Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90  05366063183 -Turkey/Denizli 

 

 

AGARTA UZAY GEMİLERİ TEKNOLOSİ

AGARTA'lılara ait gerçek uzay gemisi resimleri:

     

(Agarta space ship technology)

Eğer siz kayıp kıtalara, medyumluğa ve UFO’lara gömülmüşseniz, bilimsel bulgular için akli yeriniz kalmamış olabilir.

                                                                                                  Carl Sagan

 

               

Çetin BAL: Sevgili arkadaşlar yukarıdaki Carl Sagan’ ın ifadeleri son derece anlamlı ve düşünülmesi gereken ifadelerdir.Elbetteki bizim yapmış olduğumuz yıldızlar arası yolculuk ve zaman yolculuğu araştırmaları somut ve bilimsel düzeyde araştırmaları gerektirmektedir. Fakat hep dediğim gibi daima temkinli ve yüksek görüş gücüne dayalı bir araştırma ve düşünme biçimine sahip olmak gerekir.Bilgi nerden gelirse gelsin  öncelikle bilgiyi kaynağına bakmaksızın kendi başına değerlendirmek gerektiği kanaatindeyim.Eğer somut çalışmalara dair bilgi, ‘sezgiler ve ileri yaklaşımlar’ veriyorsa o bilgi kayda değer bir bilgi olup üzerinde düşünülmesi gerekir diye düşünüyorum.Bu  açıdan Vahdet ekolü mensuplarından sevgili Ömer Sami Ayçiçek arkadaşımızın AGARTA uygarlığı denen bir uzay uygarlığıyla telepatik olarak kurduğu irtibat sonucunda aldığı bilgiler  benim ışıktan hızlı yolculuk teknolojilerine ait çalışmalarımla birebir paralellikte yanıtları içermektedir.Burada bu uzay uygarlığını temsilen Semiyun isminde Agartalı bir arkadaş sorulara yanıt vermektedir.Semiyun’ un uzay yolculuğuna dair tüm ifadeleri benim  ‘ileri  yüksek teknolojinin varabileceği  uzak ufuklara dair olan’ sezgisel yaklaşımlarımla örtüşür niteliktedir.Gerçi Ömer Sami ve Semiyun’ un bu görüşmelerindeki ana hedef teknik bilgi vermekten ziyade esas gaye diyelim  AGARTA uygarlığının dünya insanlığına tanıtımıdır.Ben bu dört cild halinde yayınlanmış olan Agarta adlı kitaptan teknolojik içerikli  bilgileri seçerek siz   okurlarımın dikkatine sunmak istedim.Umarım Semiyun’ un verdiği bilgiler sayesinde benim çalışmalarım konusunda da biraz daha aydınlanmış olursunuz.Yani Semiyun’un ifadelerinin arkasında durduğumu ve bu ifadeleri kendi adıma sahiplendiğimi söyleyebilirim.Hemen hemen bir çok metafizik kaynaktan gelen bu türdeki teknolojik bilgiler Semiyun’ un ifadelerinde adeta  biraz daha netleşerek özetlenmektedir.

Agarta’lılar kendi bedenlerini bir yerden bir yere bizim  düşünce gücü dediğimiz yöntemle bir anda taşıyabiliyorlar.Fakat bu yöntemle çok uzak bölgelere nakil pratikte bir takım sakıncalarıda beraberinde getirdiğinden  bu  yöntemi çok sık kullanmıyorlar.Ama gelişmiş aletleri vasıtası ile bu amaca hizmet eden enerjiden yararlanıyorlar ve zahmetsizce kendilerini ve eşyalarını bu enerjilerin yardımı ile şuurlarını yitirmeden nakledebiliyorlar.Bu yöntem ile bazı gezegenlere de gidebiliyorlar.Fakat bu enerjiyi kullanma imkanlarının da bir sınırı var.Bu nedenle ve başka nedenlerden dolayı uzay gemileri çok önemli onlar için.

Agarta’lıların yanlarında taşıdıkları bir alet var ve onu kullanmak suretiyle istedikleri yere anında naklolabiliyorlar.Bu aletler daha büyük ana aletler ile ilişkili  ve böyle lokal aletleri de var.Bu aletlerde bozulabiliyorlar.Ama sistem öyle kurulmuş ki, bozulmalarına imkan yok.Bu imkan ile yeryüzündeki herhangi bir yere anında gidebiliyorlar.

İnsanları ve eşyaları bir yerden bir yere taşımak için enerji kullanıyorlar.Bir dağı bir anda bir başka yere nakledebilecek durumdalar.

Agartalı’lar düşünce güçleriyle kendi vücutlarının vibrasyonel seviyesini bir üst boyut içerisine geçebilecek şekilde yükseltebilmekteler. Uzay gemilerinin de vibrasyonel seviyesini yükseltebiliyorlar.Ama bu durumda körü körüne bir gidiş ve kontrolsüzlük yok .Bir üst uzay/zaman alanı dediğimiz üst samanyoluna  ve ya daha üst boyutlara- üst alemlere  çıkıp oradan yararlanarak  uzayın derinliklerine kolayca yolculuk yapıyorlar.Örneğin fizik kainat içindeki 200 milyon ışık yılı ötede bulunan bir gezegene gitmek  onlar içinde imkansız.Çünkü bu, ışık hızı ile 200 milyon yılı alıyor.Fakat bir üst boyuta geçince oraya gitmek birkaç saatlik bir mesele oluyor.Büyükte küçüğü, küçükte büyüğü görmenin bir başka biçimi bu.

İşin enteresan yönü gidilen gezegenlerde de zamanlar farklı. Dünya zamanına göre örneğin; üç gün sonra yeniden gidilen bir  gezegende çok uzun bir süre geçmiş olabiliyor, bir başkasında ise bir kaç dakika.

Zamanın bu durumu  Agarta’ lılar için  bir karmaşıklık ve sorun yaratmıyor.Aynı şekilde hangi gezegene ve gezegenin neresine gitmek isterlerse, sorunsuzca ve hatasız olarak  bunu gerçekleştirebiliyorlar.

Agarta’lılar ışınlanma enerjisini kendi dünyalarında, dünyamızda insanları ve eşyaları bir yere taşımak için kullanıyorlar.Uzay gemilerinden yeryüzü için bu maksatla yararlanmıyorlar. Onlar bu enerjiyi güneş sisteminin ilerisine kadarki  bir alan içinde kullanabiliyorlar.Örneğin Aya olsun, Venüs’e olsun insanlar bu ulaşım enerjisi vasıtası ile gidiyorlar.Hatta kendi uzay gemilerini bile bu enerji vasıtası ile nakledebiliyorlar.Fakat bu enerjinin yasası gereği  bunu uzayın derinliklerine doğru olan nakil işlemlerinde kullanamıyorlar.Şüphesiz teorik olarak bu enerjiden yararlanmayı  sağlayan aletleri daha küçük yapmak mümkün ama onu kullanmak için de gezegen gerekiyor.

Agarta’lıların gemileri bu uzayın uzak noktalarına olsun,  üst saman yollarındaki(üst uzay) gezegenlere olsun, bir üst uzay boyutuna geçerek çok kısa sürede ulaşıyor.Bu hal altında gemiler farklı bir nitelik kazanmakla birlikte fonksiyonları zerrece değişmiyor.Bir geminin bulunduğu boyuttan, alemden bir üstüne bozulmadan geçmeyi gerçekleştirebilmesi çok yüksek bilgileri içeriyor.Bu nedenle pek çok medeniyet bu konuda, bu noktaya  gelip kalıyor.Bir üste geçmesi yani bu bilgiyi alıp, teknolojiyi uygulaması ise uzun çalışmalara ihtiyaç gösteriyor.

Teorik olarak bu bilginin uygulanması sırasında bozulma, dağılma yani imha mümkün.Bunun örnekleri çok az sayıda olmuş.Ama genel olarak bu işlerle uğraşan medeniyetler, zaten çok gelişmiş olduklarından zamanı geldiğinde bu işi hatasızca başarıyorlar. 

Uzay gemileri değişik şekillerde olabiliyor.Birkaç metreden birkaç kilometreye kadar boyları değişebiliyor.Büyük gemileri uzayda inşa ediyorlar. Bu gemilerde gerektiğinde yüzbinlerce kişi kalabilirmiş.Uzay gemilerini teorik olarak her Agartalı insan kullanabilirmiş ama pratikte ancak bu bilgiye ve tecrübeye sahip ayrıca bu maksatla görev alan kişiler bu gemileri kullanırmış.

Agartalı’lara gemilerinin materyali kendi kendini onaran canlı materyal denebilecek bir maddeden mi yapılmıştır diye sorduğumuzda bu  teknolojinin uzaydaki daha geri düzeyli uygarlıklarda kullanıldığını ifade etmektedirler.

AGARTA’lılar  bizimle aynı dünyayı paylaşan ama farklı bir vibrasyonel düzeyde bulunan yüksek bir uygarlık düzeyine ulaşmış gelişmiş bir insan gurubudur.Onlarda bizim gibi insanlar.Bizlere benziyorlar.Fakat onlar kendi ruhsal yapılarını keşfedip ruhsal güçlerini kullanabildikleri için bizimkine nazaran daha ruhsal esaslar üstüne kurulmuş bir toplum düzenine sahipler.Agartalılar insan beyninin ve zihnin evrenle ve evrenin sonsuz boyutlarıyla olan bağlantısını keşfettikleri için ve zihnin, düşüncenin, şuurun sonsuz potansiyellerini bilmekle kalmamış bunu kullanabilme olanağınıda elde etmiş  oldukları için bizlerden çok daha ileri bir uygarlık olma şansını elde etmişlerdir.Aşağıda Ömer Sami arkadaşımızla Agarta uygarlığından Semiyun’ un soru ve cevap şeklindeki görüşmelerini ilginize sunuyorum.

Soru: Pek çok Agartalı kardeşimizin yaşadığı başka gezegenler var.Bunların hepsi dünyanın tabi olduğu zamana mı tabidir?.

Semiyun: İşin diğer püf noktası da  budur.Her gezegenin aşağı yukarı farklı zaman, daha doğrusu zaman enerjisine tabiyeti vardır. Zamanı da bir enerji olarak nitelendirdiğimizde. O enerjiden de çok değişik şekillerde yararlanma imkanı kendiliğinden gündeme gelmektedir.

Soru: Şuurlu inanç bilgilerinde   ‘‘maddenin görünmez hale gelişi’’ diye bir konu vardı.Molekül yapısı üzerinde oynandığında madde orada var olmakla birlikte, bizim açımızdan görünmez hale geliyordu.Böyle bir açıdan bu konuya yaklaşabilirmiyiz.

Semiyun: Hayır böyle bir şey bizim açımızdan çok ilkel bir yöntemi ifade eder.Biz molekül yapılar üzerinde değil, doğrudan doğruya atomun henüz keşfetmediğiniz pek çok yapıları üzerinde hakimiyet kuruyoruz.Oralara farklı enerjiler uyguluyoruz.Bu sayede bizim açımızdan o parçaları, varlıklarına zarar gelmeden-bozunmaya uğramadan yok kılabiliyoruz.Yani görünmez yapabiliyoruz.

Soru: Bir uzay gemisi  görünmez konumdayken duvarların içinden, meteor parçaların içinden yada bir kara parçasının içinden  onlarla çarpışmadan geçip gidebilir mi? Bir  hayalet gibi!

Semiyun: Böyle bir durumda uzay aracı  örneğin dünya yüzeyine indiği zaman kendi vibrasyonel seviyesi üzerinde küçük bir değişiklik yaparak görünmez olacak.Böylece yükseltilmiş vibrasyonel seviyesi ile o, söz konusu kara parçasının yada kaya parçasının  içinden geçerek arzu ettiği noktada tekrar vibrasyonel seviyesini, oranın vibrasyonel seviyesine ayarlayarak geçişini tamamlamış olacaktır.Gemilerimizle uzayda yol alırken karşımıza aniden çıkan bir meteor parçasını algılayan gemi içindeki aygıtlar sayesinde otomatik olarak saniyenin çok kısa bir süresi içinde geminin vibrasyonel seviyesini bir derece yükseltir ve yine çok kısa süre içinde yeniden eski konumuna ayarlama imkanına sahibiz.Bu adeta otomatiğe bağlanmıştır.

Soru: Örneğin A gezegeninden B gezegenine çok kısa sürede uzaysal bir sıçrama yaparak geçiş yapacağız diyelim.Bu durumda vibrasyonel seviyenin değişikliği konusunda ölçü nedir.

Semiyun: Bu da önemli bir konudur.Çünkü vibrasyonel seviye dediğiniz hadisenin mikro ve makroya doğru sonu yoktur.Biz elbetteki bundan çok öncelere nazaran daha kısıtlı vibrasyonel değişiklikler yapma imkanına sahiptik.Ama bu gün için bu sınır daha da genişlemiştir. Herhangi bir örnek verecek durumda sizin açınızdan değilim.Ama şöyle söyleyelim ki, bizde bu konuda çalışmalarımızı sürdürmekte, gemilerimizin vibrasyonel seviyesinin çok daha ötelerinde bulunan noktalara ulaşma arzusu içindeyiz.Bu nedenle de  sürekli çalışmalar yapıyoruz ve her gün çok güzel ilerliyoruz.Şunu da önemle belirtirim ki, bizler bu konuda eğitilmekteyiz.Çünkü bu konu düşündüğünüzden  çok daha ciddi sonuçları olan bir konudur.Bu nedenle de ihtiyatlı giderek  gelişmeyi daima tercih etmekteyiz.Elbetteki her konuda aynı şey söz konusudur.Ama bu konunun inanın ki, yanlışı yoktur.

Soru: Yani vibrasyonel seviyeyi  çok yükselttiniz.Bir daha geri dönmeme, toparlanmama hali olabilir vayahut da öyle bir boyutun içine girilir ki, o boyuttaki tehlikelerin ne olduğu  bilinemez.Hepsinin araştırmasının tümüyle yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Semiyun: Düşündüğünüz gibidir.Vibrasyonel seviye değiştirildiği anda farklı bir boyut kavramı içerisine girmek durumundasınız.Bunların çok iyi anlaşılması, bilinmesi, amacın doğru olarak ortaya konması gerekmektedir.Aynı şekilde, dediğiniz gibi daima eskiye dönebilme imkanının da  sağlıklı bir şekilde olması gerekmektedir.Bu ise sandığınızdan çok daha büyük bir bilimsel  çalışmayı ve teknolojiyi gerektirmektedir. Teorik olarak bu tehlike var olmakla birlikte, pratikte biz Agartalılar bu konuda son derece başarılı sonuçlar almış bulunuyoruz.Bu güne kadar herhangi bir tehlike ile karşılaşmış değiliz ama karşımızdaki tehlikelerin de ne olduğunu  biliyoruz.

Soru: Daha önceki görüşmelerimizden birinde  uzaya açılan medeniyetlerin gelişmiş uzay araçları yapmış olabileceklerini, fakat kainattan bir başka kainata geçmek için boyut değiştirmeleri gerektiğini, süratli bir şekilde bu kainatın içinde hareket edebilmek için de o farklı boyutun imkanından yararlanarak çok kısa sürede, çok uzaktaki gezegene  gidilebileceğini  söylemiştiniz  hatırladığım kadarıyla ve aynı şekilde halden hale geçmenin de büyük bir medeniyet farkı olduğunu da belirtmiştiniz.Bu fark ne kadardır? Yanlış mı izah ettim acaba?

Semiyun: Hayır yanlış izah etmediniz.Kainatınız içinde ki pek çok uygarlıklar, kainat içindeki gezegenlere henüz boyut değiştirerek gitme imkanına sahip değillerdir.Elbetteki bunun ötesinde yine sayısız gezegenlere ait uygarlıklar da bizim seviyemizin çok ötesindeki imkanlarla çok daha mükemmel yolculuklar yapmaktadırlar.Ama biz yine bu seviyeden konuyu ele alacak olursak  kainatımız içindeki bir gezegenden bir gezegene gitmek  normal olarak ışık hızıyla  çok  uzun zamanları almaktadır.Çok süratli uzay araçaları ile yine bu kainatın imkanları dahilinde ışık hızı aşılamayacağından dolayı uzun zamanlara ihtiyaç bulunmaktadır.Ama  şayet bir üst boyutun imkanlarından yararlanmak durumunu elde etmiş iseniz, uzay aracınızın vibrasyonel seviyesini yükselterek o boyuta geçer ve o boyut üzerinde  çok kısa bir zaman süreci içerisinde yolculuk yaparak  tekrar vibrasyonel seviyenizi düşürdüğünüzde  mevcut kainatın içindeki çok uzak bir gezegene çok kısa bir sürede seyahat etme imkanına sahip olursunuz.Yalnız bu çok ileri bir aşamayı gerektirmektedir.Bizler yolculuklarımızı çok uzun bir zamandan beri bu yöntem ile yapmaktayız.

Soru: Düşünce güçünüzle olsun, başka teknolojik seviyenizin gücüyle olsun, adeta bozulmaz, tahrip edilmez aletler, sözgelimi; uzay gemileri yapmıştınız.Ama ben yinede şöyle düşünüyorum.Sözgelimi; o uzay gemileri ile güneşe yaklaşabilir misiniz?Vibrasyonel seviyesini değiştirmeden, normal haliyle.Yada yaklaşırsanız ne derece yaklaşabilirsiniz? O aletlerin dayanma gücü, güneşin verdiği ısının ötesinde midir?

Semiyun: Hayır değildirler ve inanınızki, olamazlar da.Çünkü sizin güneş hakkındaki mevcut bilgileriniz inanın ki, her bakımdan yetersizdir.Biz güneşi  sizin tanımadığınız ölçüde tanıdığımız için  bu sözü söylemekte sakınca görmüyoruz.Kendi gemilerimizin metali adeta  tahrip edilemez bir tarzda inşa edilmiştir.Ama onun tabi hali ile güneşin tabii halini kıyasladığınızda  güneşin sıcaklığının eritme gücü, bizim gemilerimizin dayanma gücünü aşmaktadır.Ama bu durum bizim için bir sorun teşkil etmemektedir.Çünkü gerektiğinde gemilerimiz kendi yolları üstünde ortaya çıkan herhangi bir dünyadan, gezegenlerden, anında vibrasyonel seviyesini arttırmak veya  değiştirmek suretiyle, adeta delip geçercesine geçebilmektedirler.

Soru: Peki    ‘‘Peki tahrip edilemez tarzda inşa edilmiştir’’ sözünden kastettiğiniz neydi?

Semiyun: Elbetteki o sözümüzü de boşuna söylemedik.O gemilerin yapısı  yinede tahrip edilemez tarzda inşa edilmiştir.Ve bu tahrip edilemezliğin içine az önce sözünü ettiğim vibrasyonel değişiklikler de girmektedir.Ama bu son cümleyi hesaba katmasak bile gemilerimiz. İnanın ki, asla tahrip olmayacak şekilde yapılmışlardır.Ama bunun denemesini yapmaya kalkacak olursak, elbetteki gemilerimizin dayanma gücünden çok daha üstün  mevcut güçler, haller mevcuttur.Ama sizlere bunların kıyaslamasını yapabilecek durumda değiliz.Çünkü sizin mevcut bilgileriniz  neyi, neyle kıyaslayacağımızı anlamanıza imkan vermeyecektir.Ama yine aynı şeyi söylüyorum; gemilerimizin maddeleri pek çok uzay gemisinin yapılmış olduğu maddelerden çok daha güçlüdür.Şüphesiz ki,  pek  çok  medeniyetin uzay araçları mevcuttur.Bizim uzay araçlarımız bu medeniyetlerin genel seviyesinin üzerinde  güçlere imkanlara sahiptir.Hemen her bakımdan bu böyledir.Çünkü bizim medeniyetimiz, gerçekten şu  kainat içinde gelişmiş sayılabilecek medeniyetlerden biridir.Ama şunu da yine önemle belirtirim ki, bizim dahi hiçbir zaman ilişkiye geçemeyeceğimiz seviyelerde medeniyetler, uygarlıklar, esasında bu kelimlerle   bile ifade edilemeyecek  yaratılmışlıklar mevcuttur. (...)

Soru: O halde kıyas, yine fiziki alemleri kapsıyacak tarzda yapılabilir?

Semiyun: Elbette. Ancak bir şey kendine uygun düşebilecek  bir şey ile kıyaslanabilir.Bizim sözümüz daha  ziyade fiziki alemleri kapsamaktadır.Ve fiziki alemdeki kainatlar, fiziki alemlerdeki uygarlıklar ile karşılaştırıldığında, bizim uygarlığımızın gelişmişlik seviyesi genel seviyenin üzerindedir.

Soru: Uçan Daire  başlı başına  büyük uzay gemisi midir Çeşitli ebatlarda olmasına rağmen, yoksa bir takım daha önce bildiklerimizin ışığında, mesela; daha büyük gemilerin içinde bulunupta girip-çıkan yardımcı fonksiyonlar gören bir yapıda mıdır?

Semiyun: Aslına bakarsanız her iki tür de bizde mevcuttur.Yani çok büyük çaplı, oval olmayan daha değişik şekillerde uzay gemilerimiz de vardır.Ve bir uzay gemisinin içinde amaca uygun sayıda, daha değişik, sizin uzay gemisi dediğiniz tarzda uzay araçlarımız da vardır.Bu yapılacak işin niteliğine göre bizler tarafından rahatlıkla tanzim edilebilen bir durumdur.Düşündüğünüz gibidir; Yani gerektiğinde uzay araçlarımız birbirine eklenebilir..Bu da  çok rahatlıkla  yapılabilir.Ve böylece  o amaca göre de uzay gemimiz ya da gemilerimiz hizmet verirler.

 Soru: Peki yinede hacimsel olarak konuşursak, mesela; bu şekilde çok büyük uzay gemileriniz vardır dersek büyüklüğü hakkında bir fikir verebilir misiniz?

Semiyun: Elbette. Ama  bunun boyu sizin mesafe ölçüleriniz ile 2,5 kilometreyi geçmez.Yanlış duymadınız. Sizin için büyük bir rakamdır.Ama yinede 2,5 kilometreyi geçmez.Elbetteki bundan daha büyük  tarzda, çapta  gemiler de yapılabilir.Ama bunun inanın ki,  büyük bir önemi yoktur. O büyük gemilerimiz, büyük olmalarının gerçekten gerekli olmaları nedeni ile bu şekilde planlanmış ve yapılmıştır.Sözümüzü toparlarsak öyle olmaları icap ettiği için o büyüklükte yapılmışlardır.

Soru: Peki bu büyüklükte bir uzay gemisi yeryüzünde mi, yoksa uzayda mı yapılıyor?

Semiyun:  Bu da önemli bir konudur.Bunun teknolojik seviye ile bir alakası yoktur.Boyları birkaç yüz metreyi bulan uzay araçları uzayda inşa edilmektedir.Zira yeryüzünde inşa edildikleri taktirde onu uzaya çıkartacak manyetik güç maalesef dünyanıza zarar verecek çapta bir güç olmak zorundadır.Bu tamamen fiziki bir kanundur.O çapta o hacimde ve o ağırlıkta bir parçanın dünyanın çekim güçünden uzaklaşabilmesi için çok büyük manyetik itme gücüne ihtiyaç vardır.Bu güç ise dünyaya, sizin de tahmin edebileceğiniz gibi önemli fiziki zararlar verir.Bu nedenle de bu çaptaki uzay araçları yerçekiminden uzakta yani uzayda inşa edilmektedir.

Soru: Dev ana gemileriniz içerisinde küçük çaptaki gezegenlere iniş için daha küçük çapta gemileriniz varmı?

Semiyun: Evet ana gemilerimiz içerisinde istenilen oranda daha küçük gemiler mevcuttur.

Soru: Tüm bu uzay gemilerinin bir kullanım süresi varmıdır.

Semiyun: Size inanılmaz gelsede bundan 1 milyon yıl önce yaptığımız uzay gemilerini hala kullanıyoruz diyebilirim.Çünkü bu uçan daireler öyle bir tarzda inşa edilmişlerdir ki, bozulmalarına imkan yoktur.Ama yine de şunu ilave edebiliriz ki, bu uçan dairelerimize biz, bu  1 milyon yıllık süre zarfında gelişen teknolojimize uygun olarak yeni araçlar ve gereçler ilave ettik.Ama hiç birini kaldırıp da sizde olduğu gibi müzeye koymadık, koymamızada imkan yoktur.Daha birkaç milyon yıllık süre için diyorum.

Soru: Ama belki öyle bir seviyeye geleceksiniz ki, bu birkaç milyon yıl sonra belki fiziki bir araç kullanmaya ihtiyaç kalmayacak.

Semiyun: Hayır bunda yanılıyorsunuz.Fiziki kainatta yaşayan insanların, medeniyetlerin daima fiziki araç-gerece ihtiyaçları olacaktır.

Soru: Peki bu uçan daireler ne yakıtı kullanıyorlar? Bizim bildiğimiz gibi bir depoları mı var, bir enerji mi yükleniyor.Yoksa yine bildiğimiz gibi evrenin her zaman, her yerinde bulunan güçlerden, enerjilerden mi yararlanıyorsunuz?

