Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkey/Denizli |
Beşinci sayfanın devamı:
Eğer uçan daireler bu gün gerçek iseler neden bu zamana kadar insanlığın temsilcileri olan makamlarla bire bir temas kurmuyorlar da elli altmış yıldan beri hemen her gün havalarda dolaşıp duruyorlar ? Neden bilim ya da siyaset adamlarına değil de (pilotlar hariç) genellikle ilgisiz kişilere görünüyorlar? Yüzlerce gözlem uydusu dünyanın çevresinde dönüp duruyor. Bu uydulardan yerdeki birkaç metrelik cisimler bile tespit edilebilirken altlarında dolaşan uçan daireleri neden tespit edemediklerini sormak gerekir. Bu konuda samimiyetine inanmadığım birileri TV’ lerde bu suale U.S.A’ nın hayalet uçaklarını örnek olarak gösteriyorlar, ancak bu uçaklar radarlarda kuvvetli eko vermiyorlar, ama gözle çok rahat izleniyorlar.
George Adamski 'nin uzaylılarla yakın temas sonucunda fotoğraflarını çektiği puro biçimindeki ana gemiler :
George Adamski adlı bir UFO temascısı uzaylılarla iletişim kurduğunu ve bu dünya dışı ziyaretcilerin ANAGEMİ' lerini ziyaret ettiğini ve bu gemilerin fotoğraflarını çektiğini iddia etmiştir.Bu ana gemilerin aşağıda görünen resimlerde bir balinaya ya da bir puroya benzediği görünmektedir.(Resimler Adamski tarafından çekilmiştir)
Dünyanın her köşesinde her gün, yüzlerce gözlemevinde binlerce astronom mükemmel teleskoplarla gökyüzünü inceliyorlar ve her nedense uçan daireler bu insanlara gözükmüyorlar ! Bilimsel aletlerle, yukarıdan aşağı da bakılsa, aşağıdan yukarı da bakılsa, bilimadamları uçan daire olarak tanımlanabilecek her hangi bir yabancı cisim görmüyorlar. Görüyorlar da saklıyorlar demek - ki bazıları bunu da diyor - tamamıyla doğru değildir.Fakat bir takım gözlem verilerininde askeri istihbaratlarca saklandığı aşikardır.(Çetin BAL: Fakat çok azda olsa bazı gözlem evlerinin bu türde bilinmeyen obje gözlemleri kayıtlarda vardır.)
Israrla ileri sürülen bir diğer iddiaya göre, bazı devletler uçan dairelerin varlığından haberdardırlar, ancak bu gerçeği halktan saklamaktadırlar, hatta A.B.D.’lerinin elinde uçan daire enkazı ve bu enkazdan çıkarılan uzaylı cesetleri dahi bulunmaktadır. Eğer böyle ise bu önemli bilgileri neden saklıyorlar? Uluslar arası medyada uzaylılar diye soytarıca komik tipleri gösteriyorlar. Yıldızlar arası uzun mesafeleri aşabilecek kadar ileri varlıklar sizce böyle ilkel görünümde mi olmalıdır ? Halbuki otuz defa büyüten bir el mikroskobu ile doğanın harikalarına bir baksalar, orada neler neler görecekler, bu suretle ayağı yere daha sağlam basan bir şeyler uydurabileceklerdir. Bu arada elli küsur yıldan beri şayet A.B.D.’nin elinde uçan daire enkazı varsa, bu ülkenin uzay teknolojisinde neden bu imkanlardan kaynaklanan çok önemli bir aşama olmamıştır? Bu ülke insanlarını, neden hala klasik roket teknolojisiyle, binlerce ton patlayıcının ucunda uzaya göndermektedir? Çetin BAL: Bu durum ''Philadelphia Deneyi'' içinde geçerlidir. Eğer Amerikalılar 1943 yıllarında böyle bir teleportasyon deneyi yapmışlarsa bugün başka gezeğenlere turistik seyahatler düzenliyor olmamız gerekirdi? Fakat yinede bu durum bu deneyin yapılıp yapılmamış olduğuna dair ciddi bir kanıt olamaz..Ben bir UFO fanatiği değilim ama benim kendi kanaatlerime göre 51.bölge olayları dahilinde Amerikalı gizli servislerin uzaylılarla bir şekilde iletişimde olduklarını düşünüyorum.Bunun medyaya yansıyan sulandırılmış ve abartılmış şeklini bir tarafa bırakırsak ben yüksek teknolojiye ait bir çok bilginin bu temaslar sayesinde elde edildiğini fakat Amerikalı yetkililerce bu bilgilerin henüz bir bütün olarak değerlendirilip anlaşılmadığı kaatindeyim. Dünyada ki siyasi, askeri, bilimsel ve politik düzenden tutunda dinsel kültürel sosyolojik bir çok etkenlerden dolayı bu bilgilerin gün ışığına bilinçli olarak çıkarılmadığını düşünüyorum.Ancak tüm bu kesimlerden medyatik olmayan çok özel insanların bu bilgilerden haberdar edildiği kanaatindeyim. Amerikalı NASA yetkililerinin neden hala roket teknolojisiyle uzaya yelken açmaya çalıştığı sorusunda da bir gariplik yok! Çünkü bu bizim özgün teknolojimizdir. Bir teknoloji emekleme sürecinden geçmeden yürümeyi öğrenemez. Eğer Amerikalı yetkililer UFO'ların çalışma prensiplerinin teknolojik teorisini tam olarak oluşturmuş olsalardı bunu bir şekilde kamuoyunun ve akademik çevrelerin ilgi ve bilgisine çoktan sunarlardı.Eğer 1930 yılında Almanlar 2001 yılından zaman atlamasıyla kendi zamanlarına kaymış bir ''hayelet uçak'' ele geçirmiş olsalardı bu uçağın teknolojisini anlamadan bilmeden bunun seri üretimine geçmeleri ve bu bilinmeyen aracı sıradan kamuoyunun ve hatta bilimsel kamuoyunun ilgisine sunmaları sizce mantıklı bir düşünce mi? Aynı şey Amerikalıların ele geçirdikleri UFO enkazı içinde geçerlidir.Böyle bir dünya dışı araç için roket ve uçak mühendislerinin ne demesini bekliyorsunuz ki ! Kimse ''hey bizde bir UFO enkazı ve teknolojisi varda onu çözmeye çalışıyoruz'' demez.
Eğer Amerikalı yetkililer philadelphia deneyinde ve uzaylı teknolojisi konusunda tam bir kontrol ve anlayış sahibi olsalardı buğün dünyanın tüm kültür yapısı cep telefonlarının ve internetin yarattığı global değişimden binlerce kez daha güçlü bir şiddette dünya yaşam biçimini değişime uğratmış olurdu.Çünkü mesele sadece bir ışınlama ya da uzayda binlerce ışık yılını atlama hadisesinin ötesinde bu bilgi insanı parapsişik(parapsikolojik/ metafizik) dünyaların eşiğine getirmektedir.Burda söz konusu olan basit bir teknik yenilik değil onun ardındaki ''dinsel doğmaları aşan- yıkıp geçen yeni bir dünya felsefesidir.''
Çetin BAL: Sonuçta bilinmelidir ki dar bir bilgi birikimi içerisinde bir gerçeği kabül etmemek için o kadar çok sebeb bulunabilir ki en basitinden bugünkü teknolojiyi olabilecek en ileri teknik olarak kabül edip ''ışık hızı geçilemez'' varsayımını ortaya atmak nasıl yanlış bir kanıysa dünya dışı zekaların uzay araçları olduğu varsayılan UFO' larında ışık hızını aşıp bir anda dünya ya ulaşmalarının mümküm olmadığını varsaymak'ta aynı derecede yanlış bir kanıdır. Bilinmelidirki ''bir zekanın üstünlüğü gözle kabül edilemez görüneni kabül edebilmesiyle ölçülür''. Bu göz düşünsel- kanaatsel bir görüş gücüdür.Bu güçten mahrum olanlar sonsuzluğu ve orda olup bitenleri kavrayamazlar.Işık hızı geçilemez demek bilinen veriler eşliğinde geçilebilir demekten daha kolaydır.Basit bir zeka daima kolay olana kaçar. İhtimalleri görmekten kaçar.Basit bir zeka alışılmış düşünce biçimlerinin dışında düşünmeye yönelmekte güçlük çeker.Bilinen fiziğin verilerinden yola çıkarak UFO'ların olmadığını ispatlamak için binbir sebeb öne sürülebilir.Burda UFO'lar vardır demekte istemiyorum ama biraz geniş görüşlü olmanın da kimseye zararı olmaz. Hem UFO'ları var kabül etsekte asıl sorulması gereken mesele bu nasıl bir teknoloji olmalıdır? Bu noktada UFO vardır ya da yoktur tartışması ışık hızının ötesi hızlara nasıl geçilebilir tartışmasına dönüşür. Ve asıl mesele de budur bence! Bir an için UFO'ları bir tarafa bırakalım ve ''insan aklının en derin görüş gücü içinde yıldızlara nasıl en kolay en basit ve en hızlı biçimde ulaşılabiliriz?'' onu düşünelim. Eğer evrenin en derin köşelerinde bir yerde zeki bir yaşam gizliyse ve onlar yıldızlar arası mesafeleri bir anda aşabilecek sevk ve nakil sistemleri yapabilecek zeka potansiyelinden yoksunsalar insanoğlu olarak bunu biz yapmalıyız.Ve onları ziyaret etmeliyiz. Bu yolculuğun sırrı; uzay ve zamanın çok uzak çizğileri arasında uzay/zamanı katlayıp bükerek bir yerdeğiştirim gerçekleştirmektir.Bu ise bir üst uzay yolculuğudur.Böyle bir yolculuğun evrende hiçbir gelişmiş uygarlık tarafından keşfedilmemiş olması bu yolculuğun olmadığına dair bir kanıt olarak gösterilemez.Ve uzaylı ziyaretlerinin olmadığını kabül etsek bile bu fikre dayanaraktan ışıktan hızlı yolculukların ve nakil teknolojilerinin olamayacağı sonucunu çıkaramayız.Zira derin uzayda böyle bir teknolojiyi üretebilecek bize en yakın zeki yaşamın izleri hayal gücümüzü aşan uzaklıklarda mevcut olabilir. Belki de evrenin çok derin köşelerinde bir yerlerde yer alan zeki yaşamlar üst uzay yolculuklarıyla evrenin belirli hologram sınırları içerisinde dolaşmaktadırlar. Belki de bizim yıldız ve galaksi sistemimiz onların derin uzay haritalarında yer alan çok uç bir bölgedir.Girişe kapatılmış bir yasak bölge!
