|
Zaman
Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL -
GSM:+90 05366063183 -Turkey/Denizli |
Evrenin Kaderini Gizleyen "karadelikler"
İlk defa İngiliz J.Michell, 1783 de, bir makalesinde, yeterince
kütleli, yoğun bir yıldızın, ışığın dahi
kaçamayacağı, çekim alanından söz etmişti. Yıldız
yüzeyinden çıkan ışığın, yıldızın kütlesel çekimiyle, geri
döneceğini ileri sürmüştü. Bu yoğunlukta, çok sayıda yıldız
bulunacağını da söylemişti. Birkaç yıl sonra, Fransız bilimci Laplace da, bu
görüşe benzer bir tezi, ileri sürmüştü. Böylece bu iki bilim adamı, uzayda,
madde için bir tuzak olacağını öngörmüşlerdi.1938 de Neils
Bohr ile Nükleer füzyonun kuramını geliştiren, Amerikalı J.Wheeler,
1969 da, ilk defa karadelik kavramını ortaya atmıştır. J. Wheeler,
aynı zamanda meşhur fizikçi Richard Feyman'ın da hocasıdır.
Bu karadelik kavramı, böylece bilim kurgu alanına girmeye
başlamıştır. Bilim kurgu ise, bu alandaki bilimsel araştırmaların,
gelişmesinde önemli rol oynamıştır.
GALAKSİLERİN VE YILDIZLARIN OLUŞUMU
Galaksilerin ve yıldızların oluşumu, 'aynı esasa'
dayanır. Sonsuza yakın sıcaklıkta, sonsuza yakın yoğunlukta,
sıfır boyutlu ve sıfır hacimli bir 'nur noktası'nın
patlamasıyla (Büyük Patlama), ortaya çıkan temel parçacıklar,
büyük patlamadan 100 sn sonra, bir proton ve bir nötron içeren
döteryum(ağır hidrojen) atomunun çekirdeğini oluşturacaktır.
Döteryum çekirdekleri de, başka proton ve nötronlarla
birleşerek, iki proton ve iki nötron dan oluşan, helyum
çekirdeklerini meydana getirecektir. 'Büyük Patlama'dan birkaç
saat sonra, helyum ve diğer elementlerin oluşumu, duracaktır. Bundan
sonraki bir milyon senede, evren genişlemeyi sürdürürken, sıcaklık
giderek birkaç bin dereceye düşecek. Elektronlarla, çekirdekler
birleşerek atomları oluşturacaktır. İşte bu aşamadan sonra,
atomların meydana getirdiği gaz bulutlarının, çökmeye
başlamasıyla, galaksiler ve yıldızlar, ortaya çıkacaktır. Bu
gaz kümelerinin yoğun bölgelerinde, kütlesel çekimin
etkisiyle çöküş başlayacak, bu da burkulmayı-dönmeyi
doğuracaktır. Zaman ilerledikçe, galaksilerdeki hidrojen ve helyum
gazları, kendi kütlelerinin çekimi altında çöken,
küçük bulutlara dönüşecektir. Bulutlar büzüldükçe, atomlar
çarpıştıkça, gazın sıcaklığı artacak ve giderek çekirdek
kaynaşması reaksiyonu ortaya çıkacaktır.
"Kaymak Deneyi"
Bu olayı, bir misalle açıklayalım: Anadolu da, kaymaktan yağ elde
etmek için, bir kazan içindeki kaymak, bir kepçeyle, kendi ekseni
etrafında döndürülür. Kepçenin kendi ekseni etrafında döndürülmesi,
kaymağın, sürekli dönmesini sağlar. Yağ molekülleri,
çarpışarak, merkezde ve merkezin çevresinde topaklanır.
Topaklanan yağ kütleleri, merkezden çevreye doğru küçülür. Merkezdeki en
büyük kütleli yağ topağı, kendi etrafında dönerken,
çevredekiler, merkezin etrafında dönerler. Giderek, merkezdeki
yağ kütlesi, çevredeki yağ kümelerini, kendisine yapıştırarak
büyür. Anadolu insanı, kaymaktan yağı iki şekilde elde eder:
Ya yayıkla, kaymağı çalkalayarak, ya da yukarıdaki şekilde elde eder. Bu 'kaymak
deneyi', bize, galaksilerin, yıldızların veya Güneş
Sistemi'nin ilk evresini, en güzel bir şekilde açıklamaktadır.
Yıldızların Doğumu Ve Ölümü
Mademki karadelik, bir yıldızın ölümüyle ortaya çıkıyor. O halde bir
yıldızın, doğumuna ve ışıyarak hayata gözlerini
açmasına, yakından bakalım. Kütlesel çekimin etkisiyle, kendi üstüne
çöken ve dönen, hidrojen gazı kümesindeki
atomlar, 'kaymak deneyi'nde olduğu gibi, gittikçe daha sık ve daha hızlı
bir şekilde, biri birine çarpar ve böylece gaz ısınır. Sonunda
gaz, o derece sıcak olur ki; hidrojen atomları,
çarpışınca sıçrayacakları yerde, kaynaşarak, helyum
atomlarını oluştururlar. Patlayan bir hidrojen bombasına
benzer bir reaksiyon ısısı, yıldıza, parlaklığını
verir. Yıldız, ışımaya başlar. Artan ısı, gazın
basıncını artırarak, yıldızın merkezine yönelik, kütlesel
çekim kuvvetini dengeler. Çökme durur ve yıldız,
bu kararlı durumda, çok uzun süre kalır. Ancak zamanla yıldız,
hidrojen yakıtını bitirerek, gerekli ısı enerjisini
sağlayamadığı için, soğumaya ve büzüşmeye başlar. İşte o
zaman, yıldızı bekleyen akıbetlerden biriside, karadelik
olmaktır. Yıldız, ne denli büyük kütleli ise, o derecede yakıtını
çabuk bitirir. Kütlesel çekimi dengelemek için, daha çok
ısıya ihtiyaç duyar ve böylece yakıtını, çok çabuk bitirir.
Kısacası, yıldız ne kadar büyük kütleli ise, o denlide ömrü
kısa olur.
YILDIZLARIN EVRELERİ VE KARADELİK
Kırmızı Dev
Güneş'e benzeyen yıldızlar, parlaklıklarında büyük bir artış
göstererek, ölmeye mahkûmdurlar. Yıldızın çekirdeğinde
hidrojen kalmadığında, nükleer yakıtı da, geçici olarak
tükenmiş demektir. Çekirdekteki nükleer reaksiyonlar, dursa da,
çekirdek çevresindeki bir kabukta, hidrojen yanması
devam eder. Bu arada, hidrojen yakan kabuğun, sıcaklığı artar.