Semiyun: Hayır. Uzay araçlarımızda herhangi bir yakıt deposu yoktur.Ve uzay araçlarımızın bu tür bir sorunu da yoktur.İşte konunun can alıcı noktası da buradadır.Aslında kainatın her yerinde daima mevcut bulunan güçlerden yararlanma yoluna gitmekteyiz.Ve bu güçlerinde  açıkçası bir sınırı yoktur.Uzay araçlarımız kendi kapasiteleri oranında bu güçlerden her zaman için yararlanmakta, böylece ihtiyacı olan enerjiyi temin etmektedirler.Bizim enerjisiz kalma gibi bir proplemimiz yoktur.

Soru: Peki bu gücü nasıl temin ediyorsunuz?

Semiyun: Elbetteki gemi kendi içinde bulunan aletler vasıtasıyla bu gücü, bu enerjiyi istediği yönde kullanmakta yani kendisini hareket ettirmekte, vibrasyonel seviyesini yükseltip alçaltmakta ve daha sizin bilmediğiniz maksatlarda kullanmaktadır.

Soru: Şimdi en büyük çaplı o  2,5 km. boyundaki uçan dairelerinizi, uzay araçlarınızı yine düşünelim.Onlarda aynı küçük gemiler gibi veyahutta diğer gemiler gibi o büyüklükte olmasına rağmen, uzay yolculuklarını aynı prensip dahilinde mi yapıyorlar?Yani vibrasyonel seviyesini yükselterek bir üst boyuta, üst saman yoluna geçip Einstein’ın dediği gibi o solucan delikleri tünelinden ( o kurtçuklardan) yararlanmak suretiyle mi yolculuklarını yapıyorlar? Bu, o büyük gemiler için de geçerli midir?

Semiyun: İnanınız ki büyük küçük bir sorun yaratmamaktadır.Geminin çapı bir kaç metrede  olsa, bir kaç Km’de olsa prensip değişmemektedir.Ve asıl uzak seyahatlere nispeten büyük çaplı gemilerimiz ile gitmekteyiz   ki, o gemiler içlerinde bir çok küçük çaplı uçan daireyi de barındırmaktadır ve bu yolculuklar önceki ifadelerimde de belirttiğim gibi üst samanyollarından ( üst boyutlardan) yararlanılarak yapılan yolculuklardır.

Soru: Bizim bir mesafe birimimiz var.Metreden başlıyoruz, Km. den ve nihayet ışık hızından  söz ediyoruz. Sizin uygarlığınız içinde bir mesafe ölçüsü söz konusu mudur?

Semiyun: Hayır. Bizler ‘zaman’ ı nasıl sizden farklı bir şekilde niteliyorsak, aynı şekilde mesafeleri de sizden farklı olarak nitelendirmekteyiz. ‘‘Şu Samanyolu bize bu kadar uzaklıktadır, şu gezegenin boyu şu kadardır’’ gibi  bir yaklaşımı yada bu tür bir kavramı biz düşünmüyoruz.Böyle bir yaklaşım sizin realitenize uygun bir düşünce biçimidir.Çünkü biz insan varlığını çok farklı olarak ele aldığımız için, mesafeleri de insan varlığının yapısıyla değerlendirdiğimizden ortaya sizinkine benzemeyen bir mesafe nitelemesi çıkmaktadır. Benim fiziki kalıbım için A gezegeni birkaç ışık yılı uzakta olabilir sizin zaman ölçünüze göre ama ben kendi ruhsal gücümü kullandığım anda, o zaman ölçüsünü de niteleyerek, tekrar ediyorum, o zamanın niteliğini de   hesaba katarak mesafeyi sizin düşünemeyeceğiniz bir süre içinde kateder ve o gezegene ulaşırım.Burada ‘‘o gezegenin  mesafesi şu kadardır’’ kavramı ortadan kalkar.Aynı  sistemi gemilerimiz için de düşünecek olursak, zaman faktörünüde hesaba kattığımızda  bizler ulaşacağımız gezegenlere sizinkine benzer bir mesafe koyamayız.Çünkü her gezegenin, her sistemin, her kainatın değişik zaman akış hızları olduğunu biz hesaba katıyoruz.Siz bu hesaplamayı yapmadan  bir mesafe tahmininde bulunursanız ondan bilimsel manada  kuvvetli bir netice çıkartmanıza  imkan yoktur.Yani mesafelerin  gerçek nitelemesini yapabilmemiz için, olayın içine mutlaka zaman akış hızını katmak gerekmekte dir ki, tek başına buda yeterli değildir.Nihayet mesafe kavramı, iki gezegen arasındaki mesafe kavramı, (sizin için böyle bir kavram söz konusu olduğundan aynı şeyi söylüyorum)  o iki gezegene karşı pozisyon alan  varlığın ruhsal seviyesiylede  yakından ilişkilidir.Bunu da hesaba katarsak  bizim sizinkine benzer bir mesafe kavramına sahip olmadığımız  ortaya çıkar.Ama şu demek değildir ki, biz bu konuda bir bilgisizlik içindeyiz.Tam tersine bu konuda, bu şekilde yaklaşımımız sayesinde biz kainatın içindeki gezegenlerin nerede, niçin ve neden bulunduğunu biliyoruz.Uzay araçlarımızlada bu gezegenlere ulaşmak bizim için bu nedenlerle çok daha kolay oluyor.Bu konuya daha derinlemesine girmeye çalışırsak bu akşam için kafanızın karışabileceğini düşünüyorum.

Soru: O zaman şöyle bir kavram çıkıyor ortaya: Yani mesafe ile zaman kavramı birbiriyle çok yakın ilişki içinde diyebilirmiyiz?

Semiyun: Elbette bizde zaten sözlerimizin içinde belirttik.Buna birde ruhsal varlığı ilave etmemiz gerekir ki, o zaman sonuç daha net bir şekilde belirlenebilsin. 

Soru: Ama yine de şöyle bir kavram düşünülemez mi: Yani söz gelimi; dünyadan bir uzay gemisi havalanıyor ve diyelimki Neptün gezegenine gidecek.Yine de belli bir zamanda oraya ulaşır.

Semiyun: Her gezegene elbette belli bir zamanda ulaşılır.Ama gerektiğinde biz o zamanları kısaltabiliriz.Şunu da önemle belirtirim ki, farklı boyutlara girdiğiniz anda zaman ve mekan hadisesi de birbiriyle kıyaslanamayacak, yani bir önceki boyutla kıyaslanamayacak  şekilde büyüklük ve farklılık kazanmaktadır.Sizler bu konuların hemen hemen hiç birine dünya insanı olarak vakıf değilsiniz henüz.

Soru: Büyük çaplı uzay gemilerini yeryüzünde yapamıyorsunuz. Çünkü onu uzaya çıkartmak için sarf edeceğiniz manyetik itme gücü dünyanın fiziki kalıbına zarar verebilir.Bunu daha önce söylemiştiniz.Ama şöyle bilgilerimizde var; elinizde ışınlama teknolojisi var, o uzay gemisini uzay yerine yeryüzünde daha rahatlıkla yapıp bir anda uzaya ışınlayabilirsiniz.Veya uzay gemisini yine yeryüzünde yapıp o geminin vibrasyonel seviyesini yükseltmek suretiyle onu aniden yeryüzünden yok etmiş olabilirsiniz.Bu bilgileri bir arada karşılaştırırsak, bilgiler arasında çelişki ortaya çıkmıyor mu?

Semiyun: Hayır asla çıkmıyor.Çıkmasına da  imkan yoktur.Birinci olarak söylediklerinize katılıyoruz.Büyük çaplı uzay gemilerini yeryüzünde  yapmaya, yeryüzünün daha doğrusu dünyanın mevcut hali dikkate alındığında imkan yoktur.Çünkü büyük gemileri uzaya çıkartmak için kullanılacak güç dünyaya zarar vermektedir.Bu nedenle de  uzay gemilerimiz uzayda inşa edilmektedir.Öncelikle şunu söylemeliyim ki, bir büyük uzay gemisinin bizim açımızdan uzayda veya yeryüzünde yapılmasında zorluk ve kolaylık açısından hiçbir fark yoktur.Biz ister uzayda olsun ister yeryüzünde olsun, istersede denizin derinliklerinde olsun bir uzay gemisini aynı kolaylıkla, zorlanmadan  yapabilecek tüm imkanlara sahibiz.Bunu önemle belirtmek isterim.Gelelim çelişki gibi gözüken diğer konuya .Öncelikle yeryüzündeki bir büyük geminin bir yerden bir yere ışınlanması da, onu uzaya çıkartmak kadar enerji kullanımını gerektiren bir hadisedir.Işınlama hadisesinde ‘‘enerji kullanılmıyor’’ diye düşünüyorsanız yanlış düşünüyorsunuz.Beklide sandığınızdan çok daha fazla enerji kullanılmaktadır.Bu nedenle o uzay gemisi söz gelimi; yeryüzünde yapılsa bile ışınlama suretiyle uzaya çıkartılması   yine teoride mümkün  olmakla beraber, bu işlemi yaparken kullanılacak enerji yine dünyaya çok büyük zarar verebilir.Açık olarak ifade etmek  gerekirse, o gemi kendi imkanları ile yeryüzünden uzaya çıkarken dünyaya vereceği zarar ‘‘1’’ olarak kabül edilirse, ışınlama  suretiyle uzaya çıkartılırken  vereceği zarar ‘‘5’’ tir dersem mübalağa etmemiş olurum.Vibrasyonel seviyesinin yükseltilmesi hadisesi de aslında ışınlama hadisesinden farklı bir şey değildir. Bu da aynı kategori içindedir.Söylediklerimizi incelerseniz  ve mantık eşliğinde yorumlarsanız aralarında birbiriyle çelişen bir şey olmadığını görürsünüz.Ve bu konuya bu vesileyle temas etmiş olmanız da  bizim için önemlidir.Ayrıca şunu söylemek istiyorum.Bizim, size verdiğimiz bilgilerde size göre mutlaka çelişkili şeyler olacaktır.Çünkü söylediklerimizi, verdiğimiz bilgileri siz kendi  bilgi, teknik veyahut şuur seviyenize göre değerlendiriyorsunuz.Bu durumda bazı çelişkiler ile karşılaşmanız mümkündür.Bunu bize sorduğunuz anda zannedersem gerekli cevapları size verebiliriz.

Soru: Uzay gemileriniz için bir süratten bahsedilebilir mi?Hızdan bahsedilebilir mi?

Semiyun: Elbette bahsedilebilir.Ama bunu ikiye ayırmak gerekir.Birincisi fiziki kainat içindeki bir süratten bahsedilebilir.Biz bu konuda ulaşılması gereken yere inanınız ki, ulaşmış bulunuyoruz.Ondan ötesi fiziki cisimler için mümkün olmayan bir hadisedir.Doğal kanunlar, yasalar maddenin belirli bir süratten yukarı çıkmasına izin vermemektedir.İşte biz de bu sınıra ulaşmış bulunuyoruz.

Soru: Bu sınır bizim bulduğumuz ışık hızı kavramıyla eş bir sınırmıdır?Yani o uzay gemileriniz ‘‘saniyede üç yüzbin km. hız ile giderler ya da ona ulaşılmıştır’’ denebilir mi?

Semiyun: Hayır.Bu çok ama çok önemli bir noktadır.Bu kavram sizin sandığınızdan da önemlidir.Biz, sizin ışık hızı dediğiniz kavramı kullanmıyoruz.Ama şöyle söyleyelim ki, gemilerimizin vibrasyonel seviyesini  değiştirmeden fiziki halleri ile en yüksek hız miktarı, sizin dediğiniz saniyedeki üçyüzbin km. den daha azdır.Tam üçyüzbin km. değildir ama nüans farkıyla o sınıra yakındır.Yani  ışık hızı fiziki kainat içindeki en son  hız limitidir diyebiliriz.Biz, sizin bulduğunuz bu yasanın temel prensiplerini çok daha gelişmiş bir halde bildiğimiz için üçyüzbin km. lik saniyedeki hıza ve onun ötesine çıkmıyoruz.Bir takım ilaveler ile  dediğiniz rakamın üzerine çıkmak mümkündür ama söz gelimi üçyüzellibin km. hıza yükselmek  madde için imkansızdır.Buna, onun yasaları yani maddenin tabiatı elvermemektedir.Fakat bizim yaklaştığımız ve artık durduğumuz  hız ikiyüzseksen ile  ikiyüzdoksanbin km. (sizin ölçülerinize göre konuşuyorum) arasında değişmektedir.Bu da bizim yakın gezegenleri ziyaretimiz için tatmin edeci bir hızdır.Ama şunu önemle belirtirim ki, bizim zaman kaybına da tahammülümüz yoktur.Bu nedenle Tanrı’nın bize sunmuş olduğu diğer imkanlardan yararlanarak gezegenlere çok daha kısa sürelerde gitmekteyiz.

Soru: Peki efendim bir uzay geminiz ışık hızını aşarsa, o ilave imkanlar da söz konusu olmazsa ne olur?

Semiyun: Dağılır.O maddi özelliğini tamamen yitirir ve o şartlar altında bir daha toparlanmasına da imkan olmaz.Kısaca cevap budur.

Soru: Yani moleküllerine, atomlarına mı ayrılır?

Semiyun: Daha da ötesine gider dersem şaşırmayınız.Çünkü konuştuğumuz bu kavram sandığınızdan çok daha geniş çaplı ve ciddi bir kavramdır.İleriki zamanlarda bu tür teknik konulara da girebileceğimizi ümit ederim ama şu   anda bu kadarı yeterlidir.

Soru: Şimdi gelelim ikinci kavrama.Bu fiziki kainatlar için bahsedilebilecek bir sürattir ki, o noktaya ulaşmış bulunuyorsunuz.Peki diğer yaklaşım nedir?

Semiyun: İşte asıl önemli olan, süratten şayet bahsedilebilirse üzerinde konuşulacak konu, üzerinde çalışılması ve pek çok uygarlığın elde etmesi gereken bilgi, teknik, kudret ne derseniz deyin budur.Bu kavram elde edilmeden, bu seviyeye ulaşılmadan kainatların keşfi konusu ciddi bir konu olmaktan uzaklaşır, yani hayal olarak kalır, pratiğe, gerçeğe hiçbir zaman ( uygarlıklar için söylüyorum) dönüşemez.Kainatların gerçekten keşfi, tanımlaması arzu ediliyorsa uygarlıkların bir üst boyut içinde ilerleyebilecek, çalışabilecek uzay gemileri yapmaya ihtiyaçları vardır.Daha önce de bahsettiğimiz gibi uygarlıkların büyük bölümü fiziki kainat içinde belirli sürate ulaşabilirler. Ama  ondan öteye   gitmek, daha yüksek bir sürate ulaşmak gerekirse mutlaka bir üst boyuttan (4., 5. ve bunu daha da arttırabiliriz ama o çok farklı bir hali ihtiva eder ) yararlanmak zorundadırlar ki, burada da büyük bir medeni sıçrama yapmak zarureti vardır.Tıpkı düşünce gücü ile madde yaratma seviyesi gibi, bu konuda büyük bir merhaleyi beraberinde getirir.Bizim asıl sürat kavramına karşı yaklaşımımız gemilerimizin vibrasyonel seviyesini yükseltmekle elde edilen bir haldir. Geminin üç boyutlu aleme uygun vibrasyonel seviyesini yükselterek onu bir anda ortadan kaldırıp bir başka boyutun içine sokmak gerekir ki, ona 4. boyut demek nispeten daha uygun olur.

Çünkü doğrudan doğruya  üç ile dört arasında bir geçiş yoktur.O da nüanslar halinde kendini ortaya koyar. İşte vibrasyonel seviyeyi yükselterek bu nüanslar halindeki gittikçe yükselen boyutlar, alemler içine girerek kainatta mesafe gibi gözüken ya da sonsuz uzaklıkları ihtiva eden halleri çok kısa sürede almak mümkündür. Ama bir geminin vibrasyonel seviyesini bir üst boyuta çıkartıp orada arzu edilen nitelikte tutup, kullanabilmek gerçekten yüksek bir seviyeyi gerektirir.Sizler ancak altın çağda yakın medeniyetlere, dünyalara fiziki araçlarımızın vibrasyonel seviyesini yükseltmeden gidebileceksiniz.Açıkcası şu andaki insanlığın geleceği için gemilerinin vibrasyonel seviyesinin yükseltilmesi suretiyle evrenin çok uzak noktalarına seyahat edebilme imkanı mümkün değildir.Bu insanların kabiliyetsiz olmalarından çok enkarne olacak ruhların genel tekamül seviyesiyle ilgilidir. Elbetteki bazı öğretmenleri ayrı tutmak gerekir ki,  onlar kendi hayat planlarına uygun olarak bilgiler getirip dünya insanlığına bırakacaklardır  ama bu bilgilerin içinde halkın ruhsal seviyesinin üzerine çıkacak bilgiler yer almayacaktır.Ümit ederim ki konu anlaşılmıştır.

Soru: Peki 4. boyutta diyelimki uzay geminiz hareket ediyor.O boyut içinde de bir süratten bahsedilebilir mi?

Semiyun: O boyut içinde de bir süratten elbette söz edilebilir.Farklı medeniyetlerin o düzeye ulaşmış uzay gemileri örneğin 4. boyut içinde  de farklı süratler ile hareket ederler.Ama en geri seviyede bir sürate sahip olan bir gemi yine de fiziki kainat içindeki sürat ile kıyaslanamayacak ölçüde yüksek bir sürat ile gitmektedir.

Soru: Yani km. kavramı filan asla düşünülemez?

Semiyun: Bu mümkün değildir.

Soru: Peki efendim aynı fiziki kainatta olduğu gibi, bir 4. boyutta da, bir 5. boyutta da hareket eden, o boyuta ait süptillikteki fiziki cisimlerin süratinin sınırından bahsedilebilir mi? Şayet süptil cisim, madde kavramını düşünürsek...

Semiyun: O kavramı düşünebiliriz.Oranın da maddesi mevcuttur.Ama daha çok süptildir ve nihayet fiziki cisimler, yani madde de gittikçe süptilleşerek bir noktadan sonra sıfırlanır. Bizim seyahatlerimiz çok daha süptil olan bu alemler içinde cereyan eder.Tamamen manevi alemlerde  seyahat fiziki bir cisim için mümkün değildir.O ap ayrı bir konudur.Konuştuğumuz konu, hangi boyutta olursa olsun mutlaka süptilleşen ama maddeyi ihtiva eden alemler kabsamındadır.Doğrudur; 4., 5. boyutta da hareket eden nispeten süptil maddelerin de bir süratinden ve o süratin sınırından söz edilebilir.

Soru: İlave imkanlar ile uzay gemilerinizin hızını, ışık hızının ötesine çıkartabildiğinizi söylemiştiniz ama bunun hiçbir zaman üçyüzellibin km. hız olamayacağını belirtmiştiniz.Bu ilave imkanlar nelerdir ve bu durumda hız ne olur? Ayrıca bu durumda geminin durumu ne olur efendim?

Semiyun: Öncelikle şunu söylemeliyim ki, ilave imkanları biz geminin ışık hızına yaklaşık bir sürat ile gitmesi halinde kullanmaktayız.Eğer daha önceki  ifadelerimde yanlış anlaşılma olmuş ise onun düzeltilmesini belirtiyorum. Zira hangi ilave imkan sözkonusu olursa olsun, ışık hızını düşündüğünüz tarzda aşmak mümkün değildir.Maddenin yapısını değiştirmeden asla bu mümkün değildir.İlave imkanlardan kast ettiğimiz konuyu iki yönlü ele alabiliriz: Birincisi, ışık hızına yakın bir süratte gidildiği taktirde dahi bazı ilave imkanlar devreye girmektedir ki, bu hız ile giderken bile sizin hayal bile edemediğiniz ve edemeyeceğiniz sorunlar ortaya çıkmasın.Bu birincisi.İkincisi ise, şayet ışık hızını aşarak gitmek  gereken  bir durum varsa,  burada ilk konuya benzemeyen ilave imkanlar kullanılarak  adeta maddenin yapısı, vibrasyonel seviyesi yükseltilmemiş olsa bile sizin yine idrak edemeyeceğiniz bir tarzda değiştirilerek saniyedeki üçyüzbin km.’ lik hızı aşmak mümkündür.Ama bu durumda bile üçyüzellibin km.’ lik bir sürate çıkmak imkansızdır. Bu iki sürat arasında nispeten ortalarında diyebileceğimiz  bir hız ile uzay gemilerimiz normal madde yapılarının bir miktar dışına çıkartılarak hareket etme imkanına sahiptir.Bu konunun sizin için anlaşılmaz hatta çelişkilerle dolu olabileceğini tahmin ediyorum.Ama konuştuğumuz şu konu sandığınızdan çok daha yüksek bir medeniyetin, bilimin, kudretin  konusudur ve biz ancak sizin anlayabileceğiniz tarzda  bir izahta bulunmaya  gayret ediyoruz. Bırakın dünyanızı, kainattaki  pek çok gelişmiş uygarlıklar bile bu konuları teorik olarak  bilmekle birlikte, uygulama yapmanın imkansızlığı içinde bulunmaktadırlar.Çünkü hadise sandığınızdan çok daha yüksek bilgiyi, kudreti beraberinde getirmektedir.Ama  bir kez daha önemle vurguluyorum ki,  ışık hızına yakın bir hızda gemilerimiz seyehat ederken  ancak ve ancak ilk başta sözünü ettiğim ilave imkanlar ile  bu mümkün olmaktadır.İlave imkanları bilimsel bir takım tatbikatlar  olarak şu aşamada size kısaca belirtebiliriz.Yoksa uzay gemisi  asla o hıza dayanabilecek bir yaspılaşma içinde değildir.Çünkü bu hızda  çok şey normal konumunu yitirmekte,  çok farklı, sizin idrak bile edemediğiniz proplemler, aşılması, çözülmesi gereken proplemler ortaya çıkmaktadır.Ama bilimin de, medeniyetin de, ilerlemenin de sonu gelmediği için maddenin vibrasyonel seviyesini değiştirmeden, yine maddenin kendi özelliğindeki imkanlardan, bulduğumuz, keşfettiğimiz ve üzerinde çalıştığımız ve nihayet başarılı sonuçlara ulaştığımız imkanlardan yararlanmak süretiyle ışık hızının ötesine bir miktar geçebilmiş durumdayız.Ama yine önemle belirtiyorum ki, bu durumda madde, madde özelliğini  nispeten yitirmektedir.Madde özelliğini yitirmeden bir maddenin  ışık hızının ötesine çıkması imkansızdır. Daha önce de bahsetmiştim.Bu mümkün değildir.

Soru: Bu durumda geminin hali ne olur efendim?

Semiyun: Gemi yine gemi olma özelliğini devam ettirir.Ama maddi ölçülerin bir miktar farklı bir yapısı içine girer ki, ona maddi ölçülerin ötesinde bir kelime bulmak icap eder. Gemi içindeki insanların da durumu aşağı yukarı aynı hali gösterir ama gemide bulunan insanlar akıl, şuur, irade gibi vasıflarını kaybetmezler.Bunun az çok ne büyük bir bilgi ve çalışma gerektirdiğini taktir edersiniz sanırım.

Soru: Peki ışık hızının çok daha ötesine bu özelliği kaybetmeden, hani ilave imkanlarla maddenin yapısını, yine maddenin kendisinde olan özelliğinden yararlanarak   değiştirerek, dörtyüzbin, beşyüzbin km. hıza çıkmak için çalışma yapmanın bir espirisi var mı efendim?

Semiyun: Aslına bakarsanız hem var, hem yoktur.Ama amaç bu değildir.O ancak sizin dünyanıza uygun bir düşünce tarzıdır.Her konuda olduğu gibi bu konularda da bilim adamlarımız çalışma yapmaktadırlar.Ama bir madde ile ışık hızını geçmenin mümkün olmadığını biz de  çok önceden biliyorduk.Konu sandığınızdan çok daha geniş kapsamlıdır.

Soru: Asıl uzay gemilerinin, uzayda bir yerden bir yere gitmesi için farklı bir boyut içine girip o boyutta farklı zaman, mekan kavramı içinde hareket ederek kainatın bir ucundan bir ucuna gitmesini düşünüyorduk.Peki efendim, uzay gemileriniz kaçıncı boyutta seyahat ederek normal koşullarda fiziki kainattaki bir başka gezegene giderler?

Semiyun: Bu konu da bizim için önemlidir.Çünkü tamamen gelişmişlikle alakalı bir husustur.Taktir edersiniz ki, ilk başlarda biz ancak 3. boyut ile 4. boyut arasındaki seviyelerde seyahat ettik. Tabi fiziki madde, geminin fiziki maddesi bu durumda tamamen değişikliğe uğramaktadır.Daha sonra 4.,  5. ve şu anda 8. boyuta kadar gemilerimiz ulaşabilmektedir.Ama oradaki hali size izah etmem mümkün değildir.Gemilerimiz, içindeki pilotun iradesine bağlı olarak bazen 4. bazen 5. bazen de 8. boyutta hareket ederek kainatın belirli noktalarına ulaşabilmektedir.Bu konuda biz hayli mesafe almış durumdayız.Şurada sözünü ettiğimiz mana aslında sizin idrakınızın çok ötesinde, çok yüksek bir seviyeye denk düşmektedir.Nihayet konuştuğumuz kelimelerdir.Ümit ederiz ki, bu konuda da Agartalılar olarak daha ileri mesafelere gidelim.Bu söylediklerim istisnasız bütün gemilerimizi kapsamaktadır.

