasıl etkili olduğunun kararını verebildi.Bunun iki cismin kütlelerinin çarpımıyla doğru orantılı ve iki cismin merkezleri arasındaki uzaklığın karesiyle ters or antılı olduğunu gösterdi.Bu,ünlü formülünde (gününün e = m.c2 'si) ifade edilmişti: G.m1.m2 F = d2

F, yerçekimi kuvveti ;m1 ve m2 Dünya ile Ay'ın kütleleri; d ikisinin merkezleri arasındaki uzaklık ve G yerçekimi sabitidir.Onu bu formüle yönelten ters kare ilişkisi olasılığıydı - ve bu belki de düşen elmanın uyandırdığı ilk far kındalık olabilir. -.Newton yerçekimi düşüncesini bir parıltıyla anlamadı ; ama onu yerçekimi kanunuyla sonuçlanan bu uzun ve karmaşık matematik yolculuğuna çıkaran bu deneyim olmuştu.Öyle olsa da ,İngiliz fizikçisi Cavendish'in yerçekimi sabiti G'nin de ğerini belirlemeyi başarmasından bir yüzyıl önceydi.Bununla birlikte ,bu tamamlanmamışlık Newton'u yeni kanununun iddialarını ileri sürmekten alıkoymadı:Yerçekimi kanununun bütün evrende uygulandığını iddia etti.Kuşkusuz,bu bir hipotezdi:Newton'un hesa plamaları bütünüyle Ay ve o zamana dek keşfedilmiş gezegenlerin gözlemlerine dayanıyordu.

İşte, Dünyamızın ve diğer gezegenlerin hatta galaksilerin hareketlerini açıklayan ve oluşumu temelde Newton etrafında dönen genel çekim yasasının öyküsü...

GÜNEŞ DİZGESİ

Johannes Kepler (1571-1630) Güneş Dizgesi kuramının kurucusudur. Dünya'nın da içlerinde bulunduğu gezegenlerin Güneş çevresinde elips biçimindeki yürüngelerde döndüğünü ve gezegenlere ışık ve yaşam verenin Güneş olduğu savları hep Kepler'e aittir. Gezegenlerin yörüngelerine ilişkin kuramları "Kepler Yasaları" olarak bilinir.

Bundan 4,5 milyar yıl öncesi... Samanyolu'nun ücra köşesinde, Avcı kolu üzerinde, ölmüş yıldızların artıklarıyla "varsıllaşmış" bir gaz ve toz bulutu yavaş yavaş çöküyor. Büyük bir topak ve onun çevresinde dönen bir disk oluşuyor. Merkezdeki topak, muazzam ağırlık ve basınç altında ısınıyor ve hidrojen atomları birleşerek helyuma dönüşmeye başlıyorlar. Çevredeki diskte bulunan toz zerrecikleri, birbirleriyle çarpışarak daha küçük toopakçıklar oluşturuyorlar. Milyonlarca yıl sonra merkezde oluşan yıldız, rüzgârıyla arta kalan tozları süpürüyor. Ortaya çıkan O2 tayf sınıfından, 350.000 Dünya kütlesinde sarı bir yıldız. Orta büyüklükte  sayılsa da Evren'deki kardeşlerinin %95'inden daha büyük. Çevresindeyse, güçlü kütle çekimiyle yönettiği gezegenler. İşte Evren'de yaşam türlerine ev sahipliği yaptığı bilinen tek dizge, Güneş Dizgemiz...

Dev (Gaz)Gezegenler

Karasal gezegenler, oluşum durumundaki Güneş'in çevresinde dönen gaz ve toz bulutunun dış kısımlarında ortaya çıktılar. Diskin, merkezdeki topaktan uzak bu dış bölgeleri oldukça soğuktu. Dolayısıyla, toz zerreciklerinin yanı sıra buz ve kar parçalarını da içlerine aldılar. Sonunda öylesine büyüdüler ki çevredeki hidrojen ve helyumu da çekip çok kalın atmosferlere iye oldular. Atmosferlerinde, bu iki gazın yanı sıra, metan, etan gibi gazlarla, su buharı da bulunur. Yüksek dönme hızları nedeniyle atmosferleri çok hareketli. Büyük kütleleri nedeniyle, Güneş Dizgesi'nin oluşum artıkları olan kuyrukluyıldız, asteroid gibi gök cisimlerini kendi üstlerine çekerek, iç gezegeleri çekinceli çarpışmalardan korurlar. İye oldukları dev uydulardan bazılarında donmuş ya da sıvı durumda su bulunuyor.