Bu nedenle de, helyum üretimi, hızlanarak sürer. Kabuğun fazla
ısınması nedeniyle, yıldızın zarfı, genişlemeye başlar.
Yarıçapı, 100 kat artan yıldız, bir kırmızı dev haline
gelir. Zarf genişlerken, aynı zamanda soğur. Yıldızın,
dış katmanlarını oluşturan gazlardaki bu soğuma, ışıma
gücü denen bir özellikle açıklanır. Zarf soğurken, yıldızın
kütlesinin, yüzde onunu oluşturan helyum çekirdeği, büzülür
ve ısınır. Sıcaklık, on kat artarak, yaklaşık 100 milyon derece
Kelvin'i bulunca, helyum ateşlenir. Üç helyum çekirdeği,
kaynaşarak bir karbon çekirdeğine dönüşür ve füzyon
enerjisi açığa çıkar.
Kırmızı Süper Dev
Hidrojen yakan kabuk, sonunda yakıtını bitirerek, zayıfladığında,
yıldız büzülür ve mavileşir. Çekirdek, tümüyle karbona
dönüşmüştür. Karbon çekirdeğin dışındaki helyum, füzyon
reaksiyonlarını başlatacak kadar ısınmıştır. Helyum,
şiddetli bir şekilde yanarak, en dış kabukta, hidrojen yanmasını
başlatır. Yanmakta olan her iki kabuktan yayılan ısı, kırmızı
dev yıldızın daha fazla şişmesini sağlar. Yıldız,
ışıma gücü, 1000 Güneş'e eşit olan, bir kırmızı
süper deve dönüşür.
Beyaz Cüce
Bu aşamadan sonra, karbon çekirdeğinin sıcaklığı, yükselerek,
karbon füzyonuyla enerji üretmeye başlar. O kadar çok enerji
açığa çıkar ki, yıldız, kararsız hale gelir ve dış
katmanlarını, uzaya fırlatır. Sonunda, yıldızın kütlesinin, yüzde
onunu oluşturan ve iyonlaşmış gaz kabukla çevrili, karbon
bir çekirdek kalır. Böylece yıldız, süper dev
bir gezegenimsi bulutsu haline gelmiştir. Gezegenimsi
bulutsunun, merkezindeki yıldız, bir beyaz cücedir.
Bir beyaz cücede, atomlar, biri birinin içine girecek kadar
sıkıştırıldığından, basınç, bir araya gelip sıkışan elektronlar
tarafından oluşturulur. Bir beyaz cüceyi, kütle çekim kuvveti,
karşısında çökmekten alıkoyan, bu yozlaşmış elektronların basıncıdır.
Beyaz cücenin, sahip olacağı en büyük kütle, Chandrasekhar
kütlesi olarak bilinen, 1,4Mg (güneş kütlesi)dir. Bundan daha büyük kütleli,
bir yıldızın çökmesini, yozlaşmış elektron
basıncı engelleyemez. Her kızıl devin çekirdeğinde, bir
beyaz cüce vardır. Ve bu çekirdek, sürekli olarak, yıldızın
maddesini azaltır. Sonunda kızıl dev, buasalak çekirdeği
tarafından tüketilir. Yaklaşık olarak, Dünya büyüklüğünde, gerçek
beyaz cüce, tek başına ortaya çıkar.
Siyah Cüce
Parlayan bir beyaz cücede, daha ileri düzeyde, nükleer
reaksiyonun başlaması, mümkün değildir. Yaklaşık 10 milyar yılda, bütün
enerjisini uzaya fırlatan beyaz cüce, bir siyah cüceye
dönüşür. Bu ise, yaklaşık yerküre boyutlarında bir yıldız
olup, sıcaklığı ve ışıma gücü çok azdır. Gökyüzünde,
çok sayıda beyaz cüce gözlenebilir. Beklide Samanyolu
galaksimizdeki parlak yıldızların, yüzde onu beyaz cücedir.
Beyaz cüceler, tek başlarına öylesine yoğun yıldızlardır
ki; beyaz cüceyi oluşturan maddeyle doldurulmuş bir
pingpong topu, birkaç yüz ton ağırlığındadır. Bu çeşit gök cisimleri,
karanlık madde hüviyetindedir.
Güneş Beyaz Cüce Olacak
Güneş'in birkaç milyar yıl sonra, yakıtı bittiğinde, kırmızı
dev haline geleceği, tahmin edilmektedir. Böylece, Merkür ve
Venüs gezegenlerini içine alacak şekilde şişecek ve daha sonra
katmanlarını, uzaya fırlatacak. Sıkışıp ısınan Güneş
merkezi, bir beyaz cüce olacaktır.
Yıldızların hepsi, Güneşin kaderini paylaşmaz. Bazılarının akıbeti,
Chandrasekhar limiti olarak bilinen ve beyaz cüce kütlesinin,
en üst sınırı olan bu limite bağlıdır. Bir Hintli bilim
adamından ismini alan, bu limit değeri;1.4Mg(güneş kütlesi) dir.
Sonuç olarak, kütlesi, Güneş kütlesinin 1,4 katından daha az olan bir
yıldız, büzülmeyi durdurup, beyaz cüce haline gelecektir.
Çekirdeğin kütlesi, 1.4Mg yi aştığı zaman, yozlaşmış elektron
basıncı, çökmeyi önleyemez. Çekirdek, çöker ve
atomların ötesinde, atom çekirdeklerinin sıkıştırıldığı, çok daha
yoğun bir durum ortaya çıkar ki,bu nötron yıldızıdır.
Nötron Yıldızı
Büyük kütleli yıldızlar, galaksinin ana kolu üzerinde, kısmen az
zaman geçirirler. Büyük kütleli yıldızların evrimleri, oldukça
hızlıdır. Kırmızı dev ve süper kırmızı
dev aşamalarından, daha çabuk geçerler. Bu yıldızların
çekirdek kütlesi, 1,4Mg(güneş kütlesi) den daha fazla olduğundan, artık
yozlaşmış elektron basıncı da, çökmeyi önleyemez.
Çekirdeğin çöktüğü, atom çekirdeklerinin sıkıştırıldığı ve
maddenin çok daha yoğun olduğu, bir aşamaya gelir. Bu durumda
protonlar, elektron yakalayarak nötronlara dönüşürler.
Şiddetli nükleer tepkimeler sonucunda, korkunç miktarda enerji
açığa çıkar. Bu ise, maddeyle çok zayıf bir şekilde etkileşen, karşı
nötrinolar biçiminde, yıldızdan enerji kaçışı demektir. Sonunda,
yalnızca nötronlardan meydana gelen, dev bir atom çekirdeği
oluşur.