Eğer UFO raporlarını şöyle bir değerlendirirsek ortaya genelde 8-10 metre çapında, üstten oval yandan disk biçiminde görünen, gümüşi renkte parıldayan, üst kısmında kupbemsi bir çıkıntısı olan, geceleri kavun içi kırmızı renkte görülen ancak bu rengi değişen ve şiddetlenebilen, dikine kalkış ve dik açılı manevralar yapabilen, düşen bir yaprak gibi salına salına yere yaklaşıp havalanabilen, havada öylece sabit durabilen, istediği zaman yüksek hızlara ulaşan, radardan kaybolup görülebilen-görünmez olabilen, ve hiç ses çıkarmadan zaman kaymasıyla boyut değiştirebilen(birden kaybolup biraz ötede yeniden görünebilen) Hatta kimi UFO gözlemlerinde bu ojelerin küçülüp- büyüyebildikleri rapor edilmiştir.Belkide uzay araçlarını atom altı uzaya dek inip solucan deliklerinden geçebilecek kadar küçültebiliyorlar.Buna göre atomlar üstünde ve enerjinin yapısı üstünde tam bir kontrol sahibi olmalılar.
Her yöne doğru olan ani hareketlerle hiç ses çıkarmadan(kimi zaman tiz bir vızıldama sesi rapor edilmiştir) keskin manevralar yapabilmeleri bu araçların eğer dünya dışı bir zeka ürünü iseler bildiğimiz içten patlamalı jet yada roket motorlarının bir benzeri ile çalışmadığını gösterir. Şu halde UFO'ları sevk eden bilmediğimiz bir fizik yasasının keşf edilmeyi beklediğini söylemek abartı olmaz.
Gerçektende UFO 'ların son derece etkileyici uçuş özellikleri vardır. Havada oldukları yerde durabildikleri, şimşek hızıyla dik açılarda uçabildikleri ve rüzgarda savrulan bir yaprak gibi alçalıp yükselebildikleri gibi, ayrıca birden durdukları yerde çok yüksek bir hıza çıkabilmekte ve hızla uçarken de aniden durabilmektedirler.Ve bunları yaparken hiç ses çıkarmazlar.Ayrıca bir çok gözlem sonucunda UFO'ların uçarken kendi çevresinde de yavaşca döndüğü rapor edilmiştir.
Dünya çapındaki resmi UFO gözlemleri ele alınıp değerlendirildiğinde UFO gözlemlerinin çoğunda UFO'lar çapları 10 ile 30 metre arasında değişen ve hatta kimi raporlarda boyutları yaklaşık 200 metreye kadar çıkan çaplara sahip disk biçimli- küre biçimli- puro biçiminde elips ve oval olan ve genelde hafifçe parıldayan gümüşi renkte araçlar olarak tarif edilmişlerdir.UFO'lar bazen radarlarda görünebildiklerine göre dış kaplamaları radar dalgalarını yansıtan metalik bir yapıda olmalı. Kimi radar verilerince bu bilinmeyen objelerin saatte 75.000 Km'lik hızlarda ani yön değiştirmeleri ve bunu bir anda yapmaları(bir anda ters yönde hareket etmeleri/ zik-zak'lar çizmeleri) bizim jet pilotlarımız açısından düşünürsek aracın yüksek ivmelenme ve ısı ile parçalanması ile sonuçlanması beklenirken UFO'larda durum bundan farklıdır.Ve tüm bunları yaparken UFO'ların sadece parıldayan metalik bir top yada disk biçiminde ''görünürde tepkimel bir itici jet gücü olmadan'' bu hareketleri yapıyor olmaları böyle bir aracın hangi fizik kanunlarından yararlandığı sorusuyla bizi karşı karşıya bırakır. Tabi eğer bunların dünya dışı zeki varlıklar tarafından üretilmiş uzay araçları olduğunu varsayarsak..! UFO'ların bu tarzda uçmaları, bu araçların kendilerini bir şekilde çevreleyen ve görünmeyen kuvvet alanları yardımıyla bu alanlardan destek alarak bu inanılmaz hareketleri gerçekleştirdiğine dair bir ip ucu vermektedir bize..! Çünkü bir çok UFO olayında elektromanyetik fırtına etkileri rapor edilmiştir. UFO'lar tüm bu veriler dikkate alındığında henüz bizim tarafımızdan bilinmeyen bir kuvvet alanı etkisi ile kendilerini içine alan uzay/zaman alanlarının geometrik çerçevesini kontrol altına alabilmekteler.Zaten uzay/zaman geometrisinin bir eğriliği olan yerçekimi alanından kendilerini tecrit edebilmeleri de kendilerini çevreleyen uzay/zaman alanının metrik yapısını değiştirebildiklerine dair ciddi bir ip ucudur.Buna göre UFO'lar bir çeşit ''karşıt yerçekimi jenaratörü'' denebilecek bir motor 'la sevk ediliyor diyebiliriz. Bu sevk sistemi elektromanyetik fırtınalar üreten bir tür enerji üreteci olmalı.UFO'lar kendilerini çevreleyen kuvvet alanları etkisiyle kendi çevrelerindeki yerçekimi etkisini nötralize etmektedirler.
Bir spekülatif habere göre Amerika'nın Roswell, New Mexico bölgesinde 2 Temmuz 1947'de Amerikalı yetkililerce düşen bir UFO enkazında ele geçirilen şeylerden bahsedilir.Söylenene göre enkazı inceleyen yetkililer araştırma sonuçlarından kayda değer bir veri elde edememişlerdir. Çünkü bu aracın neyle çalıştığı ya da enerji aktarımının nasıl yapıldığı konusunda bilimsel denilebilecek bir bulguya rastlanmamıştır. Diğer bir anlatımla ele geçirilen bu UFO enkazı üzerinde yapılan incelemelerde beklenildiği gibi ya da umulduğu gibi kanat, pervane, egzos- jet motoru ya da buna benzer konvansiyonel hareket ve uçuş sistemlerine ait tek bir iz bile yoktur.Aracın çapı yaklaşık 12 metre civarındadır. Ayrıca ne bir kablo ve vakumlu boru, ne de eletronik devreler- aletler vardır.Tüm bu şeylerden hiç bir iz yok..! Bu araçta dikkati çeken tek şey son derece sert tüy kadar hafif olan kendi kendini yenileyen- tamir eden- gümüş renginde canlı metal denebilecek metalik parçalar ve tuhaf ışıltısı olan kristallerdir. Acaba bu kristallerin UFO ' yu hareket ettiren kuvvet alanlarının üreteci olabileceğini varsayabilirmiyiz..? Eğer öyleyse bu nasıl mümkün olabilir..?
Amerikalı fizikçi Bob Lazar' da 51' inci bölge denen bir askeri tesiste çalıştığını ve Birleşik Devletler yetkililerinin bu araştırma üssünde uzaylılardan aldıkları UFO 'ların nasıl yapıldıklarını ve bu araçların çalışma prensiblerini derin mühendislik yaparak anlamaya çalıştıklarını iddia etmektedir.Aşağıda Bob Lazar tarafından çizilen bu araçların temsili resimleri görülmektedir.
Acaba bizim mevcut bilimsel verilerimizin ötesinde manyetik güç alanlarının ve kristal teknolojisi denebilecek bir teknolojinin kullanımına dayalı bir uzay/zaman kontrolü (yapay solucan delikleri üretmek) olasılık dahilinde olabilir mi? Evrenin kendisi doğal bir foton enerji denizidir. Bir elektromanyetik havuzdur. Acaba UFO'ların içerisine yerleştirilen özel olarak hazırlanmış piramidal kristallerin yardımıyla uzayın bu dokusal enerjisini bir noktada odaklamak- yoğunlaştırıp güçlendirmek- suretiyle UFO' yu içine alan uzay/zamanın yapısını yine uzay/zamanın kendisini(boşluk enerjisi) kullanarak yönlendirmek mümkün olabilir mi? Böyle bir güç sadece uzak yıldızlar ve gezegenlere bir anda sıçrayarak seyahat etmemizi kolaylaştırmayacaktır, bu teknoloji zaman kaymaları yaratarak bizi bir zaman boyutundan diğerine de aktarabilir.Çünkü yıldızlar arası uzak mesafeleri bir anda atlayarak kestirmeden bir yolla yıldızlara ulaşmak bir anlamda bir tür zaman ve boyut kayması fenomeninin bir sonucudur. Zira zamanı bükmeden uzaydaki büyük uzaklıkları çok kısa zamanlarda katedmek mümkün değildir.
Göstergelere göre UFO'lar bir çeşit antigravite mekanizması ile çalışıyor. UFO'ların yerçekimi yokmuşcasına havada dans etmeleri, sessizce süzülmeleri, salınarak havada kaymaları her yöne ani ve keskin hareketleri UFO'lardaki sevk sisteminin sadece yerçekimine karşı bir sistem olmayıp UFO'ların yıldızlar arası yerçekimsiz uzay boşluğunda bile kendi uzay/zaman alanlarını esnetip bükebildiklerine yani uzay/zaman alanı geometrilerine hakim olabildiklerine dair bir ip ucu verir.Buna göre UFO'ların kendi çevrelerindeki güç alanlarının uzay/zaman dokusuna etkisinin bir sonucu olarak zaten antigravitasyon etkisi bir yan ürün olarak ortaya çıkmaktadır.UFO'lar sanki kendilerini içine alan uzay/zaman çerçevesinin boyutsal sınırlamalarına bağlı değillermiş gibi hareket etmektedirler.Bu durum UFO'ları kullanan zeki varlıkların bir hiperuzayın(üstuzayın) olanaklarından yararlandıklarına dair bir bilgiye bizi sevk eder.
Sonuçta UFO'lar var ya da yok! tüm bunlar uydurmada olsa ve uzaylıların dünyamızı ziyaret ettiği bir spekülasyonda olsa meseleye daha geniş bir açıdan bakmak daha doğru olur. Bu anlamda mesele insanoğlunun kendi geleceğini olanaklarını ve sınırlarını araştırması hadisesine dönüşür.Bugün NASA 'da uzaya yolculuk konusunda bir takım çalışmalar yapılmaktadır. Ama bu çalışmaların ne derece kayda değer sonuçlar vereceği ve burda çalışan uzmanların zeka potansiyellerinin bizleri yıldızlara taşıyacak uzay gemileri inşa edebilme kapasitesinde olup olmadığına dair ciddi şüphelerim var. İnsanlık 2. dünya savaşı yıllarında Hitler Almanyasında temelleri atılan bir çok bilimsel buluşların ve öngörülerin eşliğinde Rus kominizminin ilk yıllarındaki uzay çalışmalarının itekleyici çalışmaları sayesinde bilimsel açıdan ufak bir sıçrama gerçekleşmiştir.Ama bugün için küreselleşen kapitalist dünyanın bilimsel bir durgunluk içinde olduğunu düşünüyorum. Sanki 1980 lerden sonra artan bir durgunluk göze çarpmaktadır. Belki sadece biraz bilgisayar teknolojisinde kıpırdamalar oldu. Ve genetik haritanın çıkarılması yine biraz heyecan uyandırdı. Onun ötesinde ben kayda değer bir gelişme göremiyorum.