 

 

Karasal Gezegenler

Güneş oluşma sürecindeyken, çevresinde dönen gaz toz diskinin, merkezdeki topağa yakın iç bölgeleri çok yüksek sıcaklıklarda bulunuyordu. Bu nedenle, iç kesimlerde ortaya çıkan gezegenler ölmüş yıldızların enkazı olan silisyum, demir, vb. gibi bir yıldızda pişirilmiş ağır elementlerden oluştular. Merkezde demir bir çekirdek. Onu çevreleyen, erimiş kayalardan kalın bir "manto". Ve onun da üzerinde, büyük bir oranda silisyum içeren, soğumuş, katılaşmış bir kabuk. Bu, iç gezegenlerin oluşumu için genel bir model. Güçlü teleskopların pek çok yerde saptadığı gaz ve toz diskleri, gezegen oluşum modelini doğruluyor.

GalileoGalilei                                                                                                   
(1564-1642)

Ünlü İtalyan bilim adamı.Ününü daha çok astronomı konusunda yaptığı çalışmalardan almıştır.Oysa o aynı zamanda iyi bir fizik bilgini ve matematikçiydi.

Galileo İtalya'nın Pisa şehrinde doğdu.Daha küçük yaşta kendine çeşitli oyuncaklar yapardı.Gençken yaptığı ve büyük beğeni toplayan tabloları ise onun sanat yönünü ortaya koyar.

19 yaşında Pisa'daki kilisede kubbede asılı duran lambalardan birinin düzenli bir periyotla sallandığını farketmiş,bu olayı nabzıyla karşılaştırıp bir ilişki olduğunu saptamıştır.Bu sonuç ilerde saatin keşfinde önemli bir rol oynayacaktır.

Aynı yükseklikten bırakılan cisimlerin kütlelerine bağlı kalmaksızın aynı sürede yere düşecekleri yine Galileo tarafından bulunmuştur.Fizik bilimine diğer bir katkısı ise mermilerin parabolik hareketlerini keşfetmesidir.

Bir süre tıp öğrenimi yaptıktan sonra matematiğe merak sardı.Çalışmalarını Pisa ve Padua üniversitelerinde matematik öğretmeni olarak sürdürdü.1610'da Padua'dan Floransa'ya gitti ;1642'de Floransa'da öldü.

Galileo'nun astronomi bilimine de sayısız katkıları olmuştur.İlk astronomik teleskop Galileo tarafından Venedik'te yapılmıştır(1609).(İlk teleskobu 1600'lerde Lippershey adlı optisyen yaptı.)Sonuç olarak teleskobu gökyüzünü incelemek için kullanan ilk bilim adamıdır.Alet bir org borusundan ibarettir.İki mercek sisteminden oluşur: A)OBJEKİF:Yakınsak mercek sistemidir,cismin görüntüsünü odak düzlemine düşürür. B)OKÜLER(Cam):Iraksak bir mercek sistemidir.İlk görüntü okülerin arkasında odaktan biraz uzaktadır.Aletin ayarı ,son görüntü görüş alanına gelinceye kadar objektif ile oküler arasındaki uzaklığın değiştirilmesiyle yapılabilir.Sistem günümüzde operalarda kullanılan dürbünlerle benzerlik taşımaktadır.Zaten bu teleskobu dürbün olarak da adlandırmak mümkündür.Galileo'nun yaptığı bu ilk teleskop cisimleri ancak 3 kat büyütebiliyordu. Daha sonra 30 kat büyütebilen bir teleskop yapmayı başardı.Fakat bu oran günümüz teknolojisi için çok düşük bir rakamdır.Üstelik görüş alanı da dardı.Buna rağmen 17.yy. astronomisinde büyük gelişme sağlamıştır.Bugün Amerikan Tarih Müzesi'nde sergilenmektedir.

Galileo teleskobuyla gökyüzünü inceleyerek Ay yüzeyindeki dağları ve kraterleri gördü, o güne kadar bilinmeyen bazı yıldızları keşfetti.Venüs'ün evrelerini ve Güneş lekelerini ilk gözleyen kişidir.Galileo'nun en büyük başarısı kuşkusuz Jüpiter'in dört uydusunu tespit etmesidir.Adları Io,Europa,tolgaaa ve Callisto'dur ve Galileo uyduları olarak anılırlar;dürbünle görülecek kadar parlaktırlar.