Soru: Efendim gemi bir üst boyuta, ya da daha yukarıdaki boyutlara gidiyor ve sonra vibrasyonel seviyesini düşürerek tekrar fiziki yapıya bürünüyor ve fiziki alemlerin içine giriyor.Peki geminin 8.boyuttaki hali ne olur? O madde değil ama madde de taşınıyor nihayet, öyle değil mi?

Semiyun: Konu sandığınızdan çok daha yüksek boyutları ihtiva etmektedir.Önce 8. boyutun ne manaya geldiğini idrak etmeniz gerekir ki, bu mümkün değildir.Ama yinede olay; taşınan maddenin özelliklerine dayalı olarak yapılan bir aktarım işlemidir.Elbetteki 8. boyuttaki madde sizin düşündüğünüz  maddeden oldukça farklıdır.Aslına bakarsanız bu boyutta maddeden söz etmek biraz abes olur.Ama yine de o boyutta madde diye nitelendirilebilecek yapılaşma vardır.Ama sizin düşündüğünüz madde ile onun bir kıyaslamasını dahi yapmak mümkün değildir.İşte biz fiziki kainattaki maddelerin bu özelliğinden yararlanarak içindeki, yine kendi özelliğinden sizin bugün bulmadığınız , keşfedemediğiniz özelliğinden yararlanarak  gemimizi 8. boyuta çıkartıp orada kullanabiliyoruz.Ve inanınız ki, bu hal içinde gemimiz de, oradaki insanlar  da  kendi fonksiyonlarını kaybetmemektedirler.Ama gemimiz adeta oradaki maddenin özelliklerini taşır hale gelmektedir.Bunun aksi düşünülemez.

Soru: Efendim peki kaçıncı boyuttan sonra fiziki kainatlar, alemler ya da madde ihtiva eden alemler biter ve ondan sonra saf manevi alemler başlar?

[Çetin Bal: Ömer Sami arkadaşımızın bu  sorusu son derece eksik bilgilenmenin bir sonucudur. Sonsuzlukta saf  manevi alemler diye bir şey olmaz. Fiziki yapılaşma sonsuz boyutlarda vardır.Madde, sonsuzluğun  tüm boyutlarını var eden temel unsurdur.Ama  var olan ve içine girilen her boyutun  madde nitelemesi ve özelliği kendine has bir yapı arzetmektedir.Yani burada  ‘ya şurası  saf  manevi  alem’ ‘orası  az saf  manevi  alem’ diye bir niteleme yapılamaz. Eğer bir alemden bir boyuttan  bahsediliyorsa orada mutlaka  o  boyutu  ifade eden kendine has bir madde yapılaşması vardır.Yani  farklı  renk teki ışık frekanslarını düşünün!  Işığın renksel  frekansı değişsede temelde ışığın olduğu yerde daima bir enerjiden bahsederiz.Ama  frekans değişebilir, farklı olabilir. ‘‘Maddenin  farklı boyutları’’ gerçeğine de böyle yaklaşmak lazım]

Semiyun: O, 8. boyutun bir hayli ötesine gider, uzanır.Oralarda artık madde, düşündüğünüz madde şeklinde değildir.Maneviyat ağırlıklı alemlerdir.Ama yine de hiç idrak bile edemediğiniz nitelikte maddi özellikler taşırlar.Şu anda bu kadarını söyleyebilirim.

Soru: Peki  bir, 4., 5. boyutta da gezegenler olduğunu varsayabilir miyiz?

Semiyun: Elbette  varsayabiliriz.İşte biz aynı zamanda bu boyutlardaki zeki yaşam formları ile de temastayız.Nasıl bizim galaksi sistemlerimiz yıldız sistemlerimiz varsa üst saman yolu diyebileceğimiz üst uzay boyutlarındaki yıldız sistemlerine bağlı gezegen sistemlerinde de bir çok yaşam vardır.

Soru: Peki efendim, bir uçan daireniz yine 5. boyutta ki gezegenleri, ve ordaki yaşamları araştırıp incelerken, o uzay gemisi olsun, o uzay gemisinin içindeki Agartalı  insan olsun, ne kadar süre ile o şekilde vibrasyonel seviyesini yüksek tutabilir?

Semiyun: Bu da önemli bir konudur.Bu; çıkılan boyutun yüksekliğine göre değişmektedir.4.,  5. hatta 6. boyutta biz istediğimiz süre kadar kalabiliriz.İmkanımız gelişmişlik düzeyimiz, her bakımdan söylüyorum gerek ruhsal, gerek diğer yönleriyle düzeyimiz gerekli süre için o şekilde vibrasyonumuzu yükselterek  kalmaya imkan sağlamaktadır.Ama 7. ve hatta 8.’de imkanlarımız nispeten sınırlıdır.Basit kelimelerle ifade ettiğimiz bu konu çok bilimsel ve önemli bir konudur. 

Soru: 3. ve 4. boyut arasında da nüanslar var.Farklı vibrasyonel seviyeler var anladığım kadarıyla.Bu ne kadardır ve bu araya ne demek gerekir?

Semiyun: Bunlarda önemli konulardır. Siz vibrasyonel seviyenizi bir derece yükselttiğiniz zaman bu alem için görünmez olursunuz.Ama aslında siz tamamen yok olmazsınız ve farklı vibrasyonel seviyeyi ihtiva eden bir alem içine girersiniz.Bunun da sayı ile ifade edilemeyecek kadar çok düzeyi vardır.Ama belirli skalalar dahilinde, iki boyut arasında birkaç geçiş olduğundan  bahsedilebilir.Ama onlar da başlıbaşına alem, başlıbaşına kainattır.Bunu da önemle belirtmek gerekir.İsterseniz bu konuya girmeyelim.Çünkü bu, bizden ziyade, ruhsal çalışmalar ile ilgili araştırmaların konusuna girmektedir.

Soru: Peki o zaman en az madde ihtiva eden alemlere kadar  uzay gemisinin vibrasyonel seviyesini yükseltmek mümkün müdür?Ayrıca bu şart mıdır?

Semiyun: Biz meseleye bu  açıdan yaklaşmayız neticede bu bir araştırma meselesidir.Ve bizde devamlı olarak sizler gibi teknolojimizi her zaman için biraz daha öteye ve biraz daha  iyiye götürme gayreti içindeyiz.Kainatın bir sınırı olmadığı gibi yükselen boyutların ve neticede teknolojininde bir sınırından bahsedemeyiz.

[Çetin Bal: Benim üst uzay yolculuğu araştırmalarımda çok önceleri bulduğum benzer  bir konuya Semiyun’un değinmesi benim dikkatimi çekmiştir.Ben içinde bulunduğumuz kainatın belirli yörelerinde  farklı zaman akış hızları olsada, zaman farklı sistemlerde farklı hızlarda esneyip açılsada  kainat içindeki bu zamansal kasılma ve gerilmelerin evrenin ana zaman tensörünün çizgileri içerisinde kalan zamansal sapmalar olduğunu ifade etmiştim yani genel anlamda aynı boyutsal çerçeveyi ifade eden bir  ana zaman dalgası kavramını öngörmüştüm.Buna dair Semiyun   Ömer Sami arkadaşımızın bir sorusuna şöyle karşılık veriyor.

Soru: ...içinde bulunduğumuz kainatın yaşı ‘‘şu kadardır’’ denebilir mi?

Semiyun: Hem denebilir, hem denilemez.Çünkü nihayet bu kainat içindeki farklı zaman, hız ve enerji nitelemelerinin tamamının bağlı olduğu yine bir zaman kavramı vardır.İşte o zaman kavramı açısından bu evrenin nispeten yaratılışına ve yaşına bir yaklaşım tarzı uygulanabilir.

Çetin Bal: Fakat burada semiyun’un yaratılıştan ve oluşumdan kastı evrenin belirli bir bölgesindeki sistem için dir. Yoksa  bilinen manada kainatın  ne bir başı nede bir sonu vardır.Bilinen anlamda bir oluşum zamanından bahsedilemez.]

Soru: Uçan dairelerinizde teknik donanım mutlaka var.Örneğin bu bizim elektronik tekniğimize benziyor mu?Yoksa teknoloji bize göre daha sade mi inşa edilmiştir?

Semiyun: Aslına bakarsanız sizin teknoloji diye tabir ettiğiniz ile bizim kullandığımız teknoloji demiyelim de, sistemlerin uzaktan yakından  birbiri ile hiçbir alakası yoktur.Medeniyetlerimizin arasındaki farkı dikkate alırsak olmasına da imkan yoktur.Zira siz  nihayet bütün teknik sistemlerinizde  genel olarak elektrik enerjisinden yararlanıyorsunuz ve teknik donanımınız bu enerjiden yararlanmaya uygun bir tarzda yapılmış durumdadır.Ama biz  elektrik yerine çok daha üstün güçleri ve  enerjileri kullandığımız için onu devreye sokan aletlerin sizdeki aletlerden düşündüğünüzden çok daha farklı olması sonucu doğal bir netice olarak ortaya çıkmaktadır.Daha basit bir ifadeyle sizdeki sözünü ettiğiniz teknik donanım bizim için çok ilkel ve ihtiyacımıza cevap veremeyecek bir donanımdır.Bu şekilde bir yakınlaşma sağlamamız mümkün değildir.

Soru: Peki sadelik açısından bir söz söylenebilir mi efendim?

Semiyun: Sadelikten bahsetmek gerekirse bizim donanımımız  bu açıdan son derece sadedir.Fazlalık veya karmaşıklık söz konusu değildir.

Soru:  Biliyoruz ki bizim iki bin yıllık medeniyet çizgimize karşın   iki milyon yıllık bir uygarlığa sahipsiniz. Bu iki milyon yıllık medeniyetin ilk başlarında aynı tür yaklaşım söz konusu muydu  efendim?

Semiyun: Evet aynı tür yaklaşım söz konusu idi.Biz hiçbir zaman elektrik enerjisini ve ona bağlı teknik sistemleri kullanmak gereğini duymadık Dahası sizin bulduğunuz ve en ileri enerji çeşidi olarak kabül ettiğiniz atom enerjisini de Agarta medeniyeti olarak kullanmış değiliz.Kullanmamıza gerek yoktur.Çünkü ondan daha üstün, çok daha fonksiyonlu enerjiler mevcuttur.Dolayısıyla bizim içinde bulunduğumuz ve yaşantımıza uygulamaya çalıştığımız medeniyet bu üstün enerjilerin sınırları dahilinde çizilmiş bir medeniyet olmak durumundadır ki, bu açıdan medeniyetlerimiz arasında büyük farklılıklar ortaya çıkmaktadır.

Soru: Peki bu üstün enerjilerle çalışan makineleriniz, sistemleriniz ses çıkarırlar mı efendim?

Semiyun: Hayır.İşte aradaki  büyük bir farklılık da budur.Bütün çalışan aletlerimiz ses çıkartmamaktadır Çünkü bunun bizim açımızdan bir espirisi yoktur.Bize göre fazlalık, lüzumsuzluk  ve nihayet kirliliktir.Bu nedenle bizdeki bütün aletler- buna uzay gemileri de dahildir- ses çıkarmadan hareket ederler.Ama  kullanılan malzemenin  ve aletin yapısından kaynaklanan bu durumun dışında sesleri izole edici çok gelişmiş sistemleri ayrıca devreye sokmuş  durumdayız.

Soru: Efendim, uçan dairelerde motor ya da motor diyebileceğimiz nitelikte aletler kullanılıyor mu?

Semiyun: Sizdeki motora hiç ama hiç benzememekle beraber gemiyi hareket ettiren yine nispeten ‘‘Motor’’ kelimesini kullanabileceğimiz tarzda ana aletler ve ona bağlı bir sürü yardımcı aletler gemilerin içinde mevcuttur.Aksi düşünülemez .Çünkü gemileri hareket ettirmek için mevcut enerjinin nihayet kullanılmasını sağlayacak aletlere ihtiyaç vardır.Bunun sizin literatürünüze  en uygun izah tarzı yine ‘‘Motor’’  olarak ortaya çıkmaktadır.Kısaca uçan dairelerimizde bizler motor türü aletler kullanmaktayız.Ama tekrar vurguluyorum bunlar sizdeki motor dediğiniz aletlere hiç benzememektedir.

Soru: Efendim uzay gemisinde kullanılan metal diyelim, malzeme diyelim gerektiğinde dışarıyı görmek için cam gibi saydamlaşabiliyor mu, görüntü verir hale geliyor mu?

Semiyun: Hiç şüpheniz olmasın.Bu veya buna benzer uygulamalar pek çok yapı içinde mevcuttur.Düşündüğünüz tarzda uygulamalar gemilerimizde olduğu gibi pek çok binamızda aynı şekilde söz konusudur.Bu bizim açımızdan sanıldığı kadar zor bir şey değildir.

Soru: Yerçekimini yok eden kanundan teknik açıdan yararlandığınızı biliyoruz.Peki efendim bu kanunun işleyişi açısından  ne söyleyebilirsiniz? Yani bu kanun nedir?

Semiyun: Müsaade ederseniz bunu size söylemeyeyim.Çünkü bunun şu aşamada bir anlamı olmayacaktır.Şuraya bu kanunu bir formül ile size yazdırmak bizim için kolaydır.Ama şu şartlar altında medeniyetinizin bu kanunu idrak etmesi ve uygulayıcı aletler ve teknolojiler geliştirmesi mümkün değildir.Bu nedenle bizim bu tür bir açıklama yapmamızın hiçbir faydası yoktur.Ayrıca bu bizim prensiplerimize de aykırıdır.Kanunu siz kendiniz çalışmalarınız neticesinde hak ederek bulacaksınız ki, en hayırlısı budur.

Soru:Agartalı insanlar uzun süre başka gezegenlerde kalıyor, kainatın değişik boyutlarına ait gezegenlerde, farklı zaman akış hızlarına, enerjilerine muhatap olan gezegenlerde kalıyor.Buradaki yaş, zaman, bedenin yıpranma süresi farklı diye düşünüyorum. Ve orada yaşayan bir Agartalının bedenindeki yaş durumu  ne olur?Önemli bir konu diye düşünüyorum.

Semiyun: Haksız sayılmazsınız.Çok geniş, sizin dünya kavramlarınıza göre üzerinde ciltlerce kitap yazılması söz konusu olabilecek  bir durumdur.Bu konu üzerinde bizler medeniyetlerimizin başından beri çalışmalar yapmaktayız.Gerçekten de çok farklı bir gezegende zaman dünyaya göre adeta geçmemekte, durmaktayken  yine çok farklı bir gezegende  zaman dünyadan çok daha hızlı bir şekilde akmaktadır.İster istemez orada bulunan varlıklar bu zaman enerjisinden etkilenmek durumundadırlar.Sağlıklı bir inceleme yapabilmek, o gezegenin koşullarına uyum sağlayabilmek için  o gezegenin zaman akış hızına daha doğrusu zaman niteliğine tabi olmak gerekmektedir.Ama bu durum çok büyük sakıncaları beraberinde getirmektedir.Örneğin dünya zamanı ile  bir yıl süreyle bir başka gezegende  bulunduğunuzda, o gezegende belki binlerce sene geçmiş olmakta veya tam tersine iki- üç saniye gibi çok kısa bir süre geçmiş olmaktadır.Farklı uygarlıkların keşfedilmesi, kainatın keşfedilmesi konusu gündeme geldiğinde  zamanın bu özellikleri, aynı bizlerde  olduğu gibi gelecekte sizlerin de önüne büyük bir bilinmez olarak çıkacaktır.

Ama yine de sorunların çözülmesi daima mümkündür.Özellikle evrenin yapısal planı  gereği bu çok ince noktalar için insanların çözüm getirebileceği başka imkanlar devreye girmektedir.Kısaca toparlarsak bizler bu büyük proplemi halletmek için yaptığımız uzun süreli çalışmalardan çok olumlu neticeler almış bulunuyoruz ve bu çalışmalar halen çok ciddi bir biçimde devam etmektedir.Aksi zaten düşünülemez.Daha iyi neticeler elde ettiğimizde biz bu neticeleri kendimize uygulayarak  zaman akış hızları çok farklı olan gezegenlerdeki  az önce sözünü ettiğim sorunları kaldırıcı uygulamalarla birlikte  o gezegeni keşfetmeye, veyahut o gezegenle ilişkide bulunmaya devam ediyoruz.Özellikle vurgulamak istediğim bir husus şudur ki, biz bu bulduğumuz ve uyguladığımız yöntemler ile bu proplemi ciddi ölçüde bertaraf etmiş durumdayız.Ama bunu teknik olarak açıklamaya kalkmak mümkün değildir.Daha önce zaman konusunda birkaç kez sizinle konuşmuştuk.İşte bizim zamana karşı yaklaşımımız bu konuları birlikte içermektedir ki, zaman, hakikaten büyük bir bilgi ile anlaşılması ve ondan yararlanılması gereken   gizemli  bir akımdır.Sizler dünya insanlığı olarak zaman hakkında henüz hiçbir şey bilmiyorsunuz.Sözümüzü toparlayacak olursak Agarta uygarlığı olarak şu ana kadar yaptığımız çalışmalar sonucunda  bu ciddi engeli bertaraf edecek neticeler elde ettik. 

Soru: Bir gemiyle hızımızı ışık hızının üstünde bir hıza yükselttikçe zamanın yavaşlamasından söz edebilir miyiz?

Semiyun: Elbette söz edebiliriz ki, bu da konunun çok cüzi bir noktasını daha ortaya koymuştur.

Soru: Uzay gemisiyle diyelim ki, bir uzay/zaman noktasına gideceksiniz.Gitmeden  önce o gideceğiniz yerin görüntüsünü alıyor musunuz veya buna benzer bir tanımlamaya sahipmisiniz?

Semiyun: Uzay gemilerimiz ile evrenin veya gitme hakkını elde ettiğimiz boyutlardaki evrenlerin herhangi bir noktasına gitmek istediğimiz zaman akla gelebilecek ilk soru buraya neden gidilmesinin istenmiş olmasıdır.Bizler belli bir  yere, belli bir amaç için gidiyoruz.Dolayısıyla o amaç içinde o yerin bilinmesi kaçınılmazdır.Sonuç olarak gidilen yer bizim açımızdan bilinir, tanınır bir yer olmak durumundadır.Onun görüntüsünün çok ötesinde  o yer hakkında pek çok  bilgiye, gerek fiziksel araç ve gereçlerimiz,   gerekse ruhsal verilerimiz açısından sahibiz.Aksi zaten düşünülemez.Düşündüğünüz bu kavram sizin için önemli bir kavram ise de bizim açımızdan son derece basit bir hadisedir.

Soru: Efendim bir de teknik  açıdan konuşalım; fiziki kainatta bir gezegene, bir gezegenin bir şehrine hatta şehrin bir yerine gideceksiniz.Vibrasyonel seviyenizi yükselterek gideceksiniz. Bunun uzay gemisi içerisinde çalışması vardır diye düşünüyorum.Bu çalışma nasıl oluyor.

Semiyun: Bu çalışma işini size izah etmeye kalksak pek çok anlaşılmazlık ortaya çıkacaktır.Nihayet teknik bir hadisedir.Bu konudaki görevli arkadaşımız gemiyi gitmek istenilen yere göre proğramlar.Gemide zaten uzayın, bildiğiniz uzayın hemen  her noktasının bir  anlamlı ifadesi  vardır.Her gezegenin tanımlanması o gezegen üzerindeki topluiğne  başına kadar –ki, sizin için şaşırtıcı olabilir-, her noktasının sürekli bilgileri vardır.Dolayısıyla gitmek istediğimiz şehri veya yeri bilgisayarımıza ister düşünce ile, ister başka bir şekilde  iletmiş olalım, bilgisayarımız gemiyi o yönde saniyenin çok kısa bir süresi içinde yönlendirir ve gemi hareketini  yapar.Bu işler otomatiğe bağlanmıştır diyebiliriz.Çünkü çok yüksek seviyedeki medeniyetimiz sizin için çok kolay uygulanabilecek bir hale getirmektir.

Soru: Peki efendim sayısız gezegenler, kainatlar, farklı boyutlar arası değişik vibrasyonel  seviyedeki kainatlar var.Bunların bilgisini gemideki bu bilgisayarlar  kaydetme  kapasitesine sahip  mi?

Semiyun: Demek istediğiniz anlıyorum.Ama sahiptir dersem bunun kuru bir söz olduğunu da söylemek gerekir.Çümkü  bilgisayarımızın veya bu maksatla hizmet gören yapımızın kapasitesinin ne olduğunu ve bu kapasiteye ne kadar bilginin sığabileceğini size izah edemeyiz.Kısaca özetlersek bilgisayarımız hususunda bu konuda biz bir sıkıntı çekmiyoruz..

Soru: Bu şekilde, bir zamanda yolculuk kavramına karşı yaklaşım olabilir mi? Zamanda yolculuk yapılabilir mi?

Semiyun: Hayır.Düşündüğünüz manada bir zaman yolculuğu fiziki uygarlıklarda yaşayanlar için mümkün değildir.Bir Mutlak Nizam vardır ve tarihin içine geri dönerek tarihin bir takım olaylarını değiştirmek Mutlak Nizam içinde yer almamıştır.Ama zamanda yolculuk konusuna çok farklı açılardan yaklaşılabilir.Kaybolan hiçbir şey yoktur.Zamanda gezintiler yapılabilir.Zaman içinde cereyan eden bütün olaylar izlenebilir.Ama Mutlak Nizamın prensipleri bozulmadan bu hadise gerçekleştirilebilir.

Soru: Peki, ruhsal güçler, ruhsal varlıklar açısından durum nedir?

Semiyun: Ruhsal varlıklar açısından durum biraz daha farklıdır.Onlar için zamanda yolculuk kavramı çok basit kalır. Mutlak Nizamın değiştirilmemesi gerektiğini onlar bilerek bu tür hareketlerini uygularlar.Durum düşündüğünüzden çok daha komplekstir.Çok yüksek seviyeli varlıklar için Mutlak Nizam içinde hareket etmek, o nizamı bozmamak büyük sorumluluk gerektirmektedir.Çünkü onlar bir yandan bu nizamın yapıcıları, yürütücüleri olan varlıklardır.Dolayısıyla yaptıklarını değiştirme hakkına sahiptirler.Onlar bu tür sorumsuzluk içinde zaten olmayan varlıklardır.Zamanda yolculuk açısından böyle bir sorumsuz demiyelim ama teorik olarak yapılan bir davranış Mutlak Nizamın işleyişine ciddi zararlar verebilir.Ama bugüne kadar bu tür bir uygulama olmamıştır.

Soru:  Vibrasyonel seviyenin yükseltilmesiyle yapılan yolculuklardan bahsettik. Peki bir ‘‘Zaman  Makinesi’’  kavramı buna benzer olarak düşünülemez öyle değil mi efendim?

Semiyun: Sizin yine düşündüğünüz manada bir zaman aracı olması mümkün değildir. Filimlerinizde zaman zaman gördüğünüz tarzda yapılan bir bilimkurgu niteliğindeki zaman aracı Mutlak Nizam esaslarına aykırıdır.Bizde böyle bir araç yada alet yoktur.

[Çetin Bal: Semiyun’ un zamanda yolculuk konusuna yaklaşımı biraz üstü örtülü biçimde geçiştirilmiştir ki’ Semiyun’un bazı sorularda sorunun çevresinden dolanarak verdiği bir çok yanıtlar vardır.Örneğin kurtdelikleri yada zaman eğimleri konularında da detaya girmemektedir.Fakat zamanda yolculuk  kendi içinde uzayda anlık yerdeğiştirmelerin bilgisini ve üst uzay yolculuğunun sırlarınıda kendi içinde taşıdığından semiyun da kendi zeka ve kültür atmosferinin icablarına uyarak bu konularda direkt olarak şöyledir yada böyledir şeklinde kesin yanıtlar vermekten kaçınıyor.Bir yerde bu ince ayarlı kaçamaklı yanıtlar bir tür politik uslup olarak değerlendirilmelidir.Zaten  Ömer Sami beyle olan bu çalışmanın ana konusu Agarta uygarlığının tanıtımıdır. Yoksa teknolojik bir bilgi vermek gayesi söz konusu değildir.Zaten Semiyun da başta bunu belirterek konulara girmiştir.Sonuç olarak daha farklı uzaylı guruplarında bilgilerini ve kendi çalışmalarımı da göz önüne aldığımda zamanda yolculuk vibrasyonel seviyenin yükseltilmesiyle yapılan üst uzaysal bir yolculuk biçimidir.Sonuçta Semiyunda zamanda yolculuk yapılamaz demiyor ama böyle bir  yolculuğun doğal tarihsel süreçe ait düzeni tehtit edebileceği için evrensel aheng ve uyuma ters olduğunu ifade etmektedir.Sonuçta  kabül edilebilir bir sebeb olmadan zamanda yolculuk ve tarihi değiştirmek Agartalılar için yasal  bir uygulama olmaz.]