Eğer yıldızlara yolculuk yapmayı hayal ediyorsak bilmeliyiz ki ''galaksiler arası mesafeleri bir göz kıpması süresinde aşmak ve uçsuz bucaksız uzay/zaman alanı içinde özgürce hareketler yapmak'' zamanı, mekanı, mesafeyi izafileştirebilen, göreli kılabilen hareket sistemlerini gerektirir.
Sovyet uzay yolculuğu programının en önemli dallarından ikisi sayılan telemekanik bilimi ile otomatizma konusunda uzman olan Dr. Luri A. Fomin, biz insanların yıldızlar arası uzayı katedebilmek için, şu anda bildiğimiz fizik yasalardan daha değişik olan ve şimdilik sadece teorik bir temele dayanan fizik yasalarla uğraşmamız gerektiğini ileri sürmektedir. Dr.Fomin, bu yasaların prensiplerinin hali hazırda matemetik formüller halinde tespit edilmiş olduklarını ifade etmektedir.
Dr.Fomin'e göre; günümüzde, bizi şaşırtan ve muhtemelen, zamanımızın kozmik olgularının çeşitli biçimleriyle temas etmemiz sonucunda ortaya çıkmış olan bir çok olay meydana gelmesine rağmen, bizim şu ana değin aşina olduğumuz malumat henüz tüm sırlarını açığa vurmuş değildir. Söz konusu malumatın çeşitli seviyelerdeki mevcudiyetine ait hipotez ile dünyaların birbirlerinin içine nüfuz etmeleri ve paralel varoluşları teorisi Dr.Fomin tarafından benimsenmiştir.Dahası, uzayın çok boyutluluğunun, ciddi bir şekilde ele alınması gereken bir olgu olduğundan emindir. Dr.Fomin iddia etmektedir ki, uzayın dördüncü bir boyutunun bulunması halinde, bizim kendi üç-boyutlu dünyamızda birbirinden çok uzakta olan herhangi iki nokta, bu dört-boyutlu uzayda yanyana yer alabilirler. Böylece, Dr.Fomin, uzayın çok-boyutluluğunun, söz konusu malumatın varoluşunun çeşitli seviyeleri ile yakından ilgili olabileceğini düşünmektedir. Bizlerin zaman kavramı, nedenden sonuca giden lineer(doğrusal) bir dizi halindedir; ancak, bunun tersine dönmesi de çelişkili bir durum yaratmaz.
Yıldızlar arası yolculuk ve UFO ziyaretlerine şarlatanlık olarak bakan bir çok akademisyenin en güçlü dayanak noktası ışık hızının geçilemez olması düşüncesidir. Işık yılı hatta parsek cinsinden ölçülen yıldızlar ve galaksiler arası uzaklıklar Einstein' in izafiyet teorisine göre 300.000 Km/sn 'lik kozmik hız sınırı varken nasıl geçilebilir?
Bu görüşe karşı çıkan bir grup, aynı izafiyet teorisinin ışığa yakın hızlarda zaman genişlemesi etkisiyle bize dünya ölçüsüyle çok uzun görünen sürelerin uzaydaki yolcu için bir kaç sene olacağını söylüyor.
Diğer bir hipotez Einstein'ın koyduğu limitlerin herşey için geçerli olmadığı iddiasında... Columbia Üniversitesinde teorik Fizik Profesörü Feinberg 1967 yılında ışık hızının üstündeki hızlarda hareket eden ancak hızı azalınca yok olan takyon adlı bir temel parçacık teorisini ortaya attı... Feinberg ışık hızının bir duvar olduğunu, enerjinin bir durumdan öteki duruma aradaki ışık hızı duvarına hiç değmeden atladığını(teleportasyon) ve ışık hızının ötesine geçilebileceğini matematik olarak ispat etti. Eğer bir takyon taneciğini yakalayıp üstüne binebilseydik takyon taneciklerinin sırtında seyahat ederek ışık hızı duvarını aşar ve zamanın her türlü etabına girip çıkabilirdik. Takyonlar sayesinde ışık hızının zaman genişlemesi etkisini aşarak artık kimilerine göre dönüşü olmayan zaman gerisine -veya ilerisine- doğru bir yolda seyretmeye başlarız.
Işık hızını aşmak deyince birde boyutlar açısından konuya girenler var. Boyut teorisyenlerine göre dört boyutun söz konusu olduğunu ancak biz üçüncü boyuttakilere göre üç boyutlu uzayda aralarında milyonlarca ışık yılı mesafe bulunan iki uzak yıldızın arasındaki mesafe bir dördüncü boyuttan bakıldığında bir kaç bin kilometre olarak görünebilir.
Sonuç olarak takyon teoriside olsa, dördüncü boyutada geçmekte bir şekilde mümkün olsa biz insanlar şu anda bunu yapacak mevcut bilgi ve teknoloji düzeyine sahip görünmüyoruz.Fakat zeka ve teknoloji düzeyi olarak bizden daha gelişmiş dünya dışı bir varlık grubunun ışıktan hızlı yolculukların sırrını keşfetmiş ve bu teknolojiyi hayata geçirmiş olmaları olasılık dışı edilemez.
Tepkimel itimle çalışan uzay gemileri: Elektrogravitik sevk yöntemiyle çalışan uzay gemileri:
UFO 'LAR GERÇEKTEN ZAMAN YOLCULARI OLABİLİRLER Mİ? Ben kendi adıma hepsi olmasada büyük bir oranla '' yıldızlar arası mesafeleri bir anda kat etmeyi sağlayan sistemle zaman yolculuğunu sağlayan sistemin birbirinin aynı olduğunu düşündüğüm için'' başka dünyaların zaman yolcuları dahil bizim dünyamızın geleceği yada geçmişinden gelen ''zaman yolcuları'' nın olduğunu düşünüyorum.
Başka dünyalardan ziyaretçiler geldiğini hiçbir biçimde kabül etmek istemeyenler, ortaya zaman sorununu atmaktatırlar. Bu kişiler büyük bir olasılıkla başka bir güneş sisteminden geldiklerine göre, bu kadar büyük bir uzaklık söz konusu olduğunda, zamanın aşılamayacak bir engel durumuna geldiğini savunmaktadırlar. Ne var ki bu arada uzay-zamanın etkilenebildiği, hatta yönlendirilebildiği ile ilğili son bulguları gözardı etmektedirler. Zaman kayması ile evren' de bir kestirme yapmak olasıdır oysa. Bu nedenle UFO mürettebatlarının bu tip zaman kısaltmalarından yararlandıkları ve zaman zaman dünyayı ziyaret edip izler bıraktıkları olasılığı gözardı edilemez.
Karadelikler acaba , bir mekandan geçen, zaman, mesafe ve hızın hiç bir rol oynamadığı tüneller midir? UFO' keşif gezilerinde bu yolu mu kullanmaktadırlar ve uzak gezegen sistemlerinden bize gelebilmeleri, böylemi açıklanabilmektedir? Uzay yolculuğu teknolojimizin bugün bulunduğu noktaya göre yıdızlararası yolculuklar olası değildir. Bu tür yolculuklar için tamamen yeni ve kökten farklı yöntemler getirilmesi zorunludur.
Bugünkü bilime göre karadelikler zaman ve mekanda kestirme yollar olarak varsayılan hipotetik tünellerdir.Uzay- zamanın aşırı derecede eğrildiği karadelik noktalarında zaman ,mekan ve hız sınırlamaları bulunmamaktadır. O halde bir uzay gemisi girdabın - yani karadelik' in içinden (su girdabına benzer bir biçimde) hiçbir tehlikeye uğramadan sıfır zamanda geçebilir. Bu kurama göre uzay gemisi Evren' in bir başka yerine, karadeliğin diğer ucundan çıkar. Bu zaman tünelleri bilim adamları tarafından Einstein -Rosen-köprüsü diye adlandırılmıştır. Bu kuramı geliştirenler Profesör Nathan Rosen ve Albert Einstein' dır.
Amerikalı fizikçi John Archibald Wheeler gibi bir çok bilim adamı Einstein-Rosen-Modeli' nden yola çıkarak solucan delikleri' yle dolu, ortasında zamansız bir üst mekan bulunan, yüzük şeklinde bir Evren sonucuna varmışlardır. Bu solucan delikleri , sözü edilen kara delikler'dir.
Bir uzay gemisi böyle bir solucan deliği' nden geçerse , bu üst mekana çıkar ve burada mekanda ileri doğru zamanda ise geriye doğru hareket eder. Yani hiç bir zaman kaybı olmaz! Uzay gemisi sıfır zamanda hareket eder. Daha önce, şimdi ve daha sonra gibi kavramlar anlamlarını yitirir. UFO' ların karadelikleri gerçekten birer zaman tüneli olarak kullanıyor olmaları durumunda, ortaya ilginç bir kuram çıkmaktadır: Buna göre UFO yolcuları gelecekten gelen ziyaretçilerdir. Temeli bizim zamanımızda atılmış olan gelişmelerin kökünü araştırmak için geçmişe bizim bugünümüze uçmaktadırlar.