Galileo yaptığı araştırmalar sonucunda Kopernik'in ve dostu Kepler'in Dünya'nın evrenin merkezi olmadığı, Dünya'nın kendisinin ve Güneş'in etrafında döndüğü görüşünü destekledi. Böylece Dünya'nın hareketi kavramsal bir olasılık niteliğine büründü.Bu 2000 yıllık bir yanlış olan Dünya'nın evrenin merkezinde sabit bir şekilde durduğu görüşünü de derinden sarsacaktı.

Fakat Galileo Kepler ve Kopernik'in teorilerini destekleyerek engizisyonun tepkisini çekti. Bilim düşmanı bu kilise Galileo'yu ihtar etti.Ancak inatçı ve hırçın bir yaratılışa sahip olan Galileo'nun sözünden dönmesi mümkün değildi.İşkence gördü ve ömrünün sonuna kadar Floransa'da göz hapsinde tutuldu." Yeni Bilimlerin Tartışması" adlı eserini de burada yazmıştır. Hayatı boyunca yaptığı deneyler ve çalışmaları içerir.

1637'de kör olunca teleskoptan uzaklaşmak zorunda kaldı.Son nefesine kadar çalışmalarını sürdürdü.Galileo bilime yaptığı katkıların yanında koyu taassuba ve cehalete karşı açtığı savaşla da ölümsüzleşmiştir.

Farklı kaynaklardan Galilei

 Galilei'nin olağanüstü zihinsel gücü ölümüne değin azalmadan sürdü. 1634'te "Discorsi e dimostrazioni mathematice intorno a due nouve scienze attenenti alla meccanica"(Makenikle İlgili İki Yeni Bilim Üzerine Söylevler ve Matemetiksel Kanıtlar) adlı yapıtını bitirdi. Genellikle en değerli yapıtı sayılan ve 1638'de Leiden'de basılan bu kitapta Galilei, araştırmalarına ilk başladığı yıllarda gerçekleştirdiği deneylerin sonuçlarını yeniden değerlendirdi ve mekaniğin temel ilkeleri üzerine sonradan geliştirdiği görüşlere yer verdi. Teleskoptan yararlanarak gerçekleştirdiği son buluşu Ay'ın günlük ve aylık sallantılarını (librasyon) ilk kez gözlemlemesiydi. Bu gözlemleri 1637'de görme görme yetisini yitirmeden birkaç ay önce yapan Galilei, daha sonra sarkacın saat mekanizmalarının çalışmasını düzenlemekte kullanılabileceğini belirledi. Bu buluş 1656'da Felemenkli bilim adamı Christiaan Huygens tarafından uygulamaya kondu. Cisimlerin çarpışması kuramına ilişkin görüşlerini ögrencileri Vincenzo Vivani ve Evangelista Torricelli'ye son günlerine değin yazdırdı...

1611'de Roma'ya giden Galilei papalık sarayının yetkililerine teleskopuyla bir gösteri yaptı. Gördüğü büyük ilgiden cesaret alarak 1613'te Roma'da yayımladığı "Istoria e Demostrazioni Intorno Alle Macchie Solari"(Güneş Lekelerinin Tarihi ve Kanıtları) adlı yapıtında Kopernik kuramını ilk kez açıkça savundu. Güneş yüzeyindeki lekelerin hareketinin Kopernik'i doğruladığını, Ptolemaios kuramını ise çürüttüğünü öne sürdü.

