Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90  05366063183 -Turkey/Denizli 

 

 

        Bilim-kurgu sineması deyince ilk aklınıza gelenler ne oluyor? Sizi bilmem ama özellikle son zamanlardaki filmlere bakınca bilim-kurgunun dost ve düşman uzaylılardan, dünyayı hatta galaksiyi kurtaran kahramanlardan, korkunç veya sevimli yaratıklardan ibaret olduğu düşünülebilir. Ayrıca bu filmlerin düşünsel boyutlarının da pek olmadığı söylenebilir. Aslında bu action sinemasıyla bağlantılı bilim-kurgu filmleri için doğru olabilecek bir düşünce, ama bu türün çok daha farklı ilgi alanları da var. Contact da değişik türdeki bilim-kurgu filmlerinin en iyilerinden biri. Bu değişiklikleri kısaca belirtmek gerekirse: Bir defa bilim yönüne ağırlık verilmiş bir film, herhangi bir uzaylıyla karşılaşmıyoruz diyebiliriz, üstelik film yaşadığımız zamanda geçiyor ve çok uzun bir süre olağandışı diyebileceğimiz bir şey de olmuyor.

        Bundan önceki filmlerinin çoğunu zevkle izlememe rağmen Robert Zemeckis hiç bir zaman favori yönetmenlerim arasına girmemiştir. Forrest Gump ve ''Geleceğe Dönüş'' filimleri ile ile oldukça iyi bir film ortaya koymuşsa da ondan bu kadar iyi bir film beklemiyordum. Contact son zamanlarda seyrettiğim en iyi filmlerden biri. Filmin başarısının önemli bir nedeninin, yakın zamanda kaybettiğimiz bilim adamı Carl Sagan'a ait bir romandan sinemaya aktarılması olduğunu düşünüyorum (kişisel bir not: kendisi TRT'de yayınlanan belgeselleriyle benim bilime büyük ilgi duymamı sağlamıştır ve bu yüzden onu çok önemserim). Başka bir nokta da filmde Hollywood'un en iyi kadın oyuncularından biri olan (hatta belki de en iyisi) Jodie Foster'ın oynaması. Oynadığı en abuk filmlere bile (pek fazla abuk filmde oynamadığını da ayrıca belirtmeliyim) belli bir kalite katan Foster, bu filmde yine oyunculuğunu konuşturmuş. Üstelik filmin neredeyse hepsini o sürüklüyor, diğer oyuncular yardımcı oyuncu pozisyonunda kalmışlar, ki onların da neredeyse hepsi iyi oyuncular. Bu arada Clinton'un da neredeyse bir oyuncu gibi bu filmde gözüküyor (burada Forrest Gump'ta da kullanılan teknikler kullanılmış herhalde).

        Film, en basit anlatımla, sabırla bekledikten ve çalıştıktan sonra uzaydan bir mesaj alan ve bu mesajdaki bilgilerle mesajın geldiği yıldıza yolculuk yapmaya çalışan bir bilim kadınının hikayesi. Bu hikaye çok düzgün bir hikaye olduğu gibi bu hikaye çok güzel bir şekilde anlatılmış.

                                                                              

        Bu noktadan sonra filmdeki bazı sahnelerden bahsedeceğim. Önce filmin girişinden başlayalım. Dünyanın görüntüsünden başlayan kamera gitgide açılarak güneş sistemimizi, değişik bir çok yıldızı, Samanyolu galaksisini ve değişik galaksileri kesintisiz bir çekimle gösteriyor. Bu sahnenin uzun zamandır en iyi giriş olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Çok etkileyici bir sahne olmasının yanında filmde üç kez duyacağımız ve filmin ana fikirlerinden biri diyebileceğimiz şu cümleyi yoğun bir şekilde hissettiriyor: "Evrendeki tek canlı bizsek çok büyük bir alan boşa harcanmış demektir.". Zaten filmi seyrettikten sonra başka gezegenlerde de yaşam olabileceğine dair olumlu bir düşünceniz varsa bu daha da güçleniyor. Carl Sagan'ın da başka gezegenlerde yaşam olduğunu ciddi şekilde düşündüğünü biliyorum, hatta Jüpiter’in şartlarında oluşabilecek olası yaşam formlarıyla ilgili tasarımlarını da görmüştüm. Bence Carl Sagan bu romanı olmasını istediği bir olayı düşünerek yazmış.

                                           

        Filmde bir Hollywood filminden hiç beklemeyeceğim bir tartışma da var. Bilimsel gerçekler ile din arasındaki çatışma da filmin temel konularından biri. Üstelik bu konuya şöyle bir dokunulup da geçilmiyor, Ellie (Jodie Foster'ın oynadığı karakter) ve beyaz saray danışmanı rahibin tartışmalarında bu konu etraflıca diyebileceğimiz kadar sorgulanıyor. Belki çok tatmin edici bir yere bağlanmıyor bu tartışma ama üzerinde düşünmemizi de sağlıyor. Bu da bir film için önemli bir erdem doğrusu.

        Bunun dışında filmin görsel açıdan beni etkileyen iki sahnesi daha var. Bunlar, Ellie'nin babasına ilaç yetiştirmeye çalıştığı sahne ve mesajı ilk kez fark edip arabasıyla arkadaşlarının yanına gittiği sahne. Aslında bu iki sahne de benzer sahneler, her ikisinde de travelling (bir sahnenin kesme yapmadan, sadece kameranın hareket ederek verilmesi) tekniği kullanılmış.