Karadelikler ve kurtdelikleri
Uzmanlar, kar
adelik araştırmalarının, evrendeki yalnızlığımıza son vereceğinden umutlu; gidilemez gibi görünen uzaklıklara, hatta başka evrenlere bir çırpıda ulaşabileceğimiz "kurt delikleri"ni düşlüyorlar. Yalnızca Karadelikler için değil, Evren'in yapısı ve dinamiği konusunda da hızla değişen görüşler, bu "kestirme" yolları en azından kuramsal olarak olanaklı kılabilecek gibi görünüyor.kütleçekimini açıklayan Einstein'ın genel görelilik kuramıyla, atom-altı dünyadaki etkileşimler betimleyen kuantum mekaniğini bağdaştırmak. Buna fizikçiler kütleçekiminin kuantum kuramı da diyorlar. Ancak bu hedef şimdiye değin tüm çabalara karşın erişilmez olarak kaldı.Genel göreceliğin kuantumsal ala
nlar düzeyindeki yorumu zaman ve uzayda kestirme yollar bulmada anahtar kuramlardır. Bu durumun nedeni, Einstein'in kütleçekim kuramında saklı. Genel göreliliğin temel öngörüsü, kütlelerin içerisine girdikleri uzay-zamanı, üzerine ağır bir top konmuş esnek bir kumaş gibi çukurlaştırması. Bu çukurun üzerinden geçen herhangi bir cismin, hatta ışık, çukurun büktüğü düzlemden geçtiği için biraz eğrileşecek ya da bükülecekti. Karadelikler, çok büyük kütleli cisimler olduklarından, çukurlar da bir dipsiz kuyuyu andırıyor. Çukurun bir kenarından içeri düşen bir cisim, hatta hızlı bir ışık fotonu bile, karşı duvara ulaşıp eğriyi tırmanarak yeniden düze ulaşamıyor. Einstein'ın gösterdiği gibi uzayla zaman aslında aynı şey olduklarından kütle zamanı da bükmüş oluyor. Bu nedenle bizim için zaman daha yavaş geçerken, uzaktaki arkadaşlarımız için daha hızlı akıyor. Eğer zamanında uyanabilseydik ve karadeliğe düşmeden olay ufkunun kenarında bir süre araştırma yaptıktan sonra dönebilseydik, kavuştuğumuz arkadaşlarımızı bizden daha fazla yaşlanmış bulacaktık. Bükülen uzay kendi üçboyutlu fiziksel uzayımız içerisinde bir diğer noktayla aramızda yerçekimsel bir tüp geçit bağlantısını olası kılabileceği gibi bükülen zaman' da dörtboyutlu fiziksel(matematiksel) üstuzay içerisinden şimdiki zaman dilimiyle geçmiş yada gelecek zaman dilimlerinin uzay alanlarını birbirine bağlayan yerçekimsel tüp geçitler oluşturulabilir.
.....::Uzayda bir solucan deliğine doğru yaklaşan uzay gemisi::......
Uzayda Otoyollar
Karadelikler, yalnızca kütlelerine, ya da "renk"lerine göre ayrılmıyorlar. Dönen ve dönmeyen, elektrik yükü olan ya da olmayan biçimleri de var kurama göre. En yaygın olanlarsa, Yeni Zelandalı fizikçi Roy Kerr tarafından varlığı öne sürülen "dönen karadelikler". Dönme, açısal momentumun korunması yasasının bir sonucu. Karadeliği oluşturan
kütle, çökmesinden önce ekseni çevresinde dönüyorsa, bu dönme hareketini karadeliğe miras bırakıyor.
Bu karadeliklerin dönme hızları bazan öylesine büyük olabiliyor ki, olay ufku, ekvatorunda şişiyor. Bu tür karadeliklerin çok daha ilginç ve kuramsal sonuçları, çok küçük olan tekilliklerinde ortaya çıkıyor. Hızlı dönüşlü karadeliklerde tekillik, bir nokta olmaktan çıkarak bir halka biçimini alıyor. Yine kuramsal olarak bu halka . tekillikten geçen bir yolculukla madde, evrenimizin başka bir bölgesine, hatta başka bir evrene geçebiliyor. Ak delik ve kurt deliği kavramlarına esin veren işte bu kuramsal temel. Bazı kuramcılara göre dönen ve (tercihen) elektrik yükü olan karadeliğin içi, kendine karşı gelen bir ak delikle birleşebiliyor. Ve içine düşen gemimiz, tekillikte atomlarına ayrılmadan ak delikten fırlayıp çıkabiliyor. Bu kara ve ak delikleri birleştiren tünelse kurt deliği olarak adlandırılıyor. Bazen ak delik Evren'in çok başka yerlerinde, hatta başka bir evrende ya da zaman içinde geçmişte ya da gelecekte yer alabiliyor ve siz zaman içinde de yolculuk yapmış oluyorsunuz. Üstelik ışık hızıyla bile milyonlarca hatta milyarlarca yılda gidebileceğiniz bir yere, göz açıp kapayıncaya kadar varabiliyorsunuz. Bu karadeliklerin varlıklarına inananlarsa, karadelik kozmolojisinin iki saygın ismi, Kip Thorne ve Michael Morris'in, 1988 yılında Carl Sagan'ın "Contact" (Mesaj) adlı bilimkurgu romanı için, içinde yolculuk yapılabilecek kurt delikleri konuaunda yaptıkları hesaplara güveniyorlar. İki bilim adamı, gerekli koşulları genel görelilik denklemlerine uyguladıklarında, her biri farklı bir kurt deliğine karşı gelen değişik çözümler elde ettiler. Thorne'a göre izlenebilecek iki yol vardı. Birincisi, bir kurt deliğini, "yoktan var etmekti". Bilim adamı, Planck-Wheeler uzunluğu denen 1,62 x 10-35 metre ölçeğin altına inildiğinde ortaya çıkacak şiddetli kuantum kütleçekim dalgalanmaları yoluyla, uzayı, üzerinde kısa ömürlü kuantum kurt deliklerinin ortaya çıkıp kaybolduğu bir kuantum köpük yaratmasını öneriyordu. Bu köpük üzerindeki kurt delikleri Büyük Patlama'nın hemen ardındaki şişme sürecinde yaşandığı gibi, bir biçimde geliştirilebilirdi.
Thorne'un önerdiği alternatif stratejiyse makro uzayın bükülüp kıvrılması. Bunun yolu da sıfırdan başlayıp mikroskopik uzayı bükerek bir yol açmak. Ancak iki boyutlu bir düzlem üzerinde uzun yoldan gitmek yerine çok boyutlu uzayda iki nokta arasında doğrudan bir köprü kurabilmek için iki noktada uzay-zaman dokusunun yok edilmesi gerekiyor. Thorne'a göre karadeliklerin merkezinde bulunan tekillikler, işte bu dokunun yok olduğu yerler. Ancak bu tekillikler, kütleçekimin kuantum kuramı tarafından betimlendiği için, karadelik tekilliklerinin kestirme yollar olarak kullanılıp kullanılmayacağını anlamak için bir süre daha beklemek gerekecek.Claudio Maccone adlı bir uzay araştırmacısınca önerilen üçüncü bir yolsa manyetik bir alan aracılığıyla uzayın bükülmesi. Uzayın kütleçekimi yerine manyetik bir alanla nasıl büküleceği sorusuna, İtalyan fizikçi Tullio Levi-Civita'nin ortaya attığı manyetik kütleçekimi kuramıyla yanıt veriyor. Levi-Civita, Einstein'ın, enerjisi olan herşeyin uzay-zamanı bükeceği önerisinden yola çıkmış. Ve Einstein'ın genel göreliliği açıklamasından iki yıl sonra aynı alan denklemlerini kullanarak manyetik kütleçekimini kanıtlamış. Maccone dört yıl önce Levi-Civita'nın denklemleri yoluyla laboratuvarda manyetik bir kurt deliği gerçekleştirebileceğini öne sürdü. Ancak bu tür projelerde alışılageldiği gibi, kurgusal uygulama ya gerçekçi değil ya da gerçekleşmesi dünyada henüz düşlenemeyecek koşullara ya da teknolojilere bağlı. Maccone'nin yapılabileceğini savunduğu kurt deliğinin ancak "çok küçük bir kısmı" laboratuvara sığabiliyor. İtalyan araştırmacıya göre laboratuvar ölçeğinde, 2,5 Tesla kuvvetindeki bir manyetik alanla gerçekleştirilecek kurt deliğinin iç çeper yarıçapı, "Dünya ile, 8,7 ışık yılı uzaklıktaki Sirius yıldızı arasındaki uzaklığın 17 katı" oluyor!... Bu deliğin 1 metre yarıçapa indirilmesi için gerekli manyetik alanın gücü, milyar kez milyar Tesla. Maccone moralini sağlam tutuyor. Ona göre nötron yıldızlarının yüzeyindeki manyetik alanlar 1 milyar Tesla kadar ve bu dev yıldız artıkları, kendi kendilerine böyle kurt delikleri kurabilirler.
GENEL BİR TOPARLAMA VE SON SÖZ:
Çetin BAL: Sevgili zaman yolculuğu araştırmacıları uzun yıllardır bu konuları araştıran bir amatör bilim insanı olarak genelde bilimin uç noktalarında gezen ve UFO olayları ve parapsişik hadiselerin kıyısında dolaşan araştırma çizğimden dolayı akademik çevrelerde pek dikkate alınacağım kanaatinde olmasamda bilmenizi istediğim şey gerçek anlamda bir ışınlama fenomeni, zaman yolculuğu fenomeni, üstboyutlara geçme hadisesi, görünmezlik fenomeni, antiçekim (Antigravitasyon fenomeni ) fenomeni aslında bir UFO teknolojisinin(elektro-gravitik sevk) yapısında birleşen fenomenler dizisidir. Araştırmalarım ve bulgularımın beni getirdiği nokta UFO ' yu çevreleyen güç alanı aslında çok bilinen elektromanyetik güç alanıdır.Tüm bu bahsetiğim fenomenleri yaratan şey bu elektromanyetik alan gücünün yoğunluk ve frekans kriterleri yanında henüz ışık enerjisinin tam çözülememiş '' iç titreşim döngüleri ve biçimleri '' üzerinde tam bir yapay kontrole ( ışığın hız yapısının ayarlanması) dayanır. Ve bu kontrol bizi kendi uzay-zaman sürecimizin dışına doğru bir geçit açarak diğer boyutlara taşıyacaktır.Bir aralar Bilim ve Teknik dergisi karadelik hakkında en gerçekçi açıklamaya yer vermiştir. Ki bu benimde hemfikir olduğum bir açıklamadır.