Nötron yıldızı, çekirdek yoğunluğuna kadar sıkıştırılmış olan,
yozlaşmış nötron basıncı tarafından, daha fazla çökmesi önlenen, bir
gaz küresidir. Yozlaşmış nötron basıncı, nötronların, biri
birine değecek kadar sıkışmasından dolayı, ortaya çıkan bir basınçtır.Ortaya
çıkan nötron yıldızının yarıçapı, yaklaşık 1km ve yoğunluğu
da, yaklaşık olarak, 1cm³ de 1 milyar tondur. Başka bir ifadeyle,
yine bir pingpong topunun içi, nötron yıldızının maddesiyle
doldurulacak olsaydı, bu Mars'ın uydusu Deimos kadar ağır
olurdu. Böyle bir nötron yıldızı, yarıçapı 10km olan bir atom
çekirdeğidir.
Bir nötron yıldızı, karadelik değildir. Karadeliğe
giden yolda, bir istasyon, bir durak noktasıdır.
Süpernova Ve Nötrinolar
Yıldız çekirdeğinin çökmesi, kırmızı süper dev
evresindeki yıldızın, dış katmanlarını, büyük bir hızla dışarıya
fırlatan, bir şok dalgası oluşturur. Bu bir süpernovadır.
Süpernovalar, çok verimli nötrino kaynaklarıdır. Tersine
nötrinolar, bir nötron yıldızının oluştuğunun açık
kanıtlarıdırlar. Süpernova patlamasındaki enerjinin, %99 u,
nötrinolar ve karşı nötrinolar biçiminde yayınlanır.
Pulsarlar Ve Atom Saatleri
1967 yılında, gökyüzünde, düzenli radyo dalgası yayınlayan
nesneler, fark edilmiştir. Araştırmacılar önce, yıldız
kümesindeki bir yabancı uygarlıklarla karşılaştıklarını sanmışlar! Ancak,
daha sonra görülmüştür ki, bu düzenli radyo dalgaları,pulsarlar
dan gelmektedir. Pulsar adı verilen bu nesneler, gerçekte,
manyetik alanlar ve radyo dalgaları yayınlayan, nötron
yıldızlarıdır. Kendi etrafında dönen nötron
yıldızları, bir radyo ışınımı yayarlar ve bunlar pulsarlardır.
Pulsar olarak adlandırılan bu gök cisimleri, bir atom çekirdeğindeki
gibi, tümüyle nötronlardan oluşan ve bir fincan kadarı, tonlarca
ağırlıkta olan, çökmüş bir yıldızdır.
Bilinen en hızlı pulsarların periyotları, milisaniye mertebesindedir.
Periyotları, o denli düzgündür ki, insanoğlunun yaptığı, en duyarlı zaman
ölçme araçlarından, daha da hassastır. Yeryüzündeki en iyi
atom saatleri ile yarışırlar. Pulsarlar, dönmekte olan
mıknatıslara benzerler. Zamanla elektromanyetik ışıma
sonucunda, enerji kaybettiklerinden, radyo frekanslarında bile görünmez
olurlar. Galaksimiz, uzun zaman önce ölmüş olan pulsarlardan
başka bir şey olmayan nötron yıldızlarıyla doludur.
Nötron yıldızı, bu aşamada, Chandrasekhar limitine benzer, yeni
bir sınırla, karşı karşıyadır. Böyle bir yıldızın çekirdek(yürek )
kütlesi, 2.5Mg(güneş kütlesi) ni aştığı zaman, kendi kendisinin
ağırlığını taşıması imkânsızdır. Artık karadelik sürecinin yolu
açılmış demektir.
Kuasarlar
Evrende, ışıma güçleri, en yüksek olan cisimler, kuasarlardır.
Spektrumlarının kırmızıya kayışına bakılacak olursa, tüm galaksilerden,
katbekat daha parlak olan, yıldızımsı gök cisimleridir.
Kuasarlar, muazzam ölçülerde ışık yayan, küçük gök
cisimleridir. Mesela, 3 milyar ışık yılı uzaklığında bulunduğu tahmin
edilen 3C273 Kuasar'ı, tek başına, 1 milyar Gökada toplamı
kadar ışık yaymaktadır. Kuasarların, süper yoğun bir
karadelik olduğu, düşünülmektedir.
Kuasarlar, genelde; radyo, kızılötesi, x-ışını ve
gamma ışını kaynaklarıdır. Ancak, x-ışını enerjisi,
diğerlerinden daha fazladır. Kuasarlar, genellikle, çok uzak ışık
kaynaklarıdır. Kuasarların, 1963 de keşfi, karadelikler
üzerinde yapılan, kuramsal ve gözlemsel çalışmalarda, büyük gelişme
sağlamıştır.
Bir karadeliği aramanın bir yöntemi de; görünmeyen, yoğun,
büyük kütleli bir nesnenin yörüngesinde, dönen maddeleri
araştırmaktır. Belki de, galaksilerin ve kuasarların
merkezlerindeki dev karadelikler, en önemli karadelik
çeşitleridir.
KARADELİKLER
Bir nötron yıldızının, çekirdek(yürek) kütlesi,
2.5Mg(güneş kütlesi)ni aşarsa, yıldız, kendi kütlesel çekimine
karşı koyamayacaktır. Yıldızın, fazla kilolarını atması için, ne
yakıtı, ne de kütlesel çekime karşı koyacak gücü
olacaktır. Bu Chandraskher sınırına benzer, Landau-Oppenheimer-Volkov
sınırı olan, kritik bir kütledir. Bu kritik kütleyi aşan
yıldız, kendi merkezine doğru, çökmeyi ve ezilmeyi
sürdürecektir. Bu çöküşle beraber, çevreye uyguladığı kütlesel çekim
kuvveti artarken, uzay -zaman eğriliğinin de, artmasını
sağlar. Yıldız büzüldükçe, yüzeyindeki kütlesel çekim alanı
güçlenir. Yıldızdan kaçıp kurtulma hızı da, gittikçe artar.
Öyle ki sonunda, ışığın dahi kaçamayacağı, sınır hıza ulaşır.
İşte bu, karadelik dediğimiz uzay-zaman eğriliğinin, sonsuza
yaklaşan bir bölgesidir. Karadelikler, maddenin, adeta
ezilerek, yok olduğu görünmez noktalardır. Karadelikden
ışık kaçamazsa, fiziksel hiçbir şey kaçamaz. Karadelikler,
yıldızların ölümünün bir sonucudur.