Soru: Tekrar uzay aracına dönmek istiyorum.Efendim, uzay aracının vibrasyonel seviyesini yükseltmekten bahsediyoruz.Bir düğmeye basıyoruz, bir enerji devreye giriyor ve görünür alemde, bildiğimiz alemdeki gemi görünmez  hale geliyor ve kayıp gidiyor.Bizim az çok anladığımız  bu. Bu anlayışa ilave etmek istediğiniz veya düzeltmek istediğiniz hususlar nelerdir?

Semiyun:  Aslına bakarsanız bizim konuştuğumuz bu husus üç-beş kelimelik bir şey olmakla birlikte uygulaması son derece zor bir konudur.Bu gücü elde edebilirsiniz, hatta uygun aletler yapabilirsiniz.Dünyanızda bu konuda çalışmalar olmuştur.Ama elde edilen netice o çalışmayı yapanlar için son derece ürkütücü olmuş ve o çalışmada bulunanların mahvına sebebiyet vermiştir [ Philadelphia Deneyi]. Mesele sandığınızdan çok daha komplekstir.Çünkü bu gücü uygulayacak sistemi kurmak ve sağlıklı işletmek için çok yüksek bilgiye ve teknolojiye  ihtiyaç vardır.Elde ettiğiniz bilgi ve uyguladığınız yöntem elde edilmesi ve uygulanacak olan yöntemlerin milyonda biridir dersem mübalağa etmemiş olurum.Çünkü bu konularda yapılacak en küçük dikkatsizliğin, hesapsızlığın veya kontrolsüzlüğün tamiri imkansız neticeleri olacaktır.Bizim açımızdan ise durum son derece basittir.Gemilerdeki alete istenilen komut  verildiği anda aletin veya  sistemin harekete geçmesiyle gemiye yönelen enerji onun maddesinde değişikliğe sebeb olmaktadır ama maddenin değişikliğe uğraması bile o maddenin işlevini, o maddeye dayalı aletlerin işlevini bozmamaktadır.Hatta o enerjiye maruz kalan insanın ki, en önemlisi budur, beynini, düşünme sistemini, şuurunu dahi bozmamakta ama buradaki bütün atomların  daha küçük parçalarının vibrasyonel olarak süratlerini artırmasına neden olmakta ve böylece istenilen boyutun vibrasyonel seviyesine  uyum sağlamaktadır.Buradaki en küçük hata bir daha toparlanamayacak bir dağılmaya neden olabilir.Atomik patlamalardan çok daha kuvvetli bir patlamaya bile yol açabilir.Ama neyi, niçin yaptığınızı bilirseniz bu tür zararlı neticeler  ile karşılaşmazsınız.Biz bugune kadar böyle bir sıkıntı ile asla karşılaşmadık.Bu konularda çalışma yapan pek çok uygarlık bunun teorik bilgisini bilmekle birlikte uygulama yapmakta  zorlanmaktadırlar.Hadise sandığınızdan çok daha yüksek bir bilgiyi gerektirmektedir.Daha önceki bir celsemizde sözünü ettiğimiz gibi siz de yakın gelecekte uzay gemileri inşa edeceksiniz ama yeryüzü insanlığının kaderinde bizim bilgilerimize göre üretilen uzay gemilerinin vibrasyonel seviyesini yükseltme işlemi mevcut olmayacaktır.En azından yakın gelecekte.

Soru: Peki efendim hemen parentez içinde burada soru sormak istiyorum .Kendimizi ışınlama olayı olmayacak  mı?

Semiyun:   O biraz farklı bir konudur.Ve hatta  çok daha basit bir hadisedir.Burada ışınlamanın ilk aşaması vücudumuzun moleküllerine ayrılmasıdır  ki,  atomların parçacıklarına ayrılmasından hatta bedenin atomlarına ayrılmasından çok daha basit bir hali ifade eder.

Soru: Aynı şekilde o zaman ilk etapta uzay gemilerini moleküllerine ayırıp bir yerden bir yere taşısak ...

Semiyun: Moleküllerine ayırma işlemi uzay gemilerinizi bir üst boyuta çıkartıp şuurlu bir şekilde onu kullanmanıza imkan vermeyecektir.Bunun elde edilmesi için sizin yaklaşımınızla atomlar üzerinde çalışma yapılması gerekmektedir ki, arada çok büyük bir fark vardır.

Soru: İleride ışınlama yöntemiyle uzay gemilerimizi, eşyalarımızı bir yerden bir yere nakledebilecek miyiz?

Semiyun:  Yakın zamanda eşyalarınızı nakledebileceksiniz ama bir üst boyuta çıkıp gezegenler arası yolculuk yapamayacaksınız.Dünyada ki durum biraz  daha farklı olacaktır.

Soru: İşte burada anlaşılmaz bir hadise var.Aynı şey dünya için geçerliyken evrende hareket için, fiziki evrenler için niye geçerli olmasın?

Semiyun: Arada çok büyük farklılık vardır.Biri çok kaba bir aktarım işlemidir.Diğeri ise bir üst boyuta geçip ciddi bir yolculuk yapma işlemidir.Arada muazzam bir fark vardır.Bunu size şu aşamada ancak bu kadar açıklayabiliriz.

Soru: İşte bundan çekiniyorum, yine teşevvüşe düştük.Ne kadar fark olabilir onu düşünüyorum.Yani aynı prensip değil mi?

Semiyun: Aynı gibi gözükse de, aynı prensip değildir.

Soru: Peki şu anda onu öyle kabül edelim.Şimdi vibrasyonel seviyesi yükselmiş bir uzay aracı ile seyahat ederken insan zihninde, düşüncesinde, bedenlerinde nasıl bir değişiklik oluyor? Bu nedir efendim.

Semiyun: Esasında hiçbir değişiklik olmamaktadır.Şayet olsaydı bu, o insanları olumsuz yönde etkilerdi.İşin tekniğine indiğiniz zaman olayın ne kadar muazzam bir bilgi ve teknoloji gerektirdiğini anlardınız.Ama sonuç olarak kısaca tekrar söylemek istenirse, vibrasyonel seviyesinin yükseltilmesiyle yapılan yolculukların hiçbir  sakıncası olmamıştır.

Soru: Efendim ışınlama medeniyetler açısından elde edilmesi  zor bir kavram mıdır? Bir yüksek teknoloji, gelişmişlik düzeyi midir?

Semiyun: Pek değildir.Siz yakın zamanda bundan rahatlıkla faydalanabileceksiniz.Buradan da anlaşılmaktadır ki, elde edilmesi zor bir teknoloji değildir.

Soru: Evet, onu onu duyduğumuza sevindim.Şimdi ışınlamadan, güneş sisteminin  ilerisine kadarki bir alanda yararlanabiliyor musunuz? Bildiğimiz  fiziki alem açısından konuya yaklaşıyorum öncelikle.Güneş sisteminin ötesindeki bir gezegene ışınlama ile gidebilir misiniz? Yani oraya kadar uzanır mı?

Semiyun: Henüz bilmediğiniz pek çok gezegen var.Bunların bir kısmı güneş sistemine yakın gezegenlerdir.Biz ilk sözümüzde bu tür gezegenleri kastetmiştik.Ama çok daha uzaklara –mesafe vermeyelim-gitmek mümkün değildir.

Soru: Efendim burada mesafe vermiyorsunuz? Yani ışık yılıyla bir mesafe verebilirsiniz.

Semiyun: Ama biz ışık yılını da, diğer mesafe birimlerinide   kullanmıyoruz, bu birincisi.İkinci olarak siz aletlerimizin belirli bir çapı, tesir sahası olduğunu düşünüyorsunuz.Ama konu öyle değil.Bu nedenle bir mesafe vermemek daha uygundur.

Soru: En yakın yıldızlardan bir tanesinden bahsedelim.Sirius gezegeni, Sirius yıldızı diyelim.Sirius yıldızının herhangi bir uydusuna ışınlama ile gidebilir misiniz?

Semiyun: Hayır gidemeyiz.Bu teknik açısından, bizim elde ettiğimiz teknik seviye açısından mümkün değildir.

Soru: Yani niçin çap aşısından bu olaya yaklaşılamıyor efendim? Tesir alanı bizim düşündüğümüz bir küresel tesir alanı değil mi?

Semiyun: Hayır.Küresel tesir alanı söz konusu değildir. Bu yüzden sözünü ettiğiniz  yıldızın gezegenlerine bu yöntemle gitmemek daha uygundur.Kendimizi zorlarsak, kendi ruhsal güçümüzü hesaba katarsak  oraya gitmemiz mümkündür.Ama bunun henüz bilmediğiniz sakıncaları vardır.Ruhsal gücümüzü zannedersem bu celse açısından hesaba katmıyoruz.

Soru: O zaman  hemen akla şöyle bir soru geliyor; gemilerin vibrasyonel seviyelerinin değiştirilmesi ile ışınlama arasında teknik açıdan, teknoloji açısından, bilim açısından farklılıklar var?

Semiyun: Çok önemli büyük farklılıklar vardır.Bunu önceki ifadelerimizde açıklamıştık.Sizler yakın bir gelecekte ışınlama yöntemi ile dünya üzerinde eşyaları ve kendinizi bir yerden bir yere aktarabileceksiniz.Fakat elde ettiğiniz, yapacağınız uzay araçları ile onun vibrasyonel seviyesini değiştirmek sureti ile üst boyutlara geçemeyeceksiniz.Çünkü bu ikisi birbirinden çok farklıdır.Daha öncede belirttiğimiz gibi kainatımızdaki pek çok uygarlık üst boyutlara gemilerini taşıma işini maalesef  gerçekleştirememiştir.Çünkü arada muazzam farklar vardır.Bir tanesi nihayet basit ve aynı ortamdaki aktarım işlemidir.Diğeri ise farklı boyutlara geçiş işlemidir.

[Çetin Bal: Agartalı semiyun arkadaşımızın ışınlama , boyut değiştirme konusuna dair yaptığı açıklamalar yine politik denebilecek bir anlatım  tarzını içermektedir.Sonuç olarak Agartalılarda kendi teknolojilerin sırlarını olduğu gibi açıklamazlar.Bu onların en doğal hakkıdır tabi.Ama işin aslı şudur ortadaki anlamsal bulanıklığını biraz daha şeffaflaştırmak adına şöyle söyleyebilirim keza benim  üst uzay yolculuğu ve ışınlama çalışmaları konularındaki fikir ve düşüncelerim Ömer Sami arkadaşımızın Agartalılarla irtibat  kurup bu tür bilgiler almadan da hemen hemen Semiyun’ un ifade ettiği bilgilerle bire bir örtüşen bir nitelik arzetmekteydi.Zaten  bu açıdan bu  kitap haline getirilmiş celse notlarını burada yayımlamaya karar verdim.İlginç olan şu ki Ömer Sami arkadaşımızın AGARTA kitabını okurken sanki Semiyun benim önceden düşünerek sezgilerle edindiğim bilgilerin kopyalarını okuyup yanıt veriyormuş gibi bir duyguya kapıldım.Belki de bu, çalışmalarıma Agartalıların benim anlamadığım bir şekilde destek   vermesi ile açıklanabilir.Bilemiyorum ama bildiğim bir şey varsa Semiyun’un ifadeleri benim bu konudaki çalışmalarımla birebir örtüşen ifadelerdir.

Bu açıdan Semiyun’un verdiği bilgileri büyük bir dikkatle okumanızı ve anlamaya çalışmanızı  rica ediyorum.Tüm bu yazılanların nerden geldiği büyük bir şüphe konusu olarak karşımızda dursada verilen bilgiler günümüzün ileriye dönük olası bilimsel ve teknik ön görüleriyle kesişen bir nitelik arzetmektedir.En azından benim bu Agarta kitabı  hakkındaki ve bu temaslar hakkındaki görüşüm bu! Yine keza Uzaylılarla temas kurduğunu iddia eden George Adamski ve 51.askeri araştırma üssünde  bir UFO gördüğünü ve bu aracın uzaylılara ait olduğunu iddia eden Bob Lazar’ın  sunduğu bilgiler ve metafizik kaynaklar içindeki bir çok sözde medyumsal kaynaklara dayandırılan bilgiler arasında muazzam bir uyum ve paralellik beni bu  araştırmalarda adeta cezbetmiştir.Yıllar önceki sezgilerimi Bob Lazar’ın Semiyun’ un ifadelerinde görmem beni hayli şaşırtmış ve bu konulara olan ilgimi daha da derinleştirmiştir.Yine keza Philadelphia deneyi çerçevesinde ortaya çıkan spekülasyonlar yeterince ayıklandığında elekte kalan değerli taşlar gerçekten insana madde nakli konularında kayda değer sezgiler vermektedir.Sonuç olarak düşüncelerimin ve sezgilerimin bu ifadelerle desteklenmesi kendimce doğru iz üzerinde olduğuma dair bir kanı edinmeme sebeb olmuştur.Keza Albert Einstein  ustayla birlikte gelen kurt delikleri ve uzay/zaman eğimleri konularında biraz daha derinlere inildiğinde karşımıza adete bir UFO teknolojisi bilgisi çıkmaktadır.Ben tüm bu sezgilere Zamanda Yolculuk merkezli bir araştırmalar süreci içerisinde vakıf oldum.

Semiyun’un bahsettiği ışınlama ve üst boyutlara geçiş teknolojisi temelde bizim boyutumuzu ifade eden  maddenin temel titreşim düzeyine bağlı  ‘n’ boyutlarında bir  sapma yani vibrasyonel bir  faz değişimi neticesinde ortaya çıkmaktadır.Fakat Semiyun’un bahsettiği ışınlama madde boyutumuzun temel titreşim oktavının dışında ayrı bir üst titreşim oktavına geçmeden yine kendi ana titreşim skalamız içerisinde kalarak titreşimin yan harmonik diyebileceğimiz -merkez titreşim dalgasının yan bandı içerisine doğru- kayarak gerçekleştirilen bir görünmezlik ve o iç uzay dediğimiz yanal frekans harmoniği içerisinden maddenin nakli hadisesidir.Bu son derece teknik bir konu olduğu için Semiyun Ömer Sami beyin bu sorusunu açıkça izah etmeye sanırım gerek duymamış. Ki bence bir yerde celsenin amacına göre düşünürsek Semiyun’un bu tavrında haksız olmadığını söyleyebilirim.

Aslında Ömer Sami beyin AGARTA kitabının yazılmasına kaynaklık eden medyumsal celseler yaptığı sırada ben kendilerine bir çok soru yazıp gönderdim hatta kitabında bahsettiği bir UFO resmi vasıtasıyla o araç hakkında alınan bir çok bilgileri ben kendim celse defterine kaydedip sorular sormuştum.Fakat maalesef  ne benim sorularım Semiyun’ a iletildi nede bu bizatihi benim bulunduğum Denizli’deki celse notlarındaki sorulan sorular kitapta yer almamış.Sanki ismim ve sorduğum bir çok soru ve alınan bir çok yanıt özellikle kayıtlardan silinmiş.Bizler ekol çalışmaları içerisinde yer almamıza rağmen ifadelerimizin görmezden gelinmesi beni gerçekten üzmüştür. Ki’ Ömer Sami  arkadaşımızın bu tarzda düşünebileceğini sanmıyorum  ama  maalesef benim  genel kanaatim böyle olmuştur.Fakat Ömer Sami kardeşimizin bir yerde kendi çapında haklı olduğunu varsayabilirim. Çünkü Ömer Samiyle direkt irtibatta olan genelde Ugur Özkanbaş adında ki bir arkadaşımızla Üstadın kendisi olmuştur.Genelde üstadımızında henüz daha başlangıç aşamasında   olan UFO teknolojisi konusundaki çalışmalarımın derinliği ve boyutları konusunda pek bilgi sahibi olmaması ve Uğur Özkanbaş arkadaşımızın benim çalışmalarımın ciddiyeti konusunda Ömer Samiye bilgi vermemiş olması da Ömer Samiyle irtibatımızı daha zayıf hale getirmiştir.Oysaki bir çok konuda Uğur beye teknik bilgi aktarmama rağmen yinede Ömer beye çalışmalarımdan bahsetmemiş olması  beni üzmüştür.

Uğur beyin  kendi çalışmaları olupta bunu Ömer beye ifade etmiş olsa yinede bunu anlayabilirim. Ama öyle bir durumda söz konusu değil. Fakat, zaten ekol içinde UFO teknolojisi ve zamanda yolculuk teknolojisi konusunu  gündeme getiren ve bu konuda çalışmalarda bulunup arkadaşları hatta zaman zaman üstadı bu konuda yönlendiren kişi olmama  rağmen birikimlerimin Ömer bey tarafından değerlendirilmemiş olması doğal olarak beni kırmıştır. Keza  Ömer Sami bey bana gelip teknik konularda danışsaydı bunun AGARTA kitabı açısından daha zengin anlatımlı bir soru -cevap şeklinde geçeceğini sanırım  siz okurlarımda taktir edersiniz. Arkadaşımızın bu inceliği göstermemiş olmasını Agarta kitabı açısından büyük kayıp olarak görüyorum. Zaten ben Agartaya Ömer Sami için kanal açan Üstat Muzaffer Kınalı ile ilk tanıştığım zamanlar genelde medyumatik kanallı celselerde hep şifa bilgileri alınırdı bu yönde çalışılırdı.Celselerde medyumun bu algılama yeteneğini bir UFO teknolojisi elde etmek bakımından ilk kez UFO resimlerine yönlendirilerek ordan bilgi elde edilmesi benim ısrarlarım sayesinde olmuştur.Ve bu tür bir bilgi alım kanalıda  son derece faydalı olmuştur.Keza böyle bir parapsikolojik yetinin böyle  teknik konularda bilgi alınmakta kullanılmadığını görmek bana gerçekten çok garip gelmiştir.İşte tüm bu durumlar beni  ekolün çalışmaları konusunda ince ayarlı bir duruş pozisyonu almama neden olmuştur. Ki zaten üstadımızda hep ekol üyeleri olarak tam anlamıyla organize olamadığımızdan yakınmıştır.Tabi bunun bir çok dış ve iç sebebleride olmuştur.Gerek bir çok arkadaşımızın görevini tam ifşa etmemesi olsun gerekse ekol çalışmalarımız için gerekli maddi desteği bulamamış olmamız ekol olarak şu an için istediğimiz sonuçları almamızı  engellemiştir.Fakat şunu söyleyebilirim ki ekolümüz hakkında biraz sitemkar ve biraz da öz eleştirel bir yaklaşımda  bulunsam da Üstad Muzaffer Kınalı nın  başkanlığını üstlendiği Vahdet ekolünün çalışmaları ve ruhsal seyahatleri bugüne kadar benin okuduğum  duyduğum tüm  metafizik dünyanın tasvir, tanım ve  sınırlamalarını  aşan yükseklikte boyutlara kadar uzanmaktadır.Ve Üstadımız  bize ruhsal seyahatlerimizde kendi manevi enerjisiyle daima koruyucu ve gözetici bir kalkan olmuştur.

Üstad öğrencilerine daima üstadsızlığı  yani kendi başına uçmayı öğretmiştir.Bir çok kuş uçmuş ve yuvayı terk edip gitmiştir.Ama ben zaman zaman eleştirel yaklaşımlarda da bulunsam Üstadımıza olan sevgim ve saygım daima sonsuzdur.Onun  mekan ve zaman gözetmeden içten bir sevgiyle verdikleri ve öğrettiği evrensel bilgiler sayesinde bana çok uzaklara uçabileceğim kanatlar vermiştir.Bazılarının bu kanatların kendiliğinden çırpılmasını beklemek gibi hataları olmuştur ki’ onlar  hayal kırıklığı içinde ekolle gönül bağlarını koparmışlardır.Oysaki bu üstad dahi olsa kimse kimsenin adına kanat çırpamaz. Kişiler kendi akıllarının, ve sezgilerinin, kendi evrensel vizyonlarının ona sunduğu kanatlarla gökyüzüne yükselebilirler.

Üstadla tanıştığım ilk zamanlarda  üstad Muzaffer Kınalıdan izin alarak Vahdet ekolünün eski celse defterlerini kontrol ederken üstadın ruhsal yükselişinde en önemli etkenlerden birinin bundan önceki yaşamlarından birinde Atlantiste,  Atlantisin  en yüksek spiritüel bilgeliğe sahip rahibinin öğrencisi olduğu yazıyordu. Kanımca bu dönem üstadın ruhsal yükselişinde önemli bir nokta olmuştur.

Bir keresinde üstadla bir celseye katılmıştım  celsede herkes zihinsel olarak  eski sovyetler birliğinde karışıklık yaratmak ve Sovyetler birliğini yıkmak için uğraşıyordu.Ve ilginçtir ileriki yıllarda 'Sovyetler birliğinin' çöktüğüne ve rejimin yıkıldığına şayit oldum.Bilemiyorum  ama ilginç bir tesadüf! acaba gerçekten zihinsel bir güçle bir sistem çökertilebilir mi? Bunu siz okurlarımın taktirine bırakıyorum. Sonra ekol çalışanlarının zihinsel güçlerini kullanarak Amerika birleşik devletlerini yıkmaya ve karışıklık yaratmaya çalıştıkları duyumunu aldım.Amerikayı Rusya yada eski Sovyetler kadar kadar etkiliyemediklerini çünkü ordaki insanların  zihinsel güçlerinin  'Sovyetler birliğinden' den çok daha büyük ve güçlü olduğunu  ifade etmişlerdi.E  şimdi ruhsal güçlerin bu şekilde yıkım ve ülkelerin dünyasal çıkarları adına  kullanılması beni ruhsal alanın dokunulmaz kutsal değerleri konusunda çelişkili düşüncelere itmiştir. E peki yarın bir gün zaman yolculuğu teknolojisini pratiğe döktüğümüzde bunu tarihi değiştirmek için mi kullanacağız? yapılan işlere bakılırsa böyle görünüyor.Üstadın ifadelerine bakarsak böyle bir zamansal müdahale evrensel yasalara ters düşer.

Ki ben kendi adıma ruhsal enerjilerin saldırı amaçlı kullanılmasını kabül edemem.Bence bu yanlış bir davranıştır.Kendi ülkemizi savunma adına bile bence bu  noktada durup düşünmek lazım! Gerçi Üstadı bu konuda yargılayamam ama bu bana pek doğru gelmiyor. Dediğim gibi her zaman her bilgiye ve  çalışmaya ve bu türde ruhsal guruplaşmalara biraz şüpheyle yaklaşmanın uygun olduğu kanatindeyim.Sonuçta evrensellikten, vahdetten, birlikten ve bütünlükten bahsetmek, bilmek başka şey bu  ifadeleri yaşamak  ve yaşayarak ifade etmek başka şeydir.Ama tüm bu çalışmaları hepten inkar etmenin de doğru bir davranış olduğunu düşünmüyorum.Aynı şey Ömer Sami kardeşimizin AGARTA kitabı içinde geçerlidir.Çünkü henüz insanlık için bilinmeyen ve henüz bu girişe yasak bölgede dolanan  parapsikolojik faaliyetlerde bulunan bir takım grupların çalışmalarından ve niyetlerinden şimdilik kuşku duymak ve bu tür çalışmalara temkinli yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum. Sonuç olarak bu konuda çalışan genç arkadaşlara mesajım kısaca: ‘‘düşüncelerinizle davranışlarınızla dünyaya olan bakış açınızla  ve araştırmacı yönünüzle ufak bir gölet gibi olmayın!’’.  Engin bir okyanus gibi olun alabildiğine özgür ve açık olun. Birilerine, bir kitaba bir gruba yada bir düşünceye  takılı kalmayın özgür ve geniş olun.Araştırın okuyun, sorun ve anlamaya çalışın ama bir yerde bir düşüncede takılıp kalmayın. Anlamanın, anlayışın, kavrayışın ve gerçeğe ait rengin bir sınırı yoktur.İlerlemek ve yükselmek sonsuzdur.Siz sonsuzluğun hangi noktasında bulunursanız bulunun ki’ bu fiziksel bir nokta  ya da manevi bir nokta da olabilir! Sonsuzluğun içinde olmaktan mütevelli sonsuzluk sizin içinizde  ve size sizden daha yakındır.Sizler yerel değerlerden sıyrılıp evrensel değerlere ulaşabildiğiniz ölçüde şuurunuzla sonsuzluğu doldurabilirsiniz.Aksi halde sadece  bir şişeyi doldurursunuz! Böyle bir yaklaşımla şişeyi değil şu kainatı bile doldursanız  yinede bir anlamı yoktur.Sanırım bu ince eleştirel ifadem yerini bir anlamda bulmuştur.Öyleki hadi  kainattan vaz geçtik 525 boyutu doldursa yinede bir hiçtir.Bundan da şöyle bir anlam çıkıyorki HİÇE ulaşmadan bir şeye  ulaşmaktan bahsetmek anlamsızdır.Bu da şöyle bir anlam doğuruyor ki  ‘‘İnsanlar küçüldükçe büyür’’ en büyük ruhlar  daima en alçak gönüllü ve sonsuz tevazu sahibi olan ruhlardır.Ve ruhlar dünyasında yükselmenin sırrıda bu sözcüklerde saklıdır.Bu da  ‘büyükte küçüğü küçükte büyüğü görmenin’ bir başka anlatımıdır.Eğer meseleye bu açıdan bakmazsanız, geniş düşünmezseniz başkalarının daha farklı amaç ve hedeflerine giden yolda kendi gerçeğinizi bulma adına  onlar için sadece bir basamak taşı olmaktan öte bir anlam ifade etmezsiniz. Eğer siz olmasanız  onlar kendilerine başka uyur gezerler bulacaktırlar.Burada sözüm belirli bir zümreye kişi ya da kişilere değil! Bu elbette benim için sığ bir yaklaşım olur. Burada genel olarak küresel dünya insanlarına ve yeni çağ akımlarına dır mesajım. Yoksa aksi şekilde düşünülemez.   Kurtuluşa ve kendi gerçeğini bulmaya giden tek yol kendi kanatlarınızla uçmasını öğrenebilmektir.Kendi kanatlarınız üstünde özgürce  uçmasını ve yükselmesini beceremezseniz sadece başkalarının piyonu ve kuklası olmaktan öte bir yere varamazsınız.Ordan oraya dolanır durursunuz.Kimileri yüksek dağlara sürünerek gider kimileri uçarak gider ama sonuçta oraya herkes ancaksın kendi içsel ciheti ve çalışması sonucunda  varabilir.Keza aksi düşünülemez.