Bu açıklamaya göre : Karadelik Nedir ? ... peki karadelikler gerçekten delik mi ? Bunu yanıtlamak için deliğin ne anlama geldiğine bakmak lazım. Sözlükteki bir tanıma göre delik katı bir kütle içinde boş bir alan ; bir kovuk. Pek çok kimse zihinlerinde karadelikleri buna uyan bir biçimde , yani uzay içinde bir bir oyuk , bir boşluk biçiminde canlandırıyorlar. Oysa karadelikler boş değil. İçleri son derece yogun maddeyle tıka basa dolu. İçine eğer - başarabilirseniz - parmağınızı sokup sağa sola oynatabileceğiniz bir delik delik değil. Bu anlamıyla da delik, bir şey içinde uzanan bir yol , bir geçit. Bazılarımızda karadelikleri bu anlamıyla algılayıp, evrenin değişik bölgelerini birleştiren , içinde ışık hızının kat kat ötesinde hızlarla zaman içinde ileriye yada geriye yolculuk yapılabilecek koridorlar olarak düşünüyorlar. Einstein' ın denklemleri bu konuda kesin bir şey söylemiyorsa da , bilim adamları bu bilim kurgusal ''kurtdeliği'' modelinin geçerli olmadığı görüşünde birleşiyorlar. Sonuçta bu fikrin ben, olgun bir bilimsel anlayışın ürünü olarak ''bu böyledir'' denen kesin bir düşünce olduğunu sanmıyorum. Zira Stephan Hawking ve Kip Thorne gibi akademik kariyer sahibi kuramsal bilimcilerin bu uç noktalarda yürüttükleri fikirler, bu karadelik modelinin bir versiyonu olan solucan deliklerini kuantum vakumu düzeyinde aramaya kadar gitmiştir.Ve bu büyük beyinler zaman yolculuğunun bu solucan delikleri, kurtdelikleri yada diğer ismiyle bu tırtıl yollarının sayesinde olası olabileceğini vurgulamaktadırlar. Ve yine bu saygın bilimsel kişilikler arasında dünyaca tanınan Türk asıllı bilim adamı Ulvi Yurtsever 'de uzay-zamanda böyle kestirme yollar olabileceğini olası görmektedir. Aslına bakarsanız tüm bu kuramsal düşüncelerin altında yatan temel fizik karadelik fiziğidir. Ve bu fiziğinde dayandığı sütun Einstein 'ın genel görecelik kuramındaki yoğun kütleler çevresinde eğrilen uzay-zaman 'ın fiziği dir. Benim kendi özgün araştırmalarım zaman yolculuğunun bir çeşit uzay-zaman eğriliği yöntemiyle olduğunu ortaya koymuştur. Fakat bilimin bu eğrilikten neyi kast ettiği bilimciler açısından bile tam olarak anlaşılmış değildir. Ama ortada olan ve dilden dile gezen bir eğrilik kavramı vardır.
Einstein 'ın klasik demeçleri dahilinde..! Kesin olan bir şey var ki ışıktan hızlı yolculuğun anahtarı bir hyperspace denen hiper uzay yada üst uzay kavramında saklıdır. Ve ''karadelik fiziği'' - bugünkü solucan deliği fiziği- anlayışıyla doğrudan böyle bir seyahate çıkamayız. Solucan delikleri ve karadelikler aslında bir tür geçit vermeyen kapalı uzay çukurlarıdır. Fakat bu çukur, kendi boyutumuz içerisinde yoğun enerji girdapları çevresinde doğan hafif bir zaman kayması etkisidir. Yani uzay-zaman çizgileri dokusunda bir eğrilik ! Uzaya bağlı eşzamanlılık örtüsündeki hafif zaman kaymaları etkisiyle meydana gelen kırışıklıkları biz salt uzay çizğilerinde bir burulma ve eğrileşerek çukurlaşıp inişli - çıkışlı tepecikler oluşturan düzlüğünü yitirmiş( eşzamanlılığı bozulmuş) bir uzay zemini olarak algılarız. Derin öngörülerim dahilinde bugünün bilim anlayışı içerisinde arkası tam olarak anlaşılmadan söylenen bazı fikirler geleceğin dünyasında ki nihai gerçek sistemlere yakın modellerdir. Bunlardan biri Wales üniversitesinden fizikçi Miguel Alcubierre 'nin sunduğu warp sürüşü'nü temel alan bir uzay aracı modelidir.Bilim kurgu filimlerinde de yerini alan warp (=eğme, bükme) motorları[UFO motoru] sayesinde bir yıldız gemisi çevresinde uzay/zaman bükülmeleri oluşturularak bir yıldız sisteminden diğerine ışık hızının çok altında bir hızla ama ışık dalgalarından daha çabuk bir biçimde gidebilir. Bu teknolojiyi bu kadar ilginç kılansa, bugün yapılamaz olsa bile mümkün olduğunun bilinmesidir. Işık hızında yol alınsa dahi, Dünya'ya en yakın yıldız olan Proxima Centauri'ye ancak dört yılda varılabilir.Ama eğer warp space(bükülmüş uzay) daysanız, kurama göre ışık hızı, hatta fazlası mümkün hale gelir.
Case Western Reserve Üniversitesi Fizik Departmanı başkanı Lawrence Krauss'a göre, bu mümkün olmakla kalmıyor, şu anda oluyor bile! Yine Einstein'in izafiyet teorisi sayesinde biliyoruz ki uzay statik (durağan) değil, hayli elastiktir.
Kütlesi olan her cisim uzayı bükecektir (veya sıkıştıracaktır da denebilir). Ve tabi ki kütle arttıkça bu etki de artacaktır. Yıldızlar veya kara delikler bu konuda oldukça iyidirler. Krauss'a göre uzayı büken tek sey kütle değildir. Evrenimizi ihtiva eden "boşluk" şu anda bükülmektedir ve hep bükülmüştür."Evren genişliyor",diyor Krauss. "Ve evrenin diğer ucundaki bir galaksiye göre biz, şu an neredeyse ışık hızında uzaklaşmaktayız, her ne kadar durduğumuzu sansak da!
"Bir "warp sürüşü" nasıl gerçekleşir? Basit bir roketin içinde, bir uzay istasyonundan ayrıldığınızı farzedin. Bir çok ışık yılı uzaklıktaki bir başka istasyona gitmek istiyorsunuz. Şimdi de, rokette bulunan bir warp cihazını çalıştırdığınızı farzedin. Bu cihaz, etrafınızdaki uzayı büküyor, arkanızdakini geriyor, önünüzdekini ise sıkıştırıyor olsun. Şimdi hemen arkanızda olan istasyon ışık yılları uzaklığına gelirken, bir an önce ulaşılmaz derecede uzak olanı hemen önünüzde duruyor... Ve en güzeli de, hiç bir noktada ışık hızına yaklaşmamış olmanız!..Gelecekteki bilimin görüş ufku içerisinde dolaşan biri olarak derin öngörülerim ve sezğim basit bir warp motorunun kesin olarak yapılabileceği fakat bu yöntemle kendi uzay/zaman çizğilerimiz boyunca sadece gravitasyonel bir dalga atması hızına eşit olan ışık dalgaları hızından daha hızlı gidemeyeceğimiz gerçeğidir.Eğer ışık hızını aşmaktan söz ediyorsak mutlaka dönüp dolaşıp geleceğimiz yer yine bir üst uzay kavramıdır.
Aşağıda Alcubierrenin ifade ettiği tarzda ''warp sürüşü motorlarıyla çalışan uzay aracının'' çevresindeki uzay/zaman çizğilerinin bükülmesi açıkca görülmektedir.
Bu modele göre ortada bir karadelik yada solucan deliği diye uzay aracının içinden geçip gideceği bir kapı geçit yok ! fakat Alcubierre 'nin aracı bir UFO modeli gibi kendi çevresindeki uzayı bir şekilde bükerek uzay-zaman ilintisinde bir kabarcık gibi kendisini ileriye doğru yerçekimsel bir itişle yada (çekişle demek daha doğru olur) kaydırırarak kendi uzay-zamanı içinde duruyormuş gibi algılansada dış bir gözlemçi için ışıktan daha hızlı bir biçimde uzayı atlayarak giden bir uzay gemisi modeline dönüşmüş olur. Alcubierre sonuçta bu modeliyle hedefi tam tutturamasada bence bilimin ışıktan hızlı yolculuk kuramları içerisinde en kayda değer olan ve benim kuramsal öngörülerimlede örtüşen bir uzay aracı modelidir.Ki bu araç bir ''Zaman Makinesi'' gibide kullanılabilir. Alcubierre bu kuramında solucan deliğini bir tüp gibi uzay -zamanın diğer noktalarına uzanan bir kanal gibi düşünmüyor. Bu 'solucan deliği ağzını' aracı çevreleyen bir güç alanı biçiminde düşünüyor. Yani aracı hafif bir uzay-zaman eğriliği içerisine gizliyerek aracın içerisinde bulunduğu yerel uzay-zaman çizğilerini araç çevresinde bozarak ve aracı çevreleyen güçlü yerçekimsel bir kuvvet etkisini bir yöne doğru dağıtarak ve ayarlayarak istenilen yönde yerçekimsel bir potansiyel yaratımı altında Alcubierre aracı hareket ettiriyor. Alcubierre hareket gücü olarak yine bozulan uzay- zaman ' ın kendisini kullanıyor. Ve Alcubierre kuramındaki en büyük sorun olan ''güçlü yerçekimsel kuvvet yaratımı altında aracın ezilmesini engellemek'' için aracın içine girdiği solucan deliği ağzını yerçekimsel çökmeye karşı koyabilecek negatif bir enerji dağılımıyla (egzotik madde) dengeleyerek bir çeşit antiçekim kuvveti yaratmayı düşünmüştür. Araç çevresindeki bu negatif enerji dağılımı aracı kendi yerçekimsel potansiyeli altında ezilmekten koruyacak ve bir çeşit tampon görevi görecek. Aslına bakarsanız
Ulvi Yurtseverinde ışıktan hızlı yolculuk konusunda düşündüğü şey hemen hemen benzer bir yaklaşımdır. Ve sonuç olarak ev ödevini iyi yapan bir araştırmacı olarak diyebilirim ki bu türde 'uzay-zamanda kestirme yolculukların' iki temel sorunu görünmektedir. Birincisi eğer bu kuramların temel de doğru bir yaklaşım üstüne kurulduğunu varsayarsak oluşturulacak yapay solucan deliği girişlerini sürekli açık tutmak ve kendi üstüne kapanmasını engellemek için bahsi geçen 'negatif kütle' veya ''eksi kütle yoğunluğuna sahip egzotik madde'' nin tam olarak nasıl üretileceği ve negatif maddenin tam bir bilimsel anlayışına ulaşmak gerekir. Ve ikinci sorun bu uzayda yada zamanda iki nokta arasında geçiş tüp geçitsel bir kanal bağlantısı boyunca iç uzaydan yol alarak -çekimsel bir tünel boyunca yol alınarak- yapılıyor ise biz kendi istediğimiz yere değil tünel ucunun çıktığı yere gideceğiz demektir. Bu tüp geçitsel bağlantı bizi uzay-zaman da eski çağlara yada gelecek zamanda bir yere yada şimdiki zamanda uzak bir noktaya da taşıyabilir. Bu hareketin mekanizması tam olarak anlaşılmış değildir. Evet okurlarım bugünün bilimsel ufku içinde '' uzayda yerçekimsel bir eğrilik '' evrenimizde iki ayrı zaman/uzay noktasını birleştirecek bir tüp geçitsel köprü olarak düşünülmektedir. 'Köprü' tek bir yerçekimsel sapmayı ifade eden uzay-zaman' sal bir eğrilik olarak öngörülüyor. Fakat bu yerçekimsel sapma --uzay/zaman eğrileşmesi-- bizi uzay ve zamanın hangi noktasıyla irtibatlar ? ...görünürde bizi istenilen uzay/zaman noktasına sevk edecek-nakledecek yada yürütecek bir yerçekimsel tünel ağzı kontrolünün bilimsel anlayışı henüz mevcut değildir. Bu yerçekimsel sapmayı yönlendirebilmek nasıl mümkün olabilir ? İşte sevgili okurlarım bilimin burda durup düşünmesi lazım ! bilimin geldiği nokta burda fikirsel bir yol ayrımının başına gelmiştir. Bu nokta, ya uygarlığımızın derin uzay yolculuğunun sırlarını çözdüğü bir gelecek olacak yada yanlış kanılar içinde hala güneş sisteminde atalarımızdan kalma iyon itimli roketlerle dolaşılan bir gelecek olacak ..!