Bütün bu süreçlerde, 'genel göreceliğin kütlesel çekim yasası' ve 'özel
göreceliğin bu fiziksel evrende, hiçbir şeyin ışıktan hızlı
gidemeyeceği yasası' hâkimdir. Genel görelik yasasına
göre, kütlesi olan her cisim, evreni(uzay-zamanı),
eğip-bükmektedir. Karadelikler, çok büyük kütleli yıldızlar
oldukları için, uzay-zamanda, adeta dipsiz bir kuyu
oluşturmaktadırlar. Karadelikler, büyük kütleli yıldızların
son durumları ve karanlık maddenin, düşünülebilecek en karanlık
biçimleridir. Doğrudan gözlenmeleri, mümkün değildir.
Kendisinden, ışık dahi kaçamadığı için gözlenemezler. Adeta,
bir kozmik sansür vardır. Karadelik civarında,
uzay-zamanda, öyle bir bölge vardır ki, bu bölgedeki olaylardan,
ışık bile kaçamaz. Karadelik, bir tuzak yüzeydir. Bu
yüzeyden içeriye, bir kez girerseniz, geriye dönüş yoktur. Karadelikler,
uzaytozu parçacıklarından, ışık fotonlarından, dev
yıldızlara kadar, karşılaştığı her şeyi yutan; adeta dev kozmik bir
süpürge, yahut vakumlardır.
Dev Kütleli Karadelikler
Evren de en çok bulunan karadelikler, Güneşten yaklaşık
10 kat büyük yıldızlardır. Samanyolu merkezinde bulunan
karadelik, 2.6milyon Güneş kütlesi büyüklüğündedir. Aynı şekilde,
Andromede gökadasının, merkezindeki karadeliğin
kütlesinin de, 10milyon Güneş kütlesi olduğu, tahmin
ediliyor. Bu dev kütleli karadelikler, gökada
oluşurken, gaz bulutlarının, yoğun merkeze çökmesiyle,
ortaya çıkar.'Kaymak deneyi'nde olduğu gibi, merkezde büyük
kütleli yıldızlar yer alır. Gaz molekül bulutları, kendi yoğun
merkezine çökerken, burkulma ve dönme oluşturur. Bu
merkezi topak, merkez çevresinden çaldığı, gaz ve
parçacıklarla daha da büyür. Ayrıca, 'her gökadanın merkezinde, büyük
kütleli karadeliklerin var olduğu', düşünülmektedir. Bu
durum, oldukça anlamlıdır. Hatta Samanyolu galaksisinde, bir
milyardan daha fazla, karadelik olduğu sanılmaktadır.
Olay Ufku
Schwarzschild yarıçapı, karadeliğin kritik yarıçapını gösterir.
Schwarzschild yarıçapındaki üç boyutlu yüzeye, karadeliğin
olay ufku denir. Olay ufku, kendisinden kaçılması mümkün
olmayan, bir uzay-zaman bölgesidir. Karadeliği çevreleyen bir
zar gibidir. Kendini olay ufkun da bulan herhangi bir cisim,
kaçamaz ve dış dünyayla iletişim kuramaz. Olay ufku,
Karadelik den kaçmaya çabalayan ışığın, uzay-zamanda
izlediği yoldur. Aynı hızla hareket eden radyo dalgaları da, olay
ufkundan kaçamazlar. Karadeliğin olay ufkunun yarıçapı,
kütlesiyle doğru orantılıdır. Güneş kütlesi kadar kütleye sahip
bir karadelik için, kritik yarıçap, yaklaşık 3km dir.
Yaklaşık 10Mg (güneş kütlesi) kadar olan bir yıldızın,
Schwarzschild yarıçapı ise, 30km civarındadır. Aynı şekilde, Dünya'nın
karadeliğe dönüştüğünü varsayacak olursak, olay ufku, 9mm den
daha az olacaktır.
İki karadelik çarpışır ve çekirdek kaynaşmasıyla, tek bir
karadelik oluşursa; bu karadeliğin olay ufkunun alanı,
bu iki karadeliğin, olay ufuklarının alanları toplamından daha
büyüktür. Karadeliğin kütlesindeki değişiklikle, olay ufkunun
alanı arasında, bir ilişki mevcuttur. Karadelik tekilliği,
olay ufkunun tam merkezindedir. Adeta olay ufkunun
merkezinde, bir noktadır.
Karadelik Tekilliği
Roger Penrose ve Hawking, yaptıkları ortak çalışmalarda, 'genel görelik
kuramı' na göre; karadeliğin içinde, sonsuza yakın yoğunlukta,
bir 'tekillik ve uzay zaman eğriliği' olduğu, ortaya kondu.
Bir karadeliğin merkezi, uzay -zamanda, bir 'tekil nokta'dır.
Bu, zamanın başlangıcındaki; 'büyük patlamaya' benzer. Ancak
karadeliğe düşen bir madde ve astronot için, zamanın
başlangıcı değil, zamanın sonudur. Bu karadelik
tekilliğinde, fizik yasalarını ve bu yasalara dayanarak, geleceği
tahmin etmek imkânsızdır. Bu tekillikte, madde gibi, zamanda
son bulmaktadır. Olay ufkunun dışında bulunan bir kimseye,
buradan ne ışık ne de başka bir şey ulaşamayacaktır. Hiçbir
parçacık, hatta fotonlar, ışık ışımasını oluşturan
parçacıkların kendileri de, bu kütlesel çekime tabii
olduklarından, dışarı kaçamazlar. Ne karadeliğin olay ufkuna
giren bir gök cismi veya parçacık, nede karadeliğe
dönüşen yıldıza ait parçacık, artık karadeliği terk edemez.
Burada, karadelik sansürü hâkimdir. Karadelik kara değildir,
ancak gözükmez.
Genel görelik denklemlerinin, bazı çözümlerine göre, astronot,
tekillikten geçerek, evrenin başka bir bölgesine ulaşabilir.
Uzay gezileri için karadelikler, potansiyellere sahiptir. Aksi
halde, diğer yıldızlara ve galaksilere ziyaretin pratik bir
anlamı, yoktur. Karadelik tünelleri, evrenin başka köşelerine,
yolculuk yapmayı mümkün kılabilir. Bir karadeliğin merkezi,
uzay-zamanda, bir 'tekil nokta'dır. Genel görelik teorisine
göre, 'kurt deliği' adı verilen böyle noktaların,
uzay-zamana bir köprü-tünel olma olasılığı, söz konusudur.
İnsanoğlu, karadelikler ve kurtdelikleri ile erişilmez
evrenlere ulaşabileceğini bekliyor. Kuramsal olarak, bu yolların,
kestirme yollar olduğu öngörülüyor.
Acaba Dünyalılar; 'insan' yahut 'cin', karadelik
tünellerini kullanarak, yolculuk yapabilirler mi? Bir karadeliğin
içine atlarsanız, parçacıklara ayrılırsınız. Acaba bu parçacıklar,
başka bir evrene veya bir köşesine taşınarak, ortaya çıkmanız mümkün
mü?