Benim   üstad Muzaffer Kınalı ile ilk görüşmelerim yaklaşık  80' lerin sonu  ve 90’lı yılların başında   zamanda yolculuk konusunda soru sormak için kendileriyle  tanışmaya gitmemle başlamıştır.O zamanlar yıldızlar arası yolculuğa ve zaman yolculuğuna olan ilgim UFO lara  ve metafizik olaylara olan ilgimi  artırmıştı.Üstadın zamanda yolculuğa yaklaşımı benim  bu konudaki  bilimsel temelli zamanda yolculuk araştırmalarıma bir zemin olmuştur.Üstadın bu konudaki ifadeleri bana  doğruluğu olası  kurgular olarak görünmüştü.Hem üstadın ifadeleri hem kendi sezgilerim bana zamanda yolculuk konusunda ummadığım kadar geniş bir görüş gücü kazandırmıştır.Üstad  o zamanlar genelde ruhsal bilgiler ve şifa celseleri ile daha çok ilgiliydi.Genelde ben  kendisine --madem uzaylılarla telepatik olarak görüşebiliyoruz onlardan neden model niteliğinde  ufak çapta bir UFO aracının  yapılışına dair bilgi almadığımıza dair-- sitemlerde bulunurdum. Üstad genelde   bu konudaki  bireysel çalışmaları pek ciddiye almazdı yine bana bu konuda bir çok ön görüler, ilhamlar versede genelde gerçek anlamda bir UFO yapmak ve uzaylılardan bu bilgiyi alıp işleme koyabilmek  için  konuyla ilgili bir çok akademisyenin  organize bir grup olmasıyla birlikte ve hatırı sayılır derecede bir devlet fonununda   desteğiyle bu çalışmaların yapılabileceğini   ve kısa sürede uygulamaya konulabileceğini  ve aksi taktirde alınan bilgilerin lafta ya da kağıt üzerinde  kalacağını söylemiştir.Bu yüzden yanlış ellere geçmesi ihtimaliyle üstad  medyumsal celselerde   pek UFO teknolojisi konusunda bilgi almada genelde isteksiz davranırdı.Yine de bizim meraklı  sorularımız ve ilgimiz karşısında celselerde bu konuda  uzaylılara ve ruhsal varlık guruplarına bazı sorular sorulmuş ve genel yanıtlar alınmıştır.Üstad böyle bir aracın yapımı konusunda devletin bazı teşkilatlarıyla görüştüğünü ve istediği sonucu alamadığını ifade etmiştir.Üstadın bu konudaki çabasına  yetkililerce kayıtsız  kalınması üstadımızıda bu konularla ilgili çalışmalarda hayal kırıklığına uğratmıştır.Bu da üstadımızın genelde kendi iç dünyasına çekilmesine neden olmuştur.Tabiki dolayısıyla bizim gibi bu konuyla ilgili amatör ve bireysel araştırmacıların sınırlı çabalarıda  üstadımızda yeteri kadar heyecan uyandıramamaktadır.Bir yerde üstadın bu konuya karşı olan yaklaşımınıda  saygıyla karşılıyorum.Zira  tüm hayal kırıklıklarına ve maddi imkansızlıklara  ve bizlerin sınırlı imkanlarına rağmen elinden geldiğince sorduğumuz sorulara büyük bir ciddiyetle yanıt vermesi  bizim seviyemizde yanıtlar vererek bizleri bu konularda aydınlatmaya çalışması gerçekten büyük bir sabrın ve tevazunun göstergesidir.Zira burada bahsi geçen konular yüksek medeniyetlerin imkanları dahilinde yapılabilecek hadiselerdir.Bizim bireysel çalışmalarımız  bu konuda  atılan ilk adımlar olarak değerlendirilebilir.

Soru: Basit gözüküyor ama aradaki farkı az çok idrak edebiliyorum efendim.Şimdi o zaman gemilerin vibrasyonel seviyelerini aktararak üst boyutlara gidip orada yolculuk etme işlemini biliyoruz ama bunun dışında bir aleti, bir eşyayı da daha üst bir boyuta aktarım işi ille uzay gemileri ile birlikte olmuyor, öyle değilmi efendim?

Semiyun: Hayır bu daha farklı bir konudur.Ama açıklayalım: Üst boyutlardaki bir gezegene gitmek için uçan dairelerimizi kullanmak gerekli değildir. Ama bunun ışınlama dediğimiz hadise ile bir ilgisi yoktur.Uçan dairelerimizi  üst boyutlara ulaştıran teknik donanım uçan dairelerimizin içinde olmakla birlikte Agarta Uygarlığı’ ında  da mevcuttur.Yani siz bir binanın içindeki bu aletten yararlanarak bir üst boyuta ve o boyutta bulunan bir yere kendinizi nakledebilirsiniz.Buradaki sistem uçan dairelerin üst boyuta geçme sistemi ile tamamen aynıdır.Ama konumuz  ışınlamaydı sanırım.

Soru: Evet, anladık efendim.Üst boyuta gemi kendini nasıl aktarıyor ise aynı aletler Agarta uygarlığı’nda var.Eşyalar, insanlar da üst boyuta aktarılır.Bunda bir mesafe sözkonusu mu efendim?

Semiyun: Boyut kavramı zaten bir mesafeyi belirler.Biz ancak bu şekilde sekizinci boyuta kadar çıkabildiğimizi size daha önce söylemiştik.Ama bu boyutlarda gidilecek yerin bizim uygarlığımıza göre uygun koşullar altında   olması  gerekir.Sizin anlayacağınız çok kaba bir yaklaşım ile nihayet üst boyutta olmakla beraber Agarta’ya  yakın sayılabilecek uygarlıklara bu yöntem ile gidebiliriz.Aksi taktirde gemilerimizin üst boyuta geçtikten sonra o boyut içinde yolculuk yapmaları gerekmektedir.

Soru: Anladığım kadarı ile dördüncü samanyolundaki bir gezegene ışınlama yöntemi ile gidemezsiniz fakat gemilerin vibrasyonel seviyelerini yükseltme ile ilgili olan prensiplerden yararlanarak gidebilirsiniz.

Semiyun: Anladıklarınız doğrudur.

Soru: Efendim bu nihayet bir enerji aktarım işlemi, enerjilerin devreye girmesi işlemi veyahutta tesirlerin birbirleriyle çarpışması daha yüksek tesirlerin daha farklı tesirleri etkileme işlemi değil mi?

Semiyun: Teorik olarak öyledir ama bunları açıklamamızı isterseniz ben size açıklamakta zorlanırım.Çünkü olay tamamen tekniktir.Biz burada işin teorisini veya felsefesini anlatıyoruz.Tekniğine inmeye kalkamayız.

Soru: Efendim gemilerinizi düşünce gücüyle üretebildiğinizden bahsetmiştiniz.İçinde teknik aletleri olan bir geminin tasarımını bir bütün olarak düşünürsek şu anda Agarta Uygarlığı geminin yüzde kaçını düşünce gücüyle üretiyor?

Semiyun: Gemimizdeki aletlerin yüzde doksan kadarını düşünce gücü ile üretebilecek düzeydeyiz.Yüzde onun düşünce gücüyle üretilmesine gerek yoktur.Yani bu işe o kadar büyük ihtiyaç yoktur.Mevcut teknik düzeyimiz bunların kolayca üretilmesini sağlamaktadır.Yani mevcut düşünce gücü potansiyelimizi bu yüzde onluk kısım için uygulamaya gerek yoktur.

Soru: Bu yüzde onluk kısım geminin gövdesi olabilir mi efendim?

Semiyun: Hayır.Geminin gövdesinin düşündüğünüzden çok daha sağlam, çok daha işlevsel olması lazımdır.Asıl ağırlık zaten geminin gövdesinin düşünce gücüyle üretilmesine yöneltilmiştir.Çünkü muazzam bir sürat ile gitmesi, farklı boyutlara, farklı alemlere, farklı fiziki yapılaşmalar içine girmesi gemimizin dış yüzeyinin düşündüğünüzün çok ötesinde sağlam, dayanıklı ve işlevsel olmasını gerekli kılmaktadır.Bu ancak düşünce gücünü mevcut teknolojilerle birleştirerek, uygulayarak elde ediyoruz.

Soru: Efendim, uzayda ve üst uzayda, alemlerde ve boyutlarda hareket eden gemilerinizin  en küçüğü ile en büyüğünün çalışma prensipleri aynı mıdır?

Semiyun: Tamamen aynıdır.Ama taktir edersiniz ki, küçük bir gemi ile muazzam bir gemi arasında çok büyük farklılıklar vardır.Büyük gemilerde o büyüklüklerine uygun pek çok başka donanım mevcuttur.Küçüklerde buna ihtiyaç yoktur.Zaten büyük bir gemi içinde pek çok küçük gemi ihtiyaca  göre kullanılmaktadır.

Soru: Peki efendim.Şimdi uzay gemilerinizin   çalışma prensipleri hakkında ne söyleyebilirsiniz, bizim anlayabileceğimiz kadarıyla?

Semiyun: Bu konunun sizleri ilgilendirdiğini biliyoruz.Ama öncelikle bu prensibin yerçekimi kanununa ve henüz bildiğiniz, bilmediğiniz pek çok kanuna karşı koyabilecek bir prensip üzerine inşa edilmesi şarttır.Yani bir uzay gemisinin uzaya çıkabilmesi için yerçekimi kuvvetini en az enerji ile süratle aşması gerekebilir.Bunu yapmak için gemi içinde teknik bir donanım  olması yeterlidir.Yani o teknik donanım çalışmaya başladığında gemi yerçekiminin bütün etkilerini bertaraf edebilmelidir. Bu aslında son derece basit ve temel bir ilkedir.Ama yeryüzü insanlığı bunu bilmemektedir.Şuur seviyeniz yükseldiğinde bu teknolojiyi bulacaksınız.Bunu elde ettikten sonra geminin uzayda henüz bilmediğiniz pek çok engelleri aşabilecek diğer donanımlar ile donatılması şarttır. Materyalin süratine uygun bir şekilde kuvvetlendirilmesi gerekmektedir.Bizim gemilerin çalışma prensibi şu saydığım temel prensiplerden yararlanıyor olmakla birlikte çok daha yüksek prensipleri ihtiva etmektedir.Gemilerimiz henüz idrak edemiyeceğiniz, bir çok prensipleri bir arada bünyesinde barındırmaktadır.Bunun sonu yoktur.Uzayda hareket eden ‘uçan daire’ ismini taktığınız gemilerin teknik yapısı sizde kabül edersiniz’ki sizin en ileri uçak teknolojinizden çok daha büyük bir tenolojik birikimi yapılarında barındırmaktadırlar.Bu gemilerin ilk yapım aşamasında sizlerin ilk başta yerçekimini yenen kanunu en basit şekilde elde edip uygulamanız ve geminizin materyal yapısını güçlendirmeniz gerekecektir.Bir de buna kullanacağınız enerjinin gemiye uygun bir enerji olması eklenmelidir.Mevcut enerjileriniz ile uzayda bu gemileri hareket ettiremezsiniz.Buna uygun bir enerjiyi, aslında son derece doğal olan bir enerjiyi daha bulmanız gerekecektir.İlk baştaki bu üç bilgiyi elde ettiğiniz anda uzay gemisi yapabilecek düzeye geleceksiniz.Ama buna daha zaman vardır.

[Çetin Bal: Bu son derece doğal  olan enerji kaynağı ile kastedilen şey  tüm evrensel alan enerjisi denen elektromanyetik enerjinin kendisidir.Bilim bugün için bu enerjiye sıfır nokta enerjisi ismini vermektedir.Farklı uzaylı gruplar bu enerjiye ‘Sıvı Işık Havuzu’  demektedirler.Einstein’ ın ifadeleri ile bu doğal enerji alanı salt uzay/zaman alanı çizgilerini ifade eder.Tüm evren temelde elektromanyetik bir enerji denizi ya da hologramıdır da denebilir.İşte Agarta uzay gemileri kendi gemilerinin manyetik alan gücünü evrenin  bu doğal enerji alanıyla birleştirip bütünleştirerekten kendilerini hareket ettirmektedirler.Bizim evrenimiz bir enerji yoğunluğunu ve buna bağlı bir temel titreşim skalasını ifade eder.Bu enerjiyi bir zaman enerjisi olarak ele alırsak bu enerjinin belli bir salınım hızından yani zaman akım hızından bahsedilebilir bu da yine biraz önce bahsettiğimiz bizim alemimizin temel titreşim frekansına tekabül etmektedir.Zaten o temel frekans ya da Semiyun’un tabiriyle o vibrasyon  düzeyi aşılınca bir üst titreşim oktavı dediğimiz bir üst uzay/zaman boyutu içerisine girmiş oluyoruz.]

Soru: Farklı alemler içerisinde bir çok varlık grubu insana dost iken, bir kısmı da düşmandır.Bir kısmıyla olan ilişkilerimiz ise dostluk veya düşmanlık kavramı ile izah edilemeyecek mahiyettedir.Hem düşmalarımıza karşı  bize zarar vermelerini önleyecek tarzda gemilerimizi donatırken, hem dost ve düşman denemeyecek varlıkların doğal yapılarından kaynaklanan  bize zarar verecek etkilerinden de kendimizi korumamız gerekir.Adeta uçsuz bucaksız olan fiziki kainatımızda sizlerin aklınızın alamayacağı varlıklar ve bu varlıkların bize zarar verecek imkan ve güçleri mevcuttur.Pek doğal olarak bu güçlerin bir kısmını gemilerimizdeki koruma sistemlerimiz vasıtası ile etkisizleştirirken, bir kısım güçlere karşı ise gemilerimizin mevcut korunmaları yetersiz kalmaktadır.Bu durumda ise biz daha farklı korunma güçlerini ki, başta ruhsal kaynaklı korunma gücü gelmektedir, devreye sokarak kendimizi bugüne kadar korumayı bildik.

Çetin Bal: Sevgili okurlarım insanın  karanlık bir gecede gökyüzünde parlayan milyarlarca yıldıza bakıp engin sonsuzluk içinde uzayın derin köşelerine dek açılmış kimi uygarlıkların hala  emperyalist ve egoistce tavırlarının olduğunu görmek hatta  ruhsal seyahatlerimizde yüksek varlıkların negatif daha yüksek varlık sistemleriyle mücadeleye girişmesi, sonsuzluğun neresinde olursa olsun kötülüğün ve bu kavganın daima kol gezebildiğini görmek beni  daha önce hiç hissetmediğim daha başka duygulara götürmüştür.Oysaki sonsuz sevgi, sonsuz tevazu ve sonsuz iyi niyet varken neden bu  varlık gurupları negatif eğilimlere girişiyorlar doğrusu bu  yüksek zihinlerin anlayabileceği bir şey değil.En azından benim kabül edebileceğim bir şey değil bu!Keza boyutlar açısından daha yüksek boyutlarda ve  daha yüksek teknolojilere sahip yüksek negatif güçlerin varolduğunu bilmek  insanı ürküttüğü kadar düşündürüyor da! Negatiflik nerden doğar? O varlıkların kendi içsel gerçeklikleri hakkındaki yanılgılarından doğar. Sizi bilmem ama ben böyle diyorum.Sevgi  Tanrının enerjisidir.Tüm varlıklara olan güçlü bir sevgi hissi tüm sonsuzluğu  yıkayarak en  güçlü  kötülükleri bile cezbedip dönüştürmeye yeter bir güçtür.Ve kötülüğün ardındaki esas espiri özgür irade espirisinin kendini varetmesiyle ortaya çıkan bir şeydir.Kötülük bu açıdan bir anlam kazanır.Ve gerçekte anlamı olan tek şey sevgidir ve Tanrıdır.Diğer tüm anlamlar bu temel anlamın içeriğinde kendilerine anlam bulurlar.İşte bu açıdan kötülüğün, nefretin, sevgisizliğin, yok etmenin, öldürmenin, kinin, bencilliğin, dağıtıp bozmanın ve her türlü sınırlılığın  bir anlamı yoktur.Öyleyse dostlarım anlamlı şeyler yapalım’ki hayatımız anlamlı olsun!!

Soru: Tabi bunlar genel açıklamalar oluyor. İşte bu uzay araçlarının kendilerini korumaları nasıl oluyor? Bir örnekle izah edebilir misiniz?

Semiyun: Anlayacağınız tarzda zaten izah etmeye çalışıyoruz.Gemimizdeki kendimizi koruyan enerji, çok etkili bir manyetik alandır ve bu manyetik alan maddi ölçülerle izah edemeyeceğim çok etkili bir savunma sistemi oluşturmaktadır.O alana giren her güç aynı şiddette geriye itilmekte, bizim gemimize tesir edip onu etkileyebilecek olan aklınıza bile gelmeyecek güçleri gemiye yaklaştırmamaktadır.Veya bu güçler gemiye yaklaşsa veya isabet etse bile gemideki bu manyetik sistem o etkiyi nötralize edebilecek yani tesirsiz kılacak imkanlara sahiptir.

Soru: Bu enerjiler, bu silahlar çok çeşitli türde olabiliyor.Bir tek sistem bu çok çeşitliliğe cevap veriyor mu efendim?

Semiyun: Tabi sizler kendi düşünce kapasitenize göre soru soruyorsunuz ki, bu normaldir.Ama belli bir noktadan sonra fiziki uygarlıktaki bu güçleri az çok guruplara ayırabilirsiniz.İşte bizler bunu yaparak bizi tehtid edebilecek güçlerin neler olduğunu tanımladık ve o güçleri bertaraf edebilecek  değişik manyetik etkilerle  gemilerimizi kuvvetlendirdik.Görünüşte fiziki olarak bizden üstün olan kuvvetlere ve silahlara karşı insan olarak en güçlü silahımız olan ruhsal güçlerimizi devreye sokmaktayız.Bugüne kadar böyle durumlar olmuştur.Yani bir insanın veya uygarlığın fiziki kuvvetine yani uzay araçlarının sayısına gücüne  bakarak karar veren düşmanlarımız son derece yanılmış olduklarını anlamışlardır.

Soru: Siz bazı saldırıları olmadan önce tahmin edebilir misiniz?

Semiyun: Bazı kavramları zaman mevhumu ile izah edemezsiniz. Bu insanın üstün noktalarından bir tanesidir.Düşmanlarımızın pek çoğu zaman mevhumuna dahilken biz bu tür bir karşılaşmada zaman mefhumunu çok iyi bir şekilde kendi lehimize kullanabiliyoruz.Bizler Agarta uygarlığı olarak evrendeki araştırmalarımız boyunca ruhsal anlamda insandan daha güçlü bir varlık gurubu ile karşılaşmadık.Bu açıdan evrendeki bizi olumsuz yönde etkileyebilecek her türlü varlığa karşın kendi ruhsal güçlerimizi kullanmak süreti ile bu negatif eğilimleri bertaraf etme gücüne sahibiz.

Soru: Peki efendim biz fiziki kainattan bahsettik.Üst kattaki kainatlarda da aynı düşman denebilecek varlıklar var.Orada fiziki silahlarınız, bu manyetik alan aynı tesiri gösteriyor mu?

Semiyun: O boyutlardaki düşman diye ifade ettiğimiz unsurlara karşı gemimizin o boyuttaki manyetik tesirleri devreye girmektedir.Ruhsal açıdan durum yine aynıdır.

Soru: Bir düşmana karşı kullanılan silah onların seviyesine uygun mu  efendim?

Semiyun: Az çok uygudur diyebiliriz.Çünkü biz kendimize zarar gelmemesini isterken  aynı zamanda onlarada zarar gelmemesini istiyoruz.Pek çok uygarlık ile bu şekilde dost olduk.Onların bize karşı tecavüzkar saldırılarını büyük bir anlayış ve hoşgörü ile bertaraf ettikten sonra onlara kendimzi anlattık.Kendimizi tanıttık.Onlara kendimiz hakkında güven vermek süretiyle  dostlukluklarını kazandık.İlişkilerimiz son derece güzel bir şekilde devam etmektedir.Ama bazı uygarlıklar ile maalesef ne kadar hoşgörülü davranırsanız davranınız anlaşmak onların yapıları icabı mümkün değildir.

Soru: Bu zaman meselesini tekrar hesaba katarsak efendim, böyle baskın gibi tehlikeli olaylar oluyor mu?Bir geminin, size bağlı bir gezegenin baskına uğraması filan...

Semiyun: Bazı  cüretkar ve o ölçüde geri uygarlıklar tarafından bu tür planlar yapılsa bile biz henüz bir baskına uğramadık.Açıkcası uğramamak için de tedbirlerimize, aldığımız tedbirlerimize   güveniyoruz.

Çetin Bal: Aslında  bir uygarlık için tehtit kanımca fiziksel kainat içinden gelebileceği gibi zamanlar arası boyutlardan gelen tehlikelerde söz konusu olabilir yani eğer bir uygarlık Agarta  uygarlığını yok etmek istiyorsa bunu zaman içinde yolculuk yaparak Agartanın teknolojik olarak daha yetersiz olduğu dönemlere giderek bir uygarlığı başlamadan yok edebilir.Fakat İleri teknoloji  görüntüsüne sahip uygarlıkların  zaman içinden gelebilecek tehlikelere karşı kendi    geçmişlerini de bir şekilde koruma altına almış olmaları gerekir diye düşünüyorum.

Soru: Efendim bir de uzay haritası kavramına gelmek istiyorum.Fiziki alemin, daha yukarıdaki suptil alemlerin bir haritası sizde vardır.Önce harita kavramına yaklaşımınız nedir?

Semiyun: Sizin anladığınız manada bir haritayı biz kullanmıyoruz.Ama bizim de sizin gibi zaman ve mekanı belirleyen ölçeklerimiz vardır.İsmi harita olmasa bile ona benzer iş gören donanımlarımız gemilerimizde mevcuttur.Fiziki kainatlardaki bir noktaya gitmek istediğimiz zaman gemimiz bizi kendiliğinden oraya götürebilir.Fiziki kainatın sonu olmadığını daha önce söylemiştik.Bu açıdan yaklaştığımızda bizim mevcut haritaya benzer bilgi merkezlerimizin de bir sınırından, kapasitesinden söz edebiliriz.Ama uzayın sonlu veya sonsuz olamayacağını  artık biliyoruz.Bu yaklaşımlar uzayın yapısını belirlemekten uzak kavramlardır.Bizim haritalarımız bu kavramlardan uzak tarzda düşünülmelidir.

Soru: Üst boyutlara bir maddenin geçişi nasıl ele alınabilir?

Semiyun: O maddeye ait vibrasyonel seviye yükseltildiği için madde artık bir açıdan kendi vasfını kaybetmiştir.Yani daha değişik bir enerji seviyesine bürünmüştür.

Soru: Efendim dünyamızda biz insanlardan başka yaşayan varlık gurupları varmı dır?

Semiyun: Evet vardır ama aynı dünya üstünde olmanıza rağmen birbirinizi asla göremezsiniz.Dünyanın vibrasyonel seviyesine yakın olmakla beraber yine de farklı vibrasyonel seviyelerde sizden geri ve sizden ileri pek çok uygarlığın daha yurdudur dünyamız.Onlarda sizinle birlikte bu dünyada yaşıyor sayılırlar.Sadece vibrasyonel seviye biraz farklıdır.Dünyamızın bir tek fiziki kalıbı yoktur.Birden fazla fiziki kalıbı fizik bedeni vardır.