        Ancak filmin görsel ve duygusal olarak doruk noktası Vega yıldızına yapılan yolculuk. Bu sahneye kadar neredeyse hiç özel efekt kullanılmamış olan filmde (bir bilim-kurgu filmi için) bu yolculuk görkemli özel efektlerle veriliyor, ki bunlar artık mecburen olması gereken efektler. Robert Zemeckis'in neredeyse tüm filmlerinde yoğun özel efekt kullanımları vardır ama bunlar gerçekten de film için gerekli olduğunda kullanılırlar yoksa elimizde böyle bir efekt de var hadi bunu da kullanalım diye değil. Özel efekt kullanımının kendi filmografisindeki şimdiye kadarki en iyi örneğini de Forrest Gump'da vermişti zaten.

        Bu farklı farklı sahneler dışında film bir bütün olarak oldukça iyi kurulmuş. Yani sadece bir kaç sahnesine vurulduğunuz filmlerden değil. Son olarak bir kez daha tekrarlıyorum, karşımızda iyi bir yönetmenden (Zemeckis'in en iyi filmi olduğuna şüphe yok), çok iyi oyunculardan, çok iyi bir film belki de... Genel bir bakış açısından ifade etmem gerekirse filimde beni çeken tek nokta dünyamızdan uzak yıldızlara yapılan yolculuğun hayal gücünü ateşleyen  teknolojik efektleriydi..Bu filimde imajine edilen yıldızlara yolculuk teknolojisi benim yıldızlar arası nakil teknolojileri kuramlarımla paralellik gösteren bir içerik taşımaktadır.Aşağıda Elli Arroway'in yolculuğunu gösteren bilimsel diyağramı görüyorsunuz.

                            

Bu yolculuk  temel olarak mantığını Einstein'ın genel görecelik teorisinden almaktadır.Bu kurama göre uzay/zaman'ın eğrilip bükülebilir olması ve bu sayede uzay/zamanda iki ayrı geometrik noktanın bitiştirilmesi sözkonusudur.  Benim kendi inançlarıma göre uzay/zaman'ın sonsuz arenası ortasında  düşünen ve hayal kuran her insan sonsuzlukta  bir yerlerde benzer şeyleri düşünen başka zekaların düşünce dalgalarıyla rezonatif bir ilişki kurar.İnsanlar farkında olmasada aslında hayal edip düşündükleri herşeyde gerçek dünyaya açılan bir kapı vardır.Bence en delice hayaller bile derinlerde bir yerlerde gerçek dünyada bir yansımaya sahiptir.Carl Sagan'ın ''Contac''  romanıda bence evrenin o  gizemli bağlantılar ağından tesirler alarak şekillenmişe  benziyor.

                         

ÜNLÜ astrofizikçi ve yazar Carl Sagan, 15 yıl önce kaleme aldığı, 1997 yılında Jodie Foster tarafindan filme çekilen "Contact (Temas)" romanında ciddi bir sorunla karşı karşıya kaldı.
Sagan, romanın kurgusu gereği baş karakteri Ellie Arroway'yi bir "karadelik" aracılığıyla Dünya'dan 26 ışık yılı uzaklıktaki Wega yıldız sistemine gönderiyordu. Ancak böyle bir yolculuğun fizik kanunlarına aykırı olup olmadığı sorusu, Sagan'ı rahatsız ediyordu.
Alman Focus dergisinin son sayısında, Sagan'ın bu sorunun yanıtı için yardım istediği ABD'nin California Teknoloji Enstitüsü Teorik Fizik Profesörü Kip S. Thorne'un, roman sayesinde müthiş bir buluş gerçekleştirdiği yer aldı. Sagan'ın sorusuna yanıt arayan Thorne, zaman yolculuğunun "karadelikler" yardımıyla yapılamayacağını belirledi. Karadelikler "tek taraflı"ydı. Ayrıca karadeliğe giren cisme "santimetrekarede milyarlarca ton" olmak üzere akılalmaz bir çekim kuvveti biniyor du ki, bu Arroway'in anında moleküllerine ayrılması demekti. Alternatif arayan Thorne, sonuçta bilim adamlarının bugüne kadar üzerinde ciddiyetle durmadığı "
kurtdelikleri"ni farketti. "Kurtdelikleri" üzerine araştırmalarını derinleştiren California'lı bilim adamı, fiziğin en büyük dehalarından sayılan İngiliz Profesör Stephen Hawkingin'in "karadelikler"le ilgili teorileri, Albert Einstein'in "görecelik (izafiyet) kuramı" ve kuantum fiziği yardımıyla yaptığı hesaplarında, zamanda ve uzayda anlık yolculukların  matematik olarak mümkün olduğunu kanıtladı.Buna göre ''Kurt delikleri'' sayesinde uzay'da yada zaman' da iki ayrı nokta  bir anda tüp geçitsel bir gravitasyonik hortumla birbirine bağlanabilirdi.

           


               
            [Hadden, Again]
               
 
                       
                                   

                                                             
                                                                                                                                                    

   

                                           

                      [The Second Machine]  
                        
                      [In the Pod]
                                            
                                    
                         [Ready to Go]
                                                    
                          [Vega]

 


                           

   

 

   
        
        
         [Intense Trip]  
               
       
          [Civilization]  
           
           
                 
     [Celestial Event]
         
            
        [Ellie and Ted]

                                              Stargate ( Yıldızlara açılan kapı )      Contact >>



SETI@Home




Hiçbir yazı/ resim  kaynak gösterilmeden kullanılamaz!!  Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir.

The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:05366063183 -Turkiye/Denizli 


                             Ana Sayfa ·  İndex·  Ziyaretçi Defteri  E-Mail  Roket bilimi  CetinBAL

                   Time Travel Technology   UFO Technology   Kuantum Fiziği    Kuantum Teleportation