Nitekim dini metinler açısından bakarsak Kur'an da ki Hızır
meselesi, geçmişe ve geleceğe yolculuk için ilginç bir örnektir. Aynı
şekilde 'cinler'in, 'İkinci Sema'nın sınırlarına kadar,
yolculuk yaptıkları, burada, 'İkinci Sema'dan 'dinleme'
yapmak isterken kovuldukları, açık bir şekilde, ifade edilmektedir. 'Cinler'in
'İkinci Sema'nın sınırlarına yaklaşmaları için, gidiş-geliş
toplam süre; milyarlarca sene, yolculuk yapmaları gerekiyor. Bunun ise,
karadelikler olmadan başarılması, mümkün gözükmüyor. 'Cinler'in
ne hızları, nede yaşam süreleri, Ku'ran ifadeleriyle,
muhkem olan bu yolculuğu yapmaya, yetmez. Ancak, yolculuk
yaptıkları da kesin.
Karadelikler, uzay ve zamanda yolculuk için,
potansiyeller içermektedir. Ancak, genel görelik denklemlerinin
çözümleri, oldukça kararsız gözükmektedir. Karadelik
sansürüne, hala büyük bir umut bağlanmaktadır. Çıplak tekillik,
geçmişe yolculuk için, potansiyel bir kapı olarak,
görülmektedir. Bilim-kurgu yazarlarına, çok cazip gelen bu alan,
gerçekte, oldukça tehlikelidir. Böyle bir gücü elde eden bir
Dünyalının, neler yapabileceğini, tahmin etmek, güç değildir. Ancak
böyle bir yol, şimdilik kapalı gözükmektedir.
Gerçekte, karadeliğe düşen astronot, ayaklarından çekilerek,
önce iplik gibi uzayacaktır. Astronotun, karadelikten
kurtulması için, ışıktan daha hızlı hareket etmesi gerekir.
Adeta astronot, 'iplik', karadelikte, 'iğnenin
deliği' olmuştur. Sonuçta, birkaç saniye içerisinde, paramparça
olacaktır. Öyleki, astronot, bu tekillikte, moleküllere;
molekül, atomlara ve atomlarda, çekirdeklere parçalanacak.
Hatta çekirdekleri ve tüm atom altı parçacıkları da,
parçalanacak ve ezilecektir. Neredeyse ezilmenin sonu
yoktur. Yıldızlar, galaksiler ve evreni bekleyen sonda
budur. Sadece madde değil, uzay-zamanın kendiside, bu
akıbetten kurtulamayacaktır. Bu tekillikte, bilgi de yok
olmaktadır.'Bilginin korunduğu' fizik prensibi gibi, diğer fizik
yasları da, burada işlememektedir.
Bir karadeliğin içine atlarsanız, parçacıklara ayrılırsınız. Acaba bu
parçacıklar, başka bir evrene veya bir köşesine taşınarak,
ortaya çıkmanız mümkün mü? Gerçek zamanda, bir karadeliğe düşen
astronotun, atom altı parçacıklarının geçmiş tarihleri, bu
tekillikte yok olur. Ancak bu parçacıkların, 'sanal zaman'daki
tarihleri devam eder. Yani, başka bir evrende, 'sanal' olarak
ortaya çıkabilirler mi? Elbette şimdilik, karadelikler yoluyla,
uzayda yolculuk yapmak, pekte güvenli görünmüyor.
Dönen Karadelikler
Karadelikler, kendi eksenleri etrafında dönerler. Madde,
karadeliğin içinde, sarmal(burgulu) bir yol izler. Dönen
karadelikler, çok daha yaygın olmakla beraber, dönmeyen
karadeliklerde vardır. Aynı şekilde elektrik yükü olan, olmayan
karadeliklerden söz edebiliriz. Karadelik oluşurken,
yıldızın kütlesi dönüyorsa, bu dönme, karadeliğe miras
kalır.
1967 de, Werner İsrael, dönmeyen karadeliklerin, çok basit yapıda
olduğunu gösterdi. Karadeliğin çapının, kütlesine
bağlı, tam bir küre olduğu kanıtlandı. Roy Kerr ise, dönen
karadelikleri tanımlayan, çözümler elde etti.
Büyüklükleri ve biçimleri, sadece kütlelerine ve
hızlarına bağlı olan Kerr karadelikleri, sabit bir
hızla dönmekteydiler. Dönme hızı sıfırsa, karadelik tam
bir küre biçiminde olacaktı. Daha sonra, Carter, Hawking ve Robinson,
dönen karadelikler için, Kerr çözümünü
sağladılar.
Böylece kütlesel çekimin yönettiği çöküşün sonucunda,
karadelik, bir dönme hareketi kazanır. Bu karadeliğin
büyüklüğü ve biçimi, çökerek onu oluşturan yıldızın,
kimyasal yapısına değil, sadece kütlesine ve dönme
hızına bağlı olacaktır. Karadelik, çöken yıldızın, başka
bir özelliğini taşımaz. Yani, bunun anlamı, yıldızın, yapısal
özelliklerinin kaybolduğudur. Çöken yıldızın, nasıl bir yıldız
olduğu, önemli değildir.
Sonuç olarak karadelik, yalnızca kütle, açısal moment
ve elektrik yükü özellikleriyle tanımlanan, kararlı bir duruma
geçer. Karadeliğin bu son durumundan dolayı, 'karadeliğin saçı
yoktur' önermesi, çok kullanılan bir deyim olmuştur. Bu şu demektir ki,
yıldızın kütlesel çöküşünde, çok miktarda bilgi kaybından
dolayı, karadelik 'kel' kalmıştır. Bu son durum, yıldızın,
madde ve anti madde yapılı, küresel veya düzensiz
şekilli olmasından bağımsızdır. Sonuçta karadelikler, çok
çeşitli yıldız yapılarının çöküşünden, ortaya çıkmış olabilir.
Karadelik Radyasyonu
1974 de Hawking, 'karadelik ışıması'nı öngördü. Buna, 'Hawking
radyasyonu' da denir. Karadelik, dışarıya ışık
kaçırmıyordu, ancak radyasyon yayıyordu. Penros'un düşünce deneyi
ise, karadeliğin, kendi ekseni etrafında dönme enerjisinin bir
bölümünü, dışarıya aktaracağını öngörüyordu.
