maddelerle
olan ilişkilerinin evrimi demektir. Yani ruh maddelerle ilişkide
bulunarak görgü ve tecrübesini artırır ve gitgide maddeye etkide
bulunacak, onu kullanacak bir olgunluğa ulaşır. O yüzden, ruhun
yücelmesi, maddeyle bağını koparması ve yalnızlığa çekilmesinde değil,
fakat madde içinde, madde ile ilişkilerinin gelişmesindedir.
4-Ruh dünya
tekâmülünü sağlamak için tekrar tekrar dünyaya gider gelir.
5-İnsan özgür
seçimiyle kendi yazgısını kendi kurar. Ve her davranışının doğal sonucu
ile hem bu dünyada, hem öte dünyada karşılaşır.
Neo-spiritüalizmin
ana ilkelerini ise, bugünün diliyle şöyle özetleyebiliriz:
1-Tüm
evrenlerin yaratıcısı olan Allah vardır.
2-Allah
mutlaktır. Benzeri ve dengi yoktur. O anlama ve hiç bir varlığın
anlayışına sığmaz.
3-Varlıklar
için tek ideal Allah’tır. Yani düşünce, duygu ve davranışlarını O’nun
buyruklarına uydurmağa çalışmak ve bu halin sonsuzca süreceğini
bilerelerek duyarak ve buna inanarak o yolda yürümek bütün varlıkların
idealidir.
4-Bu amaca
yönelik olarak varlıkların yükselmesi, olgunlaşması evrim gereğidir.
5-Bu evrim
veya tekâmül hep daha ileriye doğrudur. Tekâmülde geçici, ara
duraklamalar olsa bile, geriye dönüş asla yoktur.
6-Tekâmül en
kaba ve yoğun madde ortamlarından başlamak üzere, en ince ve
bilemediğimiz hayat düzeylerine kadar çeşitli yerlerden geçerek,
somuttan-soyuta doğru bir evrim izleyerek, türlü tecrübelerden ve
denemelerden geçip görgü ve bilgilerimizi artırarak olur.
7-Dünya
okulunda kazanılması gereken olgunluğu elde etmek için ruhlar çeşitli
bedenler değiştirerek birçok kere dünyaya gelirler.
8-Geçilmesi
gereken hayat sınavlarında başarının tek yolu; Tanrısal ilkelerin
buyurduğu. yönde yürümek, bencillik ve bencilliği niteleyen bağlantı ve
tutkulardan sıyrılarak, başkalarının da Allah yolunda yürümelerini
kolaylaştırıcı sencil hareketleri huy haline getirmektir.
9-Bu sencil
hareketler şunlardır: Önce sen (feragat). Özveri (fedakârlık) Sevgi.
Koruyucu-sevgi (şefkat) Acıma (merhamet) ve Hoşgörü (müsamaha)
10-Tekâmülde
erdem esastır O’nun yolunda yürürken hiçbir şeyden yılmamak, hiçbir
maddi engel veya kaygıya kapılıp yolda kalmamak. doğruyu iyiyi, güzeli
ve adaleti her yerde her zaman açıkça savunmaktan çekinmemek gerekir. Ve
yine Allah’ı her şeyin üstünde tutmak. O’na yönelik yolu kendine ideal
bir hareket yönü olarak seçmek bu erdemin tamamlayıcı koşuludur.
11-Her
işimizde, her hareketimizde, başarımızda ve her girişimimizde Allah’ın
izni esastır. Onsuz hiç kimse hiçbir güce sahip değildir.
12-Ruhlar
tekâmül ede ede, bilgi ve güçlerinin artışı ile orantılı olarak O’nun
katında yer alırlar ve O’nun buyruklarını uygulayan sadık birer hizmetçi
olurlar. Bu ise ruhların evrim boyu özledikleri en yüksek ve ideal
mutluluktur.
13-Dünya
daima yüksek ruh alemlerinden ve planlarından gelen yardımlarla ve yol
gösterici bilgilerle aydınlanmaktadır. Yüksek varlıklar dünyayı zemin ve
zamana göre, dünyadaki insanların alıcı yetenekleri oranında aydınlatma
işini kendileri için bir zevk ve görev bilirler. Bu onların
tekâmüllerinin bir gereğidir.
14-Böylece
her devirde o devirin anlayış derecesine göre çeşitli alıcı verici
kanallardan yararlanılarak ruh âlemlerinden yeryüzüne bilgiler veya
bildiriler gönderilmektedir. Zamanımızda bunlar medyum kanallarıyla
yapılabildiği gibi, yüksek ilham yollarından ve söz konusu esinlenmeye
kendilerini hazır etmiş kimseler kanalı ile de olabilmektedir.
15-Yüksek ruh
plânından alınan bu bilgileri okumak, okuduktan sonra anlamaya çalışmak
ve anladıktan sonra da hal ve hareketimizi onlara uydurmayı vazife
edinmek bu bilgileri almaya hak kazananların Tanrısal yolda
kararlaştırılmış görevlerinin gereğidir.
16-Ruhlar
vazifelerini yapıp yapmamakta özgürdürler. Kimse onları zorlamaz. Ancak
yine kendilerinde varolan vicdan yetisidir ki onları vazifeleri yönünde
uyarır.
17-Vazifelerinin ihmalinden veya gereği gibi yapılmamasından dolayı
kimse onları cezalandırmaz. Ancak Tanrısal kanunlar gereği vazifelerini
yapmak veya yapmamak vicdanlarının huzuru veya azabı şeklinde kendini
belirtir.
18-Özeleştiride veya vicdan muhakemesinde insanı yargılayacak unsur,
insanın yaptığı işte niyetinin kötü veya iyi oluşudur. Kötü niyetle
bilmeden yapılan kötü bir iş ona göre huzurlu bir ruh halini hazırlar. O
halde her harekette esas iyi düşünce, yani hüsnüniyettir.
19-İyi niyet
sınırı içinde dokuzuncu maddede belirtilen sencil hareketler ve Tanrısal
gayeler yolundaki yürüyüşlerle ilgili kararlar bulunur.
20-Şu halde
dünya hayatı, ancak sonsuz ruh hayatımızın Tanrısal buyrultu yolunda
gelişmesine yardımcı yönleriyle geçirilmesi gerekli bir deneme ve vazife
âlemidir. Buradan yüz akı ile çıkmak, her dünya işini ve vazifesini, bil
işin ancak ruhumuzun tekâmülüne bir vasıta olduğunu bilerek yapmayı esas
tutmaktır. Bu ise insanlık vazifesidir. |