Time Travel Research Center © 2005 Cetin BAL - GSM:+90  05366063183 - Turkey / Denizli 

 
E = mc2
Einstein’ın biraz once sözünü ettiğim makalesinde üretmiş bulunduğu ve geniş halk kesimlerince de iyi bilinen bir formül E = mc2 dir.

Nükleer enerji santrallarının ve atom bombasının bilimsel temelini oluşturan bu formül özel rölativite teorisinin tutarlılığının da en açık bir kanıtıdır. Bu formül kimyasal olaylara ilişkin denklemlerin madde yönünden tutarlılığının kontrolüne de olanak vermektedir. Madde miktarında gözlenen eksiklik enerji olarak ortaya

REFERANSSIZ MAKALE
Einstein’ın bulduğu sonuçlar 1905 yılında Annalen der Physik dergisinin 17. sayısında yayınlandı. Makalesinin ilginç taraflarından biri hiç referans içermemesi idi. Bu nedenle çok kimse O’nun Lorentz ve Poincaré’nin çalışmalarından, özellikle de Poincaré’nin İtalya’da yayınlanan Rendiconti del circolo matematico di Palermo dergisinde baskıda bulunan son makalesinden haberdar olduğunu, fakat bunlardan söz etmemeyi tercih ettiğini düşündüler.Teorinin gerçek sahibinin kim olduğunu tartışanların göz önünde bulundurduğu önemli nedenlerden biri de budur.

çıkmış demektir. Biraz önce klasik Newton mekaniğinin tutarsız olduğundan, daha önce de Foucault sarkacının övgüye değer büyük başarısından söz etmiş olmamız bir çelişki gibi görünebilir. Bu konuda şöyle bir açıklama yapabiliriz: Hızların (ışığın hızına kıyasla) küçük olmaları durumunda Einstein’n mekaniği Newton mekaniğine indirgenir. Bu nedenle, Foucault sarkacının klasik Newton denklemleri ile incelenmesi kabul edilebilir bir yaklaşıklık sağlar. Ayrıca belirtmekte yarar vardır ki; Foucault sarkaç problemini çözerken de bazı küçük terimleri diğerleri yanında ihmal ederek sonuca erişmiştir. Burada bir hususa daha değinmek isterim. Newton

Yayına sunulmuş makaleleri hakemlere gönderen editörler, genellikle, referans listelerinin yeterli olup olmadığının, önceki çalışmalara yeterince kredi verilip verilmediğinin incelenmesini de istemektedirler. Bu nedenle, Einstein’ın hiç referans içermeyen makalesinin olduğu gibi basıma kabul edilmiş olması çok ilginçtir. Ayrıca, Lorentz ve Poincaré’nin çabalarından haberdar olmadan Einstein’ın aynı problemi kendisine iş edinmiş olması da oldukça ilginçtir.
Yukarıda sözü edilen tartışmanın sonu nereye varırsa varsın, özel rölativite teorisinin geliştirimesind

 
 

denkleminin ve o denklemin temellerini oluşturan (zaman, kütle vb ) kavramların Einstein tarafından değiştirilmiş olması Newton’un üstün dehasını ve mekaniğinin önemini asla küçültmüş değildir. O, çağdaş bilimimizin ve soyut düşünme yeteneğimizin en önemli öncüsüdür.

ŞÜKRAN BORÇLUYUZ
Bugün özel rölativite teorisi hemen hemen bütün kitaplarda Einstein’in yüz yil önceki makalesinde yapilmis oldugu biçimde, iki varsayima dayandırılarak sunulmaktadır. Oysa aynı sonuçları, özellikle de teorinin temelini oluşturan Lorentz formüllerini ışığın hızıyla ilgili varsayıma ihtiyaç duymadan

Einstein’ın ayrıcalıklı konumu asla tartışılamaz. Çünkü Einstein teoriyi, Lorentz ve Poincaré’nin öngörmediği iki yönde çok ötelere götürdü. Bu yönlerden biri, bugün Lorentz dönüşüm formülleri olarak tanınan formüllerin geçerlilik alanının sadece ışık olayı olmadığını, bunların, evrenin bir özelliği olduğunu iddia ederek fizik, kimya ve diğer tüm bilim dallarında uygulanmaları gerektiğini işaret eder. Ikincisi ise bütün fizik yasalarının, birbirine Lorentz dönüşüm formülleri ile dönüşen bütün koordinat sistemlerinde aynı biçimde yazılmaları gerektiğini iddia eder. Bu varsayımlara dayanarak Einstein elektromagnetik alanın bir referans sisteminde bilinen ifadesinden hareketle diğer sistemdeki (öncekine göre sabit bir hızla hareket eden sistemdeki) ifadesinin nasıl bulunacağını gösterdi. O gün bulmuş olduğu ifadeleri biz bugün hareketli cisimlerle ilgili elektromagnetik problemleri çözmekte rahatlıkla kullanıyoruz. Aynı varsayımla Newton denklemini dönüştürmeğe kalkıştığında, Einstein, bu işin mümkün olmadığını farketti ve, büyük bir başarı göstererek, bunun mümkün olabilmesi için Newton denkleminin nasıl değiştirilmesi gerektiğini buldu. Bu, o zamana kadar herkes tarafından benimsenmiş ve belleklere yerleşmiş bulunan mutlak kütle kavramını değiştirmemiz, onun yerine hızla değişen bir büyüklüğü oturtmamız gerektiğini söylüyordu. Bu, iki yüzyıldan beri Newton mekaniğinin başdöndürücü başarılarına şahit olmuş bulunan insanlar için benimsenmesi çok zor bir devrimdi. Buna rağmen devrin fizikçileri her şeyi hemen kabullendiler.

çıkarmak mümkündür. Bunun için, diğer varsayıma dayanarak, Maxwell denklemlerinin geçerli olduğu (birbirine göre sabit bir hızla hareket eden) iki koordinat sisteminde bir problemi çözmek ve çözümlerin birbirine dönüştürülebileceğini kabullenmek yetişir. Bu amaçla, örneğin, sabit bir hızla hareket eden bir noktasal yükün yarattığı alan gözönüne alınabilir. Bunun için seçilebilecek ikinci koordinat sistemi, en basit haliyle, noktasal yüke bağlı olan sistemdir. Yaratılan alan bu sistemde bir statik alan görünümündedir ve, en basit fizik kitaplarında da çıkarıldığı gibi, oldukça basit bir ifadeye sahiptir. Aynı yükün yarattığı alan gözlemcinin yer aldığı sistemden, zamana bağlı bir elektromagnetik alan olarak gözlenir. Bunun nisbeten karmaşık bir yapıda olan ifadesini bazı kitaplarda bulmak mümkündür. Mekanikle ilgili problemlerin çözümünde çok sık yapıldığı gibi, karmaşık görünümlü son ifadeyi statik hale ilişkin basit ifadeden yararlanarak elde etmeye çalışmak, Maxwell teorisinin ortaya konduğu günlerde denenmiş olmalıydı. Böyle bir işe kalkışıldığında, daha o günlerde sıkıntı ortaya çıkmış olacak ve, Maxwell teorisine güven devam edecekse, Lorentz formüllerinin evrensel niteliği gündeme gelmiş olacaktı… Neden konunun bu şekilde ortaya çıkmış olmadığını hep merak etmişimdir.

(*)
TÜBA Şeref Üyesi
Işık Üniversitesi Mühendislik Fakültesi

Ana Sayfa / index / Roket bilimi / Kuantum Fizigi /Astronomy