Karadelik, düzenli bir hızla parçacık yayar. Karadelik,
yüzey kütlesel çekimiyle orantılı ve kütleyle ters orantılı bir sıcaklıkta,
bir sıcak nesne gibi, parçacık üretip, yayar. Bu, sonlu bir
sıcaklıkta, ısıl denge, demektir. Nasıl oluyor da, olay ufkunun
içinden, hiçbir şey, dışarıya kaçamayacağı halde, karadelik, parçacık
yayınlar gözüküyor? Yahut radyasyon, karadeliğin
kütlesel çekim alanından, nasıl kaçıp kurtuluyor? Bunun cevabı,
belirsizlik ilkesinin, parçacıkların, küçük bir uzaklık için,
ışıktan daha hızlı ilerlemesine, izin vermesidir. Bu durum,
parçacıkların ve radyasyonun, olay ufkundan çıkmalarına ve
karadelikten kaçıp kurtulmalarına imkân verir. Ancak karadelikten
kaçan şey, içine düşen şeyden farklı olacaktır. Yalnızca enerji aynı
olacaktır.
Kuantum mekaniği, sürekli olarak, çiftler halinde maddeleşen, ayrılan ve
tekrar bir araya gelen ve biri birini yok eden 'sanal' parçacık
veya anti-parçacıklardan söz eder. Sanal parçacıklar, 'gerçek'
parçacıklar gibi, bir parçacık detektörüyle algılanamazlar.Ancak, dolaylı
etkileri ölçülebilir. Proton, nötron, elektron, kuvark vs.
bütün bu gerçek parçacıkların, anti-parçacıkları(sanal-melekut)
mevcuttur. Fotonun, anti-parçacığı ise kendisidir. Gerçek
parçacıklar artı enerjiye, sanal parçacıklar eksi
enerjiye sahiptir.
Bir çift parçacıktan birisi, karadeliğe düşerken, diğerini
olay ufkunun sınırında, yalnız bırakabilir. Yalnız kalan parçacık
veya anti-parçacık, diğerinin arkasından, karadeliğe de
düşebilir yahut kaçıp kurtuladabilirde. Dışardan bakan bir gözlemci, onu,
karadeliğin çıkardığı 'radyasyon' olarak görür.
Karadeliğe, anti-parçacığın düştüğünü varsayarsak, bu sanal
parçacık, zaman içinde geriye gidecektir. Bu karadelikten çıkan ve
zaman içinde geriye giden, bir parçacık olarak düşünülebilir. Parçacık,
anti-parçacık birleşmesiyle, maddeleşme aşamasına gelince,
kütlesel çekim alanı, ona çarpar ve zamanda ileriye doğru yol
alır.
Karadelik küçüldükçe, sanal parçacığın, gerçek parçacık
olmadan önce, alacağı yol kısalacaktır. Ve böylece, karadeliğin,
parçacık yayınlama hızı artacak ve görünen ısı ortaya çıkacaktır.
Karadeliğin yaydığı parçacıklar, karadeliğin kütlesi
azaldıkça, hızla artan bir sıcaklığı gösteren, ısıl spektruma
sahip olacaktır. Sonuçta, karadeliğe düşen iki eş parçacıktan,
biri içerde kalırken, diğeri dışarı kaçacak ve karadelik buharlaşması
yaşanacak ve karadeliğin kütlesi, azalacaktır.
Örneğin, elektron, kütlesel çekim nedeniyle, karadeliğin içine
çekilecek, pozitron(anti-elektron) kaçacaktır. Bu süreçte,
karadeliğin sahip olduğu elektriksel yükün küçük bir bölümü, yok
olacak ve dönme momentinin çok az bir bölümü de, dışarı taşınacaktır.
Böylece karadelik, enerji kaybedecektir.
Kısaca ifade edecek olursak, bir karadelik parçacık ve radyasyon
yayarken, kütlesi ve büyüklüğü, düzenli olarak azalacaktır.
Bu, daha fazla parçacığın, dışarıya tünel açmalarını
kolaylaştıracaktır. Böylece hızlı bir radyasyon yahut karadelik
buharlaşması yaşanacaktır.Ancak, büyük bir karadelikler için
buharlaşma süresi, oldukça uzun olacaktır. Güneş
kütlesi kadar kütlesi olan bir karadelik, yaklaşık 1066 yıl
yaşayacaktır. En sonunda, karadeliğin, kütlesel çekim alanı, o
derece azalmış olacaktır ki, karadelik, artık kendini, bir arada
tutamayacaktır. Ancak, bir karadeliğin, buharlaşmasının en son
aşaması, o derece hızla ilerler ki, muazzam bir patlamayla son bulur.
Karadelikler Ve Bebek Evrenler
"O zaman, karadeliğin içine düşen nesnelerin yahut bir uzay
gemisinin, akıbeti ne olur?" diye soran Hawking, kendi sorusuna şöyle cevap
verir:
"Benim son çalışmalarıma göre; yanıt, düşen nesnelerin, bebek evrene
gittikleridir. Evrenimiz, böylece başka bir evrene dallanır.
Bu bebek evren, tekrar, bizim uzay-zaman bölgemize katılabilir. Bu
ise, oluşan ve daha sonra buharlaşan bir başka karadelik ve
karadeliklerden uzay gezisine açılmış bir kapı gibi
görünür. Yalnızca uygun bir karadeliğe doğru, uzay geminizi
yöneltirsiniz. Oldukça büyük olan bir uzay gemisi olsa daha iyi olur.
O zaman, nereye gideceğinizi seçemezseniz de, bir başka delikten tekrar
ortaya çıkmayı umarsınız.
Ancak galaksiler arası yolculuk planında, bir kusur var. Karadeliğe
düşen parçacıkları alan bebek evrenlerde, sanal zaman söz
konusudur. Sanal zaman, bilim-kurgu gibi gelebilir, ancak bu iyi
tanımlanmış, bir matematiksel kavramdır. Gerçek zamanda,
karadeliğe düşen bir astronotun, akıbeti kötü olur. Başındaki
ve ayağındaki kütlesel çekim arasındaki farkla, çekilerek
iplik gibi uzar ve parçalara ayrılır. Vücudunu oluşturan
parçacıklar bile, hayatta kalamaz. Gerçek zamandaki geçmişleri,
bir tekillikte sona erer. Ancak astronotun parçacıkları,
yayılan parçacıklar olarak, yeniden ortaya çıkarlar. Böylece bir anlamda
astronot, evrenin başka bir bölgesine taşınır. Ancak ortaya çıkan
parçacıklar, pek fazla astronota benzemezler. Karadeliğe
düşen birisi için parola;'sanal düşün' olmalıdır. Bebek evrenler,
uzay gezisi için, fazla yararlı olmasa da, 'birleşik teori' bulma
girişimi açısından, önemli sonuçlar doğurur. Pek çok kimse, bebek
evrenler üzerinde çalışmaktadır. Bu alan, çok heyecanlı çalışmalara yol
açmıştır."