Anlatımındaki ustalık, Latince yerine İtalyancayı tercih etmesi ve bu dili çok yetkin bir uslupla kullanması görüşlerinin üniversitenin dışına taşarak yaygınlaşmasını ve geniş kitleleri etkilemesini sağladı. Çıkarlarının tehlikede olduğunu gören Aristoteles'çi profesörler ona cephe aldılar. Kopernik kuramının kutsal metinlerle çeliştiğini vurgulayarak Galilei'yi kilise yetkililerinin gözünde karalamaya giriştiler. Bu çabalarında onlara yardımcı olan Dominiken vaizler bir yandan kiliselerde "Matematikçiler"in bu yeni dinsizliğine ateş püskürürken, bir yandan da dine karşı ve uydurma olduğunu iddia ettikleri sözlerini gerekçe göstererek Galilei'yi Enkizisyon'a gizlice ihbar ettiler. Durumdan büyük kaygıya kapılan Galilei, grandüke ve Roma'nın önde gelen kişlerine mektuplar yazarak teylikeye dikkat çekti. Bu mektuplarda kilisenin bilimsel gerçeklerle çelişkiye düşmesi durumunda kutsal metinleri alegorik biçimde yorumlama geleneğini, Kilise Babaları'nda alıntılar yaparak anımsatıyor ve "insanlar doğruluğunu kanıtlama yoluyla gördükleri bir şeyin günah ilan edildiğini görmek durumuna düşerlerse bunun çok büyük zaralara yol açacağını" belirtiyordu. Yetkililerden yeniliklerin önünü kesmemelerini dilemek için bizzat Roma'ya gitti. Kilise uzmanlarının bir bölümü ondan yanaydı. Ama kilisenin baş ilahiyatçısı Kardinal Robert Bellarmine yeni kuramın önemini kavrayabilecek bir kişi değildi ve matematiksel varsayımların fiziksel gerçeklikle hiçbir ilgisi olmadığı yolundaki yaygın inanca bağlıydı. Onun temel kaygısı protestanlığa karşı savaşta katolikliği zayıf duruma düşürebilecek bir skandalın ortaya çıkmasıydı. Bu nedenle kopernikçiliği "yanlış ve asılsız" ilan ederek konuyu temelden çözmenin en doğru yol olacağına karar verdi ve Kopernik'in kitabı Yasak Kitaplar Kurulu'nca yasaklandı. Bu karar 5 Mart 1616'da alındı. Ama Kardinal Ballermine konuya özel bir önem vererek Galilei'yi 26 Şubat'ta huzuruna kabul etmiş, çıkacak karar hakkında kendisine bilgi vermiş, bundan böyle bu öğretiye "bağlı kalmasının ve onu savunmasının" yasaklanmış olduğu konusunda onu uyarmış, ama konunun salt "matematiksel bir varsayım" olarak tartışılabileceğini bildirmişti.

Bu olayı izleyen 7 yıl boyunca Galilei, Floransa yakınlarında Bellosguardo'daki evine çekilmiş olarak yaşadı. 1623'te "Il Saggiarote"(Ayarcı) adlı ünlü yapıtını yayımladı. Fiziksel gerçeklik üzerine parlak bir polemik niteliğinde olan ve yeni bilimsel yöntemi sergileyen bu yapıtını eski arkadaşı papa VIII. Urbanus'un adına sundu.

Galilei 1616 kararını yürürlükten kaldırtabilme umuduyla 1624'te Roma'ya gitti. Bunu başaramadıysa da papa'dan "dünya sistemleri"(Ptolemaios ve Kopernik) üzerine yazı yazma izni aldı. Bu izin iki siistemi tartışırken tarafsızlığın korunması, sonunda papanın kendisine emretmiş olduğu sonuca (Tanrı'nın birbirinin aynısı sonuçları insanını hayal dahi edemeyeceği çeşitli yollarla ortaya çıkarmaya kadir olması nedeniyle insanın dünyanın gerçekte nasıl yaratılmış olduğunu bilemeyeceğisonucuna) varması ve Tanrı'nın hr şeye kadir olduğunu sınırlamaya kalkışmaması koşuluyla verilmişti. Bu emirler baş sansürcü Monsignor Niccolò Riccardi tarafından yazılı olarak da Galilei'ye verildi.

Floransa'ya dönen Galilei büyük yapıtı "Dialogo sopra i due massimi sistemi del mondo, ptolemaico e copernicano"(İki Büyük Yer Sisemi, Ptolemaios ve Kopernik Sistemleri Üzerine Konuşmalar) üzerinde yıllar sürecek çalışmasına başladı. Kitap 1632'de sansürcülerden eksiksiz basılabilme izni almış olarak yayımlandı; Avrupanın her yanında büyük heyecan ve övgüyle karşılandı, edebi ve felsefi bir başyapıt olarak kabul edildi.