Tepkimel itim'le hareket Gravitik Asılım' la hareket (Zaman Makinası) Solucandeliği modelleri kendi içinde kısmen doğrudur. Bu model bizi daha gerçekçi bir modele götürecek olan ön bir model olarak algılanmalıdır. Ve belki bu konuyu araştıran ve görüşme imkanı bulamayacağımız arkadaşlara çalışmalarımda ulaştığım nihai bir sonuçtan bahsetmek istiyorum; bakın bu zaman aracı tipik bir küresel bilya gibi düşünülebilir. Bu küresel araç kendi içinde ki plazmatik enerji akımlarını ayarlayarak kendisini küresel bir alan gücü şeklinde saran manyetik bir güç alanı üretecektir. Bu araç kendi ürettiği enerji alanları içerisinde kendi uzay/zaman düzlüğünü 'çukurlaştırıp -eğerek' kendisini bu eğrilik içerisine gizler. Bunun daha açık ifadesi; araç kendi doğal zaman akışını kendi çevresinde hafifçe değiştirir. Aracın ürettiği alan gücü uzay/zaman geometrisini hafifçe çarpıtarak bozar. Burda dikkat edilmesi gereken nokta kendi uzay-zaman çizğilerimizi bükerek bizi uzay çizgilerimiz boyunca yer - zaman ilintisinde kaydıran bu yönlendirilmiş yerçekimsel potansiyel etkisi altında ışık hızını asla aşamayacağımız gerçeğidir. Eğer zaman yolculuğundan ve ışık hızını aşmaktan söz edeceksek bu uzay/zaman eğriliğini yaratan alansal enerjinin E = h . f değerindeki f = dalgaboyu x ışıkhızı (C ) bağıntısında gizlenen C sabitesini ''Işık Frekanslarını 12,3 x 10* (22) değerinin üstüne çıkararak'' aşmalısınız. Bu, UFO içindeki dairesel olarak döşenmiş helezonik tüpler ( manyetik tüp ) içerisinde yer alan elektron plazmasının yüksek güçteki döner alanlar altında ışık hızı ve daha üstü hızlara çıkarılıp sinkrotron ışıma denen ısıl nitelikte olmayan bir soğuk ışıma alanının üretilmesi sayesinde mümkündür. Boyutlar bize ait C (ışık hızı) değerinin katları oranında yükselir. C , 2C , 4C , 8C, 16C , ..... gibi boyutsal katlar yükselir. Ve boyutları aşmanın sırrı: ''Uzay/zamanı eğip- büken enerji alanının kütlesel yoğunluğu uzayı büken etken faktör olarak düşünülüyor..!'' Bu yanlış bir kanıdır.Böyle bir genel göreceliksel düşünce, yaratılan eğriliğin yüksek çekimsel bir ezici cazibesi proplemini ortaya çıkarır. Ve bu ise kitaptaki yasalara şartlanmış bilim akademisyenlerini bu eğriliğin kendi üstüne kapanmasını engelleyecek yollar aramaya iter ( içsel bir negatif enerji dağılımı ). Bilim adamları sadece enerjiye ait kütle yoğunluğundan doğan parçacık kaynaklı yerçekimsel uzay/zaman eğriliğini tanımlayabiliyorlar. Ama yoğun enerji alanlarından kaynaklanan uzay/zaman eğriliği çok farklı bir şeydir. Bir dalga ve bir parçaçığın birbirinden çok farklı iki şey olması gibi.
Dikkat ederseniz bir karadelik kendi eğriliği içinde tümüyle fiziksel olarak ortadan kaybolup gitmez ..? Kendisini gizleyecek boyutsal bir perde yada duvar yaratması söz konusu değildir. Bilinen anlamda boşlukta beliren parçacığa ait kütlesel bir yoğunluğun neden olduğu 'kütle çekimsel uzay/zaman eğriliği' gerçek anlamda fiziksel bir yok oluşa neden olan bir boyutsal faz değişimine karşılık gelseydi kendi güçlü yerçekimi altında ezilen bir yıldız kütlesinin kendi yerçekimsel etki alanıyla birlikte uzay-zaman çerçevesinden silinmesi gerekirdi ama öyle olmuyor..! Öyleyse kendinize şunu sorun ne türde bir boyutsal faz değişimi fiziksel bir yok oluşa karşılık gelir ? Aslında uzay eğrilmesi zaman içinde bir zaman perdesi oluşturmaya karşılık gelir? Uzayı büken aslında nedir ? Yada bükülen şey nedir ? Gerçekte olan sadece birbiriyle çakışan enerji alanlarıdır. Sonuçta madde ve parçacıkta bir enerji yoğunluğudur. Ve uzayın bükülmesi yada maddi kütlenin uzayı bükmesi derken kastedilen şey kendini hem yoğunlaşmış madde parçası olarak gösteren hem salt uzay alanı olarak gösteren bir enerji alanı fenomeninin kendi içinde farklı rolleri oynamasından başka bir şey değildir. İşte burda devreye Birleşik Alan Kuramı girer. Aslında herşey tek bir şeydir. Ve bu şey salt bir elektromanyetik enerji alanının kendisidir. Ve elektromanyetik enerji bir zaman akımı dır. Bir zaman çerçevesidir. Ve 'enerjinin' enerjiyi kendi içinde etkilemesi denen şey 'zaman enerji akımının' zaman enerji akımını etkileyerek kendi içinde bir faz farkı yaratmasından başka bir şey değildir. Zaman, enerjinin iç hız frekansları şeklinde kendini gizleyen bir çeşit akım yada ritmik bir sarkaç hareketini andıran bir 'titreşimsel sayım' dır.(Bu titreşim dalgaları bir dördüncü boyutta asılı duran dalgalar şeklinde birbiri ardına dizilerek bir zaman frekans bandını oluştururlar.) Ve hafif bir zaman sapması kendi boyutumuzu ifade eden temel titreşim modunda bir harmonik sapmadır. Bu ise uzay/zaman çerçevesinin bir parçası olan maddenin hafifçe silinerek transparan bir saydamlığa dönüşmesi demektir. Ve sonuçta uzay/zamanın geometrik çerçevesinin çizğilerinde bir eğrileşmeyi yaratan enerji alanları etkisi bizi kendi uzayımız içinde ışık hızında yerçekimsel bir sevkle nakledebilse de bu sevk kendi zaman akış hızımızla paralel bir hıza sahip ışık hızı limitinde bir hız sağlar.Yani kendi zaman akımlarımız bizi ışık hızında yürütürken kendimizi üst uzayın üstzaman akımlarına bağlarsak ışıktan daha hızlı bir biçimde yol alırız. Ve kendimizi üst uzayın 'zaman enerji akımlarına' bağlayıp üst ışık hızıyla üst uzayda yol almakla kendi uzayımızda daha kısa sürede daha büyük mesafeleri kat edebiliriz.
Dikkat edin şimdi zaten uzay içinde uzay gemimizi yerçekimsel bir hızla gravitik bir dalga peşine takarak kendimizi bir ışık dalgası hızında sevk etmek olasıdır. Ve yerçekimsel bir dalga yaratımı uzay aracı çevresindeki uzay -zamanın çizğilerinde bir çeşit dalgalanma yaratmakla mümkündür. Dikkat ederseniz yerçekimini yaratan süreç zaman akış hızından bağımsız değildir. Ve zaman akımındaki bir ayarlama yerçekimi üstünde bir değişiklik yaratırken yine bunun tersi bir süreçte geçerlidir. Sonuçta zaman fenomenide hız ve enerji ile kontrol edilebilir. Hız , enerji, zaman ve yerçekimi birbirine bağlı süreçlerdir. Dikkat edin şimdi eğer Rezonans Frekansları ile uzay/zamanın devirsel ana titreşimini kontrol altına alabilirseniz uzay aracının hemen az ilerisinde aracı çeken karadelik gücünde bir yerçekimsel asılım ve sevk potansiyeli elde edebilirsiniz. Bu tanım Bob Lazar 'ın sözde uzaylılara ait disk biçimli araçların sözde çalışma prensipleriylede benzeşen bir sevk ve itim modelidir. Ve bu benzerlik ilginç olduğu kadar düşündürücüdürde.
Son olarak diyebilirim ki yerçekiminin elektroçekimsel ( electro-gravitational) yoldan ortadan kaldırılmasını ve kendi zaman ve uzay levhamızı eğip bükerek bir çeşit solucan deliği yaratımı altında ışık hızının üstünde bir hızla hiper uzayda yol almamızı temin eden şey bir tür ''elekro-gravitasyonel sevk motoru'' dur. Bu yönteme -Kuvvet Alanıyla İtici Güç- yöntemi denir. Temelde '' Alan vasıtasıyla itici güç projeleri elektriksel veya manyetik tesirle çevreye doğrudan doğruya etki etmeyi, iyonize olmuş bir akışkanı bir manyetik tüp içerisinde dairesel olarak hızlandırmayı öngörmektedir.Ve bu tüp içerisinden yayılan plazmatik enerji akımları zaman enerji akımına rezonans prensipleri uyarınca bağlanarak uzay-zaman levhasını kontrol edebilme fırsatını verir.Zaten UFO motoru bir karşıt çekim motorudur.Yerçekimini kontrol altına almak ve boyutlar arasında yer değiştirmek için uzay gemimiz içerisinde dairesel olarak döşenmiş helezonik tüpler denen bir sisteme ihtiyacımız vardır.