Mini Karadelikler
Evrenin çok erken evresindeki düzensizliklerin çökmesiyle,
ortaya çıkan küçük kütleli karadelikler olabilir. Kütleleri,
Güneş'ten daha küçük olan karadelikler, mini
karadeliklerdir. Büyük patlamayla yaratılan madde,
proton ve elektron gibi bildiğimiz biçimlere ek olarak, mini
karadelikler biçiminde de, ortaya çıkmış olabilir.
Kütlesi, küçük bir dağ kadar(1015 gr) olan bir karadelik, 10
milyar yılda, daha küçük kütleli karadelikler ise, çok daha kısa
sürede buharlaşırlar. Bu küçük karadelikler, şimdiye
kadar buharlaşmış olabilirler. Ancak kütlesi, bundan daha büyük
olanların, röntgen ya da gamma ışıması yapmaları
beklenir. Henüz bu karadeliklerle ilgili araştırmalar, sonuç vermiş
değildir. Bunların varlıklarının kanıtı olan etkileri, bugüne kadar
gözlemlenememiştir.
Ancak evrenin ilk dönemlerinden miras olarak, her biri bir dağ
kütlesinde, fakat bir proton boyutlarında olan, çok sayıda mini
karadelik kalmış olabilir. Eğer bir mini karadelik
keşfedilecek olursa, mutlaka büyük patlamadan kalmış olacaktır. Çünkü
yıldızlar, 2.5Mg(güneş kütlesi)den daha küçük kütleli karadelik
üretemezler.
Hawking, mini karadeliklerin, çok daha hızlı buharlaştığını ve
patladığını gösterdi. Bu mini karadeliklerin yarıçapı,
10-13cm, yaklaşık bir proton boyutundadır. Ağırlıkları ise, bir
protondan, bir milyar ton daha fazladır. Yani, Everest Tepesi'nin
ağırlığına eşittir. Bunlar kara değil, on bin megavatlık bir güçle,
enerji yayan, adeta beyaz deliklerdi.
Akdelikler
Evrenin başlangıç evresinde, gaz halindeyken; gaz
kümelerine(bulutlarına) ayrışarak; yoğunlaşıp, gaz
topaklanmalarının merkeze çöktüğünü, çökerken bir dönme(burkulma)
ivmesi kazandığını ve arkasından da, yıldızların ve galaksilerin
ortaya çıktığını biliyoruz. Uzun bir zamanın sonunda ise, çok sayıda, büyük
kütleli yıldızların, kütlesel çekimin etkisiyle küçülerek;
beyaz cüceler, nötron yıldızları ve
karadeliklere dönüştüğü artık biliniyor.
Galaksilerin merkezlerin de ise, daha büyük yıldızlar
oluşabileceği için, en büyük karadelikler, muhtemelen bu
merkezlerdedir.
Kümeleşme, özellikle karadelikler söz konusu olduğu zaman,
entropideki aşırı artışı gösterir. Entropi, düzensizliğin bir
ölçüsü olduğuna göre; seyreltik olan gazın, düşük
entropiyi, yoğun olan karadeliğin yüksek entropiyi
göstermesi, bir çelişki olarak gözüküyor. Kütleçekim etkisi oluşturan
böyle sistemlerde, ters bir durum söz konusudur.
Karadeliklerin birleşmesinden ortaya çıkacak olan karadeliğin,
tekillği ve entropisi, elbette daha büyük olacaktır. Evrendeki
tüm karadeliklerin, birleşmesinden ortaya çıkacak olan karadeliğin,
tekilliği ve entropisi, elbette sonsuza yaklaşacaktır.
Uzay-zamanında, son bulduğu böyle bir tekillik,
evrenin çöküşünde gözlenebilir. Bu aynı zamanda, uzay-zaman tekilliğidir.
Fizik yasaları, zaman simetrisine sahiptirler. Bu yüzden, içine
düşenlerin kaçamadığı, karadelikler varsa, o zaman,
şeylerin içinden çıktığı, fakat içine düşemediği, başka
nesneler de olmalıdır. Bunlara, ak(beyaz) delikler, denebilir.
Bir karadeliğin içine atlayan astronotun, bir başka yerde, bir
akdelikten çıkabileceği düşünülebilir.
Bazı kuramcılara göre, dönen ve elektrik yükü olan
karadeliğin, diğer ucunda akdelik vardır. Karadeliğe düşen
bir şey, diğer taraftan, akdelikten başka bir uzaya püskürür. Kara
ve akdelikleri birleştiren tüneller, 'kurt delikleri'
olarak adlandırılıyor. Karadelik tekilliğini içeren bu kurt
delikleri, zamanda yolculuk tünelleri olarak görülüyor.
Işık hızıyla, milyarca senede gidilebilecek bir galaksiye veya
evrene, çok kısa bir zamanda yolculuk, vaat ediyor. Sıradan,
dönmeyen karadeliklerin, kurt delikleri ya olmuyor ya da
kararsız oluyor.
Einstein'in kütleçekim denklemlerinin bir özelliği de, zaman içinde
sürekli olmalarıydı. Yani genel görelik teorisinin,
karadeliğin içine düşme ve akdelikten çıkmanın
çözümleri, mevcuttur. Ancak daha sonraki çalışmalarda, bu çözümlerin
dengesiz olduğu görülmüştür. En küçük etki, karadelikten
beyazdeliğe giden, kurt deliğini tahrip edebilir.
Akdelik, hiçbir şeyin içine giremeyeceği, bir tekil
noktaydı. Sanal 'nur noktası'. Karadelik, çekip-yutarken,
akdelik, püskürtüp-ortaya çıkarıyor. Karadelik yok ederken,
akdelik var ediyor.
Sonuç olarak, zamanın yönünü tersine çevirdiğimizde, 'büyük patlama'yı
temsil eden, bir başlangıç uzay-zaman tekilliğinin, kaçınılmaz
olduğunu görürüz. Bu kez tekillik, tüm maddenin ve
uzay-zamanın yok olmasını değil, yaratılmasını temsil eder. Bu
bir akdelik tekilliğidir. Bu iki tekillik arasında, tam bir
zaman simetrisi vardır. Başlangıç türü tekillik (akdelik)
ki; bunda, uzay-zaman ve madde yaratılır. Sonuç türü
tekillik(karadelik) ki, bunda, uzay zaman ve madde yok
olur.
Karadeliklerin Bazı Özellikleri
En basit karadelik, yalnızca kütlesi tarafından belirlenir. Bu
karadelikler için, kütle, ölçülebilir tek büyüklüktür.
Dönen karadelikler ise, kütleye ek olarak, iki özellik
tarafından belirlenir: a) açısal momentum ve b) elektrik yükü.
Bu büyüklükler, karadeliğin çevresinde dönen parçacıkların,
yörüngelerinin incelenmesiyle ölçülebilir. Kimyasal yapı ise,
belirleyici değildir. Karadeliği oluşturmak üzere, nasıl bir maddenin
çöktüğünün önemi yoktur.