Çetin Bal: Semiyun’un ifadelerini daha da netleştirecek olursak bu farklı varlık guruplarının farklı zaman boyutlarında yer aldığını ifade edebiliriz.Bu farklı dünyalara iç dünyalar diyebiliriz.Bu dünyaların sakinleri kendi uzay/zaman’ları içinde kendi maddi somutluklarına, katı maddelerine sahiptirler.Farklı vibrasyonel düzeyler demek bir açıdan farklı zaman çerçeveleri demektir. Aynı mekanda bir çok dünyanın bulunması ya da aynı hiçlikte farklı zaman çerçeveleri şeklinde birbirinden ayrılmış farklı zaman boyutları bir arada iç içe vibrasyonlar şeklinde birlikte varolabilirler.Geçmiş ve gelecek zaman vibrasyonları arasında yerdeğiştirmeler ya da zaman geçişleri mümkün olduğu gibi üst yada alt zaman boyutları denen farklı kainat sistemleri arasında da geçiş mümkündür (üst uzaya geçiş ).Dikkat ederseniz zaman, mesafe ve maddenin vibrasyonları hatta maddenin boyutu ya da yoğunluğu  arasında bile bir bağıntı vardır.Zaten madde denen kütle mesafesel bir uzantıdır.Mesafe ve enerji  ve zaman birbirleriyle bağlantılı olgulardır.Keza yerçekimi de öyle.Madde uzay-zaman içinde vardır.Ve yoğunlaşmış uzay/zaman dır.Yerçekimi bir yoğunluk fazı değişimi yani maddenin yani uzay/zamanın ‘n’ boyutlarında bir sapma etkisidir.O da uzay/zaman çizgilerinde bir sapmadır.Maddenin vibrasyonlarının yükselmesi demek onu oluşturan enerji yoğunluğunun ışık hızına tekabül eden temel titreşim skalasında bir değişimdir.Madde vibrasyonları yükseltilirken madeninde yoğunluğu değişen vibrasyonlara paralel olarak değişir.Bir yerde bir uzay gemisinin yerçekimi etkisini bertaraf etmesi  demek, gemiye ait yüksek frekanslı manyetizmal enerji fotonlarıyla geminin maddesine ait fotonların karşılıklı rezonans tesirleri sonucunda  gemi maddesine ait temel vibrasyonların zaman akımıyla uyumlu titreşimsel genlik ve atma değerinde bir değişimdir.Bu olgusal bazda olmasada kavramsal bazda bir ‘negatif kütle’ yaratımı  kavramına karşılık gelir.Böylece gemi kendi içine girdiği ''zaman  akım küresinde'' zamansal bir faz farkı yaratırken  kendi boyutundan bakanlar için saydamlaşarak ve hayaletimsi bir görüntüye bürünerek bir başka zaman çerçevesi içerisine doğru kayıp giderek gözden kaybolur.Biz dünya  insanlarının üst uzaya geçip orda çalışabilecek uzay gemileri yapmamız için kuantum fiziğinin verilerini daha derinden yorumlayıp analiz etmeliyiz.

Soru:  Daha önceleri kendi uygarlığınızdan başka dünyalara açılan kapılar ya da Agartaya giriş  çıkış kapılarından söz etmiştiniz.Bunu biraz açarmısınız.

Semiyun: Bu kapıların pek çok fonksiyonu vardır.En kaba tabir ile enerji alış verişinden tutun, üst boyutlarla ve evrenin herhangi bir noktasıyla haberleşmeye kadar bir çok fonksiyonu vardır.Onlara kapı denmesinin nedeni, farklı mekan ve zamanlara açılmalarından dolayıdır.Nihayet bir kapı bir yerden bir yere geçişi, ilişkiyi sağlar.Sizin en basit anlamda düşündüğünüz kapı görevinden tutun, az önce sözünü ettiğim diğer mekanlara, zamanlara geçişte ilişkiyi sağlayan merkezlerdir.Görev odakları, görev merkezleri demeniz de aynı neticeyi verir.

Soru: Evet biz kapılarla ilgiliyiz şu anda. ‘‘Üst zaman dilimleri’’ dediniz.Uzay gemileri bu kapılardan yararlanarak oralara geçmiyorlar.Onu uzay gemileri ile ilgili bahiste öğrenmiştik efendim.İnsanlar da geçmiyorlar.Konuyu biraz daha açar mısınız?

Semiyun: Genel olarak uzay gemilerimiz sekizinci boyuta kadar çıkmaktadırlar.Bunu daha öncede söylemiştik.Fakat bazı özel haller altında gemilerimiz bu kapılardan üst zamanlara, üst boyutlara çıkış yapabilmektedirler.Gemiler açısından bu yine sekizinci boyut ile sınırlıdır.Fakat  daha üst boyutlara ulaşılmak istendiğinde bu kapılardan da çıkış noktası olarak yararlanmaktayız.

Çetin Bal: Şimdi çoğu insan kapı diyince bir şeyin bir koridorun içinden geçmek olarak algılıyor bunu, oysaki buradaki kapı kavramı içerisine girmek bir tür zaman eğriliği içerisine girmeyi ifade etmektedir.Uzay /zamanın bir noktasındaki küresel enerji alanının zamansal nabız atışlarını değiştirerek o küresel enerji hologramı içerisindeki eşyaların ya da gemilerin zaman çerçevelerini başka uzay boyutlarının zaman çerçeveleri ile örtüştürmek, senkronize hale getirmek(eş zamanlı hale getirmek)’ le  boyutsal zaman kapılarını işler hale getirmiş oluruz.Sonuç olarak Semiyun’un kapı anlayışı kendi sezgilerimce elektromanyetik alan hologramları şeklinde  yaratılan bir tür elektromanyetik bölge  etkinliği olarak algılanmalıdır.Bir noktada toplanan elektromanyetik tesirler cisimleri bir boyuttan diğerine nakledebilir.Anladığım kadarıyla bu kapıların yaratımında kristal piramit enerjileri kullanılmaktadır.Kristal enerjileri? Evrensel enerji denizine ait doğal enerjinin odaklanıp bu enerjinin vibrasyonlarının ayarlanmasında kristallerin bir rolü olduğunu düşünüyorum.Fakat Semiyun’ un ifadelerinde  bunun nasıl yapıldığına dair net bir tanım mevcut değildir.Sadece kristallerin böyle bir fonksiyonu olduğu ifade ediliyor.Kristaller ve manyetik enerjilerin kullanımı arasındaki teknik ilişki diğer  medyumsal kaynaklarcada pek anlatılmış değildir.Bu konu nedense biraz karanlık kalmış bir konu arzetmektedir.Boyut  değiştirme diyince hep ışık frekansları tekniğinden, kristal pramitlerden ve manyetik enerjilerden söz edilmekte ama hiç kimse bu ifadelerin tekniksel açıklamalarını yapmıyor.Sanki tüm medyumlar ve onların iletişim kurduklarını iddia ettikleri uzaylılar söz birliği etmişcesine bu konu da pek bir  şey söylemiyorlar.Ama bir UFO teknolojisi deyince bu kavramlar gündeme gelmektedir.

Soru: Efendim sizlerin ışınlama yapabildiğinizi biliyoruz peki bu ışınlama aleti nasıl çalışır?

Semiyun: Komutu gönderdiğiniz anda sizi kavrayıp götürecek olan enerji harekete geçer.Bu enerji, henüz sizin keşfedip bulamadığınız bir enerji türüdür.Doğrudan doğruya atomlarınız üzerinde etkili olur.Ama ne organlarınızın, ne moleküllerinizin, ne de atomlarınızın işlemesinde hiçbir değişiklik yapmaz. Vücudun işleyişine zarar vermeyecek doğallıkta bir enerji türüdür.İşte bu enerji, atom parçalarını bozmadan, dağıtmadan istenilen yere nakleder.

Soru: İşte bu istenilen yeri alet nasıl bulur efendim?

Semiyun: Onu sizin komutunuzda belirtmeniz gerekir.Siz genel hatları ile belirtseniz bile, aletteki sistemler bu genel hattı özel hatta çevirebilirler.Kısaca, aletlerin içerisinde bu aletlerin etki sahasına giren özel ve genel bütün fiziki yerler haritalanmış durumdadır.İster yeryüzü ister ay veya ışınlama yolu ile gidilecek yakın gezegenler her santimetre karesine kadar o aletlerimizde kayıtlıdır.Ve aletlerimiz ışınlama anında kişinin gitmek istediği yeri algılayabilecek özelliklere sahiptir.Siz bir yer için kendinizi ışınlamak isteyip komut verdiğiniz anda ışınlama süreci içinde sözgelimi zihinsel bir değişiklik yaparak başka bir yere gitmeye saniyenin çok daha küçük bir birimi içinde karar verdiğinizde alet bu karara uyar ve siz yeni yere ışınlanabilirisiniz.

Soru: Efendim kolunuzdaki, bu aletler ile yakın çevreye bu şekilde ziyaret yapabildiniz.Ama diyelim ki, kainatın  çok uzak bir noktasına gittiniz.Orada,  o çevre içinde bir yerden bir yere ışınlanmak istiyorsunuz.Bunda durum nedir?

Semiyun: İşte bu sizin için bir proplem teşkil etse bile bizim için proplem teşkil etmez.Kolumuzdaki aletin kainatın bütün yüzeylerini kaydedecek mükemmellikte olduğunu söyleyemeyiz.Ama şu var ki, oraya ulaştığımızda zaten gemilerimizde bulunan ana bilgisayarlar ışınlama aletlerimize bu bilgileri sürekli olarak aktarırlar.Bunda bir hata mümkün değildir.Zaten bilinen yerlere gidildiği için mükemmel denebilecek bilgisayarlarımızda bu bilinen yerlerin her türlü tanımlaması mevcuttur.İşte bu bilgiler ışınlama aletlerine sürekli aktarılır.Bir anlamda ışınlama aletlerimiz bu sayede bütün kainata ait bilgileri belleklerinde tutmak imkanına sahiptir.Kullanılmayan  ve değişen bilgiler otomatik olarak daima yenileriyle değiştirilir.

Soru: Kolunuza taktığınız o aletin kullandığı enerji hakkında başka neler söylenebilir efendim?

Semiyun: Sanırım yakın zamanda o enerjiyi bulup ondan yararlanma imkanına sahip olacaksınız.Bu enerjinin  çeşitli kademeleri vardır. Diğer bir deyişle, çeşitli seviyeler  açısından bu enerji devreye sokulabilir.Siz bunun ilk kademesini elde edeceksiniz.

Soru: Efendim, bu ışınlama sırasında beden, ruh ve düşünce ne duruma girer?

Semiyun: Az önce konuştuğumuz gibi, zihinsel veya ruhsal yapıda hiçbir değişiklik olmaz. Şuur kaybedilmez. Ki, bunu daha önce söylemiştik.Bedenin yapısı, organların çalışması aynen devam eder.İşte o enerjinin mahiyeti gereği bu arada beden bir yerden bir yere nakledilebilir.Nakledilme sırasında  o an için beden görünmez hale gelir.Aktarımda beden, fiziki şeklini aynen korumakla birlikte gözle görülmez, elle tutulmaz, adeta ölçülmez bir hale  gelir.

Soru: Ruhsal bedenle üst boyutlara çıkma yöntemi ile uzay gemileri ile çıkma yöntemi aynıdır diyebilir miyiz?

Semiyun: Hayır, tamamen farklıdır.

Soru: Ruhsal alemlere yani üst uzay boyutlarına fiziksel bedenin aktarılması ne derece mümkündür?

Semiyun: Bazı hallerde aynı gemilerimizin bir düzeye çıkarken mevcut bulundukları düzeyden adeta yok olmaları gibi ruhani alem ile temaslarda, daha alt düzeylere temasların bir kısmında dünyadaki fiziki beden ortadan kalkabilmekte, yukarı aleme taşınabilmekte ve o alemin yapısına bürünebilmektedir.Örneğin fizik bedenle astral aleme çıkıldığında orada mevcut fiziksel beden oranın yapısına, astral yapısına uygun bir hale bürünür.Fizik bedenin vibrasyonel seviyesi yükselir ve o beden  adeta astral beden ile aynılaşır ama üç boyutlu fiziksel yapısını tekrar elde edebilecek durumdadır.Böylece insan varlığının  mükemmelliğini burada göz önüne sermiş bulunuyoruz.Bu durumda dünyada bulunan fizik bedenin bir takım ayakbağı demiyelim ama çok daha kaba bir yaklaşımla bu tür bir engellemesi  ortadan kaldırılmak istendiğinde, fizik beden üst boyutların bazı katlarına kadar taşınabilir.

Soru: Üst boyutlarda yapılmış bir fiziki robotun fiziki aleme indirilmesi mümkün mü  efendim?

Semiyun: Hayır. Maddenin yapısı gereği bu mümkün değildir.

Soru: Ama bir dakika, burada yanılgınız mı var? Bir fiziksel uçan daire üst boyuta vibrasyonel seviyesini çıkartıyor ve oradan tekrar aşağıya iniyor.Bu mümkün.Burada bir çelişki var gibi geliyor bana..

Semiyun: Hayır, çelişki yoktur.Burada bir doğa yasasından söz etmek gerekir.Bizim dünyamızın fiziki maddesinin vibrasyonel seviyesini yukarı çıkartmak suretiyle  kendimizi bir üst boyuta yükseltmek,   daha sonra alt boyuta tekrar inmek mümkündür.Ama sözgelimi dördüncü boyut için planlanmış  bir robotun vibrasyonel seviyesinin kabalaştırılarak üçüncü boyuta indirilip kullanılması teorik olarak mümkünse de faydalı değildir.Buna ihtiyaç yoktur.Çünkü üçüncü boyutta zaten kullanılacak robotlar vardır.Ve nihayet üçüncü boyuta indirilen yani bir üst titreşim oktavından bir alt titreşim oktavına indirilen herhangi bir üst boyut maddesi vibrasyonel seviyesinin yüksekliği nedeniyle bir süre sonra dağılarak tekrar kendi ait olduğu yere gitmek ihtiyacındadır.Yani burada söz konusu olan maddenin tabiatının genel durumudur.

Soru: Ama dördüncü boyutta yaşayan bir varlığın böyle kendini kabalaştırarak yani kendi maddesinin vibrasyonel seviyesini düşürerek üçüncü boyuta inmesi, fiziki gözle görünür hale gelmesi mümkün değil mi?

Semiyun: Geçici sürelerde mümkündür.Ama sonsuza dek, daima bu yaşantı içinde bulunması manasız  bir iştir.

Soru: Geminin uzay/zaman’ ın başka noktalarına doğru geçişi nasıl olmaktadır?

Semiyun: Ruhsal enerjiyle bedenin bir noktadan diğerine geçişinin yanı sıra Gemi ve aletler açısından  bu sevk işlemi göz önüne alındığında bir takım enerjiler yine yerçekimine ya da uzay/zamana   etki ederek  nötr alanlar yaratmaktadırlar.Böylece  gemiyi içine alan  enerji alanları gemiyi istenilen mekan ya da zaman noktasına  istenilen süratte yöneltecek enerji  kanalları oluşturmaktadır.

Çetin Bal: Ki bu enerji kanalları bence yerçekimsel bir potansiyel etki altında geminin, uzay/zamanın eğri çizğileri içerisinde bir noktaya  doğru çekimsel bir asılımla kanalize edilmesidir.Yani bu sevk işlemi geminin uzay/zamanın eğrilen  ve dalgalanan çizğileri üstünde sörf yapması  ve kayması gibi bir şeydir .

Soru: Gemileriniz kısaca nasıl çalışır.

Semiyun:   [...Gemilerin altındaki küreler elektrostatik olarak yüklenir.Geminin üst, orta ve altında manyetik bir alan oluşur.Sonra gemi bu elektromanyetik alanla elektrostatik alanın birleşmesiyle çalışır.]

Çetin Bal: Semiyun’ un  ifadeleri olarak geçtiğim Agarta gemilerinin çalışma prensibinin anlatımı doğrudan semiyuna ait olmayıp Agarta uygarlığıyla olan astral görüşmelerde elde edilmiş bir bilgidir.Fakat bu bilgi George Adamski’ nin uzaylılardan aldığını iddia ettiği bilgilerle birebir örtüşen hatta aynı olan bilgilerdir  diyebilirim.Ki  Semiyun’ da bu  ifadeleri aynen  onaylamaktadır.Bu sözlere bakılırsa Semiyun sanki bizim dışımızda olan ve insanların bilmedikleri enerji sistemlerini kullanarak uzay gemilerini üst boyutlara aktardıkları izlenimini ve havasını yaratsada gerçekte yukarıdaki ifadeler Agartalıların yüksek teknolojilerinin temelde elektriksel ve elektromanyetik alan güçlerinin ve akımlarının henüz bizim bilmediğimiz hallerinin keşfine dayalı olduğunu akla getirmektedir.Belki bizler gibi doğrudan kaba elektron akımına dayalı elektronik sistemler ve düzenekler kullanmıyorlarsada sonuçta elektriksel güçleri ve akım alanlarını pramidal kristal sistemler ve düzeneklerce üretip yönlendirip istedikleri amaçlar doğrultusunda kullanmaktadırlar.Zira zaman içinde yolculuk yapabilen bir uygarlığın uzay araçları konusunda açıklamalar yapan Bob Lazar ‘ın kendiside bu yabancı uzay araçlarının içerisinde sonuçta uzay/zaman alanına etki edebilecek elektriksel güç alanları yaratımı için bir çeşit termo elektrik jeneratörü görevi yapan bir Antimadde reaktörünün varlığından bahsetmiştir.Ama Agartalılar  evrenin kendisini doğal bir elektiriksel alan gücü kaynağı olarak görmektedirler.

Bob Lazar’ın Zeta Reticuli    takım yıldızından gelen uzaylı grubu teknolojisi ise aynı elektriksel gücü bir insanın eliyle kaldırabileceği büyüklükte bir antimadde reaktörü ile elde edebilmektedir.Evet sonuçta Semiyun ne kadarda dolanbaçlı ve yan yollardan geçip bazı ifadeler üstünde fazla durmak istemesede diğer uzaylı gurupların ve ruhsal varlıklarında uzay gemileri hakkındaki diğer ifadelerini göz önüne aldığımızda her şeyi içine alan zaman enerji akımının elektriksel bir nabız atışı olduğunu ve en yüksek enerji yapısınında zamansal bir dalga olduğunu varsayarsak genelde evrendeki en ileri teknoloji limitlerine  kadar sınırları zorlamış yüksek zekaların yarattıkları en ileri teknolojide bu elektriksel akım alanları ve frekansları çerçevesinde şekillenmiş bir teknolojik uygarlık olmalıdır.Kimileri bu elektriksel akım alanlarını kucaklıyacakları büyüklükte bir termo elektrik  jenaratörü niteliğindeki anti madde reaktörü   ile sağlarken kimi uygarlıklarda  doğrudan prizmatik kristaller vasıtasıyla bir enerji denizi olan evren denen ana enerji  şebekesine doğrudan bağlanarak bu   devasa elektriksel akım alanlarını üretebilmekteler.Bizler ise daha henüz kinetizmal güçle işleyen dev alternatör ve dinamo sistemleri gibi çok hantal ve mekanik  sistemlerle doğrudan kaba elektronların bir uçtan diğerine sürülmesiyle elde edilen zayıf güçler düzeyinde elektriksel akım alanlarını üretebiliyor ve kullanabiliyoruz.

Aslında ruhları, medyumları ve uzaylıları bir tarafa atacak olursak bilimin mum  ışığında insan aklının en derin görüş gücü içerisinde de biraz önce ifade ettiklerim geleceğe ait bir sezgi olaraktan kendini ortaya koymaktadır.Zaten bilimin aydınlık yolunda ilerleyen bilim insanları olarak önce meseleye insan aklının olası öngörüleri dahilinde yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum.Bu anlamda Semiyun’un diye birisinin yada  bir Agarta uygarlığının  düzmece olması yada olmaması bence bu açıdan bakıldığında pek bir şey ifade etmez.Anlamlı bir ifadesi olan tek şey biz tüm bunlardan bilim adına ve somut veriler adına  neler çıkartabiliyoruz.İşte asıl mesele bu  bence! Fakat ben bir bilim insanı olarak ister madde  ister enerji  ister ruh ister  zeka  diyelim tüm bunların temelde aynı şeyi ifade ettiğini düşünüyorum.Ve en derin düzeyde tüm sonsuzluğun ‘kozmik zeka  alanı gücünün’ yansıması olduğunu ve bu anlamda ‘insanın’ bu gücün dolaylı bir uzantısı ve yansıması olarak varolduğunu düşünüyorum.

İşte bence evren tek bir dalga ve alan yapısında olup kendi içinde yer alan sonsuz uzaklıklardaki sayısız zekanın bu alan içinde ki anlık iletişimine olanak sağlayan bir yapıda olduğunu düşünüyorum.Keza yine bu uzaklıkların farklı boyut düzlemlerinin ve zaman çerçevelerinin araya girmesiyle bu farklı boyutların kullanılmasıyla zamanda ve mekanda da varolan her tür mesafenin ve uzaklığın bir anda atlanabileceği kanaatindeyim.Belki Tibetli bir Budist Rahip gibi konuşacağım ama eğer insan beyni ve zekası bu evrene ait  ana matriksi yansıtan kozmik zekayla bağlantı kurabilirse yani kendi içine dönebilirse evrenle olan bu kozmik ağ bağlantısı bizim düşünce gücü ya da ruh gücü dediğimiz şeyle bizi içine alan zaman ve mekanla ilgili boyutsal kalıpları, mesafeleri ve her türlü aklınıza gelebilecek tüm madde ve enerji sistemine ait her soyut ve somut yapılaşmayı etkileyebilme ve dönüştürebilme gücüne sahip olabiliriz.Yani eşyayı ve başka varlıkların zihinlerini kontrol edebiliriz.Böyle bir kontrol gücünün karşısında  zaman ve mekan duvarları adeta şeffaflaşmaktadır.Güç, beyinden ve zihinden taşarak küresel bir tesirle şimdi den çıkarak sonsuza  doğru uzanmaktadır.  ‘‘Sonsuzluk( Allah) altında ve üstünde hava olmayan bir nokta  gizli bir nur  idi..’’ sözleriyle devam eden Hz Muhammetin ifadelerindeki bu gizli noktanın sırrına kadem basanlar gerçeğin sır küpü içindeki boyayla boyanmış olurlar.Bu kozmik bilincin dalga boyuyla eşleşmek anlamındadır.Böylece auranın alan frekansları sonsuzun rengarenk  reklerine yada saf beyazlığın görüntüsüne ulaşır.Böylece herşeyi içine alan ve her şeyin içine dolanla bir ve bütün olursunuz.Kısaca aranan sırrın kendisi olursunuz.Ve arayış biter,  yollar biter.Artık yolda,  arananda siz olursunuz.Lakin sırra kadem basanlar kaybolanlardır.Kendinizden geçmedikçe kendi gerçeğinizi bulmanız mümkün değildir.Bu  önermeyi dinsel ve mistik ya da metafizik bir hadise gibi düşünmekten öte bunu  en derin aklın bir ön görüsü olarak ele alın.

Soru: Dev gemiler daha önce söylediğimiz gibi 8. boyuta kadar çıkabilirler mi?

Semiyun: Çıkabilirler.Buralarda durumun çok farklı olduğunu daha önceki celselerimizde konuşmuştuk.Bizim bütün gemilerimiz bu boyuta çıkarlar.3. boyuttan kademe kademe 4., 5., 6., 7. ve 8. boyuta kadar erişmiş olmamız bizim tarihimizi etkileyen önemli olaylardan biridir. Çünkü 8. boyutta madde düşündüğünüz özelliklerini tamamen kaybeder.Çok yüksek bir frekans söz konusudur.

Soru: Bu akşam ben Agarta uzay gemilerinin üst boyutlara çıkmaları konusuna değinmek istiyorum.Arkadaşlar Nisan/ 97 ayı içinde yaptıkları bir celsede, manevi görevlilere üç tane UFO resmi göstermişler.Bunların  ikisi sahte çıkmış, biri ise gerçekmiş.Sahteleri için ‘bunların içi boş,    elde yapılmış  demişler’.Öbürü ise gerçek bir uzay aracı imiş. Sonra bu gemiye ait uygarlık ile ilişkiye geçip konuşulmuş.Heralde geminin sahiplerini çağırmışlar.Zaten o varlıkların bize ulaşmaları yine bu resim sayesinde olmuş. Bunlar kendi anlattıklarına göre  6. ve 7.boyutta yaşayan varlıklarmış.Ben buradan sizin uzay gemilerinize geleceğim.Bu gemi, bu dünyada görüntüye girebilmek için  bir  nevi enerji gibi, plazma gibi bir duruma geçiyor.O halde sizin gemileriniz 6.,  7. boyuta çıktıklarında onlara has enerjiden başka bir görüntü veya şekil alamazlar diye düşünüyorum. Ne dersiniz?

Semiyun: Evet bu celseden haberim var.Hatta o  uygarlıktan yine haberimiz  Agartalılar olarak vardır. Onların bu dünyayı ziyaret etmeleri, bizimle ilişkiye geçmeleri daha sonra bizim oralara gidip onlarla tanışmamız hep hayatın bizlere sunduğu güzel imkanlar sayesinde olmuştur. ‘‘Evrenin büyük bilinci’’ gökler halkı olarak  ifade ettiği, o ifadenin içine soktuğu  bu kardeşlerimiz ile bizim aramızda irtibat sağlayabilmek için yollar ve gemiler sunmuştur bize. Dinsel kitaplarda dahi bu  konuda sembolik ifadeler yer almaktadır.İşte bu gökler halkı ile biz yine az önce sualiniz için bir miktar açıkladığımız  yol ve yöntemlerle, nihayet uzay gemileri  vasıtasıyla ilişkiye girmiş bulunmaktayız.Aynı şekilde bu kardeşlerimiz dünya insanlığı ile ilgilenmekte, onlar hakkında bilgi sahibi olmaktadırlar.Sorunuzun teknik olarak cevabına gelince; onların nihayet  bizim gözümüz ile ve sizlerin gözünüz ile algılanabilir bir duruma gelmeleri  onların mevcut maddelerinin bizim maddemize  benzer bir hale bürünmesi suretiyle olabilmektedir.Onlar kendi gemilerinin vibrasyonel seviyelerini düşürmek suretiyle gözle görünür hale gelmişlerdir. İşte bunun aksi bir şekilde biz onların medeniyetine  veya 6., ve 7. boyutlara çıktığımızda gemimiz orada hareket edebilmek  için ancak onların maddesinin hüviyetine benzer bir hale  bürünmektedir.Bizim gemilerimiz ile onların gemileri bu açıdan aynı prensipler dahilinde işlev görmektedirler.Biz onların bize göre en yüksek vibrasyonel seviyesine ulaştığımızda bizler ve gemilerimiz o enerjinin, o vibrasyonalitenin etki alanı içinde bulunuruz  ve öyle oluruz. Dünya maddesi, kainattaki bu madde bize bu tür bir imkan vermektedir.Maddenin çok derinliklerindeki bir takım imkanlardan yararlanarak biz maddenin bu yapısına zarar gelmeden ve hatta bizlere zarar gelmeden kendimizi o seviyelere yükseltebilmekteyiz.