Kitabın yayımlanmasını izleyen olaylar bugün ancak dolaylı biçimde bilinmektedir. Papaya , kitabın tarafsız görünen başlığına karşın, aslında Kopernik sisteminin güçlü ve pervasız bir savunucusu olduğu belirtildi. Kitap boyunca sovunulan sağlam görüşler, kitabın sonunda varılması emredilmiş olan sonuç bölümünü etkisiz ve anlamsız kılmıştı. Cizvitler bu yapıtın kurulu düzen için "Luther ve Calvin'in öğretilerinin toplamından bile daha zararlı olacağını vurguluyorlardı. Papa öfke içinde kovuşturma açılmasını emretti. Kitap için önceden izin alınmış olduğundan, izlenebilecek tek hukuksal yol, izni tekzip edip kitabı yasaklamaktı. Tam bu sırada Galilei'nin dosyasında bir belgenin varlığı "keşfedildi". 26 Şubat 1616'da Bellarmine'nin huzurunda, Galilei'nin "ne biçimde olursa olsun Kopernikçiliği anlatması ya da tartışması" Enkizisyonun ceza yaptırımına bağlanarak özellikle yasaklanmıştı. Böylece kitap için elde edilmiş olan iznin sahtecilikle ve usulsüz biçimde alındığına karar verilebildi(1877'de dosya içeriği yayımlandığında kanıtları inceleyen tarihçiler bu belgenin dosyaya sonradan konmuş olduğu ve Galilei'ye aslında böyle bir yasaklamanın getirilmemiş olduğu görüşünde birleşmişlerdir). Kilise yetkilileri bu "yeni" belgeye dayanarak Galilei'yi heretiklikle suçlamayı başardılar. Yaşlı ve hasta olduğunu öne sürmesine karşın Şubat 1633'de Roma'ya gelerek duruşmada hazır bulunmak zorunda bırakılan Galilei'ye özel işlem yapıldı ve hapse atılmadı.12 Nisan günü yapılan çetin orgulamada Galilei 1616'da kendisine böyle bir yasaklama konmuş olduğu iddiasını sürekli olarak reddetti. 16 Haziranda mahkum oldu, hüküm kendisine 21 Haziranda okundu: Kopernik öğretisine bağlı kalmak ve bu öğretiyi anlatmaktan suçlu bulunmuştu; nedamet getirerek görüşlerinden dönmesi emredildi. Gelilei geçmişteki hatalarından kesinlikle vazgeçtiği, nefret ettiği ve bunları lanetlediği yönünde bir ifade verdi. Hüküm hapis cezasını da içeriyordu, ama papa bu cezayı ev hapsine çevirdi ve Galilei yaşamının son 8 yılını Floransa yakınlarında Arcetri'deki evinde geçirdi. Papa II. Johannes Paulus 1979'da oluşturduğu bir komisyon, 1992'de Galilei'nin itibarının iade edilmesine karar vermiştir.


Galilei, gezegenlerin güneş çevresinde dolandıklarına ilişkin Kopernik kuramına henüz gençken inanmış, ama eleştirilmek korkusuyla bu görüşünü açıklamaktan çekinmişti. 1609 ilkbaharında Venedik'teyken teleskopun keşfini öğrendi ve Padova'ya dönüşünde ilkin büyütme gücü 3 olan bir teleskop yaptı. Sonradan bunu geliştirerek büyütme gücünü 32'ye çıkarmayı başardı. Yaptığı teleskoplar, mercek yüzeylerinin eğrilik derecesini denetlemek amacıyla geliştirdiği yöntem sayesinde, astronomi gözlemlerinde kullanılabilecek ilk teleskoplar olarak kısa sürede Avrupa'nın her yanında aranmaya başladı.

Astronomi gözlemlerinde teleskoptan yararlanılmasını başlatan Galilei, 1609-1610 yıllarında bir dizi buluş gerçekleştirdi. Ay yüzeyinin sanıldığı gibi düzgün değil girintili çıkıntılı olduğunu ve Samanyolu gökadasının birçok yıldızdan oluştuğunu buldu; Jüpiter'in uydularını keşfetti. Ayrıca Venüs'ün evrelerini ve Satürn'ün halkalarını gözlemledi. Astronomi alanındaki bulgularını 1610'da "Sidereus Nuncius"(Yıldızların Habercisi) adıyla yayımladı.
 

Galaxy Resimler    Nebula Resimler       Astrophotography

Hiçbir yazı/ resim  izinsiz olarak kullanılamaz!!  Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla  siteden alıntı yapılabilir.

The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90  05366063183 -Turkiye/Denizli 

Ana Sayfa / index /Roket bilimi / E-Mail /CetinBAL/Quantum Teleportation-2   

Time Travel Technology /Ziyaretçi Defteri /UFO Technology/Duyuru

Kuantum Teleportation /Kuantum Fizigi /Uçaklar(Aeroplane)

New World Order(Macro Philosophy)/Astronomy