Karadeliklerin, dikkatimizi
çeken bazı özellikleri:
1)Karadeliklerin varlığını, çevrelerindeki gök cisimleri
üzerindeki etkilerinden anlayabiliriz. Kendileri görünmez olan
karadelikler, çevrelerinde dönen yıldızların hızlarını
artırırlar. Karadelik, başka bir yıldızla, bir çift
yıldız sistemi oluşturuyorsa, etkileri fark edilebilir. Bu
durumda, şiddetli x-ışınları ve radyo dalgaları
yayarlar. Eğer karadelik, eş yıldızına, yeterince
yakınsa, evrimleşerek kırmızı dev haline gelen eş yıldızın,
atmosferindeki gazların bir bölümü, karadelik tarafından
yutulabilir. Bu gazlar, önce karadeliğin çevresinde, sarmal
hareketlerle, bir disk oluşturarak, karadeliğin yüzeyine
düşerler. Gaz düşerken, çok ısınır ve x-ışınları yayar.
Adeta, karadelikler, eşlerini soyarlar.
2)Galaksi merkezinde bulunan dev karadelikler, etraflarındaki
gaz bulutlarına, güçlü çekim uygulayarak, büyük bir hızla
döndürürler ve kendilerini belli ederler. Bu karadelikler,
zamanla çevreden çaldıkları, gaz ve yıldız artıklarıyla
beslenirler. Buradaki madde, olay ufkunda kaybolmadan
önce, çok yüksek sıcaklıklara kadar ısınır.
Galaksi çekirdeklerinde, bir birlerine çok yakın yıldızlar,
çarpışarak parçalanırlar. Ve enkazları, karadelik için, bir
besleme kaynağı olur. Merkezdeki canavar, artık beslenmediğinde,
çevresindeki kütle aktarım diski, kaybolur ve süper kütleli
karadelik, galakside hemen hiçbir iz bırakmaz.
3-Bu sebeple, süper kütleli karadelikleri, aramak için, en uygun
yerler, yakın galaksilerin çekirdekleridir. Aktif galaksi
çekirdeklerinin güç kaynakları, muhtemelen karadeliklerdir.
Merkezdeki etkinliğin yakın görüntüsü, radyo yayını
fışkırmalarıdır. Fışkırmalarının kaynağı, merkezde, süper kütleli bir
karadeliğin varlığıyla açıklanabilir.
Nötron yıldızı ve beyaz cüce gibi yıldızlar, enerji üretemezler.
Nötron yıldızlarının, katı bir yüzeyleri var ve bu yüzeyde
madde biriktirebiliyorlar. Karadeliklerde böyle sert bir yüzey
yok ve olay ufkuna giren madde ve ışınım, evreni terk
ediyor.
4)Şayet,karadelik oluşturmak için çöken madde, net bir
elektrik yükünesahipse, ortaya çıkan karadelik de, aynı yükü
taşıyacaktır. Benzer şekilde, şayet çöken madde, açısal momente
sahipse, ortaya çıkan karadelik, dönüyor olacaktır.
Hatırlanacağı üzere, bir karadelik, çöken maddenin elektrik yükünü,
açısal momentini ve kütlesini hatırında tutarken,
bunların dışında her şeyi unutur. Zira bu üçü, uzun erişimli
alanlarla bağlantılıdır.
Sonuç: Karadelikler Ne Söylüyor?
1)Sonsuz yoğun ve sonsuz ince bir 'nur'
noktasından, bir 'nur(akdelik) patlaması'yla yaratılan; yüz
milyarlarca galaksi ve her bir galakside, yüz milyarlarca
yıldızlardan oluşan, bu muazzam evren; çökecektir,
ezilerek adeta yok olacaktır. Karadelikler, maddenin ezilerek,
'sonsuz incelmesi'nin açık kanıtlarıdır.
2)Evrenin, başlangıcının(büyük patlama) ve sonunun(büyük
çöküş) olduğu kanıtlanmıştır. Karadelikler, evrenin 'büyük
çöküşü'nün apaçık delilleri, alametleri ve
işaretleridir. Bir bilim adamının söylediği gibi: "Eğer bir yıldız,
çatırdayarak kendi üstüne çökebiliyorsa, neden tüm evrende
çökmesin?"
3)Genişlemekte olan bu muazzam evren, kütlesel çekimin
etkisiyle, geriye dönmeye- büzülmeye başlayacak; adeta bir
balonun sönmesi yahut bir kâğıdın avuç içinde dürülmesi gibi
galaksiler, biri birlerine yaklaşmaya başlayacaktır. Bir
taraftan, her bir galaksi, kendi merkezlerindeki dev karadelikler
tarafından yutulurken, diğer yandan galaksilerin dönüş
hızı, gittikçe artacaktır. Sonuçta, milyarlarca galaksi, süper
dev karadeliklere dönüşürken; karadelikler, 'sonsuza
yaklaşan hızla' kafa kafaya gelecek ve hiper dev bir karadeliğe
dönüşecektir.
İşte bu, 'büyük patlama'ya hazır, maddenin, sonsuz
incelerek, madde olmaktan çıktığı, 'nur(akdelik) noktası'dır.
Sonsuz yoğun, sonsuz ince, sıfır boyutlu, sıfır
hacimli ve patlamaya hazır 'nur' noktası. İşte yaklaşan 'Saat'
budur. İşte 'Kıyamet' den sonra 'Kıyamet' budur. İşte bu 'an',
evrenlerin yeni baştan yaratatılacağı 'an'dır.
4)Bilinmelidir ki, karadelikler üzerinde yapılan araştırmalar,
sadece evrenin başlangıcına ve sonuna değil, fizik
yasalarının ve fizik ötesi(sanal-melekût) evrenlerin
anlaşılmasına da, ışık tutuyor. Bu araştırmalar ilerledikçe, evreni
yöneten yasaların, birleşimi ve en basit hali olan 'her
şeyin kuramı'; yani kütlesel çekim yasasını, kuantum
kuramına bağlayan 'teori', acaba ortaya çıkacak mıdır? Belkide.
Bugün bilim dünyası, 'altın iyonları'nı çarpıştırarak,
'yapay büyük patlama' deneyleri, düzenlemeye çalışıyor.
Hiçbir
yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca
bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden
alıntı yapılabilir.
The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye / Denizli
Ana Sayfa /
index /Roket bilimi /
E-Mail /CetinBAL/Quantum Teleportation-2
Time Travel Technology /Ziyaretçi
Defteri /UFO Technology/Duyuru
Kuantum Teleportation /Kuantum Fizigi
/Uçaklar(Aeroplane)
New World Order(Macro Philosophy)/
Astronomy
|
|