Soru: Bu uzaylıların gemisi fotoğrafı çekildiği durumdayken enerji imiş.Arkadaşlar bir zırh veya  metal ile kaplı olup olmadığını sormuşlar. ‘‘Gerekirse metal şekline dönüşürüz’’ demişler.Benim anladığım mevcut imkanları ile bu dünyanın herhangi bir maddesinin niteliğine kadar kendilerini kabalaştırabiliyorlar.Şimdi siz gemilerinizi bu dünya üstünde yine gözle görülür bir kayıtla vibrasyonel seviyesini yükselterek adeta plazma veya ışık şekline getirebilirsiniz diye düşünüyorum.Bu halde ise gemi çok daha işlevsel olabilir mi?

Semiyun: Taktir edersiniz ki, geminin titreşimini yine gözle algılanabilir bir şekilde olmakla birlikte yükseltirsek gemi plazmik veya ışığımsı bir hale, nihayet daha süptil bir hale dönüşür.Yapılan işin niteliğine göre gemilerimiz içerisindeki teknik donanım otomatik olarak gemilerimizin vibrasyonunu istenilen seviyeye gelecek şekilde ayarlar.Bizim açımızdan gemilerimizin herhangi bir durumda olması işlevsellik  açısından önemli değildir.Gemi her zaman aynı fonksiyonlarını devam ettirir.

Çetin Bal: Ömer Sami arkadaşımızın Nisan/97 tarihli celsesi 4-16  Cuma günü medyum Nesrin hanımın ve Üstad Muzaffer Kınalı ‘nın Uğur Özkanbaş Arkadaşımızın  ve benim de bulunduğum bir celseydi bu celse şifa amaçlı yapılan bir celseydi.Celseyi  Üstadımızın evinde yapmıştık.Celseye birkaç tane çekilmiş UFO resmini götürmüştüm bunlardan ikisi sahte çıkmasına rağmen biri gerçek UFO resmiydi.Ömer Sami kardeşimizin bu  celse hakkında ifade ettiği notlar doğru olmakla birlikte genelde medyumdan alınan bilgiler şu  doğrultudaydı;  [ Bu araç kendinden bir içsel enerjiyle hareket ediyormuş.Araç aşırı derecede ışıl ışıl parlayan  sanki  ipeksi bir ışıma yoğunluğunda imiş.Bir nevi plazmik bir enerji kütlesini andırıyormuş.Ateşten bir bulut gibi.Aracın içinin boş olduğu görülüyor.Bizim bildiğimiz manada bir elektronik sistemi  medyum algılamıyor.Medyuma radyestezik zihin taramasını daha da yoğunlaştırmasını söylediğimizde bu aracın proğramlanmış bir tür robot keşif gemisi olduğunu söyledi..

Celsede gösterdiğim ve yukarıda bahsi geçen, gerçek olduğu söylenen UFO 'nun resmi:

Geminin içinde canlı varlıklar olmadığını ifade ediyor.Bu aracın  dünyamıza her zaman gelip gittiğini söylüyor.Ben bir ara bu  aracın zaman içinde yolculuk yapıp yapamadığını sordum medyum  aracın  zaman içinde yolculuk yapabildiğini yani böyle bir teknik  donanıma sahip  olduğunu söyledi.Daha sonra bu aracı yapan ve gönderen uygarlıkla temas kurmaya çalıştık.Medyum bu aracı yapan uygarlığa kanalize oldu ve bağlantı kuruldu.Bu varlıklar kendilerinin 6. ve 7. boyutlarda bulunduklarını ifade ediyorlar.Varlıklara Agartalıları tanıyıp tanımadıkları soruluyor.Medyum varlıkların Agartalıları tanıdıklarını söylüyor.Ama daha henüz Agartalılarla görüşmemişler.] Bu varlıkların verdiği bilgilerden yola çıkarsak eğer bir gereklilik duyulması halinde Agartalılar da kendi gemileriyle zamanda yolculuk yapabilecek teknik  donanıma sahipler.

Soru: 6. ve 7. boyutların vibrasyonel seviyesi oldukça yüksek. Gemideki her şeyi  insanlar da dahil o seviyeye çıkaran nedir? Ve onu orda bozulmadan tutan nedir?

Semiyun: Bu yine ilk sorunuzun cevabında verdiğim genel bir prensip ve genel bir yasadır.Varoluşun yasaları içerisinde farklı boyutlar  alemler ve sonsuz uzaklıklar, büyük mesafeler vardır.Fakat varolan bu sonsuz ve ulaşılması güç mesafelere karşın evrende hızında bilinen anlamda bir limitinden bahsedilemez.Gelişen teknoloji  kendine paralel olarak bizlerin daha yüksek hız limitlerine doğru çıkmamızı sağlamıştır.Daha yüksek boyutlara geçebildikçe evrende daha büyük mesafeleri bir anda atlayabilecek imkanlara sahip olmaktayız.Maddenin derinliklerine indiğinizde onun size sunabileceği adeta sınırsız imkanları olduğunu görürsünüz.İşte bütün varlıklar tekamül ettikçe ve geliştikçe bu imkanlardan daha fazla yararlanır hale gelmektedirler.Bizler bize üst uzay yolculuğunu sağlayan bu enerjileri kendi maddemizin derinliklerinde bulduğumuz, maddenin yapısını bozmayacak özelliklerine uygulayarak istediğimiz neticeyi elde etmiş bulunmaktayız.Ama bunlar çok uzun araştırmalar ve deneylerden sonra adeta milim milim ilerlenerek elde edilmiş bilgiler. Ve ona bağlı uygulamalardır.İki milyon yıllık medeniyetimizin gelişim süreci içerisinde adım adım elde edilmişlerdir.Bu konular çok uzun  ve çaba gerektiren araştırmalardır.Nihayet biraz da  imkan meselesidir.Dünya insanlığı olarak yeterince tekamül etmemiş ruhların vibrasyonel değiştirim yöntemiyle üst uzaylara geçen uzay araçları yapmaları ve bu  aracın  yapımı için gerekli imkanları sağlamaları pek mümkün görünmemektedir.

Soru:Gemiler o halde  uzayda hareket ederken  ille vibrasyonel seviyesini yükselterek boyut sıçraması yoluyla mı hareket ederler efendim? Yoksa başka yol ve yöntemler var mıdır?

Semiyun: Genel olarak uzayın derinliklerinde istenilen süratte yol alabilmeniz için üst düzey ve boyutlara geçmeniz şarttır.Yoksa kainatta bu şekilde arzu ettiğiniz süre içerisinde istediğiniz yere gidemeyebilirsiniz.Nihayet mesele bu kadar basite indirgenmekle beraber  bunun çok muazzam bir bilim olduğunu söylememiz gerekir.

Soru: Ben hemen bağlantılı bir konuya gelmek istiyorum.Dünyada şimdi yeni bir konu tartışılmaya başlandı.Işık hızının sabit olmadığı, bir eksene bağlı olduğu, gerekirse düşündüğümüzün çok ötesi hızlarda hareket edebildiği, bunun da akla daha üst boyutların varlığını getirdiği söyleniyor.Işığın bir eksene bağlı olduğu, bunun ise bir küresellik ortaya çıkardığını anlatıyor bilim adamları   ve buradan hareketle üst boyutların varolabileceğini ispatlıyorlar.Ki,  bizim   işlediğimiz konulardı bunlar.O halde üst boyutlarda ışık şu anda düşündüğümüz ışık hızının çok ama çok muazzam üstünde bir süratle gidebilir.Bunu bilim tespit etmiş durumda   ki, siz de bunu söylüyorsunuz.Durum yukarıdaki boyutlarda da bu mudur efendim?

Semiyun: Bu konuya bu vesileyle etmeniz bu konuyu bilmeyen kardeşlerimiz açısından, okuyucularımız açısından  uygun olmuştur.Gerçekten bugün dünya insanlığı üst boyutların varlığının farkına bu şekilde varmıştır ve oradaki ışığın düşündüğünüzün çok ötesinde sürat ile hareket ettiğini dünya insanlığı bugün artık bilimsel dediğiniz yöntemler ile anlamış durumdadır.Bizim az önce sözünü ettiğimiz zaten budur.Gemilerimiz üst boyutlara çıktıklarında  oradaki imkanlardan yararlanarak  bu dünya ve kainat koşullarında asla düşünülemeyecek bir sürat ile hareket edebilmektedirler.İşte bütün mesele sizin bunları  okuyucularınıza  dünyevi imkan ve bilgilerden yararlanarak oluşturacağınız sorular ile sunabilmenizdir.Böylece bizim verdiğimiz cevaplar  sizin açınızdan havada kalmamakta ve yerine oturmaktadır.Bu da bizi ayrıca memnun etmektedir.

Soru: Gemileri bu yüksek hallere çıkaran enerjilerin niteliği nedir? Ya da nihayet kendinizi ve gemilerinizi 8. boyuta çıkarmak kainattaki maddenin imkan hududundan kaynaklanıyor diye düşünüyorum.Yoksa bunu yapamazsınız.

Semiyun: Düşündüğünüz  doğrudur.Kainattaki ve dünyamızdaki maddenin niteliği bize bu imkanı vermektedir.Başka  düzey ve boyutlarda maddenin başka imkanları, başka özellikleri vardır.Onlar da madde olmakla birlikte bu maddeden çok daha farklı maddi özellikler gösterirler.Bizler onları bile derin bir şekilde incelemeye ve onlardan yararlanmaya çalışmaktayız.Bu açıdan bakacak olursak bizimde araştırma ve gelişim seviyemiz  gereği maddenin farklı hallerini daha yüksek amaçlar için kullanabilme konusunda bir takım sınırlara sahibiz.Önceden de ifade ettiğimiz gibi şu an için  gemilerimizle 8. boyuta kadar çıkabiliyoruz.

Soru: İşte oraya geleceğim şimdi.Peki 3.boyutta yaşayan sizden daha gelişmiş varlık ve insan gurupları kendilerini ve gemilerini 15., 20. veya daha üst boyutlara çıkarıyorlar mı?Veya bu kainatın maddesi  en fazla ne kadar ileriye sizi götürebilir?

Semiyun: Bilimin ve gelişmenin bir sınırı yoktur dolayısıyla maddenin biz insanlara sunacağı imkanlarında bir sınırlamasından bahsedilemez.Nihayet o sözünü  ettiğiniz boyutların daha yukarılarına çıkmak bazı bizden çok daha gelişmiş uygarlıklar için mümkündür ve oralara çıkılmaktadır.

Çetin Bal: Daima bilinen maddenin bilinmeyen daha üst boyutlara geçişinde maddenin bizlerce henüz keşfedilmemiş imkanları devreye girmektedir.Bu imkanlar sonsuzdur. Maddenin keşfedilen ve kullanılan imkanları insanların madde hakkındaki elde etmiş oldukları kavramları hayalleri ve anlayışları ile paralellik arzetmektedir.Bizler maddeyi ne kadar kavrayıp anlayabilirsek maddeden o derece de daha fazla yararlanma imkanına sahip olabiliriz.Zira madde  temelde sonsuz özlü  ve sonsuz boyutlu enerjinin belli  bir titreşimsel yoğunluk derecesi ve yansıması olarak mevcuttur.İşte bu yapısından dolayı madde kendi içinde sonsuz imkanları saklamaktadır.Bizim algılamamız ve anlayışımız geliştikçe maddeyi daha süptil düzeyde kullanabilme olgunluğuna da erişmiş olacağız.

Soru: Bir maddenin ya da uzay gemisinin diyelim üst uzaya geçişi nasıl olmaktadır? Gemileri bu yüksek hallere çıkaran enerjinin fonksiyonu konusunda ne söyleyebilirsiniz? (Çetin Bal: Bu soruyu ben Ömer Saminin kitap boyunca olan bazı sorularının genel bir özeti olarak yazmış bulunuyorum.Başka  türlü  konular ve ifadeler çok dağılarak kitap boyunca yayılan bir skala  izlemektedir. )

Semiyun: Daha üst düzeyde  her şeyin bir enerji olduğunu  biliyorsunuz. Katı maddeler bile sizin  deyiminiz ile durgun halde bulunan enerjilerdir.Onlar kendilerine gerekli yaklaşım uygulandığında bu enerjilerini açığa çıkartarak daha süptil hale dönüşerek hizmet verebilirler.Yani şu maddenin bir titreşimi vardır.İşte bu titreşimi çeşitli enerjilerin yardımı ile daha yüksek bir hale getirerek bu maddeyi ortadan kaldırmak ve bir üst boyutun zaman çerçevesi içerisine aktarmak mümkündür.Böylece gemi kendi kütlesini bir üst boyuta aktarmış olacaktır.

Soru: Efendim uçan dairelerinizde düz durma veya ters durma kavramları varmı dır? Yani örneğin bizim yolcu uçaklarımız ters gidemez, baş aşağı gidemez.Acaba uçan daireler bu tür bir kavrama sahip midirler?

Semiyun: Aslına bakarsanız bu kavram doğal olarak izafi bir yapı göstermektedir. Düşündüğünüz manada bizim gemilerimiz düz veya ters gitme diye bir pozisyon veya kavrama sahip değillerdir.Ancak kaza yapan, kontrolden çıkmış cisimler için böyle bir yaklaşım düşünülebilir.Her ne kadar gemilerimizin bir tepesi, bir tabanı varsa da gemilerimiz öyle bir tarzda inşa edilmişlerdir ki, dünya yüzeyi açısından konuşacak olursak  tepesi dünyaya göre yerde gitse de, size göre ters bir vaziyette gitse de   işte bu bizim açımızdan ters bir kavram gibi değerlendirilemez.Gemimizin tepesi veya tabanı yer değiştirerek gitseler bile bu bizim açımızdan ters gitme veya düz gitme kavramına uymaz ve içindeki insanlar veya eşyalar bu durumdan zerrece rahatsız olmazlar.Çünkü gemi kendini öyle bir ayarlama içerinse almıştır ki, biz geminin içinde daima sizin anlayışınıza göre düz bir ortamda bulunuruz.Yani düşündüğünüz gibi şimdi ters gidiyoruz veya şimdi düz duruma geldik gibi bir kavram bizde mevcut değildir.İnanıyoruz ki, gemilerimizi ziyarete geldiğinizde bunu sizde kendiniz de deneyimleme imkanını bulacaksınız.

Soru: Anlamak istediğim şu: Örneğin ben o gemilerin içine binsem, gemi hareket etse ve bana göre ters dönse ben tepe aşağı düşmez miyim?

Semiyun: Hayır.İşte bizde ondan bahsediyoruz. Siz hiçbir zaman gemi öyle bir pozisyonda gitse bile baş aşağı gittiğinizin farkına varamazsınız.Gemideki alet ve cihazlar insanları daima düz durumda ( yine burada size göre konuştuğumu söylemek zorundayım) tutabilecek seviyededirler.Gemimizin içine bindiğinizde dışarıdaki hareketi gemi, ister ters, ister düz gitsin ister dursun veya ister süratli gitsin siz asla fark edemezsiniz.Bunu biz istersek fark ederiz.İstemezsek fark etmeyiz.Ama siz şayet böyle bir geminin içinde bulunacak olursanız şu odanızda nasıl bulunuyorsanız yine o duygu içerisinde olacaksınız.Yani sabit bir yerde duruyormuş hissini duyacaksınız.Oysa gemi o sırada herhangi bir konumda veya süratle gidiyor olabilecektir.

Soru: Örneğin bir geminin çok yüksek bir süratle giderken tabiri caizse aniden durması, bir anda durması gibi bir kavram var mıdır yoksa böyle bir sürtünme, frenleme gibi bir şey mi söz konusudur?

Semiyun: Hayır.Bu da önemli bir yaklaşımdır.Sizde hiçbir cisim bu şekilde durma imkanına sahip değildir.Bizim aramızdaki teknoloji farkı,  medeniyet farkı bize  bu imkanı vermiştir.Gemilerimiz ne kadar süratle giderse gitsinler bir anda durabilecek, saniyenin çok kısa bir süresi içerisinde yerinde durabilecek imkana sahiptirler.Ve yine az önce sözünü ettiğim gibi geminin içindeki cihazlar olsun, insanlar olsun bu durumdan asla etkilenmezler.Onu hissetmezler bile. Ama  yine burada şunu hemen belirtmeliyim ki, bu elde edilmesi  çok güç bir teknoloji değildir.Uzaya çıkan hemen hemen bütün uygarlıklar  bu teknolojiyi çok kısa sürede elde etmişlerdir.Ama halen seviye itibariyle bunu elde edememiş olan uygarlıklar yine mevcutturlar.

Çetin Bal: Bu gemilerin hareket tarzı    uzay/zamanın çizgileri içerisinde doğrudan bir hareket olmayıp.Bu araçlar kendi alan güçlerine ek olarak uzay/zaman’ ın kafes çizgilerini de kendi güç alanlarıyla birleştirerekten  uzay/zamanı adeta atlayarak yada kendi altlarındaki zaman /uzay kumaşını yürüterekten kaydıraraktan  bir noktadan diğerine ışık hızı ve daha üstü hızlarda hareket etmektedirler.Bu açıdan bakıldığında araç içerisindeki yolcularda herhangi bir ivmelenme ya da akselarasyon(hızlanma) etkisi gözlemlenmez. Semiyun’ un bahsettiği bu durum zaten gemiyi hareket ettiren sevk sisteminin doğal bir özelliğidir.Bu gemiler adeta kendi yerçekimsel atmosferlerini yaratarak ve bu yerçekimsel potansiyeli bir yöne doğru kanalize ederek kendilerini uzay/zamanın çizgileri boyunca bu çizgiler boyunca yerçekimsel bir kayışla ve asılım etkisiyle hareket ettirmektedirler.Buna kısaca GRAVİTİK ASILIM kanunu diyebiliriz.

Semiyun’ un Ömer Samiye verdiği bilgilerin bir benzerini uzaylılar Dr. Daniel Fry 'a açıklamaya çalışmışlardır.Bu farklı kaynaklardan gelen bilgiler arasındaki uyum ve benzerlik son derece dikkat çekici olduğu kadar benim özgün çalışmalarımla da  son derece birebir benzeşen ifadelerdir.

       

Bu  uzaylı temas iddialarından biride Dr. Daniel Fry 'a aittir. Dr. Fry'a verilen bilgi : [..Bizim uzay gemilerimizi görenler, hızlarından bahsederlerken, dinleyenler tarafından inanılmayan konulardan biri de budur işte. Sizin en bilgili bilim adamlarınızdan bazılarının, şu kanıda olduklarını duymuş bulunmaktayız : Beden sahibi olarak hiçbir insan, başka bir dünyadan da olsa, bu akselerasyona dayanamaz. Bizi sükutu hayale uğratan dünyasal kanılardan biri de budur. Orta derecede bir bilgi seviyesi olan, herhangi bir kimsenin bile, böyle bir görüşü hemen düzeltmesi gerekirdi. Bunun cevabı basit olarak şöyledir: Gemiye hız veren güç, doğal olarak gravitasyon alanı niteliğinde bir şeydir. Bu güç, sadece aracın atomlarını etkilemekle kalmayıp, içinde bulunan pilot ve yolcuları da aynı derecede tesiri altında tutar.Sizin uçaklarınızda ise durum tamamıyla farklıdır. Sizin jet yada pervaneleriniz var, bunlar yardımıyla aracınızın bir tarafında bir itme gücü elde etmektesiniz. Bu lokal itme, aracınıza bir hız sağlamakta, fakat içindeki insanlara değil! İçindeki insanlar, altlarındaki koltuk hareket ettiği için, dolaylı bir yoldan hareket kazanırlar. Dolayısıyla siz, bir hız hissetmektesiniz. Bizim tek akselerasyon(hızlanma) limitimiz, kullandığımız alanın limitidir.] Ve uzaylı varlık uzay gemilerinin çalışma prensibini basitçe şöyle izah eder: [...Araca ait genel alanın merkezi aracın gravitasyon alanınkine benzerdir. Eğer genel alanın merkezi, aracın gravitasyon merkezine(kütleçekimsel merkezine) uyarsa, bundan doğacak tek sonuç, aracın kütlesinin yukarı doğru hareketi olacaktır. Genel gravitasyon merkeziyle, alanın merkezi uyuşmadığı zamanlarda, araç o merkeze doğru bir hız kazanacaktır. Bu alanı oluşturan sistem, aracın bir kısmı olduğundan herhangi bir kesiklik olamadan, genel çekim merkezi aracın gravitasyon alan merkezinin az ilerisinde olan bir alan yaratacaktır. Ve bu alan oluşturulduğu sürece, araçta bir akselarasyon( o yönde bir hızlanma etkisi) görülecektir.Şöyle bir benzetme, anlayışı kolaylaşatıracaktır : Bir at arabasında oturuyorsunuz. Uzunca bir sopanın ucuna bir tutam taze ot bağlamışsınız. Bu ot demetini atın burnundan az ileride tutuyorsunuz. At otu yemek için uzandığında arkasındaki arabayı da sürükleyecektir. Fakat siz, sopa ve ucundaki ot demeti hep birlikte hareket edeceklerinden, at hiç bir zaman ot demetine yetişemeyecek, bu şekilde devamlı devamlı hareket sağlanmış olacaktır... Aracı yavaşlatmak ya da durdurmak için negatif akselarasyon yaratmak üzere sistemin alanı, genel gravitasyon merkezinin hemen gerisine kaydırılır.]

Soru: Gemilerin süratten dolayı  ısınması, soğuması gibi kavramlar gündeme gelir mi? Gelirse bunlar nasıl giderilir?

Semiyun: Sizin düşündüğünüz tarzda   gemilerimizin ısınmasından veya soğumasından   söz edilemez.Kullandığımız malzeme nedeniyle gemilerin gövdesi kendilerini daima  istenilen sıcaklıkta tutabilecek imkanlara sahiptirler..Hiçbir zaman bizim gemilerimizde ısınmadan kaynaklanan  bir proplem olmamıştır.Geminin gövdesi tasarlanırken kullanılan malzemeye dikkat edilmiştir.Ama sadece malzeme burada yeterli olmaz.Ayrıca başka enerjiler yine bu ısınmaya karşı devreye girmektedir.

Çetin Bal: Isı sürtünmeden doğan bir hadisedir.Şimdi zaten geminin sevk sistemi harekete geçtiğinde gemiyi çevreleyen  döner enerji alanları kendisine doğru yaklaşan her türlü madde ve enerji parçacığını  geriye doğru iten bir güç alanı etkisi olacaktır.Gemi kendisini kavisli bir uzay/zaman eğrisi içerisine aldığı için ve kendi  alan gücünün yönelimi boyunca istenilen noktaya doğru uzay/zamanı atlayarak yol aldığı için geminin ışık hızı ve daha üstü hızlarda seyrederken sürtünme gibi bir tesirle karşılaşmayacağı doğaldır.Zaten en başta elektriksel ve elektrostatik alanlar  geminin materyalini saran bir güç kalkanı gibi işlev görerek dış ortamla gemi gövdesinin temasını ve sürtünmesi engeller.

Soru: Örneğin gemileriniz suyun içinde istenilen süratte gidebilir mi?

Semiyun:Teorik olarak gidebilir.Hatta gemilerimiz bildiğimiz toprağın, kayanın içinde bile aynı vibrasyonel seviyede olmak kaydıyla gidebilir.Gemiye gereken gücü verdiğimizde kayaları yararak,  dağıtarak, bozarak  adeta delerek gitmesi teorik açıdan mümkündür.Gemilerimizin sağlamlığı ve dayanıklılığı açısından bu  örnek sanırım size bir fikir vermiştir.Ama taktir edersiniz   ki, böyle gitmemizin bizim açımızdan ciddi bir espirisi yoktur.Teoride gemilerimizin bu  potansiyelinin bilinmesi yeterlidir.