Bu teknik donanın çalışmaya başladığında yer çekiminin tüm etkileri oluşan güç alanları sayesinde nötralize edilir.Aslında bu son derece basit bir ilkedir.Bu teknik donanım simit şeklinde içi elektron plazması dolu manyetik bir tüp esasına dayanır. Kuramsal olarak bu tüp içerisinde iyonize olmuş bir akışkanı hızlandırmak suretiyle yüksek frekanslı döner alanlar elde edilir.Bu alan frekansları ışık hızının üstünde bir hız frekansı enerjisine sahip ''takyon enerjisi'' seviyesinde bir hız ve enerji düzeyine dek yükseltilir.Bu yüksek boyutun enerji alanıyla kaplanan uzay aracı artık bir üst boyutun frekansları içerisine girerek ortadan kaybolur.Böylece zaman ve uzay sürekliliğinde sapmalar yaratarak bir üst boyuta geçeriz ve aynı kanaldan hareketle zaman içerisinde ileri ve geri hareket edebilme olanağına kavuşuruz. Bilimin popüler anlayışına göre bu yüksek frekanslı enerji alanları ile yoğunluk kriterini baz almaktan öte enerjinin frekans ve rezonans(manyetik rezonans) kriterlerini kullanarak bir boyuttan diğerine atlayabiliyor ve yerçekimini ortadan kaldırabiliyoruz.Yani Kip Thorne gibi bilim akademisyenlerinin öngördüğü şekilde dev bir elektromanyetik yoğunluk kriteri ile solucan deliği yaratma fikrinden ziyade biz aynı solucan deliği etkisinin elektromanyetik enerjinin titreşim hızındaki sapmalarla ve rezonans etkileri ile yaratılabileceğini öngörüyoruz.Aşağıda bir zaman makinesi motoru denebilecek üst uzay aracını boyutlar arasında hareket ettiren güç ve itme sisteminin basit bir taslağını ilginize sunuyorum:
Bizi üst boyutlara taşıyacak olan enerji FOTON enerjisidir.Foton enerji alanı üçüncü ve dördüncü boyut realitesinde iş gören bir enerjidir.O kendini değiştirip- dönüştüren ve boyutsal zaman kapıları açabilen bir enerjidir.Elekromanyetik enerjinin işlevi sonucu yapay zaman kaymaları yaratarak bir zaman dan diğerine geçebileceğiz.Dördüncü boyut dediğimiz şey bir zaman kapısıdır.Dördüncü boyut, hızlanmakta olan ışık titreşimlerinin içine girmekte oldukları bir sonraki boyuttur. İnsanlık ''ışık enerjisi'' hakkındaki derin araştırmaları sonucunda boyutlar arasında ve yıldızlar arasında yolculuk yapabilecekler.Madde dediğimiz şey kapana kısılmış ışık enerji formudur.Sonuçta tüm madde evreni bir temel titreşim hızında(ışık hızı) tek bir bütün halini alır.Bu titreşimler dünyasını aşmak için alan frekansı üreten sistemlere ihtiyaç duyarız. Bu sistemler dairesel döşenmiş manyetik iyon tüpleri sistemidir.Dairesel enerji akımları yaratarak bu plazmatik akımları yönlendirerek ışık hızının ötesindeki hızlara ulaşmak ve hız duvarı olan zamanın lineer akışını aşmak mümkündür.Aslında bana eğer gelecek yüzyılda inşa edilecek bir UFO motorunun neye benziyeceğini sorarsanız günümüzde bu motorun en ilkel örneği olan böyle bir motorun atası sayılabilecek cihazlar ''Betatron ve Sinkrotron makineleri'' denen tonlarca ağırlıktaki bu dev parçacık hızlandırıcılarıdır.Gelecekte avuç içine sığabilecek ve çok güçlü alansal etkileri olan mini parçacık hızlandırıcı helezonik tüpler yapılacaktır.
Bu ''yüksek frekanslı enerji akımı alanları yaratan cihazlar'' doğrudan bir yüklü plazmanın akışı sonucu dairesel olarak dönen ve yüksek frekanslı manyetik akımlar yaratan sistemler olacaktır.Fakat daha ileri bir aşamada bu ''UFO motoru'' uzay/zaman enerji alanına doğrudan bağlanarak uzay/zaman alanını etkilemek için yine aynı alanın kendisinden enerji çeken ''Kristal Prizmalar'' teknolojisi olarak gündeme gelecektir.Bu kristal prizmalardaki ışık frekansları denetimi sonucu, varolan boşluk enerjisinin odaklanıp yönlendirilmesi ve yansıtılması sayesinde korkunç güçte dev enerji girdapları ve güç alanları yaratılabilecektir.Bu dev manyetik güçler sayesinde zaman ve uzay üzerinde de tam bir denetim sahibi olabileceğiz.Evren zaten milyonlarca ışık frekanslarının kaynaştığı elektromanyetik bir enerji okyanusudur.Bir ışık havuzudur.O enerji içerisinde yüzüyoruz ama onu denizde dolaşıp duran balıklar gibi göremiyor ve kullanamıyoruz.''Kristal prizmalar'' bu varolan ışık havuzuyla bağlantı kurup o dev enerji okyanusunu kendi amaçlarımız doğrultusunda kullanılabilir bir elektriksel aktiviteye çevirebilir.[ Bu aynı zamanda bir çeşit serbest enerji ( free energy ) motoru teknolojisinide yansıtan birdüşüncedir.] Yani evren denen bu enerji havuzunu bir tür elektrik santrali gibi kullanabileceğimiz ''kristal enerji merkezleri'' inşa edebiliriz.Sonuçta evrende her şey elektrikten, elektromanyetik enerjinin nabız atışlarından oluşur. Zaman akımı bile bu enerjinin nabız atışlarından doğar. Eğer bu evrensel enerji okyanusu kristal prizma teknolojisi sayesinde kontrol edilebilirse enerjiye bağlı olan zaman akım hızıda kristal teknolojisi sayesinde kontrol edilebilir bir akışa dönüşmüş olur. Kristal prizmalarla enerji kontrolü ve enerjinin kontrol altına alınmasıyla da ona bağlı zaman akımı kontrol altına alınarak denetlenebilir bir fizik yapıya bürünmüş olur.Böylelikle evrendeki zaman akım hızına bağlı olan ışık hızı ile ölçülen mesafe ve uzaklıklarda ''zaman akım hızının denetlenmesiyle'' bir anda aşılabilir ve atlanabilir bir adımlık mesafelere dönüştürülebilir.Zaman denetimiyle evrendeki dev uzaklıklar bir anda atlanarak geçilebilir.Dev uzaklıklar bir dördüncü boyutta bükülerek bir adımlık mesafede bitiştirilir.
Çetin BAL -20 Mayıs 2002-
Yasal Uyarı: !!
Hiçbir yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir.
Kaynak gösterilmek şartıyla siteden alıntı yapılabilir. / Copyright (c) Cetinbal
TIME TRAVEL , UFO TECHNOLOGY, PHİLADELPHİA EXPERİMENT , ANTİGRAVİTATİON THEORY
Zaman yolculuğu ile ilgilenen ve philadelphia deneyi/UFO teknolojisi konularında döküman sahibi araştırmacı arkadaşlarla görüşmek istiyorum.Ve Zaman yolculuğu konusuna ilgi duyanlarla ileriye dönük olarak ''Zaman Yolculuğunu Araştırma ve Uygulama Merkezi'' kurmayı düşünüyorum ilgilenen araştırmacılarla görüşelim. E-mail: cetinbal@hotmail.com ( Tel:0258 2129816 ) ÇETİN BAL/DENİZLİBEN ZAMANDA YOLCULUK KONUSUYLA İLGİLİ ARAŞTIRMALAR YÜRÜTÜYORUM. ZAMAN YOLCULUGUNUN DENENEBİLİRLİĞİ VE YAPILABİLİRLİĞİ DÜŞÜNCESİ İÇERİSİNDE OLAN ARAŞTIRMACI ARKADAŞLARLA TANIŞMAK VE GÖRÜŞMEK İSTİYORUM. AŞAĞIDA VERDİĞİM E-MAIL 'DEN, EV ADRESİMDEN VE ICQ NUMARAMDAN(130446921) BANA ULAŞABİLİRSİNİZ. Cep Telefonu: 0536 6063183
Ev Adresim :İnançbey cad. Vali Konağı karşısı
Manolya Sit. C Blok K : 6/11 Denizli / Turkey
Tel: 0 (258) 212 98 16E-mail : cetinbal@hotmail.com
Zaman yolculuğu araştırmalarına katkı sağlamak isteyenler için: Yardımlarınız için...
KAYNAK GÖSTERMEK KAYDIYLA SİTEMDEN ALINTI YAPILABİLİR.
YARARLANDIĞIM KAYNAKLAR:
1-Barnett, Lincoln: “Einstein ve Evren” (The Universe and Dr. Einstein), Işık Kitapları, Istanbul, 1959
2-Bergier, Jacques: “Les Maitres Secrets du Temps” (Zamanın Gizli Sahipleri), RM Yayınları, İstanbul, 1981
3-Berlitz, Charles F.: “The Bermuda Triangle”, Doubleday, New York, 1974; “Bermuda Seytan Üçgeni”, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1977.
4-Berlitz, Charles F.: “Without A Trace”, Doubleday, New York, 1977; “İz Bırakmadan”, Altın Kitaplar, İstanbul, 1977.
5-Berry Adrian: “Bilimin Arka Yüzü” (Scientific Anecdotes), Türkiye Bilimsel veTeknik Arastırma Kurumu, Ankara, 1996.
6-Bielek, Alfred; Steiger, Brad: “The Philadelphia Experiment and Other UFO Conpiracies”, Innerlight Publications, New Brunswick, New Jersey, 1990.
7-Bohm, David; Pribram, Karl; Ferguson, Marilyn; Capra, Fritjof: “Holografik Evren-I: Gerçegin Yeni Bir Yorumu”, Kuraldışı Yayınları, İstanbul, 1990.
8-Bohm, David; Capra, Fritjof; Wilbert, Ken; Weber, Rence: “Holografik Evren-II: Fizik-Mistizm İlişkisi”, Kuraldışı Yayınları, İstanbul, 1991.
9-Brennan, J. H.: “Time Travel: A New Perspective”, Llewellyn Publications, Minnesota, …; “Zamanda Yolculuk”, Ege Meta Basım-Yayım, İzmir, 1999.
10-Buttlar, Johannes von: “Zeitriss”, F. A. Verlagsbuchhandlung, München, 1989; “Zaman ve Evren”, Real Yayıncılık, İstanbul, 1992.
11-Capra, Fritjof: “The Tao of Physics: An Explanation of The Parellels Between Modern Physics and Eastern Mycticism”, Bantam Books, New York, 1976; “Fizigin Tao’su”, Arıtan Yayınevi, İstanbul, 1991.
12-Davies, Paul C. W.: “God and The New Physics”, Penguin Books, London, 1987; “Tanrı ve Yeni Fizik”, İm Yayım Tasarım, İstanbul, 1994.
13-Ferguson, Kitty: “Stephan Hawking ile Zamanda ve Uzayda Bir Gezinti” (Stephan Hawking: Quest for A Theory of Everything), Alkım Yayıncılık, Ankara, 1994.
14-Ferguson, Kitty: “Black Holes in Space Time”, New York, 1991; “Uzay Zamanda Kara Delikler”, Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1996.
15-Gamow, George: “Bir, İki, Üç,…, Sonsuz”, Milli Eğitim Bakanlıgı Yayınları, İstanbul, 1964.
16-Gribbin, John: “Unveiling The Edge of Time: Black Holes, White Holes, Worm Holes”, Harmony Books, New York, 1992.
17-Gribbin, John: “Timewarps”, Sphere Books, London, 1979; “Kozmik Postacı (Zaman Kaymasi)”, Kuraldışı Yayınları, İstanbul, 1996.
18-Hawking, Stephen W.: “A Brief Story of Time from The Big Bang to Black Holes”, Bantam Books, New York, 1988; “Zamanın Kısa Tarihi”, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1988.
19-Hawking, Stephen W.: “Black Holes and Baby Universes and Other Essays”, Bantam Books, New York, 1993; “Kara Delikler ve Bebek Evrenler”, Sarmal Yayinevi, Istanbul, 1994.
20-Hope, Murray: “The Ultimate Energy”, Element Books, London. 1991; “Dinlerde, Bilimde ve Metafizikte Zaman Enerjisi”, RM Yayınları, İstanbul, 1997.
21-Kaku, Michia: “Hyperspace: A Scientific Odyssey Through Parellel Universes, Time Wraps, and The 10th Dimension”, Anchor Daubleday, New York, 1994.
22-Pagels, Heinz R.: “The Cosmic Code: Quantum Physics as The Language of Nature”, Simon nad Schuster, New York, 1982; “Kozmik Kod: Doganin Dili, Kuantum Fizigi”, Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1992
23-Pagels, Heinz R.: “Kozmik Kod-II: Maddenin İçine Gezi”, Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1993.
24-Sagan, Carl E.: “Cosmos”, Random House, New York, 1980; “Kozmos”, Altın Kitaplar, Istanbul, 1982.
25-Thorne, Kip S.: “Black Holes, Time Warps, and Einstein’s Outrageous Legacy”, W. W. Norton & Co., New York, 1994.
26-…: “Zaman Tartışılıyor”, Hürriyet,1 Ocak 1998.
27-…: “Zamana Yolculuk Tartışılıyor”, Hürriyet, 24 Haziran 1998.
28-“Stephan Hawking: Zamanda Yolculuk Mümkün”, Sabah, 24 Mayis 1995.
29-Tübitak Bilim Teknik; ekim 95(Tekin Dereli araştırması), kasım 1999 sayıları(sayı 384:karadelik.Raşit Gürdilek araştırması)
30- RA bilgileri, KRYON bilğileri Akaşa yayın evi kitapları.
31-Zaman içerisinde yolculuk mümkünmü ? http://www-personal.usyd.edu.au/~aturman/
32-Philadelphia Deneyi/araştırma; kürşat yekta arslan/sablon.htm33- kurtdelikleri zamanda yolculuk mümkün olabilir-
<http://www.cafeturco.com/paranormal/wormhole.html>
/Özgür Ramazancı oğlu
34 - M.Vasilyev K.stanyukoviç MADDE VE İNSAN- Eylül 1989 Onur yayın evi35- FENOMEN dergisi Temmuz 1996 sayı:4 sayfa: 26...29 BOBLAZAR/ 51. AREA
36 - Deney ve sonrası / Uğur Çiğdem' in web sayfaları./philadelphia deneyi.37-Bilinmeyen ansiklopedisi / İnsan beyninin,uzayın ve zamanın Bilinmeyen Dünyası-PARALEL EVRENLER VE ZAMAN YOLCULUĞU
38-Boblazar.com/ sitesi
39-Philadelphia Deneyi ve Zaman Kırılması /(Molekül transferi gerçekleşti mi?/ Rainbow Projesi) Fenomen Dergisi-15 Mart 1997 Say: 13
40-P.S.İ. parapsikoloji / psişik-bilimler / okült bilimler incelemeleri sayı :1 cilt :2 199041-Kayıp Dünya Köşe Yazıları Dr. Özlem Alpin..01 Eylül 2001/ zaman yolculusu kendisiyle karşılaşınca..
42-Zaman içerisinde yolculuk mümkün mü ? Dr Bülent Turman-http://www-personal.usyd.edu.au/~aturman/
43- Zamanda yolculuk tartışması. Star Online -Bilim Teknoloji sayfası/www.stargazete.com/bilimtekno/2000/04/17/
44-www.lostlibrary.org/normalgoster.asp?altbolum=63&yazi=0/Bilimkurgu ve zaman yolculuğu
45- Discovery channel/ belgesel notları
46- billymeier.com/ UFO resimleri
47- Rusyada Tanrıya Dönüş. Yazar: Sheila Ostrander ve Lynn Schroeder- Altın Yayın
48- ''AGARTA'' Kitabı. yazarı : Ömer Sami Ayçiçek/ Ankara-1997/Haberleşme adresi:100.yıl sitesi Omorfo
Bölgesi 204/3 Balgat-Ankara 286 34 40
49- Bilim Araştırma Merkezi yayınları: ÖNCÜ -UFO GENEL YAPILARI-şubat 1979-
50-Bilim Araştırma Merkezi yayınları: UÇAN DAİRELER VE BİLİMSEL İNCELENİMLERİ- istanbul 1977-
51-FOCUS dergisi 10 Ekim 1997 Zaman yolculuğu
52- Cumhuriyet -Bilim ve Teknik- Astrofizik- Zaman içinde yolculuk düşüncesi- çeviri : Murat Arın
53- ZAMAN nasıl içimizde niçin dışımızda / yazar: Yılmaz Öner / Evrensel Basım Yayın- kasım 1994
54-Zaman ve Rölativite / Bilim Araştırma Merkezi kitapları serisi kitap No: 44
55-''Boşluk Enerjisi'' Bilim veTeknik Dergisi -Şubat-1987 sayfa 18/19
56-Kuantum Benlik:Danah Zohar57- Uzayın Sırları:Taşkın Tuna
58- S.Hawking ile Zaman Ve Uzayda gezinti: Kity Fergusuon
59- S.Hawking’in Evreni:John Boslough
60-Tubitak Bilim Ve Teknik Dergisi: Temmuz-90 /Temmuz-97/ Ekim-97/Nisan-99/Ekim-2000/
61-
Çağdaş Fiziğin Temel Kavramları:Arthur Beiser 62- Maddenin Son Yapı taşları:Gerardt Hooft /Tubitak yayınları 63-Bilim veTeknik Dergisi cilt:22 sayı:260 Temmuz 1989/ Geçmiş zamanlara yolculuk mümkün mü?/Doç.Dr. Hanaslı Gür 64-M.S. 2150 THEA ALEXANDER Bir Makro Felsefe Klasiği/ Akaşa yayın ve dağıtım Limited Şirketi./İstanbul, Kasım 1991 65-''Bilim veÜtopya'' Aylık bilim, kültür ve politika derğisi Ekim 1996 sayı:28/ zaman yolculuğu mümkün mü? Sayfa: 22- 23-24 66- İnternette İlk Türk Amatör Telsiz Gazetesi/Sinan Güven'in araştırması: Işık Nedir? 67- Kuantum Fiziği: x /Ahmet F. Yüksel & Fiz.Müh. Hasan Demir 68- Yurdaer İhsan AKSOY/ uçan daireler ve yıldızlar arası yolculuk
69-İz Edebiyat>Zamanda yolculuk ve Filimleri- Mehmet Sinan Gür 70-Bilim ve Teknik (sayı 384 - Kasım 1999)/ Karadelikler ve wormhole http://www.enso.boun.edu.tr/steps_17_karadelikler.htm 71-Orhan BÜYÜKDOGAN, Istanbul, 22 Nisan, 2000/ Hilbert uzaylarının bazılarında... 72- Zaman ve evrimle ilişkisi nasıldır?/ www.oktem.com/ sitesinden alınmıştır. 73-Sovyetler UFO Kuramları- Bilim Araştırma Merkezi yayınları Kitap No: 22 yayın tarihi 1978 74-''Evrensel Zaman ve An üstüne düşünceler'' Erhan Çulha'nın yazısı 75-Zaman yolculuğu gün gelir gerçekleşebilir mi? Dr. Serdar Günaydın / Hürriyetim sayfası'ndan 76-Philadelphia deneyine eleştirel bir bakış açısı: Bilim veTeknik dergisinin mektup köşesinden alıntı/ yazar: Sedat Güneş 77-Genel görelilik ve zaman / Zaman-uzay ve hareket / Zaman Oku / Kozmoloji : [AKLIN İSYANI
... Yüzyıl Öngörü Mümkün mü? Zorunluluk ve Rastlantı Konusunda Hegel Determinizm
ve Kaos Marksizm ve Özgürlük. 7. GÖRELİLİK TEORİSİ. Zaman Nedir? ...
www.marksist.com/kitaplik/onlineKitap/AI/ ] Sayfasından alıntı yapılmıştır 78-Evrenin boyutları. Fizikçi ve matematikçilerin "boyut" dediklerinde
ne kastettiklerinden başlayalım. Fizik literatüründe boyut ...
www.birey.com/avnia/dim/all/boyut.htm ' sayfasından alıntı yapılmıştır.79- http://www.siriusufo.org SIRIUS U F O UZAY BİLİMLERİ ARAŞTIRMA MERKEZİ web sayfasından yararlanılmıştır.
80- www.ugur.at ' Sitesinden yararlanılmıştır.Uğur Çiğdeme ait web sayfası
Hiçbir yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden alıntı yapılabilir.
The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli
Sayfalar: | 1. | 2. | 3. | 4. | 5. | 6. | 7. | 8. | 9. | 10. | 11 | <<İNDEX | ANASAYFA |