Soru: Efendim ben Agarta uzay araçlarının kainat ve boyutlarda gidiş sistemini açalım istiyorum.Bu konuyu önemli görüyorum.Milyonlarca ışık yılı mesafeler var.Bunu bizim teknolojimizle, düşüncemizle, ışık hızı dediğimiz  bilim düzeyi ile açıklamak oldukça yetersiz.Çünkü  kainata ait bu dev mesafeler akla, hafızaya sığmıyorlar.Sayılar bile bu uzaklıkları ifade de yetersiz kalıyor nerdeyse.Agartalı uzay gemilerinin kainat ve boyutlarda gidişini genel olarak vibrasyon değişimi ile açıklamıştınız.Agarta gemisi bu kainatta bir yere gidecekse vibrasyonunu yükselterek bir üst boyuta geçiyordu.Orada farklı zaman ve mekan kanunlarına dahil olarak bir süre ilerliyor ve sonra vibrasyonunu düşürerek bizim kainatımıza, istenilen noktaya   geliyordu. Ve bu şekilde milyonlarca ışık yılı  mesafeler kısa süreler içerisinde katedilebiliyordu.Bizim şu  ana kadar algılamamız bu yönde.Olayın  gerçeğini bu ne kadar anlatıyor? Buna neler eklenebilir?

Semiyun: Şu ana kadar söylediklerimiz bu konularda geçerlidir.Ama teknik açıdan konuya yaklaşmak sizin az önce sözünü ettiğiniz gibi bir çok nedenden dolayı çok zordur.Her şeyden önce  mevcut bilim düzeyiniz buna izin vermemektedir.Biz olayın felsefesini size genel hatları ile izah etmiş durumdayız.Az önce yaptığınız açıklamayı bu bakımdan geçerli ve kabül  edilebilir bir izah olarak değerlendiririz.Ama müsaadenizle  konuyu bir miktar daha açmama izin veriniz.Her şeyden önce uzay gemisinin kainatta ( fiziki kainatı ele alarak konuşuyorum) bir yerden bir yere gitmesini, sizin düşündüğünüz bir mesafe kavramını bildiğiniz yol ve yöntemler ile gitmesi şeklinde düşünmenizin yanlış olacağını söylemek gerekmektedir.Bizim medeniyetimiz dahil pek çok medeniyet bu işi böyle yapmamaktadır.Gerçekten de buradan düşündüğünüz manada çok uzaktaki bir gezegene  kainat içinde hareket ile ulaşmak bizim için dahi imkansızdır.Çünkü milyonlarca yıllı alabilir.Baştan bunun böyle tespit edilmesi gereklidir.Ama evrenin ana zekasının bir parçası olan insan zekası bu  sonsuz büyüklükteki kainat içinde yer almakla beraber bu evrensel zeka,  ‘‘zeki yaşam formlarının evrenin bu dev mesafelerini bir anda sıçrayarak aşmaları ve bir araya gelmeleri  için ve bu dev mesafeler arasında geçişler yapılabilmesi için’’ imkanlar ve yollar vermiştir.Akılın işletilmesiyle evrende çok uzak gibi görülen mesafeler çok daha kısa mesafelere indirilebilmektedir.Yani burada insan aklını ve bilimini kullanarak tekamül  ettikçe, geliştikçe kainatta gelişen teknolojiye paralel olarak insanlar için  gittikçe küçülmeye başlayacaktır.Nihayet bu kainat insanın yuvasıdır.

Doğal olarak yuvanın tanınması bilinmesi  gerekir.Bu evreni anlamak ve anlamak için araştırmak evrene ait ‘‘Ana Zeka Gücünün’’ insandan beklediği bir davranış biçimidir.İşin bu temel noktasını ortaya koyduktan sonra o sonsuz mesafelerin  bir anda nasıl küçüleceğine  yine bilim yolu ile bir parça girelim.İşte burada insanın dahil olduğu zaman ve mekan kavramını farklı bir hale getirmesi söz konusudur.Bizim elbetteki fiziki kainatı değiştirecek halimiz yoktur.Hatta onun zaman akışına dahi direkt müdahalemiz mümkün değildir.O halde biz ancak ve ancak kendimizi zaman ve mekan kavramından daha farklı bir kavram içine sokabilirsek o uzaklığı ortadan kaldırmış oluruz..Bu da bizi yine vibrasyonel seviyenin yükseltilmesine getirmektedir.Çünkü artık sizde bizler kadar iyi biliyorsunuz ki sadece bu kainat, bu Samanyolu mevcut değildir.Daha üst boyutlara çıkıldıkça oralarda çok daha süptil kainatlar bulunmakta ve onların zaman ve mekan kavramları buradaki zaman ve mekan kavramından   oldukça farklılaşmaktadır.Ve daha doğrusu yukarılara doğru çıkıldıkça oranın maddesi süptilleşmekte, enerjisi daha yüksek vibrasyona sahip olmaktadır.Ve bu bize daha kaba yaratılmış kainat üzerinde o  imkanlardan yararlanarak istediğimiz ölçüde tasarruf etme imkanını yaratmaktadır.Dolayısıyla biz daha üst boyut ve kainatların  zaman ve mekan kanunlarından yararlanabilirsek fiziki kainatta da, hatta oralarda da isteğimize  daha kısa sürede ulaşabiliriz.Burada sizinle telepatik olarak ön görüşmesini yaptığımız çizimin genel olarak doğru kabül edilebileceğini söylemek istiyorum.

                                                 

                ------------------------------------Şekil--------------------------------

Bir eşkenar üçgen çizdiğimiz vakit ve onu tabandan yukarıya doğru altı, yedi kademeye ayırdığımızda, en alt taban kademesine fiziki kainat ve 3. boyut dediğimizde durum hem sizin, hem okuyucularımız için  biraz daha anlaşılır hale gelecektir.Diğer paralel çizgiler ise üst boyutları ve oradaki alemleri temsil etmekte olsun.Bunu, bu planın dahil olduğu, daha doğrusu   fiziki kainatımızın da içinde bulunduğu bir ana  plan, ana koni  şeklinde düşünebilirsiniz.Burada hem üçgen hem koni aynileşmektedir.İster üçgen olarak tasavvur edin, ister bunu bir plan konisi olarak kabül edin sonuç değişmeyecektir.Üçgenin tepe noktası planın merkezi olsun.Burada zaman ve mekan  adeta ortadan kaybolmuş durumdadır.Aşağıdaki boyutlara doğru inildikçe zaman ve mekan kavramları aşamalı olarak ortaya  çıkar.İşte   bizim kainatımızdaki A noktasından B noktasına gidebilmek için A noktasından üçgenin merkezine doğru bir çizgi çekiniz.Sonra   o  merkezden  gidilecek B noktasına doğru çizgiyi indiriniz.İşte bizim uzay araçlarımızın hareket prensibi bu şekilde olmaktadır.A noktasındaki gemimiz vibrasyonunu yükselterek bir üst alemdeki kesişme noktasına kendisini çıkartmakta, orada bir süre hareket etmekte,  o kesişme noktasına gelindiğinde vibrasyonunu düşürdüğünde B noktasına  varmış olmaktadır.Bizim açımızdan mesele  sizin anlayacağınız tarzda bu şekilde ifade edilebilir.

Çetin Bal:  Semiyun' un verdiği  bu  üst uzay yolculuğunu ifade eden şematik diyağram aynı şekilde zamanda yolculuğun hareket prensiplerini anlatmak içinde kullanılabilir.Keza Şimdiki zaman/uzay noktasından çıkan( A) bir zaman makinesi ya da uzay gemisi  C  ve D arasında bir yönelim açısı ayarlamasıyla B noktası olarak ele alınabilecek farklı bir zaman dilimi içerisindeki bir uzay noktasında  belirebilir.Zaten bu hareket prensibine bağlı olarak Agartalılar kainatın ve boyutların farklı  noktalarındaki  farklı zaman akış hızları içerisine girip çıkarken Agartaya geri dönüşte tekrardan kendi ayrıldıkları  Agartanın normal zaman şeridi içerisine geri dönüyorlar.Eğer  zaman akışı farklı bir başka gezegende kendi beden saatlerine göre ne kadar süre kalmışlarsa bu süreyide uzay gemilerinin bilgisayarlarına girerek,  uzay aracının   Agartadan ayrıldıktan o kadar süre sonrasına gemilerini hareket ettiriyorlar.Böylece evrendeki değişik zaman akış hızları içerisinde geçirdikleri süre Agartalılar için bir proplem oluşturmamaktadır.Agartalılar bizim sinema filimlerimizdeki gibi tarihi değiştirmek yada başka gezegenlerin tarihlerine müdahale için bu zamanda yolculuk imkanını kullanmasalar da evrendeki seyahatleri sırasında doğan bu farklı zaman akış hızlarından kaynaklanan  farklılaşan zaman proplemini kendilerine göre aşmak için ''zamandaki konumlarını ayarlamak adına''  bu imkanı kullanıyorlar.

Soru: Efendim ben genel olarak anladım.Örneğin A’dan B noktasına bir milyon ışık yılında gidilse hemen bir üst boyutta ( buraya C   ve D noktaları diyelim,  kesişme noktalarını biz tamamlayalım) C ve D noktasında bir milyon yıla karşılık ne kadar bir süre hareket eder?

Semiyun: Doğrusu bu genel yaklaşımdır.Ama bir milyon ışık yılı mesafeyi siz 4. boyuta çıkarak katetmek isterseniz bu yaklaşık birkaç  günlük bir işlemdir.Ama bunu çok daha kısa süreye indirmek mümkündür?

Soru: Bu nasıl oluyor efendim?

Semiyun: Tekamülde gelişme sağladığınız  müddetçe  siz koninin en tepesine   doğru yükselebilecek liyakat, imkan ve bilgiye sahip olursunuz.A noktasından örneğin koninin en tepesindeki,   oraya denk gelen vibrasyona kadar geminizi yükseltebilirseniz ve sonra o noktada onun vibrasyonunu tekrar küçültürseniz B noktasına gelmeniz bu şekilde birkaç saniyelik iş olur.

Soru: Efendim bu çok şaşırtıcı bir şey. Bir milyon ışık yılı mesafeyi, kainatta o zamana kadar idrak edilmiş olan bir mesafeyi gerektiğinde  fiziki kainattaki bir uygarlık birkaç saniyede alabilir mi?

Semiyun: Şuna birkaç dakika   diyelim  de daha makul bir şey olsun.Bu şaşırtıcı gelse bile gerçektir.Bu seviyeye   erişmiş medeniyetler gerçekten bu işi yapabilirler.

Soru: Şimdi o zaman bu işlem nasıl oluyor.Yani gemi hangi boyuta ne gibi bir işlemle çıkıyor, orada ne kadar gidiliyor? İneceği gezegeni nasıl ayarlıyor?Bunu bu şekil ile göstermek istersek nasıl yardımcı olursunuz?

Semiyun: Zaten az önce bunu izah etmeye çalıştım.Gemi  B noktasındaki bir gezegene  gidecekse önce hangi boyuta çıkacağını hesaplayarak işe  başlar.Örneğin 5. boyuta çıkacaksa kendini oranın vibrasyonuna denk hale getirir.Bu bizim gemilerimiz için bir iki saniyelik işlemdir.Gemi kendisine verilen programa anında uyarak kendisini 5. boyuta çıkartır.Bu boyutta da yine belirli bir mesafe yol alır.Bu birkaç dakika veya geminin süratine göre birkaç saat olabilir.Orada o noktaya geldiği anda vibrasyonunu gemi otomatik olarak yine bir iki saniyede düşürdüğünde fiziki kainatımızda ki B noktasına, örneğin o gezegenin herhangi bir yerine gelmiş olur.Ondan sonra atmosferine giriş yapar.

Soru: Burada hemen aklıma şu geldi.Yani gemi genelde bu hareketi atmosfere girmeden mi tamamlıyor?

Semiyun: Hayır.Böyle bir kavram söz konusu  olamaz.Gerekirse o gezegenin şayet bir havaalanı varsa bir anda havaalanında kendini ortaya koyabilir.

Soru: Bu koordinasyon hesaplamaları bütün bu alemlerin bir planını, programını bilmekle, bunu bilgisayarlara yüklemekle mümkün olabiliyor diye düşünüyorum.

Semiyun: Hiç şüphesiz öyledir. Bütün alemlerin,  ulaşılabilen bütün alemlerin tam bir tanımlamasını yapmak, bunu aletlere tanıtmak gerekmektedir.Aslında o seviyeye geldikten sonra bu zor bir şey değildir.Sizin uçaklarınızın, gemilerinizin hareketleri gibi bir kolaylık içerisinde bu işlem yapılabilmektedir.

Soru: Şimdi o zaman size daha somut bir soru sorayım.Bir Agarta uzay gemisi 8. boyuta kadar çıkabiliyordu.Bu çıkış imkanını kullanarak bizim fiziki kainatımızdaki bir milyon ışık yılı uzaklıktaki bir gezegene  ne kadar sürede gider efendim?

Semiyun: Bir Agarta uzay gemisi bu mesafeyi 8.boyutun imkanlarından yararlanmak suretiyle 3 ile 5 dakika içerisinde gidebilir.Bu sizin için şaşırtıcı bile olsa durum budur.Biz 8.boyuta kadar çıkabilecek bir medeniyete  erişmişsek fiziki kainatta istediğimiz gezegene 3-5 dakika içinde gidebiliriz demektir.Bunun sağlaması ancak bu şekildedir.Aksi bizim sözümüzün inkarı olur.Hem 8. boyuta kadar çıkabileceksiniz, hemde fiziki kainatta bir yerden bir yere uzun süreler içerisinde gidebileceksiniz.Bu iki söz birbiriyle çelişkilidir.Çünkü 8. boyuta ulaşmak demek zaten bu fiziki kainatta bu gibi durumları aşmış olmak demektir.Daha doğrusu 8. boyuta gitmek fiziki kainatta bir yerden bir yere çok kısa sürede gitmekten çok daha zor, çok daha kompleks, çok daha idrak ve bilimi gerektiren bir iştir.

Soru: Şimdi burada gemi yakıt kullanıyor dersek artık kaba bir kavram olur.Buna enerji demek  daha doğru olur mu efendim? Yani vibrasyonu yükselten nedir?

Semiyun: Vibrasyonu yükselten geminin yine yaratılışta her zaman var olan enerjilerle kontak kurabilmesidir.Gemideki madde ve madde ötesi araçlar yani sizin gözünüzle göremeyeceğiniz bir çok araç bu vibrasyonu yükseltici enerjilerin gemiye uygulanmasını sağlamaktadır. Bunlar hakikaten çok ince, çok bilimsel konulardır.

Soru: Peki efendim burada örneğin 8. boyuta çıkılacaksa bu aletler 8. boyutun enerjisini mi kullanıyorlar?

Semiyun: Hepsi bir arada olmaktadır demek daha uygundur.

Soru: Ruh ve Madde ‘nin Eylül-Ekim 1997 sayılarında yanılmıyorsam uzaylılarla yapılan görüşmelerden ortaya çıkartılan bir takım neticeler var.Ve buradan da gemilerin uzayda nasıl hareket ettiklerini teorik olarak bu araştırmacılar ortaya koymuşlar.Onlar Mekan Bükülmesi kavramını kullanıyorlar.Gemi A noktasından B noktasına gitmek isterse öyle bir şey yaratıyor ki, gemi aslında gitmiyor da gidilecek olan  B noktası  gemiye geliyor.Kabaca bu.Bu teoriye yaklaşımınız nedir.

Semiyun: Söylediğiniz kadarıyla bu tamamen geçersiz bir kuramdır.Hiçbir mekan bu şekilde bir başka mekana yaklaştırılamaz.

Soru:Ya da yaklaştırılırsa artık o eski haline konamaz  mı?

Semiyun: Hayır böyle bir kavram  kabül edilemez. Orada çok daha farklı unsurlar söz konusudur.

Çetin Bal: Bu ‘mekan bükülmesi’ kavramı  temelde Agartalıların uzay yolculuğu içinde geçerli olan üst uzay yolculuklarının temel prensibidir.Fakat bu hadise dünya bilimi içerisindeki akademisyenler tarafından tam anlaşılmamıştır.Ve mekan bükülmesi hakkındaki kuramlar henüz net olarak anlaşılmamıştır.Gravitasyonel bir asılım kanunu temelde  Agarta uzay araçları çevresinde bir uzay/zaman bükülümünü gerektirir.Bu bükülüm gidilecek B noktasını  bize doğru yaklaştırmaktan çok bizi B noktasına doğru transfer eden kaydıran bir uzay/zaman dalgalanması yaratır. Böylece gravitik  bir dalga baloncuğu içine giren uzay aracı ışık hızında ışık dalgaları hızında B noktasına doğru yerçekimsel bir potansiyel altında yürütülür.Bizim  bilim adamlarımız bu uzay ve zaman bükülümleri ve yerçekimsel dalga atmaları  konusunda ve boyutlar konusunda henüz daha net bir kavrayışa ve tasarıma ulaşamadıkları için elmayla armutu birbirine karıştırmaktadırlar.Bunun bir sonucunda  doğan eksik  bilgilenmenin getirdiği Ömer Sami  arkadaşımızın yanlış  soruş biçimide konuyu Semiyun’ a izahta  hatalara neden olmaktadır.Sorulan soruya göre Semiyun’ un yanıtı gayet normaldir.

Soru: Peki vibrasyonunu yükseltmezse, bu fiziki kainatta olan ve bize göre bir hayli ileri bir seviyede olan bir uygarlık için bunun dışında o mesafeleri daha kısa sürede katedecek imkanlar yok mudur?

Semiyun: Kısmen vardır.Burada bu konuya   girmemek daha uygun olur.Çünkü biz kendi gemilerimizin çalışma şeklini burada anlatıyoruz. Diğeri yine ruhsal celselerinizin konusudur.

Soru: Gemi yolculuk yaparken hangi unsurlar o yolculuğu sağlıyor? Gemi vibrasyonunu yükseltti, istenilen boyuta çıktı.Tekrar fiziki kainata indi.Bütün bunlar için örneğin bildiğimiz tabana oturtulmuş içi gaz dolu helezonlar sizin geminizde var mı?

Semiyun: Buna benzer sistemler vardır.Bir sistem olmasa o enerjinin alınması ve kullanılması mümkün olamaz.Ama benden teknik açıklamaya girmemi istemeyiniz.Çünkü bizim amacımız gemilerimizin teknik çalışmasından ziyade bu tür temel kavramları size vererek Agarta Uygarlığı’nın sizlere tanıtılmasıdır.Belki bu tanıtma işlemi bütün dünya insanlığını kapsar bir biçimde yapıldıktan sonra, kanıksandıktan sonra teknik konularda sizin ufkunuzu açabilecek çalışmalar yapılabilecektir.Onun için zaman daha erkendir.

Soru: Efendim bu tür helezonlar, ışıklar içinde gazlar dönüyor, hareketi sağlıyor vs. Böyle şeyler söz konusu ise 2.5 kilometrelik  boyu olan dev bir geminin tabanında böyle bir sistem olduğu düşünülebilir mi?

Semiyun: Aynı prensiple hareket edilmektedir.Ama bu o geminin hareket kabiliyetine uygun bir çapta olmaktadır.Büyüklüğün veya küçüklüğün burada o kadar büyük  bir önemi yoktur.Prensip aynıdır.Bunun bilinmesi yeterlidir.

Soru: Geminin hangi boyuta çıkacağına ve nereye hangi şekilde gidileceğine nasıl karar veriliyor?

Semiyun: Bunu gemi kendisi otomatik olarak ayarlamaktadır.Gemiye gidilecek alemdeki gidilecek nokta söylendikten sonra  gemi artık kendisini o noktaya kadar bizim bir müdahalemize gerek kalmaksızın götürebilecek imkanlara sahiptir.

Üstad Muzaffer Kınalı:  Evrensel sevgi gönül ve akılla birleşince insan kendini bütün mevcudun içerisinde ve bütün mevcudu da kendinde görürür. Böyle olunca sırlar açılır. Mucize ve keramet denilenler bir ilmin tezahürüdür.Bu ilim değişik boyutlar farkı ile izah edilebilir.Üçboyutlu aleme ve insanların şu anki bedensel yapılarına bu ilmi indergeyebilmek için insanların anladığı dillerle ve hallerle konuşmak gerekir.Bu ilmi hal ehli dediğimiz; ruhsal iletişim kurabilen, astral seyahat yapabilen insanlara anlatmak daha kolaydır.Aksi ise daha zordur.Fakat dinleyenler gönül ehli olunca ruhsal ve fiziksel iletişimle bu konuların anlatımı ve anlaşılması daha kolay olmaktadır. Konuyu bir parça ileri noktaya götürürsek fizik boyutunda olan vucud olmasa bile, ruhsal ve diğer bedenlerimizle bu iletişimi kurabiliriz.Keza fizik bedenin diğer alemlerde de çok önemli fonksiyonları var.Buradan giden bazı enerjilerin değişik alemlerde çok işe yaradığını bilmenizi isterim.Çünkü burası yoğunlaştırılmış bir zaman gibi.Onun için zaman da bir enerjidir.Değişik enerji akımlarını ayarlamakla, değişik enerjileri kullanmakla zaman aşılabilir.Bunun yanlış kullanımı dünyayı helaka götürecek kadar tehlikeler yaratabilir.Ancak zamanı gelince yeteri derecede ruhsal olgunluğa erişen insanların bu konuları bilmesi söz konusu olabilir.Bu vakitte bizim bedenimizin dünyada olup olmaması  önemli değildir.O vakit dünyada olmasak bile şayet bizimle iletişim kurulabilirse biz o zaman da bu gerçekleri, bu ilmi anlatabiliriz.Yakında dünyamız büyük felaketler ve karışıklıklara uğrayacaktır.İnsanlar bunları kıyamet alametleri şeklinde gerek dinsel verilerle, gerekse kahinlerin elde ettikleri bazı görüntüler ve ifadeler şeklinde duymalarına rağmen bunun ciddiyetini anlayamayacak kadar gaflet içerisindedirler.Global dünyanın içinde bulunduğu bu tehlikeye karşın insanları sevgi ve ilimle uyarmak, anlatmak ve insanların tekamüllerini hızlandırmak gayesiyle bizlerde devreye girmiş bulunuyoruz.Ne varki hem bizim devreye girmemiz,  hemde bizim gibi insanların  devreye girmesi yine insanların uyanmasına pek vesile olmadı!!

İnsanların ilmen gelişmesiyle birçok felaketleri aşabileceğini, dünyamızı cennete çevirebileceğimizi ve daha değişik gezegenlere hızlıca intikal  edebileceğimizi söylemek istiyorum.Şu anda dünyamızdaki uzay araçları ile bu mümkün değildir. Bunlarla ciddi bir netice elde edilemez. Bu teknolojiyi kökten değiştirmek mümkündü. Fakat ne yapılması lazım? İnanıyoruz ki bize şu anda engel olmaya çalışan insanlar yakın bir gelecekte ne demek istediğimizi anlayacak ve bizlere yardımcı olacaklardır.Dünyanın mevcut şartları altında daha fazlasını açıklamak, ortaya atmak yanlış anlaşılma ve uygulamalar yüzünden az önce sözünü ettiğim felaketlerin hızlanmasına ve etkisinin daha sert olmasına sebebiyet verebilir.Bu nedenle bazı bilgileri daha dar kapsamda daha dar bir çevreye  örtülü olarak vererek görevimizi yapmaya çalışmaktayız.Bizim görevimizin fiziksel varlığımız ile tam bağlantısı yoktur.Fizik bedenimiz yeryüzünde bulunmasa bile bizimle iletişim kurabilenlere sağlıklı bilgi vermemiz ve onlarla çalışmamız mümkündür. Yine sonsuz alemlerde, sonsuz yaşam boylarında, sonsuz zaman ve mekan kavramları içerisinde bizler görevimize nihai olarak devam ettik geldik ve devam edip gideceğiz. Bu beden bir vasıtadır, bir vesiledir.Her boyutta görünen, herkesin içerisinde, herkes gibi var olan bir bedendir.Biz ölsekte, bedenimizi terk etsekte bize ulaşmak mümkündür. Bu nedenle size bu bilgileri vermeye devam edeceğiz...

İnsan üst benliğine ulaştığı zaman kainatı doldurur.Yani buna Büyük Ruh denir.Daha sonra kainat ötesi başka boyutlara, daha yüksek boyutlara ulaşırsınız.Daha üst boyutlarda elde edilen vizyonda kainatımız bir nokta halinde görünür.Böyle çok noktalarda başka kainatları görürsünüz.Nokta; hareket ile çizgiyi, çizgi hareketle yüzeyi, yüzey hareketle cismi, cisim hareketle sonsuz küçülme ve sonsuz büyüme gibi boyut farklılıklarını, boyut farklılıkları varlık ve yokluk kavramlarını ifade eder.Bunlar ise sonsuzluklara doğru açılım gösterirler. Varlığı, yokluğu ve sonsuzlukları sarıp kuşatan ise hiçlik’ tir. Hiçlik ise O ‘ndandır.

Çetin Bal / 7 Eylül- Pazar-2003  /  Cep Tel: 0536 606 31 83

Hiçbir yazı/ resim  izinsiz olarak kullanılamaz!!  Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla  siteden alıntı yapılabilir.

The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90  05366063183 -Turkiye/Denizli 

Ana Sayfa /index /Roket bilimi / E-Mail /CetinBAL/Quantum Teleportation-2   

Time Travel Technology /Ziyaretçi Defteri /UFO Technology/Duyuru

Kuantum Teleportation /Kuantum Fizigi /Uçaklar(Aeroplane)

New World Order(Macro Philosophy) /Astronomy